Etiket: mustafa necmi ilhan

  • Bilim Kurulu Üyesi’nden yan etki açıklaması

    Bilim Kurulu Üyesi’nden yan etki açıklaması

    Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, Türkiye’de uygulanan koranavirüs aşısıyla ilgili çok ciddi yan etki görülmediğini belirterek, “Şu ana kadar en çok aşı yapılan yerde kızarma, ağrı, rahatsızlık hissi olduğu, bir kısım arkadaşlarımızda ise aşıdan sonra biraz halsizlik hissi olduğu, baş ağrısı hissettiklerini söyleyebiliriz. Onun dışında çok ciddi bir yan etki kayıtlarda görünmüyor” dedi.

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, 14 Ocak’tan itibaren Çinli Sinovac firmasına ait CoronaVac aşısı yaptıranlarda en çok görülen yan etkileri açıkladı. Prof. Dr. İlhan, aşıya bağlı çok ciddi yan etkilerin gözlemlenmediğini belirterek, “Şu ana kadar aşıya bağlı yan etkiler nedir diye baktığımızda; en çok aşı yapılan yerde kızarma, ağrı, rahatsızlık hissi olduğu, bir kısım arkadaşlarımızda ise aşıdan sonra biraz halsizlik hissi olduğu, baş ağrısı hissettiklerini söyleyebiliriz. Onun dışında çok ciddi bir yan etki kayıtlarda görünmüyor” dedi.

    ‘İYİ BİR AŞILAMA SEVİYESİ YAKALADIK’

    Türkiye’nin iyi bir aşılama seviyesi yakaladığını kaydeden Prof. Dr. İlhan, “Sağlık çalışanlarına aşılamamız başladı, daha sonra ise 85 yaş üzeri büyüklerimiz sistemde isimlerini gördüler ve aşılama başladı. Huzur evinde, bakım evinde kalan yaşlılarımız ve orada çalışan personel için de orada aşılama başladı. Aşılamanın iki mantığı var. Biri hastalık bulaştığı zaman en çok ağır hasta olanlar ve en çok hayatını kaybedenler, bunlar da 85 yaş üzeri büyüklerimizdi. Bir diğeri ise en çok enfekte olan grup, bunlar da sağlık çalışanlarımızdı. Ayrıca hizmetin devamı için de sağlık çalışanlarının aşılanması dünyada belirlenen bir strateji. Peyderpey muhtemelen birkaç gün içerisinde 80-84 grubu, 75-79 yaş grubu gibi aşağıya doğru devam edecek ve 65 üzeri büyüklerimizin aşılanması tamamlanacak. Sonrasında ikinci grup başlıyor. İkinci grup dediğimiz yaş kriterine göre, 50-64 yaş arası olanlar, burada da aynı şekilde sıralama ile gidecek. Onun yanı sıra hizmet önceliği olan askerlerimiz, polislerimiz, öğretmenlerimiz, öğretim elemanlarımız, gıda sektöründe çalışanlar gibi gidecek. Şu an geldiğimiz aşamada 1 milyonun üzerinde bir aşı gerçekleştirdik. İyi bir aşılama seviyesi yakaladık” diye konuştu.

    ‘KENDİLERİNE EN YAKIN KURULUŞU TERCİH ETMELİLER’

    Prof. Dr. İlhan, sağlık çalışanlarının çalıştıkları hastanelerde aşı olduklarını belirterek, vatandaşların aşı sıraları geldiğinde kendilerine en yakın kuruluşlara gitmelerinin doğru olacağını söyledi. İlhan, “Özellikle toplumda yapılan aşılamada biliyorsunuz farklı yerler tercih edilebilir. Üniversite hastaneleri, Sağlık Bakanlığı hastaneleri, özel hastaneler ve aile sağlığı merkezlerinde aşı yapılabilir. Vatandaşlarımızın kendilerine en yakın kuruluşu tercih etmesi onlar için kolaylık sağlayacaktır. Kolay, yürüme mesafesinde ya da kısa yolculuk mesafesinde olan kuruluşları tercih etmeleri kolay olacaktır. Randevuya uymak gerekiyor, kalabalık olmaması gerekiyor. Randevuya uymazsak diğer vatandaşlar için sorun olabilir, kalabalık oluşabilir. Vatandaşlarımız, randevularını alıp aşılarını olursalar bu süreci çok daha hızlı bir şekilde tamamlayacağımız kanısındayım” ifadesini kullandı.

  • Bilim Kurulu Üyesi kısıtlamalar için tarih verdi

    Bilim Kurulu Üyesi kısıtlamalar için tarih verdi

    Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, sokak kısıtlamalarının etkisinin çok güçlü olduğunu gözlemlediklerini belirterek, “Hasta sayısı yaklaşık 1 aylık süreçte 7 binden 1500 civarına düştü. Aşının ilk dozunun yapılacağı zamanı 15 Ocak gibi düşünsek, ikinci doz 28 gün sonra yapılacak, buna göre 15 Şubat sonrasında kısıtlamaların kaldırılmasını düşünmek daha uygun olacaktır” dedi. Prof. Dr. İlhan, hasta sayısı binin altına düşerse okulların da açılabileceğini belirtti.

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, hafta içi saat 21.00-05.00, hafta sonu cuma günü 21.00’den pazartesi günü 05.00’e kadar uygulanan sokağa çıkma kısıtlamasının etkisinin çok güçlü olduğunu gördüklerini söyledi. Prof. Dr. İlhan, “Bir kısıtlama yaptığımızda önce vaka sayısı azalıyor, onu takip eden 1 hafta 10 gün içinde hasta sayısı azalıyor. Hasta sayısının azalmasını takip eden 15-20 gün içinde ağır hasta sayısı azalıyor. Ağır hastalarımız azaldıktan 15-20 gün sonra vefatlarımız azalıyor. Bu kısıtlamanın etkisinin çok güçlü olduğunu gözlemledik. Yaklaşık 1 aylık süreçte hasta sayısı 7 binden bin 500 civarına düştü; bu çok güzel bir şey. Bu gelişmenin devam etmesi için kısıtlamaların ben devam etmesi kanısındayım” dedi.

    ’15 ŞUBAT SONRASI KALDIRILMASI UYGUN OLACAKTIR’

    Prof. Dr. İlhan, yılbaşı sürecinin de rakamlara olumsuz yansımayacağını umut ettiğini kaydederek, “Bu birkaç günlük rakamlar önemli. Bu hafta sonuna kadar yılbaşının olumsuz etkisi olup olmayacağını gözlemleyeceğiz. Aşılamaya da başlayacağız. Hepimizin olabildiğince gayret göstermesi lazım. Ne kadar az hasta ve vaka sayısı varken aşılamaya başlarsak o kadar çok vatandaşımızı koronavirüsten korumuş oluruz. Aşılama başlasın, bir doz yapılsın, biraz ilerlesin ondan sonra kısıtlamaların kalkmasının uygun olacağı kanısındayım. Hafta sonu ve akşam kısıtlamasının çok etkili olduğunu hepimiz gözlemledik. Bir süre daha böyle gitmesinin ben doğru olacağını düşünüyorum. Aşının ilk dozunun yapılacağı zamanı 15 Ocak gibi düşünsek, ikinci doz 28 gün sonra yapılacak, 15 Şubat sonrasında kısıtlamaların kaldırılmasını düşünmek daha uygun olacaktır” diye konuştu.

    ‘BİNİN ALTINA DÜŞERSE OKULLAR AÇILABİLİR’

    Okulların açılabileceği zamana ilişkin de değerlendirmede bulunan Prof. Dr. İlhan, şunları söyledi:

    “Eğitimin devamı hepimizin arzusu. 15 Şubat şu anda okulların açılması için bir öngörü olarak görünüyor; ama o tarih yaklaştığında tekrar değerlendirmek daha doğru olacaktır. Vaka sayısı, hasta sayısı aşağıya doğru yönelirse okullarımızı bir kademe dahilinde eylül-ekimde yaptığımız gibi açmak daha doğru olacaktır. O dönemde de istemeyen velilerimiz için uzaktan eğitim seçeneğiyle gitmek daha doğru olacaktır gibi görünüyor. Eylül-Ekim ayında velilerimiz, öğrencilerimiz kurallara uydu. Bizlerin de okullar açıldığında çocuklarımıza örnek olmamız gerekiyor. Gerek hijyen gerek maske takmak gerekse fiziksel mesafe konusunda örnek olmalıyız. Aşılamada öncelikli ikinci grupta öğretmenlerimiz de yer alıyor. Bu sürece baktığımızda buradaki hocalarımızın da aşılanmasıyla birlikte eğitim kurumlarının açılması söz konusu olabilir kanısındayım. Rakamlarda iyi bir düzeyi yakaladık, gerek vaka sayısında gerek hasta sayısında. Bu aşağı iniş trendi devam ederse hasta sayılarında binlerin altını görürsek, hasta sayımız belli illerimizde özellikle çok yoğun olmazsa okulların açılabileceğini rahatlıkla söylemek mümkün.”

  • Türkiye’de mutasyonlu virüs vakaları artabilir

    Türkiye’de mutasyonlu virüs vakaları artabilir

    Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, Türkiye’de de görülen mutasyona uğramış Covid-19 virüsü hakkında, “Sayı tabii ki 15’in üzerine çıkabilir. Ama alınan önlemlerin burada ne denli etkili olup olmadığı esas konuşulması gereken konu” dedi.

    Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, alınan tedbirlerin vaka sayılarının düşüşüne olumlu yansıdığını söyledi. Prof. Dr. İlhan, İngiltere kaynaklı mutant virüs yükü taşıyan 15 kişinin tespit edildiğini ancak taramaların hala devam ettiğini ifade etti. 15 kişinin ve temaslılarının karantina altına alındığını ama taramalar sonrasında bu sayının artabileceğini belirten İlhan, önemli olanın alınacak önlemler olduğunu kaydetti.

    İngiltere hükümetinin Covid-19 hastalarına uygulanan aşıların aynı dozu stokta kalmadığı veya ilk aşının bilinmediği durumlarda farklı Covid-19 aşılarının karıştırılarak kullanılabilmesinin yolunu açmasıyla ilgili de Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, “Biliyorsunuz korona virüs ile ilgili aşı vurulduğu zaman birinci dozdan sonra antikor oluşmaya başlıyor, ikinci dozdan sonra antikor oluşturması perçinleniyor ve daha uzun süre bağışıklık ortaya çıkıyor. Ülkemizde de birinci dozdan 28 gün sonra ikinci dozu yaparak ilerleme yönünde Bilim Kurulumuzun bir kararı mevcut. Tabii genel olarak baktığımızda klinik pratikte daha önceki aşı hangi markadan yapıldıysa, ikinci aşının aynı markadan yapılması doğru bir yaklaşım olacaktır. Zaten biz Türkiye’de de buna göre hesap yaparak her iki dozu da vatandaşlarımıza uygulayacak bir yaklaşım içindeyiz. Süreç içerisinde eğer bir aksilik olursa böyle bir yaklaşımı tekrar tartışıp karar vermek gerekiyor. Şuan ülkemizde böyle bir uygulama söz konusu değil. Vatandaşlarımız birinci dozu hangi markadan olduysa ikinci dozu da aynı markadan olmaları doğru bir yaklaşım olacak” ifadelerini kullandı.

    “Her vatandaşımıza bir önceki olduğu aşı neyse o aşının uygulamasıyla devam edilecektir”

    İngiltere’de alınan karar sonrasında ilk doz ile ikinci dozun farklı markalardan kullanılabilmesinin yolunun açılmasının aşının etkinliğini ne derece etkileyeceği hakkında bir bilginin şu an belli olmadığını belirten Prof. Dr. İlhan, “Şu an bununla ilgili bir yorum yapmak çok doğru olmaz. Çünkü bizim hem hazırlığımız bu şekilde hem de bununla ilgili çalışmalar çok sınırlı olduğu için bir detay vermek doğru bir yaklaşım olmaz. Vatandaşlarımızın bence aklı karışmamalı birinci dozu hangi aşıdan olduysa ikinci dozu da aynı aşıdan olmalı. Biliyorsunuz yerli aşılarda da hem inaktif aşı, hem mRNA aşısı hem de viral vektör aşısıyla ilgili çalışmalar söz konusu. Bunlarla beraber ben aşıda bir eksiklik olabileceğini düşünmüyorum açıkçası, Türkiye’de aşı tedarikinde. O yüzden ülkemizde inşallah bir aksilik olmadan her vatandaşımıza bir önceki olduğu aşı neyse o aşının uygulamasıyla devam edilecektir düşüncesindeyim” diye konuştu.

    “Sayı 15’in üzerine çıkabilir”

    İngiltere kaynaklı mutant virüsün Türkiye’de 15 kişide görüldüğünü ama bu sayının artabileceğini belirten Prof. Dr. İlhan, “Sayı tabii ki 15’in üzerine çıkabilir. Çünkü şöyle yapılıyor biliyorsunuz; önce PCR taraması yapılıyor. PCR taramalarından geçmişe yönelik mutasyon var mı, yok mu diye taramalar yapılıyor. Sayı elbet yukarı doğru çıkabilir. Ama alınan önlemlerin burada ne denli etkili olup olmadığı esas konuşulması gereken konu. Biliyorsunuz biz ilk İngiltere’de mutasyon çıkar çıkmaz, İngiltere ve oralardan çok fazla uçuş yapılan, Danimarka, Hollanda, Güney Afrika ki Japonya’da da Güney Afrika’dan gidenlerden kaynaklı mutant virüs ortaya çıktı. Bu önlemleri aldığımız için Türkiye’de o kadar yayılmamış olabilir. Ancak yayılmış olsa da değişen bir şey söz konusu olmayacak. Çünkü biz şuan da bunun ne kadar yayıldığı ile ilgili Türkiye ve dünya bilgi sahibi değil. Çok yeni bir olay, 15 günlük bir olay. Bizim aldığımız önlemler, fiziksel mesafe, maske, temizlik, ortama temiz havanın girmesi konusunda bir değişim söz konusu olmayacak açıkçası. Hatta daha da tedbirli olmamız gerekecek” şeklinde konuştu.

    “Madem yüzde 70 daha fazla bulaşıyorsa bizim iki kat daha fazla dikkat etmemiz gerekecek”

    Şu an mutasyonun hastalık yapıcı etkisinde ne gibi bir değişiklik olduğunun bilinmediğini, ancak daha kolay bulaştığının tespit edildiğini hatırlatan Prof. Dr. İlhan, “Madem yüzde 70 daha fazla bulaşıyorsa bizim iki kat daha fazla dikkat etmemiz gerekecek diye düşünülüyor. Ama şunu da bilmemiz gerekiyor; şuan bu virüsün bulaşıcılığıyla ilgili bir bilgi söz konusu. Hastalık yapma gücünün değiştiği ile ilgili elimizde bir bilgi söz konusu değil. O yüzden bilinmeyen bir durumla ilgili konuştuğumuz için; şuan ülkemizde sadece 15 kişide görüldüğünü, bu kişilerin kendilerinin izolasyonda, yakın çevrelerinin de karantinada olduğunu biliyoruz. Bu nedenle daha fazla kişide görülüp görülmediği konusunda net bir bilgi de elimizde olmadığı için daha çok dikkat ederek gitmesi kuşkusuz mutasyonlu virüsün de ülkemizde daha az görülmesine ve daha az hastalık yapmasına sebep olacaktır” dedi.

    “Kısıtlamaların en az 1 ay daha devam etmesinin doğru olacağını düşünüyorum”

    Alınan tedbirlerin de sonuçlarını gösterdiğini belirten Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan şunları kaydetti:

    “Bu aldığımız önlemler ile beraber, önce hasta sayısının, sonra vaka sayısının, sonra onu takiben 15-20 gün içerisinde ağır hasta sayısının, onu takiben 15-20 gün içerisinde de vefat sayısının azalacağını söylemiştik.

    Çok şükür daha aşağı doğru gidiyor vefat sayımız. Tabii ağır hasta sayımızın azalmasından kaynaklanıyor. Hatta en başta aslında hasta sayımızın azalmasından kaynaklanıyor, bin 500 civarındayız biliyorsunuz.

    Bu gösteriyor ki alınan önlemler gerçekten etkili oluyor. Bazen istenmeyen görüntüler yaşıyoruz, hafta sonu da belki gözlemledik. Ama vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu artık bu kısıtlamaları benimsemiş durumda.

    Herkes bu korona virüsten biran önce kurtulmak istiyor. Çözümün de fiziksel mesafe, maske ve hijyen olduğu düşünüldüğünde kurallara uyan vatandaşlarla beraber vakaların, hastaların akabinde de ağır hasta ve vefatların azaldığını gözlemliyoruz.

    Tabii iki haneli rakamlara, tek haneli rakamlara, sıfıra düşse. En büyük arzumuz bu hekim olarak. Ama bunun için biraz daha zamana ihtiyacımız var. Ağır hastalarımız ne zaman ki iyice azaldı, o zaman vefatların da yine onu takip eden 15-20 gün içerisinde daha aşağı doğru gideceğini söylemek mümkün olacaktır.

    Tabii bu vesileyle baktığımızda bu kısıtlamaların aşıya da başlayacağımızı düşünerek, daha nerden baksak 1 ay daha en az devam etmesinin doğru olacağını düşünüyorum.”

  • Aşılamayla birlikte okullar tekrar açılacak mı?

    Aşılamayla birlikte okullar tekrar açılacak mı?

    Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, “Öğretmenlerimizin aşılanması ile beraber vaka, hasta sayısı da belli bir seviyeye inerse okulların açılmasını tekrar düşünmek gerekiyor” dedi.

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, aşıların uygulanmaya başlamasının ardından antikor oluşması için belli bir zaman dilimi gerektiğini belirterek, antikorların oluşması ile beraber giderek daha normal hayata doğru yönelmenin söz konusu olabileceğini ifade etti. Prof. Dr. İlhan, “Ama yine fiziksel mesafeye, maskeye, hijyene, kalabalığa girmemeye, ortamlarda temiz hava girişine mutlaka müsaade etmemiz gerekiyor. Aşı bize mücadelemizde yardımcı olacak. Aşılı kişiler hasta olursa hastalığı daha hafif geçirecekler. Böylece bulaş ihtimali, ağır hasta olma durumu da azalacak. Okullara etkisi şöyle olabilir; belli bir antikor düzeyi oluştuktan sonra vakalar hastalar toplumda belli bir düzeyde gidiyorsa okulların açılması 15 Şubat tarihinde tekrar değerlendirilip ona göre karar verilmesi söz konusu olabilir” dedi.

    ‘İLLERE GÖRE DEĞERLENDİRME YAPILABİLİR’

    Prof. Dr. İlhan, aşılanacak 2’nci grup içerisinde öğretmenlerin de yer aldığını hatırlatarak, “Öğretmenlerimizin aşılanması ile beraber vaka, hasta sayısı da belli bir seviyeye inerse okulların açılmasını tekrar düşünmek gerekiyor. Okulların açıldığı dönemi hatırlarsak, kimi öğrencileriniz okula gelmeyi tercih ederken kimi öğrenciler uzaktan eğitime devam etmişti. Bu dönem muhtemelen böyle bir yaklaşım da benimsenebilir. 15 Şubat’tan sonra okullar açık olsa dahi yine EBA sistemi ile beraber sistemin devam edeceği kanısındayım. Yine zorunluluk söz konusu olmayabilir. Kimileri göndermek istemiyorsa çocuklarını okula göndermeyebileceklerdir düşüncesindeyim. Şu an İstanbul’da, Ankara’da hasta sayısında vaka sayısında yüzde 40’a varan azalmalar var. Anadolu’daki bazı illerimizde bu şekilde olmayabiliyor. İllere göre değerlendirme yapılabilir. Eğer okulların açılmasına karar verilirse Türkiye genelindeki rakamlara göre bakmak gerekiyor. İllerde kendi özelinde değerlendirebilir” diye konuştu.

    ‘ÜNİVERSİTELER İÇİN BİRAZ DAHA SABRETMEK LAZIM’

    Üniversitelerde yüz yüze eğitime ilişkin değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. İlhan, Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç’ın, bütün öğretim üyelerinin, akademik ve idari personelin de bu süreçte aşılanması, kademelendirme içinde yer alma konusunda talebi olduğunu anımsatarak, “Bunu da bakanlığımız değerlendirecektir. Her üniversitenin fakültesine göre kendi teknik altyapısına göre sistem değişiyor. İkinci dönem içinde her fakülte her üniversite kendi teknik alt yapısı kapasitesinde değerlendirme yapmaları gerekiyor. Bunu da yine 15 Şubat’tan sonra ikinci dönem başlayacağı zaman değerlendirmek gerekiyor. Yine üniversitelerde uzaktan eğitime geçebilirler, yüz yüze eğitime geçebilirler, kısmi olarak yüz yüze eğitime geçebilirler. Süreyi biraz uzatarak yaz döneminde de eğitime devam edebilirler. Yeter ki risk azalsın. Üniversite öğrencisi arkadaşlarımız da okullarını çok özlediler. Biz de öğrencilerimizi çok özledik. Biraz daha sabretmek gerekiyor. Şu önümüzdeki 1-1,5 ayı bir görelim. Aşılama nasıl gidiyor bunu görelim ona göre karar verelim. Her üniversite kendi imkanları kendi eğitim koşulları kendi fakültesinin gerekleri doğrultusunda uzaktan eğitime ya da yüz yüze eğitime karar verecektir” ifadelerini kullandı.

  • Bilim Kurulu’ndan çekirdek aile uyarısı

    Bilim Kurulu’ndan çekirdek aile uyarısı

    Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, koronavirüsün yüzde 80 ev içi bulaştan kaynaklandığını belirterek, yılbaşında dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. İlhan, “Çekirdek aile için dahi evde olabildiğince birinden uzak yaşamak, temastan kaçınmak doğru bir yaklaşım olacaktır” dedi.

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. İlhan, koronavirüste rakamların 3 binler civarında seyretmesinin nedeninin ev içindeki bulaşın yaygınlığına bağlı olduğunu söyledi. İlhan, “Sahadaki filyasyon sonuçlarına baktığımızda yüzde 80 kadarının ev içi bulaşlardan kaynaklandığı gözüküyor. Bunu hem sahadaki filyasyon ekiplerinden hem de hastanemize başvuran kişilerden söylemek olanaklı. Vatandaşlarımızın bir bölümünün hafta sonu sokağa çıkma kısıtlamalarını izin, birlikte olma zamanı olarak gördüğünü gözlemliyoruz. Bazı vatandaşlarımız akrabaları, eşi dostu, kuzenleri, kardeşleriyle cuma akşamı bir araya geliyorlar, pazartesi sabahına kadar aynı ortamda kalıyorlar. Bunun riski artırdığını bilmemiz gerekiyor. Zira hem maruziyet süresi uzun hem de içeride daha fazla kişi olduğu için bulaş ihtimali daha çok artıyor. Yanınızdaki arkadaşınızın, kuzeninizin, teyzenizin, ağabeyinizin, amcanızın koronavirüs pozitif olup olmadığını bilemezsiniz. Bu nedenle hemen hafta sonu akabinde yine hasta sayısının vaka sayısında artma eğiliminde olduğunu gözlemliyoruz” diye konuştu.

    ‘SEYAHATE ÇIKMAMAK GEREKİYOR’

    Yılbaşındaki 4 günlük kısıtlama süresini bazı kişilerin tatil gibi gördüğünü söyleyen Prof. Dr. İlhan, “Bu süreyi ne kadar çekirdek ailemizle beraber geçirirsek riskin o kadar az olacağını bilmemiz gerekiyor. Villa, ev kiralamadan bahsediyorlar; tanınmayan insanların bir araya gelmesi ya da tanış olsa bile bu insanların bir araya gelmesinin koronavirüs riskinin artıracağını doğrudan bilmemiz gerekiyor. Hele ki 3-4 gün insanlar bir arada olunca, uzun zaman diliminde eğer ortamda birisi koronavirüs ise diğerlerinin de koronavirüs olması kaçınılmaz olarak karşımıza çıkacaktır. Seyahate çıkmamak gerekiyor. Seyahate çıkıldığı takdirde gittiğimiz yere virüsü götürebileceğimiz oradan virüs alıp geri getireceğimizi unutmamak gerekiyor” dedi.

    ‘ÇEKİRDEK AİLE BİLE OLSAK TEMASA DİKKAT’

    Çekirdek aile olarak bir arada bulunulması takdirde dahi mutlaka evin sık sık havalandırılması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. İlhan, zorunluluk olmadığı takdirde, dışarı çıkmamak ve dışarıdan içeri kimsenin gelişine izin verilmemesi gerektiğini söyledi. İlhan, şunları kaydetti: “Temel amacımız kalabalığı azaltmak, teması azaltmak. Buna yönelik ne kadar çok azaltma yapabilirsek o kadar başarılı olabiliriz. Birkaç ailenin bir araya gelmesi, otellerde, evlerde, villalarda bir araya gelmesinin doğrudan koronavirüs riskini arttırır. En ideali evde çekirdek aile olarak kalmak ama ortamın havalandırılmasına dikkat etmeleri gerekiyor. Bunun yanında ev içinde mümkün olduğunca fiziki temasın az olmasına dikkat etmek gerekiyor. Bu 3-4 günlük sürenin uzun olduğunu düşündüğümüzde, evde daha çok temas edileceği düşünüldüğünde, çekirdek aile için dahi evde olabildiğince birinden uzak yaşamak, temastan kaçınmak doğru bir yaklaşım olacaktır.”

  • Kısıtlamada koridora halı serip halay çekmişler

    Kısıtlamada koridora halı serip halay çekmişler

    Salgını hiçe sayıp kısıtlamalara uymayanlarla ilgili örnekleri bu kez Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan verdi. Hasta olmadığı halde acile gidenlerin, markete gidip 3 saat dönmeyenlerin yanı sıra Ankara’daki bir apartmanda koridora halı sererek halay çekenler örneklerde yer aldı. İlhan, halay çekenlerin birbirine corona virüs bulaştırdığını söyledi. Ayrıca yılbaşı kısıtlamasının tatil fırsatı olarak görülmemesi gerektiği uyarısını da yaptı.

    Koronavirüs önlemlerini ve kısıtlamalarını çeşitli sebeplerle ihlal edenlere her gün bir yenisi daha ekleniyor…

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, koronavirüse karşı hafta sonu uygulanan sokağa çıkma kısıtlamasını çeşitli yöntemler ile delenlere ilişkin açıklama yaptı.

    HASTA OLMADIĞI HALDE ACİLE GİDENLER

    Prof. Dr. İlhan, vatandaşların bir kısmının sokağa çıkma kısıtlamasını delmek için her yolu denediğini belirterek, “Hiçbir işi olmadığı halde hastaneden doktor randevusu alarak, ‘hastanede randevum var’ diyerek hastaneye gitmeye çalışanlar, kendilerini acil hasta gibi gösterenler gibi maalesef böyle olumsuz uygulamalar var. Bu kişiler sağlık sistemini de meşgul ediyorlar, doktor randevusu alıyorlar gelmiyorlar, dışarıya çıkmak için sadece bunu kullanıyorlar. Çok az sayıda olsa da bunun doğru olmadığını bir kez daha hatırlatmak gerekiyor” dedi.

    MARKETE GİDİP, 3 SAAT ÇIKMAYANLAR

    Prof. Dr. İlhan, bazı insanların ise yasağı delmek için market alışverişini bahane ettiğini belirterek, “Bunun yanında, ‘markete gidiyorum’ diye çıkıp, 3 saat marketten gelmeyen, ara sokaklarda dolaşan vatandaşlarımız var. Yasakları delmek için fırsat kollamak yerine, ‘kurallara nasıl uyarız daha’ diye fırsat kollamak daha doğru bir yaklaşım olacak” ifadelerini kullandı.

    APARTMAN KORİDORUNA HALI SERİP HALAY ÇEKTİLER

    Prof. Dr. İlhan, yasakların delinmesine ilişkin şahit olduğu bir olayı da anlatarak, “Hele ki yakın zamanda şahit olduğum bir olay vardı; Ankara’nın bir mahallesinde 2 ev kapılarını açmış birleştirmişler, apartman koridoruna halı sermişler. İki ev birbirleriyle halay çekerek dolaşıyorlar. Biz hep ‘hafta sonu olunca çekirdek aile içerisinde kalın’ diye söylüyoruz; ama vatandaşlarımız hafta sonu cuma akşamı başlayan pazartesi sabah sonlanan kısıtlamayı halay çekme fırsatı olarak değerlendirmişler. Bu doğru değil” diye konuştu.

    Prof. Dr. İlhan, söz konusu olayda halay çekenlerin birbirine koronavirüs bulaştırdığını da belirtti.

    İlhan, yılbaşında 4 günlük kısıtlama olacağını hatırlatarak, “Kısıtlama olmasıyla birlikte bazı vatandaşlarımız şimdiden ‘il dışına çıkalım, dışarıya çıkalım’ diye düşünce içindeler. Bunların da bir tatil fırsatı olmadığını tam tersine koronavirüsün yayılmaması için evde kalma, dinlenme, çekirdek aile ile bir arada olma fırsatı olduğunu bilmemiz gerekiyor açıkçası” diye konuştu.

    ‘YÜZDE 17-18’LİK DÜŞÜŞ VAR’

    Prof. Dr. İlhan, kısıtlamaların gevşetilip gevşetilmemesine ilişkin, “Hepimiz gözlemliyoruz 6 binlerden 5 binlere doğru hasta sayımız yönelmiş durumda. Kabaca yüzde 17-18’lik bir düşme var son bir haftaya baktığımızda. Bu düşme trendi iyi; ama elbette yeterli değil, kurallara daha çok uymamız gerekiyor” dedi.

  • Türkiye’de günlük 1.5 milyon aşı yapılması planlanıyor

    Türkiye’de günlük 1.5 milyon aşı yapılması planlanıyor

    Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, koronavirüs aşısı Türkiye’ye geldiğinde günde 1,5 milyon kişinin aşılanmasının planlandığını söyledi.

    Türkiye’nin koronavirüse karşı sağlık çalışanlarından başlayarak uygulamayı planladığı Çin meşeli aşı için geri sayım başladı. Çin’den gelecek 50 milyon doz aşı, önce uluslararası akredite Halk Sağlığı ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) laboratuvarlarında, Türkiye’ye ithal edilen tüm aşılarda olduğu gibi incelenecek. Aşının güvenlilik testlerinin olumlu çıkması ve sonuçlanmakta olan Faz 3 çalışmalarının erken sonuçlarının açıklanması üzerine veriler, TİTCK tarafından değerlendirilecek. Türkiye’nin standartlarına uygun bulunduğu takdirde erken kullanım izni verilecek.

    ‘3 KİŞİLİK EKİP GÜNDE 200 KİŞİYİ AŞILAYACAK’

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, birkaç gün içinde Türkiye’ye gelmesi beklenen koronavirüs aşısına ilişkin DHA’ya açıklama yaptı. Prof. Dr. İlhan, toplumda bazı grupların aşılamanın dışında bırakılacağını belirterek, “Ülkemizde günde, aşağı yukarı 1,5 milyon kişiye aşı yapılması planlanıyor. Aşılama ekiplerinin 3 kişiden oluşması öngörülüyor. 3 kişilik bir ekip günde 200’ün biraz üzerindeki kişiye aşı yapabileceği ön görülmekte. Böyle yapıldığı zaman da günde 1,5 milyon civarında kişiye aşı yapabilecek gibi gözüküyoruz. Aşılama yapılmayacak kişilere baktığımızda 18 yaş altı gençlerimiz, çocuklarımız, gebelerimiz ve emziren annelerimiz aşılamaya tabi olmayacaklar. Son 4-6 ay içinde koronavirüs geçirenler de aşılamaya ilk planda tabi olmayacak” dedi.

    ‘HAZİRANA KADAR 65 MİLYONUN AŞILANMASI PLANLANIYOR’

    Prof. Dr. İlhan, Türkiye’de aşılamanın her yerde aynı anda başlayacağını belirterek, “83 milyon nüfusumuz olduğunu düşündüğümüzde 60-65 milyon civarı vatandaşımızın haziran ayı sonuna kadar aşılanmasını planladığımız düşünülebilir. Aşılama Türkiye’de her yerde aynı anda başlayacak. Normal zamanda aşılama daha çok aile sağlığı merkezlerimizde, okul aşıları toplum sağlığı merkezlerimizde yapılıyor. Bazı hastanelerimizde çocukluk çağı aşılamaları yapılıyordu. Bu sefer bu merkezlerimizin yanında, organize sanayi bölgelerinde, büyük işletmelerde iş yeri hekimleri tarafından aşılama yapılacak. Engelli bireylerimiz, huzur evlerimiz için oralara gidilerek aşılama yapılacak. Cezaevinde olanlar için oralarda aşılama yapılacak. Geniş bir aşılama stratejisi söz konusu” diye konuştu.

    ‘AŞI KARARSIZLIĞI VAR’

    Prof. Dr. İlhan, aşı yaptırmak istemeyenler için bir ‘b’ planının olup olmadığına ilişkin, “Aslında Hıfzıssıhha Kanunu’na baktığımızda zorunlu durumlarda aşılamanın zorunlu tutulacağı konusunda bir yaklaşım var. Ama bunu böyle yapmak yerine vatandaşlarımızın aşıya inanması güvenmesinin daha önemli olduğunu düşünüyorum. Aslında vatandaşlarımızda, aşı karşıtı değil de aşı kararsızlığı söz konusu. Aşı kararsızlığı daha çok toplumda, ‘hangi aşıyı olacağım, Çin aşısı mı, Amerikan aşısı mı’ şeklinde. Ben kendimden örnek vereyim; sıra bana geldiğinde o sırada Türkiye’de hangi aşı varsa onu olacağım. Kişisel olarak aşıya karşı direncin yüksek olduğunu düşünmüyorum. Gözlemlediğim zaman da çevremde de çok kişinin aşı ile ilgili olumlu düşündüğünü biliyorum” dedi.

    ‘KÖTÜ NİYETLİ İNSANLAR OLABİLİR’

    Prof. Dr. İlhan, vatandaşlardan aşı olmak için de kuyruk oluşturmamalarını isteyerek, ” E-nabız sisteminden nasıl grip aşısında kendilerine sıra geldiğinde girip oldularsa, bunun gibi belli sıra dahilinde gerek sağlık kuruluşlarımızda, hastanelerimizde ve diğer yerlerde aşılamanın olabileceğini söylememiz gerekiyor. Aile hekimleri tarafından aranacaklar, hepimiz zaten e-nabızdan göreceğiz. Bu aşıların hepsi devletin kontrolünde, devletin organizasyonuyla uygun soğuk saklama kaplarda gidecekleri için vatandaşlardan sadece kendilerini aşılamak için arayan, ulaşan profesyonel sağlık çalışanlarına aşılama yaptırmalarını öngörüyoruz. Elbette kötü niyetli insanlar olabilirler bu aşı devlet tarafından ücretsiz sağlanıyor, hiçbir ücret ödenmiyor” ifadesini kullandı.

  • Yılbaşında 4 gün yasak olabilir

    Yılbaşında 4 gün yasak olabilir

    Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, koronavriüs salgınına karşı yılbaşında hareketliliği azaltmak için perşembe gününe denk gelen 31 Aralık’tan itibaren hafta sonu ile birlikte 4 günlük sokağa çıkma kısıtlaması söz konusu olabileceğini söyledi.

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, yılbaşı ile ilgili Bilim Kurulu’nun gündeme getirebileceği önlemlere ilişkin DHA’ya açıklama yaptı. Prof. Dr. İlhan, 31 Aralık perşembe gününe denk gelen yılbaşı için sokağa çıkma kısıtlamasının alınabileceğini belirterek, “Belki 31 Aralık’tan başlayıp 4 günlük bir kısıtlama söz konusu olabilir. Böylece yılbaşı vesilesi ile toplumda insanların hareketliliği de azalmış olur, dışarıda bir araya gelme engellenmiş olur, ev içinde bir araya gelme engellenmiş olur. Biliyorsunuz Ramazan Bayramı’nda da aynı kısıtlamayı yapmıştık. Şimdi 4 gün daha bir kısıtlama ile enfeksiyonun önü alınmaya çalışılabilir” dedi.

    ‘EN BÜYÜK ÖNLEM ÖZ SORUMLULUK’

    Kısıtlama olsa dahi evlerde verilebilecek olası partilere de değinen Prof. Dr. İlhan, “Buradaki en büyük önlem öz sorumluluk. Şöyle bir şey oluyor; toplum cumartesi akşamdan bir araya geliyor, pazar günü de beraber oluyorlar, beraber dışarıda da sosyalleşiyorlar, pazar akşamı herkes evine gidiyor. Böyle olunca cumartesinin ardı sıra gelen 6-7-8’inci günlerde maalesef hasta sayısının arttığını gözlemliyoruz. Filyasyona bakıldığında evde bir araya gelmeden kaynaklanan hastaların olduğunu gözlemliyoruz. Toplum burada öz sorumluluk içinde olarak, olabildiğince çekirdek aile ile yaşamayı düşünmeli. Aşı da gelecek. Aşı ile birlikte mücadelenin daha da kuvvetleneceğini hepimiz biliyoruz. Bu yılbaşı için de geçerli” diye konuştu.

    ‘EVDE PARTİ YAPMALARINI HİÇ ÖNERMİYORUZ’

    Prof. Dr. İlhan, insanların evlerde bir araya gelmemesi gerektiğine vurgu yaparak, “Evde insanlar bir araya gelmesin. Parti olsun olmasın, evde insanlar olabildiğince misafir kabul etmemesi gerekiyor. Zaman tam çekirdek aile olarak bir arada olma zamanı, onlar ile bir arada olma zamanı. Biz vatandaşlarımızın evde parti yapmalarını hiç önermiyoruz. Zorunluktan dolayı insanlar bir araya geleceklerse mutlaka içeriye temiz hava girmesi maske takılması ve mesafeye uyulması gerektiğini tekrar hatırlatalım” ifadesini kullandı.

    Yılbaşında kurallara uyulmazsa vakaların artıp artmayacağını değerlendiren İlhan, “O günleri görmek istemiyoruz. Çok ciddi bir hasta sayısı ile karşı karşıyayız. Hastanelerin yoğunluğunun artmasına izin vermemeliyiz. Vatandaşlarımızdan dikkat etmelerini istiyoruz” dedi.

  • Bilim kurulu üyesinden sahte içki uyarıları

    Bilim kurulu üyesinden sahte içki uyarıları

    Sahte içkiden hayatını kaybedenlerin sayısı hızla artarken, uzmanlar evde yapılan alkollü içkilerin de sahte içki kadar tehlikeli olduğu uyarısında bulunuyor. Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi ve Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, evde yapılan alkollü içkiler için uyarılarda bulundu, sahte içki, alkol türleri, zehirlenme belirtileri ve tedavilerine yönelik açıklamalar yaptı.

    Evde alkollü içki üretimi son günlerde gündemde. Yapım malzemelerini internetten, bazı içki büfelerinde hatta aktarlardan bile bulmak mümkün oluyor. Alkol satışının yasak olmasına rağmen el altından satan dükkanlar bulunuyor. En kolay yöntem ise internet satışı. İnternette yapım videolarında, alkollere, çeşit çeşit alkollü içki tarifine kadar bulmam mümkün. Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi ve Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, Prof. Dr. Necmi İlhan, evde yapılan alkollü içkiler için uyarıyor, “Alkollü içki üretiminde etil alkol de metil alkol de kullanılabilir. Eğer rutin ticarette kullanılan etil alkol kullanılıyorsa burada da dozlama yapmak zor olacağından yüksek dozdan dolayı insanlar hayatını kaybedebilirler. Söylediğim bulguların tamamı rutin yani ticari olarak satılan alkolle de söz konusu olabilir. Sadece metil alkolün farkı bunun çok daha çabuk ve çok daha küçük dozlarda karşımıza çıkması. O yüzden vatandaşlarımızın kendi alkollü içeceklerini üretmelerinin çok doğru olmadığını düşünüyorum” dedi.

    Vatandaşlar da sahte içki kullanmanın, evde içki yapımının doğru olmadığını savunuyor.

    Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, alkol türlerinde, zehirlenme belirtilerine kadar Demirören Haber Ajansı’na değerlendirmelerde bulundu.

    ZEHİRLENME BELİRTİLERİ

    Prof. Dr. Necmi İlhan, “3 tip alkolümüz var ama bir tanesi rutinde kullanılan etil alkol, ticareti yapılan, bir tanesi metil alkol, metanol kaçak kullanılan diğeri de etilen glikol cam antifrizlerinde kullanılan. Kişiler nasıl anlayabilir metanol zehirlenmesi olduğunu? Aslında çok da anlaşılabilir bulguları yok çünkü bu hastalığa özgü bulguları yok. En önemlisi öykü yani kısa zaman öncesinde alkollü içki tüketmiş olmak ve bunun da şüphe edilen bir yerden temin edilmiş olması. Şüphe edilen yerler; kişinin kendi ürettiği olabilir, dışarıdan bir yerden almış olabilir ya da gittiği bir sosyal alanda kendisine servis edilen olabilir, buna dikkat etmek gerekiyor” dedi.

    Prof. Dr. İlhan, başlangıçta sarhoşluk evresi ve mide ağrısının ilk saatlerde olduğuna dikkat çekerek, zehirlenmenin belirtileriyle ilgili şunları kaydetti:

    “Gastrit dediğimiz gibi bir şeyden rahatsız oluruz, midemizde bir ağrı hissederiz. İlk birkaç saatte böyle bir durum söz konusu oluyor. Daha sonra 3 ile 30 saate varan asemptomatik dönem, bulgusuz olan dönem geçebiliyor çoğunlukla. Bu dönemde maalesef metanol tüm vücuda nüfuz ediyor, tüm vücut içerisinde bulunuyor. Evre 3 dediğimiz dönem ise bu 30 saatten sonra başlayan kabaca 24 saat, 1 günden sonra başlayan bulgular ki; burada ise çok ciddi bir halsizlik baş ağrısı, kusma, karın ağrısı, görme bozuklukları, çift görme, bulanık görme, alanda kar yapmış gibi, tipi varmış gibi görme özellikle tipiktir. Renk saptama değişiklikler, yine aynı idrarda formaldehit kokusu olması, karın ağrısı, kusma, ishalden komaya kadar giden bir süreç yaşıyoruz. Ama bu noktaya geldikten sonra geri dönüş biraz zor gibi gözüküyor. Genelde geri döndürülmeye çalışılıyor ama hastalarımız doz çok yüksek alındığında, metil alkolün daha az dozda alınmasına rağmen etil alkole göre daha fazla etki yaptığından maalesef hastalarımızı çok da kurtaramıyoruz. Nihayetinde komadan sonra kalp yetmezliği ile şoka, ölüme kadar giden bir durum söz konusu olabiliyor. Etilen glikolde ise yine benzer bulgular olabiliyor ama burada daha erken bulgular ortaya çıkabiliyor.”

    “KENDİ ALKOLLÜ İÇECEKLERİNİ ÜRETMELERİNİN ÇOK DOĞRU OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM”

    Prof. Dr. İlhan bundan korunmak için yapılması gerekenler konusunda ise, “Bugün alkolün zararlarını hepimiz biliyoruz, toksik etkilerini hepimiz biliyoruz. Doğrusu alkol kullanmamak ama vatandaşların alkol kullanma yönünde bir tercihi varsa, mutlaka bildikleri marketlerde, bildikleri restoranlardan bu gereksinimlerini gidermeleri doğru bir yaklaşım olacaktır. Alkollü içki üretiminde etil alkol de metil alkol de kullanılabilir. Eğer rutin ticarette kullanılan etil alkol kullanılıyorsa burada da dozlama yapmak zor olacağından yüksek dozdan dolayı insanlar hayatını kaybedebilirler. Söylediğim bulguların tamamı rutin yani ticari olarak satılan alkolle de söz konusu olabilir. Sadece metil alkolün farkı bunun çok daha çabuk ve çok daha küçük dozlarda karşımıza çıkması. O yüzden vatandaşlarımızın kendi alkollü içeceklerini üretmelerinin çok doğru olmadığını düşünüyorum” şeklinde konuştu.

    HASTANEYE GİTMEK GEREKİYOR

    Prof. Dr. İlhan, tedavi konusunda ise, “Tedavisi açıkçası vatandaşın kendisinin yapabileceği bir şey değil. İvedilikle bir yataklı tedavi kurumuna gitmek gerekiyor yani 2. basamak, 3. basamak sağlık kuruluşlarına gitmek gerekiyor. En önemlisi öyküde şüpheli bir durum söz konusuysa ve gittikleri yerde de vatandaşlarımızın hemodiyaliz veya yoğun bakım şartları dahi gerekebilir çünkü hastalık çok ağır gidiyor. Özellikle alkol zehirlenmelerinin tüm türlerinde kişi kusturulmaz, toplumda yanlış bir algı var, kusturulmaması gerekiyor. Tedavi de tamamen ‘çay iç geçer, yoğurt ye geçer, suyu bol içi geçer’ diye değil, tamamen tıbbi koşullarda yatarak tedavinin sağlanması gerekiyor. Vatandaşın kendisinin yapabileceği bir şey yok, şüphe ettiyse ve mutlaka bir yataklı tedavi kurumuna başvurması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

    ŞİŞLERİN İMHA EDİLMESİ

    Kullanılmış alkol şişelerinin imha edilmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. İlhan, “Camlar iyi bir geri dönüşüm malzemesi, hem ülkemize katkısı olacaktır camların geri dönüşüm malzemesi olması, hem de tekrar şişelerin doldurulması engellenecektir. Bunun da mücadelede iyi bir yol olduğu kanışımdayım.” dedi.

    EVDE ALKOLLÜ İÇKİ ÜRETİMİ

    Prof. Dr. İlhan, evde üretilen alkollü içkiler konusunda ise şunları söyledi:

    “Dün ve bugün baktığımızda neredeyse koronavirüsten hayatını kaybeden kadar vatandaşımız hayatını kaybetti. Üretilen sahte alkollü içeceğin dağıtılmasıyla ilgili. Muhtemelen bir kanal vefatların olduğu yerlere ya da tek bir yerde olduysa oraya o kanaldan içkiler gittiği için orada karşımıza çıkıyor. Senede 2-3 kez bunu gözlemliyoruz. Maalesef kaçak alkol kullanımı yani metanol kullanımı sonucu hayatını kaybeden vatandaşlarımız oluyor. Mevsimsel bir özelliği de yok ama genelde bir hafta sonu sonrasında cuma-cumartesi-pazar gibi sosyal etkinliğin daha olduğu bir zaman dilimi içerisinde genelde oluyor. Hafta başlarında daha çok oluyor bugüne kadar olan alkol zehirlenmelerine baktığımızda. İçişleri Bakanlığının bu konuda bir çalışması var, bu tip ürünlerin yasaklanması konusunda. Bakkalda bunları yapacak aparatların satılması, bunların engellenmesi yoluyla, yasaklanması yoluyla, bir mevzuat düzenlemesi ve ondan sonra belediyelerin sıkı denetim yapmasıyla çok rahatlıkla bu sorunun üstesinden gelinebilir. Vatandaşlarımızın da bilinçli olması gerekiyor; bunun zararlı olduğunu hepimiz biliyoruz, hele ki kaçak içkinin zararlı olduğu herkes tarafından biliniyor.”

    “HERKES TUTTURAMAZ Kİ DOZAJINI”

    Vatandaşlar sahte alkolün ve evde alkollü içki yapımının doğru olmadığını savunuyor, evde üretilen alkolde dozaj tutturmanın da zor olacağını belirtiyorlar.

    Saadettin Altınoluk, “Daha iyi diyerek içiyorlar ama ne kadar biliyor yapan, ne kadar anlıyor. Bence en iyisi orijinalidir. Tehlikelidir, içiyorsa az içsin, orijinalini içsin, her şeyin orijinali” dedi.

    Dastan Ertan da “Televizyondan duyuyoruz, gördüğümüz yok. Zaten evde yapılan tehlikeli, devletin fabrikasından çıkıyorsa, üzerinde kağıdı olursa onu al. Ama devletin haberi yok ben gitmiş bir güzel yapmış satmışım zehirin zehir, içilir mi? Almasın akıl var” diye konuştu.

    Sefer Kurt, “Zararlı tabii, herkes tutturamaz ki dozajını. Bizim Karadeniz’de olmaz o” dedi.

  • Hıçkırık yeni koronavirüs belirtisi olabilir mi?

    Hıçkırık yeni koronavirüs belirtisi olabilir mi?

    Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, “Amerika’da hıçkırık şikayetiyle hastaneye giden hastanın koronavirüs testinin pozitif çıktığını duyduk. Hıçkırık genelde nörolojik tutulumla da olabilir. ‘Hıçkırık, yeni koronavirüs belirtisi’ dememiz çok zor. Daha önce olmayan, yeni çıkan bir belirtiniz varsa koronavirüs riski olabileceği düşünülmelidir” dedi.

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. İlhan, DHA’ya yaptığı açıklamada, koronavirüste halen en çok yer alan belirtilerin ateş, öksürük ve solunum sıkıntısı olduğunu söyledi. İlhan, bu belirtilerin dünyada en çok görülen belirtiler olduğunu belirterek, “Ancak süreç ilerledikçe, hastalar değiştikçe ve vaka sayısı arttıkça başka bulgularla koronavirüs hastaları başvurabiliyor” dedi.

    ‘YAZ AYLARINDA İSHAL ŞİKAYETİ İLE GELEN HASTA ARTTI’

    Prof. Dr. İlhan, özellikle yaz aylarında koku, tat alma bozukluğu ile gelen hastaların biraz daha arttığına dikkat çekerek, “Ayrıca yine yaz aylarında ishal şikayeti ile gelen hastalar arttı. Bunun yanı sıra çok farklı bulgularla hastalar gelebiliyor. Koronavirüs hastaları asemptomatik (belirtisiz) olabiliyor. Amerika’da hıçkırık şikayetiyle hastaneye giden hastanın koronavirüs testinin pozitif çıktığını duyduk. Hıçkırık genelde nörolojik tutulumla da olabilir. Başka bir hastalık vardır, nörolojik tutulum söz konusu olmuştur, sinir uçlarına yayılmıştır. Koronavirüs hayatımızda daha çok yeni. Biz ülkemizde 5 aydır biliyoruz, dünya Çin’de olsa 7 aydır biliyor. Belki koronavirüs nörolojik sinir tutulumu yapıyor. Bu sinir tutulumu sonrası hıçkırık karşımıza çıkabiliyor. Daha önce kendinizde olmayan, günlük hayatınızı etkileyen bir bulgu varsa doktorunuza başvurmakta fayda var. Vatandaşlarımız kendi hekimlerine kronik hastalıkları varsa önce onlara danışmalıdır. ‘Hıçkırığın yeni koronavirüs belirtisi’ dememiz çok zor. Daha önce olmayan, yeni çıkan bir belirtiniz varsa koronavirüs riski olabileceği düşünülmelidir” diye konuştu.

    ‘SALGIN SONBAHARDA SONLANACAK GİBİ GÖZÜKMÜYOR’

    Mevsimlerin değişikliği ile belirtilerin de değişiklik gösterebileceğini kaydeden İlhan, “Biz ilkbahar ayında koronavirüs ile yüzleştik. Yaz aylarını yaşıyoruz ve sonbahara geçiş yapıyoruz. Salgın şu anda dünyada ve ülkemizde sonbaharda sonlanacak gibi gözükmüyor. Sonbaharda belki diğer belirtilerle beraber farklı şeyler ortaya çıkacak. Örneğin; hep söylüyoruz sonbahara düşük vaka sayıları ile girmemiz gerektiğini. Belki influenza (grip) ile beraber koronavirüs yaşandığı taktirde daha farklı bulgularla karşımıza gelecek. Dünyanın hiçbir yerinde koronavirüsle ilgili bilgi tam değil. Bunların hepsini yaşayıp, o hastaları gözlemleyerek ve takip ederek saptayabileceğiz” dedi.

    ‘KRONİK HASTALIĞI VARSA BELİRTİLER DEĞİŞEBİLİR’

    Prof. Dr. İlhan, Sağlık Bakanlığı’nın yeni koronavirüs algoritmasını güncellediğini hatırlatarak, “Ateş, öksürük, nefes darlığı, ishal ile tat ve koku duyusunda bozulma şu an koronavirüs ile ilgili en çok beklediğimiz bulgular arasındadır. Bundan farklı çok bulgular olabilir ama şu an saydığım bu bulgular, esas koronavirüs belirtileri arasında çıkıyor. Kişilerin kronik hastalığı varsa belirtiler değişebilir. Örneğin; diyabet olan bir kişide hastalık farklı bir şekilde ilerlerken, kanser hastalığı olan bir kişi de hastalık başka bir şekilde ilerleyebilir. Vatandaşlarımız kendilerinde olmayan yeni ortaya çıkan ve daha önce yaşamadıkları belirti ya da rahatsızlık hissediyorlarsa akıllarına koronavirüsü getirerek, önce kendi hekimlerine ya da pandemi hastanelerine başvurmaları doğru olacaktır” diye konuştu.