Etiket: Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin

  • “Türkiye, Adalet ve Kalkınma Partisi ile birlikte bambaşka bir noktaya geldi”

    “Türkiye, Adalet ve Kalkınma Partisi ile birlikte bambaşka bir noktaya geldi”

    Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Türkiye’nin Adalet ve Kalkınma Partisi ile bambaşka bir noktaya geldiğini belirterek, “Cumhurbaşkanımıza ve Türkiye’yi dini ibadet özgürlüğü anlamında dünya standartlarında bir ülke yapmaya çalışan bütün AK Parti camiasına ve buna katkı veren herkese bir kez daha teşekkür ediyorum. Unutmamız gereken dönemlerdi. Biz şimdi burada din eğitimini çalışırken, din eğitimi ile ilgili konuşurken Türkiye’nin bu konuda yaşadığı tecrübeyi ihmal etmemek ve görmezden gelmemek lazım” dedi.

    Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Elazığ’da Fırat Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’nde 3’üncüsü düzenlenen Din Öğretimi ve Hizmetleri Çalıştayı’na katıldı. Konuşmasında Milli Eğitim Bakanlığı’nın dışa açık bir bakanlık olması gerektiğini söyleyen Bakan Tekin, “Yaptığı işlerden, yürüttüğü kamusal hizmeti yerine getirirken, gerek kamu gerek özel gerekse sivil toplum olmak üzere toplumun her kesiminden gerçek ve tüzel kişilerle yapacağı işbirliklerinin Milli Eğitim Bakanlığı’nı zenginleştireceğini ifade ettim. Bunu ifade etmeye de devam ediyorum. Bu anlamda biz meslek örgütleri, iş dünyası, esnaf, ticaret odaları olmak üzere her türlü meslek birliği ile işbirliğine açığız ve yapıyoruz. Aynı zamanda birçok bakanlıkla işbirliği protokolleri yapıyoruz. Bakanlığımızın bu anlamda hizmetlerini yaparken üstündeki yükü paylaşmak isteyen herkese kapımızın açık olduğunu söylemiştik. STK’lar ile iş birlikleri yapıyoruz. Bizde destek olmak isteyen STK’lara kapımızın açık olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz” diye konuştu.

    Milli Eğitim Akademisi’nden bahseden Tekin, “Önümüzdeki günlerde yeniden TBMM gündemine gelecek olan Öğretmenlik Mesleği ve Milli Eğitim Akademisi Kanunu’nun aslında özü de tam bu bahsettiğim işbirliklerinde gizlidir. İşbirliğini daha kurumsal hale getirecek, öğretmen arkadaşlarımızın, okullarımızın şehirlerindeki üniversitelerle ve akademisyenlerle daha sıkı bir ilişki içerisine girmesini kurumsallaştıracak, meşru hale getirecek bir yasa teklifidir. Yasa ile beraber Milli Eğitim Akademisi kurumsallaştığında öğretmen arkadaşlarımızla üniversiteler daha entegre bir çalışmanın içerisine girecekler. Sadece lisans mezunu yetiştirip mesleğe başlattıktan sonra üniversite ile hiçbir ilişkisi olmayan öğretmen arkadaşlarımız değil, başladıktan sonra da gerek mezunu olduğu üniversite gerekse hizmet yaptığı ildeki üniversiteyle daha yakın ilişkiye giren bir Milli Eğitim Bakanlığı profili arzuluyoruz. Bu iş birliği ise üniversiteler, bu işbirliğinde iki taraflı davranmalı diye düşünüyorum. Meslekte uzun yıllar hizmet etmiş öğretmen arkadaşlarımızın üniversitelerdeki öğretim üyelerinden sadece konferans ve ders almaları değil benim kastettiğim. Meslekte 20-30 yıl sürekli uygulamanın içerisinde olmuş öğretmen arkadaşlarımızın üniversitelerde lisans düzeylerinde derslere devam etmesini ve ders vermesinin, öğretmen adayı arkadaşlarımızın tecrübelerini aktarmalarının da uygun olacağını düşünüyorum. Bu işbirliğini karşılıklı hale getirirsek daha sağlık olur. İşbirliği halkamızı genişletmek için gece gündüz çalışacağız” şeklinde konuştu.

    Bu yıl işbirliği halkasına ebeveynleri de dahil etmek istediklerini vurgulayan Tekin, “Genellikle bizde velilerimiz çocuklarımızı okullara yazdırırlar. Ondan sonra bizde yerleşik kültür ifade halini almış, ‘Eti senin kemiği benim’ tarzı var. Çocuklarımızı okula gönderdikten sonra öğretmenimizin bizim çocuklarımıza öğretmenlik yapmasını bekliyoruz. Öğretmenimizin anne ve baba rollerini yapmasını istiyoruz. Ben bir baba ve anne olarak işten eve geç ve yorgun geliyorum, çocuğuma anne ve babalık yapmakta zorlanıyorum deyip, anne ve baba rolünü de öğretmene yüklüyoruz. Öğretmenimizden ağabey ve kardeş olmasını da istiyoruz. Aklımıza gelebilecek her türlü toplumsal rolü öğretmene yükleyip, ondan sonra da kenardan seyredip, eğitim sistemimiz, okullarımız ve öğretmenlerimiz başarısız eleştirisini yapmaktan çok hoşlanıyoruz. Biz şimdi Milli Eğitim Bakanlığı olarak eğitim öğretim süreçlerinde öğretmenlerimiz kadar toplumun diğer kesimlerinin de bizim başarımızda veya başarısızlığımızda payı var. Bunu ben söylemiyorum. Çok sayıda araştırmada öğretmenin ve okulun, çocuklarımızın başarısıyla ilgili payını yüzde 50’nin üzerine çıkaran paylaşım görmedim. Geriye kalan yüzde 50, çocuğumuzun hayatının büyük çoğunluğunu geçirdiği toplumsal yaşamın diğer alanlarında gizli” dedi.

    Bakan Tekin, “Üşenmedim hesapladım. 12 yıllık zorunlu eğitimi tamamlayan bir çocuğumuz, 18 yaşına geldiğini varsayarsak yaklaşık 160 bin saat civarında yaşamış oluyor. Bu 160 bin saatin ortalama 11 bin saatini okulda geçiriyor. Onun dışındaki kısmı toplumun diğer kesimi ve ailesiyle beraber geçiriyor. O zaman çocuklarımızın eğitim öğretim sürecinde öğretmenlerimiz kadar devreye sokmamız gereken diğer aktörler olduğunu da ihmal etmememiz lazım. Bu yıl aileleri de işin içerisine katacak bir dizi etkinliği hayata geçiriyoruz. Çocuklarımızın okuma alışkanlıklarımızın zayıf olduğunu düşünüyorsak, gelin hep beraber evimizde çocuklarımıza örnek olalım, öğretmenlerimizin işini kolaylaştıralım. Çocuklarımızla akşamları okuma saati yapalım. Kitap okuma saatleri yapalım. Hep beraber çaba sarf edelim. Bu ve benzeri önermelerle işbirliği sürecine velilerimizi de dahil etmek istiyoruz. İnşallah bunda başarılı oluruz” dedi.

    Türkiye’nin Adalet ve Kalkınma Partisi ile birlikte bambaşka bir noktaya geldiğini dile getiren Tekin, “Özellikle din ve dini inanç, ibadet hürriyeti özelinde söylemek istiyorum. Bu salona baktığımda hemen hemen büyük çoğunluğun 2002 Türkiye’sini hatırlayabilecek yaşta olduğunu görüyorum. Fakat çok çabuk unutuyoruz. Yaşadıklarımız, gördüklerimizi sık sık hafızalarımızda canlandırmamız gerekiyor. 2013-2014 yılında 4 binin üzerinde öğretmen arkadaşımızı çıkartılan bir yasal düzenlemeyle tekrar ailemize aldık. Bunlar kimdi; 2002 öncesi sadece başörtüsü taktıkları için memuriyet hakları ellerinden alınan, disiplin suçuyla ihraç edilen kişilerdi. Bu salonda çok sayıda başörtülü arkadaşımız var. Ben yıllarca üniversitede öğretim üyeliği yaptım. Anadolu’nun muhafazakar illerinde de çalıştım. Bırakın kamu görevlisi olarak üniversitenin konferans salonunda bu kadar başörtülünün konferansı dinlemeye dahi müsaade edilmediğini yaşadık. Üniversitenin Tıp Fakültesi Hastanesinde poliklinik hizmeti almak isteyen insanlara başörtüsü ile kamusal alanlara girmek yasak cevaplarının yaşandığı bir Türkiye yaşandı. Bunlar şimdi yok tabii. O zamanlar elektrik faturalarını ödemek için TEDAŞ’ın önünde kuyruğa girerdik. Benim çalıştığım il için söylüyorum, TEDAŞ’ın önünde kuyruk beklerken yağmur sebebi ile salonun içerisine girenlerden başörtülü olanların salonun dışarısına çıkartıldığı bir Türkiye yaşandı. Elektrik faturası ödemek için beklerken ‘Burası kamusal alan, dolayısıyla burada başörtüsü ile duramazsın’ denilen bir Türkiye yaşandı” ifgadelerini kullandı.

    28 Şubat sürecine de değinen Bakan Tekin, “İmam Hatip Lisesinde çalışırken görevli olduğu pansiyondaki öğrencileri sabah namazına kaldırdığı için irticacı olduğu gerekçesiyle ilişki kesilen öğrencilerimiz oldu. Ben o yüzden Cumhurbaşkanımıza ve Türkiye’yi dini ibadet özgürlüğü anlamında dünya standartlarında bir ülke yapmaya çalışan bütün AK Parti camiasına ve buna katkı veren herkese bir kez daha teşekkür ediyorum. Unutmamız gereken dönemlerdi. Biz şimdi burada din eğitimini çalışırken, din eğitimi ile ilgili konuşurken Türkiye’nin bu konuda yaşadığı tecrübeyi ihmal etmemek ve görmezden gelmemek lazım. Bu anlamda atılan adımları ve bu adımları atanlara şükran duygularımızı beslememiz lazım. Dini inanç ve ibadet hürriyeti olarak bu ülkede yaşadığımız tek sorun başörtüsü sorunu değildi. Onun dışında çok farklı sorunlar da yaşadık. Mesela İmam Hatip Lisesi mezunu olmak bir problemdi. 2006 yılında Boğaziçi Üniversitesinde doçentlik mülakatına girdiğimde jüri üyelerinin ‘Sen İmam Hatip mezunusun’ dedikleri halen kulaklarımda. Yayın dosyanıza, ürettiklerinize ve akademik çalışmalarınıza bakma zahmetinde bulunmadan ‘Ama siz İmam Hatip mezunusunuz’ diyerek refüze edildiğimiz bir Türkiye yaşadık. Çocuklarını İmam Hatip’e götüren ailelerimizin yaşadıkları bir kat sayı zulmünü bu ülke gördü. Sadece lise tercihinden dolayı muadillerinden çok daha geri koşullarda rekabet etmelerine zorlandığı bir ülkede yaşadık. Bugün çok şükür Türkiye’de dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun, dünyanın neresinde tartışılırsa tartışılsın rahatlıkla şunu söyleyebileceğimiz bir Türkiye var; evrensel laiklik anlayışıyla bağdaşır, dini inanç ve ibadet hürriyetlerinin bütün vatandaşlar için özgürce sağlandığı bir Türkiye var. Bunu göğsümüzü gere gere söyleyebilecek noktadayız” diye konuştu.

    Bakan Tekin, “İlahiyat fakültelerinden mezun çocuklarımız şu ana Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde yaklaşık 13 farklı dersi veriyor. Bir öğretmenimiz 13 farklı dersin uzmanı gibi kabul ediliyor. Ben bunun değişmesi gerektiğini düşünüyorum. İlahiyat fakültelerinin bu anlamda bölümleşmesi ve uzmanlaşması gibi dolayısıyla bizim istihdam ettiğimiz öğretmen arkadaşlarımızın da spesifik derslerde uzman olup, o derslerde örnek olarak Kur’an-ı Kerim ve tesfir bir grup, İslam düşüncesi ve İslam felsefesi başka bir grup olabilir. Bu alanlarda uzmanlaşmış, bu alanların pedagojik formasyon açısından uzmanı olan, bu alanlarda mitolojik bilgisi olan adaylar olarak yetişmesi gerektiğine inanıyorum. Aynı şekilde yaş grupları itibarıyla da ilkokullarda bu dersi veren kişiyle İmam Hatip Liseleri son sınıfta aynı dersi veren kişinin aynı eğitimden geçmesi için de yaşadığımız uzmanlaşma çağında biraz çağa adapte edilmesi gereken bir sorunmuş gibi gözüküyor. Bu ve benzeri gibi problemlerin tartışılacağı güzel bir çalıştay olmasını temenni ediyorum” dedi.

    Programa Bakan Tekin’in yanı sıra Vali Numan Hatipoğlu, AK Parti Elazığ milletvekilleri Ejder Açıkkapı ve Prof. Dr. Erol Keleş, Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Göktaş, siyasi parti temsilcileri, akademisyenler, kurum müdürleri ve öğrenciler katıldı.

  • Bakan Tekin, çocuklarla Anıtkabir’de

    Bakan Tekin, çocuklarla Anıtkabir’de

    Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı sebebiyle ilk tören Anıtkabir’de yapıldı. Tekin, 40’ı öğretmen olmak üzere Anadolu’nun 7 bölgesini temsilen gelen öğrencilerden oluşan 100 kişilik heyetle Anıtkabir’i ziyaret etti. Heyetle ile Aslanlı Yol’da yürüyen Bakan Tekin, Atatürk’ün mozolesine çelenk bıraktı, ardından saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu. Daha sonra Misak-ı Milli Kulesi’ne geçen Tekin, Anıtkabir Özel Defteri’ne şunları yazdı:

    “Ebedi istirahatgâhınız Anıtkabir’de huzurlarınızda, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 104. kuruluş yıl dönümü ve istiklalimiz için verdiğimiz büyük mücadelenin nişanesi olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı, büyük bir coşku ve şükranla kutlamanın onurunu yaşıyoruz. ‘Hâkimiyet, bilâ-kayd ü şart milletindir.’ ilkesiyle şekillenen bağımsızlık mücadelemizin yarını, evlatlarımızın omuzlarında yükselmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı olarak, bu şanlı mirası, bilimle, kültürle, sanatla ve en önemlisi manevi değerlerle bezenmiş bir şekilde evlatlarımıza aktarmak bizim için şeref borcudur. Çünkü biliyoruz ki ‘dehay-i millîmizin inkişaf-ı ancak böyle bir kültür ile temin olunabilir.’

    Sizden aldığımız ilham ve aziz milletimizden aldığımız kuvvetle, bu cennet vatanı daha da ileriye taşıma kararlılığındayız. Ruhunuz şad olsun!”
    Tekin, ardından Anıtkabir’de hazır bulunan öğrenci ve öğretmenlerle fotoğraf çektirdi.

  • “Erzurum’un ruhu Cumhur İttifakı ruhuyla örtüşüyor”

    “Erzurum’un ruhu Cumhur İttifakı ruhuyla örtüşüyor”

    Oltu’da Efkan Ala Kültür Merkezi’nde düzenlenen halk buluşmasına vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi. Toplantıda konuşan MHP Genel Başkan Yardımcısı Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Kamil Aydın, 31 Mart yerel seçimlerinde Cumhur İttifakı’na destek verilmesini isteyerek, “Cumhur İttifakı’nın bu seçimlerden başarılı çıkması gerekiyor. Cumhur İttifakı’nın hedefi Türkiye’yi Allah’ın izniyle en kısa zamanda bölgesinde lider ve dünyada da on büyük ülke haline getirmektir. Onun için güçlü bir iradenin de Oltu’dan, Erzurum’dan net bir şekilde ses vermesi lazım. Şimdi soruyorum sizlere. Bu kutlu yürüyüşte bizimle yürümeye var mısınız? Bu kutlu yürüyüşte Cumhur İttifakı’yla yürümeye var mısınız?” diye konuştu.

    Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Erzurum’da büyükşehirde Türkiye rekorunu kıracaklarını söylediğini ifade ederek, “Benim yüzümü ak edecek misiniz arkadaşlar? İnşallah Erzurum’da bütün ilçeleri bir bu heyecanla, bu aşkla alacağız. Hiç endişem yok. Seçim sürecinde il il dolaşıyorum. Allah şahit, Cumhur İttifakı’nın bu kadar yakıştığı bir salon görmedim. Cumhur İttifakı’nın ruhu Erzurum’un ruhuyla örtüşüyor. Erzurum’un ruhu Cumhur İttifakı ruhuyla örtüşüyor. Hafızalarımız bizi bazen yanıltıyor. 15 Temmuz 2016’ya kadar herkes kendi siyasetini yapıyordu. Ama 15 Temmuz 2016’da bu ülkenin birliği, bağımsızlığı tehlike altına girdiği zaman iki siyasi lider Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Devlet Bahçeli bütün siyasi hırslarını, bütün siyasi iktidarla ilgili beklentilerini bir tarafa bırakarak dediler ki bağımsızlığımız, cumhuriyetimiz, demokrasimiz her şeyin üstünde, bu millet her şeyden mahrum bırakabiliriz ama demokrasiden, özgürlükten ve bağımsızlıktan mahrum bırakamayız dediler. O gün sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısına icabet eden Devlet Bey, onun dışındaki siyasi liderler bir tarafta kaldılar. Cumhurbaşkanımızın çağrısı şuydu; bakın bir darbe girişimi var. Ve Türkiye’deki darbe girişimlerinin arkasında yurt dışı uluslararası bağlantıları ve benzeri var. Bu bir Kurtuluş Savaşı, gelin hep beraber bu Kurtuluş Savaşı’nı yapalım dediler. Bazı siyasi liderler geldiler ve dediler ki biz bu Kurtuluş Savaşı’nın içerisinde varız. Bazıları da dediler ki, daha önceki Kurtuluş Savaşı’nda yaşadığımız gibi biz kendi siyasi hırslarımız, memleket sevdasının üstünde tutuyoruz dediler. Ve başka bir cephede yer aldılar” dedi.

    Erzurum’a yakışan tavrın Cumhur İttifakı’nın ruhuna sahip çıkmak olacağını vurgulayan Bakan Tekin, “Şu anda da etrafımızda Filistin’den tutun dünyanın birçok bölgesinde güçlü bir Türkiye’ye ihtiyacı var. Ukrayna-Rusya savaşında, Suriye’de, Irak’ta, her tarafta savaşlar var. Ve şunu görmek mümkün; bütün dünya Türkiye tökezlesin, Türkiye’deki hükümet tökezletsin, Türkiye’nin başına da aynı çorapları örelim diye bekliyorlar. Başımızda bu şekilde aç kurtlar gibi bekleyen uluslararası yapılara müsaade etmeyeceğiz. 14-28 Mayıs’ta etmedik. Ama size şunu hatırlatıyorum. Bu tıpkı iki devreli bir maç gibi. Eğer bugün biz Cumhur İttifakı ruhuna sahip çıkıp burada Adem Başkanımıza ve Mehmet Sekmen Başkanımıza sonuna kadar destek olmazsak, tökezlediğimizi varsayarak üstümüze gelecekler. Buna müsaade etmeyeceğimize inanıyorum sevgili hemşehrilerim. Ve sizden bunu istirham ediyorum. Buralara geldik. Gelme sebebimiz bu. Türkiye’nin bu ekonomik bağımsızlık, lig atlama mücadelesinde biz Erzurum olarak güçlü bir sesle diyeceğiz ki, biz Cumhur İttifakı’nın ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yanındayız” diye konuştu.

    Bakan Tekin, konuşmasının son kısımlarında Oltu halkının talep ettiği tünel projesini hayata geçireceklerini, Oltu Devlet Hastanesinin doktor ihtiyacının karşılanacağını ve Oltu ilçesinde öğretmenevinin en kısa zamanda inşa edileceğini söyledi.

    Programa Bakan Yusuf Tekin’in yanı sıra MHP Genel Başkan Yardımcısı Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Kamil Aydın, AK Parti Erzurum Milletvekilleri Selami Altınok, Mehmet Emin Öz, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, AK Parti İl Başkanı İbrahim Küçükoğlu, MHP İl Başkanı Adem Yurdagül, AK Parti (Cumhur İttifakı) Belediye Başkan Adayı Adem Çelebi, İlçe Başkanı Oğuz Yavuz ve çevre ilçelerin AK Parti ve MHP başkanları ile çok sayıda vatandaş katıldı.