Etiket: mustafa necmi ilhan

  • Bilim Kurulu üyesinden flaş maske açıklaması

    Bilim Kurulu üyesinden flaş maske açıklaması

    Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, “Kişisel görüşüm; çok kalabalık ortamlarda örneğin toplu taşımada, otobüs, uçak seyahatinde, sinemada, tiyatro gibi yerlerde insanlar maske takarak hem kendilerini hem de çevrelerini koruyabilirler. Bunun yanında daha az kalabalık olan bir yere gidildi, buralarda insanlar maskesiz dolaşabilecek gibi gözüküyor” dedi.

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı ve Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhan, yaptığı değerlendirmede, bazı ülkelerde koronavirüs sürecinde toplumu rahatlatacak bazı uygulamaların hayata geçirildiğini söyledi. İlhan, “Ancak bu ülkelerin aşılamada yüzde 80 düzeylerine gelmiş olan ülkeler olduğunu bilmek gerekiyor. Geldiğimiz aşamada, aşılamanın yüksek düzeylere doğru yol alması, koronavirüs ile mücadelede insanların mücadeleyi öğrenmiş olması göz önüne alındığında, kapalı ortamda dikkatli olunması koşulu ile maskenin çıkartılması yolundaki yaklaşımlar dünyada da mevcut. Açık alanlarda özellikle aşılı bireyler için maske takılmayabileceği şeklindeki görüşler söz konusu” diye konuştu.

    ‘RAKAMLARI GÖRÜP DEĞERLENDİRME YAPMAK DAHA DOĞRU’

    Prof. Dr. İlhan, maskenin nerede takılması gerektiğini bilmek gerektiğini dile getirerek, “Sürecin şöyle bir yöne doğru gidebileceğini düşünüyorum, bu benim kişisel görüşüm; çok kalabalık ortamlarda örneğin; toplu taşımada, otobüs, uçak seyahatinde, sinemada, tiyatro gibi yerlerde insanlar maske takarak hem kendilerini hem de çevrelerini koruyabilirler, halen salgın devam ettiği için bunu söylemek gerekiyor. Bunun yanında diyelim ki daha az kalabalık olan bir yere gidildi, buralarda insanlar maskesiz dolaşabilecek gibi gözüküyor. Bunların kararını vermek için rakamları, gidişatı görüp ona göre değerlendirme yapmak elbette daha doğru olacaktır. Özellikle yurt dışında görüyoruz; Japonya’da, Kore’de buralarda insanlar toplu taşımaya binerken, sağlık kuruluşuna giderken, çok kalabalık bir vergi dairesine, bankaya gidildiğinde burada maske takma yoluna gidebiliyorlar, böyle bir sürece doğru süreç ilerleyebilir düşüncesindeyim” dedi.

    ‘YAZ İLE BİRLİKTE SÜRECİN RAHATLAYACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM’

    Prof. Dr. İlhan, tam doz aşılamanın artması ile maskesiz girişin yasak olduğu yerlerde esneklik olup olamayacağına ilişkin, “3 şeyi bir arada değerlendirmek gerekir; biri aşılamanın ne yüzdede olacağı, halihazırda bulaştırıcılığı, öldürücülüğü yüksek bir virüs olup olmayacağı, bir de maskenin ne kadar takıldığı ile birlikte değerlendirmek gerekir. Koşullara göre değişmek koşulu ile sürecin biraz daha yaz aynın gelmesi ile birlikte de daha çok rahatlayabileceğini düşünüyorum. Yazın kapalı yerler daha çok havalandırılıyor, kapalı yerlerde fazla kalınmıyor, bunun da sürece katkı yapacağını, zaten açık alanlarda giderek maske takmama eyleminin söz konusu olacağını söylemek mümkün” diye konuştu.

  • Bilim Kurulu üyesi açıkladı: Vakalar daha da artabilir

    Bilim Kurulu üyesi açıkladı: Vakalar daha da artabilir

    Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, kalabalık yılbaşı kutlamalarının bu hafta içinde vakalara yansıyabileceğini söyledi. İlhan, “Biraz daha vakalar yukarı doğru yol alabilir. PCR testi için başvuru sayısı neredeyse 2 kat arttı. Neredeyse her 5-6 testten 1’i pozitif çıkmaya başladı. Bu da ‘Omicron’ sürecinin ne kadar önemli olduğunu, ne kadar hızlı şekilde vakaların arttığını gösteriyor” dedi.

    Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, vaka sayılarındaki artışa ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. İlhan, vaka sayılarının 50 binin üzerine çıktığını, yakın zamanda bu rakamın 18 binlere kadar düştüğü hatırlattı.

    ‘Omicron’ varyantının dünya ile birlikte Türkiye’yi de etkilemeye başladığını belirten Prof. Dr. İlhan, “Hatta bütün dünyada hakim olan ‘Delta’ varyantı yerine ‘Omicron’ alabilecek gibi görünüyor, belki ülkemizde de böyle olur geldiğimiz aşamada. ‘Omicron’un bu kadar yoğun olması hızlı bulaşın ne kadar önemli olduğunu bize bir kez daha gösteriyor. Vaka artışı Türkiye’nin her yerinde maalesef aynı düzeyde söz konusu olabilir. Türkiye’nin her yerinde, kapalı ortamlarda, kurallara uyulmadığı yerlerde hastalığın daha hızlı yayıldığını söylemek mümkün. Ben kendi fakültemden örnek vereyim; Gazi Üniversitesi’nde PCR testi için başvuru sayısı neredeyse 2 katı arttı. Neredeyse her 5-6 testten 1’i pozitif çıkmaya başladı. Bu da ‘Omicron’ sürecinin ne kadar önemli olduğunu, ne kadar hızlı şekilde vakaların arttığını gösteriyor” dedi.

    ‘KURALLARA RİAYET ETMEMİZ GEREK’

    Prof. Dr. İlhan, kimilerinin hızlı bulaş olduğu için öldürücülüğünün daha az olduğunu düşünerek ‘Çok da etki yapmayabilir’ diye düşündüğünü vurgulayıp, “Evet böyle olabilir; ama bir yandan da bir anda bu kadar çok kişinin enfekte olması, enfekte olan kişilerin sayısını arttırdığı için kimde ne hastalık yapacağı konusunda da koronavirüs ile ilgili halen daha bilinmezler söz konusu olduğu için ağır hastalık yapabilir. Topluma baktığımızda bir kısım vatandaşımız daha aşılı değil, bir kısım vatandaşımız da aşılı olsa da hatırlatma dozunu yaptırmadıkları için antikor düzeyi düşük olabilir ve herkes aynı düzeyde korunmuyor olabilir. Geldiğimiz aşamada ‘Omicron’ varyantının çok hızlı bulaştığını da düşündüğümüzde riskin ne kadar yüksek olduğuna şahit oluyoruz. İster aşılı olalım, ister aşısız olalım bu kadar hızlı bulaşan bir varyant söz konusuyken kurallara riayet etmemiz gerekiyor. Hazır ülkemizde 3 ayrı aşı da söz konusuyken, aşı olmayanların bir an önce aşılarına başlamaları, aşı olanların da bir an önce hatırlatma dozlarını yaptırmaları en doğru yaklaşım olacaktır” diye konuştu.

    ‘YILBAŞI SONRASI PCR KUYRUĞU UZADI’

    Prof. Dr. İlhan, yılbaşı öncesi bilim insanları ve devlet görevlilerinin ‘Bir araya gelmeyelim’ ve ‘Kapalı ortamlara dikkat edelim’ diye uyarıda bulunduğu dile getirerek, şöyle konuştu:

    “Ama bir kısım vatandaşımızın maalesef bir araya gelmekten imtina etmediğine, kalabalıkta yakın mesafede bir araya geldiğine şahit olduk hatta Ankara’da perşembe, cuma günü trafik neredeyse yüzde 30 rahatlamıştı. Bu da bize insanların muhtemelen tatil beldelerine ya da farklı yerlere seyahat ettiğini gösteriyor. Yılbaşında vatandaşların şüpheli bir teması olduysa, kalabalık ortamlarda bir araya geldilerse, geldiklerinde de farklı bir bulguları varsa ateş, solunum sıkıntısı, halsizlik gibi mutlaka PCR testi yaptırmaları, sonucu negatif gelene kadar kendilerini karantinaya almaları en doğru yaklaşım olacaktır. Yılbaşı süreci geçeli 5 gün oldu, bu hafta içinde yılbaşındaki kalabalık maalesef vakalara yansıyabilir. Biraz daha vakalar yukarıya doğru yol alabilir. Örneğin; yılbaşı öncesinde bizim fakültemiz hastanesinde sıra daha azken şimdi PCR testi sırasının çok uzadığını söylemek mümkün hatta geçen yıl bu günlerde İstanbul ve Ankara’da yaşadığımız gibi sıranın çok olduğuna şahit oluyoruz. Bu yüzden vatandaşlarımız aşılı olsa da olmasa da ‘Pandemi bitti’ diye düşünmemeli, önlem almaktan kaçınmamalılar.”

  • Bilim Kurulu üyesi İlhan’dan Omicron açıklaması

    Bilim Kurulu üyesi İlhan’dan Omicron açıklaması

    Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, “İskoçya’da 3’te 2 oranında, İngiltere’de ise neredeyse yarı yarıya ‘Omicron’ ile enfekte olan kişilerle birlikte hastaneye yatışların azaldığı ortaya çıktı. Bu ülkelerde aşılama oranı yüksek olduğu için ‘Omicron’ varyantı ile de kişiler enfekte olsalar dahi hastaneye yatışların düşük olduğunu söylemek daha doğru bir cümle olacaktır. Vaka sayısı artıyor, hastaneye yatış azalıyor. Neden? Çünkü insanlar aşılı” dedi.

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı, Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. İlhan, pandemi sürdükçe yeni varyantların mutlaka çıkacağını söyledi. ‘Omicron’un Güney Afrika’dan çıktığını hatırlatan Prof. Dr. İlhan, “Güney Afrika’nın da aşılamada çok düşük seviyelerde olduğunu biliyoruz. Demek ki aşısı yoğun olmayan ülkelerde, toplumların belli bir yüzdesi aşı seviyesine ulaşmamış ülkelerde varyantların çıkması daha muhtemel” diye konuştu.

    ‘VAKA SAYSI ARTIYOR, HASTANEYE YATIŞ AZALIYOR’

    Prof. Dr. İlhan, ‘Omicron’ ile ilgili yakın zamanda İngiltere’de 2 çalışmanın ön sonucunun paylaşıldığını hatırlatarak, “İskoçya’da 3’te 2 oranında, İngiltere’de ise neredeyse yarı yarıya ‘Omicron’ ile enfekte olan kişilerle birlikte hastaneye yatışların azaldığı ortaya çıktı. ‘Omicron’ süreci ile ilgili ‘Daha çok bulaş oluyor; ama öldürücülük, ağır geçirme daha mı az oluyor’ diye insanlar düşünüyor olabilirler. Bu da bir seçenek olabilir; ama bunu söylemek için henüz erken, biraz daha değerlendirme yapmak gerekiyor. İngiltere, İskoçya aşılama oranı çok yüksek ülkeler. Bu ülkelerde aşılama oranı yüksek olduğu için ‘Omicron’ varyantı ile de kişiler enfekte olsalar dahi hastaneye yatışların düşük olduğunu söylemek daha doğru bir cümle olacaktır. Bakın en önemlisi bu aslında; vaka sayısı artıyor, hastaneye yatış azalıyor. Neden? Çünkü insanlar aşılılar” dedi.

    ‘YAPMAMIZ GEREKEN AŞIMIZI TAMAMLAMAK’

    Prof. Dr. İlhan, aşıların tamamlanmış olmasının önemine değinerek, “Ülkemizde de ‘Omicron’ varyantı tespit edildi. ‘Omicron’ daha da yayılabilir elbette. Vatandaşların şunu bilmesi gerekiyor; virüsün bulaşma yolu değişmedi. Aşı olan kişilerde hangi yaş grubu olursa olsun, ‘Omicron’ ya da başka varyant olsa da olmasa da hastalık daha hafif seyrediyor. Bizim yapmamız gereken şey; aşımız eksikse tamamlamak, kapalı alanlarda bir araya gelmemek” diye konuştu.

    ‘KURALLARA DİKKAT EDEN MEKANLAR SEÇİLMELİ’

    Prof. Dr. İlhan, yılbaşı için plan yapanların dikkatli olması gerektiğini vurgulayıp, şunları kaydetti:

    “Yılbaşı, tatiller gibi dönemlerde maalesef vatandaşlar daha çok kalabalıkta bir arada olma eyleminde oluyorlar. Şu an için baktığımızda yılbaşı için bir hareketliliğin yaşanmaya başladığına şahit oluyoruz. Mevcut durumda virüsün yüksek düzeyde bulaşıcı olduğunu da düşündüğümüzde dikkatli olmak gerekiyor. Benim yılbaşı için önerilerim; yine vatandaşlar mümkünse çekirdek aileleriyle zaman geçirmeleri, birkaç aile bir araya gelecekse ortamın temiz hava ile havalandırılması. Aynı zamanda vatandaşlar bir araya gelecekse, aşılama dozları eksik olanların tamamlaması, hiç başlamayanların başlaması önemli. Dış mekanlara gidilecekse de dış mekanları havalandırılan ve mesafeye dikkat eden mekanlar olmasını tercih ederseler, olabildiğince az düzeyde enfekte kişi ile beraber yılbaşı sürecini geçirebiliriz düşüncesindeyim.”

  • Bilim Kurulu üyesinden vaka sayısı açıklaması

    Bilim Kurulu üyesinden vaka sayısı açıklaması

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, son bir haftadır günlük vaka ve vefat sayısında yaşanan düşüş hakkında, “Aslında bir günlük düşüş de değil bu. Hep plato çizdi, sabit kaldı. Sonra aşağıya doğru yönelmeye başladı. İnşallah önümüzdeki günlerde 20 binlerin altını görürüz. Nasip olur daha sonra 10 binlerin altını da görürüz düşüncesindeyim” dedi.

    Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, son bir haftadır günlük vaka ve vefat sayılarındaki aşağı yönlü seyrin mutluluk verdiğini, vatandaşlar önlemlere ve aşılama programına uydukları sürece kısa sürede bu sayıların daha da aşağı inmesini umut ettiklerini söyledi.

    İlhan, yaptığı açıklamada, “Son 1 haftadır 20 binlerin başına doğru bir gidişat söz konusu. Tabi inşallah daha da aşağıya gidecek bu rakamlar. Şu an için baktığımızda bu rakamların aşağı doğru gitmesindeki en büyük etkenin aşılama olduğunu söylememiz mümkün. Zira hepimiz görüyoruz, 2 doz aşılamada neredeyse yüzde 80 seviyesine gelmiş durumayız. Üçüncü doz aşısı olan vatandaşlarımız da var. Ancak tabi hatırlatma dozu sırası geldiği halde aşı olmayan vatandaşlarımız da var. Dünyada da böyle görülüyor. Aşılanma oranı yüksek olan ülkelerde vaka sayılarının aşağı doğru yöneldiğine şahit oluyoruz. Ancak şöyle bir konuyu da söylemeden geçmemek gerekiyor. Aşılama olsa da kurallara uyulmayan ülkelerde maske takılmayan, kapalı alanlarda çok yoğun olarak bir araya gelinen ülkelerde, hijyene dikkat edilmeyen ülkelerde vaka sayıları düşmediği gibi hatta yukarı doğru da tırmanışa geçebiliyor” ifadelerini kullandı.

    “Nasip olur daha sonra 10 binlerin altını da görürüz düşüncesindeyim”

    Avrupa dahil olmak üzere bir çok ülkede günlük vaka sayıları yükselirken Türkiye’de yaşanan düşüşün çok kıymetli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. İlhan, “Ben bizim ülkemizdeki aşağı doğru vakaların azalma ivmesinin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Daha önce de hep konuştuk. Aslında bir günlük düşüş de değil bu. Hep plato çizdi, sabit kaldı. Sonra aşağıya doğru yönelmeye başladı. İnşallah önümüzdeki günlerde 20 binlerin altını görürüz. Nasip olur daha sonra 10 binlerin altını da görürüz düşüncesindeyim. Bu rakamların aşağı doğru gitmesinin anahtarının, toplumun kendisi olduğunu da söylemek gerekiyor. Zira geldiğimiz noktada baktığımızda kış dönemi geliyor. Geçen sene ile bu zamanı kıyasladığımızda, geçen sene Eylül-Ekim aylarında Ankara, Ekim-Kasım aylarında İstanbul olmak üzere bütün Türkiye’de çok zorlanmıştık. Aşının olmadığı bir dönemdi ve rakamlarımız çok daha yukarı gitmişti. Hatta aşılama olmasaydı bu rakamların çok daha yüksek olacağını söylemekte mümkün. Aslında 25 binli ve 29 binli rakamları da aşılamaya bağlamak lazım” şeklinde konuştu.

    “Rakamların daha aşağı doğru gideceğine ve daha da sevindirici gelişmeler olacağına inandığımı ifade etmek isterim”

    Vatandaşların kurallara uyum sağladığına ve bu virüsten el birliği ile kurtuluş olacağına inandığının altını çizen İlhan, “Tabi insanlarımız da korona virüs ile yaşamayı öğrendiler aslında. Ben bakıyorum, evet kurallara uymayan vatandaşlarımız az sayıda da olsa, enfeksiyona sebep de verse genelde vatandaşlarımızın hepsinde maske var. Kalabalıklara girdikleri zaman maske takıyorlar. Alışverişte olsun, otobüste olsun, uçak da olsun her yerde takıyorlar. Ama kurallara uymayan vatandaşlarımız da hali hazırda var. Bu şekilde aşılamanın yüksek gitmesi ile hiç aşı olmamış vatandaşlarımızın aşı olması iki doz aşı olup, üçüncü dozu gelmiş vatandaşlarımızın hatırlatma dozunu da olmaları ile beraber bu rakamların daha aşağı doğru gideceğine ve daha da sevindirici gelişmeler olacağına inandığımı ifade etmek isterim” diye konuştu.

    “Artık okullarımızda yüz yüze eğitime devam ediyoruz”

    6 Eylül itibariyle başlayan ve Cuma günü ara tatil dönemine girilen yüz yüze eğitim sürecinin çok başarılı bir şekilde ilerlediğini kaydeden İlhan, “Artık okullarımızda yüz yüze eğitime devam ediyoruz. Burada hem Milli Eğitim Bakanlığı hem de Sağlık Bakanlığı birlikte çok güzel çalıştı. Milli Eğitim Bakanlığı, en uzak yerdeki okullarda bile öğretmenlerimizin ve çocuklarımızın kurallara uyumunu sağladılar. Aslında Milli Eğitim Bakanlığı’nı da buradan tebrik etmek gerekiyor. Keza Sağlık Bakanlığı da aynı şekilde. Ama en büyük tebriği de çocuklarımıza yapmamız gerekiyor. Çünkü çocuklarımız gerçekten kurallara uyuyorlar” açıklamasında bulundu.

    “Artık hepimizin korona ile yaşamayı öğrenmesi gerekiyor”

    Öğrencilere ara tatil döneminde de dikkati elden bırakmamaları konusunda uyarılarda bulunan İlhan şunları kaydetti:

    “Artık hepimizin korona ile yaşamayı öğrenmesi gerekiyor. Mesela pek çok üniversite kampüsünde, bizim Gazi Üniversitesi de dahil, kampüs girişlerine aşı çadırları kurdular, portatif aşı çadırları kurdular. Sağlık müdürlüklerimiz, tren, vapur istasyonlarına, otogarlara hatta havalimanlarına aşı istasyonları kurdular. Bunların hepsi hem toplumun bilinçlendirilmesine hem de aşılamanın hızlanmasına vesile oluyor. Hep beraber el birliği ile birlikte üstesinden gelebileceğimizi düşünüyorum. Bu Kasım ara tatilinde kurallara uymamayı ihmal etmememiz gerekiyor. Evet okullarda kurallara uyuyoruz ama şu an okul dönemi değil deyip gençlerimiz kalabalık alanlarda maske takmadan yoğunlaşırlarsa enfeksiyon riskinin artabileceğini hepimiz biliyoruz. O yüzden bu kazanımlarımızı yitirmemek ve daha da ileriye taşımak için elbette gençlerimiz bir araya gelsinler ama havalar hala güzelken açık alanları tercih etsinler.”

  • Tezahürat yaparken maske takın önerisi

    Tezahürat yaparken maske takın önerisi

    Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) stadyumlara tam kapasite ile seyirci alma kararına ilişkin, “Maçın heyecanı, coşkusu ile insanlar yan yana gelebiliyor, tezahürat yapabiliyor; ama tezahürat yapıldığında damlacıklar ile beraber dışarıya fazla miktarda virüs saçılması söz konusu olabilir. Vatandaşlar içeride mesafeye dikkat etmeye çalışır ve maske takarsalar sürecin daha rahat yönetilebileceğini düşünüyorum. Tezahürat yapabilirler elbette; ama maske takmaya dikkat ederseler stadyumlarda enfeksiyon oranı çok daha az olacaktır” dedi.

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı, Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, TFF’nin kararına göre maçlara tam kapasite ile seyirci alınacağını ve sadece aşı olanların gireceğini hatırlatarak, “Bu, aşıya teşvik yönünden olumlu bir karar. Ama yine aşı olan vatandaşların stadyumların içine girdiklerinde yakın temasa dikkat etmeleri gerekiyor. Maçın heyecanı, coşkusu ile insanlar yan yana gelebiliyor, tezahürat yapabiliyor; ama tezahürat yapıldığında damlacıklar ile beraber dışarıya fazla miktarda virüs saçılması söz konusu olabilir. Doğrusu şu olacaktır; içeride vatandaşlar mesafeye dikkat etmeye çalışır ve maske takarsalar sürecin daha rahat yönetilebileceğini düşünüyorum. Aşılı vatandaşlar içeriye girsinler; ama vatandaşlarımız içeride mümkün olduğu kadar birbirleri ile temas etmemeye çalışsınlar. Tezahürat yapabilirler elbette; ama maske takmaya dikkat ederseler stadyumlarda enfeksiyon oranı çok daha az olacaktır diye düşünüyorum. ‘Benim aşım var’ diye neredeyse kapalı alanlara maskesiz girmeye çalışanlar var, eğitim ortamlarında maske takmak istemeyenler var; ama aşılı da olsak biz kendimizi korumak için özellikle kapalı ortamlarda maske takmaya uymamız gerekiyor” dedi.

    Prof. Dr. İlhan, aşı olmanın özgüven sağlamaması gerektiğine dikkat çekerek, “Bakıyoruz bazı vatandaşlarımız çift doz aşı olsalar da 3 doz aşı olsalar da koronavirüse yakalanmış oluyorlar. ‘Ben aşılıydım; ama maske takmayı ihmal ettim, kalabalık yerlerde bir araya geldim, kapalı mekanlarda havalandırmaya uymadım’ diyor. Bu da haliyle enfeksiyonun hastalığa dönmesine sebep oluyor. Burada aşının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor aslında. Bu bahsettiğim vatandaşlarımız eğer 2 ya da 3 doz aşılı olmasalardı aslında hastalığı ağır geçireceklerdi, vakalarımız da hem fazla olacağı gibi kayıplarımız da daha fazla olacaktı. O yüzden vatandaşlarımızın vakit geçirmeksizin hiç aşı olmayanlar ivedilikle aşı olmaya başlamaları gerekiyor” diye konuştu.

  • Koronavirüsle ilgili dikkat çeken açıklamalar

    Koronavirüsle ilgili dikkat çeken açıklamalar

    Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, Covid-19 salgınının tamamen bitmesinin aşılama ve kurallara uyumla ilişkili olduğunu söyledi. İlhan, “2022 yaz aylarına geldiğimizde aşılarımızı olursak, sırası gelenler 3’üncü doz aşılarını olursa, fiziksel mesafeye, maskeye, hijyene dikkat edersek koronavirüs sürecinden çok az bahsedebileceğimizi düşünebiliriz” dedi.

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı, Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, koronavirüsten korunmak için dikkat edilmesi gereken kuralların bu yıl ihmal edildiğini ifade etti. Prof. Dr. İlhan, “Bunun kanıtı da geçen yıl neredeyse hiç görmediğimiz grip vakalarının giderek artmasına bağlayabiliriz. ‘Kapalı alan’ deyince aslında sadece iş yerlerini kastetmiyoruz; sosyal mekanlar, evler, toplu taşıma yapılan araçları da kapalı mekan olarak değerlendirerek mutlaka içeriye temiz hava girişine izin vermek gerekiyor. Eğer buralarda içeriye temiz hava girmezse kişiler de ‘aşılıyım’ diye maske takmamazlık yaparlarsa çevrelerinde enfekte biri varsa kişilere bulaş söz konusu olabilir. O yüzden kapalı alanlara çok çok dikkat etmek gerekiyor” dedi.

    ‘BU MÜCADELEYİ İNSANOĞLU KAZANACAK’

    Prof. Dr. İlhan, Covid-19 salgınının bitmesinin aslında aşılam ve kurallara uyumla ilişkili olduğuna dikkat çekerek, “Kişiler eğer aşılarını olursa, kurallara uyarsa elbette süreç sonlanacak. Kimi zaman kestirmeler oluyor; 2022 ortası, sonu, 2023 başı-sonu gibi, şu an böyle bir kestirim yapmak açıkçası çok güç. Ama genel olarak baktığımızda yaz aylarının mücadele için daha başarılı olduğunu görüyoruz. Yaz ayında insanlar açık alanda bulunuyor, temas olsa bile mekanlar daha geniş oluyor. Bu nedenle yaz ayları daha etkili. 2022 yaz aylarına geldiğimizde bizler aşılarımızı olursak, sırası gelenler 3’üncü doz aşılarını olursa, fiziksel mesafeye, maskeye, hijyene dikkat edersek koronavirüs sürecinden çok az bahsedebileceğimizi düşünebiliriz. Bunun biteceğine ruhen de inanmak gerekiyor. ‘Ben maske taksam da takmasam da bir şey olmaz, bitmez’ demek doğru bir şey değil. Hem ruhsal olarak hem fizik, sağlık olarak buna hazır olmak, bu direnci sağlamak gerekiyor. Bu süreç elbette bitecek; ama buna hem fizik olarak hazır olup kendimize dikkat etmeliyiz hem de ruhen hazır olmalıyız. Evet bu bir mücadele, mücadeleyi sonuçta insanoğlu kazanacak; ama buna inanmamız gerekiyor” diye konuştu.

    ‘NET BİR TARİH VERMEK MÜMKÜN DEĞİL’

    Prof. Dr. İlhan, aşı olduktan bir süre sonra antikor düzeyinin düştüğüne dikkat çekerek, “Aşılamada oldukça iyi gidiyoruz; ama aşı olduktan belli bir süre sonra antikor düzeyi düşebiliyor. Hatta vatandaşlar bazen ‘Hocam 2 dozdu neden 3 doz oldu?’ diye soruyorlar. Bilgi çok değişiyor, bunu kabul etmek gerekiyor. Bilgiler geliştikçe kaç doz aşı olması gerektiği dünyada da ülkemizde de değerlendiriliyor. Koronavirüsün ne zaman biteceği ile ilgili net bir tarih vermek kesinlikle mümkün değil. Çünkü sadece aşı değil kurallara uymakla da çok ilişkili. Bir de eğer herkes aynı anda aşısını olmuş olsa belki biraz daha bir kestirim yapmak mümkün olabilir. Zira 2 doz aşısını olup antikoru düşen vatandaşlarımız var, bunların da aşılarını tamamlamaları çok önemli. Herkesin aynı zamanda aşılı olduğu, antikoru yüksek olduğu bir seviyeyi yakaladığımız zaman daha rahat, daha güvende konuşabiliriz. Vakaların yarısından biraz daha fazlası 30 yaş altı gençlerde. Gençlerde aşı olmama oranı da daha fazla, gençler dolaşımda da daha fazla bulunuyor. O nedenle özellikle gençlerin aşılanması hem kendilerini korumaları hem de hasta olup hastalığı evdeki büyüklerine bulaştırmamaları açısından çok önemli” ifadelerini kullandı.

  • Bilim Kurulu’nun yüz yüze eğitim rehberi

    Bilim Kurulu’nun yüz yüze eğitim rehberi

    Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, Bilim Kurulu’nun hazırladığı rehber doğrultusunda yüz yüze eğitimin başlayacağını hatırlatarak, “Çocuklarımızın okullarına maske ile gelmesi, okullarda maske ve dezenfektan bulundurulması, olabildiğince çocukların kendi arkadaşları ile bir arada olması, sınıflarda masaların seyrek tutulması, camların açık tutulması, teneffüslerin birbirinden farklı zaman dilimlerinde gerçekleştirilmesi, özellikle okul giriş ve çıkışlarında kalabalığa meydan verilmemesi çok önemli” dedi.

    Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. İlhan, okulların güvenle açılması için gereken tedbirleri içeren çalışma rehberinin eğitim dönemi başlarken hazır hale getirilerek, okullara gönderileceğini belirtti. Prof. Dr. İlhan, “Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu tarafından hazırlanan rehberler var. Bu rehberlerimize göre okullarımızda neler yapılması gerektiğinden tutun da AVM, restoran ve çalışma ortamlarında neyin, nasıl yapılması gerektiği çok açık ifade ediliyor hatta aynı şey tedavi, filyasyon rehberleri için de geçerli. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından Türk Standardları Enstitüsü ile birlikte hazırladığımız ‘güvenli kampüs’ rehberimiz var. Bu rehberimiz de üniversitelerimizin nasıl güvenli çalışacağını söylüyor. Bu da çok önemli. Şu an tabi okul rehberimiz ön plana çıkıyor. Okullarımızı açtığımızda aslında neler yapmamız gerektiği o rehberimizde detaylı olarak yazıyor” dedi.

    ‘GİRİŞ- ÇIKIŞLARDA KALABALIĞA MEYDAN VERİLMEMELİ’

    Prof. Dr. İlhan, okullara ilişkin rehberin daha önce de kamuoyu ile paylaşıldığını anımsatarak, “Çocuklarımızın okullarına maske ile gelmesi, okullarda maske ve dezenfektan bulundurulması, olabildiğince çocukların kendi arkadaşları ile bir arada olması, sınıflarda masaların seyrek tutulması, camların açık tutulması, teneffüslerin birbirinden farklı zaman dilimlerinde gerçekleştirilmesi, özellikle okul giriş ve çıkışlarında kalabalığa meydan verilmemesi çok önemli. Öğretmenlerimizin, okul yöneticilerimizin, velilerimizin de aşı olmasının çok önemli olduğunu ifade etmek gerekiyor. Eğer büyüklerimiz ve öğretmenlerimiz aşılarını tamamlarsalar zaten çocuklarımıza bulaş da az olacaktır. Çocuklarımız enfekte olup eve götürürse hastalığı, evdeki kişilerin de etkilenmesi çok az olacaktır. Hazır okullar açılırken velilerimizi de öğretmenlerimizi de bir kez daha aşı olmaya davet etmek gerektiğini düşünüyorum. Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı yetkilileri ve Bilim Kurulu üyeleri rehber üzerinde çalışıyor, rehberde güncellenmesi gereken bir durum söz konusuysa mutantlar ile ilgili özellikle, buna göre rehberde yer alacak; ama çok fazla değişiklik söz konusu olmayacak. Eğitim dönemi başlarken rehber de hazır hale gelmiş olur, okullarımıza dağıtılır” diye konuştu.

    ‘ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİMİZ AŞILARINI OLSUN’

    Prof. Dr. İlhan, üniversite öğrencilerinin büyük çoğunluğunun 1,5 yıl uzaktan eğitim ile eğitimlerine devam ettiğini anımsatarak, “Önümüzdeki dönem yüz yüze eğitimin ağırlıklı olacağı bir dönem olarak karşımıza çıkıyor. Ben buradan genç arkadaşlarımıza bir tıp fakültesi öğretim üyesi, dekanı olarak seslenmek istiyorum; öğrencilerimizin yapacağı en önemli şey bugünden tezi yok hemen aşı olmak. Hiç aşı olmadılarsa bugün ilk doz aşılarını olursalar üniversiteler açıldığında ikinci dozlarını olmuş, antikorları da oluşmaya başlamış olur. İlk doz aşısını olmuş olanlar varsa hemen 2’nci dozlarını olmalılar, hele ki kronik hastalığı olan öğrenci arkadaşlarımız varsa bunlar da tedavilerini yapan hekimlere tanışıp mutlaka aşılarını yaptırmalılar” dedi.

    ‘TEK KİŞİLİK ODALARDA KALMALARI ÖNEMLİ’

    Prof. Dr. İlhan, aynı durumun öğretim üyeleri için de geçerli olduğunu vurgulayarak, “Biz bütün öğrencilerimizi özledik. Üniversiteler açılıyor ama özellikle aynı evde kalacak öğrencilerimizin mümkünse odalarda tek kalması oldukça önemli olacak. Yurtların da buna göre düzenleme yapması önemli olacak. Ortamların temiz hava ile havalandırılması ve kapalı mekanlarda bir arada bulunuyorsa öğrencilerimizin mutlaka maske takmalarının çok önemli olduğuna inanıyorum. Bu koşulları sağlarsalar inşallah bu güz döneminde kampüslerimiz öğrencilerimizin sesleri ile şenlenecek düşüncesindeyim; ama öğrencilerimizin kurallara da uyması gerekiyor” diye konuştu.

  • Bilim Kurulu üyesi test zorunluluğunu değerlendirdi

    Bilim Kurulu üyesi test zorunluluğunu değerlendirdi

    Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, öğretmenler ve okul çalışanlarına haftada 2 kez PCR testi zorunluluğu getirilmesi ile aşı yaptırmayan bu kişilerin ayda 8 kez PCR testi yaptırmak zorunda kalacağını söyledi. İlhan, “PCR testi; burnunuz acıyor, boğazınız acıyor sonra tekrar rahatsızlık hissediyorsunuz, zaman kaybı oluyor. Test yaptırmaya gittiğinizde kalabalıksa odada bulaşma riski söz konusu oluyor. Açıkçası ben olsam vatandaşlarımızın yerinde, aşımı yaptırıp, PCR zorunluluğundan kurtulurdum” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, okullarda 6 Eylül’de yüz yüze eğitimin başlamasıyla henüz aşı olmamış öğretmen ve diğer personelin haftada en az 2 defa PCR testi yaptırmasını isteyeceklerini söyledi. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı, Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, DHA’ya yaptığı açıklamada, salgın ile mücadelede şu an aşının en güçlü silah olduğunu söyledi. İlhan, “Türkiye’de yüzde 55 kadar vatandaşımızın çift doz aşı olduğunu, hedef doğrultusunda neredeyse yüzde 75’e yakın vatandaşımızın da tek doz aşısını olduğuna şahit oluyoruz. Çift doz aşısını olan vatandaşlar yüzde 70-80’lere gelirse o zaman aşılama konusunda daha çok başarı sağlayıp, pandeminin üstesinden gelmek daha kolay olacak” dedi.

    ‘RİSKİ AZALTMAK GEREKİYOR’

    Okulların açılacağına değinen Prof. Dr. İlhan, “Sürecin başından beri tüm Bilim Kurulu üyeleri okulların en geç kapanması, en erken açılmasını savunuyoruz. Gerçekten okulların bir an önce açılması gerek ilköğretim gerek üniversite gerçekten çok önemli. Bunun için de insanlar kapalı yerlerde bir araya gelecekleri için, nereden baksanız üniversiteler de dahil yarım günden fazla dersler olacağını düşündüğümüzde buradaki riskleri azaltmak gerekiyor. Bu riskleri azaltmak için işle ilgili alınabilecek önlemler var. Bunların başında ortamların temiz hava ile havalandırılması, sınıflarda seyrek oturulması, maske takılması gibi bileşenler söz konusu olmakla birlikte bir de tabi ki aşılanma var” diye konuştu.

    ‘SİNEMA VE TİYATROYA GİRİŞTE DE İSTENECEK’

    Prof. Dr. İlhan, pandemi ile mücadelede aşının en güçlü silah olduğuna dikkat çekerek, “İki doz aşısını olanlar üzerinden gidersek eğer yüzde 55’lik rakama sahibiz. Aşı olmak Türkiye’de zorunlu değil aşı olmak isteye bağlı. Bu da önemli bir yaklaşım ama aşı olmayan vatandaşlarımızın da kapalı ortamlara girdikleri için hem kendilerini hem de çevrelerini korumaları için böyle bir yaklaşım benimsenmiş durumda. Kişi aşı olmak istemiyorsa sadece aslında okullarımız, idarecilerimiz, öğretmenlerimiz için geçerli değil öğretim üyeleri, üniversite öğrencilerimiz için de geçerli hatta üniversiteler dışında sosyal alanlara girişte sinema, tiyatro, otobüs, tren, uçak yolculuğunda da kişinin aşısı söz konusu değilse yine PCR testi sonuçları istenecek” dedi.

    ‘AMAÇ KULUÇKA SÜRESİ’

    Prof. Dr. İlhan, PCR testinin neden haftada 2 kez istendiğine ilişkin, “Koronavirüs için baktığımızda bulaşma süresi ve kuluçka süresini üst üste koyduğumuzda 3 güne kadar uzayabildiğini görüyoruz. Yani bir kişi koronavirüs enfeksiyonunu aldıktan sonra daha çok 3 güne kadar PCR pozitif hale geliyor. Diyelim ki pazar günü bir şüpheli teması oldu kişinin ancak çarşamba günü PCR pozitifliği söz konusu olabiliyor. Bu nedenle okul gününü içerecek şekilde haftada 2 defa olması mantıklı. Örneğin pazartesi sabahı öğrencimiz, ilkokul öğretmenimiz ya da üniversite öğretim üyemiz testini verecek, 3 gün sonra bu sefer perşembe olacak veya pazar günü verecek bu sefer çarşamba olacak gibi düşünmek mantıklı. Bunun da tamamen amacı koronavirüs mücadelesinde 72 saatte ancak koronavirüs pozitif olabileceğini düşünüp, bunun taramasını yapmak” diye konuştu.

    ‘AŞIMI YAPTIRIR, TESTTEN KURTULURUM’

    Prof. Dr. İlhan, PCR testi zorunluluğunun aşıya teşvikte etkisinin olup olmayacağına ilişkin, “PCR testi taramada iyi bir test fakat haliyle uygulaması zor aynı zamanda belli bir süre sonra sonuç veriyor ama şu an elimizde taramadaki en doğru test. Bir yandan da sağlık sisteminin yükünün artacağını göz önünde bulundurmak gerekiyor. Test ücretsiz yapılacağı için çok fazla başvuru olacak, hastanenin iş yükü artacak. Vatandaş ayda en az 8 kez PCR testi yaptırmak zorunda kalacak. 8 kez yaptırmak demek, pek çok vatandaşımız yaptırmıştır PCR testi. Burnunuz acıyor, boğazınız acıyor sonra tekrar rahatsızlık hissediyorsunuz, zaman kaybı oluyor, test yaptırmaya gittiğinizde kalabalıksa odada bulaşma riski söz konusu oluyor. Açıkçası uygulama açısından baktığımızda ben olsam vatandaşlarımızın yerinde aşımı yaptırıp PCR zorunluluğundan kurtulurdum. Konuyu böyle düşünmek gerekiyor” dedi.

  • Bilim Kurulu üyesi İlhan: 3 doz aşımızı olduk, hastalanmadık

    Bilim Kurulu üyesi İlhan: 3 doz aşımızı olduk, hastalanmadık

    Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, büyükşehirler ile Doğu ve Güneydoğu illerinde hastanelerde yatıp, aşısız olanların sayısının daha fazla olduğunu söyledi. İlhan, kendi ailesinden örnek vererek, “Ben 3 doz aşımı oldum, 80 yaşındaki annem de 3’üncü dozunu oldu. 17 yaş grubu açılınca 17 yaşındaki oğlum da 1’inci doz aşısını oldu ve hastalanmadık” dedi.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, aktif vakaların yüzde 87’sinin aşısı tamamlanmamış, hastanede yatan hastaların yüzde 95’inin de aşısı tamamlanmamış kişiler olduğunu belirtti. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı, Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. İlhan, büyükşehirler ile Doğu ve Güneydoğu illerinde hastanelerde yatıp aşısız olanların sayısının daha fazla olduğunu söyledi. İlhan, “Büyükşehirlerde nüfus fazla olduğu için elbette hastaneye başvuranlar içinde aşısızların çok olduğunu söylemek mümkün. Bir yandan da özellikle aşı oranlarının düşük olduğu Doğu ve Güneydoğu illerinde vakaların daha yüksek olmasını aşısızlara bağlamak mümkün” dedi.

    ‘HEDEFİN 3’TE 2’Sİ İLK DOZ AŞISINI OLDU’

    Prof. Dr. İlhan, verilere göre mevcut koronavirüs hastaları içinde aktif vakalardan yüzde 87’sinin aşısız, hastanede tedavi görenlerin de yüzde 95’inin aşısız olduğunu hatırlatıp, şöyle konuştu:

    “Dünyada da benzer rakamlar var. Aşı olanların ağır hastalıktan korunduğunu ve çevreye daha az bulaştırdıklarına şahit oluyoruz. Türkiye’deki 1’inci doz aşı için baktığımızda hedefin 3’te 2’si kadar vatandaşımız 1’inci doz aşısını olmuş. 2’nci dozda bu hedef henüz 5’te 2’de. Bir grup vatandaşımız 1’inci doz aşısını olmaktan tereddüt ediyor daha az sıklıkta. Bir grup vatandaşımız da 2’nci doz aşısını olmaktan tereddüt ediyor. Keza 3’üncü doz aşısını olmayan vatandaşlarımız var. Yapılması gereken en doğru şey, evet, araya belki bayram girdi; yaz dönemi, tatil girdi ama güz dönemine okulların açılmasına pek zaman dilimi kalmadı. Eğer vatandaşlarımız aşılarını olmamışlarsa bir an önce aşılarını olmalı. Tam aşılı olanlarda koronavirüs hastalığı hem daha hafif görülüyor hem de görüldüğü takdirde bulaştırıcılık azalıyor.”

    ‘3 DOZ AŞIMIZI OLDUK’

    Kendisinden örnek veren Prof. Dr. İlhan, “Ben 3 doz aşımı oldum, 80 yaşındaki annem de 3’üncü dozunu oldu, 17 yaş grubu açılınca 17 yaşındaki oğlum da 1’inci doz aşısını oldu ve hiçbirimiz hastalanmadık. Bir an önce aşı olarak güz dönemini daha iyi şekilde geçirmek için hepimizin mücadeleye katkı sağlaması gerekiyor. Özellikle 17 yaşındaki gençlerimiz üniversiteye hazırlanacaklar, dışarı çıkıyorlar, bir araya geliyorlar, kaynaşıyorlar, 17-18 yaşındaki gençlerin de aşı olması onların hem bulaştan korunmasına hem hastalığı evlerine getirmelerine hem arkadaşlarına bulaştırmalarına daha ve genç kuşaklara bulaştırmalarına engel olacaktır. Bu nedenle genç yaş grubundaki arkadaşlarımızın aşı olması, sürecin bir an önce kontrol edilmesi için önemli bir seçenek olduğu kanısındayım” diye konuştu.

    AYNI ANDA ANTİKORU YÜKSEK KİŞİ SAYISI

    Prof. Dr. İlhan, toplumda aynı anda antikor seviyesi yüksek kişi sayısına ulaşmanın önemine değinerek, “Vatandaşlarımız ‘Ben güz dönemini bekleyeceğim’, ‘Yerli aşıyı bekleyeceğim’ diye düşünüyor. Aşıda hepimiz biliyoruz ki antikorların yüksek olduğu seviye belli bir süre sonra azalıyor. Toplumda aynı anda antikoru yüksek kişi sayısını ne kadar yüksek tutabilirsek salgını o kadar çabuk çözebileceğimizi, o kadar çabuk başarılı olabileceğimizi söylemek mümkün bu çok önemli. Şu anda rahat bir dönemdeyiz, ulaşım kolay, ortam kolay, bu ağustos ayını iyi değerlendirerek kurallara uyarak aşımızı olup, hızlı bir şekilde eylül ayına antikoru yüksek olan, tam aşılı olan kişilerle girersek o kadar çok başarılı olacağımızı söylemek mümkün” dedi.

  • “Bir süre daha artış yaşanacak”

    “Bir süre daha artış yaşanacak”

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, “Maalesef bir parça uyum sorunu yaşadığımız için vakaların arttığına şahit oluyoruz. Zira baktığımız zaman bu ayın başında 4 bin 900’lere kadar düşen vakalar dün akşam itibariyle 11 bin civarını bulmuş durumda. Bir süre daha bu artış trendi yaşanacak gibi gözüküyor” dedi.

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, Kurban Bayramı’nda yaşanan sosyal hareketliliğin tedirginlik oluşturduğunun söyledi.

    İlhan, yaptığı açıklamada, “Koronavirüs vakalarının ortaya çıkmasında hepimiz biliyoruz ki, kalabalıkta bir araya gelme, özellikle havasız mekanlarda bir araya gelme ve nüfusun yoğunlaşması en büyük etken. Artık bunu bir buçuk yıldır tüm dünya öğrendi. Fakat Kurban Bayramı’nda maalesef bazı vatandaşlarımızın memleketlerine gittiklerinde, tatil beldelerine gittiklerinde veya seyahat sırasında kalabalıklarda bir araya gelmeme koşullarına çok uymadıklarına şahit olduk. Elbette bayramlaşma yapalım ama özellikle fiziki temastan kaçınmak doğru bir yaklaşım olacak. Yine bir araya geliyorsak olabildiğince bahçe, balkon gibi yerlerde bir araya gelebiliriz. Böyle yerlerde bir araya gelebilme gibi bir imkân yoksa vatandaşların çok kısa süreli hızlı bir ziyaret yapıp çıkmaları ve ortamların havalandırılması doğru bir yaklaşım olacaktır. Fakat maalesef bir parça uyum sorunu yaşadığımız için vakaların arttığına şahit oluyoruz. Zira baktığımız zaman bu ayın başında 4 bin 900’lere kadar düşen vakalar dün akşam itibariyle 11 bin civarını bulmuş durumda. Bir süre daha bu artış trendi yaşanacak gibi gözüküyor” ifadelerini kullandı.

    “Aşı olmasaydı, şu anda vakaların çok daha yüksek olabileceğini öngörmek hiç de yanlış olmayacaktır açıkçası”

    Vaka artışlarının eğer aşılama olmasaydı daha yüksek olabileceğine dikkat çeken Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, “Bu sürece baktığımızda, geçen sene ile bu zamanı kıyasladığımızda aslında artış daha da yüksek olabilirdi. Ama bu artışın önündeki en büyük engelin mevcutta iki doz aşılanmış vatandaşlarımızın olduğunu düşünüyorum. Hali hazırda baktığımızda iki doz aşısını olan vatandaşlarımız yüzde 35 civarında yani hedef nüfusun üçte birinden daha fazlası iki doz aşısını olmuş. Bunun hızlı bir şekilde artması gerekiyor. Geçen sene ile bu seneyi kıyasladığımızda elimizde çok güçlü bir silah var, aşılama. Bu nedenle aşısını olmayan vatandaşlarımız varsa, ister tek doz, ister ikinci dozunu olmayanlar, hatta 50 yaş üzeri olanlardan üçüncü dozunu olmayanlar bir an önce aşılarını olmaları gerekiyor. Şu an geldiğimiz noktada bizim her zaman söylediğimiz, fiziksel mesafeye uyma, maske kullanımı, ortamın havalandırılması ve aşı dışında elimizde açıkçası geçen seneden farklı bir mücadele aracımız yok. Ama aşının gücünü kullanmamız gerekiyor. Bakın aşı olmasaydı, şu anda vakaların çok daha yüksek olabileceğini öngörmek hiç de yanlış olmayacaktır açıkçası” diye konuştu.

    “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan illerimizde aşılama oranlarının daha düşük olduğuna şahit oluyoruz”

    Aşılama oranının düşük olduğu yerlerde, bu orana paralel bir şekilde vaka artış hızının daha yüksek olduğuna dikkat çeken Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhan, “Türkiye’de baktığınız zaman daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan illerimizde aşılama oranlarının daha düşük olduğuna şahit oluyoruz. Ama başka bir durum da var, bu illerimizde aynı zamanda vaka artış hızı da daha yüksek. O zaman aşı ile vaka artışındaki bu ilişkiyi düşündüğümüzde bu bölgedeki vatandaşlarımıza bir an önce aşılama çağrısı yapmamız gerekiyor. Daha lokal bazda, daha mahalle bazında aşıya teşvik sağlamak daha kolay olacaktır. Lokal bazda da baktığımız zaman açıkçası, o bölgenin aile hekimi, o bölgenin okulunun müdürü ve öğretmenleri, o bölgenin cami hocası, o bölgenin karakol jandarma gibi güvenlik merkezlerindeki amirler, muhtarlar o bölge içerisindeki teşviki sağlarsa vatandaşların daha etkili bir şekilde aşılamaya geleceğine inanıyorum. Zira baktığımız zaman yerelde muhtardan başlayarak, muhtarın, okul müdürünün, aile hekiminin etkisi çok fazla. Herkes tanıdığı için onlara çok daha fazla güveniyorlar açıkçası. Böyle bir strateji de benimsenebilir belki” şeklinde konuştu.

    “Aşılama oranının düşük olduğu illere baktığımızda bu bölgelerde genç nüfusun da fazla olduğunu görüyoruz”

    Aşılama oranının düşük olduğu bazı şehirlerde de genç nüfusun ağırlıklı olduğuna dikkat çeken Bilim Kurulu Üyesi İlhan şunları kaydetti:
    “Aşılama oranının düşük olduğu illere baktığımızda bu bölgelerde genç nüfusun da fazla olduğunu görüyoruz. Genç nüfus arasında da aşı olmama konusunda bir yaklaşım söz konusu. Pek aşı olmak istemiyor genç nüfus. Burada da aslında hem arkadaş çevresinden edilen yanlış bilgiler hem sosyal medyadan edilen yanlış bilgiler ve maalesef aşı karşıtlığı yapan bazı hekim arkadaşlarımızın görüşleri burada etkili oluyor. Ama baktığımız zaman, 20’nci yüzyıl ile 21’inci yüzyılı kıyasladığımızda insan ömrünün 40’lardan 70’lere, 80’lere gelmesinde en önemli iki tane etken var ve bunlardan bir tanesi yaygın aşılama. Hem de temiz suyun sağlanması. Su ve aşılama açıkçası insanın ömrünü 100 yılda 40’lardan 80’lere getirdi. Bu nedenle gençlerimizi bunlara ikna etmek gerekiyor. Genelde kulaktan dolma ve şehir efsanesi iddialar söz konusu. Ama bakıldığı zaman iddialar ile bir kaynak ve yayınlanmış makale söz konusu değil.”