Etiket: odtü

  • Şahinbey Ampute’den ODTÜ’ye fark: 16-0

    Şahinbey Ampute’den ODTÜ’ye fark: 16-0

    Şahinbey Belediye Gençlik ve Spor Kulübü Ampute Futbol Takımı, kendi evinde ODTÜ Teknokent Spor Kulübü Ampute Futbol Takımı ile karşı karşıya geldi. İki takımında centilmence mücadele ettiği karşılaşmadan mavi beyazlı ekip sahadan 16-0 galip ayrıldı.

    “Alınan galibiyeti onursal başkanımıza hediye ediyoruz”
    Şahinbey Belediye Gençlik ve Spor Kulübü Ampute Futbol Takımı Kulüp Başkanı Cuma Güzel, alınan farklı galibiyetten dolayı oyuncuları ve teknik heyeti tebrik ederek, “Çıktığımız her maçta Gaziantep’i ve Şahinbey’i en iyi şekilde temsil etmeye çalışıyoruz. Bu ligin en köklü ve güçlü takımlarından birsiyiz. Şampiyonluğu sonuna kadar kovalayacağız. Onursal Başkanımız Mehmet Tahmazoğlu’nun destekleri ile yeninden Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olarak kupayı müzemizde bırakmak istiyoruz. ODTÜ Teknokent Spor Kulübü Ampute Futbol Takımı karşısında aldığımız farklı galibiyeti de Onursal Başkanımız Mehmet Tahmazoğlu’na armağan ediyoruz. Alınan galibiyetten dolayı teknik ekibi ve sporcularımı kutluyorum” dedi.

    “Taraftarlarımıza teşekkür ediyorum”
    Şahinbey Belediye Gençlik ve Spor Kulübü Ampute Futbol Takımı Antrenörü Fatih Karakuş iyi bir skorla farklı galip geldiklerini belirterek, “Alınan galibiyetten dolayı tüm oyuncularımı kutluyorum. İyi bir skor ve iyi bir sonuç aldık. Sezonun iki maçı kaldı. Hayırlısıyla iki maçtan da galibiyetle ayrılarak ligi tamamlamak istiyoruz. Bizi yalnız bırakmayan taraftarlarımıza da ayrıca teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

    “Kendimi daha da geliştireceğim”
    Şahinbey Belediye Gençlik ve Spor Kulübü Ampute Futbol Takımı genç oyuntularından Alaaddin Kazcı ise farklı galibiyette kendisinin de payı olduğu için oldukça mutlu olduğunu belirterek, “Böyle bir maçta gol atmak benim açımdan çok büyük bir avantaj. Buraya ilk geldiğimde durumum çok kötüydü ve kendimi gün geçtikçe geliştirmeye çalışıyorum. Hocamın bana olan güvenini boşa çıkarmadan daha çok çalışarak daha iyi olacağım. Bu süreçte her zaman yanımda olan Onursal Başkanımız Mehmet Tahmazoğlu’na, Kulüp Başkanımız Cuma Güzel’e ve Antrenörümüz Fatih Karakuş’a çok teşekkür ediyorum” diye konuştu.

  • Türkiye’nin iyi devlet üniversitesi ODTÜ

    Türkiye’nin iyi devlet üniversitesi ODTÜ

    Birleşik Krallık menşeli uluslararası yükseköğretim derecelendirme kuruluşu Times Higher Education (THE), 2024 dünya üniversite sıralaması sonuçlarını açıkladı. Türkiye’den 75 üniversite sıralamaya girme başarısı gösterirken, bu sayı ile dünyada 7. en iyi temsil edilen ülke unvanını kazandı. Geçen yıl bu sıralamada 61 Türk üniversitesi yer almaktaydı.

    Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), 2024 dünya üniversiteleri sıralamasında 351-400 bandında yer alarak, Türkiye’de devlet üniversiteleri arasında birinci sıraya yerleşti, tüm üniversiteler arasında ise iki vakıf üniversitesiyle beraber ilk sırada yer aldı.

    Toplam 108 ülkeden bin 904 üniversitenin sıralandığı listede Koç, ODTÜ ve Sabancı üniversiteleri 301-400 bandında yer alarak, ilk 400’e girmeyi başardı.

    İTÜ 501-600; Bilkent, Boğaziçi, Çankaya ve Hacettepe Üniversiteleri 601-800; Bahçeşehir, Özyeğin ve Yıldız Teknik Üniversiteleri ise 801-1000 bandında kendine yer buldu.

    Böylece THE sıralamasında Türkiye’den 11 üniversite ilk bine girerek, dikkat çekici bir başarı elde etti.

    THE sıralamasında ilk bine giren 11 Türk yükseköğretim kurumu dışında 24 Türk üniversitesi de 1001-1500 diliminde yer aldı

  • 12. Uluslararası Gitar Festivali başladı

    12. Uluslararası Gitar Festivali başladı

    Klasik gitarın yeni isimlerini, virtüözlerini ve gitarda yeni yaklaşımları Antalyalı sanatseverlerle buluşturan 12. Uluslararası Gitar Festivali, Türkan Şoray Kültür Merkezi’nde başladı. Muratpaşa Belediyesi ve ODTÜ Antalya Mezunlar Derneği’nce düzenlenen festivalin açılışına, Belediye Başkanı Ümit Uysal, eşi Ümran Uysal’la katılırken eski Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın ODTÜ Mezunlar Derneği Başkanı Yıldırım Şimşek dinleyiciler arasında yer aldı.

    Açılış gecesinde, aynı zamanda festivalin sanat danışmanlığını yapan Ahmet Kanneci sahne aldı. Kanneci, festivalin 12’nci yılına Başkan Uysal’ın desteği, sahip çıkmasıyla ulaştığını söyledi. Kanneci, Uluslararası Antalya Gitar Festivali’nin gitar üzerine Türkiye’nin en uzun süre devam devam eden festival olduğunu söyledi.

    Kanneci, Özcan Dal’ın eşlik ettiği konserin ardından dakikalarca ayakta alkışlanırken gecenin sonunda Başkan Uysal, kendisine teşekkür çiçeği ve plaket takdim etti. Uysal, Kanneci’yi sarılarak kutlarken “Bu festivalin gerçek babası Ahmet Kanneci hocamızdır” dedi.

  • Türk üniversiteleri, en iyilere girdi

    Türk üniversiteleri, en iyilere girdi

    İngiltere merkezli yükseköğretim derecelendirme kuruluşu Quacquarelli Symond’ın (QS) bu yıl başlattığı ve Avrupa’daki en iyi üniversiteleri sıraladığı “Dünya Üniversite Sıralaması: Avrupa 2024” listesinde ODTÜ, İTÜ, Koç, Bilkent ve Boğaziçi üniversiteleri ilk 200’e girdi.

    Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Erol Özvar, “Akademik saygınlık, öğrenci-öğretim üyesi oranı, makale sayısı, uluslararası öğrenci sayısı gibi kriterlere göre yapılan değerlendirmede üniversitelerimiz yüzümüzü güldürdü” dedi.

    QS, Avrupa Konseyi’ne üye 42 ülkedeki 688 üniversiteyi değerlendirdiği “Dünya Üniversite Sıralaması: Avrupa 2024” listesini yayımladı. Listedeki “Avrupa Geneli” sıralamasında Türkiye’den ODTÜ 124’üncü, İTÜ 138’inci, Koç Üniversitesi 174’üncü, Bilkent Üniversitesi 178’inci Boğaziçi Üniversitesi 199’uncu oldu. Sabancı Üniversitesi (201), Hacettepe Üniversitesi (224), İstanbul Üniversitesi (228), Gazi Üniversitesi (283), Ankara Üniversitesi (289), Yıldız Teknik Üniversitesi (326), Ege Üniversitesi (381), İstanbul Gelişim Üniversitesi (432), Abdullah Gül Üniversitesi (445), Galatasaray Üniversitesi (445), Marmara Üniversitesi (451), Çankaya Üniversitesi (455), İstanbul Bilgi Üniversitesi (488), Dokuz Eylül Üniversitesi (488) de ilk 500 içerisinde yer aldı.
    QS’in, “Akademik saygınlık, çalışan saygınlığı, makale başına düşen atıf sayısı, öğretim üyesi başına düşen makale sayısı, uluslararası araştırma iletişim ağı, istihdam edilebilirlik, öğretim üyesi-öğrenci oranı, uluslararası öğrenci çeşitliliği, uluslararası öğretim üyesi oranı, gelen değişim öğrencisi oranı, giden değişim öğrencisi oranı, sürdürülebilirlik puanı” kriterlerini esas alarak ve “küresel tanınma, araştırma becerisi, öğretim kaynakları, uluslararasılaşma ve istihdam” gibi alanlarda yaptığı değerlendirmeye Türkiye 72 üniversite ile dahil edildi. Türkiye, bu sayıyla Birleşik Krallık’tan sonra en fazla üniversite ile temsil edilen ikinci ülke oldu.

    İşverenler tarafından en fazla tanınan Türk üniversiteleri

    QS’in uluslararası işverenler arasında tanınırlık açısından yaptığı değerlendirmeyi yansıtan “İşveren İtibarı” göstergesinde Türkiye’den üç üniversite Avrupa’nın bu alandaki en iyi 50 üniversitesi arasına girdi. Bu listede ODTÜ 34’üncü sırada yer alarak işverenler tarafından en çok tanınan Türk üniversitesi oldu. ODTÜ’yü 37’nci sıradaki İstanbul Teknik Üniversitesi, 42’nci sıradaki Boğaziçi Üniversitesi izledi.

    ODTÜ ayrıca “Akademik İtibar” göstergesinde de 109. sırada yer aldı.

    Öğrenci değişim programlarında Avrupa’daki en iyi Türk üniversiteleri Türk üniversiteleri “Avrupa’nın en iyi öğrenci değişim programları” kategorilerinde de üst sıralarda yer aldı.
    “Giden Öğrenci Değişimi” göstergesindeki değerlendirmede Avrupa’da Galatasaray Üniversitesi 12’nci, Bilkent Üniversitesi 31’inci, ODTÜ 32’nci oldu. “Gelen Öğrenci Değişimi” göstergesinde ise Fırat Üniversitesi 35’inci sırada yer aldı.

    İstihdam ve sürdürülebilirlik göstergeleri

    QS’in “İstihdam Sonuçları” göstergesinde Boğaziçi Üniversitesi 33’ncü sıraya yerleşerek bu alandaki en iyi Türk Üniversitesi olurken, İstanbul Üniversitesi de aynı alanda 62’nci sırada yer buldu. “Sürdürülebilirlik” alanında ise ODTÜ 47’nci sırada yer aldı.

    Özvar: “Çalışmalarımızın meyve verdiğini görmek mutluluk kaynağı”

    YÖK Başkanı Erol Özvar, konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı olarak, ülkemizin yükseköğretim alanında dünya devleriyle rekabet edebilir hale gelmesi ve gittikçe artan sayıda öğrenci için bir çekim merkezi olması için uluslararasılaşma stratejimiz doğrultusunda yoğun çaba sarf ediyoruz. Yürüttüğümüz çalışmaların meyve verdiğini görmek bizim için büyük bir mutluluk kaynağı” ifadelerini kullandı.

    Kamuoyunun yakından bildiği, büyük bir prestij ve tanıtım aracı haline gelen üniversite değerlendirme kuruluşlarından olan QS’in sıralamasında Türkiye’den çok sayıda üniversitenin yer aldığına dikkati çeken Özvar, şunları kaydetti:
    “Avrupa ülkelerinde yer alan üniversitelerin değerlendirildiği listede Türkiye, Birleşik Krallık’tan sonra 72 üniversite ile en fazla temsil edilen ülke oldu. Akademik saygınlık, öğrenci-öğretim üyesi oranı, makale sayısı, uluslararası öğrenci sayısı gibi kriterlere göre yapılan değerlendirmede üniversitelerimiz yüzümüzü güldürdü. Başta ilk 200 arasına girmeyi başaran ODTÜ, İTÜ, Koç, Bilkent ve Boğaziçi Üniversitelerini; daha sonra da diğer tüm üniversitelerimizi tebrik ediyorum. QS’in yalnızca bölgesel sıralamalarında değil; dünya üniversiteleri sıralamalarında da yüksek başarı gösteren üniversite sayımızın ileride daha da artmasını ve başarı gösteren üniversitelerimizin bu çıtayı daha da yükseltmelerini temenni ediyorum.”

  • ODTÜ’de LGBT yürüyüşü

    ODTÜ’de LGBT yürüyüşü

    Cumhur İttifakı cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte 2. tura kalan Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na LGBT destekçileri ve üyeleri bayrak ve düdüklerle ODTÜ’de destek yürüyüşü gerçekleştirdi.

  • ‘Beni siyasi görüşümden dolayı kovdular’

    ‘Beni siyasi görüşümden dolayı kovdular’

    2019 yılında Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde terörle mücadele sırasında şehit olan Jandarma Astsubay Çavuş Bünyamin Duymaz’ın ağabeyi ve iki çocuk babası Fazlı Duymaz, ODTÜ’lü yetkililer tarafından siyasi görüşünden dolayı kovulduğunu iddia ederek, “Bana siyasi düşüncelerimden dolayı hep baskı yaptılar” dedi.

    Hasta babası, yaşlı annesi ve iki çocuğuyla mağdur olduğunu, işten atıldığı için kirasını ödeyemediğini iddia eden Duymaz, “Şehit kardeşiyim. Kardeşim 2019 yılında Hakkari Yüksekova’da terörle mücadele sırasında şehit oldu. Bu yüzden devletimiz bana iş imkanı sağladı. 3 yıldır ODTÜ’de çalışıyordum. Kardeşimin ölüm yıl dönümünde mevlit yemeğine memleketim Kırşehir’e gitmek için müdürlerim Tekin Yılmaz ve Metin Tokmak’tan izin istedim ve bana izin verdiler. Yozgat Valisi’nin de katılımıyla mevlit yemeğimizi yaptık. Bu arada dedem vefat etti. Tekrar defin işlemleri için köyüme gittim. Müdürlerimi arayıp haber verdim, haberleri vardı. Sonrasında bana tutanak tuttular ve işime son verdiler. Toplamda 10 gün işe gitmedim. AK Parti’yi desteklediğim için bu sorunları yaşadım. ODTÜ şehit ailelerini istemiyor. Şu anda ben mağdurum.

    Evim kira ve iki çocuğum var. Kiramı ödeyemiyorum. Babam çok hasta olduğu için aynı zamanda onunla ilgilenmem gerekiyor. Babamı hastaneye götürecek başka kimsemiz yok. Ben çalışmaya mecburum. Bu anlattığım olaylar kasım ayında oldu ama onlar beni mart ayında işten çıkarttılar. Tüm bu olaylar için kasım ayında bana tutanak tuttular, ona karşın benden savunma istediler. Ben de savunmamı verdim ama bana ‘Bundan bir şey çıkmaz’ dediler. Delil istediler. Ben de delil olarak mevlit yemeğinde olduğuma dair Yozgat Valisi’nin de bulunduğu videoları gösterdim. ‘Tamam, bir sorun olmaz’ dediler. Ama 3 ay sonra benim evime işten çıkarıldığıma dair kağıt gönderdiler. Bu konuda ben çok mağdurum. Bize sahip çıkmalarını, işimi geri almak istiyorum.

    “ODTÜ’de şehit ailesini ve AK Partiliyi istemiyorlar”

    ODTÜ’de çalıştığı 3 yıl boyunca sürekli sorunlar yaşadığını ve siyasi görüşlerinden dolayı örselendiğini iddia eden Duymaz, şunları söyledi:
    “ODTÜ’de çalışmaya başladığım ilk günden beri siyasi fikirlerimden dolayı bazı sorunlar yaşadım. ODTÜ’de şehit ailesini ve AK Partiliyi istemiyorlar. Ben birçok kez bu konuyla ilgili Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) başvurdum. Bana birçok kez ‘Tayyip’i devireceğiz. Biz senin işine son vereceğiz. Sizi Tayyip kurtarsın’ dediler. Bana siyasi düşüncelerimden dolayı hep baskı yaptılar. Ben buranın devletin bir kurumu olduğunu söylediğimde, ‘Cumhurbaşkanı üniversitelere karışamaz’ diyerek bir bardak çay vermediler. Aşağıda namaz kılarken kapıyı üstüme kilitlediler ve bana sürekli mobbing (yıldırma veya iş yerinde psikolojik baskı) uyguladılar. ‘Biz CHP’liyiz. AK Parti’yi devireceğiz. Onu devireceğiz’ dediler. Ben de ‘Biz olduğumuz sürece sayın cumhurbaşkanımızı deviremezsiniz’ dedim. Bana çok büyük mobbing uygulandı, en sonunda da ‘Biz gereğini yaptık, işte kapı. Seni Tayyip kurtarsın’ dediler ve bu şekilde işten atıldım. Üniversiteye giderek sendika başkanıyla birlikte itirazda bulundum. Yüksek Öğretim Kurumu’na giderek itirazlarda bulundum. Şu an için bir dönüş olmadı, bekliyoruz.”

    “Oğlumun işe gitmediği 10 gün için 4 bin lira borç çıkardılar”

    Fazlı Duymaz’ın babası Arif Duymaz ise, “Bir şehit ailesine bu yapılır mı?” diyerek yetkililerden yardım istedi. Arif Duymaz, oğluna borç çıkardıklarını iddia ederek, “Benim iki oğlum vardı. Bir oğlum Hakkari’de astsubaydı, şehit oldu. Oğlum şehit olduktan sonra diğer oğluma ODTÜ’de iş verdiler. Şehidimizin yıllık yemeği vardı. Oğlum yemeğe gitmek için izin aldı. Sonrasında biz köydeyken oğluma tutanak tutmuşlar. Bu arada yemekte babam rahmetli oldu. Ölüm belgesini de ODTÜ’ye yolladık. Yine de bizi mağdur ettiler. Ayrıca oğlumun işe gitmediği 10 gün için 4 bin lira borç çıkardılar. Bir şehit ailesine bu yapılır mı? Ben çok hastayım. Oğlum kirasını veremiyor” ifadelerini kullandı.

  • Tsunami Raporu

    Tsunami Raporu

    ODTÜ öncülüğünde, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Atina Akademisi ve Güney Kaliforniya Üniversitesi destekleriyle hazırlanan “İskenderun Körfezi Kıyı Yapıları Ve Doğu Akdeniz’deki Tsunami Değerlendirmeleri” ön raporunun sonuçları belli oldu. Raporda, merkez üssü deniz kıyısından yaklaşık 90 kilometre içeride olmasına ve fayın doğrultu atılımlı karakteristik göstermesine rağmen 7,7 büyüklüğündeki depremin, Hatay’ın Arsuz ve Mersin’in Erdemli ilçeleri ile KKTC’nin Gazimağusa ve Girne kentlerinin sahillerinde küçük genlikli tsunami olayına neden olduğu belirtildi.

    Buna göre Hatay’ın Arsuz ilçesi sahiline ilk dalganın 25’inci dakikada, en yüksek dalganın da 14 santimetre ile 33’üncü dakikada ulaştığı belirlendi. Gazimağusa istasyonunda 17 santimetrelik en yüksek dalga 65’inci dakikada, Erdemli istasyonunda 14 santimetrelik en yüksek dalga 48’inci dakikada, Girne istasyonunda ise 10 santimetrelik en yüksek dalga yine 48’inci dakikada ölçüldü.

    Raporda, “6 Şubat 2023 depremi sebebiyle Doğu Akdeniz’de oluşan küçük ölçekli tsunami olayının bilimsel olarak araştırılması ve oluşma mekanizmasının saptanması, ​​​​​​bölgede gelecekte oluşabilecek olası tsunami olaylarının oluşma mekanizmalarını önceden anlamak ve hazırlıklı olmak için önemlidir. Bu olay hem karada merkez üssü olan doğrultu atımlı fay kırılması sonrası oluşan tsunami sebebiyle araştırılması gereken hem de bölgedeki erken uyarı sisteminin verimli çalışmasının test edilmesine olanak sağlayan bir olay olmuştur.” ifadeleri yer aldı.

    Raporu hazırlayan ekibin başkanlığını yapan UNESCO Kuzey Doğu Atlantik ve Akdeniz Tsunami Uyarı Sistemi önceki dönem başkanı, ODTÜ Deprem Mühendisliği Araştırma Merkezi Üyesi ve Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Kıyı ve Deniz Mühendisliği Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner, AA muhabirine raporda yer alan bulguları değerlendirdi.

    “TSUNAMİNİN OLUŞMA NOKTASI SAMANDAĞ KALEBURNU’NUN GÜNEYİ”

    Raporda gösterilen noktaların, kıyıda su yüzeyini ölçen ve mareograf adı verilen cihazların bulunduğu yerler olduğunu söyleyen Yalçıner, deprem sonrası denizde bir hareketlenme varsa bu cihazların hareketlenmeyi yakalayabildiğini aktardı.

    Yalçıner, şöyle devam etti:

    “İlk çıkardığımız bilgi ‘Dalga ne zaman gelmiştir?’ Bunun vardığı yere ve süresine göre oluştuğu noktayı bulmamız önemli. Oluştuğu noktada fay, deniz tabanını kaldırmış ya da deforme etmiş mi? Yahut deniz tabanında oturma, kayma gibi kütle hareketi oluşmuş mu? Bunları bilmek için önce kayıtları incelemek, daha sonra fayın kırıldığı yerleri saptamak, sonra da deniz tabanında tahmin ettiğimiz oluşumların yerlerini bulmak gerek. Bunların hepsinin dairelerinin kesiştiği yer, Samandağ kuzeyindeki Kaleburnu’nun güneyinde açıkta bir noktaya işaret ediyordu.”

    Hatay’da meydana gelen 6,4 büyüklüğündeki depreme de dikkati çeken Yalçıner, “Denizde acaba fay devam ediyor mu? 6,4 büyüklüğündeki depremle Samandağ’a geldiğini gördük. Güneye giderse denize doğru mu yönelir, yoksa Lazkiye’den güneye mi gider? Tarihine bakıyoruz ve bölgede deniz tabanında depremler olacaksa nasıl bir dalga yaratır, nasıl yayılır, nerelere, ne kadar zamanda gelir? Bu bilgileri bulmaya çalışıyoruz. Bizim bu araştırmalarımız ileride böyle durumlar için hazırlıklı olma ve uyarı verme aşamasına bilgi sağlamaktır.” dedi.

    Yalçıner, tsunaminin oluştuğu noktanın tespit edilmesinin önemi hakkında, “Biz ‘Orada bir kayma, oturma olacaktır.’ demiyoruz, ‘Orada zayıf bir bölge var.’ durumunu işaret edebiliyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

    Depremlerin merkez üslerinin kıyıdan uzak olmasının tsunami boylarını etkilediğine değinen Yalçıner, “Denizde belirli bir hareket gözlenmişse onun kaynağının nerede ve nasıl bir kütle hareketi ile meydana geldiğini araştırmak ve deniz tabanında kritik bölgeler olup olmadığını saptamak önemlidir” ifadelerini kullandı.

    Deprem konusunda vatandaşlara çözümlü bilgiler ulaştırmak gerektiğini dile getiren Yalçıner, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Sadece ‘deprem olacak tedbir alalım’ demektense, tedbiri de almaya yardımcı olmamız lazım. Ben ‘Tsunami olacak’ diyorsam, bunun nasıl olacağını ve nasıl önlem alınması gerektiğini de anlatmam lazım. Halkımızı zaten daha somut, güvenilir bilgiler bekliyor. Tsunaminin mekanizmasını incelemek, ileride yaşanacak başka olaylarda bu tür deniz hareketleri oluşumunu şimdiden anlamak için önemli. Denizin içinde fayları göremiyoruz, karadaki kırıkların hepsini görüyoruz. Deniz tabanındaki hareketlenme ile denize geçen enerji dalga olarak kıyılara geliyor. Taban hareketlerinin sırları da ölçülen dalga ile bize ipuçları olarak ulaşıyor. Kıyılardaki su hareketlerini, dalgayı ve onunla gelen ipuçlarını iyi incelemek; deniz tabanında ne olduğunu anlamak, daha sonra bu hareketin ileride başka hangi olaylar oluşturabileceğini tahmin etmemiz açısından önemli.”

  • Türkiye’de ilk kez insan üzerinde aşı denenecek

    Türkiye’de ilk kez insan üzerinde aşı denenecek

    Türkiye’de ilk kez bir Kovid-19 aşı adayı, insanlarda denenmeye başlanacak. 10 yıl önce, başka bir proje için geliştirilen yapay akciğer modeli ile azot tankında dondurularak bekletilen akciğere özel bağışıklık hücrelerinin ‘uyandırılarak’, Kovid aşısı araştırmasında kullanılması, projede hızla yol kat edilmesini sağladı. Böylece, hem ilk sonuçları, hem de etkinliği açısından dünya devlerinin Kovid-19 aşısında elde ettiği başarıya Ankara’da da ulaşıldı. Her şey yolunda giderse yıl sonunda hazır olması hedeflenen yerli Kovid aşısı, burundan uygulanacak ve dünyada ilk kez bir aşının ek içeriğinin belirli bir süreliğine de olsa tedaviyi destekleyici özelliği de olacak.

    Sanayi Bakanlığı’nın, Kovid 19 salgınının Çin’de ortaya çıkmasının ardından Şubat ayı sonlarında Türkiye’de aşı geliştirmek için özel sektör ve üniversitelere çağrı yapması ve Sağlık Bakanlığı’nın da yönlendirmesiyle yerli koronavirüs aşısı geliştirmek üzere bir bilim ordusu kuran Nanografi A.Ş. ve aşı ekibi, 5 aydır büyük bir gizlilik içinde yürüttükleri aşı çalışmalarının detaylarını ilk kez Demirören Haber Ajansı (DHA) ile paylaştı. Kamu ve özel sektör desteği ile üç üniversiteden bilim insanlarının geliştirdiği aşının gönüllü insan denemeleri için gerekli başvuruları da yapıldı. ODTÜ, Ankara Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi gibi Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden kimya, genetik, biyokimya ve tıp alanlarında her biri önemli çalışmalara imza atmış akademisyenlerden oluşan 40 kişilik ekip, Kovid 19’a çare olacak aşıyı geliştirmek için gece gündüz çalıştı, hayvan ve bağışıklık hücresi deneylerini tamamladı. Çalışma sonuçlarını içeren dosyalar ve detaylı raporlarla etik kurul onayı için başvurusu yapılan aşı çalışmasında, maymun denemeleri ile eş zamanlı olarak insan denemeleri de yürütülecek.

    “10 YILDIR UYUYAN YAPAY AKCİĞER HÜCRELERİNİ UYANDIRDIK”

    Yerli Kovid aşısı ekibinde akciğere özgü insan bağışıklık hücreleri deneylerini yürüten Ankara Üniversitesi Tıp Fakütesi İç Hastalıkları Bölümü Fizyopatoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nuray Yazıhan, çalışmanın temellerinin ODTÜ Kimya Bölümü laboratuvarlarında atıldığını anlattı. Yazıhan, “Aşının ilk formülasyonu orada yapıldı ve onların dizaynı seçildi. Bağışıklık sistemi konusunda daha önce de çalışmalarım olduğu için belli malzemeler zaten elimizde vardı. Yaklaşık 10 yıl önce Almanya ile ortak yürüttüğümüz bir projemiz vardı. Bu proje kapsamında akciğer hücrelerinin hipoksik yani oksijensiz kalırsa, enfeksiyon geçirirse ya da astım gibi alerjik reaksiyonlarla karşılaşırsa nasıl tepki vereceğini çözebilmek için yapay bir akciğer modeli çalışmıştık. Alveol dediğimiz akciğerlerin nefes aldığı bölümleri, laboratuvar ortamında yapay olarak geliştirmiştik. Kovid aşısı için yola çıktığımızda, o modeller elimizde hazırdı” diye konuştu.

    Ayrıca akciğere özel makrofaj denilen vücuttaki yabancı maddelerin yok edilmesini sağlayan bağışıklık hücreleriyle de çalıştıktan sonra azot tankında dondurarak sakladıklarını anlatan Prof. Dr. Yazıhan, “Yaklaşık 10 yıldır uyuyan bu hücrelerimizi yeniden uyandırdık ve geliştirdiğimiz aşının akciğerdeki etkilerini hem yapay alveol modelimiz, hem de bu hücreler üzerinden anlamaya çalıştık. Bu da çalışmada çok hızlı yol almamızı sağladı. Hayvan çalışmaları ile beraber hücre çalışmalarını da gerçekleştirmiş olduk” dedi.

    “VİRÜSLE BULAŞTIĞI YERDE SAVAŞMAYA BAŞLAYACAĞIZ”

    Geliştirilen aşının dünyadaki örneklerden farklı olarak enjeksiyonla değil nazal yolla yani burundan verilecek şekilde dizayn edildiğini vurgulayan Prof. Dr. Yazıhan, “Nazal aşılar genellikle çok tercih edilmiyor. Ama bu virüsü düşündüğünüzde, enfeksiyonun ilk bulaşma yolu nazal sistem. Burada da mukoza dediğimiz bir yapı var. Aslında bağışıklığımız için de çok kritik mukoza yapısı. Hem bir bariyer görevi görüyor hem de hastalık için ortam oluşturuyor. Bizim yaptığımız çalışmayı dünyadaki benzerlerinden ayıran ve kritik olan kısmı, aşı formülasyonunu hangi maddeler içinde verdiğimiz ve nasıl uyguladığımızla ilgili. Çünkü aşıda en önemli nokta, doğru ve güçlü bir bağışıklık yanıt oluşturmanız ve aşı uyguladığınız kişiye bir zarar vermemeniz. Tüm bunların ince ayarlarını biz buradaki çalışmamızda yaptık. Akciğere özel makrofaj dediğimiz, insan bağışıklık hücreleriyle de çalıştık. Yani sadece hayvanda tek tip hücre ile değil, hem hayvan çalışmasını hem de insan bağışıklık hücreleri üzerindeki çalışmayı bir arada yürüttük ve bu nedenle de sonuca yaklaşmak açısından oldukça zaman kazandık” şeklinde konuştu.

    “DÜNYADAKİ AŞILARA GÖRE BİZİM AŞIMIZIN POTANSİYELİ DAHA YÜKSEK”

    Bağışıklığı uyaran aşı formülasyonlarının yanına ek maddeler olarak konulan adjuvanların da vücutta aşırı yanıt oluşturmadan bağışıklığı doğru yönlendirebilmesini sağladıklarının altını çizen Prof. Dr. Yazıhan, “Bu açıdan baktığımızda, insan denemelerinde de olumlu sonuçlar alabileceğimizi ve diğer aşılara nazaran bizim aşımızın potansiyelinin daha yüksek olabileceğini düşünüyorum. Sonuçların başarısı açısından şu anda gündemde de olan uluslararası aşı çalışmaları ile aynı noktadayız diyebilirim. Hatta nazal aşı olması itibariyle alternatifimiz yok. Nazal aşı zor bir aşı ama diğer yandan da hem uygulama alanı virüsle mücadele açısından çok uygun, hem de enjeksiyon gibi farklı uygulama yöntemlerine nazaran etkinliği daha yüksek. Deney hayvanlarımızdaki sonuçlarımız böyle. Sıçan çalışmalarını tamamlamış durumdayız. Herhangi bir yan etki de görmedik. Bu, çok önemli. Böyle olduğu için de artık maymun çalışmalarına başlayabiliyoruz. Klinik çalışmalara yani gönüllü insan denemelerine geçebilmemiz için etik kurulu başvurularımızı, dosyalarımızı, raporlarımızı ilgili yetkililere sunduk. Süreç olumlu devam ederse insan çalışmalarına hazırız” ifadelerini kullandı.

    HAYVAN DENEYLERİNDEKİ İLK SONUÇLAR

    Hayvan deneylerinde elde ettikleri sonuçlara göre, geliştirdikleri aşının yaklaşık bir yıl koruma sağladığı yönünde sonuçlar aldıklarını söyleyen Prof. Dr. Yazıhan, “Tabii ki sıçanların yaşam ömrü ile insanların yaşam ömrü çok farklı. Onların haftalık dönemine göre süreyi hesaplıyoruz. Mesela sıçanlarda gebelik süresi 3 hafta, insanda 9 ay. Yani onlarda yapacağınız 3 haftalık bir çalışma aslında bizim 9 ayımıza denk geliyor. Bu hayvanlara iki dozlu aşılama yaptığımızda, yaklaşık 2 ila 4 hafta etkisinin devam ettiğini gördük ki bu da bir yıllık bir süre demek kabaca. Bu da gayet iyi bir sonuç. Ama bu bir öngörü sonuçta. Asıl sonuçları insan çalışmaları yapıldığı zaman göreceğiz” dedi.

    “İLK KEZ BİR AŞININ TEDAVİYİ DESTEKLEYİCİ ÖZELLİĞİ DE OLACAK”

    Koronavirüste bağışıklık sisteminin virüsle savaşırken aşırı çalışması sonucu vücuda da zarar verebildiğine işaret eden Prof. Dr. Yazıhan, “Hücresel düzeyde lenfosit dediğimiz, daha uzun dönem kalıcı bağışıklık sağlayan hücrelerde azalmalar görüyoruz Kovid’de. Bunun önüne geçebilmek için immünmodülasyon denilen (bağışıklık sistemini düzenlemeye yönelik) bir sistemin doğru yönlendirilmesi önemli. Bizim şu an çalıştığımız aşının bu özelliği de olacak. Asıl amaç bağışıklık hücreleri içerisinde yer alan T hücrelerini aşı ile doğru yönlendirebilmek. Aksi taktirde bu T hücreleri, vücuda zarar veren bir sistem halini alabiliyor. Eğer siz bu T hücrelerini doğru yönlendirebilirseniz, hem hastalıkla savaşabiliyorsunuz hem de bu bağışıklık hücrelerinin bu savaşı daha sonra tekrar hatırlamasını sağlıyorsunuz ki aynı etkenle karşılaştığında ne yapacağını bilsin. Bu aşının etkinliğini biz hem doğal katil hücrelerinde, hem T hücrelerinde, hem de makrofajda denedik. Aslında aşılardan tedavi edici bir etki beklemeyiz normal şartlarda. Ama bu yönüyle bizim aşımızın çok uzun süreli olmasa da böyle bir etkisi de söz konusu olacak. O zaman aşının destekleyici içeriğini hastalığın erken dönemlerinde immünoterapi tedavilerine ek olarak kullanma imkanı da doğacak. Dünyadaki çalışmalara baktığımızda, denek hayvanları ve hücre kültürü sonuçlarımızın onlarla yarışabilecek düzeyde olduğunu ve en az onlar kadar etkili bir aşı geliştirdiğimizi görüyoruz” şeklinde konuştu.

    “AŞININ FORMÜLÜ BU LABORATUVARDAN ÇIKTI”

    ODTÜ Kimya Bölümü’nden Doç. Dr. Görkem Günbaş ise aslında başka bir araştırma için aldıkları fonla kurdukları laboratuvarda, Kovid aşısı çalışmalarına katkıda bulunmak için ekibiyle beraber yola çıktıklarını anlatarak “Biz burada daha çok aşının fikir bazında öncül çalışmalarını yaptık. Temel mantığımız, virüsün kendisi olmadan üzerinde olan bir yapıyı, enjeksiyonla değil nazal yolla vererek vücudu Kovid spesifik bir antikor üretmeye ikna edebilir miyiz şeklinde oldu. Bu ana fikirle geliştirdiğimiz ana formülasyonun çıkış noktası bu laboratuvar oldu” dedi.

    “HEM BAĞIŞIKLIĞI ARTIRIYOR HEM DE YAN ETKİSİ YOK”

    Doç. Dr. Günbaş’ın laboratuvarında biyokimya alt grubunun takım lideri olarak çalışan Moleküler Biyoloji Uzmanı Dr. Ahmet Çağlar Özketen ise Dünya Sağlık Örgütü’nün listesinde Kovid aşıları için 4 senaryonun önde olduğunu belirtti ve “Birincisi zayıflatılmış virüs aşıları, ikincisi mRNA bazlı aşılar, üçüncüsü ‘virus like particle’ dediğimiz virüs benzeri parçacıklar içeren aşılar ve dördüncüsü de ‘subunit vaxcine’ dediğimiz virüs elementlerinin yani virüsün belli protein veya DNA ya da RNA parçalarını içeren aşılar. Bizimkisi bu sonuncu gruba giriyor. Subunit aşılar genelde daha az yan etkili olması yönünden tercih ediliyor. Aşı formülümüzde, virüsün insandaki ACE 2 reseptörüne bağlanma bölgesini modifiye ederek çıkardığımız bir protein var. Buradaki ana hikaye, adjuvan formülasyonunuz yani aşıya eklediğiniz katkı maddeleri oluyor. Bir de biz nazal uygulamayı seçtiğimiz için, hem bağışıklığı artırıcı hem de istenmeyen yan etkileri ortadan kaldıran bir formül denedik. Bununla alakalı hayvan deneylerinde olumlu sonuçlar aldık. Herkes belirli ülkelerle anlaşma yapıp onların tesislerini kullanıp büyük dozajlarda ürün üretmeye çalışıyor. DSÖ’nün tahminine göre 2021 ortalarında aşı çıkacak ama belirli bir süre de sırf aşının ülkemize gelmesi için beklemek söz konusu olabilir. O yüzden maliyetli de olsa yerli aşı çalışmalarına geçmek çok önemli” şeklinde bilgi verdi.

    “YIL SONUNA HAZIR ETMEYİ HEDEFLİYORUZ”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın salgınla mücadelede bilimsel araştırmaların desteklenmesi için özel sektöre de çağrı yapması sonucu harekete geçen Ahlatcı Holding bünyesindeki Nanografi A.Ş.’nin, Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Ahlatcı’nın sınırsız desteği ile bu aşı çalışmasındaki başarıya ulaştığını anlatan şirketin Genel Müdürü Dr. Osman Coşkun, biyoteknoloji grubu ile DNA konusunda yaklaşık 3-4 yıldır başarılı olan bir çalışma yürüttüklerini ve aynı ekiple Kovid 19 aşı geliştirme konusunda neler yapılabileceğini görüştüklerini anlatarak “ODTÜ, Ankara Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi’nden bilim insanları ile akademik işbirliği yaptık. İhtiyacımız olan tüm ürünlerin, proteinlerin daha önceden elimizde hazır olması çok büyük avantaj oldu. Kovid aşısı olarak şu anda tüm küresel ilaç firmalarının geldiği noktaya ulaştık diyebiliriz. Bundan sonraki süreçte yapacağımız çalışmalarla inşallah yıl sonu itibariyle bu aşı çalışmasını tamamlamayı hedefliyoruz” dedi.

    PATENTLERLE KORUMA ALTINA ALINDI

    Dünya Sağlık Örgütü ve uluslararası otorite kuruluşların (FDA, EMA vb) tavsiye ettiği protokol ve uygulamalar ışığında gerçekleştirilen AR-GE çalışması sayesinde aşı kliniğe girerse referans kabul edilen protokolleri de sağladığı için üretim safhasından sonra ihracatının da kolayca gerçekleşmesi sağlanacak. Çalışma boyunca kullanılan özgün malzemelerin patent başvuruları ile koruma altına alındığını ve yakında uluslararası bilimsel dergilerde yayınlanmak üzere makalelerin de uzmanlar tarafından hazırlandığı çalışmaya dair bilgiler veren Dr. Coşkun, “Tamamen yerli ve milli olarak yürütülen bu çalışmada üretim aşamasında da hiçbir ithal bağımlılığımız olmayacak. Patentleri ile çalışmada kullanılan malzemeler ve proteinler ile tamamen bize ait olan bir aşı üreteceğiz” dedi.

    SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İLE SAĞLIK BAKANLIĞI DESTEKLEDİ

    Firma olarak asıl ilgi alanlarının nanoteknoloji ve biyoteknoloji olduğuna dikkat çeken Dr. Coşkun, “Şubat ayında dünyada Kovid pandemi süreci başlayınca bizim bu konuda çalışma yapmamız için Sanayi ve Teknoloji Bakanımızın teşviki ve Sağlık Bakanımızın da desteğiyle girişimlerimize başladık. Bütün süreci, olabildiğince gizlilik içerisinde yürüttük. Bu yaptığımız çalışma, üniversite, özel sektör ve kamu işbirliğinin çok güzel bir örneği oldu. ODTÜ Teknokent’te bizim merkezimiz bulunuyor. ODTÜ akademisyenleri ile çalışma yaptık, genetik konusunda özellikle. Sonra da Ankara Üniversitesi’nden yine kıymetli hocalarımıza çalıştık ve Gazi Üniversitesi bunlar arasında yer aldı. Özel sektör olarak ise Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın Ahmet Ahlatcı’nın bize sınırsız desteği oldu. ekibimizin ihtiyacı olan tüm ürünleri, dünyanın neresinde oluşa olsun en hızlı şekilde temin etme imkanı sağladı. Kamu olarak da özellikle TÜSEB (Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı) ve TİTCK (Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu) Başkanlıkları bize çok güzel yol gösterdiler. Kısa zamanda bu noktaya gelmemizde vesile oldular” ifadelerini kullandı.

  • YKS kılavuzu yayımlandı

    YKS kılavuzu yayımlandı

    2020 YKS tercih klavuzu ne zaman yayınlanacak? Soruları cevap buldu. ÖSYM Başkanı, “2020-YKS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzunu bugün yayımlayacağız.” dedi ve tercih işlemleri ile ilgili bilgi paylaştı.

    2020 YKS YÜKSEKÖĞRETİM PROGRAMLARI VE KONTENJANLARI KILAVUZU

    ÖSYM’nin resmi internet sayfasında YKS tercih klavuzu ile ilgili ön bilgilendirme klavuzu yayımlandı.

    Bu kılavuz, adaylara ön bilgi vermek amacıyla yayımlanmıştır. Bu nedenle, adayların tercihlerini yapmadan önce
    tercih süresinde ÖSYM’nin internet adresinden yeniden yayımlanacak kılavuzu dikkatle incelemeleri ve
    ÖSYM’den yapılan duyuruları takip etmeleri gerekmektedir.

    ÖN BİLGİLENDİRME KILAVUZU İÇİN TIKLAYIN

    DİKKAT: Tercih süresi, 6-14 Ağustos 2020 tarihleri arasındadır. Tercih bildirim işleminizi tamamladıktan
    sonra “Tercih Süresi” içerisinde https://ais.osym.gov.tr internet adresinden tercihlerinizde değişiklik
    yapabilirsiniz. Tercih işleminizi tamamladıktan sonra “Tercih Süresi” içerisinde https://ais.osym.gov.tr internet
    adresinden tercih bilgilerinizi mutlaka kontrol ediniz ve yazıcıdan tercih listenizin bir dökümünü edinerek
    saklayınız.

    Bu kılavuz, Yükseköğretim Kurulu kararları doğrultusunda hazırlanmıştır. Kılavuzun yayımlanması ve
    uygulanması, Yükseköğretim Genel Kurulunun 25.06.2020 tarihli kararı ile kabul edilmiştir.

    YKS TERCİHLERİ NE ZAMAN YAPILACAK 2020

    YKS tercihleri 6-14 Ağustos tarihleri arasında https://ais.osym.gov.tr/ adresi üzerinden yapılacak.

    YKS SONUÇLARI NE ZAMAN AÇIKLANACAK?

    ÖSYM’nin belirlediği akademik takvime göre sonuçlar 28 Temmuz’da açıklanacak. Adaylara sonuç belgesi gönderilmeyecek. Adaylar sınav sonuçlarını, T.C. Kimlik Numaraları ve şifreleri ile ÖSYM’nin https://sonuc.osym.gov.tr internet adresinden, mobil uygulamalarından öğrenebilecekler. İnternet sayfasındaki duyurular adaylara tebliğ hükmünde olacak.