Etiket: orhan sarıbal

  • Sarıbal: Yaşamdan, yaşatmadan yana duracağım!

    Sarıbal: Yaşamdan, yaşatmadan yana duracağım!

    CHP Bursa Milletvekili, CHP PM ve TBMM Tarım Komisyonu Üyesi Orhan Sarıbal “Hayvan Koruma Yasası” hakkında açıklamada bulundu.

    Sarıbal: “Ölümün değil, yaşamın safında olacağım. Kamuoyunda bir süredir yükselen bir tonda gündemde yer alan “başıboş sokak hayvanları” ile ilgili düzenleme henüz meclis gündemine gelmedi. Bu nedenle detayları hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değil, ancak gidişata bakılırsa, toplumsal bir saflaşma ve sınıf çatışması yaratmanın yeni bir fırsatı olarak kullanılmak istendiği görülüyor.

    Diğer bir deyişle, toplumsal sıkışmışlık duygusunun kendisine kullanışlı bir hedef sunuluyor ve taraflar arasındaki yarılma teşvik ediliyor. Konunun kendisi ise tamamen tali hale getiriliyor.

    Örneğin münferit saldırı vakaları tarif edilirken “köpektapar” gibi ifadeler kullanılıyor. Bu yolla varılan yer de köpek saldırılarına çare çözüm bulmaktansa, sokak hayvanlarını yaşatma iradesi gösteren kesimlerin şeytanlaştırılması oluyor.

    Bu toplumsal ayrışmanın her konuda kendini göstermesinin en güncel örneğidir denebilir.

    Meselenin aslına bakıldığında ise aslında Anadolu kültürü her türlü canlı ile birlikte yaşamı herkesten iyi bilen bir sosyolojik gerçeği içerir. Öyle ki batı medeniyetinin Anadolu’ya imrendiği bir şey varsa o da, insan-hayvan ilişkisinin ve hatta hayvanlar lehine yasaların da düzenlenmiş olmasıdır.

    Hayvanları Koruma Kanunu’nun 6. Maddesi açık; “Sahipsiz ya da güçten düşmüş hayvanların, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanununda öngörülen durumlar dışında öldürülmeleri yasaktır.”

    Madde 4/k da şöyle diyor: “Kontrolsüz üremeyi önlemek amacıyla, toplu yaşanan yerlerde beslenen ve barındırılan kedi ve köpeklerin sahiplerince kısırlaştırılması esastır.”

    Yani aslında elimizde bir sorun varsa, bunun çözümü de çoktan hazır. Bu çözüm yerine “toptan imha” ve hayvan hakları savunucularının ve savunuculuğunun şeytanlaştırılması tercih ve teşvik ediliyorsa, bize düşen konuyu kendi odağına ele almaktır.

    O yüzden diyorum ki, mesele hayvanlar ile ilgili bir akut sorun değil, bunun toplumsal gidişatımız bakımından kullanışlı hale gelmiş olmalarıdır.

    Birlikte yaşam imkanlarımızın ortadan iyiden iyiye kalmış olmasının bir diğer görünümüdür bu. Biz birlikte yaşam diyorsak, bu sadece insan merkezli bir tahayyül değil. Bütün bir biyota olarak birlikte yaşayacağız. Besin zincirinin en üstündeki insan, bir yok edici olmamalı. Kamu erkinin görev ve sorumluluklarını yerine getirmediği durumlarda yaşanan bu saldırıların faturası da bütün serbest hayvanlara kesilmemeli.

    Çok kararlı bir tarif ile, kavramları bile kullanırken yeniden düşünmemiz gerekiyor.

    “Sahipsiz” sokak hayvanları, hayvanları mülkiyetle tasnif ediyor.

    Hayvan “terörü”, yine hayvanları güvenlikçi bir kavram seti ile değerlendiriyor.

    “Köpektapar” ithamları da, hak savunucuları kriminalize ediyor.

    Bize düşen şudur; biz kamuyu “görevli” olarak yeniden hatırlayacağız ve ona görevlerini hatırlatacağız. Görevlerini yapmayan kurumların hesabını şiddet çağrıları ile savunmasız canlara yöneltmeyeceğiz.

    Çünkü bu çağrılar ile hayata geçecek katliam bir emsal teşkil edecektir ve sonrasında bu kitle mobilizasyonun yeni hedefinin ne olacağını tahmin etmek bizim tecrübelerimize sahip bir ülke gibi bir yerde o kadar da zor olmasa gerek.

    Ben ölümün, öldürmenin değil, yaşamın, yaşatmanın safında olacağım.

    Her canlının refah içinde yaşam hakkını savunacağım”  kelimelerini kullandı.

  • Tarımda küçük ölçekli işletmeler tasfiye ediliyor

    Tarımda küçük ölçekli işletmeler tasfiye ediliyor

    Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu 14 Mayıs 1946 tarihinde kurulmuş olup; 1984 yılından bu yana gerek dünyada gerekse ülkemizde her yıl 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü olarak kutlanmaktadır. Tarımın günümüzde de insanların, toplumun ve doğanın sürdürülebilirliği için en hayati ve en değerli ekonomik faaliyet olma özelliği değişmemiştir. Dünyada nüfus artmakta, buna karşılık tarım alanları daralmaktadır. Ekonomik krizler, sürmekte olan savaşlar ve giderek şiddetlenen iklim krizi tarımı daha da önemli hale getirmiştir. Bu nedenle her 14 Mayıs’ta tarımın ve çiftçilerin sorunları gündeme getirilmekte ve tartışılmaktadır.

    Günümüzde gıda herkesin evrensel bir hakkı olmaktan ziyade herhangi bir meta ve önemli bir sermaye birikim yolu haline getirilmiştir. Günümüzde çok uluslu şirketler gıdayı büyük ölçüde kontrol etmektedir. Dünyada tarım ve gıda sisteminde eşitsizlikler derinleşmekte, emek sömürüsü ve doğa tahribatı artmakta ve küçük ölçekli aile işletmeleri tasfiye edilmektedir.

    Ülkemizde de çiftçilerin sorunları çığ gibi büyümektedir. AKP’nin kırsal kesimi ihmal eden emek ve üretici karşıtı tarım politikaları nedeniyle özellikle küçük aile işletmeleri hızla üretimden kopmaktadır. 2000’li yılların başında 3 milyon dolayında olan kayıtlı çiftçi sayısı günümüzde neredeyse 2 milyona düşmüştür. Kırsalda yaş ortalaması giderek yükselmekte olup, günümüzde 55-60 yaşa dayanmış durumdadır. 2005 yılında tarımsal istihdamın toplam istihdamdaki payı yüzde 25 dolayında iken günümüzde yüzde 15’e düşmüştür. Bundan 20 yıl önce tarım sektörünün Gayrisafi yurt içi hasıladaki payı yüzde 10 dolayında iken günümüzde bu pay yüzde 6’lara gerilemiştir. Çiftçilerimiz başta olmak üzere kırsal kesimde yaşayanlar, ülkemizde kişi başına düşen milli gelirin ancak üçte birini alabilmektedir. Çiftçi başına gelir Avrupa ülkelerinden Almanya’da 45 bin dolar, Fransa’da 26 bin dolar, İtalya’da 16 bin dolar iken Türkiye’de ise 4 bin dolar civarındadır.

    2006 yılında çıkarılan Tarım Kanunu ile tarıma verilecek desteklerin milli gelirin yüzde 1’inden az olamayacağı hükmü getirilmesine karşın verilen destek miktarı binde 5 ve daha altında kalmaya devam etmiştir. Son yıllarda ise önce binde 4’ün altına, 2023 yılında ise yüzde 0,24’e kadar gerilemiştir. Son 20 yılda çiftçiye verilen destekler 21 kat artarken, çiftçilerin bankalara olan borçları 112 kat artmıştır.

    Gerek ürettiği üründen emeğinin karşılığını alamayan gerekse kamudan yeterli ölçüde destek görmeyen çiftçilerimiz hızla topraktan, üretimden kopmaktadır. Ekili ve dikili arazi miktarı 2002 yılında yaklaşık 26,6 milyon hektarken, 2023 yılında 23,9 hektara gerilemiş, tarım alanları yaklaşık 2,6 milyon hektar gerilemiştir. Stratejik ürünler olan hububat, bakliyat ve yağ bitkilerinde üretim nüfus artış hızına yetmemektedir.

    Son iki yılda hayvan varlığımız 6,6 milyon baş azalmıştır. Sadece 2023 yılında canlı hayvan ve kırmızı et ithalatına 1 milyar 383 milyar dolar (32,7 milyar TL) ödenmiştir. Hayvancılık destekleme ödemeleri ise bunun yarısı kadar 15,3 milyar liradır. Türkiye kendi çiftçisi yerine ithalat lobilerini ve çok uluslu tarım-gıda şirketlerini desteklemektedir.

    Dünya Çiftçiler Gününde çiftçilerimizin taleplerini şöyle sıralayabiliriz:

    ·      Üretimin ve çiftçilerin milli gelirden aldığı payın artırılması için tarımsal desteklerin Kanunda belirtildiği gibi gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 1’i seviyesine çıkarılmalıdır.

    ·      Girdi desteklerindeki artışlar çiftçilerin alım gücü dikkate alınarak yapılmalıdır.

    ·      2024 yılı için açıklanan brüt asgari ücrete göre çiftçilerin BAĞ-KUR primleri 6.901 liraya yükseltilmiştir. Bu miktar daha makul bir seviyeye çekilmelidir.

    ·      Tarım ve çiftçi BAĞ-KUR’unda emeklilik prim gün sayısı sigortalı işçilerde olduğu gibi 7 bin 200 güne düşürülmelidir.

    ·      SGK primlerinde prim ödeme gün sayısı 15 güne düşürülmeli, 30 gün ödenmiş olarak kabul edilmelidir.

    ·      Çiftçilerimizin başta kuraklık olmak üzere, her türlü afet için ödenen tazminat zararını karşılamalıdır.

  • “Gün geçtikçe yoksullaşıyoruz”

    “Gün geçtikçe yoksullaşıyoruz”

    Ticaret Bakanlığı’nın aldığı karara göre bütün ve parça dahil olmak üzere, tavuk eti ihracatının 1 Mayıs- 31 Aralık 2024 tarihine kadar, aylık bazda azami 10 bin ton, toplamda ise bu yıl sonuna kadar 80 bin ton olacak şekilde sınırlandırılacak. Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Orhan Sarıbal, beyaz et ihracatının yasaklanmasına yönelik basın açıklamasını CHP Bursa İl Başkanlığı’nda gerçekleştirdi.

    Yapılan basın açıklamasına CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, İl Yönetim Kurulu Üyeleri ve çok sayıda basın mensubu katıldı.

    “GÜN GEÇTİKÇE YOKSULLAŞIYORUZ”

    Basın toplantısında konuşan İl Başkanı Nihat Yeşiltaş şunları söyledi: “Gün geçtikçe yoksullaşıyoruz, insanlarımızın ekmeği küçülüyor, bu topraklarda derin yoksulluk yaşıyoruz. Bunun tek sebebi ülkeyi yönetenlerin yarattığı iktisadi ve ekonomik krizdir. Biz bu sorunları yaşarken tabii ki geleceğe dair sözlerimiz var. Bu kadar bereketli, suyun, güneşin bol olduğu toprakları yönetemiyorsak ve sadece ithalat üzerinden bir ekonomik anlayış sergiliyorsak tabii ki yoksullaşma bunun sonucudur. Diliyoruz bir an önce bu yanlış ekonomi politikalarından vazgeçerler. Bizler üretmek zorundayız, üreterek büyüyeceğiz. Üretim ekonomisinin bu ülkeyi kalkındıracağını ve halkın refah düzeyini yükselteceğini biliyoruz. O yüzden yanlış politikaları yeniden gözden geçirmek gerekir. CHP’nin ekonomi politikası da tamamen üretim üzerinedir”

    CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın açıklaması ise şu şekilde:

    “GIDA FİYATLARI İHRACAT YASAKLARI İLE DÜŞÜRÜLEMEZ”

    “Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2 Mayıs 2024 tarihinde 2023 yılına ait Çiğ Süt ve Kırmızı Et Üretim İstatistiklerini yayımladı. Buna göre, 2022 yılında 21 milyon 563 bin ton olan çiğ süt üretimi 2023 yılında binde 4 oranında azalarak 21 milyon 482 bin tona düşmüştür. Bu, aynı zamanda son 6 yılın en düşük çiğ süt üretimidir. TÜİK verileri inek kesimlerinin devam ettiğini göstermektedir. Son yıllarda çiğ sütün fiyatı enflasyon artışına yol açtığı bahanesi ile baskılanmış ve süte maliyetin altında fiyat verilmiştir. Maliyetlerin artmasına karşılık çiğ süt fiyatı aynı oranda artırılmayınca üretici zarar etmekte ve ineklerini kesmek zorunda kalmaktadır.

    TÜİK’in açıkladığı verilere göre, 2022 yılında 2 milyon 192 bin ton olan kırmızı et üretimi, 2023 yılında yüzde 8,8 artarak 2 milyon 384 bin tona yükselmiştir. Bu artışta inek kesimlerinin yanı sıra 2023 yılında yapılan rekor düzeydeki canlı hayvan ve et ithalatının rolü bulunmaktadır. TÜİK verilerine göre 2023 yılında yapılan toplam 1,4 milyar dolarlık ithalatın kırmızı et olarak karşılığı yaklaşık 309 bin tondur. Yani 2023 yılında toplam 2 milyon 384 bin ton olan kırmızı et üretimin yüzde 13’ü ithalat yoluyla karşılanmıştır.

    Türkiye 2010 yılından bu yana sürekli olarak canlı hayvan ve kırmızı et ithalatı yapmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı 2024 yılında 600 bin baş besilik hayvan ithalatına karar vermiş olup, Et ve Süt Kurumu tarafından Uruguay’dan yapılan ithalat devam etmektedir. Yani kırmızı et üretimi ithalat yoluyla artırılmaktadır.

    2023 yılı Kümes Hayvancılığı Üretimine ilişkin sonuçlar TÜİK tarafından 14 Şubat 2024 tarihinde açıklanmıştı. Buna göre, 2022 yılında 2 milyon 418 bin ton olan tavuk eti üretimi 2023 yılında yüzde 3,7 azalarak 2 milyon 329 bin tona düşmüştür. Artan nüfusa karşı üretimin azalması iç pazarda tüketimin azalmasına ve fiyatların artmasına yol açmaktadır. Bu gerekçe ile Mayıs 2023’te tavuk eti ihracatı İhracı Kayda Bağlı Mallar Listesine alınmış; 2022 yılında 620 bin ton olan beyaz et ihracatı 2023 yılında 505 bin tona düşmüştür.

    Ticaret Bakanlığı 2024’ün ilk aylarında tavuk eti fiyatlarındaki artışın enflasyonun üzerine çıktığı gerekçesiyle bütün ve parça dahil olmak üzere, tavuk eti ihracatının 1 Mayıs 2024’ten 31 Aralık 2024’te kadar, aylık bazda azami 10 bin ton, toplamda ise bu yıl sonuna kadar 80 bin ton olacak şekilde sınırlandırılmasına karar verilmiştir.

    TÜİK tarafından 3 Mayıs 2024’te açıklanan verilere göre gerek TÜFE gerekse gıda fiyatları endeksi artmaya devam etmektedir. Nisan 2005’te yüzde 8 olan yıllık enflasyon oranı Nisan 2024’te yüzde 69,8 olmuştur. 2005’te yüzde 3,5 olan yıllık gıda enflasyonu ise Nisan 2024’te yüzde 68,5’e yükselmiştir. TÜİK verilerinden yaptığımız hesaplamaya göre bir önceki yılın aynı ayına göre dana eti fiyatı yüzde 82, kuzu eti yüzde 121, beyaz et ise yüzde 84 artmıştır. Yani beyaz et fiyatlarına yüzde 200 zam yapıldığına ilişkin haberler gerçeği yansıtmamaktadır.

    Saray iktidarının uyguladığı ekonomi politikalarından kaynaklanan yüksek enflasyon nedeniyle emekçi ve emeklilerin alım gücü düşmüş; halkımız fiyatı 600-800 liraya ulaşan kırmızı eti sofralarında göremez olmuşlardır. İnsanlar hayvansal protein ihtiyacını karşılamak için kırmızı et fiyatlarıyla karşılaştırıldığında fiyatları daha uygun kalan tavuk etini tüketebilmekte, bu nedenle tavuk etine olan talep artmaktadır. 2022 yılının ve bu yılın aylık ortalamalarına bakıldığında ayda yaklaşık 30 bin ton tavuk ihracatı gerçekleşmektedir. Bakanlığın verdiği 10 bin ton sınırına ulaşılması halinde önümüzdeki aylarda tavuk eti ihracatının yaklaşık üçte birine düşeceği anlaşılmaktadır. İhracat yasaklandığında yurt içinde kalacak ürün sadece aylık 20 bin ton olup, bu miktar fiyatları etkileyecek büyüklükte değildir.

    “ÜRETİM ARTIRILMADIĞI SÜRECE YÜKSEK ENFLASYON SORUNU ÇÖZÜLMEZ”

    Tarım-gıda ürünlerinde arz (üretim) artırılmadığı sürece yüksek enflasyon sorununun çözülmesi mümkün değildir. Gıda enflasyonuyla mücadele için üreticilerin desteklenmesinden veya artışları durdurulamayan girdi maliyetleri kontrol edilmesinden ve bir kısmının devlet tarafından karşılanmasından başka çare yoktur. Aksi halde hiçbir sektörde üreticiler uzun süre zarar ederek üretime devam edemezler. Öte yandan halkımızın ucuz ve sağlıklı gıdaya ulaşamamalarının en önemli nedeninin gelir düzeylerinin düşük olduğu gerçeği akıldan çıkarılmamalıdır. Saray iktidarının yoksullardan varlıklılara ve yandaşlarına servet transferine dayalı politikaları halkımızın giderek daha da yoksullaşmasına sebep olmaktadır.

    Soğanda, patateste, narenciyede yağda -örnekler artırılabilir- uygulanan ihracat yasakları fiyatların artmasını önleyemediği gibi mevcut ihracat pazarlarının kaybına da yol açmaktadır. Enflasyonla mücadelenin yolu yasaklar değil, üreticilerin teşvik edilmesi ve girdi maliyetlerinin düşürülmesidir. Bunun yanı sıra üretici-tüketici zincirindeki fahiş fiyat artışlarını kontrol altında tutmak da kamunun öncelikli görevi olmalıdır. Ayrıca milyonlarca emeklinin 10 bin liraya geçinmeye çalıştığı bir ortamda temel gıda ürünlerindeki KDV’nin kaldırılması da bir zorunluluk haline gelmiştir.

    Türkiye tavuk eti ihracatının yarıdan fazlasının Irak’a yapılmaktadır. İran ve Suriye tavuk eti ihracatında diğer önemli ülkelerdir. İhracatın yasaklanması Türkiye’yi güvenilir ihracatçı olmaktan çıkaracak, ihracat için anlaşma yapan firmaları zor durumda bırakacaktır. Rakip ülkeler (örneğin Brezilya) Türkiye’nin pazarını ele geçirecektir.”

  • Orhan Sarıbal: ‘Uludağ Doğa Harikası Kalmalı’

    Orhan Sarıbal: ‘Uludağ Doğa Harikası Kalmalı’

    HABER: İREM OKUR

    CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Gündeme Dair Gelişmelerle İlgili Line Tv Mikrofonuna Özel Açıklamalarda Bulundu. Zeytin Yasası İle İlgili Konuşan Vekil Sarıbal, Yasanın Detaylarını Anlattı.

    Sarıbal : Kömür Olan, Maden Olan Bölgede Eğer Zeytin Varsa O Zeytinler Taşınacak. Taşınması Mümkün Değilse Başka Bir Yer Vereceğiz, O Yere O Zeytinin 5 Katı Zeytin Ekilecek. Sonra Orası Bittikten Sonra Rehabilite Edilecek.

    Chp Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Zeytinliklerin Yerine Kömür Parasının Tercih Edildiğini İfade Etti

    Onlar Sadece Maden Üzerinden Kömür Üzerinden Kazanacakları Paraya Bakıyorlar. Keseceğimiz Zeytin Alanının, 10 Yılda Örnek Söylüyorum 300 Milyon Geliri Var. Ama Oradan Kömürü Çıkarırsak 3 Milyar Geliri Var. Bakış Açısı Böyle. Zeytinin Karasının Güzelliğinden Zeytinin Yeşilinin Güzelliğinden Değil, Kömür Karasının Parasına Bakıyorlar.

    Chp Bursa Milletvekili, Uludağ’da Kurulması Planlanan Uludağ Alan Başkanlığı İle İlgili Açıklamalarda Bulundu

    1300 Bitki Çeşidi Olan, Bunun 32’si Sadece Uludağ’a Ait Olan Ve 169 Türkiye Ve Uludağ’a Ait Endemik Bitki Taşıyan Dünyanın Ender Zenginliği Olan Bir Yer. 7 Bin Dönüm Alan Olan Şu Andaki Oteller Bölgesi 20 Bin Dönüm Alana Çıkarılarak Burası Bu Uludağ Alan Yönetimi Denen Yeni Bir Yapıya Kavuşturulmak İsteniyor. Uludağ’da Bir Yönetim Karmaşası Var Diyorlar. Çoklu Yönetim. Şimdi Biz Bakıyoruz Kanunlara Öyle Bir Şey Yok. Uludağ’ın Sahibi Var. Kanunu Var. Çok Net. Milli Parklar Genel Müdürlüğü Tarafından Yönetiliyor.

    Vekil Sarıbal, Uludağ Doğa Harikası Olarak Kalmalı Dedi

    Tarım Bakanlığı’ndan Bir Kişi Var, Turizm Bakanlığı’ndan Var, Çevre Şehircilik Bakanlığı’ndan Var, Değişik Kurumlardan Var. 13 Kişi. Kim Atayacak Bunu? İktidar Mensupları Atayacak. Uludağ Burada Zarar Görecek Denecek Bir Karara İtiraz Edecek Hiç Kimsenin Orada Durma Şansı Yok. Bir De Danışman Grup Kuracaklar. O Danışman Grubunu Da Yine Bu Uludağ Alan Başkanlığı Belirleyecek. Bakıyoruz Hemen Hemen Hepsi Turizmcilerden Oluşuyor. Bursa İçin Doğru Bir Karar Değil. Uludağ İçin Doğru Bir Karar Değil. Uludağ Yok Ederseniz Bursa Diye Bir Şey Kalmaz. Uludağ’ı Ranta, Talana, Paraya Değil; Uludağ Bütün Bursa’ya Bütün Türkiye’ye Bütün Dünyaya Doğa Harikası Olarak Kalmalı Diye Düşünüyorum.

     

  • CHP’li Sarıbal: Küçükbaş hayvancılığı batıyor

    CHP’li Sarıbal: Küçükbaş hayvancılığı batıyor

    CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

    Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın gözaltına alınmasını eleştiren Sarıbal, AK Parti Genel Başkanının hedef göstermesi ile gazetecilerin bilim insanlarının gözaltına alınmasının fikrini söylemek, eleştiride bulunmak isteyenlere gözdağı olduğunu ifade etti.

    Sarıbal, “Davet etseler gelip ifade verecek TTB gibi bir kurumun başında bulunan bir bilim insanın gözaltına alınması doğru değildir” dedi.

    8 köy mağdur ediliyor

    Sarıbal, seçim bölgesi Bursa’daki mağduriyetlere neden olan iki konuyu da gündeme getirdi. Bunlardan ilki Bursa’nın Gürsu İlçesi Kazıklı Mahallesi’ne yapılmak istenen çöp aktarma tesisiydi. Sarıbal, Bursa’nın önemli tarımsal üretim bölgelerinden olan alanda çöp tesisi yapılmasının bölgedeki 8 köyün tarımsal üretimine zarar vereceğini belirterek, “Ülkemizin en kaliteli meyvelerinin yetiştirildiği bir alana çöp aktarma alanı kurulması kabul edilemez. Buraya yapılmak istenen çöp aktarma merkezi burayı kirletecek” diye konuştu. Rüzgârın hâkim olduğu bir yerde çöp tesisinin kurulması kararından dönülmesi çağrısında bulunan Sarıbal, “Burası çöp aktarma yeri olarak kullanmaya uygun değil. Yetkililer bölge halkından, ilgili sivil örgütlerden görüş alıp söz konusu tesisin kurulabileceği uygun yer bulabilir” dedi.

    Esnafı perişan ettiler

    Sarıbal’ın Bursa ile ilgili dile getirdiği diğer konu ise Bursa merkezinden Şehir Hastanesi’ne ulaşımı sağlamak için Bursa Emek-YHT Gar-Şehir Hastanesi Metro Projesiydi. Şehir Hastanesinin yapılmadan söz konusu raylı sistemlerin bitirilmesi gerekirken, Hastane yapıldıktan sonra raylı ulaşım yapılmaya çalışıldığını ifade eden Sarıbal, “Yanlış planlamanın cezasını şimdi bölgedeki esnaf çekiyor. 45 günde bitirileceği söylenen inşaat 45 gün doldu ama daha bir tarafın kazıkları bile çakılmadı. Ne zaman biteceği de belli değil. Bölgedeki 150’den fazla esnaf inşaatın başladığı günden beri zarar ediyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı bu insanların zararını karşılamak için gereken adımı atmalıdır” görüşünü dile getirdi.

    Yanlış kararlar küçükbaş hayvancılığı bitiriyor

    Sarıbal’ın, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında ağırlık verdiği konu ise küçükbaş hayvancılık yapan çiftçilerin yaşadıkları sorunlardı.

    Uygulanan yanlış politikalar nedeniyle büyükbaş hayvan yetiştiricileri gibi küçükbaş hayvancılıkla uğraşan çiftçilerin de ciddi zarar ettiğini söyleyen Sarıbal, “İktidar öylesine üst üste hatalar yaptı ki şu anda süt ve kasaplık büyükbaş hayvancılıkta nasıl derin bir sorun var ise bunun çok daha fazlası küçükbaşta var” dedi.

    2019 yılında yapılan Tarım Şurası’nda küçükbaş hayvan sayısının ülke nüfusa denk gelecek sayıya çıkarılacağı söylendiğini ancak açıklanan küçükbaş hayvan sayısın 58 milyon olduğunu söyleyen Sarıbal, “Bu rakam da kesinlikle doğru değil” dedi.

    Son yıllarda yapılan küçükbaş hayvan ihracatı kısıtlamaları yurt dışı pazar kaybına neden olduğunu ve üreticiyi mağdur ettiğini aktaran Sarıbal, Et Süt Kurumu ve Tarım Kredi Kooperatifi marketlerinin ucuza et satması gibi kararların sektöre zarar verdiğini anlattı.

    300 koyuna bir araba

    Küçükbaş üreticisinin bundan birkaç yıl önce 1 koyun sattığında 1 ton arpa alırken, bugün 1 ton arpa için 3 koyun satmak zorunda kaldığını kaydeden Sarıbal, aynı şekilde bir yıl önce 100 baş küçükbaş hayvanla bir araba alabiliyorken, aynı arabayı bugün alabilmesi için 300 küçükbaş hayvan satmak zorunda kaldığını ifade etti.

    Artan yem maliyetleri karısında küçükbaş hayvan üreticisinin her gün zarar ettiğini belirten Sarıbal, “Küçükbaş hayvancılık yapan çiftçilerin bugün kuzu başına 600 lira ile 1000 lira arasında zarar ediyor. Üretici artık damızlıklarını, koyunlarını satma noktasına geldi. Üretimde çıkmaya başladı. Sektördeki en önemli tehlike bu. Çiftçi etin kilosunu 120 liranın altında sattığı sürece zarar etmeye devam edecek. Bu alanda ciddi bir desteklemeye ihtiyaç var” diye konuştu.

  • CHP’li Sarıbal, Geçit esnafının sorunlarını dinledi

    CHP’li Sarıbal, Geçit esnafının sorunlarını dinledi

    CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Bursa merkezinden Şehir Hastanesi’ne ulaşımı sağlamak için Bursa Emek-YHT Gar-Şehir Hastanesi Metro Projesi nedeniyle Geçit Mahallesi Sanayi Caddesi’ndeki esnafın sorunlarını dinledi.

    Sarıbal; “Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile Bursa Büyükşehir Belediyesinin ortaklaşa yapımını üslendiği ve 45 günde tamamlanacağı söylenen raylı sistem için 45 gün geçtiği halde hiçbir ilerleme sağlanmadı. Ne zaman bitirileceği bilinmiyor. Kimse bilgi vermiyor. Muhatap yok” dedi.

    Cadde üzerinde bin metrelik alanda iş yapan insanların büyük bir sıkıntı yaşadığını söyleyen Sarıbal, esnafın zararının karşılanması gerektiğini vurguladı.

    Sarıbal açıklamasının devamında şunları söyledi:

    “Bu sistem Şehir Hastanesi yapılırken inşa edilmeliydi. Planlama hatası yapanlar bunun planını yapmayanlar, bedelini esnafa ödetiyorlar. Alt ve üst geçitler kapatılmış. Vatandaş inşaat alanında alışveriş yapamıyor. Esnafın işi bitmiş durumda. Bazıları büyük paralarla işyerlerini başka yere taşımış. Bazı iş yerleri personel çıkarmış, bazıları çalıştırıyor var zarar ediyor. Personelinin maaşını bile ödeyemez hale gelmişler. Bazı iş yerleri personel çıkarmış bazıları çalıştırıyor var zarar ediyor maaş ödeyemeyecek duruma gelmişler. Esnaf kendi Bağ-Kur ödemelerini yapamaz hale gelmiş ve her gün zarar ediyor.

    Esnaf, yetkililerin acilen sorunu çözmesini talep ediyorlar. Sorun çözülene kadar da kira desteği, enerji desteği ve uğradıkları zararın en azından bir kısmının karşılanmasını istiyorlar. Gün esnafımızın yanında olma günüdür. Kış geliyor, koşullar zorlaşıyor. Mağduriyete neden olanların esnafın ekonomik zararını gidermesi gerekiyor.

    Bir de tarih verilsin, ne zaman bitecek? Hastane yapılırken bu ihtiyaç gözetilmemiş. Şimdi raylı sistem yapılıyor. Yapılan hatanın bedeli esnafa ödetilmesin. Esnafa yardım edilsin.”

  • Bursa’da çöp aktarma tesisi tepkisi

    Bursa’da çöp aktarma tesisi tepkisi

    CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Gürsu Kazıklı Mahallesinde yapılması düşünülen çöp aktarma alanında incelemelerde bulundu. Sarıbal’a, CHP Gürsu İlçe Başkanı Haşim Öztürk, İlçe Yönetim Kurulu üyeleri ve Gençlik Kolları üyeleri ile Mahalle Muhtarı Salih Dinçer, Kazıklı Kooperatifi Başkanı Ertan Erkut ve bölgede meyve başta olmak üzere tarımsal üretim yapan çiftçiler de eşlik etti.

    Çöp aktarma projesinin yapılacağı ve bunun için de ağaçların söküldüğü alanda açıklama yapan Sarıbal, söz konusu çöp alanın Gürsu Ovasına hakim bir tepede olduğunu kaydederek, “İnsanların yoğun olarak yaşadığı bir bölge burası. 8 köy var. Bu köyler göç veren değil göç alan köyler. Türkiye’nin en kaliteli meyveleri yetiştiriliyor. Bu köyleri altın gibi korumamız gerekirken, suyunu, toprağını, ağacını, yolunu, yaşamını korumamız gerekirken, onların varsa eksikleri gidermemiz gerekirken onlara yaşamı zehir etmeye çalışıyoruz” dedi.

    Dünyada gıda kıtlığının konuşulduğu bir dönemde ülkenin en önemli tarım ovalarından birinin çöp atıklarıyla kirletilmesine itiraz ettiklerini kaydede Sarıbal, şunları söyledi:

    “Daha temiz gıda için uğraşırken…”

    “Dünyanın en kıymetli ovası bu ova. Bu kadar muhteşem çeşidi bu kadar yan yana dünyanın başka bir yerinde göremezsiniz. Ve bugün buraya yapılmak istenen çöp aktarma merkezi burayı kirletecek. Biz çiftçilerimizle birlikte daha az ilaç kullanıp daha temiz gıdayı insanımıza nasıl ulaştırırız diye uğraşıyoruz. Oysa burada, bırakın burada çöpün birikmesini, yollarda geçen o çöp kamyonlarındaki koku ve bulaşmalarla ovamızda daha fazla sinek, böcek sorunu olacak. Daha fazla hastalık sorunu olacak. Bu nedenle de daha fazla kimyasal kullanma zorunluluğu olacak. Oysa biz temiz gıda üretmeye çalışıyoruz. İnsanımızın temiz beslenmesi için çaba sarf ediyoruz.”

    Çöp aktarma alanı için başka alternatifler olduğunu da söyleyen Sarıbal, bütün itirazlara rağmen daha önce Samanlı’da yapılan lojistik merkezinin bir bölümünün bu iş için ayrılabileceğini belirtti. “Samanlı’nın köşesinde yaptıkları lojistik yanlıştı. Defalarca söyledik. Ama madem oraya onu yaptınız, orada bu çöp aktarma merkezi için de 5 dönüm yer ayırırsınız. Hemen yanında da gider var. Çalışma yapılıyor orada. Oraya kapalı aktarırsınız. Böylece Kazıklı, Ağaköy, Samanlı, Demirtaş, Karahıdır, İğdır, Hasanköy ve Adaköy de kurtulur. Yani bu muhteşem ova kurtulur” dedi. Sarıbal, ikinci bir alternatifin ise Otosansit’de yapılan lojistik alanın bir bölümünün proje için ayrılması olduğunu ifade etti.

    “Herkesi göreve çağırıyoruz”

    “Burada hakim rüzgarın olduğu, bütün köylere, tarıma zarar verecek çöp aktarım istasyonunu istemiyoruz” diyen Sarıbal, başta Bursa Valili, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Gürsu Kaymakamlığı ve Gürsü Belediye Başkanlığı olmak üzere bütün siyasi partileri ve duyarlı vatandaşları projeye karşı durmaya çağırdı.

    “Ellerinizi ovamızdan çekiniz”

    Mahalle Muhtarı Salih Dinçer, çiftçiler olarak tesisi istemediklerini ama yetkililerin görüşlerine önem vermediğini aktarırken, “Bunu önleyemezsek burada ne çiftçilik kalır ne tarım” dedi.

    Kazıklı Kooperatifi Başkanı Ertan Erkut, “Burada her şey yetişiyor. Bu güzel canım ovayı mahvetmeyin. Yetkililer gelsin görsün, nereye çöp tesisi yaptıklarını görsünler. Oturdukları yerden karar almasınlar, gelsinler görsünler” çağrısında bulundu.

    CHP Gürsu İlçe Başkanı Haşim Öztürk de, “Yetkililere sesleniyoruz. Ovamızı kirletmeyiniz. O ellerinizi ovamızdan, meyvemizden, tarımımızdan, gelecek nesillerin gıda kaynağından çekiniz” diye konuştu.

     

  • CHP’li Sarıbal: “Tahıl koridoru zengin ülkelere yaradı”

    CHP’li Sarıbal: “Tahıl koridoru zengin ülkelere yaradı”

    Meclis’te düzenlediği basın toplantısında tarımdaki son gelişmeleri değerlendiren CHP Tarım Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı Sarıbal, 22 Temmuz 2022 tarihinde Türkiye, Rusya, Ukrayna ve Birleşmiş Milletler arasında imzalanan Tahıl Koridoru Anlaşmasıyla bugüne kadar 7 milyon tona yakın tarım ürününün taşındığını aktardı.

    Taşınan ürünlerin yaklaşık 1 milyon tonunun Türkiye’de kaldığını ifade eden Sarıbal, taşınan tarımsal ürünlerin yüzde 63’ünün Avrupa, yüzde 23’ünün Asya ve yüzde 13’nün de Afrika ülkelerine gönderildiğini söyledi. “Hani buğday fakir ülkelere gidiyordu” diye soran Sarıbal, çok uluslu şirketlerin amaçlarına hizmet etmek için Tahıl Koridoru Anlaşmasının imzalandığını ifade etti.

    Ziraat Odaları işlevsiz hale geliyor

    Sarıbal, basın toplantısında Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yayınlanan yeni bir yönetmelikle her yıl yenilenen Çiftçilerimizin Çiftçi Kayıt Belgesinin (ÇKS) tek bir başvuruya indirildiğini hatırlatarak, yeni yönetmeliğin Türkiye’nin en büyük meslek kuruluşu olan Türkiye Ziraat Odalarının işlevsiz hale getirildiğini söyledi.

    “Yeni Yönetmelikle çiftçilerimizin ÇKS kayıt belgesi alabilmesi için bir kere Ziraat Odasına kaydı yapılması yeterli görülmektedir. Yönetmelik ile sisteme kayıt olan bir kişi, kendisi çıkmak istemediği sürece ölünceye kadar çiftçi olarak görünecek” diyen Sarıbal, benzer bir düzenleme AK Parti tarafından 15 Mayıs 2007 tarihinde 5661 sayılı kanunla yürürlüğe konduğunu ancak yapılan başvuru sonrası Anayasa Mahkemesinin iptal kararı verdiğini söyledi. Sarıbal, “AK Parti 15 yıl önce yapmak istediğini bugün yeniden yeni bir yönetmelik ile yürürlüğe koymuş oluyor. Bu durum 765 odası ve 5 milyona yakın üyesi bulunan Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşu olan Türkiye Ziraat Odaları Birliğini işlevsiz bırakmakta ve çiftçi ile olan bağını kopartmaktadır. Başka ticari faaliyeti olmayan ziraat odalarının tek gelir kalemi olan üye kaydı elinden alınan ziraat odalarının kapanması demektir. Ayrıca Ziraat Odalarında çalışan işçi, memur, teknik personelden oluşan binlerce insan işsiz kalacaktır” diye konuştu.

    Tarımsal girdiler üretimi zorluyor

    Sarıbal’ın basın toplantısında yeni ekim döneminde çiftçilerin arta girdi maliyetlerini de dile getirdi. Sarıbal, geçen yıla oranla mazot fiyatının 4, gübre ve tohum fiyatının 3, ilaç fiyatının 3-6 kat ve yem fiyatının ise 2,5 kat arttığını söyledi. Tarımsal KİT olan TİGEM’in tohum fiyatlarını 3 kat arttırdığını kaydeden Sarıbal, “TİGEM 6 aylık vadeli tohum satışına %19,5 faiz uyguluyor. Bu faiz yıllık %39 faize denk geliyor. Aynı şekilde bir çiftçi kuruluşu olan Tarım Kredi Kooperatifi 100 bin liranın altındaki satışlarından %12, 100 binin üzerindeki satışlarında ise %21 faiz uyguluyor. Hükümet daha dün perişan haldeki esnafımız için yıllık %7,5 faizle 60 ay vadeli kredi verdi. Ama iş çiftçiye gelince tefeciden bile fazla faiz uyguluyor” diye konuştu. Sarıbal bu şartlarda üreten çiftçinin üretim yapmakta zorlanacağını ve gıda enflasyonun düşmeyeceğini ifade etti. Sarıbal, “Geçilmeyen köprüye, kullanılmayan alt geçide, uçak inmeyen havaalanına garanti verilirken, çiftçiye kullandırılan tarımsal krediye tefeci faizi uygulanıyor. Bu şartlarda üretilen tarımsal ürünlerin ucuzlaması, halkın ucuz gıdaya ulaşması mümkün değildir” diye konuştu.

    Hayvancılık sektörü zarar ediyor

    CHP’li Sarıbal, hayvancılık sektörünün de zarar etmeye devam ettiğini belirterek, süt üreticisi için 1 litre süt ile 1,5 yem, et üreticisi için ise 1 kilo et ile 25 kilo yem alabilme paritesinin gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi.

    Ülke tarımında yaşanan bütün sorunların AK Parti ve yönetiminden kaynaklandığını vurgulayan Sarıbal, “Sorunu yaratanlar çözüm olamaz. Sorunlardan kurtulmanın yolu önce sorunu yaratan politikaları uygulayanlardan kurtulmaktan geçer” görüşünü dile getirdi.

  • CHP’li Sarıbal iktidarın tarım politikasını eleştirdi

    CHP’li Sarıbal iktidarın tarım politikasını eleştirdi

    Beyaz altın olarak bilinen başta tekstil endüstrisinin olmak üzere 60’tan fazla endüstri ürününün hammaddesi olan pamuk hasadı başladığını ama alım fiyatının maliyetinin altında kaldığını aktaran Sarıbal, şunları söyledi:

    Pamuğun kilosu en az 20 lira olmalı

    “AK Parti döneminde pamuk ekim alanları 2002 yılına göre 2020 yılında yüzde 50 azalmıştı. 2020 yılından sonra ülkemizde ve dünyada pamuk fiyatlarının yükselmesi ile ülkemizde ekim alanları arttı. 2020 yılında 3,6 milyon dekar, 2021 yılında 4,3 milyon dekar, 2022 yılında, tahmini yaklaşık 5 milyon dekar alanda pamuk üretimi yapıldı. Üretim alanlarındaki artış rekolteye de yansıdı. 2020 yılında 1,8 milyon ton olan pamuk rekoltesi 2021 yılında 2,3 milyon tona çıktı. Bu yıl da 2,5 milyon ton pamuk üretimi beklenmektedir.

    Artan bu üretime rağmen ülkemiz tarımsal ürünler içerisinde en fazla pamuk ithalatına para ödemektedir. 2003 yılından bugüne kadar 16,4 milyon ton pamuk ithalatına 28,7 milyar dolar para ödendi.

    Bir kilo pamuk tarlada yaklaşık 15 liranın üzerinde ama açıklanan fiyat 13-14 lira. Üreticiler bu fiyatlarla nasıl tekrar ekim yapsın? Mazot fiyatı 4 kat, taban gübresi 4-5 kat ve elektrik fiyatı da artmış, niye eksin? Eğer pamuğun kilosu 20 liranın altında olursa gelecek yıl pamuk ekimi azalacaktır. 15 liraya mal olan pamuğu siz 13-14 liraya alıyorsanız onu sürdüremezseniz. Pamuk üretiminde çiftçinin zarar etmeyeceği bir fiyat olmalı. Çiftçinin cebine toplamda 20 liranın altında para girmemeli. Pamuk üretiminde kota tamamen kaldırılmalı. Çiftçi ne kadar getiriyorsa o alınmalı. Ayrıca pamuğun kilosuna 1 lira 10 kuruş olarak ödenen fark ödeme desteğinin en az 2,5 liraya çıkartılı ve pamuk alımı yapan kooperatif, birlik ve küçük tüccarlara Ziraat Bankası üzerinden sıfır faizli kredi desteği verilerek piyasayı regüle etmesi sağlanmalıdır.”

    Ülkeyi şeker krizine soktular

    Hasadı devam eden şekerpancarında da fiyatların çiftçinin beklentilerinin altında olduğunu ifade eden Sarıbal, şekerpancarı üretiminde de ciddi politik hataların yapıldığını söyledi.

    Geçen yıl 18 milyon ton şekerpancarı üretildiğini ve bu yıl ise 19 milyon ton olması beklendiğini belirten Sarıbal, “Geçen yıl üretimin düşük olması ülkemizi şeker krizine sokmuştu. Üstelik bu beceriksiz yönetim yüzünden ithalatçı olduğumuz şekerde içerideki 297 bin ton şekeri 129 milyon dolara sattık. Bu yıl ise onun sonucu olarak ilk 8 ayda 295 bin ton şekere 211 milyon dolar para ödedik. Biz geçen yıl 15 kasımda şeker ihracatının durdurulması gerektiğini ifade etmiş ve hükümetin tedbir alması yönünde çağrı yapmıştık. Aralık sonunda hükümet nihayet şeker ihracatını durdurdu ama geç kalındı. Son bir yılda şeker fiyatları %300 oranında arttı. Elindeki 297 ton şekeri 129 milyon dolara satan hükümet, şekerdeki fiyat artışının önüne geçmek için 400 bin ton şekerin ithal edilmesi için izin verdi. Yılbaşından bugüne kadar ithal edilen yaklaşık 300 bin ton şekere 211 milyon dolar ödendi” dedi.

    Fiyatlar maliyetin altında

    Pamukta olduğu gibi şekerpancarı alım fiyatının maliyetlerin altında kaldığını vurgulayan Sarıbal, “Bugün şekerin dekara maliyeti 6 bin 500 lira ile 7 bin lira arasındadır. Türkşeker, bu sezon için şeker pancarı alım fiyatına ton başına 1450 lira olarak belirledi. Ülkemizde dekara şeker verimi ortalama 6 ton olup, 6 tonun altında üretim yapan her çiftçi bu alım fiyatı ile zarar etmektedir. 6 ton üzerinde üretim yapan çiftçimiz ise ancak ayakta kalabilmektedir. Bir sonraki üretim sezonu için teşvik edici bir fiyat değildir” diye konuştu.

    İthal edilen şeker, fabrikaların satış değerinden fazla

    AK Parti döneminde 10 şeker fabrikasının 682 milyon dolara özelleştirilerek satıldığını hatırlatan Sarıbal şöyle devam etti:

    “AK Parti döneminde şeker ithalatına ödediğimiz para 10 tane şeker fabrikasının özelleştirmesinden elde edilen paranın iki katından fazladır. AK Parti iktidarları döneminde ithal edilen 1,7 milyon ton şeker ithalatına 873 milyon dolar para ödendi. Ayrıca şekerin yan ürünü olan 5,3 milyon ton melas ithalatına ise 788 milyon dolar ödendi. Sadece bu iki ürün için AK Parti döneminde 1 milyar 660 milyon dolar ödeme yapıldı. Paranın korkunçluğuna bakar mısınız?

    AK Parti’nin temsilcileri her ağızlarını açtığında “yerli – milli” diyor ama işte faturası bu. Bundan daha büyük ihanet mi olur? Ülkemize yetecek kadar pamuk ve şeker üretme imkanı varken ithalatı tercih ediyorlar.”

    Çiftçi borcu 242 milyar lirayı geçti

    TBMM’deki basın açıklamasında çiftçi borçlarını da gündeme getiren Sarıbal, AK Parti’nin iktidara geldiği dönemde kayıtlı 2 milyon 700 bine yakın çiftçinin bankalar olan borcunun sadece 2,4 milyar lira iken bugün 2 milyon 100 bin civarında olan çiftçilerin sadece bankalara borcunun 242 milyar lirayı geçtiğini söyledi. “AK Parti iktidarı döneminde çiftçi sayısı düşerken borcu 101 kat arttı” diyen Sarıbal, “Son bir yılda çiftçinin borcu 97 milyar lira artmış. Çiftçi üretim maliyetlerinden kaynaklanan açığını borçlanarak sürdürmektedir.

    Tarım Kanunu 21. Maddesine göre Gayrisafi Milli Hasılanın (GSMH) %1’den az olmamak üzere çiftçiye destek verilmesi gerekirken, yasanın yürürlüğe girdiği 2007’den bugüne bu oranın yarısını bile çiftçiye ödemediler. Tarım Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten bugüne çiftçilere ödenmeyen destek miktarı toplamı 327 milyar liradır” dedi.

    Bu kötü gidişi düzelteceğiz

    Sarıbal, 2017’den önce her yıl şubat, mart, nisan aylarında açıklanan Tarımsal Desteklemeler Tebliği’nin hala açıklanmadığını söyledi. Tebliğin yayınlanmamasından en fazla etkilenen kesimin ise besiciler olduğunu kaydeden Sarıbal, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Yani çiftçi besliyor. Belirli bir ağırlığa geldikten sonra kasaba ve Et Balık Kurumuna götürüp kestiriyor. 2011 yılında kasaplık hayvan başına 250 lira destekleme yapılmış. 2011 yılında etin kilosu 15 liraydı. Kesilen hayvanlardan %1 stopaj alınıyor. Etin kilosu 15 lira, 250 lira destekleme yapıldığında 40-45 lira stopaj çiftçiden kesiliyor. 2011 yılında çiftçinin cebine 205 lira çiftçinin cebine giriyordu. Bugün de destekleme 250 lira. Et kesimi 100 lira. Bir dana 300 kilo geldiğinde yaklaşık 30 bin lira gelir elde ediliyor. 30 bin liranın stopajı 300 lira ediyor. Ödenen destek ise 250 lira. Çiftçi neden 50 lira zarar etsin. Bu durumda ne oluyor, kesimler başka yerlere yapılıyor. Çiftçi zorlanıyor. 2011 yılından bugüne kadar hiç değişme olmamış. Kasaplık dana kesim desteğinin en az 1500 lira olması lazım ki 2011 yılının desteklemesine denk gelsin. Bu olmazsa çiftçi birliklere gitmiyor. Yasal olmayan kesimlere gidiyor.

    Bir başka sorun ise süt inekleri kesime gitmeye devam ediyor. Süt inekleri kesime gitmeye devam ederse yarın bırakın kasaplık danayı ne dişi dana ne erkek dana bulabileceğiz ne de sağılacak süt ineği bulabileceğiz.

    Kısacası AK Parti iktidarı tarımı çökertmeye devam ediyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak yaşanan bu temel sorunların tümünü gidereceğiz. Bu ülkede çiftçinin zarar etmeyeceği, çiftçinin güleceği, üreticinin insanca yaşayacağı, insanca işine sahip olacağı ve tüketicinin istediği miktarda ürüne ulaşacağı yeni bir düzeni hep birlikte kuracağız.”

  • Cam işçilerine Milletvekili Sarıbal’dan destek

    Cam işçilerine Milletvekili Sarıbal’dan destek

    Cam işçilerinin İş Bankası’ndan istediği promosyon hakkı ısrarı sürüyor.

    CHP İlçe Başkanı Ahmet Köse ile birlikte Kristal İş Sendikası Bursa Şubesine gelen Milletvekili Orhan Sarıbal’ı, Kristal İş Sendikası Bursa Şube Başkanı Mehmet Dikmen ile Kristal İş Sendikası Eskişehir Şube Başkanı Erdal Akyazı ve cam işçileri karşıladı.

    Cam işçilerinin, maaş aldıkları İş Bankası’ndan istedikleri promosyonu alamadığından yakınan Kristal İş Sendikası Bursa Şube Başkanı Mehmet Dikmen, Türk cam işçisinin gözü ve kulağının verilecek promosyonda olduğunu kaydetti.

    Dikmen, “İş Bankası çalışanlarına verilen promosyon neden biz öz evlatlarına verilmiyor? Neden bu haktan mahrum bırakılıyoruz? İmzalarımızı topladık, şimdi buradayız. Promosyon için eylemlerimiz katlanarak devam edecek, ta ki hakkımızı alana kadar. Biliyorsunuz CHP, her yaptığımız hak arayışlarımızda, eylemlerde işçi kardeşlerimizin yanında oldular. Sizin huzurlarınızda, CHP’ye, milletvekilimiz Orhan Sarıbal ve ilçe başkanımız Ahmet Köse’ye çok teşekkür ediyorum” dedi.

    ORHAN SARIBAL: HAK TALEPLERİNİZDE YANINIZDA OLACAĞIZ

    Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum diye sözlerine başlayan CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, “Sizin her hak taleplerinizde elbette yanınızda olacağız. Promosyon konusu uzunca süredir ülke gündeminde var. Çok net maaş ödemesi var. Çalışan emekli kesimi var. olaya şu şekilde bakmak lazım. Siz başka bir kurumda çalışıyor olsaydınız bu tartışma bugün olmayacaktı. Bu promosyon size verilmiş olacaktı. İştirak olmak bir suç ve bir eksiklik değildir. Hak mücadelesi veriyorsunuz, sonuna kadar yanınızdayız. Ama esas, sizi bu promosyona muhtaç eden anlayış sorgulanmalıdır. Neden bu düzen sizi promosyona kadar mecbur bıraktı bu bir. İki, bunu hak edenler olarak neden bu promosyon sizlere verilmez? Yetkililere sorulacak iki temel budur? Arkadaşlarımızın promosyon için attığı 4 bin imzayı alıp gerekli yerlere ulaştıracağız. Yanınızda olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz. Yaşasın dayanışma, yaşasın mücadele’ diye konuştu. Sarıbal’ın bu konuşması, cam işçileri tarafından büyük alkışla karşılık buldu.

    Kristal İş Sendikası Eskişehir Şube Başkanı Erdal Akyazı ise, “Bu ortamı sağladığınız için hepinize teşekkür ederim. Burada yapılan açıklama sonrası biz de Eskişehir’de imza kampanyası başlattık. 4 bine yakın imza topladık. Her zaman yanımızda olan CHP ve sayın milletvekilimize teşekkür ediyorum. Bu sorunumuzu genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na ileteceğine inanıyorum” dedi.