Etiket: Osmanlı

  • Osmanlı’nın ilk mescidi yeniden ibadete açıldı

    Osmanlı’nın ilk mescidi yeniden ibadete açıldı

    Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin babası Ertuğrul Gazi’nin ilk çadırını kurduğu yerde yapılan 40 kişilik Ertuğrul Gazi Mescidi 1 yıllık restorasyon işleminin tamamlanmasının ardından 10 Kasım günü Cuma namazını müteakip yeniden ibadete açıldı. Osmanlı devletinin kurucusu Osman Bey’in babası Kayı Boyu aşireti lideri Ertuğrul Gazi’nin ilk çadır kurduğu Söğüt’te yaptırılan mescit, içinde kuyu bulunduğundan halk arasında ‘Kuyulu Mescit’ diye de anılıyor. 1276 tarihinden önce Ertuğrul Gazi tarafından yaptırılan, II. Abdülhamit tarafından 1902 yılında aynı temeller üzerine inşa edilen mescit daha sonraları onarım görmüştü.

    Söğüt İlçe Müfütüsü Ali Yurtlu tarafından okunan dualar sonrası ibadete yeniden açılan Ertuğrul Gazi Mescidi’nin açılışına Bilecik Valisi Şefik Aygöl, Söğüt Kaymakamı Ömer Fakur Tuncer, Söğüt Belediye Başkanı İsmet Sever, İl Kültür ve Turizm Müdürü Serkan Bircan ve cami cemaat katıldı.

    “O tarihten bu tarihe kadar ibadetler başlamış, Anadolu’ya kadar yayılmış”
    Cuma namazı çıkışı bir açıklama yapan Bilecik Valisi Şefik Aygöl, “10 Kasım ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıl dönümünü birlikte idrak ediyoruz. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere şehitlerimiz, gazilerimiz ve bu memlekete hizmet eden büyüklerimizin müteşekkir olduğumuzu, rahmetle andığımızı ifade etmek istiyorum. Şu anda Söğüt’teyiz, ecdadımızın topraklarındayız, ecdadımız Ertuğrul Gazi Hazretleri’nin öncülüğünde bu bölgede 40 tane obadan oluşan bir oluşumla Anadolu’da bir büyük çınarı kurmak için bir araya geldiği topraklardayız. Özellikle Anadolu’da ilk mescitlerin önündeyiz. Bu mescit Kuyulu Mescit olarak ifade ettiğimiz mescit Ertuğrul Gazi Mescidi olarak da ifade ediliyor. O tarihten bu tarihe kadar ibadetler başlamış, Anadolu’ya kadar yayılmış. Malumlarınız bu mescit bir yıl önce yeniden restore edildi. Yaklaşık 1 yıl süren restorasyon ardından bugün Cuma namazı ile ibadete yeniden açmış olduk” dedi.

    “Rivayete göre, mescidin hazire alanında Osman Gazi’nin sünnetinin ve düğünün gerçekleştiği söyleniyor”
    Aygöl açıklamasının devamında, “Tabi bu mescidin farklı özellikleri var. Kuyulu Mescit diye ifade edilen bu mescidin hazire alanında Ertuğrul Gazi’nin evladı olan Osmanlının kurucusu olan Osmangazi’nin sünnetinin ve düğünün gerçekleştiği rivayet ediliyor. Ayrıca ismi Kuyulu Mescit olmasının sebebi hemen girişinde bir suyun alındığı ve bu bölgede su ihtiyacını karşılamak için etrafa verildiği bir kuyunun varlığından ifade ettiler. Bu kuyunun da farklı bir özelliği var. O dönemde Ertuğrul Gazi’nin obasındaki Müslümanlarla diğer tarafta yaşayan komşuları gayrimüslimler gelip suyu buradan alırmış. Ecdadımız şöyle bir hedef koymuş o zamanlar gayrimüslimler gelip su alırken hem İslamın o maneviyatını, hoşgörüsünü, yardımseverliğini görme fırsatı olarak amaçlamış ve mescit o şekilde kurulmuş. Ben özellikle ecdat yadigârı bu güzel mescidimizin yeniden ibadete açılmasında, yeniden topraklarımıza kazandırılmasında dolayı Kültür Turizm Bakanımız başta olmak üzere, Vakıflar Genel Müdürümüze, bölge müdürümüze, il müdürümüze, burada kaymakamımız, belediye başkanımız hepsi yardımcı oldular, emek verdiler. Ben özellikle teşekkür ettiğimi ifade etmek istiyorum” dedi.

  • Ertuğrul Gazi Mescidi ibadete açılıyor

    Ertuğrul Gazi Mescidi ibadete açılıyor

    Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin babası Ertuğrul Gazi’nin ilk çadırını kurduğu yerde yapılan Ertuğrul Gazi (Kuyulu) Mescidi yarın Cuma namazı ile birlikte yeniden cemaatiyle bir araya geliyor.

    Konu hakkında Bursa Vakıflar Bölge Müdürlüğünden yapılan açıklamada, “Ertuğrul Gazi tarafından 13. yüzyılda inşa ettirilen ve Osmanlıların Anadolu topraklarındaki ilk mescidi olarak kabul edilen Ertuğrul Gazi (Kuyulu) Mescidinin restorasyonu Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğünce tamamlandı. Restorasyonu tamamlanan mescit 10 Kasım 2023 tarihinde Cuma namazı ile birlikte yeniden ibadete açılıyor.Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin babası Ertuğrul Gazi’nin ilk çadırını kurduğu yerde yapılan Ertuğrul Gazi (Kuyulu) Mescidi yarın Cuma namazı ile birlikte yeniden cemaatiyle bir araya geliyor. Osmanlı Padişahlarından Sultan 2. Abdülhamid Han zamanında 1902 yılında yeniden inşa ettirilen mescidin ilk inşa yıllarında aynı zamanda yapıya adını veren kuyudan Müslümanlar ve Gayrimüslimlerin birlikte su aldığı bilinmekteydi. Eski mescitle yaklaşık aynı boyutlarda olduğu anlaşılan günümüzdeki yapı; 6.10 x 6.10 metre ölçüsünde kare planlı, tek kubbeli, tek minarelidir ve kare planlı bir harim ile enine dikdörtgen planlı ve kapalı bir son cemaat yerinden meydana gelmektedir” denildi.

    Restorasyon kapsamında yapılan işler hakkında verilen bilgide, “Tarihi caminin restorasyon çalışmaları kapsamında; mescidin çatı örtüsü üzerinde bulunan yıpranmış durumdaki kurşun örtüsü sökülmüş, izabe edilerek yeniden kaplaması yapılmıştır. Mescit dış cephe duvarlarındaki çimento sıvalar raspa edilerek duvarların özgün dokusu ortaya çıkarılarak derz yapılmıştır. İç cephede ise çimento sıva raspa edilerek horasan sıva yapılmıştır. Minarenin tamamı raspa edilerek özgün dokusu ortaya çıkarılmış ve derz yapılmıştır. Mescidin temel çevresine drenaj sistemi yapılmıştır. Mescidin çevre düzenlemesi kapsamında ihata duvarları yenilenmiş, harpuştalar yapılmış ve koruma amaçlı demir parmaklıklar yapılmıştır. Alt bahçeye ve cami etrafına yürüme yolu yapılarak çevre düzenlemesi yapılmıştır” ifadeleri kullanıldı.

  • 150 yıllık kılıç ve kını

    150 yıllık kılıç ve kını

    Edirne Jandarma Komutanlığı ekipleri, sorumluluk bölgesi içerisinde özellikle maddi ve manevi kayıplara neden olan ve akabinde değişik suç olaylarının çıkış noktasını teşkil edebilen kaçakçılık olaylarının engellenmesine yönelik çalışmalarını aralıksız olarak sürdürüyor.
    İl Jandarma Komutanlığı KOM Şube Müdürlüğü ekipleri, istihbarı bilgiler doğrultusunda harekete geçti. R.T. isimli şahsı fiziki takibe alan ekipler, şüphelinin üzerinde yaptığı aramada satışa çıkarmayı planladığı tarihi eser niteliğinde ve Osmanlı dönemine ait olduğu değerlendirilen 150 yıllık kılıç ve kılıca ait kın ele geçirdi.
    Ekipler tarafından gözaltına alınan R.T.’nin işlemleri sürüyor.

  • Osmanlı’dan günümüze uzanan vazgeçilmez lezzet

    Osmanlı’dan günümüze uzanan vazgeçilmez lezzet

    Türk mutfağının önemli kahvaltılık besinlerinden olan küflü peynir, lezzeti ile dünya mutfağında da sıklıkla tüketiliyor. Osmanlı döneminde savaşan askerlere zindelik için yedirilen ve kılıç yaralarının tedavisi için kullanılan lezzet, günümüzde de “yeşil peynir” olarak tescillenerek tüketilmeye devam ediyor. Halk dilinde küflü peynir olarak bilinen bu lezzet, yaklaşık 6 aylık bir üretim sürecinden sonra sofralara geliyor.

    “Japonya’dan, Amerika’dan ziyarete gelenler tadıp çok beğenip alıyorlar”

    Konya’nın halk arasında Kadınlar Pazarı olarak meşhur olan Melike Hatun Çarşısı’nda esnaf olan Fatih Canfeda, “Yerli peynir küflüsü var, bunun içinde doğu yöresinden gelen peynirleri küflendiriyoruz. Yerli peynir küflüsünü satıyoruz biz. Sezonda 4 ile 5 bin ton arasında peynir yapılıyor Konya’da. Türkiye’de ise 13-14 ile peynir gidiyor. İstanbul’da bulunan en lüks lokantalara peynir gönderiyoruz. Yurt dışında olan müşterilerimiz oluyor. Japonya’dan, Amerika’dan ziyarete gelenler tadıp çok beğenip alıyorlar. Fransa’nın meşhur peyniri var, kilosu 800 lira, biz burada bu peyniri 130 liraya satıyoruz. Onlar da şaşırıyor. Süzme peynirler sağlığa faydalı değil, peynir suyundan yapılıyor ama bu peynir köylerden toplanan peynirlerle yapılıyor. Katkı maddesi olmadan toplanan doğal peynirler getiriliyor, daha sonra çekilip çuvallara basılıyor ve olgunlaşma sürecine bırakılıyor” dedi.

    “Bu peynirler doğal küf, yaklaşık 2 ayda küfleniyor”

    Peynirin Konya halkı tarafından da her zaman ilgi gördüğünü aktaran Canfeda, “Eskiden sadece kış aylarında tüketiliyordu ama o sezon bitti. Artık yaz kış tüketiliyor. Kışın bir nebze daha çok tercih ediliyor. Benim iki çocuğum var, bu çocuğumdan birisi kaşar peyniri ile tost değil küflü peynir ile tost tüketiyor. Genç müşterilerimiz de bu şekilde tüketiyor. Buraya gelen müşterilerimiz beyaz peynir ve küflü peyniri kesinlikle alıyor. Bu peynirler doğal küf, yaklaşık 2 ayda falan küfleniyor. Evde dolaba koyup küflenen peynirlerden değil, gıda mühendislerinin takibinde küflendiriyoruz. Peynirlerimiz olgunlaştıktan sonra mühendis arkadaşlarımızın kontrolü eşliğinde satışa sunuluyor. Fiyatlarımız ise şu anda 120 ile 130 lira arasında değişiyor” ifadelerini kullandı.

    “Farklı illerden küflü peynir almaya gelenler oluyor”

    Konya genelinde yeşil peynirin birçok alanda kullanıldığını anlatan yeşil peynir satıcısı Salih Batan, “Yavaş yavaş gençler de alışmaya başladı. Eskiden kimse bakmazdı, şimdi ilgi görmeye başladı. Farklı illerden küflü peynir almaya gelenler oluyor. Fiyatlar Konya’da 130 lira. Bu peynir diğerlerine göre biraz farklı. Çuvallara basılıyor. Keski ile bölünmesinin ardından 1 ay dinlenmeye bırakılır. Soğuk havada yeşilleniyor, doğal yeşilleniyor” şeklinde konuştu.

    Küflü peynir almaya gelen Ahmet Karabacak, “Küflü peynir penisilin görevi yapıyor. Yıllardır tüketiyoruz. Diğer peynirlerden de tüketiyoruz ama yeşil peynirin yeri başka” dedi.
    Küflü peynir tüketen Ali Altay, “Ben yurt dışında yaşıyorum, geldikçe alıyorum. Hollanda’da yaşıyorum, oraya bile götürüyorum küflü peyniri. Yurt dışında yok. Ben bu lezzeti küçüklüğümden beri tüketiyorum. Ben çok seviyorum ama kendi çocuklarım küflü diye yemiyor” diye konuştu.

  • Osmanlı’dan günümüze kahvenin yolculuğu

    Osmanlı’dan günümüze kahvenin yolculuğu

    Osmanlı’dan günümüze Türk kültüründe önemli bir yeri olan kahve, Osmanlı döneminde dini tarikatların uyanık kalmak ve daha fazla zikir çekmek için kullandığı bir içecekken yavaş yavaş Osmanlı halkında yayıldı. Kanuni Sultan Süleyman devrinde yasaklanan kahve, yine halkın talepleri doğrultusunda yasaklanmanın kaldırılmasıyla tüketilmeye devam edildi. Özel Osmanlı Günlük Yaşam Müzesi içerisinde kahvenin bu yolculuğuna ve hikayesine önem verilerek Türk halkının vazgeçilmezi olan kahve hakkında bir çok eser bulunuyor. Bu konu hakkında Kartepe Belediyesi’ne bağlı çalışan Arkeolog Kübra Nur Çoban, “Osmanlı kültüründe Türk kahvesinin çok büyük bir önemi var. Türk kahvesi 16. Yüzyıldan itibaren kültürümüze giriyor ve çok seviliyor” dedi.

    “Kanuni Sultan Süleyman devrinde kahve bir süreliğine yasaklanıyor”

    Kahvenin kültürümüzdeki önemine vurgu yapan Kübra Nur Çoban, “Osmanlı kültüründe Türk kahvesinin çok büyük bir önemi var. Türk kahvesi 16. Yüzyıldan itibaren kültürümüze giriyor ve çok seviliyor. Türk kahvesi başlarda tarikatlarda uyanık kalmak ve daha çok zikir çekebilmek için tüketiliyordu. Daha sonrasında halk tarafından da Türk kahvesi çok seviliyor ve tüketilmeye devam ediyor. Kahvehanelerle birlikte de kahvenin halk arasında yayıldığını görebiliyoruz. İnsanları mutlu etmesi ve zinde tutmasıyla kafalarda soru işareti oluşuyor ve ilk kez Kanuni Sultan Süleyman devrinde kahve bir süreliğine yasaklanıyor. Daha sonrasında halkın yoğun ilgisi sebebiyle kahve halk tarafından yeniden tüketilmeye başlıyor. Dediğim gibi vazgeçilemeyecek bir içecek. Günümüzde çayı çok tüketiyoruz, çayın vazgeçilmez bir yeri var. Çayın tüketimi 20. yüzyılın başlarında oluyor. Geçmişte şuan olan çay tüketiminin yerini kahve alıyordu. Osmanlı döneminde kullanılan pek çok farklı eşya gibi fincanların da farklı özellikleri vardı. Halk tarafından kullanılan porselenler genellikle Kütahya’dandı. Saray ve çevresinde genellikle Çin’den gelen Fağfuri denen porselen kullanılıyordu. Halkta yine Kütahya çinisi dışında seramikten, camdan gibi servis edilebilecek farklı objelerde kullanılmaktaydı” ifadelerini kullandı.

  • Osmanlının en önemli zaferi

    Osmanlının en önemli zaferi

    Osmanlı’nın Bizans İmparatorluğu’na karşı kazandığı ilk büyük zafer ve Beylikten Devlet olma yolunda attığı önemli bir adım olan Koyunhisar Zaferinin 721. yıldönümünü 30 Temmuz Pazar günü 10.30’da kortej yürüyüşüyle başlayacak. Aydoğdu Bey Türbe ziyaretinin ardından mevlit ve yemek ikramı olacak.

    Yenişehir Belediye Başkanı Davut Aydın, “Bu önemli zaferde şehit olan Osman Gazi’nin yeğeni Aydoğdu Bey’e ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet dilerim. Aydoğdu Beyi Anma ve Koyunhisar Zaferinin 721. Yılı kutlama programına tüm halkımız davetlidir” diye konuştu.

  • Koyunhisar Zaferinin 721. Yıldönümünü kutlanacak

    Koyunhisar Zaferinin 721. Yıldönümünü kutlanacak

    Osmanlı’nın Bizans İmparatorluğu’na karşı kazandığı ilk büyük zafer ve Beylikten Devlet olma yolunda attığı önemli bir adım olan Koyunhisar Zaferinin 721. Yıldönümünü Bursa’nın Yenişehir ilçesinde kutlanacak.

    Yenişehir Belediye Başkanı Davut Aydın, “Osmanlı’nın Bizans İmparatorluğu’na karşı kazandığı ilk büyük zafer ve Beylikten Devlet olma yolunda attığı önemli bir adım olan Koyunhisar Zaferinin 721. Yıldönümünü kutluyor, bu önemli zaferde şehit olan Osman Gazi’nin yeğeni Aydoğdu Bey’e ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet dilerim. Aydoğdu Beyi Anma ve Koyunhisar Zaferinin 721. Yılı kutlama programına tüm halkımız davetlidir” diye konuştu.

  • Osmanlının ilk başşehrine parke taşı

    Osmanlının ilk başşehrine parke taşı

    Osmanlının ilk başşehri Yenişehir’de 61 köy ve 10 merkez mahallede yapılan parke taşı yol çalışmaları nedeniyle vatandaşlar ve muhtarlar yapılan hizmetlerden dolayı yetkililere teşekkür etti.


    Yenişehir Belediye Başkanı Davut Aydın, “ Göreve geldiğimiz 2019 Nisan ayı başından itibaren ilçemize bağlı 61 köy ve 10 mahallede parke taşı yol çalışmalarımız halen tüm hızıyla devam ediyor. Bugüne kadar 500 bin metrekareden fazla parke taşı çalışması yapılmış olup ihtiyaç olan yerlerde çalışmalar devam ediyor. Öncelikle muhtarlarımıza vatandaşlarımıza göstermiş oldukları sabır ve yardımlardan dolayı teşekkür ediyorum. Birçok kırsal mahallelerde elbirliği ile eksiklikleri tamamladık. Özellikle parke taşı yol yapımı işlerinde ulaşmadığımız nokta kalmadı. Tam olarak eksiklikler giderilmese de gelen talepler giderilmiştir. Biz her zaman halkımızın yanında emrinde olduk. Kapımızı hiç kapatmadık. Ben bu vesile ile tekraren kendilerine teşekkür ediyorum” diye konuştu.


    Yenişehir Muhtarlar Derneği başkanı Enver Zengin, “ Yenişehir belediyemiz ilçemizde kırsal ve merkez mahallelerin tamamında parke taşı yol çalışmaları yapmıştır. Muhtarlarımızın bu yönde gelen istekleri karşılanmış olup halen çalışmalar devam ederken eksik parke taşları köylere ulaşmıştır. Ben Belediye başkanımız Davut Aydın ve çalışmalara bizzat katılan halkımıza teşekkür ediyorum” dedi.

  • Şehit padişah için Kosova’da anma töreni

    Şehit padişah için Kosova’da anma töreni

    Kosova Meydan Muharebesi sonrası savaş meydanını gezerken bir Sırp askeri tarafından şehit edilen Sultan Murad Hüdavendigar’ın  iç organlarının gömülü olduğu Kosova’nın başkenti Priştine yakınlarındaki kabri başında anma töreni düzenlendi. Osmangazi Belediyesi tarafından bu yıl 18.’si düzenlenen Murad Hüdavendigar Han’ı anma programına; Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’ın yanı sıra Türkiye’nin Priştine Büyükelçisi Sabri Tunç Angılı, Türkiye’nin Prizren Başkonsolosu Celal Doğan, Kosova Demokratik Türk Partisi (KDTP) Milletvekili Fidan Brina Jilta, TİKA Kosova Koordinatörü Cihan Dinçer, Meşhed-i Hüdavendigar Derneği Başkanı Muhammed Ali Yıldırım, Kosova Türk Temsil Heyeti Başkanlığı’nda görevli askeri erkan, Osmangazi Belediye Başkan Yardımcıları, meclis üyeleri, Kosova, Türkiye ve Kuzey Makedonya’dan çok sayıda davetli katıldı.

    Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan törende, Murat Hüdavendigar’ın savaş meydanında şehit düşmeden önce yaptığı dua Türkçe ve Arnavutça olarak okunurken, Üsküplü İlahiyatçı Süleyman Baki de Murat Hüdavendigar’ın hayatı hakkında katılımcılara bilgiler verdi.

    Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, törende yaptığı konuşmada Osmanlı Devleti’nin 3. padişahı olan Sultan Murad Hüdavendigar’ı şehadetinin 634. yılında rahmet ve minnetle andıklarını söyledi. Başkan Dündar konuşmasının başında, Türkiye’nin 6 Şubat’ta yaşadığı asrın felaketi olan büyük depremlerde Kosova’nın verdiği desteğe teşekkür etti.

    Anma programında Kosova’daki kardeşlerle buluştuklarını ifade eden Başkan Dündar, “Burada şehit padişahımızı kabri başında dualarla anıyor, ortak değerlerimize sıkı sıkıya sarılarak geçmişimizi unutmuyoruz. Sultan Murad’ın 1389 yılında Kosova’ya gelip, Balkan coğrafyasına barışı, kardeşliği ve huzuru yaydığı gibi bizler de bugün aynı kardeşlik ve sevgiyi gönül coğrafyamızın dört bir yanına götürüyoruz.” dedi.

    Sultan Murad Han’ın, devlet idaresi, fikirleri, azmi, din farkı gözetmeksizin tebaasına gösterdiği şefkat ve merhamet ile bugün dünyanın örnek aldığı bir devlet adamı olduğuna vurgu yapan Dündar, “Hükümdarlığı döneminde adaleti, barışı ve iyiliği yayan, Osmanlı’ya Balkan kapılarını açan, cihan imparatorluğu yolunda önemli bir yol kat eden Murad Hüdavendigar Han; felsefesi ve kararlılığı ile her zaman örnek alacağımız, mirasını yaşatacağımız büyük bir hazinedir. 27 yıllık saltanatı sırasında birçok konuda ilk ve örnek olan Murad Hüdavendigar Han’ın barışçı politikası bugün de dünyaya örnektir. İnsanlar, eserleriyle yaşarlar. Sultan Murad Han da zaferleri gibi eserleriyle de herkesin gönlünde taht kurmuştur.” ifadelerini kullandı.

    “Türkiye Yüzyılı ülküsü ile barış ve adaleti tesis edeceğiz”

    Osmangazi Belediyesi olarak büyük devlet adamı Murad Hüdavendigar Han’ı 17 yıldır hem Bursa’da hem de Kosova’daki türbesi başında andıklarını hatırlatan Başkan Dündar, “2016 yılında şehit padişahımızın adını verdiğimiz uluslararası bir okulu hizmete açtık. Dünyanın dört bir yanından gelen öğrenciler, birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde Murad Hüdavendigar felsefesi doğrultusunda eğitimlerini alıyor. Dünyanın barışa, birliğe ve adaletli yönetim anlayışına daha çok ihtiyacı olduğu günümüzde, hem Murad Hüdavendigar Han, hem de 600 yıl süren Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim anlayışı, mimarisi ve daha birçok özelliği bu öğrencilerimiz vesilesiyle yeniden hayat bulacaktır. Böylesine kıymetli ataların torunları, böylesine büyük hazinelerin mirasçıları olarak ecdadımızın izinde sahip olduğumuz mirası güçlü bir şekilde geleceğe taşıyoruz. Dünyadaki güç dengelerinin değiştiği, dünyanın yeniden şekillendiği bir süreçten geçerken bölgede güçlü ve lider ülke olarak, Türkiye Yüzyılı ülküsü ile geçmişte olduğu gibi gelecekte de şehirleri imar edip, barışı ve adaleti tesis edeceğiz. ” diye konuştu.

    Türkiye’nin Priştine Büyükelçisi Sabri Tunç Angılı da törende yaptığı konuşmada, Kosova zaferinin tarihin akışını değiştiren bir savaş ve İstanbul’un fethinin habercisi olduğunu belirterek, “Türkiye, Balkanlarla etle tırnak gibi birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Hem kültürel olarak öyledir hem insan mayası olarak öyledir hem de bugün Osmangazi Belediyemiz gibi pek çok kuruluşumuzun hizmetleriyle bu tip anma etkinlikleri ve ortak tarihi mirasımızı yaşatan etkinliklerle bir bütündür. O yüzden Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu coğrafyaya gönül coğrafyamız diyor. Çünkü, bizim aramızdaki bağların gönül bağı olduğunu ben buradaki 4 aylık görev sürem sırasında gayet iyi anladım.” ifadelerini kullandı.

    Kosova Demokratik Türk Partisi (KDTP) Milletvekili Fidan Brina Jilta da 634 yıl önce vefat eden Sultan Murad Hüdavendigar Han’ın kabri başında saygıyla eğilirken, özellikle gençlerin bu emanetlere sahip çıkmasını temenni etti.

    Meşhed-i Hüdavendigar Derneği Başkanı Muhammed Ali Yıldırım da her yıl düzenlenen anma programlarından dolayı Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar ve ekibine teşekkür etti. Sultan Murad Hüdavendigar Han’ı anma programı; türbe başında yapılan duaların ardından sona erdi.

  • Osmanlı geleneği devam ediyor

    Osmanlı geleneği devam ediyor

    Çift minaresi bulunan bütün Selatin camilerinde karşılıklı ezan okunma geleneği Fatih Sultan Mehmed’in vasiyeti üzerine Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi ve Sultanahmet Camii’nde de sürdürülüyor. Her iki camide karşılıklı okunan ezanlar, İstanbul’un tarihi yarımadasında yankılanıyor.

    Geleneğe göre, birinci müezzin ezanın bir bölümünü okuyup bitirdiğinde diğer caminin müezzini de aynı bölümü okuyor. Müezzinler ezanı bu şekilde bitirirken, vatandaşlar ise duygusal anlar yaşatıyor. Osmanlı döneminden günümüze kadar devam eden gelenekte ezan 5 vakit farklı makamlarda ve karşılıklı okunuyor. Her iki tarihi camiden karşılıklı olarak ezan yükselirken, o anlar havadan görüntülendi.

    “Ezanlar en güzel şekilde okunsun diye uğraşılmış”

    Karşılıklı ezan okuma geleneğini anlatan Sultanahmet Camii Müezzini Aşgın Tunca,

    “İşin özü şu; bir şeyi güzel yapmak yani ecdadımız her şeyin en güzelini yapmaya çalışmış. Camisiyle, türbeleriyle ve her şeyiyle bir estetik katmaya çalışmış, güzellik katmaya çalışmış. Söz konusu ezan olunca da bunu en güzel şekilde yapmaya çalışmışlar. Bunun eğitimleri verilmiş, cumhur müezzinliği yapılmış. Ezan meşkleri yapılmış zamanında. Ezanlar en güzel şekilde okunsun diye uğraşılmış. Karşılıklı ezan okuma geleneği neden olmuş? Eski zamanlarda mikrofon olmadığı için her minareden ezanlar okunmuş. Diyelim ki Sultanahmet Camii’nde 6 minare var ön tarafta oturan insanlara ezan sesinin gitmesi gerekiyor aynı zamanda arka tarafta oturan insanlara da ezan sesinin gitmesi gerekiyor onun için farklı minarelerden ezan okunmuş. Elektrik keşf edilince ve mikrofonlar devreye girince birbirine yakın olan camilerde sesler karışmasın diye daha güzel olsun diye karşılıklı ezanlar okunmaya başlanmış diyebiliriz. 12 yıldır buradayım ilk geldiğimde Ayasofya ile karşılıklı ezan okuyorduk. Oraya sesi güzel ve müsait olan, her gün farklı müezzin arkadaşımız gelip orada ezan okuyordu. Ve biz de karşılık veriyorduk” ifadelerini kullandı.

    “Bu Osmanlı’dan gelen bir gelenektir”

    Osmanlı döneminden gelen bir gelenek olduğundan bahseden Tunca, “Bu Osmanlı’dan gelen bir gelenektir. Ezanlar farklı makamlarda icra ediliyor. Sabah namazı sabah makamında, öğle çoğu zaman uşak makamında, ikindi rast makamında, akşam segah veya hüzzam yatsı namazı ise hicaz makamında okunuyor. Bu bir gelenek. Biz bazen Muhayyer Kurdi gibi Nihavend gibi bazen Hüseyni gibi muharrem ayında ezanlar okuyoruz. Bunun için tabii Selatin camilerindeki arkadaşlarımızın musiki bilgisinin ve ses güzelliğinin olması gerekiyor. Müzik kulağının olması gerekiyor. Karşılıklı ezan okumanın bir sebebi de budur. Karşıda bir müezzin bir ses ile başlarsa sizde kendi kendinize ezan okursanız karışır. Müzik kulağı iyi olan insanlar hemen etkilenirler. Dolayısıyla bu işin düzgün olabilmesi için de karşılıklı okunması gerekir. Daha önce Sultanahmet’le başlıyorduk Ayasofya ile davam ediyorduk şu an da Ayasofya Camii başlıyor. Daha önce Ayasofya’nın arkasında bir mescidimiz vardı, 1991 yılından bu yana orada ezan okunuyor. Ben geldim geleli de karşılıklı ezan okuyoruz. Ayasofya bir ezan makamında başlıyor, bizde ona ayak uyduruyoruz. Hangi sesten giriyorsa biz de aynı sesten giriyoruz. Bir güzellik ortaya çıkıyor. İşin güzel olması adına karşılıklı ezan okuma ortaya çıkmıştır” şeklinde konuştu.