Etiket: öneri

  • Bel ağrılarına yönelik öneriler

    Bel ağrılarına yönelik öneriler

    Uyku düzeninin öneminin giderek artığı günümüzde, ‘Doğru yatak seçimi bel ağrılarına karşı etkili bir çözüm olabilecek’ başlıklı öneriler tüm bel ağrısı şikayeti çekenler için sıralandı.

    ”Uyku konforunu ve bel sağlığını destekleyen yatak seçiminde aşağıdaki faktörlere dikkat etmek, bel ağrılarına çözüm olmakla birlikte kaliteli bir güne başlamak için de son derece büyük önem taşıyor.

    ”Omurga desteği sağlayan ergonomik tasarımlı yataklar tercih edin”

    Gün içinde uzun saatler oturarak çalışmak ya da ağır iş kollarında yük kaldırma ve taşıma işlerinde görev alanlar, ciddi bel ağrılarından şikayet edebiliyor. Ergonomik tasarımlı yataklar, vücudun doğal eğrilerini destekleyen ve bel omurgasına uygun konfor sağlayan bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor. Bu yataklar, bel ağrılarını azaltmaya yardımcı olmasının yanı sıra uyku sırasında omurga hizasını korumaya da yardımcı olabiliyor.

    ”Isıtılabilen yataklar tercih edin”

    Uzun çalışma saatleri, masa başı çalışmak ya da tüm gün ev temizliği yapma gibi durumlar, kişilerde çeşitli bel ağrılarına sebep olabiliyor. Bu tip durumlarda oluşan kas spazmları, kas gerilmeleri veya zorlanmaları stres veya gerilim kaynaklı ağrılarda ağrı bölgesine yapılan sıcak uygulamalar, kan dolaşımını arttırıp rahatlama oluşturacağı için sıcak uygulamalar öneriliyor. Isıtılabilen yataklar bu tip sebeplerden oluşan bel ağrılarının hafifletilmesine destek oluyor.”

  • Öztan’dan soğan kebabı önerisi

    Öztan’dan soğan kebabı önerisi

    Gaziantep mutfağının en önemli yemekleri arasında sayılan ve doğal antibiyotik özelliğiyle dikkat çeken soğandan yapılan soğan kebabı büyük ilgi görülmeye başladı.

    Salgın hastalıklardan korunmanın en önemli yolunun mevsimine uygun doğal besin maddeleri tüketmekle mümkün olacağını ifade eden Anadolu Mutfağını Araştırma Geliştirme ve Koruma Derneği Başkanı Ünlü Şef Tahir Tekin Öztan “Vücut direncini arttırmak ve bağışıklık sistemini güçlendirmek için doğal besin maddelerini tercih etmek zorundayız. Bu anlamda her mevsimin kendine göre özelliklere sahip sebze ve meyveleri bulunmaktadır. Son zamanlarda dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan gribe karşı da vücudumuzun direncini arttırmak ve bağışıklık sistemimizi güçlendirmek zorundayız. Bunun için antibiyotik özelliğe sahip soğanı da sofralarımızın vazgeçilmezi haline getirmeliyiz. İçerdiği vitamin ve doğal antibiyotik sayesinde gripten korunmanın en lezzetli yolu olan mini soğanlar, kıyma ile pişirilip, nar ekşisi ile terlemeye bırakılarak servis ediliyor. Tüm Dünya’da salgın olarak yaşanılan grip virüsüne karşı bağışıklık sistemimizi güçlendirici birçok alternatif besin takviyesi alıyoruz. Hiç kuşkusuz yaşadığımız bu zor günlerde yapılacak en doğru beslenme yöntemi her sebzeyi mevsiminde tüketmek olacaktır. Tüm uzmanların birleşerek onayladığı doğal antibiyotik soğanı da İstanbul’da Sahan restoranları ve Gaziantep’te Şirehan Otel’de Türk damak tadına uygun bir lezzet haline dönüştürerek “ Soğan Kebabını konuklarına sunuyor” dedi.

  • Başkan Turgay Erdem vatandaşları dinledi

    Başkan Turgay Erdem vatandaşları dinledi

    Periyodik aralıklarla mahalleleri ziyaret ederek, hizmet ihtiyaçlarını ve yaşanan sorunları yerinde inceleyen Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, ‘Başkan Burada’ buluşmaları kapsamında Cumhuriyet Mahallesi’ni ziyaret etti.

    Başkan yardımcıları ve birim müdürlerinin de hazır bulunduğu ziyarette vatandaşlarla tek tek konuşan Başkan Erdem, şikayetlerini dinledi.
    Cumhuriyet Mahalle Muhtarı Dilek Tez’in de eşlik ettiği ziyarette vatandaşların kentsel dönüşüm, yüksek konut fiyatları, pahalılık ve altyapı ile ilgili sorunlarını dinleyen Başkan Erdem, bunlarla ilgili yaptıkları çalışmalarını anlattı.

    Mahallenin aile sağlığı merkezinin yetersizliğinden bahseden vatandaşlarla da konuşan Başkan Erdem, yapının mevcut yerinde yenileneceğini kaydetti. Yer sıkıntısından dolayı aile sağlığı merkezinin başka bir yerde yapılamayacağını ifade eden Başkan Erdem, bununla ilgili iki aşamalı projenin bulunduğunu aktardı. Yeni bir yerin gösterilmesi durumunda bu yatırımı oraya da yapabileceklerini ekleyen Başkan Erdem, aksi durum olmazsa 2024 yılında yenileme çalışmasını gerçekleştireceklerini kaydetti.

    Konuşmaların ardından pazar alanını da gezen Başkan Erdem, vatandaşlar ve pazarcılarla sohbet etti.

  • Cilt yaşlanmasına karşı öneriler

    Cilt yaşlanmasına karşı öneriler

    Dermatoloji Uzm. Dr. Kıvılcım Çınkır Özsaraç, 25 yaş sonrası başlayan ince kırışıklıklara karşı gerekli önlemler alınmadığı takdirde, zamanla daha da derinleşen kırışıklar, lekeler ve hatta ilerleyen yaşlarda yüzde boşluklar ve sarkmalar oluşmaya başlayacağını kaydetti. Yaşlanmanın tüm bu olumsuz etkilerine karşı, hızla gelişen teknolojiden sonuna kadar faydalanmaya imkan sağlayan, en etkili uygulamaların genel olarak anti aging uygulamalar olduğunu ifade eden Dr Özsaraç, bunların da ciltte sarkma, ciltte sıkılaşma, leke ve ince çizgilerle savaşmada, lazer tedavilerinin oldukça sık kullanıldığı belirtti.

    Cilt kırışıklıklarında en etkili tedavinin Altın İğne Tedavisi olduğunu ve hangi durumlarda kullanıldığını belirten Uzm. Dr. Özsaraç, “Altın iğne tedavisi cilt gençleştirme (Anti aging), cilt kırışıklıklarının giderilmesinde, cilt yenilemede, yüz ve boyun bölgesindeki sarkma ve kırışıklık tedavisinde, sivilce izi, yara izi tedavisinde, ameliyat, yara izlerinin ve güneş lekelerinin ortadan kaldırılmasında, geniş gözeneklerin sıkılaşmasında, siyah noktaların oluşumunu azalmasında ve tedavisinde, gebelik sırasında veya hızlı kilo alıp vermelerde oluşan çatlakların (strialar) giderilmesinde etkili oluyor” dedi.

    “Geçici değil kalıcı etkiler elde edilir”

    Altın İğne uygulaması hakkında bilgiler veren Uzm. Dr. Özsaraç, “İşlem öncesinde anestezik kremler de kullanılarak ağrısız bir uygulama sağlanmaktadır. İğneli Radyofrekans uygulaması ortalama süresi 20-30 dakikadır. Cilt yüzeyini gençleştirmek, yara izlerini düzeltmek ve sıkı bir cilt için yapılan uygulama tedavi yöntemlerine göre farklı seans aralıklarında gerçekleşir. Genellikle tek seans yeterli görülmez. Birkaç hafta aralıklarla iki ya da üç seans civarında uygulama yapılır. Seanslar arasında 3-4 hafta olması idealdir. Maksimum etki ise son seanstan 3-4 hafta sonra görülmektedir. İşlem yapıldıktan sonra bir miktar kızarıklık olabilir bazen de hafif kabuklanma olabilir ama kızarıklık çok kısa sürecektir. Geçici değil kalıcı etkiler elde edilir. İlk seanstan itibaren kolaylıkla fark edilebilir olumlu etkiler gözlenir. Hasta hemen günlük yaşamına geri dönebilir. Cilt yenileme ve kusurları giderme üzerindeki etkileri bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış bir tekniktir. Her türlü cilt tipinde ve ten renginde kullanılabilme imkanı sunar. Çok uzun saatler boyunca işleme girmeyi veya cerrahi girişimleri gerektirmiyor olması, diğer avantajlarından birisi de her mevsim yapılabilmesidir. Altın iğne tedavisinin ardından dikkat edilmesi gerekenler ise; Son derece acısız bir tedavi olduğu için altın iğne tedavisinin sonrasında herhangi bir ağrılı durum gerçekleşmez. Ancak uygulamanın ardında dikkat edilmesi gereken noktalar bulunur. Bu noktalar; Uygulama bittikten sonra düzenli olarak güneşten koruyucu krem kullanımı ihmal edilmemelidir. Uygulamanın ardından 7-8 saat sonra hafif bir fondöten kullanılabilir” ifadelerini kullandı.

    “Cilde sürülen kozmetik kremler cildin alt tabakalarına etki edememektedir”

    Yaşlanmayı geciktirici diğer tedavi metotları PRP, Mezoterapi ve Gençlik Aşısı hakkında bilgi veren Dermatoloji Uzm. Dr. Özsaraç, ‘’PRP, “Trombositten Zengin Plazma” olarak da anılır. Hastanın kendi kanındaki plazmayı kandan izole ederek ve konsantre ederek büyüme faktörleri üreten trombosit hücreleri bakımından daha zengin bir plazma olan PRP adlı kan bileşenini elde etmiştir. Plazma bileşeni, kök hücreler ve büyüme açısından zengin trombositler içerir ve cilde geri enjekte edildiğinde, cildin genel olarak gençleşmesini sağlamak için vücudun doğal kolajen ve elastin üretimini hızlandırır. PRP hazırlama işlemi sonrasında elde edilen PRP çok ince iğneler yardımı ile cilt altına ufak dozlarda enjekte edilir. Bu işlem öncesinde cilt lokal anestezik bir krem ile uyuşturulur. PRP tedavisi ise; yüz ve boyun gençleştirme, ciltte parlama ve aydınlanma, akne skarı ve yara izi tedavisi gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Mezoterapi yöntemi de diğer yöntemlerden biridir. Yüz mezoterapisi mezoliftingi cilde canlılık ve parlaklık veren bir işlemdir. Yapılan işlem ile birlikte elastin ve kolajen sentezi aktive olur böylelikle cilt sıkılaşır, gerilir ve toparlanır. Cilt üzerine sürülen kozmetik kremler cilt bariyerini geçemediği için cildin alt tabakalarına etki edememektedir. Ancak yüz mezoterapisi işlemi sayesinde kullanılan cilde faydaları ilaçlar cildin alt tabakalarına kadar etki eder. Böylelikle istenen etki hemen gözlenir ve etki süresi de artar. Yüz mezoterapisi (mezolifting) yüzün her bölgesine, boyun, dekolte ve el bölgesine uygulanabilen bir işlemdir. Cildin ihtiyacı olan vitamin, mineral ve aminoasit gibi maddelerin lokal olarak uygulanan mikro enjeksiyonlar yoluyla cilde enjekte edilmesi ile uygulanır. Seans sayısı hastanın ihtiyacına, uygulana ürünün içeriğine bağlı olarak değişmekle birlikte genelde 15 gün aralar ile 4-6 senans önerilmektedir. Gençlik aşısı ise, aslında bir nevi mezoterapi uygulamasıdır. Genel de yüksek oranda hyoluronik asit ve somon DNA içeren mezoterapi ürünleri özel bir isimlendirme adı altında Gençlik aşı olarak adlandırılmakta ve uygulanmaktadır. Bunların dışında kök hücre tedavisi, kollajen aşısı, dermal kalsiyum hidroksi apatitli dolgular da kollajen, elastin uyarısını artırarak yüzde ve boyunda anti aging etki sağlamaktadır” diye konuştu.

  • YÖK Başkanı’ndan üniversite adaylarına öneriler

    YÖK Başkanı’ndan üniversite adaylarına öneriler

    YÖK Başkanı Özvar, Kurulun internet sitesinden 2023 YKS sonuçlarına göre tercih yapacak adaylara önerilerde bulunduğu bir mesaj yayınladı.

    Tercih sürecinin önemini vurgulayan Özvar, “Değerli üniversite adayları, Öncelikle sizlere ve ailelerinize en içten selamlarımı iletiyorum. Her birinizin eğitim ve kariyer hedeflerine yönelik heyecanını ve azmini yakından takip ediyoruz. Bu meşakkatli sınav sürecini başarıyla tamamlayarak, yükseköğrenim yolculuğunda elde etmeyi arzuladığınız hedeflere ve hayallere bir adım daha yaklaştınız. Bildiğiniz üzere 27 Temmuz’da başlayan ve 8 Ağustos tarihine kadar devam edecek olan tercih dönemi içerisindeyiz. Tercih dönemi, geleceğinizin şekillenmesinde çok önemli kararları vermeniz gereken bir süreçtir. Yükseköğretim Kurulu olarak bizlerde, sizlerin bu sürecini kolaylaştırmak adına çalışmalarımıza devam ediyoruz” ifadelerinde bulundu.

    DEPREMZEDELERE, 34 YAŞ ÜZERİ KADINLARA, ŞEHİT VE GAZİ YAKINLARINA EK KONTENJAN 

    Özvar, depremzedelere, 34 yaş üzeri kadınlara, şehit ve gazi yakınlarına ayrılan ek kontenjanları hatırlatarak, “Bu yıl tercih kılavuzunda bazı önemli yenilikler yaptık. Öncelikle depremzede öğrencilerimizin içinden geçtiği bu zorlu sürece bir nebze de olsa olumlu katkı sağlayabilmek için onlara özel bir kontenjan tanımlaması yaptık. Milletimizin baş tacı gazi ve şehitlerimizin yakınlarına da ayrı bir kontenjan tanımladık. Bu kontenjanlara ek olarak, 34 yaş üzeri kadınlarımıza da tercih kılavuzunda özel bir kontenjan sağladık. Sağlanan bu kolaylık, geçmişte yükseköğrenim imkanlarına tam olarak erişememiş olan kadınlarımıza yükseköğretimin kapılarını tekrar açma fırsatı sunmaktadır. İlgili tüm adaylarımızın tercihlerinde kendilerine sağlanan bu kontenjanları da dikkate almaları gerektiğini hatırlatmak isterim” dedi.

    “YÜKSEKÖĞRETİMİN KALİTESİNİ ARTIRMAK ADINA CANLA BAŞLA ÇALIŞIYORUZ

    Tercih yapacak adaylara önerilerini sıralayan Özvar, açıklamasında şunları kaydetti:

    “Üniversite tercihlerinizi yaparken, hem Yükseköğretim Kurulu hem de diğer kurumlarımız tarafından sağlanan burslara ek olarak staj ve mezuniyet sonrası istihdam olanaklarını göz önünde bulundurmanızı tavsiye ediyoruz. Bu olanaklar, eğitim hayatınızı daha da anlamlı kılacak ve gelecekte sizleri daha donanımlı hale getirecektir. Yükseköğretimin, ülkemiz için taşıdığı kıymetin farkındayız. Eğitim, sadece bireylerin değil, tüm toplumun geleceğine açılan kapıdır. Bu yüzden Yükseköğretim Kurulu olarak yükseköğretimin kalitesini artırmak ve sizlere daha iyi olanaklar sunmak adına canla başla çalışıyoruz. Son olarak, emeği geçen tüm paydaşlarımıza teşekkürlerimizi sunuyorum. Ailelerin ve öğretmenlerin, üniversite adaylarımızın başarısı için gösterdiği destek ve çaba da büyük bir takdiri hak ediyor. Hep birlikte ülkemizin yeni yüzyılında daha güçlü yarınlar inşa etmeye devam edeceğiz. Tüm adaylara tercihlerinde kolaylıklar diliyorum.”

  • Hayvan haklarına dair 12 maddelik öneri

    Hayvan haklarına dair 12 maddelik öneri

    25 akademisyenin yazılarına yer verildiği “Hayvanlar ve Hukuk” isimli kitap yayınlandı. 25 akademisyenden biri olan Prof. Dr. Ahmet Erol, hayvan hakları ve hayvanların korunmasına dair 12 maddelik önerilerine yayınlanan kitapta yer verildi. Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Erol, “Şiddet ve işkenceyle hayvanların ölümüne yol açan eylemlere 10-15 yıl arasında hapis ve para cezaları, evcil hayvanların terk edilmesine ağır para ve 1-5 yıl arasında hapis cezası getirilmeli” dedi.

    “Evcil hayvan satın alınması vergiye tabi tutulmalı”

    Sokaktan ve barınaktan hayvan sahiplenmenin desteklenmesi gerektiğini belirten Erol, “Evcil hayvan ithalatının sıkı kontrol altına alınmalı ve evcil hayvan satın alınmasının vergiye tabi tutulmalı. Belediye Kanunu’na evcil hayvan sahiplerinden beslenen her hayvan başına yılda bir kez olmak üzere (100-500 TL arasında) evcil hayvan vergisi alınmasına ilişkin hüküm konulmalı. Emlak vergisinin yüzde 5-10’u arasında hayvan vergisine ilişkin hüküm eklenmeli” şeklinde konuştu.

    “On daireyi geçen apartmanlarda, her 10 daire başına bir sokak kedisi ve köpeğine bakma zorunluluğu getirilmeli” diyen Erol, “Hayvan sicilinin oluşturulması ve belediyeler tarafından verilecek zorunlu ve bedelsiz hizmetlerin olması gerekiyor” dedi.

  • Samsun’da seli önlemek için talepler

    Samsun’da seli önlemek için talepler

    Çarşamba Ziraat Odası Başkanı Muammer Aydemir, mahalle muhtarları ile birlikte muhtemel sel faaliyetinin önüne geçilmesi için alınması gereken önlemler hakkında bilgi alışverişinde bulundu. 5 ve 13 Haziran’da meydana gelen sel felaketinde Çarşamba ilçesinde Hürriyet, İstiklal ve Çaltı Mahallelerindeki meyve ve sebze bahçelerinde büyük oranda zarar oluşmuştu. Çarşamba Ziraat Odası Başkanı Muammer Aydemir ile muhtarlar, ilçede yaşanan sel felaketinde bahçelerdeki ürünlerin zarar görmesi ve muhtemel sel afetinde tekrar bu tür sorunların yaşanmaması adına alınabilecek önlemleri görüştü.


    “Dalgakıran yapılmalı, kanallar temizlenmeli”

    Üreticilerin zarar görmemesi adına alınması gereken tedbirler hakkında mahalle muhtarları ile istişarede bulunan Aydemir, “Hürriyet Mahalle Muhtarımız Ayhan Akgül, İstiklal Mahalle Muhtarımız Erhan Yılmaz ve Çaltı Mahalle Muhtarımız Murat Çıtak ile ilçemizde yaşanan selin zararlarını, muhtemel bir durumunda üreticilerimizin zarar görmemesi için alınması gereken tedbirleri görüştük. Görüşme sonucunda muhtarlarımız, dalgakıran yapılması, mahallelerdeki kanalların temizlenmesi, pompa sistemi kurulması, ırmak setinin taçlandırılması ile yükseltilmesi taleplerinde bulundular” dedi.

  • Bursa’yı deprem afetinden kurtaracak öneri

    Bursa’yı deprem afetinden kurtaracak öneri

    Birinci derece deprem bölgeleri arasında yer alan Bursa’da muhtemel bir felaket yaşanmadan alınabilecek tedbirler tartışılırken, bir öneri de Yapı Denetim ve Deprem Mühendisleri Bursa Şube Temsilcisi Serkan Işık’tan geldi. Işık, şehir merkezine yakın hazine arazilerine yeni yerleşim yerlerinin kurulabileceğini ve riskli bölgelerin buraya taşınabileceğini söyledi. Bitişik nizamlı binaların dönüşümlerinin maliyetlerinin çok yüksek olduğu ve yıkılıp yeniden yapılmasının zor olduğuna dikkat çeken Işık, eski binadaki vatandaşların kurulacak yerlere taşınmasıyla birlikte şehrin de nefes alacağının altını çizdi. Bursa’daki binaların yüzde 40’ının 1999 depremi öncesi yapıldığını aktaran Işık, muhtemel bir depremin büyük bir felaketle sonuçlanabileceğini ifade ederek, “11 ili etkileyen büyük bir deprem meydana geldi. Deprem kuşağında Bursa’mız da var. Ancak baktığımız zaman Bursa’nın yüzde 40’ına yakını 1999 depremi öncesi yapılmış binalardan oluşuyor. Özellikle şehir merkezinde kalan bitişik nizamlı binaların da derhal bir şekilde dönüşmesi gerekiyor. Bitişik nizamda dönüşüm yapmak, rezerv alanlarını aynı yerde kullanmanın mümkünatı yok” dedi.

    “Şehir merkezinin ivedilikle yenilenmesi gerekiyor”

    Şehirlerin bir adım atması gerektiğini, Bursa’nın da buna öncülük edebileceğine işaret eden Serkan Işık, “Bursa’nın şehir merkezlerine yakın olan kesimlerindeki hazine arazilerini belediyelerin bu konuda adım atarak devletten alması ve buralara mahalle, semt oluşturarak şehir merkezinde dönüşüm yapılamayan yerlerin buralara taşınmasının sağlanması gerekiyor. Şehir merkezindeki insanların bir şekilde şehir dışına çıkması trafiği rahatlatacak. Olabilecek bir depremde de bölgeye ulaşımın kolaylaşmasını sağlayacak. Nüfus azaldığı zaman insanlar daha hızlı ulaşıma kavuşabilirler. Buradaki atıl binalardan kurtulmuş olacaksınız. İnsanların can ve mal güvenliği korunmuş olacak. Yeni yeşil alanları ya da şehir merkezindeki yeni yapmak istediğin özel tasarımlı işler için de kendine yer kazanmış olacaksınız. Bursa’nın tarihi dokusuna baktığınız zaman eski ve bitişik nizamdaki yerleşim yerleri daha fazla. Şehir merkezi eski durumda. Bunun ivedilikle yenilenmesi gerekiyor. Yenilenmediği takdirde 11 ilde gördüğümüz gibi on binlerce insan hayatını kaybediyor. Bir sürü ticari alanlar yok oluyor. Her şeyden önce de insan hayatı hiçbir şeye değişilmez” diye konuştu.

    “Bitişik nizamları yerinde dönüştüremezsin”

    “Yerinde değişimin mümkün olmadığı yerler var. Bitişik nizamları yerinde dönüştüremezsin. Yerinde dönüştürmen için belirli kısmı kamulaştırman ve doldur boşalt yöntemi yapman gerekir” diyerek sözlerini sürdüren Işık, “Kamulaştırılan yer dönüştürülüp yeni kat karşılığı ya da 6306 sayılı riskli alanlardan taşıman için burada da kamulaştırma lazım ve buna da bir bütçe gerekiyor. En son İstanbul’da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un ifade ettiği gibi her ilin bir rezerv alanı tespit edilirse, burayı belediyeler altyapısını hazırladıktan sonra yolunu, kanalizasyonunu, elektriğini, suyunu, haberleşmesini sağlarlar ve müteahhitlere yüzde 40 karşılığı verilebilir. Kalan 40’la da dönüştürmek istediğin yerleri oraya taşırsın. Bu sefer şehrin merkezi de nefes almaya başlayacak. Bunun maliyetine baktığımız zaman devlet kendi hazine arazisini eğer maliyetini sıfıra çekerek verirse o zaman bunun maliyeti olmayacak” ifadelerini kullandı.

    “Altıparmak, Çarşamba’da rezerv alanı yok”

    Serkan Işık sözlerine şöyle devam etti:

    “Yerinde dönüşüm yapmanın maliyetleri aşırı yüksek. Bunu en son Yıldırım Belediyesi bir şekilde yapıyor ama Yıldırım da rezerv alanları kullandı. Ama bizim burada Osmangazi, Altıparmak, Çarşamba’da kendi rezerv alanı yok. Her yer bitişik nizam. Bunun tek kaynağı var, hazineden tahsil edilecek arazileri imara hazırlayıp müteahhit kanalıyla yüzde 35-40-50 oranlarında anlaşılarak oradan kazanılacak konutların dönüştürmek istediğin yerlere tahsisini yaparak insanları oraya taşıyabilirsiniz. İnsanların ayrıldığı yerleri de tamamen yeşil alan, tiyatro olabilir şehrin ihtiyacına göre kullanılabilir.”

    “Kullanılan hazine arazileri var”

    Toplu Konut İdaresinin ya da başka imalatlar için kullanılan hazine arazilerinin olduğunu belirten Işık, “Yakın çevre yolu diye adlandırdığımız İstanbul’dan Balıkesir’e giderken sağlı sollu alanlar da var. Özlüce üstlerinde var. Ben şehri götüreyim, 1 milyon kişiyi taşıyayım demiyoruz. Oraya 50 bin kişilik yer yapalım. Şehir şu an sıkılaşmış durumda. Trafiğin insan yoğunluğundan dolayı keşmekeş olduğunu biliyoruz. İnsan yoğunluğu şehir içindeyken bir de deprem olduğunu düşünün. Bu yoğunluğu kesemeyiz. 11 şehrin yıkımına sebep olan depremde bile normalde 10 saatte gidilen yolları 36-40 saatte gittiler. Bir de büyük otobanlardan bahsediyoruz. Kaldı ki şehir içerisinde üç şeritli yolun tıkanmamasının mümkünatı yok. Şehrin yakın yerlerine insanların hastane, okul gibi hizmetlerini alabileceği yerler oluştururlar, şehir yelpaze gibi dağıtılır. Bu şehre nefes aldırır” şeklinde konuştu.


    “Eski binalarda ölüm oranı yüzde 94”

    Şehre yakın hazine arazilerine yeni mahallelerin kurulmasının şehir merkezindeki muhtemel depremin etkisini de minimize edebileceğini sözlerine ekleyen Işık, “İnsanların hayatlarını güzel yaşamasına, yarınlarına umutla bakmasına sebebiyet verecek. Bu bir an önce yapılması gerekiyor. Benim hep dediğim gibi deprem olmadığı gün uzun bir gün. Ama bu uzun günleri değerlendirmek gerekiyor. Şu siyasi atmosferde bir an önce adımların atılması gerekiyor. Deprem oldu üzerinden 40 gün geçti, insanlar unutmaya başlıyor. Emin olun bu depremi hiç kimse unutmaz. Depremi yaşayan birisiyim. Onun için unutulmaması gerekiyor. İnsanların da bunu unutturmaması gerekiyor. Bugün maliyet, maddiyat, para, yeme içme belki bulunur ama hayat bulunamaz. Çünkü eski binalarda ölüm oranları neredeyse yüzde 94’e yakın. Eski bir binada 7 şiddetinde deprem olduğunda ölme olasılığın neredeyse yüzde 100’e yakın. Bursa sanayisiyle, tarihi dokusuyla, Osmanlı’ya başkentlik yapmış bir şehir. Her şeyden önce tarihi sahip çıkarak bu dönüşümlerin yapılması gerekiyor” dedi.

  • İftar yemeğinde balık yeme önerisi

    İftar yemeğinde balık yeme önerisi

    Ramazan Ayı’na sayılı günlerde kala iftar yemeğinde vatandaşların hafif yemekler yemesi beslenme uzmanları ve doktorlar tarafından tavsiye ediliyor. Beylikdüzü’nde bulunan Türkiye Deniz Canlıları Müzesi Kurucusu Balıkçı Kenan Balcı’da iftar yemeklerinde vatandaşlar az yağda veya fırında pişirilmiş palamut balığı önerisinde bulundu. Balık fiyatlarına da dikkat çeken Balcı, hafif yağda pişirilen özellikle Palamut Balığı’nın hem bütçeyi hem de mideyi yormayacağına dikkat çekti. Tezgahlarda palamut fiyatları ise 50 Lira ile 75 Lira arasında değişiklik gösteriyor.

    Balcı, “Ramazan bereketiyle geliyor inşallah. Palamut Bayramı’mız da devam ediyor. Diğer balık türleri az çıkmasına rağmen palamut balığı bol bol çıkıyor. 2 tane Palamut’un fiyatı 100 ile 150 lira arasında değişiyor. 1 kiloluk palamutlarımız 75-80 lira arasında değişiyor. Ramazan Ayı’nda uzun saatler oruç tutup aç kaldığımız için hafif yemek yememiz gerekiyor. Damar dostu, kalp dostu balık. Herkese balık yemeyi tavsiye ediyorum. Özellikle Palamut hem kılçıksız hem de çok lezzetli. Palamut tavsiye ediyoruz, balık yemeyi tavsiye ediyoruz” dedi.

  • Babacan’dan hükümete 10 maddelik öneri!

    Babacan’dan hükümete 10 maddelik öneri!

    Ekonomiden sorumlu eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın Genel Başkanı olduğu DEVA Partisi, Türk Lirası’nın değer kaybetmesi üzerine 10 maddelik çözüm önerisi açıkladı. Sorunların sebebinin sadece ekonomi politikaları olmadığı vurgulandı.

    Ali Babacan’ın Genel Başkanı olduğu Deva Partisi, TL’nin değer kaybetmesi üzerine 10 maddelik çözüm önerisi açıkladı.

    Türk Lirası’nın geçen yıla göre ABD Doları karşısında yüzde 23, Avro karşısında ise yüzde 29 oranında değer kaybettiği hatırlatılarak, “Türk Lirası bu dönemde gelişmekte olan ülkeler arasında en kötü performans gösteren para birimlerinden birisi olmuştur” denildi.

    TL’nin değer kaybetmesi ile satın alım gücünün azaldığı, ücretli kesimin gelirinin enflasyon karşısında eridiği kaydedildi. “Ülkemizin pek çok alanda olduğu gibi, ekonomi alanında da yaşadığı sorunların temel sebebi kötü yönetimdir. Merkez Bankası ve ekonomideki kilit kurumların bağımsız ve objektif bir anlayışla çalışmasının engellenmesi ve bu kurumların kapasitelerindeki zayıflama da bu gelişmelerde etkili olmuştur” denildi.

    DEVA Partisi, TL’nin itibarını yeniden kazanılması için çözüm olarak şunları önerdi:

    1. İçsel tutarlılığa sahip, teknik kalitesi yüksek ve güven veren orta vadeli bir program katılımcı bir anlayışla hazırlanmalı ve kararlılıkla uygulanmalıdır. İç ve dış finansman dengelerine ilişkin gerçekçi ve tutarlı bir çerçeve ortaya konulmalıdır. Olağanüstü mali ve parasal önlemlerin orta vadede nasıl normalleştirileceğine ilişkin yol haritasına yer verilmelidir.

    2. Merkez Bankası, elindeki tüm araçları enflasyon hedeflemesi, dalgalı kur ve serbest sermaye hareketleri anlayışına uygun, bağımsız ve etkin bir biçimde kullanmalıdır.

    3. Merkez Bankası rezervlerini güçlendirecek her türlü dış finansman imkanını değerlendirme konusunda azami çaba gösterilmelidir.

    4. Kamu bankaları vasıtasıyla şeffaflıktan uzak ve hedeflenen etkileri sağlamakta başarısız olan döviz müdahaleleri ivedilikle sonlandırılmalıdır

    5. Başta kamu bankaları olmak üzere tüm bankaları, fayda ve risk analizlerine dayanmadan ucuz ve kolay kredi vermeye zorlamaktan vazgeçilmelidir. Bu doğrultuda aktif rasyosu uygulamasına son verilmelidir.

    6. Bütçe disiplinini sağlayacak mali kural hayata geçirilmelidir. Varlık Fonu gibi şeffaflıktan uzak uygulamalara son verilmelidir. Bütçe açığının kontrolünde verimsiz kamu harcamalarının ve israfın kontrol altına alınması öncelikli olmalıdır.

    7. Merkez Bankası bilançosunda yıllardır biriktirilen ihtiyati yedek akçe kalemi bütçe açığının finansmanında şeffaflıktan uzak bir biçimde kullanılmıştır. COVID-19 gibi ortaya çıkabilecek ani risklere kalkan olabilecek bu tarz tasarruflara yönelik keyfi uygulamalara bir daha başvurulmamalıdır.

    8. Kamu yatırımları ve Kamu Özel Sektör İşbirliği uygulamaları şeffaflığı, katılımcılığı, yerindeliği ve etkinliği esas alan bir anlayışla yürütülmelidir.

    9. TÜİK’e güçlü bir bağımsızlık kazandırılmalı ve yayınladığı istatistiklerin kalite ve güvenilirliği en üst düzeye çıkartılmalıdır.

    10. Popülist politikalar bir kenara bırakılarak, kural ve kurum bazlı ekonomi yönetimine geçişi sağlayacak ve ekonomi yönetiminin kurumsal kapasitesini güçlendirecek düzenlemeler süratla hayata geçirilmelidir.