COVİD-19 salgını döneminde Ankara, İstanbul ve İzmir’de sağlık çalışanlarına ücretsiz ulaşım olanağı sağlanırken Bursa’da bu uygulamadan vazgeçilmiş ve sağlık çalışanlarına ücretsiz ulaşım hakkı iptal edilmişti.
Bursa Tabip Odası’nın gündeme getirip BURULAŞ’a yazdığı dilekçede sağlık çalışanlarına tekrardan ücretsiz ulaşım hakkı tanınması talep edildi. BURULAŞ bu talebe olumlu yanıt vermedi. Bu kararın ardında Bursa’da kent dinamikleri harekete geçti ve olay Bursa Büyükşehir Belediyesi Meclis’ine kadar taşındı. Ekim ayı meclis toplantısında gündeme gelen ve alınan kararla sağlık çalışanlarına ücretsiz ulaşım hakkı Bursa’da tekrar uygulamaya konuldu.
Sağlık çalışanlarına ücretsiz ulaşım uygulamasını Bursa’da her fırsatta dile getiren CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal alınan kararın ardından açıklamalarda bulundu. Sarıbal, yaptığı açıklamada Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı hatalardan dönmeyi artık kendine erdem saymaya başladığını söyledi.
Sarıbal yaptığı açıklamanın devamında şunları aktardı:
“Önce su ücretlerinde katı atık meselesini gündeme getirmiştik itiraz etmişlerdi, sonra İstanbul ve Ankara’da CHP’li belediyelerin yaptıklarını görünce oradan geri dönüş yapıp katı atık bedellerini faturadan çıkardılar.
Şimdi Bursa Tabip Odası’nın, sağlık emekçilerine COVİD döneminde toplu ulaşım araçlarına ücretsiz binmesine dair bir durumları vardı. Ama Bursa’da bu ücretli hale getirilmişti. Yine Ankara, İstanbul ve İzmir’de COVİD döneminde sağlık emekçileri ücretsiz ulaşım olanağına sahiplerdi.
Şimdi Büyükşehir Belediyesi bir karar aldı. COVİD sürecinde sağlık çalışanlarına tekrar ücretsiz olarak ulaşım sağlamaya başladılar. Peki bu aradan geçen süreçte sağlık emekçilerinin bu zor dönemde verdiği emeğe saygısızlık değil midir? İtiraf edilmese böyle mi devam edecekti? Yaz, boz! Ses çıkartmazlarsa devam, ses çıkartırlarsa hadi geriye alalım. Bu nasıl bir anlayış. Bursa yönetilemiyor. Bursa keyfine bırakılmış, bir kişinin keyfi üzerinde rüzgara kapılmış gidiyor.”
Bursa Tabip Odası, Büyükşehir Belediyesi iştiraki olan BURULAŞ’ın, meclis kararı olmadığı gerekçesiyle, Resmi Gazete’de yayımlanan, sağlık çalışanlarının toplu taşımadan yıl sonuna kadar ücretsiz yararlanabileceği kararını uygulamadığını açıkladı. Uygulamayı eleştiren CHP Bursa Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Orhan Sarıbal, “Bursa Büyükşehir Belediyesi sağlık çalışanlarının zulüm gibi süren iş yaşamlarında onlara destek olmak yerine adeta köstek oluyor. Tıpkı su faturalarında olduğu gibi daha önce Bursa halkına uygulanan çifte farklı muamele şimdi de sağlıkçılara yapılıyor. Sağlık çalışanlarının toplu taşıma hakkı Bursa’da Eylül ayı itibariyle son buldu. Bu nasıl bir vicdandır?” dedi.
Bursa’dakiler Sağlık Çalışanı Değil mi ?
28 Ağustos 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre, yeni tip koronavirüs salgınının yayılmasının önlenmesine yönelik tedbirler kapsamında sağlık hizmeti veren kamu ve özel sektöre ait tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan personelin ücretsiz ulaşım ve kamuya ait sosyal tesislerden yararlanma hakkı uzatılmıştı. Sağlık çalışanlarına tanınan bu hak Bursa’da ise, meclis kararı olmadığı gerekçesiyle Bursa Ulaşım Toplu Taşıma İşletmeciliği (BURULAŞ) tarafından uygulanmıyor.
Bursa Tabip Odası’nın açıklamasına göre, Bursa Tabip Odası Başkanı Doç. Dr. Alpaslan Türkkan 14 Eylül 2020 tarihinde BURULAŞ’a yazı yazarak konuya ilişkin istedi. 2 Ekim 2020 tarihinde Türkkan’ın yazısına Genel Müdür Mehmet Kürşat Çapar imzasıyla cevap verildi. Cevabi yazıda, “Sağlık çalışanlarımız ile ilgili ücretsiz seyahat hakkı verilmesine dair tarafımıza ulaşan bir meclis kararı mevcut değildir. Konu üst yönetimimizin gündeminde olup herhangi bir değişiklik yapılması durumunda tüm yayın organlarımızdan duyurusunun yapılacağını bilgilerinize rica ederiz” denildi.
Uygulamaya tepki gösteren CHP Bursa Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Orhan Sarıbal İstanbul, Ankara ve İzmir’de sağlık çalışanlarına tanınan bu hakkın Bursa’da neden verilmediğini sordu. Sarıbal, “ Bursa’ya yapılan bu üvey evlat muamelesinin nedenini çok merak ediyoruz. Canları pahasına mücadele eden sağlık emekçilerinin giderek tükendiği bir ortamda kendilerine yapılan bu muamele reva mıdır? Bursa’daki sağlık çalışanlarının İstanbul’dakilerden farkı nedir? Hepsi halk sağlığı için canlarını dişlerine takıyorlar. Koronavirüs salgınının başladığı günlerden bugüne kadar çok zor şartlarda halkın sağlığı için çalışan sağlık çalışanlarından 47’si hekim olmak üzere 107’si yaşamını yitirdi. Giden canlar, yitip solan gencecik hekimlerin acısı çok taze iken BURULAŞ’ın bu kararı önce vicdani sonra da insani olarak sorgulanmalıdır. Çok değerli Bursa Tabip Odası ve değerli üyelerinin, Bursa’daki tüm sağlık emekçilerinin bu mücadelelerinde yanlarında olduğumu bilmelerini isterim” diye konuştu.
CHP Bursa Milletvekili ve CHP Tarım Politikaları ve Tarım Örgütlerinden Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı Orhan Sarıbal, 7 Ekim Dünya Pamuk Günü dolayısıyla TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, uygulanan yanlış tarım politikaları nedeniyle ülkemizde pamuk üretiminin düştüğünü söyledi. Hasadın başladığı ve ülkemizde “Beyaz Altın” diye önem verilen pamuk için halen prim desteğinin ne kadar olduğunun açıklanmadığını kaydeden Sarıbal, “Pamukta 3 yıldır 80 kuruş prim ödeniyor. Bunun mutlaka yükseltilmesi, en azından 1 lira 50 kuruş seviyesine getirilmesi gerekir” dedi.
Sarıbal, şunları söyledi:
“Pamuğun tanınırlığını artırmak, üreticileri ile sanayiciler ve diğer taraflar arasındaki ilişkiyi ve işbirliğini güçlendirmek, pamuk üzerine daha fazla araştırma ve geliştirme yapılmasını sağlamak ve pamukla ilgili teknolojik gelişmeleri teşvik etmek amacıyla 7 Ekim Dünya Pamuk Günü olarak kutlanmaya başlandı.
Ülkemiz için de pamuk çok önemli bir ürün. Halk arasında “beyaz altın” olarak biliniyor. Ancak son yıllarda uygulanan yanlış tarım politikalarından pamuk da nasibini aldı. Üreticinin desteklenmemesi nedeniyle pamuk ekim alanları ve üretimi her yıl hızla düşüyor. Bu açık ithalatla kapatılmaya çalışılıyor. Ürettiğimiz kadar pamuğu ithal eder duruma geldik.”
Pamuk hasadı başladı ancak prim belirsizliği devam ediyor. Son üç yıldır 80 kuruş olarak uygulanan prim desteği için üreticiler kilo başına bu yıl 1,5 TL bekliyor. Ancak hükümetten bu konuda herhangi bir açıklama gelmedi.”
AKP’nin iktidara geldiği 2003 yılından bugüne pamuk üretim alanlarının hızla düştüğünü ifade eden Sarıbal, şöyle devam etti:
Pamuk Üretimi Düşüyor
“Türkiye 2002 yılında 7,2 milyon dekar alanda pamuk üretirken 2019 yılında %34 azalarak 4,8 milyon dekara düştü. Son 18 yılda 2,4 milyon dekar pamuk ekim alanı üretimden çıktı. 2019 yılında Türkiye’de pamuk ekim alanlarının %43,7’si, üretimin %37’si Şanlıurfa ili tarafından karşılandı. 2018 yılında Şanlıurfa ili 1 milyon 28 bin dekar alanda pamuk üretimi yaparken 2019 yılında 215 bin dekar azalarak 813 bin dekara düştü. 2003 yılından Ağustos 2020 dahil 14 milyon ton pamuk ithalatına 23,3 milyar dolar ödendi. Ağırlıklı olarak pamuk ithalatı yaptığımız başlıca ülkeler Amerika, Yunanistan, Türkmenistan ve Brezilya. 2019 yılında 951 bin ton pamuk ithalatına 1.6 milyar dolar ödeme yapıldı. Sadece bu yılın ilk 8 ayında 720 bin ton pamuk ithalatına 1,1 milyar dolar ödeme yapıldı. Türkiye 2019 yılında dünya pamuk ithalatında 4. Sırada bulunmaktadır. Türkiye 2019 yılında pamuk ihtiyacının %54’ünü ithalatla karşıladı. Bu oran 2002’de %38 idi” diye konuştu.
Pamuğun 20 ayrı sektörde kullanıldığını ve aileleriyle birlikte 1,5 insanı etkilediğini belirten Sarıbal, 2019 yılında üretilen 2,2 milyon kütlü pamuktan; 814 bin ton lif pamuk, 1 milyon 254 bin ton çiğit, 188 bin ton yemeklik yağ, 878 bin ton yemlik küspe, 63 bin ton linter, 132 bin ton telef (Ethanol, gübre vb) ürün elde edildiği bilgisini paylaştı.
Yeniden Altın Olsun
Lif pamuğun 2 milyar 775 milyon dolarlık ticari değeri bulunduğunu ancak tekstil ve hazır giyim sektöründe kullanımı ile 60 milyar dolarlık bir katma değer yaratıldığını söyleyen Sarıbal, “Pamuk bizim için çok önemli bir ürün. Pamuk üretiminin artması ve ithalat azalması için öncelikle pamuk üreticisine son 3 yıldır verilen 80 kuruş/kg pamuk priminin 1,5 TL/kg çıkarılması gerekir. Pamuğun çiftçiye geliri kilo başına 6 TL olması gerekiyor. Bu yapılırsa ancak pamuk yeniden ‘beyaz altın’ olur” diye konuştu.
Süt Fiyatı 1 Yıldır Aynı
Basın açıklamasında süt üreticilerinin sorunlarına da değinen CHP’li Sarıbal, Ulusal Süt Konseyi 2019 Ekim ayında 15 Kasım 2019 tarihinde geçerli olmak üzere, 2020 yılı için litre başına 2,30 TL tavsiye fiyatı belirlediğini hatırlatarak, “Son bir yıl içinde hem hammaddelerine %40 oranında zam geldi. Gelen bu zammın üreticiye yansıması ise %45-50 arasında değişmektedir. Bugün üretici 1 litre süt sattığında 1 kg yem alamamaktadır. Oysa 1 litre süt ile 1,5 kg yem alınabilmesi gerekir (süt/yem paritesi). Aksi takdirde süt hayvancılığının sürdürülmesi mümkün değildi. Fiyatlar bu şekilde devam eder ise süt hayvanları kesime gönderilecek. Acilen çiğ süt alım fiyatının ve 15 kuruş olan süt priminin arttırılması gerekmektedir” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Bursa Milletvekili ve PM üyesi Orhan Sarıbal’ı “Tarım Politikaları Genel Başkan Başdanışmanı” olarak atadı.
Sarıbal, CHP’nin 37. Olağan Genel Kurultayı öncesi Tarım Politikaları ve Örgütlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyordu. 37. Olağan Kurultay sonrası oluşan Merkez Yönetim Kurulunda (MYK), Tarım Politikaları ve Örgütlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı kaldırıldığı için Sarıbal, MYK’da yer almamıştı. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, dün (24 Eylül 2020) Sarıbal’ı Başdanışman olarak atadı.
Ziraat Mühendisi olan ve Bursa’da çiftçilik yapmayı sürdüren Sarıbal, MYK üyelisi olarak görev yaptığı dönemde Ayçiçeği, Buğday, Pamuk, Mısır, Çay, Fındık, Hububat, Baklagil, Hayvancılık başta olmak üzere çok rapor yazıp MYK’ya sundu.
“AKP ve Tarımdaki Çöküş – Üretemeyen Tarım Ülkesi” raporu kamuoyunda ilgi ile karşılanan Orhan Sarıbal’ın 18 yıllık AKP iktidarında tarım ve hayvancılığın geldiği durumu içeren geniş raporu Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun da önsözüyle yayınlanmış ve basında geniş yer bulmuştu.
Sarıbal, milletvekilliği döneminde ve MYK üyeliği sırasında tarım, hayvancılık ve doğa kıyımıyla karşı karşıya kalan vatandaşların yanında yer almayı görev bildi. Bir çok sivil toplum kuruluşunun düzenlediği panel ve oturumlarda tarım sektörünün sorunlarını dile getirdi. Pandemi sürecinde de üreticilerin yanında yer alıp sorunlarını kamuoyu ile paylaşan Sarıbal, doğal afetlerden zarar gören illeri ziyaret etti.
Sarıbal, Afyon’daki patates ve salatalık üreticisinin, Bursa’da domates ve meyve üreticisinin, Adana’da pamuk ve narenciye üreticisinin, Hatay’daki narenciye ve zeytin üreticisinin, Mardin ve Şanlıurfa’daki elektrik kesintisi mağduru çiftçinin, Çanakkale Kazdağları’ndaki çevrecilerin, Tunceli’de Munzur gözeleri direnişçilerin yanında yer aldı, destek oldu.
Son 3 ayda Doğu Anadolu’dan Akdeniz’e, Karadeniz’den Trakya’ya kadar Türkiye turu yapan Sarıbal’ın gözlemlerini ve çözüm önerilerini içeren yeni bir rapor hazırlığında olduğu bildirildi.
Orhan Sarıbal Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüttüğü dönemde olduğu gibi Tarım Politikaları ve Tarım Örgütleri ile ilgili çalışmaları koordine edecek.
CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Sağlık Bakanlığının ve uzmanların grip ve zatürre aşısı yapılması için çağrıda bulunduğunu hatırlatarak, “Aşı olun diyorlar ama ortada aşı yok” dedi. Konuyu TBMM gündemine de taşıyan Sarıbal, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın cevaplandırması istemiyle verdiği soru önergesinde, “Sağlık Bakanlığının görevi; herkesin bedenî, zihnî ve sosyal bakımdan tam bir iyilik hâli içinde hayatını sürdürmesini sağlamaktır. Bu kapsamda salgın döneminde vatandaşlarımızın aşı ihtiyacının giderilmesi Sağlık Bakanlığı ne gibi tedbirler alınmıştır?” diye sordu.
CHP Bursa Milletvekili Sarıbal, Sağlık Bakanlığının 65 yaş üzeri kişiler, böbrek yetmezliği, kalp damar sistemi rahatsızlığı, şeker, astım, kronik akciğer hastalığı olanlar, 6 ay-18 yaş arası aspirin kullananlar ile hamilelerin mutlaka grip aşısı yaptırması gerektiğini açıkladığını hatırlatarak, şunları söyledi:
“Koronavirüs salgını ile dünyada ve ülkemizde can kayıpları devam ediyor. Henüz Covid -19 için bulunmuş aşı, kesin bir tedavi yöntemi yok. Sağlık Bakanlığı ve uzmanlar, koronavisüre karşı vatandaşların mevsimsel grip aşısı yaptırmalarının koruyucu olacağını belirtmekteler. Bazı uzmanlar koronavirüs kapmış kişilerin hastalığın etkilerini azaltmak için zatürre aşısını da önermektedir. Ancak ne mevsimsel grip aşısı ne de zatürre aşısı bulunmuyor. Bakanlık ve uzmanlar ‘aşı olun’ diyor ama ortada aşı yok. Sağlık Bakanlığı vatandaşın sağlığı için gereken ama yeterli sayıda bulunmayan aşıları temin etmekle görevlidir.”
CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal’ın konuya ilişkin verdiği soru önergesi şöyle:
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Fahrettin KOCA tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını, Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 96. maddeleri gereğince arz ederim.
Orhan SARIBAL, Bursa Milletvekili
Koronavisürün oluşturduğu tablo bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de ağırlaşmaktadır.
Dünyada 25.6 milyondan fazla kişiye bulaşan koronavirüs nedeniyle 855 bini aşkın insan da hayatını kaybetti.
Ülkemizde virüs bulaşanların sayısı 7 Eylül 2020 tarihi itibariyle 281 bin 509 kişi oldu. Aynı tarih itibariyle hayatını kaybedenlerin sayısı ise toplam 6 bin 730’a yükseldi.
Uzmanlar, tablonun böyle devam etmesi durumunda virüsün etkilerinin sonbahar ve kış aylarında daha da artacağı uyarısında bulunmaktadırlar.
Konunun uzmanları, salgına karşı mevsimsel grip aşısının yaptırılması tavsiyesinde bulunmaktadırlar. Aynı şekilde bazı uzmanlar zatürre aşısının da salgının ağır tahribatına karşı bir önlem olarak yapılmasını önermektedirler.
Nitekim Sağlık Bakanlığı da 65 yaş üzeri kişiler, böbrek yetmezliği, kalp damar sistemi rahatsızlığı, şeker, astım, kronik akciğer hastalığı olanlar, 6 ay-18 yaş arası aspirin kullananlar ile hamilelerin mutlaka grip aşısı yaptırması gerektiğini açıkladı.
Koronavirüs salgını nedeniyle uzmanlar grip aşısı ile 65 yaş üstü ve kronik rahatsızlığı olanlar için zatürre aşısını önerirken, iki aşının da yetersiz olduğu, aşı yaptırmak isteyenlerin aşı bulmakta zorlandığı bildirilmektedir. İstanbul Eczacılar Odası Başkanı Cenap Sarıalioğlu, grip ve zatürre aşısına aşırı talep olmasına rağmen yeterli aşının bulunmadığını açıkladı.
Bu bağlamda;
1- Mutlaka aşı olması gerektiği ifade edilen; 65 yaş üzeri kişiler, böbrek yetmezliği, kalp damar sistemi rahatsızlığı, şeker, astım, kronik akciğer hastalığı olanlar, 6 ay-18 yaş arası aspirin kullananlar ile hamilelerin toplam sayısı bilinmekte midir? Mutlaka aşı yaptırılması istenen kişi sayısı kaçtır?
2- Mutlaka aşı yaptırılması istenen vatandaşların ihtiyacını karşılamak için ne kadar aşıya ihtiyaç vardır?
3- Sağlık Bakanlığının görevi; herkesin bedenî, zihnî ve sosyal bakımdan tam bir iyilik hâli içinde hayatını sürdürmesini sağlamaktır. Bu kapsamda salgın döneminde vatandaşlarımızın aşı ihtiyacının giderilmesi Sağlık Bakanlığı ne gibi tedbirler alınmıştır?
4- Yeterli aşı olmadığı için grip ve zatürre aşı fiyatlarının vatandaşın alım gücünü zorlayacak şekilde arttığı ve yaptıramadığı iddia edilmektedir. Bu iddialar doğru mudur? Grip ve zatürre aşısının vatandaşa maliyeti ne kadardır?
5- Bakanlık, vatandaşın sağlığı için gereken ama yeterli sayıda bulunmadığı ifade edilen aşıları temin etmek için ne gibi çalışmalar yapmaktadır?
Yüz yüze eğitim mi yoksa uzaktan eğitim mi uygulanacağı tartışmaları sürerken, CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, 3 milyon 640 binden fazla öğrencinin internet erişimi olmadığını söyledi. Hazırladığı soru önergesi ile konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşıyan Sarıbal, “Uzaktan eğitim görecek ve evinde televizyon olmayan 912 bin 94 ve internet erişimi olmayan 3 milyon 648 bin 376 öğrencinin eğitimden geri kalmaması için ne gibi tedbirler alınmıştır?” diye sordu.
Covid-19 salgınının ne zamana kadar ve hangi düzeyde süreceğine ilişkin belirsizliğin devam ettiğine dikkati çeken Sarıbal, Milli Eğitim Bakanının 21 Eylül 2020 tarihinde yüz yüze eğitim için okulların açılacağını açıkladığını hatırlattı. Uzaktan eğitim kararı alınması durumunda binlerce öğrencinin eğitim alamayacağını ifade eden Sarıbal, şöyle devam etti:
Devlet Eksikleri Gidermeli
“Sağlık Bakanlığı Yüksek Öğrenim Kurumuna (YÖK) üniversitelerin uzaktan eğitim vermeleri tavsiyesinde bulundu. Ülkemizde ve dünyada çok sayıda üniversite, pandemi sürecinde uzaktan eğitim kararı aldı. Her ne kadar 21 Eylül’de temel eğitim ve orta öğretimde yüz yüze eğitim verileceği söylense de uzaktan eğitim verilme ihtimali de var. Ancak MEB bugüne kadar uzaktan eğitimde başarı sağlayamadı. MEB verilerine göre öğrencilerin %5i TV’ye, %20’si internete erişimde sorun yaşamaktadır. Bir başka ifade ile ülkemizde 900 binden fazla öğrencinin evinde televizyon bile yok. İnternet erişimi olmayanların sayısı ise 3 milyon 648 binin üzerinde. Bu şartlarda uzaktan eğitim kararı alındığında milyonlarca öğrenci eğitim olanağından mahrum edilecek. Bakanlığın imkânı olmayan öğrencilere mutlaka yardım yapması ve televizyon, internet, bilgisayar gibi ekipmanları sağlaması gerekir.”
FATİH Projesi kapsamında alınan bilgisayarların öğrencilere dağıtılması gerektiğini de kaydeden CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal’ın, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un cevaplandırması talebiyle verdiği soru önergesi ise şöyle:
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıdaki sorularımın Milli Eğitim Bakanı Ziya SELÇUK tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını, Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 96. maddeleri gereğince arz ederim. 08.09.2020
Orhan SARIBAL
Bursa Milletvekili
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 31 Ağustos 2020 tarihinde uzaktan eğitime başladı. 21 Eylül 2020 tarihinde ise yüz yüze eğitim için okulların açılacağı açıklandı.
Covid-19 salgınının ne zamana kadar ve hangi düzeyde süreceğine ilişkin belirsizlik devam etmektedir. Sağlık Bakanlığı Yüksek Öğrenim Kurumuna (YÖK) üniversitelerin uzaktan eğitim vermeleri tavsiyesinde bulundu. Ülkemizde ve dünyada çok sayıda üniversite, pandemi sürecinde uzaktan eğitim kararı aldı.
Dolayısıyla MEB’in ilk, orta ve lise öğrencileri için 21 Eylül 2020 tarihinde aldığı yüz yüze eğitim kararının yürürlüğe girip girmeyeceği netlik kazanmış değil.
MEB 2019-2020 istatistiklerine göre Türkiye’de okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde, 9 milyon 435 bini erkek, 8 milyon 806 bin 881’i kız olmak üzere toplam 18 milyon 241 bin 881 öğrenci eğitim alıyor.
Bugüne kadar MEB’in uzaktan eğitim modelinin yetersiz kaldığı görülmektedir. Teknik nedenlerle uzaktan eğitime ulaşamayanların sayısı oldukça fazladır. MEB verilerine göre öğrencilerin %5i TV’ye, %20’si internete erişimde sorun yaşamaktadır.
Bu verilere göre 912 bin 94 öğrencinin evinde televizyon, 3 milyon 648 bin 376 öğrencinin evinde ise internet erişimi yoktur.
2- Uzaktan eğitim görecek ve evinde televizyon olmayan 912 bin 94 ve internet erişimi olmayan 3 milyon 648 bin 376 öğrencinin eğitimden geri kalmaması için ne gibi tedbirler alınmıştır?
3- Televizyonu, interneti ve bilgisayarı olmayan öğrencilere gereken ekipmanın sağlanması için yürütülen bir çalışma var mıdır?
4- Maddi imkânsızlıklardan dolayı televizyon, telefon ve internet erişimi olmayan öğrencilere FATİH projesi kapsamındaki tabletleri ücretsiz dağıtmayı düşünüyor musunuz?
5- Devlet ve özel eğitim kurumlarında çalışan yönetici, öğretmen ve yardımcı personelle ilgili mali ve diğer özlük hakları korunmakta mıdır?
6- Pandemi nedeniyle öğrencilerin internet paketlerinin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından karşılanması düşünülmekte midir?
AKP hükümeti iktidardaki 18. yılını tamamlamak üzere. Bu süreçte ülkemiz hukuk, adalet, ekonomi, tarım, eğitim, sosyal devlet alanlarında geriye gitti.
2000’li yılların başında yaşanan krizin ardından iktidara gelen AKP tarıma yönelik özelleştirme saldırısının da ivme kazandığı bir dönemi yaşattı.
AKP’nin uyguladığı vahşi neoliberal program çerçevesinde tarımı destekleyen, girdi ve teknoloji sağlayan kurumlar özelleştirilmiş, tasfiye edilmiş, tarım birlikleri zayıflatılmış, işlevsizleştirilmiş oldu.
Cumhuriyetimizin birikimleri ve kurumları AKP döneminde, özelleştirme adı altında, yağmalanıp talan edildi.
Cumhuriyetin sanayisi, ticareti, ulaşımı, limanları, petrol tesisleri, kentleri, turizmi, tersaneleri ve bankaları yerli ve yabancı sermayeye yok pahasına satışa çıkarılarak peşkeş çekildi. Yetmedi Varlık Fonu icat edildi miktarı saklı milyonlarca lira vatandaşın cebinden Saray’ın saltanatı için aktarıldı.
Kamunun Cumhuriyet tarihi boyunca kurduğu ve biriktirdiği her şeyi haraç mezat satan AKP ve Tek Adam Keyfi Yönetiminin sahipleri, sıkıştıkları her anda CHP’yi eleştiriyorlar. Yarattıkları yıkımın sebebi olarak Mustafa Kemal Atatürk dâhil ülkenin kurucularını ve Kurucu Partisini suçlamayı alışkanlık haline getirmişler. İftiralarla din istismarı yapıyor, toplumun değerleri üzerinden algı yaratıp o değerlere de en büyük ihaneti kendileri yapıyorlar.
Cumhuriyetin kuruluş yılları, Osmanlı’dan kalan enkazın, harabeye dönmüş yoksul bir ülkenin yeniden yapılandırılması dönemidir. Bu dönemde, kısacık bir süre içinde tüm ülke demir yolları ağıyla kuşatılmış, Köy Enstitüleri kurularak, en ücra köyün çocuklarına nitelikli eğitim olanakları sağlanmış, sanat ve bilim insanları yetiştirilmiştir.
Tarım ağırlıklı üretim ile savaş sonrasında bile kendine yeter haldeki ülkeden bugün ithalata bağımlı hale getirildi.
Cumhuriyetin kurulması ile beraber üretimin daha çok insan ve hayvan gücüne dayandığı, kalkınma hamlelerinin arttırıldığı bu dönemde ulusal bankaların sayısı ve payı arttırılmıştır. Bugün ise AKP, uyguladığı siyasi ve ekonomik politikalarla 12 Eylül darbesinin ürünü ve mirasçısı olduğunu ortaya koymuştur.
AKP 12 Eylül’ün Devamıdır
AKP, 12 Eylül’ü doğuran sağ iktidarlar ve 12 Eylül darbe yönetimi gibi IMF, Dünya Bankası patentli emek karşıtı neoliberal politikaların yılmaz savunucusu ve uygulayıcısı olan bir partidir.
AKP dönemindeki özelleştirmelerin 70 milyar dolara yakın bir getirisi olduğunu görüyoruz. Türk Telekom, Telsim, Erdemir, PETKİM, SEKA, TÜPRAŞ, Türk Havayollarının kamu hisselerinin %51’i, 6 şeker fabrikası, 25 bölgenin elektrik dağıtım şirketi, 31 akarsu santrali, Et ve Balık Kurumu, ETİ bakır ve gümüş işletmeleri, Bursagaz, Finansbank, Tekfenbank, Denizbank, Şekerbank, Sümerbank, TEKEL, Sevda Tepesi, İzmir Limanı, Mersin Limanı, Bandırma Limanı, Samsun Limanı, Yarımca Limanı, Kuşadası Limanı ve İskenderun Limanı elden çıkarılmıştır.
AKP Genel Başkanı, sömürü ve rant düzenin tek adamı ne diyor; “Biz siyasette, ekonomide, savunmada, enerjide ve daha bir çok alanda geçmişte yapılan hataların bedelini ödemek zorunda kaldık. Özellikle tek parti CHP’sinin dış politikada bıraktığı kötü mirasın 83 milyon olarak halen çekiyoruz.” Bu sözlerle CHP’yi suçlayan AKP Genel Başkanı, CHP’nin bu ülke için ürettiği tüm ekonomik, politik, toplumsal ve demokratik değerleri AKP iktidarının rant piyasalarına, yandaş sermayedarlara, üretim döngüsü olmayan bir inşaat sektörüne adeta dağıttığını, peşkeş çektiğini görmezden gelmektedir.
Salt rant uğruna kontrolsüzce ve bilimi yok sayan keyfi ihalelerle JES’lere, HES’lere kurban edilen doğanın yarattığı afetlerden bile vatandaşı suçlu çıkaracak kadar pişkindir.
Üretimi bitirmiş, tüketimi ise zengini daha da zengin etmek üzere tasarlamıştır.
AKP’nin tarım politikaları küçük aile işletmelerini değil tarım şirketlerini koruyor.
Günümüzde girdi sağlamadan üretime, işleme ve pazarlamaya kadar tüm süreç çok uluslu şirketler veya onların taşeronları tarafından kontrol edilmektedir.
Yabancı sermayeli şirketler sözleşmeli üretim aracılığıyla tarım ve gıdayı doğrudan denetim altına almışlardır.
AKP döneminde küçük üreticilik yok olurken yerini büyük ölçekli işletmelere ve tarım şirketlerine dayalı bir yapı almıştır.
Tarım gıda sistemi giderek uluslararası sermayenin çıkarları doğrultusunda biçimlendirilmekte, ülkenin gıda egemenliği ulus ötesi şirketlerin güdümüne girmiştir.
AKP iktidarında köylerin tüzel kişilikleri yok edilerek mahalleye dönüştürülmüş, köyler, otlak ve meralar piyasaya açılmıştır.
Ülke Tarımı Yıkıma Uğradı
Tarım toprakları betona teslim edilmiş, yağmalanmıştır.
Çiftçilerin kullandığı gübre, mazot, yem gibi temel girdilerin fiyatlarındaki artışlar, ürün fiyatlarındaki artışların çok üstünde gerçekleşmiştir.
Uygulanan yanlış tarım politikaları nedeniyle tarım giderek, çiftçinin geçimini sağlayacak ekonomik faaliyet olmaktan çıktığı için çiftçi tarımdan kopmuş, köyler, tarlalar, meralar boş bırakılmıştır.
AKP’nin IMF ve Dünya Bankası programları çerçevesinde uyguladığı politikalarla tarımda istihdam azalmış, ekilen, dikilen tarım alanlarında gerileme olmuştur. Tarımda işçileşme, topraksızlaşma, mülksüzleşme süreçleriyle birlikte işletmeler ufalanmış ve belli ellerde yoğunlaştırılmıştır.
CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, yüksek su faturaları nedeniyle mağdur hale gelen Bursalı vatandaşlar için kampanya başlattı.
Sarıbal; “Biz Bu Bedeli Ödemek İstemiyoruz! Sudan Bahaneler Suya Yansımasın. Su Faturanı Paylaş, Bursa Büyükşehir Belediyesi görsün!” paylaşımı ve #FaturaniPaylasBursaGorsun#VelhasilBursaFaturadanİbaret etiktleriyle Bursalıların mağdur oldukları su faturalarını sosyal medya üzerinden paylaşarak duyurmalarını istedi.
CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin vatandaşı isyan noktasına getiren yüksek su faturalarına dikkati çekerek, “Bursa halkı diğer büyükşehir belediyelerine kıyasla çok daha yüksek su faturaları ödüyor. Evliya Çelebi, ‘Velhasıl Bursa sudan ibaret’ demişti zamanında. Şimdi ise ‘Velhasıl Bursa, su faturalarından ibaret.’ Bu haksızlığın biran önce düzeltilmesi gerekir” dedi.
CHP Bursa Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Orhan Sarıbal farklı şehirlerdeki su faturalarının açıklama kıyaslamalarını paylaşarak, “Bursa halkına uygulanan bu çifte standart ne zaman bitecek?” diye sordu.
“Bursalılar uzun zamandır yüksek su faturalarından şikâyet ediyor. 7 milyara yaklaşan borcu ile Türkiye’nin borçlu belediyelerinden biri olan ve astronomik borçlarına rağmen ikram- ağırlama için 80.9 milyon TL harcayan Bursa Büyükşehir Belediyesi, 3 milyon su abonesinden haksız yere 22 TL katı atık bedeli adı altında yılda 79.2 milyon TL topluyor. 6 metreküp su tüketen Ankaralı bir hane 35.22 TL, İstanbul’da 41 TL, Bursa’da ise 110 TL ödüyor. Katı atık bedeli adı altında ve KDV’nin KDV’si ile birlikte 3 milyon aboneden ayda 22 TL’den sadece ayda 6.6 milyondan yılda 79.2 milyon TL haksız kazanç elde ediyor.”
Bursa hamam mı işletiyor?
Bursa halkının Türkiye’nin en pahalı ikinci suyunu tükettiğini kaydeden Sarıbal, “Bursa Su ve Kanalizasyon İdaresi (BUSKİ) pandemi sürecinde geçen yılın aynı 3 ayının ortalamasını alarak yüzde 50’ye varan indirimle suyu faturalandırılacağını bildirmişti. Ancak su faturaları evlere ve iş yerlerine ulaşmaya başladığında durumun hiç de öyle olmadığı kesilen yüksek faturalardan anlaşıldı” dedi. Vatandaşların ve işletme sahiplerinin isyan noktasına geldiğini ifade eden CHP’li Sarıbal şunları söyledi:
“Evliya Çelebi, zamanında ‘Velhasıl Bursa sudan ibarettir’ demişti. Bugün bu sözü ‘Velhasıl Bursa su faturasından ibarettir’ diye çevirebiliriz. Evliya Çelebi’nin Bursa’yı sudan ibaret gösterdiği yüzyıllardan sonra Bursa bugün, Türkiye’nin en pahalı suyunu tüketen, ova diplerine kadar kaçak yapılaşan 3 milyonluk bir şehir haline geldi. Su tüketimi kontrolsüz bir şehircilik yönetimi yüzünden artarken, kent halkı bu beceriksizliğin adeta mahkumu ediliyor. Haziran ayındaki faturalarda yaşanan skandalı hala unutmadık. BUSKİ kentteki on binlerce aboneye 110 lira 50 kuruşluk aynı faturayı yolladı ve pandemi süreci bahane edilerek geçiştirildi. Bu en yalın haliyle Bursa halkının aklıya dalga geçmektir.”
Büyükşehirlerle yapılan kıyaslamaların durumun vahametini ortaya koyduğunu söyleyen Sarıbal, “Bursa halkı yaşamını idame ettiriyor, hamam işletmiyor. Dolayısıyla bu soruna kamuoyunu oyalayacak açıklamalar yerine köklü bir çözümün acilen getirilmesi gerekiyor” diye konuştu.
CHP’nin Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri belli oldu. CHP’nin 37’nci Kurultayı sonrası yeni Merkez Yürütme Kurulu belli oldu. Selin Sayek Böke Genel Sekreterlik görevine getirilirken, 4 yeni isim MYK’ya girdi. 18 olan MYK üye sayısı ise 16’ya düştü.
Listedeki en dikkat çekici nokta, Tarım Politikaları ve Tarım Örgütlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olan Bursa milletvekili Orhan Sarıbal’ın liste dışı kalması oldu. Görev yaptığı süre içinde Türkiye’nin hemen hemen tüm şehirlerine giderek, çiftçinin sorunlarına ses olan Sarıbal’ın listeye alınmayarak Tarım Politikalarının komple kapatılması, birçok kesimden tepki aldı.
Bursa’nın diğer milletvekili Lale Karabıyık ise koltuğunu korudu.
İşte CHP’nin listesi
1. AÇIKEL Fethi (Bilim, Yönetim ve Kültür Platformu)
2. ADIGÜZEL Onursal (Bilgi ve İletişim Teknolojileri)
3. AĞBABA Veli (İşçi Sendikaları, Esnaf – Sanatkâr ve Sivil Toplum Kuruluşları)
4. AKIN Ahmet (Enerji, Alt Yapı Projeleri)
5. ERKEK Muharrem (Hukuk ve Seçim İşleri)
6. GÖKÇEN Gökçe (Gençlik Politikaları)
7. İLGEZDİ Gamze Akkuş (Tanıtım ve Halkla İlişkiler)
8. KARABIYIK Lale (Eğitim Politikaları)
9. KARACA Gülizar Biçer (İnsan Hakları)
10. KUŞOĞLU Bülent (İdari ve Mali İşler)
11. ÖZTRAK Faik (Ekonomi Politikaları ve İşveren Örgütleri) – Parti Sözcüsü
12. ÖZTUNÇ Ali (Doğa Hakları – Çevre)
13. SALICI Oğuz Kaan (Parti Örgütü, Örgüt Yönetimleri ve Yurtdışı Örgütlenme)
14. TAŞKIN Yüksel ( Sosyal Politikalar)
15. TORUN Seyit (Yerel Yönetimler)
16. BÖKE Selin Sayek (Genel Sekreter)