Etiket: ozon tedavisi

  • Ozon tedavisinin yararları

    Ozon tedavisinin yararları

    İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Belgin Küçükkaya, destekleyici tedavi yöntemlerinden glutatyon uygulamaları ve ozon terapi tedavisi hakkında açıklamalarda bulundu. Uzm. Dr. Küçükkaya, ”Bu tedaviler hem bağışıklığı güçlendirir hem de vücutta detoks etkisi yapar” şeklinde konuştu.

    “Covid salgınıyla bağışıklığın değeri anlaşıldı”

    Sağlığın çok boyutlu ele alınması gerektiğini söyleyen Uzm. Dr. Küçükkaya, “Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) tanımına göre sağlık ruhen, bedenen ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Bu tanım ile sağlığın çok boyutlu olarak ele alınması gereken bir kavram olduğu vurgulanmaktadır. Son dönemlerde özellikle Covid-19’un da hayatımıza girmesiyle birlikte insanlar beden ve vücut sağlığının ne kadar önemli olduğunu, bağışıklığı korumanın ne kadar güçlü bir kalkan olduğunu; hasta olmadan da koruyucu sağlık hizmeti almanın önemli olduğunu fark etti” ifadelerini kullandı.

    “Vitamin, mineral ve aminoasit ihtiyacı kişiye özel planlanmalı”

    Vücudumuzun işlevini iyi yönetebilmesi için kişiye özel planlamalar yapılması gerektiğine değinen Uzm. Dr. Küçükkaya, “Vücudumuzun vitamin, mineral, aminoasit ihtiyacını bilinçsiz sanayileşme, genetiği değiştirilmiş besinler, su ve hava kirliliği gibi nedenlerden dolayı yediklerimizden ve içtiklerimizden tam olarak karşılayamıyoruz. Karşılansa dahi emilim bozukluğu, bağırsaklarımızda bulunan probiyotik dengesizliği gibi problemlerden dolayı yeteri kadar emilim her zaman gerçekleşemiyor. Bu nedenle vücudumuzun maksimum kapasitede çalışabilmesi için vitamin, mineral ve aminoasitlerin alınması kişiye özel planlanmalıdır. Bu planlamada kapsamlı anamnez ve fizik muayenesini takiben, vücudun klinik tablosunu ortaya çıkaran detayları kan-idrar-gaita tahlillerinden sonra kişiye özelleştirilmiş destekleyici ve /veya tedavi edici terapi protokolleri uygulanır” diye konuştu.

    “Glutatyon damar yolu ile alınabilir”

    Glutatyon tedavisinin vücuttaki glutatyon seviyelerini artırmaya yardımcı olan bir tedavi olduğunu ve bu tedavinin en yaygın yönteminin damardan glutatyon verilmesi olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Küçükkaya, “Glutatyon tedavisinde uygulanan IV terapi, damar yolu aracılığıyla vitaminlerin, minerallerin, aminoasitlerin ve antioksidanların doğrudan dokulara nüfus ettiği ve yüzde 90-100 emilim oranıyla (ağızdan mümkün olan emilim sadece yüzde 10-20’dir) bu maddelerin dokulara iletmenin hızlı ve etkili yoludur” dedi.

    “Vücuttaki kötü molekülleri etkisiz hale getiriyor”

    Uzm. Dr. Küçükkaya, “Glutatyon, vücudumuzda dolaşan tüm kötü molekülleri (serbest radikaller) toplayan ve onları etkisiz hale getiren bir kükürt kimyasal grubu içerir. Vücutta bulunan serbest radikaller ve reaktif oksijenin yok edilmesini sağlar. Glutatyon güçlü bir antioksidandır, damar yolu ile alındığından doğrudan kana karışmaktadır. Bu şekilde vücutta bulunan serbest radikaller ile hızlı bir şekilde savaşmaya başlar. Böylece vücut hücrelerini koruması da sağlanmış olur” şeklinde konuştu.

    “Ozon terapi cilde faydalıdır”

    Ozon terapide ise farklı yöntemlerin kullanıldığını dile getiren Uzm. Dr. Küçükkaya, şunları söyledi:

    “Ozon terapi ise ozon molekülü sayesinde oksijenin dokular tarafından daha iyi kullanımını sağlar, bağışıklık sistemini harekete geçirir. Dolayısıyla, vücudun kendi antioksidanları ve serbest radikallere karşı savaşan koruyucu hücrelerini de aktive eder. Ozon terapi, yaşlanmayı önleyici etkilerin yanı sıra fiziksel dayanıklılığı ve yaşam kalitesini önemli ölçüde arttırır. Cildin de kendisini yenilemesini sağlar.”

    “Fiziksel dayanıklılığı artırır”

    Ozon tedavisinin faydalarını anlatan Uzm. Dr. Küçükkaya, “Stres, yoğun çalışma temposu, zihinsel ve bedensel yorgunluk durumlarında kişilere uygulanan Ozon (O3) tedavisi çok iyi yanıt verir. Ozonun kırmızı ve beyaz kan hücrelerinin metabolizma aktivasyonu sayesinde oluşan genel iyilik hali ile kişiler kendilerini yenilenmiş hissetmektedirler. Profesyonel sporcular özellikle bu tedaviden oldukça faydalanmaktadırlar, çünkü ozon fiziksel dayanıklılığı artırmaktadır” dedi.

    “Kanser hastalarında tercih edilebilir”

    Kanser hastalarında da ozon tedavisinin tamamlayıcı tedavi olarak oldukça başarılı olduğunu belirten Uzm. Dr. Küçükkaya, “Burada ozon, düşük dozlarla immun sistem (bağışıklık sistemi) aktivasyonunda kullanılmaktadır. İmmun hücreler (örneğin lenfositler, yardımcı ve baskılayıcı hücreler, lenfositler ve natural killer hücreler-katil hücreler) sitokin olarak adlandırılan haberci proteinleri üretmek için ozonun başlattığı biyolojik reaksiyonlar yoluyla aktif hale getirilir. Ozonlanmış kanın hastaya verilmesiyle pozitif olarak artan bir immün reaksiyonu başlatılır, bu aynı zamanda vücudun genel direncinin ve zindeliğinin artmasına katkıda bulunur. Ozon, kemoterapi seanslarında kullanılan ilaçların etki mekanizmalarını artırıcı özellik gösterebilmektedir. Enflamasyonlu (iltihaplı) bağırsak hastalıklarında özellikle erken dönemde, Ozon gazının rektal insüflasyonu şeklinde yapılan lokal uygulamanın çok yararlı olduğu kanıtlanmıştır. Huzursuz (irritable) bağırsak sendromu, spastik kolon ve diğer kolit durumlarda da faydalı etkisi mevcuttur. KOAH ve diğer kronik solunum hastalıklarında ozon tedavisinin doku oksijenasyonunu artırdığı için hastaların hareket performansını ve dokusal oksijen azlığını kısmi düzelttiği belirtilmektedir” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.

  • Zona hastalığında ozon tedavisi

    Zona hastalığında ozon tedavisi

    Cildiye Uzmanı Turgay Bereket, kızarık kabarcıklar şeklinde çıkan, duyusal sinir hücresi gruplarını tutan ağrılı ve döküntülü bir enfeksiyon hastalığı olan Zona hakkında bilgi vererek tedavi yöntemlerini anlattı.

    Önceden suçiçeği geçirmiş her insanın Zona hastalığına yakalanabileceğini belirten Dr. Bereket, “Suçiçeği enfeksiyonunu geçiren kişide virüs sinir sistemine yerleşir ve yıllar boyunca uykuda kalabilir. Bir süre sonra aktif hale gelerek hastalığa neden olabilir. Ancak suçiçeği hastalığını geçiren her kişide Zona gelişmez” dedi.

    Dr. Bereket, hastalığın bazı risk faktörlerini şöyle sıraladı: “50 yaş üstü olmak, kanser, AIDS gibi bağışıklık sistemini zayıflatan hastalıklar, kemoterapi ve radyoterapi uygulamaları, bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar ve steroidler.

    “Zona su çiçeğine bağışıklığı olmayanlara bulaşabilir”

    Zona hastalığı olan bireylerin, taşıdıkları virüsü su çiçeği bağışıklığı olmayan herkese bulaştırabileceklerini aktaran Dr. Bereket, “Bu bulaş, yaygın olarak döküntülerin açık olan yaralara direkt temas yolu ile olur. Bu kişilerde suçiçeği lezyonları oluşabilir ancak zona hastalığı gelişmez. Bu nedenle su çiçeği geçirmemiş aşısını olmamış, bağışıklık sistemi zayıflamış gebeler ve yeni doğanların zona geçiren kişilerle teması engellenmelidir” şeklinde konuştu.

    “Zona halsizlik bağ ağrısı ve ateş yapar”

    Zona belirtilerinin çoğu zaman vücudun tek bir tarafında ve küçük bir bölümünde görüldüğünü dile getiren Dr. Bereket, “Belirtiler arasında ağrı, yanma, uyuşma ve karıncalanmadan 1-2 gün sonra gelişen kırmızı döküntüler, kaşıntı, dokunmaya karşı hassasiyet içi su dolu kabarcıklar ve kabuklanma en sık görülenlerdir. Daha az olarak ateş, baş ağrısı, halsizlik, ışığa hassasiyet de gözlemlenebilir” ifadelerini kullandı.

    “Zonada erken tanı ve tedavi önemli”

    Eskişehir Fizyomer Terapia Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Tıp Merkezi Cildiye Uzmanı Dr. Turgay Bereket, hastalıkta erken tanı ve tedavinin çok önemli olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

    “Döküntülerin ortaya çıkmasından ilk 72 saat içerisinde anti viral tedavi başlanmalıdır. B vitamini kompleksleri, lokal pansuman ve soğuk kompres uygulamaları, haricen dıştan kullanılan kremler, ağrı kesici ve antihistaminik ilaçlar tedaviye eklenebilir. Merkezde uyguladığımız ozon tedavisinin Zona hastalığının tedavisinde etkin bir rolü var. Ozon tedavisi ile bağışıklık sistemi güçlenmekte, aktif halde olan virüslerin yok edilmesi sağlanmaktadır. Böylece ağrılar daha kısa sürede ortadan kalkmaktadır.”

    “Koruyucu aşı yapılabilir”

    Zonadan korunma yolları hakkında da bilgi veren Dr. Bereket, “Zona’dan kişileri koruyan bir aşı bulunmaktadır. Tek doz olarak yapılan aşı 2015 yılından beri ülkemizde de uygulanmaktadır. 60 yaş üzerinde uygulanan aşı hastalığın oluşmasını büyük oranda engellerken nadir oluşan Zona hastalığının şiddetini azaltır. Kemik iliği ve organ nakli olan ve bağışıklık sistemi baskılanmış kişilere ise bu aşı yapılmaz” dedi.