Etiket: mücadele

  • Sakat martının yaşam mücadelesi

    Sakat martının yaşam mücadelesi

    Van Gölü’nün tuzlu ve sodalı suyunda yaşayabilen inci kefali, üreme dönemlerinde tatlı sulara göç ederken, martılar da göç boyunca derelerden ayrılmıyor. Kimi zaman birbiriyle mücadele eden kimi zamanda dakikalarca derelerdeki taşların üzerine bekleyen martıların avı, ilginç görüntüler oluşturuyor. Dünyada sadece Van Gölü’nde yaşayabilen inci kefali, üremek için Alaska’daki somon balıkları gibi tatlı suyun akışının tersine göçü devam ediyor. Neslinin devamı için akıntının tersine yüzen inci kefali balıkları, önüne çıkan engelleri ise uçarak geçiyor. Bu sırada balıkları avlamak için nöbet bekleyen uzunca bir gagası ve perdeli ayakları olan martılar, bir balığı yakaladıklarında bir birleriyle kıyasıya mücadele ederken zaman zaman kendilerine de zarar verebiliyor.

    “Sakat martının yaşam mücadelesi”

    Her yıl 15 Nisan-15 Temmuz tarihleri arasında üremek amacıyla sürüler halinde Van Gölü’nü besleyen akarsulara akın eden binlerce inci kefalinin neslini korumak için av yasağı uygulanırken, bu yasağı sadece martılar deliyor. Mayıs ayının ortalarında yumurtalarını bırakmak için göç eden inci kefallerini bekleyen kalabalık bir martı topluluğu yaklaşık 2 ay yiyecek sıkıntı çekmiyor. Bir balık için kıyasıya bir mücadele eden martılar, uzun gagaları bazen balık yerine ayaklarına ısırarak yaralanmalarına neden oluyor. Bu amansız kavgadan ağının perdeli kısmı kopan martının yaşam mücadelesini zorda olsa sürdürüyor. Erciş balık bendinde karnını doyurmaya gelen sakat martı, odağında sadece yakalayacağı inci kefali oluyor. Hemen yanı başında onlarca martının bir balık için girdiği kavgaya aldırış etmeyen sakat martı, taşın üzerinde tek ayak üzerinde durması zor olsa da tek hedefi balık yakalamak. Uzun ve sabırlı bekleyişin ardından hafifçe havalanıp gözüne kestirdiği balığı bir çırpıda alarak diğer martıların saldırısına uğramadan kanat çırparak hızlıca bölgeden ayrılıyor.

    Doğa fotoğrafçısı Ali İhsan Öztürk, “Şuanda martılar kıyasıya bir mücadele yapıyorlar. Matılar balık yemek için girdikleri mücadelede kendilerine de zarar vererek bazılarının ayakları şuanda karşımızda duran martı gibi sakat kalıyorlar. Şuan burada 3-4 tane engelli martı gördüm. Martılar bir balık için agresif oluyorlar” dedi.

  • “Çakma terörle mücadeleciler ortaya çıktı”

    “Çakma terörle mücadeleciler ortaya çıktı”

    Bakan Akar, 6 Şubat depremlerinin en büyük yıkımı yaptığı Hatay’ın ilçelerinden Kırıkhan’da kanaat önderleri ve vatandaşlarla bir araya geldi.
    6 Şubat merkezli depremlerin ardından Hatay’a birçok kez geldiğini hatırlatan Bakan Akar, 6 Şubat’taki felaketin çok büyük bir felaket olduğunu dile getirdi.

    “‘Asker gelmedi, gitmedi, çıkmadı’ gibi iftirada bulundular, kesinlikle böyle bir şey yok”

    Bir gün içinde 2 büyük depremin yaşandığını ifade eden Akar, “Depremin kapladığı alanın dünyada bir örneği yok, 12 vilayeti içeriyor. 14 milyon kişi etkilendi, büyük bir acı, derin bir üzüntüydü. Saat 04.17’de deprem oldu, saat 04.30’da biz ayaktaydık. İlk bilgiler ışığında Hatay’dan bir askeri bir binanın yıkıldığı, 3 erimizin de şehit olduğu haberi geldi. Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere bakan, vali, belediyeler, tüm kamu kurum ve kuruluşlar ayaktaydık. Hal böyleyken bazı alçaklar, fitne fesat yuvaları ‘asker gelmedi, gitmedi, asker çıkmadı’ gibi iftirada, yalanda bulundular.

    Kesinlikle böyle bir şey söz konusu değil. Saat 05.00’dan itibaren biz TSK’nın ne kadar imkanı varsa, yeteneği varsa hepsini seferber ettik. O saatten itibaren herkes büyük bir ciddiyetle bu yaraları sarmak için çalışma başlattı. Arama kurtarma ekiplerini getirmek için uçaklarımız seferber oldu. Büyük uçaklarımız Kayseri’de oradan kalkması lazım. Saat 06.00’da kalkamadılar, yoğun bir kar yağışı vardı. Temizleniyor, kapanıyor. En sonunda saat 08.00’da ne olursa olsun kalkın diye emir verdik. Her türlü riski alarak uçaklarımız kalktı. Diğer illerdeki arama kurtarma ekiplerini bu bölgeye getirmeye çalıştı. Hatay’da pist patladı, iniş olmadı. Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya sis, kar var kapalı. Hep beraber İncirlik’e gittik, orada helikopterlerle havanın açılmasını bekledik. O gün bugün TSK olarak Mehmetçik vatandaşıyla beraber. Çünkü bu Mehmetçik yabancı değil, bu ordu yabancı değil. Bu ordu sizin milletin bağrınızdan çıktı. Peygamber ocağı olarak bilinen bir ordudur. Bu ordu, ‘ölürsem şehit, kalırsam gazi’ diyen milletin emrindeki bir ordudur. Mehmetçik, çalışmasını sürdürüyor” diye konuştu.

    “Fitne yapmaya gerek yok”

    Seferber olan gemilerin hepsinin aldığı iş makinelerini İskenderun’a getirdiğini anlatan Akar, “Gemilerimizi hastane yaptık. Yaralıları Mersin’e taşıdık. Bizim arama kurtarma ekibimiz var. Bu uçak olmadığı için Antakya’ya gelişimiz zorlandı. İncirlik’ten 2 saat 3 saatte gelemedik, yollar kapalı. Asker ve siviliyle tüm devletimiz depremzedenin yanına koştu. 85 milyon da devletin yanına koştu. Askerler depremden ayrı değil ki, bizim de 103 şehidimiz oldu. Antakya’da üsteğmen helikopter pilotu kızımız var, enkazdan çıktı. Kurtuldu geldi, çocuğunu güvenli bir yere emniyet ekibiyle gönderdi ve hemen helikopterin başına geçti. Duygulanmamak mümkün değil. Burada fitne yapmaya gerek yok, bunlara fırsat vermemek gerekir. Biz 85 milyon bir ve biriz, kimsenin lafına ihtiyacımız yok. Buradaki yaraları sardık, sarıyoruz, sarmaya devam edeceğiz” ifadelerine yer verdi.
    En son güne, her şey normalleşinceye kadar, yaralar sarılıncaya kadar depremzedelerle birlikte olacaklarının altını çizen Bakan Akar, devletin tüm gücüyle Hatay’da olacağını kaydetti.

    “Boş hayal peşinde koşuyorlar”

    Çalışmalar yapılırken bir takım aksaklıklar yaşanabildiğini ve bunun karşısında küsme, darılma gibi durumların olmamasını isteyen Bakan Hulusi Akar, “Bakanlar, vali, kaymakamlar sizin emrinizde. Devlet sizlerle beraber, sonuna kadar da olacağız. Bugüne kadar TSK olarak 12 milyon 870 ekmek yapmışız bunun 7 milyonu Hatay’da. 6 milyon 800 bin sıcak yemek dağıtmışsınız, bunun 2 milyon 300 bini Hatay’da. 9 milyon kumanyanın 3.5 milyonunu Hatay’da dağıtmışız. Mehmetçik varını yoğunu ortaya koydu, ayrı gayrı yok. Bu Mehmetçik milletin emrinde, bundan kimsenin şüphesi olmasın” şeklinde konuştu.

    Depremle mücadele ederken terörle mücadeleye, hudutların güvenliği için de operasyonlara devam ettiklerinin altını çizen Bakan Akar, “Ülkemizde terör örgütleri büyük ölçüde tamamına yakını kaçtı gittiler. Irak ve Suriye’nin kuzeyindeler. Irak’ın kuzeyinde bunların bütün barınakları, sığınakları ne varsa başlarına yıkıldı, yıkılmaya devam ediyor. Suriye’nin kuzeyinde bunlar bilindiği gibi bir terör koridoru sevdasına kapılmıştı. Hendekler, çukurlar kazıyorlardı. Kazdıkları çukurlara 4 operasyonla, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Barış Kalkanı Harekatıyla gömüldüler. En son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar mücadele devam edecek. Hiçbir askerimizin kanını yerde bırakmadık bırakmayacağız. Bize durmak yok, sonunda bitecek. 40 yıldan beri başımıza musallat olan bu beladan milletimizi kurtaracağız. Bunlar şimdi çöküş alameti içindeler. Elebaşları gece gündüz panik içinde bar bar bağırıyorlar efendilerine. Efendilerinden operasyonlarının durdurulmasını istiyorlar. Çünkü Mehmetçik’in nefesi onların ensesinde. Onları gömmek için gece gündüz operasyonlarımız devam ediyor. Diyorlar ki seçimleri bekleyin, önce 14 Mayıs dediler aradıklarını bulamadılar. Şimdi de 28 Mayıs’ı bekleyin diyorlar. Bunların boş hayal peşinde koştukları açık. Biz TSK olarak Türkiye olarak büyük ve güçlü Türkiye diyoruz. Ne için yürüyoruz? Ülkemizin bekası, güvenliği, insanımızın refahı için yürüyoruz. Bunu engellemeye çalışıyorlar neyle? Terörle. Neyle? Basın yoluyla. Bunların sözde dergileri, gazeteleri utanmadan arlanmadan taraf oldular. Türkiye’ye karşı Cumhurbaşkanımıza karşı her türlü adiliği yaptılar. Milletimiz kendi tarafını seçti hepsi hüsrana uğradı. 28 Mayıs’ta da cevabını alacaklar bu iş bitecek” ifadelerine yer verdi.

    “‘Niye oy verdiniz’ diyecek kadar küçüldüler”

    Türkiye’nin artık kendi silahını yapmaya başladığını kaydeden Bakan Akar, “İHA, SİHA, TİHA, Kızılelmaları, savaş gemilerini yapıyoruz. İhraç ediyoruz. Herkes patlıyor, çatlıyor. Birlik ve beraberlik içinde olduğumuz sürece aşamayacağımız engel yok. Önümüzde seçimler var. Bazı terbiyesizler, ahlaksızlar, buradaki insanlara ‘niye oy verdiniz’ diyecek kadar küçüldüler, seviyesizleştiler. Bu seçimlerde mesele parti meselesi değil, bir zihniyet meselesi. Milli ve yerli duruş, bir de onun karşısındaki duruş var. Birliğimiz, beraberliğimiz, bayrağımız, sancağımız, egemenliğimiz, bağımsızlığımız milli duruş bu. Halk Partili, İYİ Partili, Saadet Partili arkadaşlar olaylara iyi bakın yanlış bir şey yapmayın. Siz bizim gibi düşünüyorsunuz. Kırıkhan’da Kayseri’de konuştuğumuzda siz hep birlik beraberlikten yanasınız. Ama sizin başınızdakiler öyle düşünmüyor. Ankara’da bir işler çeviriyorlar, protokoller, sözleşmeler yapıyorlar. Teröristlere söz veriyorlar, alışveriş içindeler, aynı kayığa biniyorlar. Ve özerklik diyorlar, özerklik bölünmek demek. Bunları görmek lazım. Kandil, kendi sesiyle söylüyor ‘bizim adayımız Kılıçdaroğlu’ diyor. Parti meselesi değil zihniyet meselesidir. Ülkemizin birliği ve beraberliği diyoruz kimse buna ‘hayır’ diyemez. İstikrarı bozmamak lazım. Meclisin çoğunluğunu Cumhur İttifakı kazandı. Pazar günü seçimlerden sonra Cumhurbaşkanımız seçildikten sonra tam yol ileri. Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki bir ülke söz dinleyen değil, sözünü dinleten bir ülkedir. Karşı taraf panik içinde ve kazanamayacaklar” ifadelerini kullandı.

    “HDP ne aldı”

    Binde 1 oyu olan partilerin olduğuna değinen Bakan Akar, “Bu partiler ittifaktan, cumhurbaşkanı yardımcılığı, iki bakanlık, 10-15 milletvekili aldılar. Binde 1 oyu olan partiler, peki yüzde 10 oyu olan acaba HDP ne aldı desteklemek için? Bu çok tehlikelidir. Diyorlar ki, ‘Eğer bize verdiğiniz sözleri tutmazsanız seçimden sonra hesabını sorarız’ diyorlar. Hiçbir şekilde rehavet yok, seçim devam ediyor. Biz seçime gideceğiz, komşularımızı da götüreceğiz. Sandıklara sahip çıkacağız. Çok yüksek bir oyla Cumhurbaşkanımızı seçeceğiz” dedi.

    “Çakma terörle mücadeleciler”

    ‘Turistik depremcilerin’ yanında bir de son olarak çakma terörle mücadelecilerin ortaya çıktığına işaret eden Bakan Akar, “Yatıyorlar, kalkıyorlar terörle mücadele. Terörü bilmezler, mücadeleyi bilmezler. Hepsi terörle mücadeleci oldular. Niye? Akıllı adamlar, 14 Mayıs’ta milletimizin kimi tercih ettiğini gördüler, hemen bu tarafa geçtiler. Bunlarda kemik yok, bunlar her kaba sığarlar. Milletimizin feraseti ve şuuru buna müsaade etmeyecektir” açıklamalarında bulundu.

    “1 yıla evlerine yerleşecekler”

    AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman da zor günlerde kendilerini yalnız bırakmayan Bakan Akar’a teşekkür ederek, “6 Şubat günü acıda, yasta, cenazede siyaset olmaz diye biliyoruz. Bize yaptıkları yardımları başımıza kakanları bir kez daha kınıyorum ve lanetliyorum. Yaralarımızı sarıyoruz. Kalıcı konutların yapımına başlandı. 1 yıl içinde hemşehrilerimizi evlerine yerleştirmiş olacağız” dedi.

  • Mayıs ayında karla mücadele

    Mayıs ayında karla mücadele

    Ekipler, yaklaşık 10 kilometrelik yolda, kalınlığı yer yer 4 metreye ulaşan karla mücadele ederken zaman zaman zorlandı. Ekipler, 2 günlük çalışma sonucu kardan kapanan yolu temizleyerek ulaşıma açılmasını sağladı.

  • ‘Bakla zınnı’ böceğiyle mücadele uyarısı

    ‘Bakla zınnı’ böceğiyle mücadele uyarısı

    Konuyla ilgili İl Tarım ve Orman Müdürlüğünden yapılan açıklamada, “Meyve bahçelerinde bakla zınnına karşı mavi leğenlere yarıya kadar su doldurularak bahçelere yerleştiriniz. Bakla zınnı erginleri, yaklaşık 10 milimetre boyda ve siyah mat renklidir. Vücudunun üzeri sık ve oldukça uzun sarı tüylerle kaplıdır. Kın kanatların üzerinde beyaz lekeler bulunur. Kışı ergin döneminde toprakta geçirir. İlkbaharda, meyve ağaçlarının ve diğer bitkilerin çiçek açtıkları zaman çıkan erginler, daha çok çiçeklerle beslenirler.

    ‘Zarar şekli’

    Erginler, meyve ağaçları ve diğer bitkilerin çiçeklerinin dişi ve erkek organlarını, genç yaprakları, tomurcuk ve meyveleri yiyerek zarar verirler. Bu yüzden ağaçlarda meyve olmaz.

    ‘Zararlı olduğu bitkiler’

    Bakla zınnı polifag bir zararlıdır. Bütün meyve ağaçları, bağ, hububat, süs bitkileri, bazı sebze ve yabancı otlarda beslenerek zarar yapar.
    Mücadele yöntemleri:

    ‘Kültürel önlemler’

    Ağaçların çiçekli olduğu dönemde yapılacak kimyasal mücadele, döllenmeyi sağlayan balarısı ve diğer böceklere zararlı olduğu için, bakla zınnı mücadelesinde kültürel önlemler çok önemlidir. Toprak işlemesi ile toprakta bulunan yumurta, larva ve erginlerin zarar görmesi ve böylece zararlı popülasyonunun düşmesi sağlanmalıdır.

    ‘Mekanik mücadele’

    Bakla zınnı erginleri, günün güneşli saatlerinde çok hareketlidir. Bu nedenle, erginlerin az hareketli oldukları sabahın erken saatlerinde, ağaçların altına çarşaflar serilmeli ve ağaçlar kuvvetlice silkelenerek, ergin böceklerin çarşafın üzerine düşmesi sağlanmalı ve düşen böcekler toplanarak öldürülmelidir.

    ‘Biyoteknik mücadele’

    Ağaçların altına mavi renkli leğenler yerleştirilir ve bu kaplar yarıya kadar su ile doldurulur. Ergin böcekler, mavi renge yönelerek, kapların içindeki suya düşer. Düşen böcekler, toplanarak imha edilir.

    ‘Kimyasal mücadele’

    Bu zararlı ile mücadelede, çok zorunlu olmadıkça kimyasal mücadele tavsiye edilmemektedir. Popülasyonun çok yüksek olduğu bahçelerde, bir miktar arı kaybı da göze alınarak, uygun bir ilaç kullanılarak kimyasal mücadele yapılabilir. Mücadeleye karar verebilmek için, Baklazınnı erginlerinin ve zararının görülmesi gerekir. Bu nedenle, ağaçların pembe tomurcuklarının görüldüğü zamandan itibaren, erginlerin çıkışı gözlenmelidir.”

  • Leke hastalığı ile mücadele başladı

    Leke hastalığı ile mücadele başladı

    Türkiye’nin zeytin ağacı varlığı en çok illerden olan Aydın’da, hasat sezonu biterken üreticileri yeni sezon hazırlığı telaşı sardı. Zeytin bahçelerinde budamadan, ilaçlamaya kadar yapılan çalışmalarla yoğunluk yaşanırken Buharkent İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü, üreticileri zeytinde halkalı leke hastalığı konusunda uyardı. Zeytindeki hastalıklarla mücadele çerçevesinde çalışmaların sürdüğü il genelinde yaprak dökümüne neden olan Zeytin Halkalı Leke Hastalığına karşı ilaçlama çalışmaları başladı.


    Yetkililer, yağışlı ve rüzgarlı havalarda ilaçlama yapılmaması, sabahları çiğ kalktıktan sonra ilaçlama yapılması, kullanılacak ilaçların ağacın tüm aksamı kaplayacak şekilde uygulanmasına, insan ve çevre sağlığı açısından gerekli önlemlerin alınmasına dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı.

    Konu ile ilgili Buharkent İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada “İlimiz zeytin plantasyonlarında ‘Zeytinde Halkalı Leke Hastalığı’ ile mücadele çerçevesinde hastalığın bulaşık olduğu plantasyonlarda çiçek somakları belirginleştikten sonra, çiçekler açmadan önce yüzde 1 bordo bulamacı veya zeytinde ruhsatlı diğer bakırlı ilaçlar ile ilaçlamaya başlanmalıdır” ifadeleri yer aldı.

  • Depremzede 54 günlük yaşam mücadelesini kazandı

    Depremzede 54 günlük yaşam mücadelesini kazandı

    Kahramanmaraş merkezli depremlerde Kahramanmaraş’ta enkaz altında kalan ve 6 saat sonra kurtarılan 42 yaşındaki Gülçem Adam, Gaziantep’teki Özel Hatem Hastanesinde tedavi altına alındı. 54 gündür yoğun bakımda tedavi gören Adam, Gaziantep Özel Yaşam Hastanesinde doktorların ve sağlık çalışanlarının alkışları arasında servise alındı.

    “Oğluyla kendini bir araya getirmenin mutluluğunu yaşıyoruz”

    Yaşanan bu zorlu sürecin ardından depremzede hastanın servise alınması ve oğlu ile buluşturacaklarından dolayı mutlu olduklarını belirten Başhekim Yrd. Uzm. Dr. Ahmet Şükrü Denker, “Servise çıkmasından dolayı çok mutluyuz. Gülcan Hanım bize depremin 10. saatinde geldi. Yaklaşık 5 saat enkaz altında kalmıştı ama çok ciddi yaralanmaları vardı. Tüm ekstremiteleri, karnı hepsi enkaz altında kalmıştı. Buna bağlı yaygın kas ezilmeleri ve arkasından gelişen ciddi bir böbrek yetmezliğiyle kabul ettik. Tabii travmanın şiddeti saatler geçtikçe arttı, böbrek yetmezliği derinleşti, sürekli renal replasman tedavisi uyguladık, solunum yetmezliği, solunum cihazı. Tüm bunların sonucunda çoklu organ yetmezliği tablosundan geri dönerek bugün servise çıkarmak bizi çok mutlu ediyor, çok sevindiriyor. Yaklaşık 50 günlük zorlu bir tedavi süreci, oğluyla bugün kendini bir araya getirmenin mutluluğunu yaşıyoruz” dedi.


    Gülçem Adam’a uygulanan tedavi hakkında bilgiler veren Denker, “Depremzedelerde özellikle büyük enkazların, molozların vücutta oluşturduğu travmaya bağlı olarak kas yıkımı gerçekleşiyor. Kas yıkımı olduktan sonra kas içindeki bir proteinimiz miyoglobin serbest dolaşıma geçiyor ve bu ciddi böbrek yetmezliğine sebep oluyor. Genelde takip ettiğimiz hastaların pek çoğunda böbrek yetmezliği tablosu vardı. Bir kısmı kendiliğinden belirli bir süre sonra düzeldi sıvı tedavisiyle fakat bir kısmında renal replasman tedavisi yani hemodiyalize benzer bir tedavi uygulamak zorunda kaldık. Tabii bu kadar yaygın travmalardan sonra genelde biz yoğun bakımcılar akciğer yetmezliği tablosu görürüz. Bir süre sonra hastamızda akciğer yetmezliği de gelişti. Uzunca bir süre solunum cihazıyla desteklemek ve oksijen tedavisi vermek durumunda kaldık. Kan değişiklikleri oldu ve kanamaya ciddi meyli oldu. Bunun için de dahiliye doktor arkadaşlarımızdan yardım alarak, kan sıvı replasmanları yaparak toparladık. Şükür ki bugün fizik tedavi programı kaldı. Fizik tedavi programından sonra da en kısa sürede günlük yaşamına normal bir şekilde dönmesini planlıyoruz. Şimdi de fizik tedavi için hastayı servise transfer ediyoruz” şeklinde konuştu.

    “Depremde eşim ve küçük oğlumu kaybettim”

    54 günlük yoğun bakım sürecinde yaşam mücadelesinden vazgeçmeyen ve geçirdiği zorlu tedavi süreci boyunca sağlık çalışanlarının yoğun desteğini gördüğünü ifade eden depremzede Gülçem Adam, “O gün, o gece depremde eşim ve küçük oğlumu kaybettim. Ben ve büyük oğlum kurtulduk. Sonraki süreçte sağ olsunlar bütün sağlık çalışanı arkadaşlar, çok yordum onları, gerçekten çok yordum onun farkındayım, dayanamadığım anlar oldu. Gerçekten doktorlar olsun, sağlık çalışanı arkadaşlar olsun çok sabırlı davrandılar. Çünkü benim zaten hiç tahammülüm kalmamıştı hiçbir şeye. Ne hastalığa, ne tedaviye hiçbir şeye dayanacak halim yoktu. Ama gerçekten çok sabırlılardı. Her şeye çok olumlu baktılar, her şeye çok olumlu gittiler, hepsi yani bir tanesi değil. Yüz kere çağırdım, yüzünde de geldiler. Bir keresinde gelipte ne var ne istiyorsun diyen olmadı, yani hepsi de koşarak geldiler. Şu anda hastaneye ilk girdiğim halimle şimdiki halimi karşılaştırdığımda arada dağlar kadar fark var ve ben bunu tek başıma da başarmadım. Hiç öyle düşünmüyorum, hepsinin sayesinde oldu” ifadelerine yer verdi.

    Enkazın altında bütün zorluklara rağmen umudunu kaybetmeyip oğlu için hayata tutunan Adam, “Enkazdan ilk çıktığımda büyük oğlum içerideydi, ayakları sıkışmıştı. Eşim zaten hemen yanımda ölmüştü, emindim onun öldüğünden. Küçük oğlumun öldüğünden de emindim. Son çıktığım anda büyük oğlum, ‘Anne Seymen bana bakıyor, ama buz gibi, konuşamıyor’ dedi. ‘Gözlerini kapattım, kapandı. Galiba Seymen ölmüş’ dedi. Ona da emindi. Bir büyük oğlum vardı, hastanede çok yalvardım ‘oğlumu kurtarın’ diye. Ben durmadan çığlık attım, bağırdım, yardım edin dedim hiç susmadım. Zaten buradaki doktorlarımızın söylediğine göre o çığlıklar, o hareketler beni daha kötü yapmış. Daha çok hasar görmeme sebep olmuş. Daha sakin kalmam gerekiyormuş ama o anda da sakin kalamazsınız ki. Hastaneye çok teşekkür ediyorum. Bütün personellere teşekkür ediyorum, hepsi benim nazımı çok çekti” diye konuştu.

  • Çiftçilere yabancı otla mücadele uyarısı

    Çiftçilere yabancı otla mücadele uyarısı

    İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nden yapılan bilgilendirmede şu ifadelere yer verildi:

    “Meyve bahçelerinde sulama, gübreleme, toprak işleme, budama ve seyreltme gibi yıllık bakım işlemlerinin amacı, verim ve kaliteyi artırmaktır. Bu işlemler ne kadar yerinde yapılırsa yapılsın eğer hastalık ve zararlılarla etkili olarak mücadele edilmezse bütün çabalar boşa gider. Zira gerek hastalık ve gerekse zararlılar meyve kalitesini azaltmakla kalmaz, ağaçların sağlıklarını da bozarak verimden düşmelerine ve nihayet kurumalarına yol açar. Hastalık ve zararlılarla mücadele oldukça zor ve pahalıdır. Bilgili iş gücünü gerektirir. Nasıl ve ne zaman yapılacağı bilinmezse başarılı olunamaz. Bitkileri hastalık ve zararlılardan koruyarak sağlıklı yetiştirmek mücadele giderlerini azaltır. Eğer meyve bahçeleri kurulurken ve kurulduktan sonra bazı kültürel önlemler alınmazsa mücadele giderleri artar ve kârlı bir yetiştiricilik yapılamaz.

    Kimyasal mücadele: İklim veya konukçu bitki ortamının çok uygun olduğu zamanlarda hastalık veya zararlılar çok çabuk yayılırlar. Bu durumda mekanik mücadele çok zaman alır ve yetersiz kalır. Böyle durumlarda kimyasal mücadele zorunludur. Ayrıca meyve bahçelerinde bazı bitki hastalıkları ve zararlıları sık sık görülüyor ve önemli düzeylerde zarar yapıyorsa, yayılmalarını önlemek için belli zamanlarda ilaçlama yaparak önlem alınır. Bu mücadele, değişik etki şekillerine sahip fungusit, bakterisit ve insektisit gibi kimyasal maddelerle yapılır. Kullanılan ilacın cinsi, dozu ve uygulama zamanının çok iyi seçilmesi gerekir. Zira bu ilaçlar, hava nemi ve hava sıcaklığı ile uygulanacak bitkilerin gelişme dönemlerine göre toksik etki yapabilmekte ya da dokuları yakabilmektedirler. Bu nedenle mücadele kış ve yaz olmak üzere iki dönemde yapılır.

    Kış mücadelesi, meyve bahçelerinde eğer gerekli ise mücadele kış ilaçlamaları ile başlar. Yaprağını döken tüm çok yıllık bahçe bitkilerinde bu ilaçlama sonbaharda yaprak dökümünden ilkbaharda tomurcukların patlamasına kadar geçen süre içerisinde yapılabilir. Bu ilaçlamanın amacı, gövde ve dallarda kışı geçiren hastalık ve zararlıları yok ederek ilkbaharda tekrar enfeksiyon yapmalarını ya da yüksek populasyona ulaşmalarını önlemektir. Ayrıca ilkbahar ve yaz döneminde, fıtotoksik etkileri nedeniyle kullanılamayan ilaçlar kışın daha yüksek dozlarda kullanarak daha etkili bir mücadele gerçekleştirilebilir. Mantari hastalıklara karşı ise bordo bulamacı yararlı bir ilkbahar mücadelesidir.”

  • Kayıp kaçakla mücadelede Türkiye birincisi

    Kayıp kaçakla mücadelede Türkiye birincisi

    Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü ve Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) iş birliğinde, 3 ay önce Ankara’da yapılan “Belediye Su Kayıpları Çalıştayı”nda, BUSKİ’nin yüzde 20’ler seviyesindeki kayıp-kaçak oranı ile Türkiye’deki en iyi su ve kanal idaresi seçildiğini hatırlatan Başkan Aktaş, “Elde edilen bu örnek başarı, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen törende, ‘Suda Verimlilik Ödülü’ ile taçlandırıldı. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın elinden alma onuru yaşadığım bu ödül, Bursa’ya da haklı bir gurur yaşattı. Bu vesileyle BUSKİ’ye gönülden teşekkür ediyorum” dedi.

    22 Mart gününün her yıl, dünyanın dört bir yanında, “Dünya Su Günü” etkinliklerine sahne olduğuna işaret eden Başkan Aktaş, bu vesileyle, kuraklıkla birlikte gelen susuzluk tehdidine dikkat çekti. Barajlarının içme suyu ihtiyacını karşılayamaz hale gelmesi durumunda bile Bursa’yı susuz bırakmayacaklarını ifade eden Başkan Aktaş, bunun için var olan 155 derin su kuyusuna ilaveten, 20 kuyuyu daha konumlandırmaya hazır olduklarını belirtti. Başkan Aktaş sözlerinin sonunda, BUSKİ’nin başarılı çalışmalarının devamı dileğinde bulundu.

    Kayıp kaçakla mücadelede Türkiye birincisi

    BUSKİ Genel Müdürü Güngör Gülenç de meclis üyelerine BUSKİ’nin çalışmaları hakkında bir sunum yaptı ve Büyükşehir Belediyesi’nin vizyonuyla çalışmalarına büyük bir azim ve şevkle devam ettiklerini vurguladı.

    Sudaki kayıp kaçakla mücadelede elde ettikleri başarının, “Suda Verimlilik Ödülü” ile taçlandırılmasının kendilerine büyük onur yaşattığını belirten Gülenç, “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen törende Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan tarafından Büyükşehir Belediye Başkanımız Alinur Aktaş’a tevdi edilen ödül, hepimizi onurlandırdı. Bu ödül, sağlıklı ve kesintisiz içme suyu teminindeki sorumluluğumuzu bir kat daha artırdı” diye konuştu.

    Sudaki kayıp kaçakla mücadelede sergiledikleri üst düzey performansla Bursa’nın merkez ilçelerinde içme suyundaki kayıp kaçak oranını yüzde 20’ler seviyesine gerilettiklerini hatırlatan Gülenç, 1995’te 100 birim suyun ancak 35’inin vatandaşa ulaştırıldığına dikkat çekerek, yapılan çalışmalar sayesinde 100 birim suyun 80’inin Bursalılara ulaştırıldığını vurguladı.

    Ülke genelinde su kayıplarının azaltılmasına yönelik bilgi ve tecrübenin paylaşılması konusunda iş birliği yapılması amacıyla, 28 belediye arasında “Belediye Su Kardeşliği” protokolleri imzalandığına değinen BUSKİ Genel Müdürü Gülenç, bu çerçevede, Kahramanmaraş ve Yozgat’ın Bursa’nın “su kardeşleri” ilan edildiğini ifade etti.

    Bursa İçme Suyu Projesinde 1989-2022 yılları arasında 12 bin 234 kilometrelik içme suyu hattı döşendiğini belirten Gülenç, “Bu uzunluk, Edirne-Kars illeri arasındaki bin 680 kilometrelik mesafenin 7 katından daha fazladır. Başka bir ifadeyle, son 33 yılda, şehrimizde döşenen içme suyu boruları, uç uca eklendiğinde bu değer, Bursa’dan Paris’e kadar olan 2 bin 883 kilometrelik karayolu mesafesinin, 4 katından daha fazladır. BUSKİ, sudaki kayıp kaçakla mücadelede merkez ilçelerde elde ettiği başarılı sonucu, diğer ilçelerimizde de tekrarlamanın azimli çalışmalarında bulunuyor. Ülke olarak verilen kayıp kaçaklarla ilgili hedeflerin hep önünde olan BUSKİ, bu çizgisini koruyup daha da geliştirecektir. 2023 yılı hedefimiz, su kayıp kaçak oranını yüzde 20 seviyesinin altına düşürmektir” dedi.

    Bursa’nın su ihtiyacının yüzde 85’inin Doğancı ve Nilüfer barajlarından, yüzde 15’inin ise Uludağ pınar kaynaklarından karşılandığına dikkat çeken Gülenç, Bursa’nın 2050 yılına kadar su sıkıntısı çekmemesi adına büyük projelere imza attıklarını belirterek, bu çerçevede Çınarcık Barajı’nın suyunu bir adım daha Bursa’ya yaklaştırdıklarını ifade etti.

    BUSKİ’ye anlamlı jest

    Sudaki kayıp kaçakla mücadelede ülke çapında elde ettikleri büyük başarının, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş tarafından da ödüllendirildiğini vurgulayan Gülenç, “Büyükşehir Belediyemizin öncülüğünde elde ettiğimiz başarı, Büyükşehir Belediye Başkanımız Alinur Aktaş tarafından da ödüllendirildi. BUSKİ çalışanları adına Başkanımızın tarafıma tevdi ettiği teşekkür plaketi bizleri onurlandırdı” dedi.
    Konuşmasında atık suların insan ve çevre sağlığına tehdit oluşturmamasının, atık suların arıtma tesislerinde arıtılması ile mümkün olduğuna işaret eden Gülenç, sözlerine şöyle devam etti:

    “Biz bu anlamda örnek alınan şehirlerin başında geliyoruz. 16’sı ileri biyolojik arıtma olmak üzere 124 atık su arıtma tesisi ve 38 adetten oluşan içme suyu arıtma tesisi ile çevre ve toplum sağlığının korunmasına özen gösteriyoruz. Gemlik, Mudanya, Küçükkumla ve Kurşunlu ileri biyolojik arıtma tesislerini, Haziran 2018 itibarıyla devreye aldık. Gemlik Körfezi’nde yakın zamanda devreye aldığımız ileri biyolojik atık su arıtma tesisleri ile evsel atıklardan kaynaklanan deniz kirliliğinin önüne geçtik. TÜBİTAK MAM ile geliştirdiğimiz projesinde Gemlik Körfezi’ne gelen TÜBİTAK MAM gemisi, 32 örnekleme noktası, 4 derin deniz deşarjı noktası ve Gemlik Körfezi’ne dökülen derelerde su numuneleri aldı. Yapılan incelemeler, ileri biyolojik atık su arıtma tesislerinin körfezdeki ekolojik hayatın devamlılığı noktasında ne denli önemli bir işlevi yerine getirdiğini de ortaya koydu. Atık su arıtma tesislerinde atık suların arıtılması neticesinde ortaya çıkan çamurun bertaraf edilmesi hususu, tüm büyükşehirlerde olduğu gibi bizim için de önemli bir sorundu. BUSKİ Çamur Yakma Tesisinin hizmete girmesiyle bu sorun da ortadan kalkmış oldu. Teknolojinin en son imkânlarıyla kurulan tesis Türkiye’ye örnek gösteriliyor. Günlük 400 tonluk çamur yakma kapasitesine sahip bulunan tesiste yakma işlemi sonucunda açığa çıkan ısı enerjisiyle elektrik üretimi gerçekleştiriliyor. Tesisimizde 5 yılda yaklaşık 650 bin metreküplük çamuru bertaraf ederek, karşılığında yaklaşık 60 milyon Kwh elektrik enerjisi ürettik. Çamur Yakma Tesisinde, atık su arıtma tesislerinde açığa çıkan yılda yaklaşık 125 bin tonluk çamurun yakılmasıyla, 15 milyon Kwh enerji elde edilmektedir. Yine BUSKİ bünyesinde faaliyet gösteren hidroelektrik ve güneş enerjisi santralleriyle yılda yaklaşık 15 milyon Kwh’lık enerji üretilmektedir. BUSKİ, ana isale hatları üzerinde konumlandırdığı 3 HES yatırımıyla yıllık enerji ihtiyacının yüzde 17’sini karşılar hale geldi. Çamur Yakma Tesisi ve yenilenebilir enerji kaynaklarından ürettiğimiz elektrik ile her yıl yaklaşık 16 milyon TL’lik enerji tasarrufu sağlamaktayız.”

    Anaokulu ve ilkokul öğrencilerinde su bilinci oluşturmak, suyun tüm canlılar için değerini anlatmak ve kuraklığa dikkat çekmek amacıyla Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile “Su Damlalarının Peşinde Projesi” başlattıklarına değinen BUSKİ Genel Müdürü Güngör Gülenç, tasarrufun sadece teknolojik yatırımla değil aynı zamanda eğitimle de olacağının bilinciyle 2018 yılından itibaren 463 anaokulu ve ilkokulda, 105 bin 112 öğrenciye su tasarrufu ve bilinci eğitimi verdiklerini vurguladı.

    BUSKİ Genel Müdürü Güngör Gülenç, sözlerinin sonunda, Büyükşehir Belediyesi’nin vizyonuyla, dün olduğu gibi bugün de aynı karar ve azimle çalıştıklarını sözlerine ekledi.

    Konuşmaların sonunda, Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyeleri’ne, BUSKİ hediye çantaları takdim edildi.
    Toplantıda ayrıca, Orhaneli ve Büyükorhan BUSKİ şube müdürlüklerinin sudaki kayıp kaçakla mücadelede sergiledikleri başarı, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş tarafından, teşekkür plaketiyle ödüllendirildi.

  • Erdoğan’dan terörle mücadele vurgusu

    Erdoğan’dan terörle mücadele vurgusu

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile ortak basın toplantısı düzenledi. Irak Başbakanı ve heyetini Ankara’da misafir etmekten memnuniyet duyduğunu belerten Erdoğan, Irak halkı ve hükümetine deprem felaketiyle mücadelede verdikleri destek için teşekkür etti. Bu ziyareti Irak halkının dostluğunun bir nişanesi olarak gördüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Devlet millet el ele vererek dost ve kardeşlerimizin de desteğiyle inşallah depremin yaralarını saracak afetin izlerini de kısa sürede inşallah sileceğiz” diye konuştu. Başbakan Şiya Es Sudani ile yaptığı ikili görüşmelerde iki ülke arasındaki ilişkilerin tüm boyutlarıyla ele alındığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, terörün her türlüsüne karşı topyekun mücadele kararlılığının teyit edildiğini bildirdi. Basra’dan Türkiye sınırına uzanan kara ve demir yolu ulaştırma koridoru inşasına yönelik Kalkınma Yolu Projesi’nin hayata geçirilmesi için birlikte çalışma kararlılığının vurgulandığını söyleyen Erdoğan, bu vesile ile çalışmayı yürütecek bakanların görevlendirildiğini aktardı.

    Kabul edilen Ankara Bildirisi’yle bu hedef doğrultusunda ortak çalışma iradesini gösteren kritik bir adım attıklarını belirten Erdoğan, Kalkınma Yolu’nun sadece Türkiye ile Irak için değil tüm bölge için stratejik önemi haiz yüksek bir proje olduğunu kaydetti. Bu yolun inşasıyla ortaya çıkacak katma değerden Avrupa’dan Körfez’e kadar milyonlarca insanın bu projeden yararlanacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bölgesel işbirliğini güçlendirecek, ticaretimizi geliştirecek, beşeri münasebetlerimizi tahkim edecek bu proje ile diğer kardeş ülkelerin de yakından ilgilendiğini biliyoruz. Onların da katılımı ile Kalkınma Yolu Projesi’ni bölgemizin yeni İpek Yolu haline dönüştüreceğimize inanıyorum. İkili ticaretimizi daha da arttırma noktasında Iraklı kardeşlerimizle aynı hassasiyetleri paylaşıyoruz. İş insanlarımızın ve vatandaşlarımızın karşılaştıkları sorunların çözümüne dair fikir teatisinde bulunduk. Bunların yanı sıra güncel, bölgesel konuları da değerlendirme fırsatımız oldu” açıklamasını yaptı.

    Türkiye’nin Irak halkının gerçek dostu olduğunu her vesile ile ispat etmiş ettiğini söyleyen Erdoğan, Irak’ın siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün en büyük savunucusunun da yine Türkiye olduğunu vurguladı. Komşular arasında zaman zaman anlayış farklılıklarının ortaya çıkabileceğini belirten Erdoğan, “Türkiye ve Irak komşuluk hukuku çerçevesinde bunları çözme kararlılığını daima göstermiştir. Bugün aynı iradeyi ortaklık ruhunu devam ettiriyoruz. Bizler terörün acısını ve kanlı yüzünü çok iyi bileni bunun bedelini ödemiş ülkeyiz. Terörizmin her türlüsüyle mücadele etmeyi görev addediyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

    Başbakan Şiya Es Sudani ile görüşmelerde ağırlıklı olarak terör örgütleriyle mücadelenin ele alındığına dikkat çeken Erdoğan, PKK, DEAŞ, FETÖ gibi terör örgütleri ile mücadelenin de görüşmelerde gündeme geldiğini söyledi. Bu örgütlerin her iki ülke için tehdit oluşturduğunun açık olduğunu belirten Erdoğan, Türkiye’nin Iraklılardan beklentisinin PKK’yı terör örgütü olarak tanıması ve topraklarını bu eli kanlı terör örgütünden temizlemesi olduğunu ifade etti. Terörle mücadelede Türkiye’nin Irak’la her türlü işbirliğine hazır olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Su meselesini çatışma değil müşterek çıkarlarımıza hizmet edecek iş birliği alanı olarak değerlendiriyoruz. Irak’ın karşı karşıya olduğu acil su sakıntısını farkındayız. Ancak Türkiye’de de yağışlar son 62 yılın en düşük seviyesinde seyrediyor. İklim değişikliğinin derinleştirdiği bir kuraklık döneminden geçiyoruz. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Irak’ın sıkıntısını giderilmesi için Dicle Nehri’nden bırakılan su miktarını bir ay süreyle imkanlar ölçüsünde artırma kararı aldık. Sınır aşan sularla ilgili meselelerin üstesinden ancak akılcı ve bilimsel iş birliği ile gelebiliriz” dedi.

    Geçtiğimiz yıl 24 milyar doları aşarak rekor kıran iki ülke arasındaki ticaret hacmini daha da artırma potansiyeline sahip olunduğunun altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:
    “Şüphesiz bu hedefe ulaşmak için ticaret önündeki tarife dışı engel ve kısıtlamaların kaldırılması gerekiyor. Kardeşim Şiya Es Sudani ile bu konuda hemfikir olduğumuzu gördüm. Sayın Başbakana eşlik eden heyette Türkmen soydaşlarımızın yer alması bizleri sevindirmiştir.”
    Irak Başbakanı Şiya Es Sudani ise, güvenlik konusunun Türkiye ile Irak arasında önemli meselelerden birisi olduğunu belirterek, “Hiç bir zaman Irak kendi toprakları üzerinden Türkiye’ye saldırı olmasına izin vermez. İstihbarat ve bilgi paylaşımıyla bu sorunların üstesinden geleceğimize inanıyoruz. İlişkilerimizi güvenlik meselesinin olumsuz etkilememesini arzulamaktayız. Türkiye ve Irak’ı bu konuda ortak eyleme sahip olduğun biliyorum” açıklamasını yaptı.

  • Depremle ve terörle mücadele mesajı

    Depremle ve terörle mücadele mesajı

    Merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan ve 11 ili etkileyen “asrın felaketinin” hemen ardından beraberindeki Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile geldiği Hatay’da Mehmetçiğin nöbet, devriye, arama kurtarma ve yaşam destek faaliyetlerini yerinde takip eden Akar, Kilis’e giderek incelemelerine devam etti.

    Kilis Çıldıroba’daki Müşterek Özel Görev Kuvvet Komutanlığına giden Akar başkanlığında, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Güler, 2. Ordu Komutanı Orgeneral Metin Gürak ile sınır hattı ve sınır ötesindeki birliklerin komutanlarının katılımı ile video telekonferans toplantısı gerçekleştirildi.

    Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen ve “asrın felaketi” olarak nitelendirilen depremlerin hemen ardından Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerinin tüm unsurlarının, karargah ve birliklerinin ilk andan itibaren görevinin başında olduğunu vurgulayan Akar, Mehmetçiğin terörle mücadele ve hudut güvenliğinde olduğu gibi ilk andan itibaren depremle mücadelede de yapılması gereken ne varsa yaptığını ve yapmaya devam ettiğini belirtti.

    Deprem bölgesinde 57 tabur ve 100 arama kurtarma timi toplam 40 binden fazla asker, uzman ve teknik personelin görev yaptığını aktaran Akar, 29 arama kurtarma köpeğinin de bulunduğu teknik personel dahil 2 bin 368 arama kurtarma personelinin 326 kişiyi enkaz altından sağ çıkardığını, 2 bin 457 vatandaşın cenazesine ulaştığını belirtti.

    Mehmetçik yaraların sarılması için seferber

    Tüm bu çalışmaların yanı sıra terörle mücadele, hudut güvenliği, semalarda, denizlerde hak alaka menfaatlerin korunması için gerçekleştirilen faaliyetlerin aynı kararlılıkla sürdüğüne dikkati çeken Akar, yaraların sarılması, acıların hafifletilmesi için Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm imkanlarını seferber ettiğini, gece-gündüz çalıştığını aktardı

    Bunların yanı sıra Türk Silahlı Kuvvetlerinin en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar mücadelesine artan bir şiddet ve tempoda kararlılıkla devam edeceğini de ifade eden Akar, “Asil milletimizi, 85 milyon vatandaşımızı 40 yıldan beri başımıza musallat olan bu terör belasından kurtarmakta kararlıyız” diye konuştu.
    Teröristlerin tek çıkar yolunun “Türk adaletine teslim olmak” olarak açıklayan Akar, “Irak, Suriye başta olmak üzere komşularımızı sınırlarına, egemenlik haklarına saygılıyız. Bizim hiçbir şekilde kimsenin toprağında gözümüz yok. Biz hudutlarımızın ve 85 milyon vatandaşımızın ve hudutlarımızın güvenliğini sağlamak için için çalışıyoruz. Başka da bir amacımız yok” ifadelerini kullandı.

    Terörle mücadelede en büyük başarının şehit ve gazilerde olduğunu, şehitlere rahmet, yaralılara şifa dileklerini ileten Akar, “24 Temmuz 2015’te terörle mücadelede yeni dönem başladı. O günden bugüne 37 bin 601 terörist etkisiz hale getirildi. Irak ve Suriye’nin kuzeyinde 1 Ocak’tan itibaren 261 terörist etkisiz hale getirildi. Terör yuvalarını, inlerini, barınaklarını teröristlerin başına yıktık, yıkmaya devam edeceğiz” dedi.

    Güvenlik ileriden sağlanıyor

    Irak’ın kuzeyindeki Zap bölgesine gerçekleştirilen Pençe Kilit Operasyonu’nda önemli başarılar sağlandığını aktaran Bakan Akar, “Teröristlerin ‘girilemez’ dediği alanları Mehmetçik teröristlerden büyük ölçüde temizledi. Irak sınırındaki gözetlemesi ve kontrolü zor olan 302 kilometrelik alan teröristlerden büyük ölçüde temizlenerek kontrol altına alındı, güvenlik ileriden sağlanır hale geldi. Pençe Kilit Operasyonu’nda bugüne kadar 523 terörist etkisiz hale getirildi. Teslim olmalar, çözülmeler artarak devam ediyor” diye konuştu.
    Sözlerinin sonunda asrın felaketi olarak nitelendirilen depremlerde hayatını kaybedenlere rahmet, yaralananlara şifa ile tüm millete başsağlığı dileklerini yineleyen Akar, şunları kaydetti:

    “Milletimizin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri bu zor günlerde diğer bakanlık ve kurumlarla birlikte asil milletimizin emrinde, ilk andan itibaren görevinin başındadır. Depremde hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımız ile silah ve mesai arkadaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Asil milletimizle birlikte omuz omuza çalışarak tek yumruk, tek yürek olarak inşallah tüm bu sıkıntıların üstesinden gelecek, yaralarımızı saracağız. Binlerce yıllık şanlı tarihimiz boyunca her türlü musibetten birlik ve beraberlik içinde alnının akıyla çıkan devletimiz ve milletimiz tek yumruk, tek yürek olarak bu zor dönemi de atlatacaktır.”