Etiket: müze

  • Antika tutkunu esnaf müze açmak istiyor

    Antika tutkunu esnaf müze açmak istiyor

    Erzincan Merkez İnönü Mahallesi’nde esnaflık yapan 55 yaşındaki Hasan Akın, 14 yıl önce ikinci el eşya alım satım işi yapmaya başladı. Eşyalarla birlikte gelen antika ve nostalji ürünleri de hobi olarak almaya başlayan Hasan Akın, yaklaşık 14 yılda yüz binlerce eser biriktirerek iş yerinde sergilemeye başladı. Hobi olarak başlayan antika eser merakı daha sonra tutkuya dönüştü. Akın, zaman içerisinde çok sayıda antika eşya ve nostaljik ürüne sahip oldu. İl dışından da yoğun talep gördüğünü belirten Akın, satmaktan ziyade daha çok biriktirip müze açmak istiyor.

    ‘İş yerinde 300 yıllık antika eser bulunuyor’
    İleride kendine ait küçük bir müze açmayı hedefleyen Esnaf Hasan Akın, iş yerinde her türlü nostaljik eşyanın olduğunu ifade ederek, “1981 yılından beri esnaflık yapıyorum. 2008 – 2009’dan beri de ikinci el ev eşyası işi ile uğraşıyorum. İşimle uğraşırken nostaljik malzemelerden, ürünlerden denk geldikçe aldım. Hobi olarak başlamıştım ama gittikçe çoğaldı. Şimdi küçük bir antikacı gibi oldum. İleride de nasip olursa, düşüncemiz müze yapmak. 200 yıllık olan var, 300 yıllık olan var. 100 yıllık 70-80 yıllık malzemeler var. Başka şehirlerden de gelip giden çok oluyor. Para ile de satıyorum, para karşılığında da eşya bulduğumda alıyorum ama şuan daha çok amacım biriktirmek. Biriktirmeyi daha çok seviyorum, çünkü koleksiyonu seviyorum. Hobi olarak yapıyorum daha çok” diye konuştu.

  • Talas’a 5 yılda 5 müze

    Talas’a 5 yılda 5 müze

    İlk olarak tarihi Ali Saip Paşa Sokağında bulunan Talas’ın en eski mabetlerinden olan Tol Kilise’de hayata geçirilen Talas Sanat Galerisi ile çeşitli sergi ve konferanslara tarihi bir mekan sağlanmış oldu. Öte yandan Hz. Osman’ın okurken şehit edildiği Kur’an-ı Kerim başta olmak üzere dünyaca ünlü hattatların ellerinden çıkmış Kur’an-ı Kerimlerin tıpkı basımlarının yer aldığı ‘Tıpkı Basım Mushaflar ve Kur’an-ı Kerim Sergisi’ de ilçeye kazandırılan müzeler arasında yer alıyor. Kur’an müzesinden sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun izlerini taşıyan ‘Çanakkale’den Cumhuriyet’e 100. Yıl Müzesi’ yine hayata geçirilen eserler arasında yerini aldı. Kurutuluş Savaşı yıllarından cumhuriyetin ilan edildiği tarihe kadar olan birçok önemli objenin yer aldığı müzede Osmanlı döneminde yapılan savaşlara dair görseller de bulunuyor. Talas’a kazandırılan bir diğer eser de ‘Şuşa Azerbaycan Evi’ oldu. Azerbaycan ile Türkiye arasında kardeşlik köprüsü anlamı taşıyan Şuşa Azerbaycan Evi, Başkan Yalçın’ın ilçeye kazandırdığı önemli eserler arasında ismini yazdırdı.
    Bunların dışında Başkan Yalçın, bir projeye daha imza atıyor. Talas’ın tarihi Ali Saip Paşa Sokağı girişinde bulunan su sarnıcını yeniden düzenleyen Talas Belediyesi, “Su Medeniyetleri Galerisi”ni hayata geçirmeye hazırlanıyor.

  • Gaziantep’in hamam kültürü müzede yaşatılıyor

    Gaziantep’in hamam kültürü müzede yaşatılıyor

    Gaziantep kültüründe önemli bir yere sahip olan ve türkülere konu olan Gaziantep hamam kültürü tarihini yansıtan önemli eserlerden biri olan hamam müzesi, ziyaretçilerden yoğun ilgi görüyor. Müzede hamam kültürünü yansıtan 509 eser sergilenerek gelecek nesillere aktarılıyor.

    “Hamam kültürünü burada yaşatıyoruz”
    Gaziantep tarihinde önemli yere sahip olan hamam müzesi ile ilgili bilgi veren görevli Tuncay Çevik, “Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılan 1577 tarihli paşa hamamı içerisinde kurulu içinde bulunduğumuz hamam 2015 yılından beri aktif olarak kullanılıyordu. 2015 yılı itibari ile Büyükşehir tarafından restore edilerek hamam müzesi haline getirildi. Müze olarak 18. ve 19. yüzyıllarda kullanılan eserler sergileniyor.

    Müze üç bölümden oluşmakta. Soğuk, sıcak ve ılık olmak üzere karşımıza çıkıyor. İlk bölümde ziyaretçileri balmumu heykeller karşılıyor üzerlerinde peştemaller olan ve daha sonra devamında hamamda kullanılan taslar ve takunyalar, o döneme ait ürünleri, ahşap, metal gibi eserleri de görüyorlar. Ilık alana geçtiklerinde ise damat hamamı dediğimiz varlığını sürdürmekte olan damat hamamı ile ilgili vizyon gösterisini izliyorlar. Devamında ise yine kullanılan ve yapılan şölenler, çiğ köfte dediğimiz o dönemde insanların dışardan yaptığı, evlerinde yaptığı ürünler sergileniyor. Ilıklık bölümü vücudun sıcağa alıştırıldığı bölüm olarak da kullanmakta. Aşırı sıcağa dayanamayan ve kronik rahatsızlığı bulunan insanların bu bölümde yıkanıp çıkabildikleri bölüm olarak da kullanılmakta. Son bölüm göbek taşı bulunmakta onlara paralel olarak odalar bulunmakta. Tek kişilik yıkanma hücreleri olarak da geçmekte. Bunun yanı sıra külhan bölümümüz var hamam suyunun ısındığı bölüm olarak biliniyor. Şu anda günümüzde müze olarak hizmet verdiği için heykellerle yansıtıyoruz” dedi.

    “Geçmişimizi yansıtan kültürümüzü yerinde görmek bizi mutlu etti”
    Gaziantep’in İslahiye ilçesinden hamam müzesini gezmek için geldiklerini söyleyen Esra Kurt, “Geçmişimizi yansıtan kültürümüzü yerinde görmek bizi mutlu etti. Temizlik imandan gelir anlayışını burada çok güzel yansıtmışlar. Hamam Müzesi’nin yapılıp ve bizlere tanıtılması çok büyük bir önem taşımakta. Deprem bölgesi acının tarif edilemeyeceği bir nokta biz memleketimizi tanıyamazken böyle sağlam yerleri görmek bizi mutlu etti” ifadelerini kullandı.

    “Tarihimizi çok güzel yansıtmışlar”
    Hamam müzesini ziyarete gelen diğer depremzede öğrenci Fatma İkra Erbulut da müzeyi çok beğendiklerini belirterek, “Tarihimizi çok güzel yansıtmışlar. Emeklerine sağlık çok güzel olmuş. Hamamın nasıl bir yer olduğunu görmeyenler bilmeyenler buraya gelerek öğrenebilirler” diye konuştu.

  • 16 metrekarelik odasını sinema müzesine çevirdi

    16 metrekarelik odasını sinema müzesine çevirdi

    Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema bölümü Öğr. Gör. Serkan Eryılmaz’ın 16 metrekarelik odasının tasarımı görenlerin ilgisini çekiyor. İçerisinde çoğunlukla sinema ekipmanları bulunan odanın tavanı dâhil birçok noktasında bulunan estetik eşyalar, ziyarete gelenleri hayretler içerisinde bırakıyor. Gününün büyük bir bölümünü geçirdiği odasını güzelleştirmek için uzun süre çalışma yaptığını söyleyen Öğr. Gör. Eryılmaz, kendisine soru sormak için gelen öğrencilerinin 10 dakika boyunca şaşkınlıkları nedeniyle konuşamadığını ve bu nedenle bir süre onları beklemek zorunda kaldığını ifade etti. Odasını kendisinin mağarası olarak nitelendiren akademisyen, bu karışıklığın içerisinde kurduğu düzenden memnun olduğunu belirtti.

    “Eşyalarımı sever, temizler ve onlarla sohbet ederim”

    Zamanının büyük bir bölümünü geçirdiği odasının kendisine huzur verdiğini söyleyen Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Öğr. Gör. Serkan Eryılmaz, “Ben her zaman şunu söylerim, insan yaşadığı yeri güzelleştirebilmeli. Benim 20 saatimin en az 18 saati burada geçtiği için burayı rahat bir ortam olarak dizayn etmem gerekiyor. Belki diğer hocalarımız evlerini dizayn ediyorlardır ama benim bütün vaktim neredeyse burada geçiyor ve bu oda benim ruhumun dışarı yansıması. Ben odamda çalışırken çok bunaldığım zaman geriye yaslanır odamı incelerim. Eşyalarımı severim, tozlarını alırım, onlarla sohbet ederim.

    Odadan içeri girdiğim anda huzur buluyorum. Burası benim mağaram aslında, inzivaya çekildiğim yer. Bu odada daha çok sinemaya dair ağırlıklı eşyalar var. Eski fotoğraf makineleri, sinema kameraları, televizyonlar yönetmen monitörleri, vazolar, çini tabaklar, tavanda geyikli halılar gibi birçok şey var. Bu odada yok yok. İnsanlar bu odayı görünce ilk önce ne tuhaf bir adamsın diyorlar. Buraya bir öğrenci benimle konuşmaya geldiği zaman ben onu 10 dakika beklemek zorunda kalıyorum çünkü o sürede burayı incelemekle meşgul oluyor. Meslektaşlarımız da şaşırıyorlar. Her yerinde bir şey var, tavanından bile bir şey asmışız. Kimileri sadelik sever ama ben beyaz duvar görme taraftarı değilim. Benimki karışıklığın içerisinde bir düzen” dedi.

    “Çok karışık ama çok düzenli bir oda”

    Odaya ilk girdiği zaman şaşkınlığını gizleyemediğini dile getiren Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi Mehmet Eren Çırak, “Odaya ilk girdiğim zaman tavandaki halı dikkatimi çekmişti. Zaten daha sonra hocamızla sohbet ettiğimiz zaman karmaşıklığın içerisinde bir düzeni sevdiğini anlamıştım. Odanın her tarafında bir eşya var. Çok karışık ama çok düzenli bir oda. Diğer hocalarımızın odaları çok sade geliyor. Serkan hocamın odasına girdiğimde çok rahatlamış hissediyorum kendimi” diye konuştu.

  • Milli Saraylar Resim Müzesi’ni 1 milyon sanatsever gezdi

    Milli Saraylar Resim Müzesi’ni 1 milyon sanatsever gezdi

    Milli Saraylar Resim Müzesi, Sultan Abdülmecid tarafından 1856 yılında ‘Veliahd Dairesi’ olarak inşa ettirildi. Dairede ilk olarak Sultan Abdülaziz kaldı. Yapının inşaat kalfalığını Karabet Balyan, bina eminliğini Es-Seyyid Ali Şahin Bey yürüttü. Dairenin tefrişini ise Sultan Abdülmecid’in dekoratörü Fransız Charles Sechan yaptı. Veliahd Dairesi, ilk bölümünün restorasyonunun ardından 22 Mart 2014’te Resim Müzesi olarak hizmet vermeye başladı. 2017’de ise müzenin daha büyük kısmı olan ikinci bölümünün restorasyonuna başlandı. 4 yıl süren çalışmaların ardından kapılarını yeniden sanatseverlere açan Resim Müzesi, 2021 yılında özgün restorasyon, özenli teşhir ve tefrişiyle alanında benzersiz bir nitelik kazandı. Türkiye’nin en zengin tablo koleksiyonuna sahip olan Milli Saraylar Resim Müzesi, her geçen yıl artan ziyaretçi sayısıyla kültür sanat hayatının merkezinde yer almaya devam ediyor. 15 Ocak 2021’de yeni bölümlerle genişletilen ve koleksiyonu zenginleştirilen Resim Müzesi, 3’üncü yılına ziyaretçi rekoruyla adım attı. Açıldığı günden bu yana sanatseverlerin İstanbul’daki uğrak noktası olan müze, 3 yılda yaklaşık 1 milyon ziyaretçiyi ağırladı. 34 farklı bölümde 600’e yakın eserin sergilendiği Resim Müzesi, bu yıl çocuk atölyeleri ve onlara bağlı sanat galerileriyle sanatseverlere eğitim alanında da hizmetler sunmaya hazırlanıyor.

    En büyük oryantalist tablo müzede sergileniyor

    Osmanlı saray resminin tek temsilcisi Milli Saraylar Resim Müzesi’nde Felix-Auguste Clement’in, kamuoyunda ‘Çölde Av’ olarak tanınan eseri bulunuyor. 35 metrekarelik tablonun orijinal adının ‘Gatah Çölü’nde Prens Halim’in Ceylan Avı: Tazı Payı’ olduğu belirtildi. 1865 tarihli tablo, 2019 yılında Said Halim Paşa Yalısı’ndan başarılı bir operasyonla Resim Müzesi’ne nakledildi. Osmanlı – Mısır ilişkilere dair ipuçları barındıran eser, Türkiye’nin en büyük oryantalist tablosu olma özelliğini taşıyor.

    “3 yıl içerisinde Milli Saraylar Resim Müzesi 1 milyon civarında ziyaretçiye ev sahipliği yaptı”

    Milli Saraylar Resim Müzesi’nin bugünlerde 3’üncü yaşını kutladığını belirten Milli Saraylar Başkanı Dr. Yasin Yıldız, “Aslında Milli Saraylar Resim Müzesi’ni oluşturan temel fikir, malumunuz Milli Sarayların emanetçisi olduğu Osmanlı saraylarında özellikle 19. yüzyılda oluşmuş olan Osmanlı Saray resim koleksiyonunu bir tema etrafında ziyaretçilerle buluşturmak. Bu düşünceyle şu an içinde bulunmuş olduğumuz Dolmabahçe Sarayı’nın Veliahd Dairesi, 2010’lu yıllardan itibaren çok büyük bir restorasyon süreci geçirdi. Daha önceki yıllarda çok uzun süre kapalı kalmış bir bölümdü. Müstakil yaklaşık 60 odalı bir saraydan bahsediyoruz. Bu restorasyon çalışmalarının ardından 2014 yılında burada bir sergi açıldı. Yaklaşık binanın 8 odasında bu resimlerden küçük bir koleksiyonu tanıtım amaçlı gösterdik. Ardından restorasyon çalışmaları tabii ki devam etti. 2021 yılının Ocak ayı içinde Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından bu resim müzesi dünyadaki benzerleri gibi sanatseverlerle buluşmuş oldu. Girişte ifade ettiğimiz üzere müzemiz şu an 3’üncü yaşını kutluyor. Ve bu 3 yıl içerisinde Milli Saraylar Resim Müzesi 1 milyon civarında ziyaretçiye ev sahipliği yaptı. Bu tarz tematik bir müze için son derece sevindirici bir gelişme. Bu ziyaretçilerin yaklaşık 500 bini de 2022 yılı içinde gerçekleşti. Çünkü 2021 yılı ülkemizde hala pandeminin etkilerinin hissedildiği bir yıldı” ifadelerini kullandı.

    “Müzemizde de 3. Selim’in, 2. Mahmud’un ardından Tanzimat Dönemi padişahlarının çok sayıda tablosunu görüyoruz”

    Müzede yaklaşık 600 tane Osmanlı Saray koleksiyonlarından seçilme eser bulunduğunu aktaran Yıldız, “Buraya gelen ziyaretçilerimiz, bu tabloların bir kısmına son derece aşina. Çeşitli kitaplarda, yayınlarda, okul müfredatında yer alan son derece önemli tablolara ev sahipliği yapıyoruz. Bu noktada özellikle 16’ıncı yüzyılda padişahların tablolarını yapan ressamların yaptıkları padişah tabloları var ki bizde şu an o salonun içindeyiz. Özellikle 19’uncu yüzyılla birlikte Tanzimat Dönemi’nin ardından hatta Tanzimat Dönemi’nin öncesinde 3. Selim ve 2. Mahmud ile birlikte başlayan Osmanlı padişahlarının resme özellikle tablolara ilgisinin arttığını görüyoruz. Bu noktada Sultan Abdülmecid’in ressamlara bizzat poz vererek kendi tablolarını yaptırdığını biliyoruz. Bu müzemizde de 3. Selim’in, 2. Mahmud’un ardından Tanzimat Dönemi padişahlarının çok sayıda tablosunu görüyoruz. Tabii Sultan Abdülaziz ile birlikte Osmanlı resmi yeni bir safhaya geçiyor. Özellikle Şeker Ahmed Paşa başta olmak üzere bu noktada ciddi anlamda o dönemde Osmanlı bürokrasisini resim alanında yetiştirmeleri söz konusudur. Yine onların gayretleriyle özellikle Avrupa’dan Goupil Galerisi’nden getirilen tablolarla 19’uncu yüzyıl Osmanlı Sarayı’nın resim koleksiyonu oluşmaya başlıyor. Bunun ilerleyen evrelerinde bilhassa yaver ressamlar, asker ressamlar kuşakları gibi Osmanlı’nın bilhassa harp okullarında yetişen subaylarında resme ilgi göstermesi ve sarayında bunu teşvik etmesiyle ciddi anlamda koleksiyonumuz gelişiyor. Milli Saraylar envanterinde toplam 3 bin civarında tablo bulunuyor. Bu tabloların söylediğim gibi 600 tane en seçkin örnekleri burada. Diğerleri de saray tefrişleri içerisinde Dolmabahçe, Beylerbeyi, Yıldız ve diğer saraylarımızda sergilenmektedir. Burada sergileme yaptığımız 34 oda ve salon var. Bununla beraber koridorlarla birlikte yaklaşık 42 mekanda sergileme yapıyoruz. Yaklaşık 600 eser Milli Saraylar Resim Müzesi’nde ziyaretçileriyle buluşuyor” dedi.

  • Türkiye’nin ilk anime müzesi açıldı

    Türkiye’nin ilk anime müzesi açıldı

    Çocukluk yıllarında çizgi flim merakı ile başlayan serüveni Ahsen Özakkaş’ının Türkiye’de ilk olan “Bir Otakunun Müzesi’ni” açmasını sağladı. Otakunun anlamı hayatına animeler dışında bir şey almayan olarak tanımlanıyor. Özakkaş normalde psikoterapist olarak çalıştığını ve animeyi çok sevip hayatına devam edebildiğini anlatmak için bu terimi kullandığını belirtti. 16 yıl boyunca tek tek biriktirdiği figürlerin bazılarının dünyada sayılı sınırda üretildiği öğrenildi. Böyle olunca koleksiyonun değerinin bir kat daha arttığı ifade edildi. bin 257 adet figürden bazılarını ise 2 yılda tamamlayabildi. Özellikle ağır ve gerçek boyutta olan Lufi anime karakterinin figürünü 4 ayda bir parça parça istedi. Sadece çocukların değil aynı zamanda yetişkinlere de hitap eden anime müzesi haftanın 6 günü 12 ila 7 arasında ziyaretçilere edilebiliyor.

    “Yaklaşık 16 yılda bu koleksiyonu tamamladım”

    Aynı zamanda hem kurduğu müzede çalışan hem de Psikoterapislik yapan Ahsen Özakkaş , “Otaku kelime anlamı olarak bakarsak, aslında anime bağımlıları için kullanıyor. Japonya’da ise şu an biraz hakaret olarak kullanılıyor. Anime dışında hayatına başka bir şey almayan kişi olarak tanımlanıyor. Aslında bu ifadeyi özellikle seçtim çünkü bir insan hem anime sevip hem de hayatında başka bir şey ile ilgilenebilir. Ben koleksiyonuma başlarken müze yapacağım diye başlamadım. Daha sonra Çin’de bunlara ait müzeler olduğunu gördüm. Sonra bir gün böyle bir müze oluşturabilir miyim? Diye düşündüm. Nadir parçaları elde ettikçe artık onlar sizin hazineniz oluyor. Artık koleksiyonum odama sığmamaya başlayınca artık müze yapmanın zamanı geldi dedim. Şu anda bin 257 adet figürüm var. Tabi her ay yeni figürler geldiği için sayı artıyor. Yaklaşık 16 yılda bu koleksiyonu tamamladım. Koleksiyonumun değeri şu an satsam 200 bin dolar civarındadır” dedi.

    “Terapide koleksiyonculuğu çok tavsiye ettiğim söylenemez”

    Toplaması en zor olan eseri 2 yılda Türkiye’ye parça parça kargo olarak aldığını dile getiren Özakkaş, “Lufi isimli anime karakterinin 178 santim boyundaki olan figürü toplaması en zor olan eser oldu. 2 yılda parça parça şeklinde alabildim. Figürü 5 koli şeklinde gönderiyorlar. Haftanın 6 günü müzeyi açık tutmaya çalışıyorum. Başka bir mesleğim de var devam ettiğim. Müze 12 ile 7 arasında ziyaretçilere açık.

    Terapide koleksiyonculuğu çok tavsiye ettiğim söylenemez. Çünkü çocukların aileleri genelde çok ön yargılı oluyorlar. Ben burada bir şeye verdiğiniz emeği desteklemek olur amacım. Sadece para verip bir şey biriktirmek değil. Verdiğiniz çaba sonucu bir şeyler elde ettiğinizde aldığınız mutluluğu terapist olarak desteklerim. Bir terapist olarak böyle bir koleksiyonumun olması biraz tuhaflarına gidiyor” dedi.

  • Öğrenciler tarihini müzede öğrendi

    Öğrenciler tarihini müzede öğrendi

    Öğrenciler arasında kültür, sanat, estetik ve tarih bilincini geliştirmek, milli mücadele ruhunu yaşatmak ve bu ruhu gelecek kuşaklara aktarmak, kültürel mirasın korunmasına katkıda bulunmak amacıyla Samsun İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Samsun Büyükşehir Belediyesi ile Samsun İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü iş birliğinde yürütülen ‘Müzede Bir Gün Projesi’ başladığı 2017 yılından itibaren bugüne kadar 29 bin 904 öğrenciye ulaştı.

    Görevli rehberler eşliğinde yapılan müze ziyaretlerinde ayrıca atölye çalışmaları yapılarak farklı ve zengin içerikli etkinliklerle öğrencilerin öğrendiklerini pekiştirmeleri sağlanıyor. Proje kapsamında Kıbrıs Gazisi Mehmet Yüksel, müzelerde öğrenciler ile buluşuyor ve Milli Mücadele ve vatan sevgisi konularında söyleşi gerçekleştiriyor.

    Panorama Müzesinde bugün yapılan etkinliğe katılan İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Murat Ağar, öğrencilerle bir araya geldi. Projeye katılan öğrencilerle sohbet ederek etkinliklerine eşlik etti. Kıbrıs Gazisi Mehmet Yüksel’e ve projede emeği geçenlere teşekkür etti.

    Müzede Bir Gün projesi kapsamında 2023-2024 eğitim-öğretim yılında toplam 5 bin öğrencinin daha müze ziyareti gerçekleştirmesi hedefleniyor.

  • İş yerini müzeye çevirdi

    İş yerini müzeye çevirdi

    İş yerinde sergilenen objeler arasında Osmanlı dönemine ait anahtarlar, antika masalar, bakır mutfak eşyaları, antika telefonlar, eski saatler, Osmanlı mührünü taşıyan teraziler, antika tabanca ve tüfekler bulunuyor. Antika koleksiyonunda ayrıca bastonlar, bıçak ve kamalar, Fatih Sultan Mehmet’in ve Kanuni Sultan Süleyman’ın kullandığı kılıcın bire bir kopyası da yer alıyor. Sergilenen ürünler arasında ayrıca geçmiş tarihlere ait, araç satış senetleri, satış sözleşmeleri, noter vekaletnameleri, iş yeri açma ruhsatları gibi belgelerde yer alıyor.

    Yaklaşık 40 yıl önce antikaya merak sardığını söyleyen Adnan İşbilir, “Buradaki tarih bir hastalık gibi. Geçmişimizden gelen ve özellikle Osmanlı tarihine adapte olarak bulmaya çalıştığımız objeleri sergiliyoruz. Geçmişte kullanılan kılıçlar var, kapı kilitleri var. Buradaki objelerin hepsi atalarımızı ve tarihimizi yansıttığı için hepsinin değişik bir ruhu var. Günlük burayı gezdikçe ruhuma bir enerji veriyor. Bakımlarını kendim yapmaya çalışıyorum. Elektronik aletleri de farklı ustalardan destek alarak bakımını yapıyoruz. Buradaki tüm objeler kullanılır durumda. Allah nasip ederse çocuklara ve neslimize müze gibi bırakmaya çalışıyorum. En büyük temennim Ülkemizde bu tür eserlerin sergilendiği bir Osmanlı müzesinin açılması” ifadelerini kullandı.

    Her gün iş yerine geldiğinde ürünleri tek tek inceleyen İşbilir, günlük ürünlerin de tozunu almayı ihmal etmiyor.

  • Minikler topladıkları eşyalarla müze kurdu

    Minikler topladıkları eşyalarla müze kurdu

    Darende ilçesinde Cumhuriyet İlkokulu 4. sınıf öğrencileri evlerinde topladıkları 250 parça eski eşya ile müze oluşturdu.

    4. sınıf öğrencileri ve öğretmenlerinin koordinatörlüğü ile aile büyüklerinde alınan aralarında köstekli saat, yöresel elbiseler, bakır kaplar, lamba, eski paralar, kartpostallardan oluşturulan müzeyi gezen İlçe Milli Eğitim Müdürü Fevzi İnce, “Müze oluşturma fikriyle çocuklarımızın ufkunun gelişmesini sağlayan öğretmenlerimizi tebrik ediyorum. Çok güzel bir çalışma olmuş. Eserler çok güzel. Her okulda böyle bir çalışma olsa öğrencilerimiz için çok faydalı olur” diye konuştu.

  • İş yerini müzeye dönüştürdü

    İş yerini müzeye dönüştürdü

    Özel sektörde canlı et ve balık sektöründe hizmet veren 48 yaşındaki Ali Çalışkan’ın 15 yıl önce başlayan eski eşya merakı zamanla gelişti. Aldığı bir radyo ile antika merakı artan Çalışkan, zaman içinde bürosundaki eşya sayısını 300 üzerine çıkardı.

    Çalışkan eski eşyaların ilgisini çektiğini daha sonra bir tutku haline dönüştüğünü anlattı. Antikalarının arasında lamba ve çömlek, gramofon, dikiş makinesi, gaz lambaları, video oynatıcı, kamera, eski madeni paralar, daktilo ve 100 yıllık radyolar da bulunan Çalışkan’ın işyerinde bin parça eski eşya yer alıyor. Müşterilerin de ilgisini çeken koleksiyonda en çok radyolar ilgi görüyor.

    “Vitrindeki eşyalar tarih kokuyor”

    Çalışkan, ilk olarak fotoğraf makinesi topladığını daha sonra koleksiyonunun her geçen gün büyüdüğünü ifade etti.

    Koleksiyonunda 110 yıllık bir daktilonun yer aldığını aktaran Çalışkan, “Tarihi seviyorum, 100 yıllık gramafonum var. Acaba bu gramafonu kimler kullandı, kimler dinledi, Türkiye’ye nasıl geldi diyorsunuz. 110 yıllık daktilom var, Ama benim için hepsi çok değerli. Onlar benim vazgeçilmezlerim. Hepsini özenle saklıyorum. Amacım gelecek nesillere bir Müze kurulduğunda bu eşyaları oraya bırakmak” diye konuştu.

    “Radyo koleksiyoncuları onun peşinde”

    Osmanlı İmparatorluğunda kullanılan tüfekler için ateşleme fünyesini de bürosunda özenle koruyan Ali Çalışkan, “Alaplı’da çok önemli bir müze yapma hayalim var. Buraya daha çok insan ziyarete gelir. tüm antikalarımı buraya vereceğim” dedi.