Etiket: orhan sarıbal

  • CHP’li Sarıbal’dan İznik Gölü çağrısı

    CHP’li Sarıbal’dan İznik Gölü çağrısı

    CHP Bursa Milletvekili Ziraat Mühendisi Orhan Sarıbal, tarihi kimliği ve ekolojik yapısı ile öne çıkan Türkiye’nin beşinci büyük gölü olan İznik Gölü’nün 4. Dünya Göçebe Oyunları adı altında 5 bin kişilik kalıcı tribünler başta olmak üzere geri dönüşü olmayacak şekilde yapılaşmaya açılmak istendiğini duyurdu.

    https://twitter.com/linetv/status/1563888710894206976

    Başkanlığını Bilal Erdoğan’ın yaptığı Dünya Etnospor Konfederasyonu ile Türkiye Geleneksel Atlı Spor Dalları Federasyonu tarafından düzenlen 4. Dünya Göçebe Oyunları 29 Ekim-2 Ekim tarihleri arasında Bursa’nın İznik Gölü kıyısında yapılacak.

    Tam 600 dönüm kıyı şeridinin ekolojik yaşama müdahale edilerek yok edildiğini açıklayan CHP Milletvekili Orhan Sarıbal, “Canımız Yanıyor! İznik Gölü’müze nasıl kıydınız! İznik’e sahip çık Türkiyem!” çağrısında bulundu.

    Türkiye Geleneksel Spor Dalları Federasyonu Başkanı Hakan Kazancı, daha önce bir internet sitesine yaptığı açıklamada;

    -Yaklaşık 600 dönümlük bir araziyi orada yeniden düzenledik. Çalışmalar hala sürüyor. Orada kalıcı olacak 5 bin kişilik bir tribünü olan stat inşa ettik. Balçık yerleri düzelttik.

    -Çöpler vardı onları temizledik. 20 tane oba çadır alanı yaptık.

    -Millet bahçesi tadında oldu.

    -Türkiye Geleneksel Atlı Spor Dalları Federasyonu’nun kullanabileceği olimpik ölçülerle bir alan hazırlandı. Bundan sonra karşılaşmalar burada yapılabilecek.

    -Kısaca biz buraya dört günlük bir festival için bir alan hazırlamadık. İznik ilçesine kalıcı bir eser bırakılacak.”

    Haziran ayında 5. Etnospor Kültür Festivali’nin kapanış töreninde konuşan Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan ise “Bir sonraki festivalimiz 4. Dünya Göçebe Oyunları. 29 Eylül-2 Ekim tarihlerinde İznik’te geleneksel sporları merkeze alan büyük bir organizasyonu sizinle buluşturacağız” açıklamasında bulunmuştu.

  • Bursa Siyah İnciri dalında kaldı

    Bursa Siyah İnciri dalında kaldı

    Bursa Siyah İncirinin önemli üretim merkezlerinden olan Mudanya’nın Yaylacık Köyünde çiftçilerle bir araya gelen CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, hasat dönemi geldiği halde alıcı olmadığı için incirin dalında kaldığını söyledi.

    Bir kilo incirin çiftçiye maliyetinin 15- 20 lira olduğunu kaydeden Sarıbal, “Türkiye’nin dünyada tanınan, marka olmuş en önemli meyvelerinden biridir Bursa Siyah İnciri. Bursa’nın 40 köyünde yetiştiriliyor. Türkiye’nin en fazla katma değer yaratan ürünlerinden biri. Çok özel bir ürün. Başka bölgelerde denemeler yapılmış ama aynı kalite yakalanamamıştır. Sadece Bursa’da bu kalitede yetiştiriliyor. Yıllık yağış, hava, nem, deniz havasının etkisi, toprak yapısı bu ürünü belli bölgelerde yetişmesini sağlıyor. Önemli kılıyor. Geçen yıl kilosu 20 liraya satılan Bursa Siyah İnciri, bugün hasat yeni başladığı halde alıcı yok. Meyveler olgunlaşmış ama alıcı yok” dedi.

    Dünyaya ihraç ediliyor

    Bursa Siyah İncirinin Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın farklı ülkelerine ihraç edildiğine dikkati çeken Sarıbal, “Ekonomik kriz nedeniyle dünyada gıda ürünlerinde bir aksama var. Ama geçen yıl bu ürünleri alan iş dünyası, tüccarlar, bu yıl Avrupa’da, Rusya’da geçen yılın altında mı satıyorlar bu ürünü? Böyle bir şey yok. Tüketimde bir miktar azalma var ama fiyatlarda bir düşüş yok. Oysa son bir yılda Türk Lirası dolar karşısında neredeyse 3 kat değer kaybetti. Yani geçen yılın fiyatlarıyla karşılaştırdığımızda bu yıl bu ürünün 60 liranın üzerinde olması gerekir. Bugün bu ürünün alıcısı yok” dedi.

    Önceki yıllarda ürünü çiftçiden alıp ihraç eden tüccara seslenen Sarıbal, “Bu işten ekmek kazanan tüccarlarımızın, şirketlerimizin bu konuya hassasiyetle bakması gerekir. Çiftçimiz zarar ederse, zarardan dolayı ağaçlarını keserlerse, üretim olmazsa herkes kaybeder, kimse bu işten bir şey kazanamaz. O yüzden birinci çağrımız tüccara. Çiftçinin hakkını verin. Çünkü bu çiftçi kışın budamasını yaptı, gübresini attı, damla sulamasını yapmış, işçi çalıştırıyor, elektrik, bu parası ödüyor. Kendi emeği, tarlanın kirası var. Yaptığımız hesaba göre ihracatlık siyah incirin kilosunun maliyeti 15-20 lirayı bulmakta. Oysa bugün maliyetinin çok altında fiyat teklif ediliyor” diye konuştu.

    “Gün bugün, çiftçinin yanında durun”

    Sarıbal, Bursa Büyükşehir Belediyesi, Tarım ve Orman Bakanlığı ve iktidara da “Gün bugündür, çiftçinin yanında olun” çağrısında bulundu. Sarıbal, şunları söyledi:

    “Bursa Büyükşehir Belediyesi 5-6 yıl önce ‘Siyah inciri kurtarıyoruz’ diyerek Tarım A.Ş’yi kurdu. Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı, Zaman bu zamandır. Bugün gelin bu çiftçinin ürününe sahip çıkın. Yanında olun.

    Bir diğer çağrımız Tarım ve Orman Bakanlığına, Hükümete.

    Gün bugündür. İhracatçıyı desteklemeniz gerekiyorsa ihracatçıyı destekleyin. Çiftçiyi desteklemeniz gerekiyorsa, bugün zamanıdır, çiftçiyi destekleyin. Bu ürüne yazık etmeyin.

    100 milyon dolar için, bir milyar dolar için bu ülkenin nerelerde ne pazarlıklar yaptığını biliyoruz. Bu ürün ihracat ürünü. Buna sahip çıkın. %100 yerli ve milli bir ürün. Bunu dünyanın diğer ülkelerine gönderelim. Bakanlık aracılığıyla, Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla, diğer kurumlar aracılığıyla bunu gönderelim. Siyah incire sahip çıkın. Bursa’daki 40 köyün de temel üretim maddesi, geçim kaynağı. Lütfen sahip çıkın. Desteklemeyi arttırın. Ürüne bir yol açın. Çiftçi bu sarmaldan, bu zor durumdan kurtulsun, ülke gelir ve döviz kazansın.”

    Çiftçiler; örgütlenin!

    Sarıbal, çiftçilere de seslenerek “Örgütlenmek zorundayız. Birlikte olmak zorundayız. Kooperatif veya birlik kurmak zorundayız. Tüccarlar da başkaları da para kazanmak için burada. Onlara diyecek sözümüz yok. Ama biz örgütlenip kendi ürünümüzü kendimiz pazarlayabilecek hale gelebilmeliyiz. Yoksa tesadüflerle, şanslarla geldiğimiz yer işte bu kadar. 3 yıl iyi gider 4 yıl yerle bir olur. 4 yıl kötü gider 5 yıl iyi olur. Tesadüflerle bu işlerin olmayacağını biliyoruz” dedi.

  • CHP’li Sarıbal’dan gübre fiyatı tepkisi

    CHP’li Sarıbal’dan gübre fiyatı tepkisi

    Çiftçilerin girdi maliyetleri her ay biraz daha artıyor. Çiftçi maliyetleri içinde gübredeki fiyat artışı ise dikkat çekici boyutta.. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı son tarımsal girdi fiyat endeksine (Tarım-GFE) göre gübre fiyatları son bir yılda yüzde 234 (3,4 kat) arttı.

    Ekim ayından itibaren yeni tarımsal üretim sezonu başlayacak. Bu dönemde en fazla kullanılan taban gübrenin tonu ise 18 bin lirayı buldu. Konuyu değerlendiren CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, geçen yıl fiyatlar nedeniyle çiftçinin yeterli gübre kullanamadığını, bu yıl da aynı durumun yaşanabileceğini söyledi.

    Sarıbal, özellikle fosforlu gübredeki fiyat artışının ise Mehmet Cengiz hegemonyasına dikkat çekti. Sarıbal, fosforlu gübrelerdeki Mehmet Cengiz faktörünü şu sözlerle aktardı:

    Mehmet Cengiz karteli

    “Gübre fiyatları son altı ayda fosforlu gübrelerde yani 18/46 (DAP) gübresinde yüzde 50 arttı. Dünyada 500 dolar iken bizde 1000 doları buldu fosforlu gübrenin tonu. Bunun sebebi ne? Kartelleşmiş Mehmet Cengiz egemenliği.

    Çünkü Mazı Dağı’nın bütün fosfor yatakları Mehmet Cengiz’e teslim edilmiş. Eti Maden’e ait olan bu fosfor kaynakları iktidarın özelleştirmesiyle Mehmet Cengiz’e geçti. Diğer bütün firmalar abluka altında. Doğru dürüst bir işlem yapılamıyor. İthalat yapılamıyor. Bütün fosfor hegemonyası Mehmet Cengiz’de.

    Mehmet Cengiz, Anadolu’nun dağlarında halka ait olan fosforu alıyor ve çiftçimize %100 zamla satıyor. Bu kadar da olmaz! Bu kadar çiftçiyi bitiren bir politika olmaz.

    Birkaç ay sonra buğday, arpa, kışlık ürünler ekilecek. Fosforlu gübre fiyatının nereye gideceği belli değil. Bu koşullarda çiftçi ne bu gübreyi alabilir ne buğday ekebilir ne de toplumun gıda sorunu ve tarım sorunu çözülebilir.

    Bu ülke gıda sorununu da buğday sorununu da tarım sorununu da ancak maliyetler ucuzlarsa giderebilir. Oysa fosforlu gübrede sınırsız bir yükseliş var. Sebep Mehmet Cengiz. Sebep iktidar. İktidar – Mehmet Cengiz diyaloğu, iş birliği, bütün kaynakların Mehmet Cengiz’e verilmesi ve Türkiye tarımının ve gıdanın çökmesi.”

  • Sarıbal’dan İznik Gölü çevresindeki tahribata tepki

    Sarıbal’dan İznik Gölü çevresindeki tahribata tepki

    4. Dünya Göçebe Oyunları için bu yıl Bursa İznik seçildi. Oyunlar için İznik Gölü’ndeki 600 dönümlük arazide yürütülen çalışmaları yerinde inceleyen CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, yapılan tahribatı sert sözlerle eleştirdi. Sarıbal, konuya ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

    “Birinci sınıf tarım toprağı”

    “Çalışmaların yürütüldüğü yer, su havzasında olan kamışlık ve doğal yaşam alanı olan, gölün ekolojik parçası olan, gölle tamamen ilişkisi olan bir bölüm. Binlerce yıldır İznik Gölü ile beraber çalışan bir yer. Birinci sınıf tarım toprağı. Gölün hemen bitişiğinde. Sulak alan içerisinde. Taş, mıcır, buraya uygun olmayan malzeme dökülmekte. Bir taraf kamış, bir taraf göl. Bu mükemmel toprağın üzerine sürekli taş, malzeme ve mıcır dökülmektedir.

    “Bu çalışma İznik Gölünün kalbine vurulmuş bir hançer”

    Gerekçe şu; Gençlik ve Spor Bakanlığı buraya el koyarak 600 dönümlük arazi üzerinde 4’sü düzenlenecek Dünya Göçebe Oyunları için alan yaratılmak istenmektedir.

    “Beyefendinin keyfi”

    Gençlik ve Spor Bakanlığı, Dünya Etnospor Konfederasyon Başkanı Bilal Erdoğan’ın da olduğu bir tanıtım toplantısı yaptı. Biz o isimleri ve yapıyı görünce anladık; burada bir danışıklı dövüş, burada ‘beyefendinin’ keyfi olsun diye, dünyadaki bir yapının, bir organizasyonun buraya gelmesi öngörülmüş.

    Bu talan, çok net bir şekilde, Gençlik ve Spor Bakanlığı kullanılarak Bilal Erdoğan’ın okçuluk keyfi olsun diye caka satma işidir.

    600 dönüm. İznik Gölünün kenarında, 50 bin tondan daha fazla taş ve malzeme ve 600 dönümlük bu mükemmel ekosistem, ekolojik sistem, bu doğal toprak bu taşa bu hafriyata teslim ediliyor.

    Bu toprakta mera olabilir, üretim sahası olabilir. Ama en önemlisi kamışlık alan yok edilerek yani Gölün bioçeşitliliği yok edilerek, ekolojisi yok edilerek, maalesef üzerine hafriyatlar dökülmeye çalışılmakta.

    “Buna razı değiliz, kabul etmiyoruz”

    Ovada bir çiftçi bir metrekare alana su baskını veya başka nedenlerden dolayı tarlasını kurtarmak için bir kamyon malzeme döktüğünde binlerce lira para cezası veriliyor. Başka davalar açılıyor.

    Burada 600 dönüme yakın bir yer, birinci sınıf tarım alanı, birinci sınıf toprak, kamışlık, İznik Gölünün ana yaşam merkezi. Canlıların göl ile kara arasındaki göç yolu aynı zamanda. Buradaki canlıların yaşama, beslenme, konaklama ve dinlenme yeri olan bu alan bir beyefendiye peşkeş çekiliyor. Gerekçe; dünyadaki bir spor organizasyonu için. Beyefendinin okçuluk yarışmalarını rahat yapabilmesi için.

    “Gelsinler görsünler”

    Bursa Valisini, Tarım İl Müdürlüğünü, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığını göreve çağırıyoruz. Gelsinler görsünler.

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı televizyonlara çıkıp konuşuyor. Gelsin şurayı görsün. Vidanı varsa ahlakı var ise Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bakanı ise gelsin burayı görsün. Bu ülkeye nasıl ihanet ettiklerini, İznik Gölünü nasıl talan ettiklerini gelsin görsün. Neye mal olduklarını gelip görsünler burada.

    Kime sordular? Hangi gerekçeyle, nasıl yapabilirler bunu?

    Bir tarafta nektarin, bir tarafta erik, bir tarafta kivi, bir tarafta üzüm ve hemen yanında İznik Gölü. Bu büyük bir yağmadır. Büyük bir talandır.

    Beyefendinin oğlu istediğini yapsın diye Göçebe Oyunları gerekçesiyle İznik Gölü katledilemez. İznik yağmalanamaz. İznik Gölü beyefendilere peşkeş çekilemez.

    “4 gün Göçebe Oyunları oynanacak sonra ne olacak burası?”

    Belli ki Dünya Etnospor Konfederasyon Başkanlığını yürüten ve Etnospor’un başında olan Bilal Erdoğan için özel hazırlanan bir yer gibi durmaktadır.

    “Ülkeye ihanet”

    Bu koşullarda buraya bu tesisi yapmak gerçekten bu ülkeye büyük ihanettir.

    Bu ülkenin savcısını, hakimini, bu ülkenin kamu görevlilerini, İznik Kaymakamını, İznik Tarım İlçe Müdürünü, Bursa Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünü, Bursa Valiliğini, Bursa Tarım İl Müdürlüğünü, Tarım ve Orman Bakanlığını, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığını göreve çağırıyorum ve suç duyurusunda bulunuyorum.

    Bu toprakları, bu gölü kimsenin katletme hakkı yoktur. Bunu bütün dünyanın bilmesi, bütün Bursa’nın bilmesi gerekmektedir.

    Burası bir tek kişiye, bir zümreye, bir şahsa özel katledilemez, yağmalanamaz. Bu ekosistem yok edilemez. Burası bu ülkenin 84 milyon insanına aittir. İznik’e aittir. En önemlisi İznik Gölüne aittir. İznik Gölünün yaşam alanıdır.”

    Çalışmaların yapıldığı alanın eskiden mera konumunda olduğunu belirten Sarıbal, “Önce mera alanından çıkarılıp bu beyefendilere peşkeş çekiliyor. Beyefendinin keyfi olsun diye meralarımız katlediliyor, çocuklarımızın geleceği çalınıyor” dedi.

  • CHP’li Orhan Sarıbal: Bor madeni tarımı yok ediyor

    CHP’li Orhan Sarıbal: Bor madeni tarımı yok ediyor

    Sarıbal, CHP Mustafakemalpaşa İlçe Başkanı Serda Tandoğan Kuru ile birlikte yaptığı incelemelerden şu bilgileri verdi:

    Bor tarlayı zehirliyor

    “Kütahya’nın Emet ilçesindeki bor madeninin işlemesinde kullanılan su,  Emet çayına bırakılıyor. Bu kirli su daha sonra Kirmasti çayına karışıyor. Kirmasti çayı, ülkemizin en önemli tarımsal üretim merkezlerinden olan Mustafakemalpaşa’daki çiftçilerimizin tarlalarını suladığı çay. Yıllardır çiftçilerimiz bu bor atıklarının bulunduğu suyu tarlalarında kullanıyor. Sudaki bor atığı bazen olması gerekenin 20-25 katına ulaşıyor. İçinde bor atığı olan sular tarlaları zehirliyor, buharlaşmayı hızlandırdığı için ürünler gelişmiyor. Bu suyun kullanıldığı ürünlerde hem kalite kaybı hem verim kaybı oluşuyor.

    Örneğin incelediğimiz karpuz tarlasında, hasat zamanı geldiği halde karpuzlar tarlada kalmış. Çünkü karpuzun yaprakları ve kökleri kurumuş ve yeterince beslenememiş. Tarla sahibi 1 dönümüne 5 bin lira masraf yapmış ve hiç gelir elde edemeyecek.

    Aynı şekilde sanayi domatesi üretilen tarlada da benzer durum var. Domatesler yaprakları kuruduğu için gelişemeden kırmızılaşmış. Dönümüne 10-13 ton alınması gereken tarlada çiftçimiz 4 bilemedin 5 ton ürün alacak. Tamamen zarar. Çiftçinin büyük zararı var. Şimdi bu zararı kim karşılayacak? Bu zararın sorumlusu kim ve bedelini kim ödeyecek? Bunun sorumlusu şirkete ait bor madeni ve buna bugüne kadar çözüm üretemeyen ilgili bakanlıktır.”

    Herkes biliyor, tedbir alınmıyor

    Emet’teki bor madeninin yarattığı tahribatın bütün kamu görevlileri tarafından bilindiğini ama bugüne kadar ciddi bir önlem alınmadığını belirten Sarıbal, şöyle devam etti:

    “Uzun yıllardır bor madeninin bu derede yarattığı kirlilik hem tarımı, tarım ürünlerini, hem de bundan sonra bu topraklarda üretilecek ürünlerin geleceğini risk altına atmaktadır. Çünkü borlu su toprakları çoraklaştırmaktadır. Toprağı zehirlemektedir. Bu sorun yıllardır yaşanıyor. Bunu üreticiler kadar Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Bursa Tarım İl Müdürlüğü, Mustafakemalpaşa İlçe Tarım Müdürlüğü bilmektedir. Bilmeyen kimse yok. Ama tek bir tedbir alınmıyor.

    Bütün kamu görevlilerini, bu bor maden atığının Kirmasti çayına atılmaması için gereken tedbirleri almaya çağırıyoruz.

    Bu arada çiftçiler yaşadıkları mağduriyeti yargıya taşımış durumda. Yürüttükleri adalet mücadelesinde üreticilerimizin yanında olacağız.”

    Mustafakemalpaşa tarım alanları talan ediliyor

    Sarıbal, Mustafakemalpaşa ilçesindeki çalışmaları sırasında karşılaştığı diğer sorunlar hakkında da bilgi verdi. Saha çalışması sırasında çiftçi ve çiftçi temsilcilerinden tarım sahalarının hızla imara açıldığına ilişkin kaygı verici bilgiler aldığını aktaran Sarıbal, ilçedeki mera alanlarının tahrip edildiğini, Belediye ve Milli Emlak tarafından tarım arazilerinin de içinde bulunduğu taşınmazların satılarak imara açıldığını söyledi. “Tarım alanları talan ediliyor” diyen Sarıbal, orman köylülerinin arazilerine de el konulduğunu ifade etti.

    Sarıbal, bölgedeki köy yollarının da bir türlü yapılmadığını sözlerine ekledi.

  • Sarıbal: ESK’nın et indirimi algı operasyonu

    Sarıbal: ESK’nın et indirimi algı operasyonu

    ESK internet sitesinde yayınladığı duyuru ile koyun, toklu ve kuzu etinde yüzde 25’lik indirime gitti.

    Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Başdanışmanı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, ESK’nın fiyat indirimini değerlendirdi. Kararın üretici ve tüketiciler için geç kalınmış bir karar olduğunu ifade eden Sarıbal, yapılanların “algı oluşturmaya dönük” bir girişim olduğunu anlattı.

    Artan enflasyon karşısında vatandaşın alım gücünün düştüğü, besicilerin ise maliyetleri arttığı için bu yıl Kurban Bayramı’nda yeterli hayvan satışının yapılmadığını anımsatan Sarıbal, Kurban Bayramı’nda evine et giren hanelerin de düştüğünü söyledi. Besicilerin de tüketicilerin de zarar ettiğini kaydeden Sarıbal, “Son yıllarda artan yem ve enerji maliyetleri besicilerimizi zor durumda bırakırken geliri düşen vatandaşımız tabağına et koyamamaktadır. İnsanların et yemesi için besicilerin desteklenmesi ve vatandaşın gelirinin artması gerekir. İlk başta yapılan et indirimi iyi gözükse de ESK’nın 18 adet mağazası var. Evine et alamayan milyonlarca vatandaşımız bu uygulamadan yararlanamayacak. ‘Vatandaşımız daha fazla et yesin diye indirime gittik’ sözü boştur. Aynı açıklamada alınan kararla küçük üreticilerin de kazanacağı ifade ediliyor.

    Çiftçi hayvancılık yapamaz halde

    Biliyorsunuz iki gün önce CHP Grup Toplantısı Erzurum’daydık. Orada küçükbaş hayvancılık yapan çiftçilerle görüştüm. Erzurum hayvancılık yapan küçük aile çiftçilerinin yoğun olduğu bir yer. Çok önemli yayla alanlarına sahip oldukları halde çiftçiler maliyetlerle baş edemedikleri için hayvanlarını elden çıkarıp hayvancılık yapmaktan vazgeçmiş durumdalar. Şimdi çıkmış, ‘et fiyatlarını indirdik hem tüketici hem küçük üreticiler kazanacak’ diyorlar. Madem bunu yapabiliyordunuz şimdiye kadar neredeydiniz? Çiftçiler üretimi bırakınca mı aklınız başınıza geldi?”

    Algı operasyonu

    Et ve Süt Kurumunun yaptığı indirimin aslında bir algı olduğunu rakamlarla ortaya koyan Sarıbal şöyle devam etti:

    “Et ve Süt Kurumunda daha önce ortalama kuzu etinin kilo fiyatı 136 lira, toklu etin fiyatı 97 lira ve koyun eti 77 liradan satılıyordu. Bu satış fiyatları alım fiyatlarına göre yüzde 50 daha pahalı satılıyordu. Şimdi ise alım fiyatlarına göre yüzde 10 ila yüzde 20 arasında karla satılıyor. O zaman demezler mi sen eti halkına yüzde 50 zamlı satarken hiç mi utanmıyordun diye.”

    AK Parti döneminde canlı hayvan ve et ithalatına 9,4 milyar dolar para ödendiğini ifade eden Sarıbal, “AK Parti döneminde 5,6 milyon büyükbaş, 3,1 milyon küçükbaş ve 302 bin ton kırmızı et ithalatına 9,4 milyar dolar ödeme yapıldı. Bugün ülke hayvancılığı ağlıyorsa vatandaş sofrasına et alamıyorsa bunun tek sorumlusu AK Parti’dir. Hala Venezuela’da yem bitkisi tohumu yetiştirip Türkiye’ye getirmeyi planlıyorlar. Meralarımızı ıslah etmek var iken dışarıdan canlı hayvan, et ve yem getirme işini yaptı. Elin sopasıyla besicimizi dövdü. AK Parti gitmeden ülke hayvancılığı düze çıkmaz” dedi.

  • CHP’li Sarıbal: Elektrik kesintileri üretimi vuruyor

    CHP’li Sarıbal: Elektrik kesintileri üretimi vuruyor

    Mecliste düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konuları değerlendiren CHP Genel Başkan Başdanışmanı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Ankara’da alevi kurumlarına yapılan saldırıyı kınayarak sözlerine başladı. Ülkenin farklı bölgelerinde benzer saldırıların olduğunu ama bu saldırıların her defasında cezasızlıkla sonuçlandığını kaydeden Sarıbal, “Her cezasızlık yeni bir olay demektir. Her cezasızlık, tarihe baktığımızda, daha ağır bedellerin olduğunu ortaya koyan birer yol haritası gibi” dedi.

    Konuşmasında tarımdaki önemli konu başlıklarını da değerlendiren Sarıbal, hububat alımlarında Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) uygulamalarını eleştirdi. Hububat hasadının tamamlanmak üzerine olduğunu söyleyen Sarıbal, TMO’nun buğday alım fiyatı olarak açıkladığı taban fiyatına ek olarak bir de prim verdiğini hatırlatarak, şöyle devam etti:

    Buğday primini bütün çiftçilere verin

    “TMO ton başına bin, kilo başına bir lira prim vereceğini açıkladı. Bir çiftçi TMO’ya ürün verirse kilo başına 7 lira 45 kuruş alacak. Ama bir çiftçi ürününü TMO’ya vermez ise bu primden yararlanamıyor. Bu TMO AKP ve Saray İktidarı döneminde yaklaşık 24 milyar lira görev zararı yapmış. Bu zarar ithalatı teşvik ettiği için oluşmuş. 2021 ile 2022 ilk 6 ayındaki yaklaşık zarar 10 milyar lira. Bu zararı Hazine yani vatandaş karşılıyor. Yabancı şirketleri desteklemek için görev zararı yapılıyor. Bu zararı hepimiz ödüyoruz. Ama kendi çiftçimizde ürün almaya başladığında ‘bana ürün verirsen sana prim veririm’ diyor. Çiftçi ürününü kime satarsa satsın bütün üreticileri bu prim verilmeli. Ayrıca ürününü satmayan, sadece kendi ihtiyacı için üretim yapan çiftçilerimiz de bu primlerden faydalanmalıdır.”

    Çiftçinin özgürlüğü nerede?

    TMO’nun aldığı son karar ile Ağustos sonuna kadar satılan ve 16 Eylül’e kadar satış belgelerini ibraz etmeyenlerin de hububat primlerinden yararlanmayacağını hatırlatan Sarıbal, “Bir yandan lisanslı depoculuk uygulaması getirdiler. Üreticilerin ürününü lisanslı depolara vermeleri için teşvik ettiler. Ürününü depolara teslim edip Elektrik Ürün Senedi alanlara faizsiz kredi imkanı tanıdılar. Şimdi bunların hepsini kaldırıyorlar. Elektrik Ürün Senedi karşılığı kullandırdıkları kredileri vermemeye başladılar hem de çiftçiyi ürününü satmaya zorluyorlar. Hani çiftçinin özgürlüğü?” dedi.

    Tırtılın zararı tespit edilerek karşılansın

    Sarıbal, Meclis’teki toplantısında Trakya başta olmak üzere birçok bölgede ayçiçeğine zarar veren tırtıl için Tarım ve Orman Bakanlığının gerekli çalışmayı yaparak, çiftçinin zararlarını karşılaması gerektiğini de söyledi. “Bakanlık zamanında önlem almadığı için bu zarar oluştu” diyen Sarıbal, “Bu çayır tırtılının yarattığı zararın tek sorumlusu Tarım Bakanlığıdır. Sörvey çalışmalarını, fiziki kontrolleri zamanında yapmamıştır. Haziran’ın başında bu çalışmaları yapsaydı bu zarar olmayacaktı” diye konuştu.

    Elektrik kesintileri üretimi vuruyor

    CHP’li Sarıbal, Mecliste yaptığı basın açıklamasında başta Mardin ve Şanlıurfa’da yapılan elektrik kesintilerine de değindi.

    Sarıbal, Enerji Bakanlığının “enerji tasarrufu” yapılması talimatı verdiğini ve bunun üzerine Diyarbakır, Urfa, Mardin, Şırnak, Siirt ve Batman’da elektrik dağıtım işini yapan DEDAŞ firmasının günde 8 saatlik elektrik kesintileri yapmaya başladığını söyledi.

    Şanlıurfa’da 1,5 milyon dönüm, toplamda bölgede 4 milyon dönüm ekili alan olduğunu ve bu alanların ağırlıklı olarak da mısır ve pamuk gibi sulamanın zorunlu ürünler olduğunu kaydeden Sarıbal, şunları söyledi:

    “Bu elektrik kısıtlamaları 4 milyon dönüm ekili alanı etkiliyor. Bu bölgede sıcaklıkların en yüksek olduğu dönem. Bu bölgede pamuk üretiminin %40’dan fazlası gerçekleşmekte. 1.7 milyon dönüm mısır ekim alanı var. Çok ciddi mısır ve pamuk ekimi var. Yapılan elektrik kesintisinin çok ağır bedeli var. Bir ürün kaybı, iki kalite kaybı. Bu ürünlerde dışa bağımlıyız. Eğer elektrik kesintisi uygulanacaksa bu bölgelerde uygulanmasın. Tarımsal üretim yapılan yerlerde hiçbir şekilde elektrik kesintisine gidilmemeli. Hani özelleştirme yapılınca enerji ucuz olacaktı, kesinti olmayacaktı? Bu uygulama derhal son bulmalı.”

  • CHP’li Sarıbal’dan fındık fiyatı açıklaması

    CHP’li Sarıbal’dan fındık fiyatı açıklaması

    Türkiye’nin fındık alanında “tekel” konumunda olduğunu ve dünya fındık üretiminin yüzde 70’ni karşıladığını belirten Sarıbal, “AK Parti, tekel olduğumuz üründe bile çiftçiyi memnun edemiyor. Fındık bugün kartellerin eline teslim edilmiş durumda” dedi.

    Tarım girdilerinin son bir yılda 3 kat artmasından dolayı fındık çiftçisinin ilaç, budama, toprak işleme, işçilik gibi maliyetlerinin de aynı şekilde arttığını belirten Sarıbal, şöyle devam etti:

    Girdiler 3 kat arttı

    “Fındık üreticisi artan maliyetler karşısında fındığın kilosu için 75-85 lira arasında fiyat talep ediyor. Son 5 yıldır Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) fındığın kilosunu ortalama 3 dolardan alıyor. Bugünkü kurla 54 lira ediyor. Ama bu fiyat çiftçinin beklentilerinin çok altında. Artan maliyetler ve çiftçinin refah payı düşünüldüğünde fındığa verilecek alım fiyatının 70 liranın altında olmaması gerekiyor. Çünkü girdi gübre, budama, ilaç, toprak işleme, işçilik gibi maliyetler son bir yılda en az 3 kat arttı.

    Üretiminde söz sahibi olduğumuz fındığın fiyatı AK Parti eliyle şirketlere peşkeş çekilmemelidir. Fındığı serbest piyasadan ziyade TMO’nun, maliyet artı çiftçinin refah payını içeren bir fiyat belirlemelidir. Bu fiyat da en az 70 lira olmalıdır.”

    2015 yılında 12 dolara sattık

    Türkiye’nin en önemli ihracat kalemlerinden olan fındığın kilosunun 2015 yılında 12 dolara ihraç edildiğini anımsatan Sarıbal, bugün bu fiyatın 6 doların altına kadar gerilediğini belirtti. Üretiminde tekel olduğumuz fındığın fiyatının yabancı şirketlerin eliyle oluşturulduğunu belirten Sarıbal, “Üretiminde söz sahibi olduğumuz fındığın satışında, pazarlamasında hiçbir sözümüz kalmamış durumda. Elimizdeki bu gücümüzü kullanamıyoruz. AK Parti de fındık üreticisini yabancı şirketlerin, kartellerin insafına terk etmiş, gereken desteği vermemek için elinden geleni ardına koymuyor. Örneği, fındık üreticilerine verilen alan bazlı destek miktarı 2015 yılından beri sabit. Son yedi yıldır çiftçiye ortalama 850 milyon lira alan bazlı destek veriliyor. Girdiler artıyor, enflasyon artıyor ama çiftçiye verilen destek sabit kalıyor. Fındık üreticisi sahipsiz bırakılmıştır.”

    Sarıbal, başta fındık bahçelerinin gençleştirilmesi olmak üzere, fındık üretiminin arttırılması, fındık üreticisinin desteklenmesi, fındığın hak ettiği fiyatı alması için gereken adımların atılması gerektiği vurguladı.

  • ‘Yerelde Bugün’ün konuğu Orhan Sarıbal

    ‘Yerelde Bugün’ün konuğu Orhan Sarıbal

    Yerelde Bugün farklı konu ve konuklarla gündemin nabzını tutmaya devam ediyor.  Fatih Ak’ın sunumuyla ekranlara gelen programın bugünkü konuğu Cumhuriyet Halk Partisi ve PM Üyesi Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal.

    Line TV’ye gündemi değerlendirecek olan Sarıbal, emeklilikte yaşa takılanlar, toplulaştırmadan kaynaklanan sorunlar, emekli olamayan çiftçilerin durumu ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Bursa programını değerlendirecek.

    Yerelde Bugün saat 15.15’te Line TV ekranlarında sizlerle…

  • CHP’li Sarıbal: Yerin üstü ‘altın’dan daha değerli

    CHP’li Sarıbal: Yerin üstü ‘altın’dan daha değerli

    Sarıbal, CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker ile birlikte TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, daha önce incelemelerde bulundukları maden sahasındaki siyanür havuzlarının bölgedeki doğal yaşamı, ekosistemi ve insan yaşamını tehdit ettiğini kamuoyu ile paylaştıklarını aktardı.

    Son yaşanan siyanür sızıntısını daha önce dile getirdikleri endişeleri haklı çıkardığını ifade Sarıbal, “İliç’te siyanürle altın çıkarma meselesi politik bir meseledir. İktidarın madenciliğe bakış açısıdır. Yabancı ortaklı şirketlerin yaptığı madencilik faaliyetleri, ilgili ülkelerin kalkınmasına katkısı yok. Çünkü karın büyük bölümü şirkete gidiyor. Ama zehir, hastalık, yoksulluk madenin işlendiği ülkeye kalıyor” dedi.

    Erzincan’ın deprem bölgesinde bulunduğuna da dikkati çeken Sarıbal, olası bir depremde, oluşturulan siyanür havuzlarının bütün bölge için ciddi bir tehlike oluşturduğunu vurguladı. Mevcut durumda bile bölgedeki küçük canlıların öldüğü, göç yolu olarak bölgeyi kullanan kuşların artık gelmediğini ifade eden Sarıbal, şunları söyledi:

    İnsanlık meselesi

    “Şunu bir türlü öğretemedik; Ölüler altın takmaz. Yerin üstü altından değerlidir. Önemli olan o toprağın üstünü görmek, onu olumlu, verimli yaşam çıkarabilmek. İliç’teki siyanürle altın çıkaran maden işletmesinin derhal durdurulmasını istiyoruz. Bu sadece Erzincan’ın meselesi değildir. Sivas, Tunceli, Malatya, Elazığ’ın, Adıyaman’ın, Munzur’un, Fırat’ın, Mezopotamya’nın yani insanlığın meselesi. Onun için herkesin bu konuda duyarlı olması gerekir.”

    İstanbul Milletvekili Ali Şeker ise, çevre felaketine neden olan şirketin, 25 yılda doldurmayı hedeflediği atık havuzu 2-3 yılda doldurduğu için kapasite arttırmak istediğini anlattı. “Kapasite arttırmaya gittikleri yer deprem bölgesi. Ovacık fayına 11 kilometre, Kuzey Anadolu fayına da 70-80 kilometre mesafede. Dolguyla yükselttikleri için depremde daha büyük bir tehlikeye açık ve her an patlayacak duruma geliyor” diyen Şeker, şunları kaydetti:

    Dünyanın vazgeçtiği yöntem ülkemizde 20 yerde sürüyor

    “Siyanürle altın üretimi artık dünyada vazgeçilen bir yöntem. 2000 yılında Romanya’nın Baia Mare bölgesinde yaşanan felaketten sonra Avrupa ülkeleri bu yöntemin terk edilmesi gerektiğini ifade ediyorlar. Ama Türkiye’de 20’ye yakın yerde bu siyanürle altın ayrıştırmaya devam ediliyor. Bir gramı bile çok büyük bir zehir iken, bütün dünyanın terk ettiği bu yöntemi bizim terk etmemiz gerekiyor. TBMM’de konunun araştırılması için HDP tarafından önerge verildi ama AK Parti ve MHP milletvekilleri tarafından ret edildi. Bütün bölgeyi tahdit eden, doğal yaşamı, gıda krizinin yaşandığı dönemde tarımı tehdit eden bu işletmenin faaliyetleri durdurulmalı. Küresel iklim değişikliği nedeniyle her an her yerde sel felaketi ihtimali varken, böylesi bir riski görmek mümkün değil. Geçici bir durdurma var ama yeterli değil. Bölge güvence altına alınmadan hiçbir işleme izin verilmemeli.”