Etiket: mumya

  • Kazı çalışmalarında 8 mumya bulundu

    Kazı çalışmalarında 8 mumya bulundu

    Arkeologlarca pek çok tarihi katmana sahip bir “soğan” olarak tanımlanan 10 milyon nüfuslu Lima’da doğalgaz çalışmalarındaki kazılarda tarihi kalıntılara rastlandı.

    Şehirde doğal gaz dağıtımı yapan Calidda şirketinde çalışan arkeolog Jesus Bahamonde, yaptığı açıklamada, şirketin 19 yılda gaz hatlarını genişletmeye yönelik kazı çalışmalarında mumyalar, çömlekler ve tekstil ürünleri de dahil olmak üzere 1900’den fazla farklı arkeolojik eser ortaya çıkarıldığını söyledi.

    Bahamonde, “Lima’nın mahalleleri ve sokaklarının altında saklı olan kayıp tarihinin sayfalarını gün yüzüne çıkarıyoruz.” dedi.

    400’den fazla büyük arkeolojik alanın bulunduğu şehirde doğalgaz hattı genişletme çalışmaları sırasında 8 mumyaya rastlandı. Ayrıca, kazılarda çeşitli objeler bulundu.

    Arkeologlar, buluntuların İchma adı verilen İnka öncesi döneme ait olduğunu düşünüyor.

    Yeni mezar, daha önce keşfedilen 28 mezardan yaklaşık 100 metre uzakta bulundu. Mumyalardan altısının çocuklara, ikisininse yetişkinlere ait olduğu açıklandı.

    Uzmanlar alanın muhtemelen bir çocuk mezarlığı olduğu görüşünde. Çocukların anemi yani kansızlık hastalığından ölmüş olabilecekleri düşünülüyor.

    Lima çevresindeki İchma yönetimi, MS 1100 civarında başlayıp 15. yüzyılın sonlarında İnka İmparatorluğu’nun kontrolüne girene dek devam etti.

  • Uzaylı mı, mumya mı?

    Uzaylı mı, mumya mı?

    2018 yılında Peru’da bulunan üç parmaklı eller ve mumyamsı bir yapıya sahip vücutlar hakkında ortaya iddialar atılmıştı.

    Bu vücutlar, uzmanlar tarafından incelendikten sonra, uzaylılarla ve ya insan dışı canlılarla ilişkilendirilen iddiaların bilimsel bir temele dayanmadığı sonucuna varıldı. Bu vücutlar aslında insan veya insana benzer canlıların deformasyonlara uğramış ve ya başka nedenlerle değişime uğramış versiyonları olarak kabul edildi.

    Bu tür deformasyonların oluşmasının farklı nedenleri olabilir. Örneğin, genetik bozukluklar veya bazı hastalıklar nedeniyle vücut yapılarında anormal değişiklikler meydana gelebilir. Ayrıca, bazı vakalarda vücutların mumyalanma süreci sırasında deformasyonlar yaşamış olabileceği de düşünülmüştür.

    Live Science, bu mumyalardan bazılarının gerçek insanlara ait vücut parçalarının yağmalanıp birleştirilmesiyle oluşturulmuş kompozisyonlar olabileceğini ortaya çıkardı. Batı Ontario Üniversitesi’nde antropoloji profesörü olan Andrew Nelson, mumyalardan birinin tipik bir Nazca mumyasına benzediğini söylüyor.

    Ancak garip bir şekilde mumyalardan birinin (hatta belki de hepsinin) el ve ayakları gerçek insan parçalarıydı ve bir tür sahtecilikle mumyalara eklenmişti.

    Mumyalara odaklanan araştırmada yer almayan Nelson, bu sahteciliğin izlerini örtmek üzere mumyaların bileklerinin beyaz bir maddeyle kaplandığını söylüyor.

    Bu mumyalama şeklinin sebepleri de o zaman insanlarının dini ritüellerden kaynaklı olabileceği düşünülüyor.

     

  • 5500 yıllık en eski mumya

    5500 yıllık en eski mumya

    İngiltere’nin başkenti Londra’da bulunan British Museum’da sergilenen en eski insan bedeni Mısırlı bir adama ait. Milattan Önce 3500 yılında Mısır’ın Gebelein bölgesine gömülen ve 5 bin 500 yıl öncesine ait olduğu belirtilen “Gebelein Man” mumyası, 19’uncu yüzyılın sonunda British Museum’ın Eski Mısır Bilimi Sorumlusu Wallis Budge ve ekibi tarafından Mısır çölündeki Gebelein (bugün Naga el-Gherira) yakınlarındaki sığ kum mezarlardan çıkarılan mumya, 100 yıldır sergilendiği British Museum’da ziyaretçi akınına uğruyor. İngiltere’nin yanı sıra dünyanın pek çok noktasından müzeyi ziyaret edenler özellikle doğal mumyanın bulunduğu alana gelerek, yüzyıllardır korunan mumyayı inceliyor. Müzede sergilenen mumyanın omzunun sağ kısmından kılıç gibi bir cisimle öldürüldüğünü belirten Müze Yetkilisi Ahmad Wicksen, “Burada bulunan beden British Museum’deki en eski kalıntılardan bir tanesi” ifadelerini kullandı.

    Alınan önlemlerle 2012 yılında müzeden çıkarılan mumya hastaneye götürülerek hakkında detaylı bilgi edinebilmek için ilk kez tomografiden geçirildi.

    Kızıl Adam olarak da biliniyor

    Günümüzde de orijinalliğini koruyan mumyanın bozulmama sebebinin ise gömüldüğü çölde bulunan kumların altında doğal bir şekilde mumyalanması olduğu ifade ediliyor. Müzede Mısır’dan getirilen tarihi eserlerin yer aldığı 64’üncü kısımda halka açık bir şekilde sergilenen “Gebelein Man” mumyası, Mısır’a ait kalıntılar bölümünün en ilgili çeken eserlerinden bir tanesi olarak bilinirken, saç renginin kızıl renge yakın olması nedeniyle mumyanın “Kızıl Adam” olarak da adlandırıldığı öğrenildi.

  • 3 bin yıldan daha eski bir mumya

    3 bin yıldan daha eski bir mumya

    Başkent Lima’ya bağlı Rimac vadisindeki arkeolojik alanda devam eden kazılar sırasında, 3 bin yılı aşkın geçmişe sahip olduğu düşünülen mumya keşfedildi.

    Rimac Belediye Başkanı Nestor de La Rosa açıklamasında, mumyanın bölgenin tarihi ve geleneğinin korunması amacıyla kurulan “Huaca La Florida” araştırma programı sayesinde ortaya çıkarıldığını bildirdi.

    San Marcos Mayor Ulusal Üniversitesi arkeoloji öğrencilerinin, mumyayı yerli pamuktan yapılmış bir cenaze bohçasına sarılı halde bulduğu ifade edildi.

    Kazı yapılan alanın mezarlık bölgesi olduğu, etrafta şişeler, gerdanlık leğenleri, mısır, deniz kabukları, kabuklu deniz ürünleri ile koka yapraklarının tespit edildiği kaydedildi.

    Bulunan mumyanın, bakanlığın da desteğiyle uzmanlarca titiz şekilde araştırılacağı bilgisi paylaşıldı.

  • Amasya Müzesi’nin gizemli koleksiyonu

    Amasya Müzesi’nin gizemli koleksiyonu

    İlhanlılar döneminde Anadolu Nazırı Şehzade Cumudar, Amasya Emiri İşbuğa Nuyin, İzzettin Mehmet Pervane Bey, eşi ve çocuklarına ait mumyalar, nem ile ısı ayarı yapılan özel bölümde muhafaza ediliyor. 14. yüzyıldan kalma mumyalar iç organlarıyla mumyalanan Türk ve Müslüman kişiler olarak dikkat çekiyor.

    “Yüzyıllardır çok iyi korunmuşlar”

    Müzeyi ziyarete gelen vatandaşlardan Demet Durak, “İlk defa mumya gördüm. Gerçekten yüzyıllardır çok iyi korunmuşlar. Yüz ifadeleri bile korunmuş. Gerçekten çok ilgimi çekti. Özellikle bebek mumyası bir anne olarak beni çok etkiledi” dedi.
    Samsun’dan gelen öğrenci grubuna müzeyi gezdiren rehber Mustafa Uğur, Anadolu’nun en geniş mumya koleksiyonunun Amasya’da bulunduğunu söyledi. Mumyaları sadece filmlerde izlediğini anlatan Saadet Özcan da 22 yıl önce ziyaret ettiği Amasya Müzesi’nin konseptini ise çok beğendiğini söyledi.

    18 Mayıs Müzeler Günü dolayısıyla düzenlenen programa katılan Amasya Valisi Mustafa Masatlı ise müzelerdeki eserlerin insanlığın mirası olduğuna işaret etti. Müzede sergilenen mumyaların en dikkat çeken koleksiyonlar arasında yer aldığına değinen Vali Masatlı, “Bizin inancımızda mumyalarla pek karşılaşılmaz. Ama burası Anadolu coğrafyasında Müslüman olan insanların mumyalanmış şekilde muhafaza edildiği ilk ve tek müzemiz” diye konuştu.

    Tanrıçalı mozaik sergilenmeye başladı

    10 yıl önce kazıda bulunan bereketi temsil eden tanrıça figürünün olduğu Roma dönemine ait bin 700 yıllık mozaiğin müzeye taşınması sonrası çalışmalarla ilgili habercilerin sorularını yanıtlatan Masatlı, henüz biten çalışma konusundaki detaylı açıklamayı yakında yapacaklarını açıkladı. Resim sergisinin de düzenlendiği programda İl Kültür ve Turizm Müdürü Bilal Eken ile Amasya Müzesi Müdürü Celal Özdemir de yer aldı.

  • 2 bin mumyalanmış koç başı

    2 bin mumyalanmış koç başı

    Eski Mısır Krallığı’nın (Milattan Önce 2686-2181) tarihi başkenti olan ve bugün Sohac kenti sınırları içinde yer alan Abidos’ta, 2. Ramses tarafından inşa ettirilen tapınakta ABD ve Mısırlı arkeologların yürüttüğü çalışmalarda yeni keşiflere imza atıldı.

    Mısır Turizm ve Tarihi Eserler Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, kazı çalışmaları sonucu Mısır’da Batlamyus Hanedanı (Milattan Önce 332-30) dönemine tarihlenen 2 bini aşkın mumyalanmış koç başı bulunduğu ifade edildi.

    ABD arkeoloji ekibinin başkanı Samih İskender, bu kadar büyük miktarda mumyalanmış koç başının, “adak kurbanı olarak kullanılmış olmaları ya da 2. Ramses’in, ölümünden sonraki bin yıl boyunca kutsanmaya devam ettiği” şeklinde iki olasılığı akla getirdiğini kaydetti.

    Keşifle birlikte tapınakta Altıncı Hanedan (Milattan Önce 2345-1821) dönemine ait, farklı ve benzersiz bir mimari tasarımı olan büyük bir yapı ile tapınağı çevreleyen kuzey duvarının bazı kısımları da ortaya çıkarıldı.

    Mısır Tarihi Eserler Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Mustafa Veziri ise söz konusu keşfin, Abidos’taki 2. Ramses Tapınağı’nın tarihine dair önemli ayrıntıları ortaya çıkardığını vurguladı.

    Mısır Tarihi Eserler Bakanlığı 2020’de de bu tapınakta, başka hayvanlara ait kemik ve iskelet parçalarına ulaşıldığını açıklamıştı.

  • Daha önce görülmeyen bir hastalık

    Daha önce görülmeyen bir hastalık

    Bilim insanları, Boris Johnson’ın mumyalanmış atasının frengiden ölmediğini ve mumyanın gerçek ölüm nedeninin daha önce hiç görülmeyen bir hastalık olduğunu ortaya çıkardı. ‘İsviçre’nin en ünlü mumyası’ olarak adlandırılan ceset, 2018 yılında Boris Johnson’ın altıncı büyük büyükannesi Anna Catharina Bischoff olarak tanımlandığında dünyada gündem olmuştu.

    1975’te bulunan kalıntılarında yüksek oranda cıva (tarihsel olarak frengi tedavisinde kullanılan bir ilaç) bulunduğundan, bu hastalığın onu öldürdüğü varsayıldı. Ancak, şimdi kadının mumyalanmış organlarındaki mikropların analizi, frengiyi değil, daha önce bilim tarafından bilinmeyen bir bakterinin yüksek seviyelerini ortaya çıkardı.

    Eurac Research’te mikrobiyolog olan Mohamed Sarhan konuya ilişkin yaptığı açıklamada,  “İlk varsayım vücudundaki, özellikle de akciğerlerindeki cıva varlığına dayanıyordu. Bu, frengi için inhalasyon tedavisine işaret ediyor olabilir, zira o dönemde hastalık bu şekilde devam ediyordu. Bu nedenle, frengiye neden olan patojenin DNA izlerini bulup bulamayacağımızı görmek için vücudundaki her organdan birçok örneği analiz ettik, ancak bulamadık. Bunun yerine beyin dokularında oldukça bol bulunan ve beyindeki en yüksek cıva konsantrasyonu ile ilişkili olan bu yeni bakteriyi bulduk.” diye konuştu.

    Sarhan sözlerine şöyle devam etti:

    “Gizemli eski bakteriyi günümüz bakterileriyle karşılaştırdığımızda ilginç bir şey ortaya çıktı. Kemik lezyonlarına ve akciğer semptomlarına neden olan modern bakterilerde bulunanlara benzer gen setleri içeriyordu.”

    Sarhan, bu nedenle Bischoff’a, yanlış teşhis konmuş olabileceğini belirterek, “Bu, ölüm nedeni olarak frengiyi elemek için yeterli. Frengi geçirmiş olsa bile frengiden ölmüş olabileceği varsayımı dışlanabilir. İleri evredeki frengi hastalığının onda bulunmayan çok açık belirtileri var. Ayrıca, Bischoff, 69 yaşında öldü, yani çok genç değildi. Ayrıca, başka sağlık sorunları da vardı. Örneğin: aşırı kiloluydu, safra kesesi taşları vardı ve şu anda araştırılmakta olan başka sorunları da vardı.Cıva tedavisi zaman içinde vücudunu ve bağışıklık sistemini zayıflatmış olabilir, ancak ölümünün ana nedeni bu değil.” değerlendirmesinde bulundu.

    Diğer taraftan, Dr. Sarhan’ın vardığı sonuçlar tartışmaya açık. Mumyanın şu anda muhafaza edildiği Basel Doğa Tarihi Müzesi’nden Gerhard Hotz, “Frenginin geç evrelerinde artık vücutta çok fazla bakteri bulamazsınız. Bu yüzden bakterinin eski genomunu bulmak çok zordur. Yani bu onun frengi olmadığının kanıtı değil. Şahsen ben hala frengi olduğunu düşünüyorum. Kafatasında frengi belirtileri açıkça görülüyor. Ama bunu genomlarla kanıtlayamayız.” dedi.

    Öte yandan, durum ne olursa olsun, Bischoff’un hastalığının kendi döneminde kesinlikle frengi olduğu varsayılıyordu ve o dönemde bir rahibin varlıklı dul eşi için bu adını kötüye çıkaran bir hastalıktı. Dr. Hotz, “18. yüzyılda kimse bu konuda konuşmak istemiyordu. Normalde Basel’de onun sosyal sınıfından insanlar öldüğünde, kişi hakkında, kim olduğu ve benzeri konularda yazılı bir ölüm ilanı olurdu. Herkes hakkında bulduk ama onun hakkında bulamadık. Bu yüzden öldüğünde çok hızlı ve gizli bir şekilde kiliseye gömüldüğünü düşünüyoruz.” dedi.

    Dr. Holtz, ayrıca Bichoff’un frengi hastası olsa bile bunun onun yasadışı cinsel aktivitede bulunduğu anlamına gelmediğini söyledi. Dr. Hotz, kiliseye giden cemaatin dikkatinin bir ilişkinin gizlenmesini zorlaştıracağını ve kocasının kendi hastalıklarını detaylandırdığı mektuplarda frengi belirtilerine rastlanmadığını söyledi.

    Dr. Holtz, “’Bunun ne kocasıyla ne de kendisiyle bir ilişkisi olduğunu düşünmüyoruz. Ama başka bir açıklaması daha var: Bir rahibin eşi olduğu için hasta insanları ziyaret edip onları teselli etmesi gerekiyordu. Strasbourg’da, yaşadığı yerin yakınında bir frengi hastanesi vardı, bu yüzden oraya hasta insanları ziyarete gittiğini düşünüyoruz. Ve eğer biri yeni enfekte olmuşsa, ona da kolayca bulaşabilirdi.” açıklamasını yaptı.

    Anna Catharina Bischoff 1719 yılında Fransa’nın Strasbourg kentinde varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Kendisi de bir rahip olan babası şehirdeki İsviçreli ailelere hizmet veriyordu, ancak 40 yaşında öldüğünde ailenin geri kalanı Basel’deki akrabalarının yanına gitti.

    Bischoff’un eşi babasının Strazburg’daki eski işini adı ve 40 yıldan fazla bir süre çift burada yaşadı. Bischoff’un dördü yetişkinliğe kadar hayatta kalan yedi çocuğu oldu. Anna Katharina adındaki en büyük kızı  ise Boris Johnson’ın beşinci büyük büyükannesi oldu.

    Bischoff, kocasının ölümünden sonra Bischoff bir kez daha Basel’e döndü ve 1787’de orada öldü. Barfüsser Kilisesi’ne gömüldüğünde, onu tedavi etmek için kullanılan cıva çürümesini yavaşlattı ve onu bir mumyaya dönüştürdü.

     

  • Bursa’da mumyalanmış anne ve kız ilk defa görüntülendi

    Bursa’da mumyalanmış anne ve kız ilk defa görüntülendi

    Bursa İznik’te yapılmakta olan arkeoloji müzesini inceleyen TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Hakan Çavuşoğlu, günümüze kadar ulaşan bin 800 yıllık anne ve kız mumyasını özel korunaklı depo içinde gördü. Bu anlara şahitlik eden Çavuşoğlu, o anları kendi cep telefonu ile görüntüledi.

    4 medeniyete başkentlik yapan ve UNESCO geçici miras listesinde bulunan İznik’te ikinci müzenin yapımına hızla devam ediliyor.

    Mimarisinin dünyada örnek olacağı öğrenilen İznik Arkeoloji Müzesinin yapım çalışmalarını inceleyen AK Parti Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu, Müze Müdürü Ahmet Türkmenoğlu’ndan bilgi aldı.

    Çavuşoğlu, daha sonra İznik Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta ve AK Parti İlçe Başkanı Halil İbrahim Gökbulut ile birlikte açılacak olan müzenin en önemli eseri olan ve kamuoyuna bu zamana kadar gösterilmeyen eserin bulunduğu özel depoyu ziyaret etti.

    İznik’te 2018 yılında çıkarılan bir lahdin içerisinde Romalı anne kız mumyasını gören Çavuşoğlu, hayretini gizleyemedi. Lahdin üzerinde bulunan özel korunaklı camdan mumyaları görüntülemek isteyen Çavuşoğlu, o anları cep kamerasına kaydetti.

    Milletvekili Hakan Çavuşoğlu, dünya tarihe ışık tutacak olan İznik’in yeni arkeoloji müzesinin önümüzdeki yıllarda hizmete gireceğini ifade etti.