Etiket: Naci Görür

  • Naci Görür’den, deprem açıklaması

    Naci Görür’den, deprem açıklaması

    AFAD, saat 13.15 sıralarında Suriye’nin Hama bölgesinde 5.2 büyüklüğünde deprem meydana geldiğini duyurdu. Yerin 7.16 kilometre derinliğinde yaşanan deprem Hatay’da da hissedildi. Vatandaşlar deprem sonrası soluğu sokakta almıştı. Hatay Valiliği depremle ilgili herhangi bir olumsuz durumun kendilerine intikal etmediğini belirterek tedbir ve keşif amaçlı Yayladağı ve Altınözü ilçelerine AFAD Arama Kurtarma ekibi yönlendirildiğini duyurdu. Deprem uzmanı Prof. Dr. Naci Görür’de depremle ilgili sosyal medya üzerinden açıklama yaptı.

    Deprem uzmanı Naci Görür, Hatay’da afet oluşturacak bir deprem beklenmediğini belirterek, “Suriye’de Hama yöresinde peş peşe depremler oluyor. Depremler Hatay’a yakın, hissediyoruz. Ama aynı fayın devamı Hatay’da kırıldı, bizde afet oluşturacak deprem yapamaz, sevgiyle” ifadelerini kullandı.

  • Naci Görür’den deprem açıklaması

    Naci Görür’den deprem açıklaması

    AFAD’ın paylaştığı bilgilere göre Suriye’nin Hama bölgesinde saat 23.56 sıralarında 5,2 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Yerin 19 kilometre derinliğinde olan deprem Türkiye’nin en güneyindeki Hatay’da ve Gaziantep’te hissedildi. Deprem uzmanı Prof. Dr. Naci Görür, sosyal medya üzerinden yaşanan depremle ilgili paylaşımda bulundu.

    Deprem uzmanı Naci Görür söz konusu paylaşımında, “Suriye’de peş peşe deprem. İlki öncü diğer 5,5’lik ana deprem. Depremler Hatay’daki Ölü Deniz Fayı’nın devamı üzerinde ve Hama yakınlarında. Suriye’deki Ölü Deniz Fayı’nın Türkiye’deki devamı Arap Levhası üzerindeki faylar hariç kırıldı. Biz jeologlar buralarda deprem olabileceğini bekliyorduk. Ölü Deniz Fayı üzerinde Hatay civarında afete varabilecek bir hareket beklemiyoruz, endişe etmeyin, sevgiyle” dedi.

  • 3 büyük fay Antalya’yı tehdit ediyor

    Bilim Akademisi Üyesi, Jeolog ve Deprem Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD) 2024 yılı faaliyet dönemi 8. Olağan Toplantısı’nın konuğu oldu. Toplantının başkanlığını yapan ANSİAD Geçen Dönem Başkanı Akın Akıncı, yapmış olduğu konuşmasında depremin önemine dikkat çekti. Akıncı, Prof. Dr. Naci Görür’ün özellikle Kahramanmaraş Depremi’nden sonra bir misyoner gibi Türkiye’nin her yerine giderek deprem konusundaki bilgilerini paylaştığını söyledi ve ANSİAD toplantısına davet edildiği için teşekkür etti.

    “Bu ülkeyi depreme hazırlamak zorundayız”

    Türkiye coğrafi olarak Alp-Himalaya deprem kuşağında olduğunun altını çizen Prof. Dr. Naci Görür, “Uyumamanız lazım çünkü bu işin şakası yok. Dünyanın hiçbir yerinde Türkiye’deki kadar deprem planı yoktur. Her kentin yüzlerce planı var. Özellikle AFAD’da binlerce rapor var ve hepsi raflardadır. Üzeri açılıp bakılmamıştır. Sakın bizim burada fay yok demeyin. Canlı fay olmayınca yan gelip yatacak mıyız? Çağdaş düşünmek lazım. Bu ülkeyi depreme hazırlamak zorundayız. Herhangi bir yerde bir gece kalktığımızda insanlarımız ölmüşse bu hepimizin sorumluluğudur. Hepimiz vatandaş olarak ülkemize sahip çıkmak zorundayız” şeklinde konuştu.

    “Türkiye Cumhuriyeti var olacaksa deprem problemini çözmemiz gerekir” diyen Görür, deprem problemini çözmenin mümkün olduğunu söyledi. Görür, “Bugüne kadar çözülmemesinin nedeni bu konuda siyasi iradenin olmayışı ve halkın kendi topraklarına, insanına sahip çıkmayışındandır. Her gün televizyonlarda domates ve biberin fiyatını, emeklinin maaşını konuşan halk bir gün dahi çoluğum çocuğum ölmesin diye depremi asla konuşmuyor. Bu işi böyle çözemeyiz” ifadelerini kullandı.

    “Antalya’yı depremde etkileyecek üç tane deprem zonu var”

    Antalya’nın istenilmesi takdirde depreme dirençli hale getirebileceğine dikkat çeken Görür, “Antalya ebediyen var olacaksa ve Antalyalılar burada yaşayacaksa buradaki faylar ister fazla ister seyrek olsun Antalya depreme dirençli yapılmak zorundadır. Antalya’yı depremde etkileyecek üç tane deprem zonu var. Kim yok diyorsa bu işi bilmiyordur. Bunların zamanı gelirse tehlikelidir. Birincisi Fethiye-Burdur fay zonu burada olabilecek bir deprem 100 kilometre çapındaki bir alana afet boyutunda zarar verebilir. İkincisi Beyşehir, üçüncüsü de Antalya’nın güneyinde yer alan Helen-Kıbrıs fay zonudur. Bu bahsettiğim üç zonda şu anda stres birikiyor. Ayrıca, ülkenin kimi yerlerinde olan faylar diğer yerlerdeki faylara stres biriktirebilir. Oranın vaktinden önce harekete geçip deprem üretmesine sebep olabilir. 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen depremlerin Helen-Kıbrıs zonunda stres artımına neden olma ihtimali büyüktür. Biz 6 Şubat depremleri olduğu zaman Kıbrıs’a dikkat diye uyarı verdik. Halen o uyarı geçerlidir. Bu stres bir raddeye kadar birikir ve fay orada kırılarak deprem üretir. Fayda yeterince stres biriktiği zaman doğa matematik gibi çalışır, pat diye deprem vurur” dedi.
    Görür, sözlerine şu şekilde devam etti:

    “Deprem dirençli kent, bir kente deprem geldiği zaman o depremi minimum hasarlı atlatan kent demektir. Kaliforniya, Japonya, Tayvan, Endonezya, Şili, Arjantin, Hindistan, Çin, İtalya gibi ülkelerde bizlerden büyük depremler oluyor. Buralarda 3-5 kişi tesadüfen ölüyor. Günlük yaşam da değişmiyor. Bizde ise deprem hayatımızı karartıyor. Bütün ülkeye kabus gibi çöküyor. Örneğin 6 Şubat depremi. Bir senedir insanlar sürünüyor. Bir kenti tanımlayan altı bileşen vardır. Bunlar sırasıyla yönetim, halk, altyapı yapı stoku, ekosistem – çevre, ekonomidir. Bir kenti tanımlayan parametreler bunlardır. Eğer biz bu parametreleri deprem dayanıklı dirençli yaparsak o kent otomatik olarak depreme dirençli olur.”

    “ANSİAD 8. Olağan Toplantısı” ANSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Özbek’in, toplantının başkanlığını yapan ANSİAD Geçen Dönem Başkanı Akın Akıncı ile birlikte konuğumuz Bilim Akademisi Üyesi & Jeolog & Deprem Bilimci Prof. Dr. Naci Görür’e günün anısına “Triskeles” hediye etmesinin ardından sona erdi.

  • Naci Görür: 7 büyüklüğünde bir deprem İzmir’i felç eder

    Naci Görür: 7 büyüklüğünde bir deprem İzmir’i felç eder

    Bilim Akademisi Üyesi, Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, İzmir’de İzmir Büyükşehir Belediyesinin düzenlediği ’Deprem ve Dirençli Kentler’ konulu konferansa katıldı. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde düzenlenen konferansta Prof. Dr. Naci Görür, deprem konusunda yeni dönem belediye başkanlarına da önerilerde bulundu. Programın açılış konuşmasını yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, 30 Ekim 2020’de İzmir’de yaşanan depremin, derin izler bıraktığını ve hayatını kaybeden 117 canın acısının ilk günkü gibi taze olduğunun altını çizdi. Soyer, 94 bin 773 yapının envanterini çıkardıklarını da belirterek şu sözlere yer verdi:

    “Sadece İzmir değil Türkiye’nin tüm kentlerinin en temel meselesi depreme dirençli kentler oluşturmak. Yaşadığımız felaketler yuvamız olan şehrin afetlere karşı dirençli olmasının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Çünkü depremde ölmek asla kader değildir. İzmir’de 30 Ekim depreminin hemen ardından, bir daha kimsenin yüreğine sevdiğinin acısı düşmesin ve hiç kimsenin ocağı sönmesin diye tıpkı bugün olduğu gibi yaşadığımız şehri depreme dirençli hale getirmek için el ele verdik. Bu kapsamda 14 üniversite, 25 kamu kurumu, 38 sivil toplum kuruluşu, meslek odası ve 29 belediyeden oluşan katılımcılarımızla aldığımız kararlar neticesinde Deprem Eylem Planımızı şekillendirdik. Mikro bölgeleme yöntemiyle Bayraklı, Bornova ve Konak ilçelerinde zemin çalışmalarına başladık. Kentimizdeki yapıların güvenliğini sağlayacak bu projemizi de 2024 içinde tamamlıyoruz. İzmir’le birlikte, Aydın ve Manisa’nın bir bölümünü de içine alan büyük bir alanın deprem riskini modelliyoruz.”

    “Çalışmalar bittikten sonra İzmir dirençli bir kent haline gelecek”

    Şu anda İzmir’de çok değerli bir çalışma yapıldığını söyleyen Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, “Bu çalışma dirençli İzmir için önceden yapılması gereken bir altyapı. Ona öyle bakmak lazım. Bu çalışma bittikten sonra eş zamanlı yürütülen çalışmalarla birlikte umarım ki İzmir dirençli bir kent haline gelecek. Depremler bu coğrafyada yaklaşık 13,6 milyon sene önce mekanizmaları kurularak başladı. 13,6 milyon seneden beri bu topraklarda depremler olagelmekte. Milyonlarca sene de devam edecektir. Topraklarımızın yüzde 90’ına yakını canlı faylarla kesilmiş vaziyette. Bu fayların her birinin kendine özgü karakterleri var. Her biri ne kadar büyüklükte deprem üretir, nasıl üretir, ne zaman üretir, o bölgede depremin şiddeti ne olur, bu fayların özelliklerine bağlı. Yer yuvanın altındaki dinamikler; Yeryüzünde Türkler mi yaşıyor, Avrupalılar mı yaşıyor bilmez. Faylar deprem ürettiği zaman kendi güçleri ile ve o bölgenin karakteristikleriyle etki eder. Üstündeki yapılar eğer kendi özellikleriyle uyumlu ise onu belirli ölçüde tolere eder, yıkılmaz. Fakat zıtlaşmış şeyler yapıldıysa gözüne bakmadan yıkar. O bölgede yerleşmiş insanları öldürür. Depremlerin hiçbir seçeneği bu konuda yok” şeklinde konuştu.”

    “Kendi yaptığımız hataların altında eziliyoruz”

    “Biz yeryüzünde yaşayan insanlar olarak bu bölgeyi yaşam yeri ilan ettiysek İzmir’de yapacağımız her yapıyı, yolu, tüneli, barajı, bütün mühendislik yapıları yer altının dinamikleri ve karakteristikleriyle barışık yapmak zorundayız” diyen Görür, “Yapmazsak o yıkılır ve biz de sonuçlarını görürüz. İnşaat mühendislerimiz, mimarlarımız, kent yöneticilerimiz, her şeyden önce kendi usullerine göre yerin dinamiklerini ve özelliklerini bilerek, onlarla barışık ve uyum içerisinde yapmak zorundadırlar. Bugüne kadar Türkiye’de yapıların inşası bunun dışında olmuştur. Rant kaygısı, gecekondu veya daha fazla bir şeyler yapmak için siyasi nedenlerle biz kentlerimizi büyütmüşüz. Öyle büyütmüşüz ki bu dediğimiz yer altı özelliklerine uygun değil. Bugün kendi yaptığımız hataların altında eziliyoruz. Bunu da düzeltmeye korkuyoruz. O kadar çok hata yapılmış ki nasıl düzeltiriz diye ürküyoruz. Fakat bir yerden başlamak zorundayız. Umarım bundan sonraki siyasi anlayış ve yönetim bunu devam ettirir. İzmir deprem dirençli kente dönüşür” açıklamalarında bulundu.

    Prof. Dr. Görür, “Deprem dirençli kent, depremi minimum hasarla atlatan kent demektir. Elbette deprem, kentlerde hasar oluşturur ama bu hasarların afet boyutuna çıkması bizim yaptığımız yanlışlıklardır” diye söyledi. Bunun da utanılacak bir durum olduğu belirten Görür, sözlerine şunları da ekledi:

    “Biz her büyük depremde 10 binler 50 binler veremeyiz. Bunu dünya da kabul etmez. Aydın bilimle yönetilen ülkelerde depremlerde bu kadar hasar veren ülkelere bakış son derece çarpıktır. Bugün dirençli kentler yapmaya başlayan ülkeler bizim gibi 50 binleri toprağa verdiği zaman o tür ülkelere bakışı hiç de hiç değildir. Bir ülke şu büyüklükte bir depremde bu kadar insanı bir gecede toprağa gömüyorsa o ülke kokuşmuş bir ülkedir. Gerçekten bir günde siz 50 binlerden fazla insanı toprağa gömüyorsanız şapkanızı önünüze koyup düşüneceksiniz. Biz ne yaptık ya da neyi yapmadık ki bu kadar insanı toprağa verdik.”

    Konuşmasında 6 Şubat’ta yaşanan ve 11 ili etkileyen depreme de değinerek, “Bu deprem geliyorum diyen bir depremdi. Malatya, Maraş, Hatay depreminin gelişi yıllar önce söylendi” diyen Görür, şu ifadeleri aktardı:

    “Biz Marmara depremini konuşurken bize şunu diyorlardı; ‘Ülkenin başka neresinde deprem bekliyorsunuz?’ Biz de parmağımızı yumup ‘Kahramanmaraş’ dedik 1999 yılında. ‘Elazığ depreminden sonra Kahramanmaraş’a dikkat edin’ uyarılarında bulundum. Halk da umursamıyordu. Sanki hiçbir şey olmaz gibi bakıyorlardı. Ne halk ne hükümet ne merkezi yönetim ne yerel yönetim. Hepimiz suçluyuz bu ülkenin sahibi ve insanları olarak. Bunu kader deyip geçiştiremezsiniz.”

    “Halk siyasileri zorlayacak”

    Jeoloji Mühendisleri Odasının yazdığı rapordan da bahseden Naci Görür, “Kahramanmaraş’a deprem geliyor diye rapor hazırlandı. Bu rapor Cumhurbaşkanı’na, Meclis Başkanı’na, o bölgenin Milletvekiline, Vali’ye gönderildi. Ne oldu? Hiçbirimiz bu depremle yüzleşmedik. 50 binden fazla insanımız ölüyor biz hiçbir şey yokmuş gibi davranıyoruz. Normal insanlar bir araya gelir konuşur. Bu ülke deprem ülkesi. ‘Biz neyi yanlış yaptık neyi yapmadık?’ diye oturup konuşalım. Ondan sonra bundan yararlanalım değil mi? Fakat böyle bir hazırlık yok. Bu olaylar üstüne birçoğu deprem dirençli kenti ortaya attı. Bir şey yapabiliriz, kentlerimizi deprem dirençli yapabiliriz. Çağdaş dünyada bilimin ışığı altında yürüyen ülkelerde bu yapılmış. Deprem dirençli yerler bugünkü bilim ve teknolojiyle yapılır. Bizim de bunu yapabilecek her şeyimiz var. Olmayan ise siyasi irade ve halkın gözetim ile denetim görevi. Eğer halk, siyaseti zorlamazsa siyasetçi bu işe girmez. Bu asrın sonuna eğer bu ülkeyi ekonomik ve siyasi olarak bağımsız olmasını istiyorsak deprem işini halletmemiz lazım. Aksi halde tarihin çöplüğüne atılmamız lazım” ifadelerini aktardı.

    “Topografyayı iyi değerlendirmek lazım”

    Çeşme, Güzelbahçe, Gümüldür, Manisa üzerinden geçen faydan bahseden Prof. Dr. Görür, “Depremi asla zamanla ölçmeyin. Zamanı depreme karıştırırsanız en büyük hatayı yaparsın. Deprem ne zaman olursa olsun önemli değil, ancak ne zaman olursa hazır olmazsak insanımız ölecek demektir. İzmir deprem kenti. Milattan sonra 175, 688, 1039, 1688, 1739, 1864 yıllarında İzmir’de 7’nin üstünde depremler var. İzmir’in depremleri yanlış söyleniyor. İzmir’de çok deprem kaynağı var. Manisa’da deprem olsa İzmir depremi deniliyor. Akdeniz’deki depreme İzmir depremi deniyor. Herkes İzmir’e yakıştırıyor. İzmir depremlerden oluşmuş. Aletsel dönemde 1928, 1939-1949-1953-1966-1974-1977-1979-1992-1994-2003-2017-2020 de 6-7 şiddetinde depremler olmuş. İnanmamazlık etmenin bir anlamı yok. İzmir’de sadece deniz içinde değil her yerde faylar var. Bunların her biri 7 ve üzerinde deprem üretebilir. Bunlar 7 ve üzerinde deprem üretirler ise bugün İzmir’i felç eder. 120-130 insan vefatı ile kurtulamaz bu kent. Bu deprem tehditleri olan faylar Çeşme Fayı, Güzelbahçe Fayı, Seferihisar, Tuzla Fayı, Grabel Fayı, Manisa Fayı. Bu fayların hepsi gerçek, tespit edilmiş, canlı ve her birinin büyük deprem üretme kapasitesi var. Bu faylar İzmir’i vuracak olan faylar. Ne zaman nasıl ne büyüklükte bilmiyoruz. İzmir’i tehdit eden faylar kuzu gibi oturuyor” diye konuştu.

    “İzmir fayı harekete geçerse Körfez’de hiçbir bina kalmaz”

    İzmir’de yeni seçilecek belediye başkanlarına deprem konusunda önerilerde bulunan Prof. Dr. Görür, şöyle devam etti:

    “İzmir’de ‘Vs30’ bazı yerlerde fazla bazı yerlerde düşüktür. Bunun düşük olduğu yerlerde deprem ihtimali yüksektir. Ciddi bir şekilde İzmir’in Vs30 tablosu olması lazım. İzmir körfezinin ve Bornova’nın olduğu yerlerde alüvyon zeminlerde sıvılaşma da çok oluyor. Bizim akıllı insanlarımız İzmir Körfezini en güzel yerlerinde ranta kapılıp en yüksek binaları dikmişler. Sisam’da deprem oldu gördünüz. Allah korusun İzmir fayı devreye girse körfez boyu hiçbir bina kalmaz. Sıvılaşma çok önemli. Sıvılaşmanın olduğu yerlere de özellikle bina yapılmaması lazım. Çünkü deprem geldiği zaman yer altı suyuna basıncı vuruyor. Belediye başkanı nerede sıvılaşmanın olduğu yer varsa oraya inşaat yapmayacak. İzmir’de tsunami de olabilir. Özellikle deniz içerisinde fay hareketleriyle, denizde suyun içinde olduğu zeminin hacminde herhangi bir değişiklik olursa o zaman tsunami meydana geliyor. Belli yükseklikte oluyor. Bizim ülkemizde de bu tsunamiyi gördük. Bununla ilgili çalışma da İzmir’de yapılıyor. Umuyorum ki bundan sonraki belediye başkanları da çalışmaları kesintiye uğratmadan yapar.”

    7 büyüklüğünde bir depremin 1 milyon 800 bin ton dinamitin aynı anda patlamasına denk enerji açığa çıkartabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Görür, “Depremin şiddeti 12’ye kadar çıkıyor ama o dünyanın sonu olur. Genellikle en fazla 9 büyüklüğünde oluyor. Bizim İzmir’de beklediğimiz 7 şiddetinde olur. Depremin şiddeti büyüklüğü ile eşdeğer değildir. 7 büyüklüğünde bir deprem 1 milyon 800 bin ton dinamitin aynı anda patlamasına denk enerji açığa çıkartır” şeklinde konuştu.

    “İmar barışları bizim bir gecede binlerce insanı toprağa gömmemize sebep oldu”

    İzmir’in nasıl dirençli bir kent haline getirileceği konusuna değinen Görür, şu sözleri aktardı:

    “Birincisi yönetim sistemini değiştireceksin. Bu Meclisin yapacağı bir durum. Kent yönetimini değiştireceksin ve yönetimdeki yapılandırmayı değiştireceksin. İkincisi İzmirlileri eğiteceksin. Halk bilgili olmadığı taktirde başkan ne yaparsa yapsın İzmir’i dirençli yapamazsın. İmar barışları bizim bir gecede binlerce insanı toprağa gömmemize sebep oldu. Halkın deprem kültürü kazanması lazım. Üçüncüsü ise altyapılar. Köprü, viyadük, atık su şebekesi gibi. Bu altyapıyı da hükumet, başkan, belediyeler isterse bunu yapar.”

  • Prof. Dr. Görür’den Çorum depremi ile ilgili açıklama

    Prof. Dr. Görür’den Çorum depremi ile ilgili açıklama

    AFAD tarafından açıklanan verilere göre, saat 00.34’te merkez üssü Mecitözü olan deprem, 16.80 kilometre derinlikte meydana geldi. Sarsıntı, merkez ve ilçelerde de hissedildi.
    Depremle ilgili sosyal medya hesabından açıklama yapan Prof. Dr. Naci Görür, “Bu sığ deprem KAF’a (Kuzey Anadolu Fayı) bağlı, Taşova-Çorum fay zonu içerisinde. KAF bu yörelerde enerjisini yitirdiği için yan kollarla etkili olmaya çalışıyor” ifadelerini kullandı.

  • Deprem Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, kafaları karıştırdı

    Deprem Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, kafaları karıştırdı

    Gemlik Belediyesi öncülüğünde İstanbul Planlama Ajansı ve TMMOB katkılarıyla Marmara Depremine Gemlik’ten Bakış ve Afet Zararlarını Azaltma Çalıştayı’na katılan Jeolog Prof. Dr. Naci Görür’ün 6 ay aralıkla Gemlik için söyledikleri kafaları karıştırdı. Temmuz ayı ortasında yapılan çalıştayda Görür, şu ifadeleri kullandı: “Şimdi size sevindirici bir haber vereyim. Yapılan çalışmalar 1999 depreminden sonra özellikle, 2003 yıllarında Almanlar, Amerikalılar ve bizim Türkiye’den arkadaşlarımızın yaptığı çalışmada, Değirmendere Fayı veya Kuzey Anadolu Fayının o kesimi kırılıp 1999 depremlerini ürettikten sonra bu Geyve Fayı üzerinde büyük ölçüde İznik’e gelinceye kadar bu ana fayın stresini azalttı”.

    “Bir KHK ile birlikte Gemlik taşınıyor haberleri çıkmıştı. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz? Gemlik taşınabilir mi? Bir kent bir KHK ile taşınabilir mi?” sorusunu da aynı çalıştayda cevaplandıran Görür, “Gemlik’i taşıyalım ama Gemlik gibi çok yer var. Türkiye’de doğrudan doğruya aktif fayların üzerinde gelişmiş dibinden aktif canlı kıpır kıpır fayların geçtiği minimum 25 tane il var. Neyi nereye taşıyacağız? Dolayısıyla Gemlik’i taşıyalım, İstanbul’u nereye taşıyacağız? Marmara Bölgesi’ni nereye taşıyacağız? Tekirdağ, Denizli’yi nereye taşıyacağız? Bu iş garip bir şey. Bu birazda cehalet. Bunları dile getirenler cehalet” ifadelerini kullandı.

    Candaş Tolga’nın ‘Az önce konuştum’ televizyon programına 2 hafta önce konuk olan Prof. Dr. Naci Görür, burada Gemlik ile ilgili yaptığı açıklamada ise “Hükümetimiz, bunu öngörmüş. Galiba bir yasada çıkartmışlar. Gemlik’i taşımaya karar vermişler. Sonra siyasi bir takım şeyler çalışmış, o işten vazgeçmişler, durmuşlar. Gemlik muhakkak taşınmalıdır. Gemlik hem fayın üzerinde yani Geyve- İznik – Gemlik gelen Kuzey Anadolu Fayının güney kolu üzerinde tam oturuyor. Oturduğu yerde kumul. Alüvyal dolgu, deniz kumu ile dolu. Yani kurtulma şansı yok. Bence orada tek katlı zayıf evler olsaydı hadi bir bakıma. Belki de bir zaman bilindiği için öyle fazla yüksek yerlerin dışında bazı yerlerde var. Şimdi rant modasına uyup, oralarda yükselmeye kalkar. Gemlik, güney kolun deprem üretmesi halinde hiç kalmaz. Yani orası bir şekilde biter. Onun için Armutlu yarım adasına veya güneyine, o yüksek yerlere sağlam yerlere burayı taşımak lazım. Hükümetin burayı tahliye etme kararı doğrudur. Kim bunu engellediyse, yanlış yapmıştır” şeklide konuştu.

  • Naci Görür’e ‘dirençli kent’ çağrısı

    Naci Görür’e ‘dirençli kent’ çağrısı

    Buca Belediye Başkanı Erhan Kılıç, X sosyal medya platformundan İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür’e deprem konusundaki çalışmalarını aktaran mesaj iletti. Görür’ü yakından takip ettiklerini ve söylediklerini hassasiyetle dikkate aldıklarını belirten Başkan Kılıç, “Bu doğrultuda Bucamızı depreme dayanıklı bir kent haline getirmek için hummalı bir çalışma gerçekleştiriyoruz. Dirençli bir kent oluşturmak için yeni imar planları hazırlıyoruz. Muhtelif bir depremin sonrası için Türkiye’nin en donanımlı arama kurtarma ekiplerinden biri olan BUCAKUT’u kurduk. Deprem öncesi için çizdiğimiz yol haritasını sizinle paylaşmak ve bilgi birikiminizden faydalanmak için sizi misafir etmeyi çok isteriz” ifadelerini kullandı.

    Başkan Erhan Kılıç’a gönderisinin ardından takipçilerinden de büyük destek geldi. Takipçiler, gösterdiği duyarlılıktan dolayı Erhan Kılıç’a teşekkür etti.

  • Naci Görür’den Marmara depremi açıklaması

    Naci Görür’den Marmara depremi açıklaması

    Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) internet sitesinde yer alan bilgiye göre, merkez üssü Marmara Denizi olan 4,1 büyüklüğünde sarsıntı kaydedildi.

    Balıkesir’in 3,1 kilometre açıklarında saat 23.05’te meydana gelen depremin, 4,3 kilometre derinlikte olduğu belirlendi.

    Öte yandan, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü ise depremin büyüklüğünü 4,5 olarak açıkladı.

    Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, deprem sonrası sosyal medya X hesabından bir paylaşım yaptı.

    Görür, “Arkadaşlar, Marmara’da Harmanlı, Erdek/Balıkesir’de 4,5 deprem oldu. Deprem beklediğimiz KAF’ın kuzey kolunda olmadı. Aksine Erdek kuzeyinden geçen mormal atım bileşeni olan güney kolu üzerinde oldu. Öncü falan demek, spekülasyon yapmak doğru değil.” ifadelerini kullandı.

  • “Depremi durdurmak mümkün değil”

    “Depremi durdurmak mümkün değil”

    Dicle Üniversitesi, Jeoloji Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi, Doğu Güneydoğu Sanayici ve İş İnsanları Dernekleri Federasyonu, Ticaret ve Sanayi Odası ile Diyarbakır Mermerciler, Madenciler Derneği ev sahipliğinde kentteki bir otelde düzenlenen “Depreme Dirençli Kentler Diyarbakır Çalıştayı”nda Türkiye’de meydana gelen depremler ile şehirlerin depreme dirençli hale getirilmesi çalışmaları değerlendirildi.

    Prof.Dr. Naci Görür, programda yaptığı konuşmada, Alp-Himalaya dağ kuşağında yer alan Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu söyledi.

    “BU BİR HAKİKAT”

    Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat’taki depremlerde 50 binden fazla insanın hayatını kaybettiğini hatırlatan Görür, “Bugün olmazsa yarın, herhangi bir gün sabah uyandığımız zaman 7 büyüklüğünde bir depremin herhangi bir yerde olduğunu ve binlerce insanımızı kaybettiğimizi duyabiliriz, öğrenebiliriz. Bu bizim için sürpriz olmaz. Şimdi bu bir hakikat.” ifadelerini kullandı.

    13 milyon seneden beri devam eden bir doğa olayının milyonlarca sene daha devam edeceğine dikkati çeken Görür, bu nedenle herkesin deprem dirençli kentler konusunda istekli olmasının önemli olduğunu anlattı.

    “DEPREMİ DURDURMAK MÜMKÜN DEĞİL”

    “Kentlerimizi deprem dirençli hale dönüştürmeliyiz. Çünkü depremi durdurmak mümkün değil. Eğer ölmeyeceksek kentleri deprem dirençli yapacağız. Bu mümkün mü? Mümkün.” diyen Görür, deprem öncesi gerekli önlemlerin alınması durumunda bu kadar can kaybının yaşanmayacağını ifade etti.

    Diyarbakır’ın zemininin genel olarak sağlam olduğunu dile getiren Görür, şöyle devam etti:

    Bazaltlar var, bunların çeşitleri olabilir ama bir kısmı gözenekli, kimi yerlerde çatlaklı da olabilir. En genç olanlarını söylüyorum, yüzeyde akıntı şeklinde gelişmişlerdir. Altlarında da kırmızı renkli, kırıntılı kumlu zemin bulunur. Dolayısıyla yapacağınız temeller 5-10 metreyi geçmemeli. Büyük çoğunlukla evleriniz bazalt üzerinde olur. Siz bazaltların üzerinde evinizi yaparsanız, evinizi de sağlam yaparsanız o evler şununla tek karşılaşabilir, bazaltlarda göreceli olarak su bulunabilir. Deprem sırasında bu su basıncı yediği zaman dolayısıyla aynı o basıncı iletir, dolayısıyla temellere zarar verebilir binayı sendeletebilir ama yıkmaz. Diyarbakır’ın özellikle ova tarafından bahsediyorum, genellikle deprem dalgalarını sülümlendirir. Yani bazalt kütlesi o tür bir rol de oynar.”

    Görür, kentleri depremde dirençli hale getirmek için yapılması gereken çalışmaları hakkında bilgi verdi.

  • Uzman isimler afetlere karşı alınacak tedbirleri konuştu

    Uzman isimler afetlere karşı alınacak tedbirleri konuştu

    Çalıştaya; Gemlik Kaymakamı Hasan Göç, Bursa Mahalle Afet Gönüllüleri Derneği Başkanı Yusuf Yumru, Bursa TMMOB İKK Sekreteri Şirin Rodoplu Şimşek, Akut Eski Başkanı Nasuh Mahruki, Prof. Dr. Tarık Şengül ve Prof. Dr. Naci Görür konuşmacı olarak katıldı. İki bölüm halinde gerçekleşen organizasyonun modetatörlüğünü Gemlik Belediye Başkan Yardımcısı Zeynep Akış Serintürk yaptı. Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan, Gemlik’e ve doğal afetlere birçok farklı noktadan değindi. Türkiye’de bazı kanunların yenilenmesi gerektiğini ifade eden Başkan Sertaslan, bilimin gösterdiği yolda gerekli önlemlerin alınacağını vurguladı. Deprem’in Türkiye’nin her zaman gerçeği olduğunu ifade eden Başkan Sertaslan, “Bugün ülkemizde halen afet yönetimi, 1959 yılında yayımlanan Afet Yasası; imar ise 1985 yılında yayınlanan İmar Yasası çerçevesinde yürütülüyor. Ancak günümüz Türkiye’sinde kentleşmede gelinen noktayı göz önüne aldığımızda, her iki yasal düzenlemenin de ihtiyaçlara tam olarak cevap veremediği ve yeniden ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bunun dışında ülkemizde 5393 sayılı “Belediye Kanunu” ve 5216 sayılı “Büyükşehir Belediye Kanunu” gibi yasal düzenlemelerde, belediyelerin, özellikle merkezi yönetimin güçlenmesi açısından ilçe belediyelerinin afet yönetim sürecine dair tanımlanan görevlerinin güçlendirilmesine ihtiyaç olduğunu belirtmek istiyorum” dedi.


    “Gemlik büyük bir dayanışma örneği gösterdi”

    Gemlik’in afet anında Türkiye’nin diğer kentlerine örnek olacak bir dayanışma örneği sergilediği ve depremin olduğu üçüncü günün sonunda İskenderun’da Türkiye’nin ilk konteyner kentini kurduğunu ifade eden Başkan Sertaslan, Evet, depremin tam olarak hangi saat ve dakikada olacağını bilmesek de gelmekte olduğunu biliyoruz. Az önce belirttiğimiz gibi, önceden bir türlü tam olarak hazır olamasak da, depremden sonra, tıpkı büyük Anadolu’yu düşman çizmelerinden temizleyen atalarımız gibi birlik, beraberlik ve dayanışma içinde yaşanan zararları telafi etmeye çalışıyoruz. Bu konuda iki örnek vermek istiyorum. İzmir Depremi’nden sonra Mahalli Afet Gönüllüleri Derneği üyelerimiz, tereddüt etmeden yola çıkarak İzmir’deki arama kurtarma çalışmalarına katıldılar. Enkazdan canlar kurtardılar. Teferruatları MAGDER Başkanı Yumru sizlerle paylaşacaktır. Çanakale’de gözünü kırpmadan sipere koşan 57. Alay ruhunu bizlere hatırlatan ise Kahramanmaraş Depremi’nden sonra hep birlikte sergilediğimiz o büyük yardımlaşma seferberliği oldu! Bütün Gemlik, iki hafta boyunca genci, kadını erkeği, o partilisi bu partilisi demeden Yardım Toplama Merkezimizde büyük emek ve özveri gösterdi” diye konuştu.


    “Afet eğitimini çok önemli”

    Çalıştayın konuklarından ilk konuşmayı Bursa Mahalle Afet Gönüllüleri Derneği Başkanı Yusuf Yumru yaptı. Yumru konuşmasında çok sayıdaki afette aktif görev aldıklarını ifade ederken, her vatandaşın afet eğitimi almasının önemine değindi. Gemlik Belediyesi işbirliğiyle bu zamana kadar yaklaşık 600 yurttaşa bu eğitimi verdiklerini vurguladı.

    Yaşanan doğal afetlere müdahalede Türk Silahlı Kuvvetlerinin elinde her türlü imkanın olduğunu ve bu imkanlar sayesinde müdahalelerin daha da erken yapılabileceğini ifade eden Akut Eski Başkanı Nasuh Mahruki, “Her geçen gün afetler ile ilgili hazırlığını geliştiriyor olmalısınız. Afetlerle mücadele gerçekten zarar azaltma üzerine kuruludur. Türkiye bunu maalesef yapmıyor. Depremler öldürmüyor. Depreme uygun inşa edilmemiş binalar öldürüyor. Afetler ile mücadele risk ve kriz yönetimi olarak ikiye ayrılıyor. 17 Ağustos depreminde Maraş Depreminde olan kurtarmacı sayısının 120 de biri vardı. Süreç düzgün yönetilemedi. Bu yüzden insanlarımız daha çok öldü. Depremlerde en çok insan ilk gün kurtarılır. Dünyanın her yerinde afetlerle ordular mücadele eder. İlk andan itibaren top yekûn seferbelik ilan edilmeliydi ve 50 bin asker sahaya çıkartılmalıydı” dedi.


    Bursa TMMOB İKK sekreteri ve Bursa Mimarlar Odası Başkanı Bursa’da yapı stoğunun yüzde 65’i hiçbir proje sürecinden geçmemiş ve denetleme görmemiş. Gördüyse bile aslında bir takım müdahalelerle birlikte dirençli yapısını kaybetmiş bir yapı stoğumuz var. Yapı stoğunun yüzde 65’i niteliksiz. Deprem bir savaş gibidir ve yıkıcı etkisi çok fazladır. Bu savaşı görmeden ve bu yıkıcı etkiyi görmeden bizim harekete geçmemiz gerekiyor. Bizler TMMOB il koordinasyon ve akademik odalar olarak tüm belediyelerimize bu konuda destek vermeye hazırız. Ülkemizde çok kötü bir yapı üretim süreci var. İlgili yönetmeliklerimiz kağıt üstünde her şey çok muntazam, en iyi depreme dayanıklı yönetmeliklerimiz ve teknik şartlarımız var ama biz bu süreci doğru yönetemiyoruz. Proje ve yapı üretim sürecinde eksiklerimiz var. Ülkemizde denetim ayağımız çok eksik” dedi.

    Profesör Doktor Tarık Şengül, siyasilerin daha büyük sorumluğu olduğunu belirterek, “Siyasilerin daha büyük sorumluluğu var. Ülkemizde iktidar partisi ve ana muhalefet partisi tarafından depreme gerekli özen gösterilmemiştir. Siyasilerin daha fazla sorumluluğu var. Geçtiğimiz dönemde yaşadık bunları mecliste derdimizi anlatamıyoruz. Deprem öncesi ve sonrasında aktif hale gelecek hastaneler gerekli sağlamlığa sahip olmadığı için yıkıldı. İstanbul’da bin mahallemiz var. Bu mahallelerde gerekli eğitimlerin verilmesi ve dayanışmanın tabana yayılması için çalışmalarımıza devam ediyoruz” dedi.


    Söyleşide son sözü alan Profesör Doktor Naci Görür, “Bursa’da bu zamana kadar çok sayıda büyük deprem olduğunu belirtirken 1999 yılında olan depremin Gemlik bölgesindeki stresi azalttığına dikkat çekti ve afet bakanlığı kurma çağrısını yineledi. Görür konuşmasının devamında, “Bursa’yı depreme hazırlayacaksanız, önce tehdit ve tehlike nereden geliyor? Onu belirlemeniz gerekiyor. Bu faylar üzerinde tarihi depremler olmuştur. Çok büyük depremler var. En büyüğü 1855 yılında yaşanmış. büyük depremler var. Tarihi depremler de var. Bu fayların bütün özelliklerini bilmek zorundasınız ki, siz Gemlik’i ve Bursa’yı depreme hazırlayabilirsiniz. Size bir sevindirici haber vereyim. 2003 yılında yapılan bir çalışmada Değirmendere fayı kırılıp 1999 depremlerin ürettikten sonra İznik’e gelinceye kadar ana fayın stresini azalttı. Bir yerde deprem olursa, diğer fayların enerjisini azaltır. Bir kısmı da diğer faylara transfer eder. 1999’dan sonra Düzce’ye dikkat edin dedik. Depremler enerjiyi o bölgeye transfer edebilir dedik. Düzce’ye dikkat edin fay kırılmadı, stres yapabilir dedik. O zaman ki Ecevit hükümeti ciddi önlemler aldı. Yoksa çok daha fazla insan ölecekti.

    1999 depremleri bu bölgeye büyük bir iyilik yaptı. Buradaki fayın stresini azalttı. Bu ülkede eğer bir Afet Bakanlığı olursa; deprem, iklim, sel, heyelan ve depremden doğacak olan bütün afetlerle ilgilenebilir. Bir bakanlık olursa ve liyakatli elemanlar bu bakanlığa seçilirse. Bilime uygun ve bilimin ışığı altında bölümler, daire başkanlıkları seçilse bu bakanlığa her sene ciddi bir bütçe verilirse ve bu bakanlığımızın işi ülkemizi afetlere dirençli hale getirmek olsa ister istemez her yıl meclise bir bütçe ve program sunulacak. Ne yapılacağını söyleyecek ve belli ölçülerde denetlenecektir. Şimdi bir işi deprem olacak bir bakanlık düşünürseniz ve ciddi bir bütçesi varsa kaytaramaz. 20 senede tüm Türkiye’yi depreme dirençli hale getirebiliriz” şeklinde konuştu.