Etiket: Necmettin Ünal

  • “Vakaları düşürelim ki Türkiye’ye özgü mutasyon ortaya çıkmasın”

    “Vakaları düşürelim ki Türkiye’ye özgü mutasyon ortaya çıkmasın”

    Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Anestezi ve Reanimasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necmettin Ünal, koronavirüsteki mutasyonların, virüsün kontrolsüzce yayılma şansı bulduğu için ortaya çıktığını söyledi. Ünal, “Biz yurt dışından bu mutasyonlu virüsü almasak bile Türkiye’deki vaka sayıları yüksek seyrederse Türkiye’nin kendi içinde başka bir mutant suş (değişmiş gen) ortaya çıkabilir. Onun için aşılama, bağışıklık kazanılması çok önemli. Ama bu sırada da vaka sayılarını mutlaka düşürmemiz lazım ki kendimize özgü bir mutant suş ortaya çıkmasın” dedi.

    Prof. Dr. Necmettin Ünal, İngiltere, Güney Afrika ve Brezilya’da görülen mutasyonlu virüsle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Ünal, “Özellikle aşı üretici firmalardan kötü olasılığa karşı hazırlıklar var. ‘Yeni gelişen mutant suşa yönelik olarak 2’nci dozdan sonra bir 3’üncü doz yapılabilir mi’ ya da ‘aynen grip aşılarında olduğu gibi eski virüs ve yeni mutant virüse etkili olacak aşı gibi bir arada verilebilir mi, bivalan ya da polivalan aşılar gibi aşılar yapılabilir mi’ bununla ilgili tartışmalar var. Dünyadaki salgının devamı ve virüsün tipine göre bu tür aşılarda da geliştirmeler, değiştirmeler mutlaka olacaktır. Türkiye’de eski suş hala hüküm sürüyor. Hafif sayılarda da artış oldu. 6 bin seviyelerinden 7 bine doğru gitti. Dolayısıyla eski suş hala hüküm sürdüğü için ona karşı olan koruma tedbirlerini devam ettirmek zorundayız” dedi.

    ‘TÜRKİYE’DE BAŞKA MUTANT SUŞ ORTAYA ÇIKABİLİR’

    Prof. Dr. Ünal, mutant suşun ortaya çıkmasının nedenine ilişkin, “Bu virüs kontrolsüzce yayılma şansı buldu, yayıldı, genişledi ve her yeni yayılmada kendinde bir değişiklik yapma potansiyeline sahip oldu. Bu şu anlama geliyor; biz yurt dışından bu virüsü almasak bile Türkiye’deki vaka sayıları yüksek seyrederse Türkiye’nin kendi içinde başka bir mutant suş ortaya çıkabilir. Onun için aşılama, bağışıklık kazanılması çok önemli. Ama bu sırada da vaka sayılarını mutlaka düşürmemiz, en altta tutmamız lazım ki kendimize özgü bir mutant suş ortaya çıkmasın. Ben aşımı oldum, bunun bağışıklık sistemini harekete geçirip maksimum etkiye sahip olması için 2-3 hafta beklemem gerekiyor. 2-3 hafta sonra ben Türkiye’de bulunan virüs için bağışıklık kazanmış olacağım; ama bilimin hemen hemen net çözemediği noktalardan birisi, ‘kendimi korurken bir virüse taşıyıcı olup size bulaştırabilir miyim’ bu netleşmiş durumda değil. Dolayısıyla aşı olanların ve hastalığı geçirenlerin bile hastalık taşıyabileceğini göz önüne alıp maske, mesafe ve temizlik kurallarına uymaya devam etmesinden başka çaremiz yok. Bu korunma yeni mutant suşlarla karşı karşıya kalabileceğimiz olasılığını da düşünerek onlardan korunmak ve onların yayılmasına engel olmak için de uygulanması gereken politika” ifadelerini kullandı.

    ‘YENİ YAŞAM KOŞULLARINI BELİRLEMEMİZ LAZIM’

    Prof. Dr. Ünal, dünyadaki aşı üretim kapasitesine bakıldığı zaman insanların aşılanabilmesinin 2022’ye sarkabileceğini kaydetti. Ünal, “Bu arada mutant suşla ilgili olayların da olumsuz gittiğini farz edelim. Onun için bizim uzun vadeli politikalarımızı oluşturmamız lazım. İnsanlar bir taraftan hastalıktan korkuyorlar; ama bir taraftan hayatlarını idame ettirmek zorundalar. Dolayısıyla orta vadede 2, 3 belki 5 sene bunun devam edeceği gibi düşünüp yeni yaşam koşullarını belirlememiz lazım. Yeni yaşam koşullarında ‘okullar kapanır, restoranlar kapanır, oteller kapanır’ diyemezsiniz. Çünkü buradan zincir halinde parasını kazanan, ekmeğini kazanan insanlar var. Bu şartlar altında ne yapmamızı çok iyi hedeflememiz lazım. O zaman ne yapacağız? Okuldasınız ‘2 öğretmende virüs çıkarsa şu tedbirleri alırım’, ‘okulun olduğu bölgede PCR pozitifliği şu seviyeye çıkarsa okulu geçici olarak kapatırım; ama PCR sayısı şunun altına düşerse okulu açarım’ gibi buna benzer kuralların ortaya atılması ve tüm sektörlerde sistemin tekerleğin bir miktar dönmesine izin vermekten başka çaremiz yok. Ama devletin tüm parametreleri izleyerek her sektörde, kriterlere dayalı bir stratejik planlamayı net olarak ortaya koyması lazım. Ama burada vazgeçilmeyecek 4 tane kural var; maske, mesafe, temizlik kuralları ve sosyal ortamların mümkün olduğu kadar az tutulması” dedi.

  • Prof. Dr. Necmettin Ünal aşı çalışmalarına gönüllü denek oldu

    Prof. Dr. Necmettin Ünal aşı çalışmalarına gönüllü denek oldu

    Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Tıp Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necmettin Ünal, üniversite bünyesinde klinik deneylere geçmek üzere olan Covid-19 aşı çalışması için denek adayı olduğunu söyledi. Prof. Dr. Ünal, “Bunlar o kadar güvenlik tedbirleriyle yapılan çalışmalar ki, girmekte hiçbir sakınca yok. Yan etki olabilir; ama düşük olasılık” dedi.

    Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Tıp Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Prof. Dr. Necmettin Ünal, üniversite bünyesinde yürütülen iki ayrı Covid-19 aşı çalışması olduğunu, birinin klinik deneylere geçmek üzere olduğunu söyledi. Prof. Dr. Ünal, “Etik Kurul başvurusu yapıldı. Yalnız şu anda arkadaşlarımdan aldığım bilgi, bunun insan üzerinde test edilebilmesi için, faz 1, faz 2 ve faz 3 için insan üzerinde kullanılabilecek şartlarda aşının üretilmesi lazım. Şu anda hayvan deneyleri bitti, insan deneyleri başlayacak. Pandemi nedeniyle bunlar 3 fazda yapılacak. Birinci fazı başlayacak, ondan sonra ikinci ve üçüncü faz var. Yani daha biraz zamanımız var. Ben Türkiye’deki aşının 2021 yılında yetişebileceğini pek düşünmüyorum. Yurtdışından gelecek aşıların da tüm topluma uygulanmak için 2021 yılının sonuna kadar geleceğini zannetmiyorum” diye konuştu.

    ‘GÖNÜLLÜ DENEK OLDUM’

    Prof. Dr. Ünal, aşı çalışmaları için gönüllü denek adayı olduğunu da kaydederek, “Halkımızı bilinçlendirmek için ben de bir denek adayıyım. Değişik yorumlar yapılıyor, ‘vay biz denek mi olacağız’ diye, tabii ki olacaksınız. Amerikalı, Alman denek olup, ‘ben olmuyorum kardeşim’ diye bir yol yok. Bunlar o kadar güvenlik tedbirleriyle yapılan çalışmalar ki, girmekte hiçbir sakınca yok. Yan etki olabilir; ama düşük olasılık. Ben kendimi denek olarak yazdırdım. Umut ederim olabilirim” görüşünü dile getirdi.

    ‘KURTULMANIN TEK YOLU MİLLİ AŞI’

    Aşıyla ilgili üretim altyapısının ne kadar yeterli olduğunu bilmediğini ifade eden Prof. Dr. Ünal, şöyle konuştu:

    “Halkın tamamına yetecek kadar aşı üretimi gerekiyor, bu da altyapı gerektiriyor. Bu altyapı yatırımlarının da varsa genişletilmesi, yoksa yeniden yapılmasında bir an önce çok büyük fayda var. Diğer ülkelerde üretilen aşılar, önce o ülke vatandaşları için kullanılacaktır. Türkiye’de 60 milyon kişiyi aşılayacaksak 120 milyon aşılama gerekiyor şu andaki bilgilerle. Belki sonra da devam edecek. Bundan kurtulmanın tek yolu var milli aşımızın üretilmesi. Hakikaten Türkiye’de de bu yönde bir sürü üniversitede çalışma devam ediyor. Şu anda gelinen noktada üretim ve dağıtım ile ilgili altyapının hızla oluşturulması lazım. Yoğun bakımda hasta tedavi ederek bu iş düzelmez, bu iş kökeninde membaında kurutulur. Bunun için şu anda elimizde olabilecek en iyi olanak da aşı.”