Etiket: ORAN

  • Aydın’ın yüzde 20’si sandığa gitmedi

    Aydın’ın yüzde 20’si sandığa gitmedi

    Aydın’da yerel seçimlerde oy kullanma oranı 5 yıl öncesine göre düştü. 2019 seçimlerinde yüzde 86 olan seçime katılım oranı 2024 yerel seçimlerinde yüzde 80,75 oldu.

    İl Seçim Kurulu tarafından açıklanan verilere göre 882 bin 739 olan seçmenlerin 712 bin 527’si oy kullanırken, 169 bin 852’si ise oy kullanmadı. Elde edilen verilere göre Aydın’ın yüzde 20’si sandığa gitmezken, büyükşehir belediyesi seçimlerinde il genelinde CHP adayı Özlem Çerçioğlu 344 bin 3 oy, Cumhur İttifakı adayı Mustafa Savaş ise 250 bin 19 oy aldı. Toplam 2 bin 908 sandıkta kullanılan oylardan 680 bin 833’ü geçerli, 31 bin 694’ü ise geçersiz sayıldı.

    Uzmanlar, sandığa gitmeyenlerin önemli bir kısmının ise partisine küsen ya da hiçbir siyasi partinin adayını beğenmeyen seçmenler olduğu belirtildi.

  • “Kanser tedavisinde başarı oranı %80”

    “Kanser tedavisinde başarı oranı %80”

    Dünya Aferez Birliği tarafından, 1-7 Nisan “Ulusal Kanser Haftası” dolayısıyla basın toplantısı düzenlendi.

    Burada konuşan Dünya Aferez Birliği Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, kanserin önlenebilir bir hastalık olduğunu dile getirerek, “Aslında bir sihirli bir formül yok. Formül; en önemli risk faktörlerinden alkol ile sigara ve tütün mamullerini kullanmamak. Sigara, en az yirminin üzerinde kanserin ana faktörüdür ama akciğer kanserinde en önemli risk faktörüdür. Bir diğer risk faktörü ise obezitedir. Bakıldığı zaman obezitenin toplumda önemli bir problem olduğunu görmekteyiz. Bu nedenle kanseri önlemek için obeziteyi önlememiz lazım. Bunun dışında ise hareket etmek ve beslenmeye dikkat etmek gerekir” diye konuştu.

    Altuntaş, erken teşhisin hayat kurtardığına dikkati çekerek, Sağlık Bakanlığı Ulusal Kanser Tarama Programı ve ücretsiz Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezlerine başvurulması gerektiği uyarısında bulundu.

    “Kanser tedavisinde başarı oranları yüzde 80’e çıktı”

    Kanser tedavisinde başarı oranının yüzde 80’lere çıktığını ifade eden Altuntaş, “Bu büyük bir rakamdır ve her geçen gün bu rakamlar iyileşmektedir. Bu nedenle hastaları umutsuzluğa sevk etmemek lazım. Kanser merkezleri, hastaneler ve özel tıp merkezlerimiz dahil olmak üzere ülkemizin kanser altyapısı son derece güçlüdür” dedi.

    Altuntaş, sağlık teknolojisinin gelişmesiyle birlikte son dönemde yapılan ilaç çalışmaları sonucu ortaya çıkan bazı ilaçlar sayesinde artık kanser hastalığının kronik hale evrildiğini kaydetti.

    “Geçen yıl 6 bin civarında kök hücre nakli var”

    Türkiye’nin kanser yönetiminde dünyanın en iyi ülkelerinden bir tanesi olduğunu belirten Altuntaş, “Kişi başı geliri 20 bin dolar ve üzerinde olan ülkelere bakıldığı zaman rakamlar milyonda 60’ın üzerinde. Kendi nüfusumuza baktığımız zaman geçen yıl biz de 6 bin civarında kök hücre nakli var. Kök hücre kategorisinde gelişmiş ülkelerin standartlarını yakalamışız. Bizim gelişmişlik düzeyimize bakıldığı zaman ise çok öndeyiz” açıklamasında bulundu.

  • Kalp krizi oranı çok fazla

    Kalp krizi oranı çok fazla

    Doktor Öğretim Üyesi Emrah Aksakal, kalp ve damar hastalıkları, kalp ve dolaşım sisteminin herhangi bir hastalığını kapsayan geniş bir grubu temsil eden terim olduğunu belirterek, “Kalp ve damar hastalıkları, insanlarda en sık görülen ve en çok ölüme sebep olan hastalıklardır. Bu nedenle ülkemizde ve tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir. Kalbi besleyen damarlar olan koroner damarlarda, zaman içinde oluşan yağ plaklarına bağlı tıkanmalar sonucunda, tüm dünyada yaklaşık 17.3 milyon ölüm gerçekleşmekte; ülkemizde ise her yıl yaklaşık 300 bin insan kalp krizi geçirmekte ve yaklaşık 125 bin kişi bu hastalığın getirdiği problemler nedeniyle hayatını kaybetmektedir.” şeklinde konuştu.

    “Yaşam tarzı önemli bir etken”

    Kalp ve damar hastalıklarının temel belirtilerinin göğüs ağrısı, nefes darlığı, bayılma ve çarpıntı olduğunu ifade eden Aksakal, “Tıkalı olan damarın beslediği organla ilgili belirtiler, örneğin bacak damar tıkanıklığında bacakta ağrı, soğuma, uyuşukluk ve güçsüzlük olur. Kalp hastalıklarını tetikleyen birçok etken vardır. Özellikle kişilerin yaşam tarzı kalp hastalıklarının gelişiminde önemli rol oynar. Dünya Sağlık Örgütü, uygun yaşam tarzı değişiklikleri ve değiştirilebilir risk faktörlerinin kontrol altına alınması ile kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin dörtte üçünden fazlasının önlenebileceğini bildirmektedir.” dedi.

    “Değiştirilebilir ve değiştirilemez risk faktörleri”

    Kalp ve damar hastalıklarında değiştirilebilir ve değiştirilemez risk faktörlerinin olduğunu hatırlatan Doktor Emrah Aksakal, şöyle devam etti “Yaş, cinsiyet ve genetik özellikler gibi risk faktörleri değiştirilemeyen risk faktörleri olarak değerlendirilmektedir. İleri yaş, erkek cinsiyet ve ailede erken yaşta kalp ve damar hastalığı öyküsü olması kişide hastalığın gelişme riskini artırır. Cinsiyet konusunu biraz daha açmak gerekirse, kadınlarda kalp ve damar hastalıkları yaklaşık 10 yıl daha geç ortaya çıkmaktadır. Ancak özellikle 70 yaş sonrası kadın hastalarda kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölüm sıklığının daha fazla olduğu bilinir. Değiştirilebilir risk faktörleri ise hipertansiyon (yüksek tansiyon), diyabet (şeker hastalığı), obezite, yüksek kan yağları, sağlıksız beslenme, tütün kullanımı, hareketsiz yaşam, hava kirliliği ve stres gibi çok sık olarak rastlanan durumlardır. Kalp ve damar hastalıklarının en büyük sebeplerinden olan bu risk faktörleri asıl odaklanmamız gereken noktalardır. Risk faktörüm var, ne yapmalıyım? Risk faktörlerinden herhangi birini taşıyan kişilerin en azından senelik olarak bir kalp muayenesi yaptırmaları gerekmektedir. Herhangi bir hastalığı veya herhangi bir şikâyeti olmayan 40 yaş üstü erkeklerin ve 50 yaş üstü kadınların da kalp ve damar hastalıkları açısından tarama yaptırmaları gerekmektedir.”

    “Sağlıklı beslenme çok önemli”

    Kalp ve damar hastalıkları noktasındaki korunma yollarını da anlatan Aksakal, Erzurum İl Sağlık Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Halk Sağlığı Bülteni” nin 9’uncu sayısında konu ile ilgili kaleme aldığı yazıda “Kalp ve damar sağlığı, bu hastalığa yol açan nedenleri ortadan kaldırmakla, sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri ve kalp dostu beslenme ile mümkündür. Genellikle hipertansiyon, diyabet, obezite, kan yağlarındaki yükseklik, tütün kullanımı gibi faktörler kalp rahatsızlıklarını etkilemektedir. Düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenme gibi basit aktivite ve yaşam tarzı değişiklikleriyle hem bu hastalıklar engellenebilmekte hem de kalp ve damar hastalıklarının önüne geçilebilmektedir. Sağlıklı beslenmeye önem gösterin. Kardiyovasküler riskinizi öğrenenin, kilo durumunuzu ve obez olup olmadığınızı öğrenin. Kan basıncınızı ölçtürün. Kan şekerinizi öğrenin. Kan yağlarınızı öğrenin. Alkol tüketmeyin. Stresten uzak kalın. Hekiminizin verdiği sağlıklı yaşam önerilerine uyun ve kontrollerinize gitmeyi unutmayın.” diye konuştu.

  • Barajlarda doluluk oranları geriledi

    Barajlarda doluluk oranları geriledi

    İstanbul’a su sağlayan barajlardaki doluluk oranı, yüzde 32.38 olarak ölçüldü.

    İSKİ verilerine göre, Büyükçekmece Barajında geçen sene bugün 68.13 olan su seviyesi, bugün itibariyle 12.02 seviyelerine kadar geriledi.
    Alibeyköy Barajında ise geçen yıl bugün 39.41 olan su seviyesi, bugün 14.96’yı gördü.

     

  • Antalya’yı nem sardı

    Antalya’yı nem sardı

    Yüksek sıcaklığın etkili olduğu Antalya’da nem oranı yüzde 89’a ulaştı.

    Hava sıcaklığının 32, deniz suyu sıcaklığının 30 derece ölçüldüğü kentte, vatandaşlar ve turistler sahillerde yoğunluk oluşturdu.

    Konyaaltı, Sarısu ve Lara sahillerinden denize girenler serinlemeye çalıştı.

    Bu arada, yüzde 89’a varan nem nedeniyle oluşan bulutlar, kenti çevreleyen dağların görülmesini zorlaştırdı. Varyant bölgesinden sahili izleyenler, Beydağlarını görmekte güçlük çekti.

    Özellikle sabah Lara bölgesinde nemden oluşan sis görüş mesafesini düşürdü.

    Yüksek kesimlerden bakıldığında ise nem bulutlarının kent merkezinin üzerini kapladığı görüldü.

  • İstanbul barajlarında endişe verici durum

    İstanbul barajlarında endişe verici durum

    İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) verilerine göre, 8 Ağustos’ta yüzde 34,81 olan barajlardaki doluluk oranı, bugün itibarıyla yüzde 33,58’e kadar geriledi.

    Söz konusu veri, son 9 yılın aynı dönemine göre en düşük oran olarak kayıtlara geçti.

    Su miktarı Istrancalar’da yüzde 21,42, Terkos’ta yüzde 19,78, Sazlıdere’de yüzde 17,4, Alibey’de yüzde 16,06, Büyükçekmece’de yüzde 13,52, Ömerli’de yüzde 67,27, Darlık’ta yüzde 48,74, Elmalı’da yüzde 23,64, Pabuçdere’de yüzde 4,55 ve Kazandere’de yüzde 8,62 olarak ölçüldü.

    Yağışların azalmasıyla İstanbul’a su sağlayan 10 barajdan 6’sında su seviyesi yüzde 20’nin altına indi.

    Azami 868 milyon 683 bin metreküp su biriktirme hacmine sahip kente su sağlayan baraj ve göletlerdeki su miktarı ise 291 milyon 66 bin metreküp seviyesinde kaldı.

    Barajlar dışında İstanbul’a su sağlayan Yeşilçay ve Melen’den 2023’te 504 milyon metreküp su alındı.

    İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros, yağışların azalmasıyla birlikte İstanbul’a su sağlayan barajlardaki doluluğun azaldığını, bu durumun endişe verici olduğunu söyledi.

    Geçen yıl aynı dönemde barajlarda doluluğun yüzde 62, bu yıl ise yüzde 33’lere kadar düştüğünü belirten Toros, “İstanbul’a su sağlayan barajlardaki su seviyesi bugünün tarihine göre son 9 yılın en düşüğünde. Barajlarda 300 milyon metreküpün altında su kaldı. İstanbul’da su kullanımı çok fazla, barajlardaki su az. Barajdaki su seviyesi düştükçe kullanma maliyeti artıyor.” dedi.

    Barajlardaki su miktarının kritik seviyede olduğunu vurgulayan Toros, şunları kaydetti:

    “Ülkemizde 2022 son derece kurak geçti. 2023 yılının mart nisan, mayıs ayı yağışlı, sonraki aylar ise son derece kurak geçti ve geçmeye devam ediyor. Ağustos ve eylülde yağışların az olmasını bekliyoruz. Bunun için elimizde var olan suyu son derece iyi değerlendirmek gerekiyor. İstanbul 1990’lı yıllarda susuzluğu yaşamış, susuzluğun ne olduğunu bilen bir şehir. 1990’lı yıllardaki gibi susuzluğu yaşamamak için şimdiden kendi çapımızda çözüm üretmeliyiz. Su tasarrufu bu dönemde son derece önemli. Tedbir olarak belki su kullanımda kademeli ücretlendirme olabilir. Kademeli ücretlendirme ile su tüketimi azaltılabilir.”

  • Karabuğday yüksek lif kaynağı

    Karabuğday yüksek lif kaynağı

    Pseudo-tahıl olarak bilinen karabuğday, glüten içermemesi ve yüksek besin değerleri sebebiyle sağlıklı yaşama önem verenler ve gluten hassasiyeti olanlar tarafından büyük rağbet görüyor. Buğday, çavdar ve arpada bulunan gluten proteinlerinin neden olduğu çölyak hastalığı bulunan kişilerin glütensiz diyet uygulaması gerektiğini belirten İstanbul Gelişim Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Zeynep Şeyda Bilim, karabuğdayın önemli bir bitkisel protein kaynağı olduğunu vurgulayarak, birçok vitamin ve mineral barındırmasının yanı sıra iyi bir lif kaynağı olduğunu da ifade etti.

    “Çölyak hastalığı kadınlarda daha sık görülüyor”

    Son dönemde sıkça duyulan karabuğday, hem sağlıklı yaşam ve beslenme stilini tercih edenler hem de gluten intoleransı ve çölyak hastalığına sahip olanların diyetlerinde tercih ettikleri bir besin hâline geldi. Glutensiz diyetin çölyak hastalığında uygulanan bir tedavi yöntemi olduğunu ifade eden Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Öğr. Gör. Zeynep Şeyda Bilim, “Glutenin diyetten çıkarılması bağırsak lezyonlarını ve klinik belirtileri iyileştiriyor. Çölyak hastalığı, 2 yaşından sonra çocukluktan itibaren; 20’li yaşlar veya sonrasında herhangi bir yaşta ortaya çıkabiliyor ve kadınlarda daha sık görülüyor. Gluten hassasiyeti ve çölyak hastalığına sahip olanlar; buğday, çavdar ve arpa içeren besinlerin yanı sıra gluten bulunan diğer tüm besinlerden kaçınmalıdır. Bu diyet, kolay gibi görünse de gerçekte diyetin uygulanması hastalar için çoğu zaman zorlayıcı oluyor. Ayrıca, glutensiz diyet yetersiz ve dengesiz beslenmeye yol açabiliyor. Bu nedenle diyete karabuğdayın da içinde bulunduğu pseudo-tahılları dâhil etmek gerekiyor” şeklinde belirtti.

    “Karabuğday yüksek lif içeriğine sahip”

    Karabuğday, yüksek besin değeri ile tanındığı için glutensiz diyette çekici bir seçenek olarak görülüyor. Mineraller ve vitaminler açısından karabuğdayın zengin olduğunu belirten Bilim, “Karabuğday, yüksek lif içeriğine sahip. Demir, kalsiyum ve çinko gibi çeşitli minareller içeriyor. Genel olarak, pseudo-tahılların protein kalitesi tahıllardan daha yüksek. Gluten bulunmadığı için de çölyak hastalığının tedavisinde iyi bir alternatif olduğunu söylememiz gerekiyor. Piyasada bulunan glutensiz ürünler işlenmiş glutensiz un veya nişasta kullanılarak üretildiğinden B vitaminleri, magnezyum, demir, kalsiyum ve lif bakımından yetersiz kalıyor.” dedi.

  • Kira artış oranlarıyla ilk sırada

    Kira artış oranlarıyla ilk sırada

    Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Türkiye Emlak Müşavirleri Federasyonu (TEMFED) Genel Başkan Yardımcısı ve Trabzon İnşaatçılar Emlakçılar-Esnaf ve Sanatkârlar Odası (TİNEMOD) Başkanı Ayhan Taflan, Trabzon’da aşırı kira artışları nedeniyle gençlerin düğün organizasyonlarını iptal etmek zorunda kaldıklarına dikkat çekti. Taflan “Trabzon son dönemde yüzde 288 oranındaki kira artışlarıyla maalesef Türkiye’de birinci oldu. Gönlümüz şunu arzu eder; Trabzon değil de hiçbir ilde yani 81 ilde bu artışlar olmasın. Şu an yaşadığımız en büyük sıkıntı düğün zamanı, gençlerin evlenme zamanları. Düğün salonları tutulmuş, davetiyeleri dağıtılmış organizasyonları yapılmış eşyaları alınmış her şey atıl olarak bir kenarda duruyor. Bu gençlerimiz kiralık ev bulamayınca düğün organizasyonları iptal etmek zorunda kalıyor. Günübirlik evler malumunuz üzere ülke genelinde de artış var ancak bölgesel ifade etmek gerekirse burada da çok ciddi anlamda günlük kiralık veriliyor. Mülk sahiplerine tavsiyem, lütfen bu gençlerimize sahip çıkalım yabancı ülkelerden gelen, Körfez ülkelerinden gelen turistler, misafirler bugün burada, yarın yoklar. En azından bu gençlerin önünü açalım konutlarımızı verelim, buralara yerleştirelim bu gençlerimiz mağduriyeti yaşamasınlar” dedi.

    “Devletin vergi kaybı var”

    Günübirlik evlerden ciddi anlamda kira alındığını bundan dolayı da devletin vergi kaybı olduğunu kaydeden Taflan “Maalesef sürüce baktığımız zaman günlük evlerden çok ciddi anlamda kira alınıyor. Burada kanunen yapmış oldukları yasal değil, devletin zararı var, vergi kaybı var. Bu anlamda ilgililerden bütün sorumlu olan kişilerden destek istiyoruz. Bir an önce yaşadığımız olumsuz tabloların düzelmesi dolayısıyla bunlar düzelmiş olursa en başta evlenecek olan gençlerimizin yerleşmede bir sorunları olmayabilir. Artık önümüzde okullar, üniversiteler açılacak. Fiyatlara baktığımız zaman Trabzon genelinde çok ciddi anlamda yüksek kira oranları var. Bu anlamda anne babalar, 81 ilden çocuklarını eğitimini sağlamak için gönderiyorlar. Bu çocuklar burada kiralar karşısında eğitim, barınma ihtiyaçlarını giderme hususunda nasıl hayatlarını idame ettirecek. Gelecek olan çocuklarımıza, öğrencilerimize toplum olarak el atılmasını istiyoruz” diye konuştu

  • Antalya’da nem oranı yüzde 76’ya çıktı

    Antalya’da nem oranı yüzde 76’ya çıktı

    Türkiye’nin en önemli turizm kenti Antalya’da temmuz ayında etkili olan kavurucu ve sıcak hava ağustos ayının girmesiyle birlikte yerini yüksek neme bıraktı. Eyyamıbahur sıcaklarıyla birleşen yüksek nemde vatandaşlara zor anlar yaşatıyor. Yüzde 76’ya ulaşan nem hissedilen sıcaklığı 40 derecelere taşıyor. Yüksek nem nedeniyle deniz üzerinde görüş mesafesi azalırken, Antalya’yı çevreleyen Toroslar ise görünmez hale geldi. Kentte hava sıcaklığı 31 deniz suyu ise 30 derece ölçülürken, nemden bunalanların adresi dünyaca ünlü Konyaaltı Sahili oldu. Tatilciler denize girerek serinlemeye çalışırken, Antalyalılar ise gölge alanlarda dinlenmeyi tercih etti. Arkadaşıyla nem altında kalan sahilde fotoğraf çektiren Rus uyruklu Valeria Nagavitsna, Antalya’nın çok güzel olmasına rağmen son günlerde çok sıcak olduğunu söyledi.

    “Neme alıştık”

    Sahili izkeyen Şule Ağbağ, “Antalya’da yaşıyorum ve bu sıcaklıklara alışığız. Dışarıya güneşten koruyucu kremler sürüp çıkıyoruz. Bu neme de alıştık. Ama yeni gelenlere rahatsızlık veriyor. Yürürken bile terliyorsunuz. Sahili izledik, sonra işe gideceğim. Nem nedeniyle dağlar çok az görünüyor” dedi.

    “Serinlemek için denize geliyoruz”

    Hatay’dan geldiği Antalya’da kardeşiyle deniz keyfi yapan Demir Tutak, “Son günlerde çok zorlanıyoruz. Evde sürekli duşa giriyoruz. Serinlemek için denize geliyoruz. Hatay’dan daha fazla sıcak burası, yapış yapış terliyoruz. Dışarıda fön makinesi gibi sıcak hava esiyor. Tişört terle üstünüze yapışıyor. Antalya’da herkes denize gelmiş gibi, ben de kardeşimle oyun oynuyorum” ifadelerine yer verdi.

  • Baraj doluluk oranları

    Baraj doluluk oranları

    İstanbul baraj doluluk oranları vatandaşlar tarafından en çok merak edilen konular arasında yer aldı.

    İSKİ’nin resmi verilerine göre, 2 Ağustos Çarşamba gününde İstanbul’da baraj doluluk oranı yüzde 36.71 olarak açıklandı.