Etiket: nilüfer kent konseyi

  • Kitap Atölyesi ilk gönderisini yaptı

    Kitap Atölyesi ilk gönderisini yaptı

    Nilüfer Kent Konseyi’nin aktif bir şekilde çalışmalar yapan meclislerinden biri olan Emekliler Meclisi, Kitap Atölyesi ile Türkiye’nin dört bir yanına kitap desteği yapıyor. Gönüllülük esasıyla 2012 yılından bu yana 78 şehirdeki 822 ihtiyaç sahibi okula toplam 107 bin 350 adet ikinci el kitap desteğinde bulunarak hem okullara hem de doğanın korunmasına büyük katkıda bulunan Kitap Atölyesi, bu yıl da çalışmalarıyla adından söz ettirecek.

    Geçen dönem 36 ilden 135 okula 18 bin 76 adet kitabı ulaştıran Kitap Atölyesi’nin bu yılki hedefi, 25 bin kitap. Bu hedefle yeni dönem için hazırlıklarını tamamlayan Kitap Atölyesi, ilk gönderim için bir araya geldi. Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem de, İhsaniye Mahallesi’nde yer alan Nilüfer Kent Konseyi Kitap Atölyesi’ne giderek, Erzurum, Batman, Ordu, Hatay, Van, Bitlis, Konya gibi kentlere gönderilmek üzere son kitap kolisini paketledi.

    Nilüfer Kent Konseyi Başkanı Neslihan Binbaş, Nilüfer Kent Konseyi Emekliler Meclisi Başkanı Yeşim Erkmenuğur, Emekliler Meclisi üyelerine ve bu konuda duyarlılık gösteren Nilüferlilere teşekkür eden Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, “Ülke genelinde bilgiye ulaşamayan çok sayıda çocuğumuz, gencimiz var. Sizlerin desteğiyle her yaştan insanımız, kitapla buluşuyor. Gönüllü olarak çaba gösteren herkese teşekkür ediyorum. Sizinle gurur duyuyoruz” diye konuştu.

    İlk etapta 2 bin 172 adet kitabı 13 şehirden 17 okula göndereceklerini belirten Nilüfer Kent Konseyi Emekliler Meclisi Başkanı Yeşim Erkmenuğur, Nilüferliler’den aldıkları desteği, Bursalılar’dan da beklediklerini söyledi. Roman, ansiklopedi, test ve kaynak kitap ayırt etmeksizin her türlü kitap türünü aldıklarını belirten Erkmenuğur süreç hakkında şöyle konuştu: “Elinde ihtiyaç fazlası kitabı bulunan vatandaşlar, Nilüfer’de mahalle muhtarlıklarına, Nilüfer Kent Konseyi’ne ya da Kitap Atölyemize bırakabilirler. Biz, gelen kitapları ayrıştırarak, kullanıma uygun hale getiriyoruz. Ömrünü tamamlamış kitapları ise geri dönüşüme gönderiyoruz. Geri dönüşümden elde ettiğimiz gelirle de, okullara gönderdiğimiz kitapların nakliye ücretlerini ödüyoruz.”

    İklim krizi tehdidi ve ekonomik sıkıntıların yaşandığı dönemde ikinci el kitabın önemine değinen Erkmenuğur, sadece geçen yılki çalışmalar sonucu 5 ton ağırlığında geri dönüşüm elde ettiklerini belirterek, bu sayede 85 ağacın kesilmesini önlediklerini söyledi.

  • Mysia Yolları’nda Ertan Ayçetin Bisikletevi açıldı

    Mysia Yolları’nda Ertan Ayçetin Bisikletevi açıldı

    Nilüfer Belediyesi, Nilüfer Kent Konseyi ve Bursa Bisiklet ve Doğayı Severler Derneği’nin de desteğiyle, bisiklet tutkunları için önemli bir hizmeti hayata geçirdi. Mysia Yolları üzerindeki mahallelerde bulunan atıl durumdaki eski köy okullarını yeniden işlevsel hale getirmek için proje geliştiren Nilüfer Belediyesi, bu kapsamda ilk proje olan bisikletevini Başköy’de hizmete sundu.
    Geçtiğimiz yıl hayatını kaybeden Bursa Bisiklet ve Doğayı Severler Derneği Başkanı Ertan Ayçetin’in adının verildiği Bisikletevi, düzenlenen törenle hizmete açıldı. Açılışa Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, Ertan Ayçetin’in oğlu Can Ayçetin, Eski Sağlık Bakanı M. Kazım Dinç, Nilüfer Kent Konseyi Başkanı Neslihan Binbaş, Bursa Bisiklet ve Doğayı Severler Derneği Başkan Yardımcısı Raban Karasu, muhtarlar, eski Başköy İlkokulu mezunları ile çok sayıda bisiklet tutkunu katıldı.

    Açılışta konuşan Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem çok anlamlı bir projeyi hizmete sunmaktan mutluluk duyduklarını ifade etti. Başkan Erdem, “Mysia Yolları diğer parkurlarıyla olduğu gibi, bisiklet parkurlarıyla da doğanın içinde çok keyifli bir sürüş olanağı tanıyor. Ve bisiklet severler tarafından da çok tercih ediliyor. Biz Mysia Yolları’nı ziyaretçiler için daha keyifli hale getirmek amacıyla bu rotalar üzerinde bazı düzenlemeler yaptık. Bu rotalar üzerinde bulunan köylerdeki kullanılmayan eski okul binalarını onarıp yeniden işlev kazandırdık. Bunlardan biri de bugün açılışını yaptığımız bisikletevi oldu. Başköy’ün artık kullanılmayan eski okul binasını onardık ve burayı bisiklet gruplarının konaklama yapmasına olanak sağlayacak şekilde düzenledik. Bisikletevine de geçtiğimiz yıl aramızdan ayrılan Bursa Bisiklet ve Doğayı Severler Derneği Başkanı Ertan Ayçetin’in adını verdik. Biliyorsunuz Ayçetin, Bursa’da bisiklet kültürünün yaygınlaşmasına büyük emeği geçmiş bir isim. Bizler onun adını burada yaşatmak istedik” dedi.

    Bisikletevi hakkında detaylı bilgiler veren Başkan Erdem, “Okulun sınıflarından birini Ertan Ayçetin’e ait sergi salonu, diğerini de etkinlik salonu olarak düzenledik. Bahçedeki çadır kamp alanı, bisiklet tamir atölyesi, çocuk oyun grubu ve duşlar-tuvaletler de eklenince, Ertan Ayçetin Bisikletevi, artık Mysia Yolları üzerindeki bisiklet parkurlarının buluşma noktası haline geldi. Çeşitli etkinlikler yapacağımız bu mekanı, bisiklet kulüpleri ve bisiklet dernekleri de bize müracaat ederek kullanabilecekler. Şehirlerarası seyahat eden bisiklet severler de buradaki bisiklet bakımı, kamp ve konaklama hizmetlerinden yararlanabilecek. Başköy’den sonra Üçpınar’daki okul bahçesini de kamp alanı olarak düzenliyoruz. Orası da kamplı doğa yürüyüşü yapmak isteyenlerin ihtiyaçlarını karşılayacak ve hatta yoga atölyesi gibi etkinliklere ev sahipliği yapabilecek. Burada kültür ve tabiat varlıkları ya da doğa sporları konsepti ile yapılacak turlar, kırsal bölgelerimizde alternatif gelir kaynakları yaratarak yerel kalkınmayı önemli ölçüde destekleyecek” diye konuştu.

    Törende konuşan Bursa Bisiklet ve Doğayı Severler Derneği Başkan Yardımcısı Raban Karasu da Ayçetin ve tüm bisiklet tutkunları adına Nilüfer Belediyesi’ne teşekkür etti. Ertan Ayçetin’in kendini bisiklete adadığını ve herkesin kullanması üzerine hayal kuruduğunu vurgulayan Karasu, böyle bir projede adının yaşayacak olmasının gurur verici olduğunu söyledi.
    Nilüfer Kent Konseyi Başkanı Neslihan Binbaş da bisikletin insan yaşamındaki önemli etkilerine değinerek, projenin çok yönlü şekilde hizmet vereceğini ifade etti.
    Konuşmaların ardından Başkan Erdem ve beraberindekiler tesisin açılışını gerçekleştirdi. Açılışa katılanlar Başköy İlkokulu mezunu ve eski Sağlık Bakanı M. Kazım Dinç’in eşi Nihal Dinç’in resim sergisini de gezdi.
    Açılış öncesi Nilüfer Kent Konseyi Bisiklet Grubu’nun günün anısına gerçekleştirdiği bisiklet turu da Ertan Ayçetin Bisikletevi önünde son buldu.

  • Bursa’da çevre kirliliği masaya yatırıldı

    Bursa’da çevre kirliliği masaya yatırıldı

    Bursa Nilüfer Belediyesi, Nilüfer Kent Konseyi ve çevre gönüllüsü sivil toplum kuruluşlarından oluşan Bursa Çevre Platformu tarafından 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde düzenlenen Nilüfer Çayı Temiz Aksın yürüyüşünün ardından, Çevre Mücadeleleri Forumu gerçekleştirildi.

    Üç Fidan Parkı’nda düzenlenen foruma, CHP Bursa Milletvekili Prof. Dr. Yüksel Özkan, Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, geçmiş dönem Nilüfer Belediye Başkanı ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Bozbey, akademisyenler, çevre gönüllüleri, vatandaşlar, meslek odalarının ve sivil toplum kuruluşlarının başkan ve temsilcileri katıldı.

    Nilüfer Çayı’nın kirliliğinin nedenleri, temizlenmesi için yapılması gerekenler ve endişelerin dile getirildiği forumda, Uludağ’ın geleceği için de “Uludağ Alan Başkanlığı’na hayır” denildi. Forumda, yürüyüş boyunca Nilüfer Çayı’nın 12 farklı noktasından alınan numuneler sergilenerek, kirlilik gözler önüne serildi.

    Doğa ve çevre imdat çığlıkları atıyor

    Nilüfer Çayı’nın Misi bölümünde insanların balık tuttuğunu, Geçit bölümünde ise zehir aktığına dikkat çeken Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, “Nilüfer Çayı, başladığı gibi Marmara Denizi’ne dökülse bir sorun kalmayacak. Doğa ve çevre artık imdat çığlıkları atıyor. Bu konuda yıllardır su analizleri ve farkındalık çalışmaları yapıyoruz. Yetkilileri göreve çağırıyoruz. Arıtma tesislerinin eksik çalıştırılması bir tarafa kaçak sanayilerden derelere verilen atık sular da çok fazla kirletiyor. Modanın hangi renk olduğunu derenin renginden öğrenebilir hale geldik. Gelecek nesil ve doğa bizden bunun hesabını soracak” dedi.

    Uludağ için ciddi endişeler olduğuna da değinen Başkan Turgay Erdem, “Uludağ, hem su kaynağımız hem kentin havasını temizleyen doğal kaynaklardan biri. Birçok endemik bitkinin yaşadığı bir alan. Dünyada bilinen önemli bir merkez. Bununla ilgili mücadeleleri de hep beraber sürdürmemiz gerekiyor. Nilüfer Belediyesi olarak 2020’yi Tarım Yılı, 2021’yi Gıda Yılı ve bu yılı da İklim Yılı ilan ederek, aslında yapmamız gereken çok şey olduğunu ve hemen şimdi yapılması gerektiğini üstüne basa basa dile getiriyoruz. Yapacak çok işimiz var” ifadelerini kullandı.

    50 yıldır Nilüfer Çayı kirli akıyor

    “Nilüfer Çayı’nı kirletenler, kirletmemeyi kendinde bir sorumluluk olarak görürse, ancak o zaman Nilüfer Çayı temiz akmaya başlar” diyen Mustafa Bozbey de, “Suyu kirletenler belli. Arıtma tesisleri var ama ne kadar çalıştığı soru işareti. Zaten arıtma tesisleri çalışsa, Nilüfer Çayı temiz akar. Yaklaşık 50 yıldan bu yana Nilüfer Çayı kirli akıyor” dedi.

    CHP Bursa Milletvekili Prof. Dr. Yüksel Özkan da, çevre temizliği ve plastiklerin canlılara verdiği zararlara değindi. Her yıl yaklaşık 6,5 trilyon sigara tüketildiğini, bunların üçte ikisinin izmaritinin de rastgele çevreye atıldığını belirten Özkan, “Ayrıca yılda yaklaşık 5 trilyon plastik torba ve pet üretiliyor. Bunların yol açtığı çevre kirliliğinin yanında yaklaşık 1 milyar canlı, plastiği sindirdiği için olumsuz etkileniyor. Yapılan araştırmalar sonucunda insan kanında nanoplastik ve mikroplastiğe rastlandı” ifadelerini kullandı.

    “Arıtma yapılsa bile Nilüfer Çayı temizlenmez”

    Nilüfer Çayı uzun yıllardır kirli aktığı için çayın dibinde dip çamuru oluştuğunu belirten Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü’nden Doç. Dr. Barış Bülent Aşık da, “Arıtma yapılsa bile Nilüfer Çayı temizlenmez. Nilüfer Çayı’ndaki dip çamuru temizlenmediği sürece, su temiz dahi aksa, dip çamuru akan temiz suyu yeniden kirletir” diye konuştu.

    Uludağ’ın, havasıyla ve suyuyla Bursa’yı besleyen bir yaşam kaynağı olduğuna değinen Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği (DOĞADER) Başkanı Sedat Güler de, Uludağ’daki bir köknar ağacının, Bursa’da yaşayan 72 kişinin bir günlük oksijenini sağladığına dikkat çekti. Uludağ’ın çok değerli bir habitat olduğunu, bunun sonucunda da Milli Park ilan edildiğini söyleyen Güler, ancak Milli Park kanunlarının Uludağ’da uygulanmadığını vurguladı.

    Uludağ Milli Park olarak kalmalı

    Güler, “Siyaset, turizm, yerel yönetimlerin baskısı nedeniyle Uludağ’da Milli Park kanunları uygulanmıyor. Uludağ’dan 12 ay boyunca faydalanılması konuşuluyor. Bunun, Uludağ’ın ekolojisine çok büyük zarar vereceğini düşünüyoruz. Uludağ, Nilüfer ve Doğancı barajlarını besleyen bir kaynak. Soluduğumuz temiz havayı Uludağ’a borçluyuz. Uludağ Milli Park olarak kalmalı. Alan başkanlığı olursa, yönetimine valilik, yerel yönetim, turizm müdürlüğü girecek, Milli Park’ın işlevi yetkisiz kalacak ve yok olacak. İklim değişikliği geliyor. Bursa artık karasal iklimden, tropikal iklime geçiş yapmaya başladı. 10 sene sonra belki gıda ve su krizini konuşuyor olacağız. Bunun için hep birlikte mücadele etmemiz gerekiyor” diye konuştu.

     

     

     

  • Çevre Günü’nde Bursa’dan yükselen imdat çığlığı

    Çevre Günü’nde Bursa’dan yükselen imdat çığlığı

    2022 yılını “İklim Yılı” ilan ederek iklim değişikliğine yol açan faktörlere ve bu konuda alınabilecek önlemlere dikkat çekecek çalışmalar yapan Bursa Nilüfer Belediyesi, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde “Nilüfer Çayı Temiz Aksın Yürüyüşü” organize etti.
    Nilüfer Kent Konseyi ve Bursa Çevre Platformu ile birlikte organize edilen etkinlikte, Uludağ’dan çıkarak kentin içme suyu ihtiyacını karşılayan ve Bursa Ovası’nı sulayan, ancak endüstriyel atıklar nedeniyle artık simsiyah akan Nilüfer Çayı’ndaki kirliliğe dikkat çekildi. Bu amaçla Nilüfer Çayı kenarındaki 4 ayrı rotada düzenlenen doğa yürüyüşüne, “Nilüfer Çayı Temiz Aksın” sloganıyla çok sayıda çevreci katıldı. Yürüyüşe katılanlar, Nilüfer Çayı’nın temiz ve kirli akan bölgelerinden numuneler de aldı.

    Bursa Çevre Platformu’nun paydaşı olarak etkinlikte yer alan Bursa Barosu, Bursa Tabip Odası, Mimarlar Odası Bursa Şubesi, Peyzaj Mimarları Odası Bursa Şubesi, Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi, DOĞADER, EKODER ve Tarım Orkam-Sen ile Nilüfer Kent Konseyi üyeleri, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün artık kutlanacak bir gün değil, doğanın ve çevrenin yok oluşuna ağıt söyleme günü olduğunu ifade ettiler.

    Bursa’nın, çok değil bundan 30 yıl önce “Yeşil Bursa” adıyla anıldığını ama nüfus yoğunluğu, çarpık kentleşme, kaçak sanayileşme sonucu kentin betonlaştığını, tarımı biterken, havasının suyunun kirletildiğini belirten çevreciler, “Artık Bursa havası en kirli şehirlerden biri ve şehir merkezinden geçen dereleri, fabrikaların deşarj ettiği kimyasal atık halinde akıyor. Verimli Bursa ovalarındaki tarım alanları hızla betonlaşıyor. Bu böyle devam ederse, önümüzdeki birkaç yıl içinde gıda ve su krizi yaşamamız kaçınılmaz görünüyor. Suyuyla ve havasıyla Bursa’yı besleyen; Bursa’nın yaşam kaynağı Uludağ dereleri ise; oteller bölgesinden ve diğer tesislerden gelen evsel ve kimyasal atıklarla daha kaynağında kirletiliyor. Temiz akan su kaynakları ise, su daha toprağa düşmeden kaynağından borularla yerel yönetim ve su şirketlerin kurduğu su fabrikalarının depolarına ve kasalarına akıyor. Su şehri Bursa hızla kuraklığa itiliyor” dediler.

    Bursa’nın en önemli su kaynağı olan Nilüfer Çayı’nın çıktığı yerdeki berraklık ile kentin içinden geçtikten sonraki simsiyah görüntüsü arasındaki farkın dehşet verici olduğunu vurgulayan Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem de, “Nilüfer Çayı, Bursa’yı besleyen ana damarlardan bir tanesi. Başladığı noktadan 40 kilometrelik mesafe boyunca dört etaptan oluşan parkurlarda gruplar halinde yürüdük. Nilüfer Çayı’nın hem temiz hem kirli bölgelerinden numuneler alarak, çayın nasıl kirletildiğini göstermek istedik. Artık Nilüfer Çayı’nın mutlak suretle temiz akmasını sağlamak lazım. Bunu söylemekten bizim dilimizde tüy bitti. Buradan yetkililere tekrar seslenmek istiyoruz. Kaçak endüstrinin yapıldığı, kaçak boyahanelerin ve kontrolsüz üretimin olduğu işletmelerde sıkı denetimler yapılsın. Bu işletmelerin deşarjları kontrol edilsin. Başladığı yer o kadar temiz ki, burada balık tutanlar var. Ancak Nilüfer Çayı’nın Geçit’teki bölümünden numune aldığımızda, bugün hangi boyahanede, hangi renk, hangi türde kumaşların boyandığını tahmin yapabileceğimiz duruma geliyoruz. Bu dünya bizim, Bursa bizim. Çevreyi kirletmeden gelecek nesillere aktarmamız gerekiyor” diye konuştu.


    Suyun tüm canlılar için en temel yaşam hakkı olduğunu ve bu konuda artık gerçekten kritik bir eşikte olduğumuzu kaydeden Başkan Erdem, “Sanayi alanları arttıkça endüstriyel atıklar da artıyor ve bu suların arıtılmadan su kaynaklarına deşarjı sonucu Nilüfer çayı kirleniyor. Bu kirliliğe rağmen Nilüfer Çayı tarımsal üretimde sulama suyu olarak da kullanılıyor. Sonuç olarak sadece suyumuz değil, toprağımız ve gıdamız da kirleniyor. Çevreye karşı sorumsuz davranarak ekolojik dengeyi işte böyle kendi ellerimizle bozuyoruz. Nüfus arttıkça tarım ve sanayi alanındaki su ihtiyacı da artıyor, kişi başına düşen su miktarı azalıyor. Su, tüm canlıların ve ekosistemlerin varlığı için vazgeçilmezdir. Gelecekte belki de su savaşlarına bile tanık olacağız. Ancak bizler var olan su kaynaklarımızı da doğru kullanamıyoruz. Yaşam kaynağımız olan su kaynaklarının kirletici faktörlerden korunmasını sağlayamıyoruz. Bunun en çarpıcı göstergesi Nilüfer Çayı’dır. Nilüfer Çay’ı için derhal önlem alınmasını istiyoruz” dedi.

  • Bursa Nilüfer’de tiyatro dolu gün

    Bursa Nilüfer’de tiyatro dolu gün

    Bursa Nilüfer Kent Tiyatrosu, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde sanatseverlere tiyatro dolu bir gün yaşattı. Tiyatro oyuncularının seyirciyle söyleştiği “Tiyatro Konuşmaları”nda, akademisyenler de metin ve metin yazarlığı üzerine önemli bilgiler paylaştı. Bu özel günde, Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun son oyunu “Aşkın En Kısa Gecesi” de, ücretsiz olarak seyirciyle buluştu.

    Nâzım Hikmet Kültürevi’nde gerçekleştirilen “Tiyatro Konuşmaları”, ünlü tiyatro ve opera yönetmeni Peter Sellars’ın kaleme aldığı Dünya Tiyatro Günü Uluslararası Bildirisi’nin okunmasıyla başladı. Günün ilk oturumunda ünlü sanatçılar Deniz Türkali, Şerif Erol ve Murat Daltaban, oyunculuk, rejisörlük ve tiyatro işletmeciliği üzerine katılımcılarla keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi. Samimi bir ortamda geçen söyleşide, izleyenler de sık sık düşüncelerini dile getirdi, merak ettiği sorulara yanıt buldu. Söyleşiyi, Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem de, ilgiyle takip etti.

    Sinemanın yönetmen, tiyatronun ise oyuncu işi olduğuna dikkat çeken Deniz Türkali, “Ben tiyatronun şikayet eden halini sevmiyorum. Tiyatro hayattır, hayatın kendisidir. Tiyatro hayattan biçimlenir” diye konuştu. Düşünmeye ihtiyaç olduğunu belirten Türkali, “Ben formül üretemem. Formüller düşünmeyi engeller. Bazı seyirciler tiyatrodan formül bekliyor. Formüllerle sanat çıkmaz. Bazı filmler, bazı diziler, bazı tiyatrolar çıkar. Ama o zaman sanat olmaktan çıkar. Kolaya çok fazla alıştırılıyoruz. Bir oyunu izledikten sonra düşünmeyi tercih ederim. Seyircilerin düşünmesi, bize çok yardımcı oluyor” dedi.

    Tiyatronun, seyircisiyle aile ortamı oluşturduğunu söyleyen Şerif Erol da, “Televizyon, milyonlarca seyircisi olan bir mecra. Tiyatroyu ise az sayıda insan seyrediyor. Tiyatro, büyük kalabalıklara hitap eden bir yer değil. Bu durum da, tiyatroya özgürlük alanı sağlıyor. Televizyonda seyirciyi dürtecek bir şey yapamazsanız, sizi bıraktıkları anda çökersiniz. Tiyatro ise seyircisiyle beraber bir nevi aile oluşturabildiği için size, daha yakından bir şey söylemeye başlar. O cesareti bulur tiyatro. Tiyatroya gitmeyi tercih ediyorsanız, bunun kıymetini bilin. İzlediğiniz bir oyundan sonra ‘Buna bir daha mı gitsem?’ diyorsanız, işte bu şahane bir şey” diye konuştu.

    Oyuncunun, tiyatronun kendisi, sinemada ise bir projenin parçası olduğuna dikkat çeken Murat Daltaban da, “Kamera, oyuncunun anlarını yakalayan bir araç. Yönetmenle oyuncu arasında. Tiyatro, oyuncunun bütün bedeniyle oynadığı, kameranın arada olmadığı, görüntülerin bir yönetmen tarafından seçilmek zorunda olmadığı bir sanat dalı. Tiyatronun, teknik olarak araya kamera girdiği takdirde tiyatro olması mümkün değil. Tiyatroda performansın ritmine, gücüne, sözcüklerin gerçeğe dönüşmesine hayran oluyoruz. Sinemada bunu, kamera yapıyor. Tiyatro, araya kamera girdiği zaman, performans sanatı olmaktan ziyade hareketli fotoğraf sanatına dönüşüyor. Sinemada oyuncu, bir projenin parçası, tiyatro ise oyuncu ağırlıklı” şeklinde konuştu.

    “Benim için sanat eseri beni zorlamalı, onunla zaman geçirmeye yönlendirmeli” diyen Daltaban, metinle bir ilişki kurduktan sonra sahnelediğinin altını çizdi. Murat Daltaban şöyle konuştu: “Bir hikayeyi çok yüzeyde dinlediğiniz zaman bunu unutmak çok hızlı oluyor. Ama bu hikayeyi anlamak için çaba gösterdiğinizde, hikayenin içinde kendinize dokunan şeyi aradığınız zaman o sizde kalıcı etki bırakacaktır. Ben buna inanıyorum. Metinle bir ilişki kurduktan sonra sahneliyorum. Benim için önemli olan derinlemesine çözmeye çalıştığım oyunun beni harekete geçirmesi lazım. En önemli şey bu benim için. Bundan sonra bütün enerjimi yönlendirebiliyorum.”

    Söyleşinin ikinci oturumuna konuk olan Doç. Dr. Süreyya Karacabey, Bursa Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dr. öğretim üyesi Banu Çakmak Duman ve Öğr. Gör. Dr. Tülay Yıldız Akgül de, tiyatroda metin ve metin yazarlığı üzerine bilgi, deneyim ve tecrübelerini paylaştı. Söyleşinin ardından Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, bütün katılımcılara teşekkür etti.

    27 Mart Dünya Tiyatro Günü etkinlikleri, Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun son oyunu “Aşkın En Kısa Gecesi”nin ücretsiz sahnelenmesiyle son buldu.

  • Bursa’da gençler, küresel iklim çağrısında bulundu

    Bursa’da gençler, küresel iklim çağrısında bulundu

    Bursa Nilüfer Kent Konseyi Gençlik Meclisi üyeleri, yaşanan iklim krizine kayıtsız kalmayarak çözüm önerilerine dikkat çekmek adına harekete geçti.

    Nilüfer Kent Konseyi Başkanı Neslihan Binbaş’ın da katıldığı basın açıklamasında Gençlik Meclisi adına konuşan Sabriye Berna Görhan ve Kıvanç Gümen, şu ifadeleri kullandı:

    “Gençlik Meclisi gönüllüleri olarak tüm dünyadan arkadaşlarımızla beraber çıkarı değil insanlığı seç, diyoruz. Çünkü artık zamanımız gerçekten azaldı. Seçim yapmanın zamanı geçmek üzere. Bu seçimi yapmak karar vericileri neden bu kadar çok zorluyor farkındayız. Sebebi çok basit. Para. Ama şunu bilmiyorlar ki insanlığa ve doğaya verdikleri bu zararı parayla geri döndüremezler.”

    Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı imzalamasına rağmen, iklim krizi adına çözüm üretmek yerine zeytinliklere göz dikildiği belirtilen açıklamada şu sözlere yer verildi:

    “Nilüfer Çayı ve İznik Gölü’ndeki kirliliğe karşı neden gereken yapılmıyor. İznik Gölü’nü besleyen kaynaklardan tonlarca su çeken şirkete neden bir yaptırım uygulanamıyor. Su gelecektir, sahip çıkalım. Birçok köye maden şirketleri girip oradaki insanların hayatını, işlerini yani tarım alanlarını yok eden faaliyetlerde bulunuyor. Sonrasında hem artan maliyetleri hem de bu haksızlık karşısında çiftçiler işlerini bırakıyor. Kente göç etmek zorunda kalıyorlar.

    Kentteki insanları besleyen yuvalar yok ediliyor. Bunun sonucunda artık hiçbirimiz insanca yaşayamaz olduk. İşte bu yüzden aynı gemide değiliz. Karar vericiler ve kirletici şirket sahipleri hayatını lüks şekilde yaşayacak diye bizler sistemin en kör noktasına atılıyoruz. Bunun tek bir çözümü var. O da birlikte harekete geçmek! Biz gençler her şeyin farkındayız. Siyasilerin her gün kavga etmesinden sıkıldık. Biz gerçekten çözüm için çalışan, süslü cümleler kurup bizi kandırmaya çalışmayan ve ayrımcı dille konuşmayan siyasiler istiyoruz. Çıkarı değil insanlığı seç.”

    Açıklamaya destek veren gençler çeşitli sloganlar atarak yaşanan sürece karşı tepkilerini dile getirdi. Basın açıklamasının ardından “Nilüfer’de İklim Yılı ve gençler” paneli yapıldı. Panele katılan İklim ve Enerji Uzmanı Önder Algedik ile Nilüfer Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürü Zerrin Güleş, gençlere İklim Yılı hakkında bilgi verdi.