Etiket: orhan sarıbal

  • CHP’li Sarıbal: Ülke yönetilmiyor, savruluyor

    CHP’li Sarıbal: Ülke yönetilmiyor, savruluyor

    Özellikle pandemi döneminde ve sonrasında çıkan ve halen devam eden Rusya-Ukrayna savaşında gıdanın ne kadar önemli olduğu, tarımın bu nedenle ne kadar vazgeçilmez olduğu bir kez daha ortaya çıkardığını ifade ede Sarıbal, şöyle devam etti:

    Paramız var ki ithal ediyoruz vücut buldu

    “Durum bu iken Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede; Endüstri Bölgeleri Yasası’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Teklifi’nin TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’ndaki görüşmelerinde “Bir sanayicinin zulüm mertebesinde neler çektiğini söylememiz lazım. Almanya orman bile olsa, tarım alanı bile olsa sanayiye çeviriyor, hiç gözünün yaşına bakmıyor. ‘Tarım tarım’ diye bağırıyoruz, çağırıyoruz da sonunda bize getirdiği para 50 milyar dolar; sanayinin getirdiği para şu anda 300 milyar dolar” diyerek, tarım arazilerinin sanayiye açılmasının engellenmesinden yakınabiliyor.

    Yukarıda da dediğim gibi aslında yasal koruma altında olduğu halde “kamu yararı” denilerek milyonlarca dönüm tarım arazisi yok edildi. Ama anlaşılan AK Parti’nin bürokratlarına bu kayıp yeterli gelmiyor. Meclisteki komisyonda Tarım ve Orman Bakanlığını “daha fazla tarım arazisinin sanayi yatırımlarına peşkeş çekilmediği” için şikayet ediyor.

    Bu anlayış, bir önceki Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, “paramız var ki ithal ediyoruz” söylemi Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede’de vücut bulmuş halidir. Tarımı küçümseyen bir bakış açısına sahiptir.

    Tarımın değerinin anlaşılması için daha ne olması gerekiyor. Bugün gıda kriziyle yüz yüze kalmış vatandaşların açlıktan ölmesi mi isteniyor?”

    Bakan ile Bakan Yardımcısının bir birinden haberi yok

    Sarıbal, “Bir bakan yardımcısı tarım arazilerinin sanayiye açılmasını isterken, Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci de ekilmeyen 2,5-3 milyon hektar tarım arazisinin üretime kazandırılmasından bahsediyor” diyerek, ülkenin yönetilmediğini savrulduğunu vurguladı. “Daha dün Tarım ve Orman Bakanı, ülke tarım topraklarının yetersiz olduğu iddiasıyla Venezuela’dan buğday üretimi yapacaklarını söyledi. Bakan daha önce de Afrika’da bakir topraklar olduğunu söylemiş ve orada üretim imkanları arayacaklarını söylemişti” diyen Sarıbal, “Bakan yeni tarım alanlarını üretime kazandıralım, bir yandan da başka ülkelerden tarım alanları kiralayıp üretim yapalım derken, bir bakan yardımcısı ise tarım arazilerini işgal edememekten şikâyet ediyor. Bunların birbirinden haberi yok. “Devlet yönetilmiyor, savruluyor” derken bunu kastediyorduk” diye konuştu.

    Hürriyet mahallesi

    Sarıbal, konuşmasının son bölümünde Bursa Karacabey’de arazilerine el konulan Hürriyet köyü sakinlerinin sorununu dile getirdi.

    1951 yılında Bulgaristan’da artan baskı ve zulümden kaçarak Bursa Karacabey’e gelen 201 hanenin Haydar Ağa Çiftliği’ni satın aldığını, toplam 12 bin dönüm olan bu arazinin 201 hane arasında 28,5’er dönüm olarak aralarında paylaşıldığını, kalan 6000 dönüm civarındaki arazinin de köyün ortak kullanımı için hayvan otlatmak için otlakıye, kavak ekmek için kavaklık, odun kesmek için baltalık olarak ayrıldığını ifade eden Sarıbal, şu bilgileri verdi:

    “Yerleşim yeri 1955 yılında köy olma hakkı kazanınca Bulgaristan’dan kurtuldukları için de Hürriyet adını aldılar. Hürriyet köyü sakinleri yıllarca bu tarlada çalışarak didinerek, satın aldıkları arazilerin parasını verip mutlu bir yaşam sürerken, 1978 yılında kadastro çalışması yapılıyor. Köyün ortak kullanımı için ayrılan kısım hazineninmiş gibi köy tüzel kişiliğine kaydediliyor. Köylüler, devletlerine güvendikleri için itiraz etmiyorlar.

    2014 yılında Bütünşehir Yasası ile köy tüzel kişiliğine kaydedilmiş 652 dönüm arazi Karacabey Belediyesine veriliyor. Tarım Müdürlüğü tarafından “hatalı tescil itirazı” önce kabul ediliyor ancak daha sonra alınan yeni kararla yeniden bu araziler Karacabey Belediyesi’ne veriliyor. Karacabey Belediyesi, üzerine aldığı 652 dönümlük arazinin 150 dönümünü Hürriyet Köyünün yakınında kurulan Bursa Teknoloji Organize Sanayi Bölgesine (TEKNOSAB) hibe ediyor. Şimdi de 150 dönümlük araziyi de uydukent yapılması için Bursa Konut Üretim Yapı Kooperatifleri Birliği (EMİRKOOP) satmaya çalışıyor.

    Karacabey’in AKP’li Belediye Başkanı Ali Özkan, 8 Mayıs 2020 tarihinde Olay Gazetesi Yazarı Ahmet Emin Yılmaz’a “Karacabey bu arazileri satarak 5 yıllık yatırımlarını karşılayacak” demişti.

    Bu araziler Hürriyet köyündeki vatandaşların ataları tarafından bin bir emekle satın alınmış arazilerdir. Köylülerin tapulu arazileri. Şimdi buraları sanayi bölesi ve uydukent yapılmak isteniyor.

    Bu arazilerin satılması, geçimini hayvancılık ve tarımla sağlayan Hürriyet sakinlerinin ekonomisine, yaşamına büyük bir darbe vuracaktır. Bu köydeki tarımı bitirecektir.”

  •  Sarıbal Venezuela’da buğday üretimi tartışmaları değerlendirdi

     Sarıbal Venezuela’da buğday üretimi tartışmaları değerlendirdi

    Sarıbal, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konuları değerlendirdi.

    Diyarbakır’da gözaltına alınan basın mensuplarının uğradığı baskıyı kınayarak sözlerine başlayan Sarıbal, “Bir ülkede basın özgür değil ise halk da özgür değildir. AK Parti döneminde fikir özgürlüğünün olmadığını biliyoruz. AK Parti dönemi, adeta basına zulüm dönemi oldu. AK Parti basına zulüm uyguladı, uygulamaya devam ediyor. Bunun son örneği Diyarbakır’da yaşandı. Diyarbakır’da gözaltına alınan 22 kişinin 20’si basın mensubu. 8 gündür haklarında doğru dürüst bilgi edinilememekte. Son olay basının üzerindeki baskıyı bize çok net bir şekilde göstermekte” diye konuştu.

    Basın İlan Kurumunun reklam ambargosu uygulayarak muhalif basını cezalandırdığını belirten Sarıbal, “Basın İlan Kurumu, muhalif basın için Basın İnfaz Kurumuna dönüşmüş durumda” dedi.

    “Bu devran dönecek”

    Orhan Sarıbal, basın toplantısında, İstanbul’da düzenlenen eylemde polise yumruk attığı iddia edilen bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması için çağrıda bulunan TBMM Başkanı Mustafa Şentop’a da tepki gösterdi. Polisin haklarının korunmasını her zaman savunduklarını ifade eden Sarıbal, “Polise yapılan her türlü müdahaleye karşıyız. Ama polisin asli görevi Anayasal haklarını kullanan eylemcileri korumaktır” dedi. Milletvekillerinin yasal olarak dokunulmazlığı bulunmasına rağmen bütün toplumsal olaylarda polis şiddetine uğradığını hatırlatan Sarıbal, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un sessiz kalmasını şu sözlerle eleştirdi:

    “TBMM Başkanının görevi öncelikle milletvekillilerinin dokunulmazlık hakkını korumaktır. Bu TBMM Başkanı eğer polise dayak, AK Parti veya MHP’liden geliyorsa beyefendide tık yok. O zaman polis, şiddete, küfre, hakarete maruz kalmamış oluyor. Ama muhalefet partilerin milletvekillerinden biri, herhangi bir demokratik hakkı kullananların yanındaysa boğazı sıkılabilir, polis tarafından tehdit edilebilir, tekmelerle ayakları morarır. Milletvekillerinin sağlık raporu olur. TBMM Başkanı buna da tık demez. TBMM Başkanı milletvekillerinin yasadan kaynaklanan dokunulmazlık haklarını koruyabilmelidir. Elbette bir gün bu devran dönecek. Bu devran böyle gitmez. TBMM Başkanını sağduyuya, göreve, asli sorumluluğuna davet ediyoruz.”

    Veterinerler de sağlık çalışanı

    Sağlık çalışanları hakkındaki düzenlemeler içeren yasa teklifine değinen Sarıbal, veteriner hekimlerin de sağlık çalışanı olduğunu ve yasada onların da haklarının korunması gerektiğini aktardı. “Veterinerlerin talepleri var. Özlük haklarının iyileştirilmesi, sağlıkta şiddet kapsamına alınması. Teklifte kendilerine de yer verilmesini istiyorlar” diyen Sarıbal, veterinerlerin toplum sağlığını koruduklarını, onların da diğer sağlık çalışanları yasal güvenceye alınmalarını talep etti.

    Kör olma da gör beni

    Venezuela’da buğday üretimi ile ilgili tartışmaları değerlendiren Sarıbal, “Yıllardır kıta kıta dolanıp tarım alanını nerede buluruz diye bir hayal içerisindeler. Önce Sudan dediler. Sonra Nijer, Afrika’nın içleri. Son olarak Venezuela’da buğday üreteceklerini söylediler. Tarım ve Orman Bakanı, Venezuela Devlet Başkanı ve Tarım Bakanının ‘gelin ülkemizde buğday üretin. 100 kilonun 70 sizin olsun 30’u bizim olsun’ dedi diyor. Oysa ülkenin kaynakları var. Kendine yetecek miktarda buğday üretecek imkanları var” dedi. Sarıbal, şöyle devam etti:

    “AK Parti iktidara geldiğinde 93 milyon dönüm arazide buğday üretimi yapılıyordu. Bugün 67,5 milyon dönüme düşmüş. AK Parti döneminde 25,5 milyon dönüm buğday ekim alanı üretimden çıkmış. Yerli ve milli diye diye ülkeyi ithalata mahkûm ettiler. Sadece buğdaydan örnek vermek gerekirse AK Parti  döneminde 83 milyon ton buğday ithalatına 22,5 milyar dolar para ödendi.

    Ahmet Arif’in dediği gibi ‘Kör olma da gör beni.’ Ülkenin toprakları yeterli miktarda üretim yapmaya imkân veriyor. Ama önce etrafına bakmayı bilmek lazım.”

    Sel felaketi

    CHP’li Sarıbal, basın toplantısında Ankara’daki sel felaketinde hayatını kaybeden Mamak CHP Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı İlkay Yiğit ve diğer vatandaşları da anarak, ailelerine sabır diledi. Yaşananların sorumlusunun yağmur olmadığını vurgulayan Sarıbal, 1980’lerde başlayan ve AK Parti döneminde üst düzeye ulaşan şehirleri, yaşam alanlarını kirletme, betona gömme politikasının yaşananların nedeni olduğunu vurguladı.

  • CHP’li Sarıbal: Tarımda net ithalatçıyız

    CHP’li Sarıbal: Tarımda net ithalatçıyız

    Sarıbal, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci’nin “Türkiye, tarım ve orman sektörlerinde kendine yeten net ihracatçı bir ülkedir. 207 ülkeye iki binden fazla tarımsal ürün ihracatı gerçekleştirmekteyiz” açıklamasını değerlendirdi. “Dış ticaret konusunda iki rakam var ve iktidar mensupları işine gelen kısmı aktarıyor” diyen Sarıbal, Türkiye’nin gıda ürünleri dış ticaretinde az da olsa ihracat fazlası verdiğini buna karşın tarım ürünlerinde ithalatçı ülke olduğunu söyledi. Sarıbal, “Ülkemiz temel ve stratejik tarım ürünlerinde dışa bağımlıdır. Sayın Bakan DİR (Dahilde İşleme Rejimi) kapsamında ithal edilen ürünleri katarak yapılan gıda ürünleri ihracatını ülkemizin tarımda ihracatçı olarak göstermesi hatalıdır” diye konuştu.

    DİR kapsamında ithal edilen tarım ürünlerinin işlenerek gıda ürünü satılmasını ülke çiftçisine bir katkısı olmadığını ifade eden Sarıbal, “Yapılan iş sanayiciye ve ülke ekonomisine katkısı var. Biz ülkemizin gıda ürünleri ihracatından para kazanmasına karşı değiliz. Bugün Ukrayna- Rusya savaşında yaşanan ham madde tedariki sıkıntısı sanayiciyi zora soktu. Ancak ülkemizin kapasitesini sonuna kadar kullansaydık. Dışarıdan gelecek tehlikelere karşı daha güçlü olurduk” görüşünü dile getirdi.

    Türkiye İstatistik Kurumunun dış ticaret verilerini aktaran Sarıbal, şunları söyledi:

    19 yılda 139,6 milyar dolar ithalat

    “2003-2022 Nisan döneminde 93 milyarlık tarımsal ürün ihracatına karşın 130,6 milyar dolarlık ithalat yapıldı. Dış ticaret açığı 37,6 milyar dolarlık açık verdik. Bu verdiğimiz para hububat, baklagil, endüstri bitkileri, canlı hayvan ithalatına ödendi. Biz bu parayı yabancı şirketlere kazandıracağımıza ülke çiftçisine kazandırsaydık bugün dışarıdan ham madde ithal etmezdik.

    Toprak Mahsulleri Ofisi başta buğday olmak üzere arpa, mısır ve ham Ayçiçek yağı ithal etti. Sayın Bakana sormak isterim. Eğer ithalatçı bir ülke değil isek TMO bu ürünleri nerede kullandı?”

    Üretimiz yetersiz

    Tarım Bakanı’nın iddia ettiği gibi ülkemizin bitkisel üretimde kendi kendine yetmediğini vurgulayan Sarıbal, “2000 yılında 65 milyon nüfusumuz var iken 100 milyon ton bitkisel üretim yapılırken, 2021 yılında 85 milyon nüfusa 118 milyon ton, bu yıl 126 milyon ton üretim bekleniyor. 2000 yılında kişi başına bitkisel üretim 1.546 kilo iken, 2019 yılında 1.398 kilo, 2021 yılında tahmini 1.466 üretim düşmektedir. Üstelik 2000 yılında sadece 13 milyon turistin gıda ihtiyacı karşılanırken, bugün 5 milyon sığınmacı ve 40 milyon turisti ekleyince kişi başına üretim daha da az olduğu görülecektir” dedi.

    Üretimin artan nüfusun ihtiyacını karşılamadığını söyleyen Sarıbal, “Çiftçiyi üretimde tutmamız gerekir. Çiftçimiz ürettikçe ülkemiz gıda güvenliği ve bağımsızlığı sağlanabilir. Dünya da sonbaharda büyük bir gıda krizi bekleniyor. Bizim gibi ithalatçı ülkelerin bereketli topraklarında üretmekten başka çaresi yok” dedi.

  • Sarıbal’dan dünya çiftçiler günü mesajı

    Sarıbal’dan dünya çiftçiler günü mesajı

    Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Tarım Politikalarından Sorumlu Başdanışmanı Orhan Sarıbal’ın Çiftçiler Günü mesajı şöyle:

    “Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında ülke ekonomisinin lokomotifi görevini gören, devletin bütün aşamalarında destek verdiği ziraat, 1950 yıllardan itibaren ‘sanayileşme hamlesi’ne kurban edildi. Devlet desteğini çekti. Özellikle 1980 Darbesi sonrası yürürlüğe konulan 24 Şubat Kararları sonrası iyice kaderine terk edildi. Tarımda Devlet desteğini sağlayan kurumların büyük bölümü ya satıldı, ya işlevsizleştirildi. Son 20 yıllık AKP ve Saray Rejimi ile de kalan bütün kurumlar bitirildi. Devletin tarıma olan desteği tamamen bitti ve ülke tarımı kaderine terk edildi.

    Yaşadığımız pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşı bize tarımın stratejik bir alan olduğunu ve tarımın sahipsiz bırakılmasının ne kadar yanlış bir politika olduğunu kez daha gösterdi. Pandemi sürecinde gelişmiş ülkeler başta olmak üzere bütün dünya ülkeleri çiftçisinin daha fazla üretim yapması için yeni kaynaklar aktarırken, Rusya-Ukrayna savaşı sonrası dünyada kıtlık riskinin oluştuğu konuşulmaya başlandı.

    Ancak bu iki olumsuz gelişme bile mevcut siyasal iktidarın gereken adımları atmasını, çiftçinin yaşadığı sorunları hafifletmesini sağlamadı.

    Her yıl tarımdan kopan çiftçi sayısı artıyor. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı 2 milyon 567 bin çiftçimiz vardı. Bugün bu sayı 2 milyon 100 seviyesine geriledi.

    Aynı dönemde 35 milyon dönüm tarım arazisi üretimden çıktı.

    Üretimde kalan çiftçi ise her yıl biraz daha fakirleşti. Tarımsal girdi maliyetleri altında ezildi. Aldığı borcu ödeyemediği için icralık oldu. Bugün ülkemiz çiftçisi belki de dünyanın en borçlu çiftçisi. 2 milyon 100 bin civarındaki çiftçimizin sadece bankalara olan borcu 185 milyar lirayı geçmiş durumda.

    Mazot, gübre, ilaç, tohum, su, elektrik, yem gibi tarım girdilerinde sadece bu yıl 3-4 kat artış oldu. Çiftçi tarlasına gübre, ilaç atamadı. Kaliteli tohum kullanamadı. Yeterli miktarda sulayamadı. Beslediği hayvanına yem almadı. Alan da her gün zarar etti.

    Girdiler bu kadar artarken çiftçinin ürünü para etmedi.

    Oysa çiftçimiz bugün 84 milyon insanımız ile birlikte 5 milyonu aşkın sığınmacı, mülteci ve yabancı ile 35-40 milyon turisti besliyor.

    Bugüne kadar “Paramız var ki ithalat yapıyoruz” anlayışı ile yol alan AKP, artık hem parası yok hem de parası olsa bile dışarıdan ithalat yapamayacak duruma düştü.

    Eğer çiftçinin sorunlarını çözemezsek bugün artan enflasyon ile birlikte baş gösteren gıda krizi daha da derinleşir.

    Çiftçiyi küstürür ve üretimden uzaklaştırmaya devam edersek, Hindistan’dan bile buğday alamaz hale geliriz.

    Çiftçimizi üretimde tutamazsak gıda egemenliğimizi ve gıda güvenliğimizi kaybederiz. Çiftçimiz tarlasını terk ederse ucuz gıdaya ulaşmamız hayal olur.

    Ucuz gıdaya ulaşamazsak toplum yeterli ve dengeli beslenemez.

    Özetle, çiftçimizi mutlu edemezsek toplum olarak mutlu olamayız.

    O nedenle CHP iktidarında, ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Milli ekonominin temeli tarımdır” diyerek önemine işaret ettiği gibi stratejik bir sektör olan tarım sektörünün hak ettiği değeri vereceğiz.

    Bütün olumsuz koşullara rağmen gecesini gündüzüne katarak çalışan, üretimde kalmaya devam eden bütün çiftçilerimizi saygıyla selamlıyor, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü kutluyorum!”

  • “Hayvancılıkta kriz derinleşiyor”

    “Hayvancılıkta kriz derinleşiyor”

    Meclis’te düzenlediği basın toplantısında tarımdaki gündemi değerlendiren Sarıbal, hasat dönemi yaklaşan hububat ve baklagiller alım fiyatının henüz açıklanmadığına hatırlattı.

    Çiftçinin hububat ve baklagillerin alım fiyatının bir an önce açıklanmasını beklediğini ifade eden Sarıbal, çiftçinin maliyetleri artı %50 karını karşılayacak bir fiyat verilmesi gerektiğini söyledi.

    Esnek prim sistemi uygulanmalı

    Sarıbal, ülkenin farklı bölgelerinde sulu ve kuru olmak üzere farklı hububat üretimi yapıldığını, buna bağlı olarak da farklı verim elde edildiğini aktararak, “Mevcut sistemi her yerde aynı alım fiyatı ve prim fiyatı uygulanıyor. Verilen fiyat her yerde aynı olmamalı. Bu şekilde düzenli verim alınarak sürdürülebilir tarım yapılamaz” dedi. Sarıbal, üretimin az olduğu yerlerde çiftçinin desteklenmesi için yeni bir prim sisteminin uygulanması gerektiğini aktardı. Sarıbal, şöyle konuştu:

    “Bölgesel farklılıkları göz önüne alarak bir fiyat belirlemek lazım. Bunu açıklanan taban fiyatla vermek kolay olmayabilir ama bir taban referans fiyatı belirlenir, o fiyatın üzerine prim ile aradaki fark giderilir.

    200 kilo alınan yer ile bin kilo alınan yer arasındaki dengeyi kurabilmek ancak prim ile mümkün olabilir. Ürünün çok alındığı yerde prim miktarı düşük, kuru tarım yapılan ve üretimin az olduğu yerde prim 1 liraya kadar yüksek verilebilir. Şu anda Türkiye’nin her yerinde buğday için 10 kuruş prim uygulanıyor. Türkiye’nin her yerinde 10 prim, aynı taban fiyat uygulaması doğru değildir.

    Bunu buğday ekilen alanlardaki daralmadan anlıyoruz. 2002’de 93 milyon dönüm olan buğday ekim alanları 2021’de 68 milyon dönüme düştü. 25-26 milyon dönüm buğday ekim alanı azaldı.

    Onun için maliyetler bölgeye ve üretim biçimine (sulu-kuru) göre hesaplanmalı. Açıklanacak fiyatlar maliyetler artı %50 kar olarak hesaplanmalı. Çünkü çiftçinin bu yükü taşıyabilecek gücü yok.

    Esnek, bölge farkını gideren, çiftçinin ekmesini sağlayacak bir gelirin ortaya çıkması gerekiyor. Çiftçi zarar etmemeli.

    Çiftçi piyasa koşullarına bırakılmamalı

    Artık serbest piyasa koşullarına göre değil, çiftçinin üretim maliyetleri, üretim koşulları ve yaşam koşullarına göre bir fiyat belirlenmeli. Dünya, Avrupa piyasaları üzerinden değil, borsa, rekabet koşulları üzerinden değil sahici, gerçek, hakiki çiftçinin maliyeti ve yaşam kalitesine, ihtiyaçlarına göre bir fiyat belirlenmeli.”

    Maliyetler 4.5 liranın üzerinde

    Yaptıkları maliyet hesaplarına göre 1 kilo buğday üretim maliyetinin, bölgelere göre, en az 4,5 lira ile 6 lira arasında değiştiğini belirten Sarıbal, hububat ve baklagillerin açıklanacak alım fiyatının bu maliyetler dikkate alarak belirlenmesi gerektiğini söyledi.

    Et ve sütte kriz

    Meclisteki basın toplantısında hayvancılığın yaşadığı sorunlara da değinen Sarıbal, et ve süt üretiminde krizin derinleştiğini söyledi.

    Artan maliyetler nedeniyle sadece son 2 ayda süte 3 defa süte zam yapıldığını hatırlatan Sarıbal, şunları söyledi:

    “Bir tarafta çiftçiyi koruyacaksınız bir tarafta üreticiyi koruyacaksınız. Sadece üreticiyi veya sadece tüketicisi koruduğunuzda o düzen tutmaz, bozulur.

    Mesele hem tüketiciyi hem üreticiyi mutlu edecek, ayakta tutacak tüketicinin gıda hakkını koruyup tüketimini sağlayacak, üreticinin de ürettiğinden zarar etmeyecek bir biçimde bir tarım modelini, kamucu yaklaşımla ortaya koymak lazım. Bunu yapmadığımız takdirde kriz büyür ve derinleşir. Bugün de hayvancılıkta, süt ve et üretiminde kriz derinleşiyor.

    2021’in başında çiğ süt alım fiyatı litre başına 2.8 liraydı. Asgari ücret ise 2 bin 825 liraydı. Asgari ücretli maaşıyla bin 8 litre süt alabiliyordu. Bugün tam bir yıl sonra bir asgari ücretli 4 bin 250 liralık maaşıyla 15 mayısta yürürlüğe girecek olan 7 lira 50 kuruşluk çiğ sütten 566 litre alabiliyor. Asgari ücretli bir yılda 442 litre daha az süt alabilir duruma gelmiş.

    Hükümet süt hayvanlarının kesime gittiğini gördüğü için sürekli süte zam yapıyor. Ancak hala 1 litre süt ile 1,5 kilo yem alabilmesi gereken çiftçi, son zamlara göre 1,3 kilo yem alabiliyor.”

    Zam tüketicinin omzuna yüklendi

    Süt alım fiyatı arttırılırken prim fiyatının 1 liradan 20 kuruşa düşürüldüğünü hatırlatan Sarıbal, yapılan zammın böylece tüketiciye yansıtıldığını söyledi. Sarıbal, primin düşürülmesi ile tüketicinin daha pahalı süt ve süt ürünleri almak zorunda kalacağını söyledi.

  • “Ucuz ürün için çiftçi desteklenmeli”

    “Ucuz ürün için çiftçi desteklenmeli”

    Kuru soğan ve patates üretiminin yurt içi tüketime yetmediğini rakamlarla açıklayan Sarıbal, şu bilgiyi verdi:

    “2000 yılında 65 milyon nüfusa sahip iken 5,4 milyon ton patates üretimi ile kişi başına 68 kilo patates düşerken, 2020 yılında 84 milyon nüfus için 5,2 milyon ton patates üretimi ile kişi başına patates üretimi 51 kiloya düştü. Kişi başına sofralarımızdan 17 kilo azaldı. 2021 yılında nüfus 1 milyon artmasına rağmen patates üretimi 100 bin ton düştü. Şu anda kişi başına tüketim 50 kilonun altına düştü. Aynı durum kuru soğan üretimi için de geçerlidir. 2000 yılında kişi başına kuru soğan tüketimi 28 kilo iken, 2020 yılında 21 kiloya düştü. Halkımız sofralarına 7 kilo daha az soğan alıyor. Üretim yetersiz ve plansız olunca patates ve kuru soğan bir yıl çok oluyor bir yıl az oluyor. Ülke ihtiyacının karşılanması için 6 milyon ton patates, 2,7 milyon ton kuru soğan üretmeliyiz.”

    Girdi arttı, fiyatlar fazla düşmez

    Pazarda patatesin kilosunun 9 lira, kuru soğanın ise 4 lira civarında olduğunu belirten Sarıbal, “İki ürün de tüketici için yüksek. Oysa üretici bu yıl soğanı tarlada 80 kuruş civarında satıyordu. Patates de benzer şekilde. Ama artan maliyetler tüketiciyi patates ve soğan tüketemez noktaya getirdi” dedi. Kuru soğan ve patates hasadının başlamasıyla fiyatların bir nebze düşeceğini ifade eden Sarıbal, “Ülkemizin güneyinde başlayacak kuru soğan ve patates hasadı ile fiyatlar bir nebze aşağıya düşecektir. Ancak aşırı bir düşüşü kimse beklemesin. Çünkü tarımsal girdi fiyatları 3 ila 4 kat arttı. Üretici de haliyle yaptığı masrafları ürüne yansıtacaktır” dedi.

    Patates ve kuru soğanda ihracatçı bir ülke olduğumuzu vurgulayan CHP Genel Başkanı Başdanışmanı Sarıbal, ihracat pazarının kaybedilmemesi için daha fazla üretim yapılması gerektiğini söyledi. Sarıbal, şunları söyledi:

    Depolama için yatırım desteği verilmeli

    “Ülkemiz ihtiyacının karşılanması ve ihracat pazarının kaybedilmemesi için patates üretiminin desteklenmesi gerekmektedir. Üretmek yetmez, aynı zamanda patates ve kuru soğanın depolama şartlarının iyileştirilmesi gerekmektedir. Her yıl binlerce ton patates ve kuru soğan çürüdüğünden zayii olmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı hasattan sonra 6 aya kadar depolarda kalan patates ve kuru soğan için yatırım desteği vermelidir.”

    Vatandaşların ucuz patates ve kuru soğana ulaşması için çiftçinin desteklemesi gerektiğini ifade eden Sarıbal, “Yazlık patates ve kuru soğan üretimi yapıldı. Bir sonraki kışlık üretimi devam etmesi için kuru soğan ve patates üreticisine ek destek verilmelidir. Bunu yaptığımızda patates ve kuru soğan üretiminde maliyetler düşecek ve tüketici de ucuz gıdaya ulaşmış olacak” görüşünü dile getirdi.

  • CHP’li Sarıbal: Çiftçi nefessiz kaldı

    CHP’li Sarıbal: Çiftçi nefessiz kaldı

    Tarım Politikaları ve Tarım Örgütlerinden Sorumlu CHP Genel Başkan Başdanışmanı Sarıbal, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu (BDDK) verilerine göre çiftçi borçlarının 185 milyar lira oldu. Bu yılın başında çiftçinin bankalara olan borcunun 166 milyar lira ve bunun 109 milyar lirası Ziraat Bankasına ait olduğunu kaydeden Sarıbal, “Yılbaşından bugüne 19 milyar lira kredi kullanan çiftçinin borcu 185 milyar liraya çıktı” dedi.

    Çiftçinin yıllardır borcunu borçla kapattığını kaydeden Sarıbal, “AKP iktidarı işbaşına geldiği kartopu olan borçlar bugün çığ olmuş çiftçinin üzerine yıkılmıştır” diyerek, şu değerlendirmede bulundu:

    Son bir yılda 46 milyar lira borç

    “AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 2 milyon 589 bin çiftçinin toplamda 2,4 milyar lira olan banka borcu, çiftçi sayısı 2,1 milyona düştüğü halde, bugün 185 milyar liraya ulaştı. Çiftçinin bankalara olan borcu AKP döneninde 77 kat arttı.

    Çiftçi ürettiğinden para kazanamadığı için her yıl borcuna borç katarak ayakta kalmaya çalışıyor. Bugüne kadar borçlarına takla atarak idare eden üreticiler, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen Tek Adam yönetimine geçildikten sonra nefes alamaz hale geldi. Tarımın ve gıdanın önem kazandığı, bütün ülkelerin çiftçisini desteklediği pandemi sürecinde bile bizim çiftçimiz borcuna borç kattı, çünkü hiçbir destek bulamadı.

    Çiftçi başına 151 bin lira borç

    Yılbaşından bu yana 19 milyar lira kredi kullanan çiftçilerimiz son bir yılda tam 46 milyar lira kredi kullandı. 2020 ile 2021 arasında 38 milyar lira kredi kullanan çiftçi bunun 29 milyarını Ziraat Bankasından aldı. Ortalama bir çiftçimizin Ziraat Bankasına olan borcu 151 bin lirayı aştı.

    Acı olan kısım şu; çiftçinin kullandığı bu krediler yatırım kredisi değil. Bu krediler çiftçinin borcuna takla atmak için daha fazla borçlanmasından kaynaklanıyor.

    Bütün dünya çiftçisini desteklerken AKP, çaresiz çiftçiyi, kredi kullandırarak, borçlandırarak krize sürüklüyor. Bu öngörüsüzlük nedeniyle üretmek yerine ithalata para aktarılıyor.”

    Çiftçi kaybederse ülke kaybeder

    Çiftçinin bugüne kadar daha fazla kredi kullanarak borcunu ödediğini vurgulayan Sarıbal, “Ama artık çiftçi duvara dayanmış, ‘iflas’ noktasına gelmiş durumda. Bu borç ödenemez. Bu borçlar ödenecek şekilde yeniden yapılandırılmaz ise çiftçi yine haciz kıskacına girecek. Tarlasını, traktörünü, traktörünü hatta evini kaybedecek. Çiftçi örgütlü olmadığı için çığlığı duyulmuyor ama çiftçinin kaybetmesi demek ülkenin kaybetmesi demek. Nitekim artan gıda enflasyonu bunun en büyük kanıtı. Bugün açıklanan %91 gıda enflasyonu ile ülkemiz OECD ve AB ülkeleri içinde birinci durumda. Çiftçi üretmezse bu tablo daha da ağırlaşacak ve ülkemiz gıda krizi ile baş başa kalacak” dedi.

  • CHP’li Sarıbal: Yaş çay alım fiyatı 8,5 lira olmalı

    CHP’li Sarıbal: Yaş çay alım fiyatı 8,5 lira olmalı

    CHP Tarım Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, mecliste düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’nin önemli tarım ürünlerinden olan ve vatandaşların en çok tükettiği çayın hasadına başlamasına bir aydan az bir süre kala çay üreticilerinin çay alım fiyatının açıklanmasını beklediğini söyledi.

    Bugün Karadeniz’in Rize, Trabzon, Artvin, Giresun ve Ordu illerindeki 822 bin dekarda 200 binden fazla çay üreticisi ile yıllık 1,5 milyon ton yaş çay üretimi yapıldığını hatırlatan Sarıbal, üretilen çayın %60’nı ÇAYKUR’un aldığını söyledi.

    “Bu nedenle çay alımında ÇAYKUR’un açıklayacağı fiyatın ve alım yönteminin yaş çay fiyatında temel unsur olacaktır” diyen Sarıbal, şunları söyledi:

    Kota kaldırılsın

    “Çay hasadına sayılı günler kaldı. Henüz fiyat açıklanmadı. ÇAYKUR’un belirlediği fiyat, ÇAYKUR’un alım yöntemi, yaş çay fiyatında temel unsur olacaktır. Ama ÇAYKUR henüz bir alım politikası belirlememiş durumda. Geçmiş yıllar üzerinden bir değerlendirme yaptığımızda çiftçinin beklentilerini şöyle sıralayabiliriz;

    • Kota kaldırılmalı. Yani 600 kilo çıkan bahçeden 600, 400 kilo çıkan bahçeden 400 kilo alınsın. Kota sınırlaması üretim üzerinde önemli bir engel.
    • Kontenjan da kaldırılması gerekiyor. Çiftçi imkanları çerçevesinde 50 kilo da biçebilir, 100 kilo da biçebilir. Kontenjan meselesi de çiftçinin yararına düzenlenmeli, mümkünse kaldırılmalı.
    • Randevu sistemi çiftçiyi zorlayan bir uygulama. ÇAYKUR belli miktarda alım yaptığı için randevu sistemini işletmekte. Fazla biçim yapan çiftçi ÇAYKUR’a ürününü veremediği zaman özel sektöre mecbur kalmaktadır.

    “Açıklanacak fiyat taban olsun”

    – Açıklanacak yaş çay alım fiyatı “taban fiyat” olmalı. Özel sektör alsa bile belli bir fiyatın altında alım yapmasına engel olunmalı veya çiftçinin özel sektöre verdiği çayın fiyat farkını hükümet karşılamalı.

    – Çiftçi diyor ki “Ben geçen sene 1 ton çay karşılında ne alıyor isem bu yıl da alabilmeliyim.” Çiftçinin kullandığı gübre geçen yıla göre 3 kat arttı. Mazot aynı şekilde 3-3,5 kat arttı. İşçilik ücreti belli değil. Bu maliyetler göz önüne alındığında yaş çayın fiyatının 3 kat arması durumunda 12 liraya karşılık geliyor. Bu rakamı vermeyeceklerini biliyoruz. Çiftçi yaş çayın alım fiyatını ton başına 8 bin artı 500 lira da prim olmak üzere 8 bin 500 lira olmasını istiyor. Çiftçinin, ziraat odalarının talebi bu yönde. Bu yıl çay alım fiyatı kilo başına 8 lira 50 kuruş olmalıdır.

    – Asıl talep edilen açıklanacak bu fiyatın taban fiyat olması.”

  • CHP’li Sarıbal: Vakıf akademisyenlerine üvey evlat muamelesi

    CHP’li Sarıbal: Vakıf akademisyenlerine üvey evlat muamelesi

    Bugün ülkemizde 205 üniversite olduğunu ve bunun 76’sının vakıf üniversitesi olduğunu vurgulayan Sarıbal, vakıf üniversitelerinde binlerce akademisyenin çalıştığını ancak devlet üniversitelerinde çalışan akademisyenlerin haklarından yararlanamadığını ifade etti.

    Kanunlar uygulanmıyor

    17.04.2020 tarih ve 31102 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 7243 sayılı Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına dair kanun ile 2547 sayılı Kanunun ek 8. Maddesine göre “Vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışan öğretim elemanlarına, unvanlarına göre devlet yükseköğretim kurumlarına ödenen ücret tutarından az ücret verilemez” hükmü yer aldığını vurgulayan Sarıbal, şunları söyledi:

    “Kanunlardaki bu amir hükümler vakıf üniversite yönetimleri tarafından uygulanmıyor. Özel üniversitelerde çalışan akademisyenlerin mağduriyetleri sadece bu kadar da değil. Devlet üniversitelerinde ocak ve temmuz aylarında yapılan maaş zamları vakıf üniversitelerinde yapılmıyor. Zamların sözleşme tarihi sayılan ve akademik takvim başlangıcı olan Eylül ile Ekim aylarında yansıtılacağı söylenip her yıl akademisyenlere 9-10 ay zamsız maaş veriliyor.

    İyileştirmeden faydalanmadılar

    Bu yılın başlarında, artan enflasyon karşısında devlet memurlarının maaşlarında %27,5 oranında iyileştirme yapıldı. Üvey evlat muamelesi gören vakıf üniversitesi çalışanı akademisyenler bu iyileştirmeden de faydalanamadı. Sorunlarını bize aktaran akademisyenlerden aldığımız bilgilere göre örneğin ocak ayından itibaren devlet üniversitesi öğretim görevlisi 10 bin 800 TL maaş alırken vakıf üniversitesindeki öğretim görevlisi 7 bin 600 TL maaş almaktadır. Bu durum Ekim ayına kadar devam edeceği için üniversitelerinde çalışan öğretim görevlilerinin 10 aylık kaybı 30 bin lirayı bulmaktadır.

    YÖK seyirci

    Bu durumu düzeltmesi gereken Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ise olaylara seyirci. YÖK, kendisine yapılan sayısız başvurunun ardından 9 Şubat 2022 tarihinde 5 numaralı Yürütme Kurulu kararı ile vakıf üniversitelerine akademisyenlerin maaşlarının düzeltilmesi için uyarı yazısı yazdı ama sonuç değişmedi. YÖK’un bu konunun takipçisi olması, gerekirse, akademisyenleri mağdur eden vakıf üniversitelerine yaptırım uygulaması gerekir.”

    Sarıbal, akademisyenlerin haklarını alması için konunun takipçisi olacaklarını da sözlerine ekledi.

  • CHP’li Sarıbal sordu: Çiftçinin alacağı nerede?

    CHP’li Sarıbal sordu: Çiftçinin alacağı nerede?

    26 Ekim 2021 tarihinde yürürlüğe giren Vergi Usul Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Kamu Kurum ve Kuruluşları Tarafından Yapılan Tarımsal Destek ödemeleri üzerinden kesilen gelir vergisi kesintilerinin iadesi kararı alındığını hatırlatan Sarıbal, şunları söyledi:

    3 ay geçti, ses yok

    “10 Aralık 2021 tarihinde Gelir Vergisi Genel Tebliği yayınlanarak, konuyu yargıya taşımayacaklarını taahhüt eden bir matbu dilekçeyi imzalamaları halinde, çiftçilere, destek kesintilerinin faizi ile ödeneceği söylendi. Başvurular için 31 Aralık son gün olarak belirlendi. Çiftçiler gereken imzalı başvuruları yaptılar. Ama son başvuru tarihinin üzerinden 3 ay geçti, ödeneceği söylenen kesintilere ilişkin hiçbir gelişme yaşanmadı.

    Çiftçimiz zaten doğru dürüst bir destek almıyor. Verdikleri üç kuruş destekten de yıllarca stopaj adına kesintiler yaptılar. Bunun yasal olmadığı mahkemelerce karar altına alınınca yasal düzenleme yaptılar ve kesintileri vereceklerini söylediler. Aradan aylar geçti. Kimseden ses seda yok.”

    Dağı taşı ekin demek kolay

    Geçen yıl kuraklıktan kaynaklı gelir kaybına uğrayan çiftçiler için destek kararı alındığını hatırlatan Sarıbal, “Kuraklık için verdikleri desteği de ekim dönemi bittikten, para pul olduktan sonra vermişlerdi. Şimdi de desteklerden yapılan kesintilerin ödemesini unutulmaya bıraktılar. ‘Dağı taşı ekin’ demek kolay. Önce çiftçinin hakkı olan parayı verin” diye tepki gösterdi. Sarıbal, “Bahar ekim dönemine girilirken, söz verilen destek kesintileri iadesi biran önce çiftçiye ödenmeli. Çiftçiye küçük de olsa bir katkı sunmalı. Bunun için konuyu Meclis’e taşıdık. Hazine ve Maliye Bakanından bir cevap alabilirsek, biz de çiftçilerimizle paylaşacağız” dedi.

    CHP Tarım Politikalarından sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı da olan Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın soru önergesi şu şekilde:

    26 Ekim 2021 tarihinde yürürlüğe giren Vergi Usul Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Kamu Kurum ve Kuruluşları Tarafından Yapılan Tarımsal Destek ödemeleri üzerinden kesilen gelir vergisi kesintilerinin iadesi kararı alınmıştı. Ardından 10 Aralık 2021 tarihinde yayınlanan Gelir Vergisi Genel Tebliği ile hak sahiplerinden başvurular alınmaya başlamış ve 31 Aralık 2021 tarihinde bu başvurular son bulmuştu.
    Ancak aradan geçen 3 ayda çiftçilere hiçbir ödeme yapılmamıştır.

    Bu bağlamda;

    1. Gelir vergisi kesintisi için başvuran illere göre çiftçi sayısı ne kadardır?
    2. Gelir vergisi kesintisi için illere göre ödenecek miktar ne kadardır?
    3. Kesinti ödemeleri için faiz işletileceği ifade edilmişti. Kesintilere uygulanacak faiz oranı yıllara göre kaçtır?
    4. Gelir vergisi kesintisi ödemeleri ne zaman başlayacaktır? Bu konuda kamuoyu ne zaman bilgilendirilecektir?