Etiket: pandemi

  • Endişe veren tablo: Bursa Türkiye’nin üstünde

    Endişe veren tablo: Bursa Türkiye’nin üstünde

    Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Fevzi Yavuzyılmaz’ın geçtiğimiz günlerde Bursa’da iki yıllık pandemi süreci ile ilgili açıklamalarda bulunmasının ardından Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala da değerlendirmelerde bulundu.

    Hürriyet Bursa’ya konuşan Pala, iki yıldan fazla bir zaman geçtikten sonra Bursa’da Covid-19 pandemisinin doğrulanmış olgu ve ölümler açısından yüküne ilişkin bazı verilerin açıklanmış olmasının, çok gecikmeli de olsa memnuniyet verici olduğunu söyledi.

    “BURSA’DA TÜRKİYE’DEN DAHA YÜKSEK SEYRETMİŞ”

    Türkiye’de 3 Mayıs 2022 tarihi itibarıyla 15 milyon 34 bin 917 doğrulanmış Covid-19 olgusunun bildirildiğini hatırlatan Pala, “Türkiye’nin 2021 nüfusu 84 milyon 680 bin 273 kişidir. Buna göre doğrulanmış olguların nüfusa oranı yüzde 17,8’dir. Bursa’da ise 732 bin doğrulanmış olgu bildirilmektedir. Buna göre doğrulanmış olguların nüfusa oranı yüzde 23,3 ile Türkiye ortalamasından daha yüksektir. Bursa’da maalesef Covid-19 enfeksiyonunun bulaşı Türkiye’den daha yüksek seyretmiştir” dedi.

    BURSA’DA ÖLÜM HIZI TÜRKİYE ORTALAMASINDAN YÜKSEK

    Türkiye’de 3 Mayıs 2022 tarihi itibarıyla 98 bin 791 Covid-19 ölümü bildirildiğini ifade eden Prof. Dr. Pala, “Buna göre Türkiye’de milyon kişi başına ölüm hızı bin 167’dir. Bursa’da ise 4 bin 985 kişinin virüsten dolayı vefat ettiği bildirilmektedir. Bu durumda Bursa’da Covid-19 ölüm hızı Türkiye ortalamasından yüzde 36 daha yüksek olarak milyon kişi başına bin 588’dir. Maalesef resmi bildirimlere göre Bursa’da Covid-19 pandemisinde milyon kişi başına ölüm sayısı da Türkiye’den daha yüksektir” diye konuştu.

    ‘İKİ ÖNEMLİ KANIT VAR’

    Bildirilen ölüm sayısının eksik olduğunu tartışmaya açan iki önemli kanıtın mevcut olduğunu belirten Pala, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Birincisi, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş 2020 yılının Aralık ayında yaptığı açıklamada, 10 aylık süreçte Bursa’da 3 bin 514 kişinin salgın nedeniyle hayatını kaybettiğini bildirmişti. Sağlık Bakanlığı’nın bildirimlerine göre, pandemide bugüne kadarki tüm ölümlerin yaklaşık yüzde 21,1’inin 2020 yılında gerçekleştiği bilindiğine göre, Bursa’da 2021 ve 2022 yılında yalnızca bin 471 kişinin Covid-19 nedeniyle hayatını kaybettiğinin açıklanması Türkiye verileriyle uyumlu değildir. Eğer Türkiye’deki ölüm eğilimi Bursa’da da geçerliyse ki milyon kişi başına ölüm hızı Bursa’da Türkiye’den daha yüksektir. Bugün itibarıyla Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından bildirilen ölüm sayısından 4,7 kat daha fazla toplam ölüm sayısının bildirilmesi beklenir.

    İkinci olarak bizim tarafımızdan yürütülen bir araştırmada 2020 yılında Bursa’da fazladan ölüm sayısı önceki beş yılın ortalamasına göre 5 bin 390 kişi olarak hesaplanmıştır. Kayıtlara göre 2020’de fazladan ölümlerin yüzde 85,3’ü bulaşıcı hastalıklardan kaynaklanmış ve 4 bin 596 kişinin bulaşıcı hastalıklar nedeniyle öldüğü anlaşılmıştır. Yalnızca 2020 yılında 4 bin 596 kişinin bulaşıcı hastalık nedeniyle yaşamını yitirdiği bilindiğine göre, bugüne kadar Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısının 4 bin 985’ten fazla olması beklenir.”

    DETAYLI AÇIKLAMA UYGUN OLUR

    İl Sağlık Müdürlüğü’nün bazı verileri açıklamasının olumlu olduğunu yineleyen Pala, ancak bu verilerin ilçelere, yaşa, cinsiyete, mesleğe, eşlik eden hastalıklara ve sosyal sınıflara göre dağılımı gibi daha ayrıntılı olarak ve yukarıda sıralanan ölüm sayılarıyla ilgili tartışmaya ışık tutmak üzere örneğin ölüm sayılarının aylara ve yıllara göre açıklanmasının uygun olacağını söyledi.

    BUNUN YAPILMASI ÖNEMLİ

    Bursa’da COVID-19 pandemisinin doğrulanmış olgular ve ölümler açısından yükünün Türkiye ortalamasından maalesef daha ağır olduğunu vurgulayan Pala, bunun olası nedenlerinin bilimsel yöntemlerle ortaya konmasının önemine işaret etti. Bunun yapılmasının yalnızca eğer varsa sorumluların saptanması açısından değil, aynı zamanda henüz sona ermemiş Covid-19 pandemisine daha güçlü yanıt verebilmek için önemli olduğuna dikkat çeken Pala, ileride ortaya çıkabilecek pandemilere kentin hazırlık yapabilmesi açısından önem taşıdığını sözlerine ekledi.

  • Pandemide plastik atık farkındalığı arttı

    Pandemide plastik atık farkındalığı arttı

    Plastik kullanımı konusunda Türkiye’nin de bulunduğu 28 ülkede 20 binden fazla kişinin katılımıyla yapılan anketin sonuçlarına göre, son 2 yılda az plastik kullanmak isteyenlerin oranı yüzde 7 arttı. Katılımcıların dörtte üçünün tek kullanımlık plastiklerin en kısa sürede yasaklanmasını da istiyor.

    Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) iş birliğiyle, küresel araştırma şirketi Ipsos’un Plastic Free Vakfı için plastik kullanımı konusunda aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 28 ülkede 20 bin 513 kişinin katılımıyla yaptığı anketin sonuçları analiz edildi. Raporda, dünya kamuoyunun tek kullanımlık plastiğe ilişkin tutumu ortaya konuldu.

    ‘BM SÖZLEŞMESİ GEREKLİ’

    WWF’den yapılan açıklamada, ankete katılanların yüzde 90’ının plastik kirliliği krizini etkili bir şekilde ele almak için küresel bir plastik sözleşmesinin önemli olduğuna inandığı belirtildi. Katılımcıların dörtte üçünün tek kullanımlık plastiklerin en kısa sürede yasaklanması gerektiğini düşündüğü açıklanırken, Türkiye’de ise katılımcıların yüzde 89’unun ‘BM Sözleşmesi gerekli’ yanıtı verdiği kaydedildi.

    Açıklanan sonuçlara göre, katılımcıların yüzde 85’i plastik ambalajların azaltılması, yeniden kullanılması ve geri dönüştürülmesinden üreticilerin ve perakendecilerin sorumlu olması gerektiği konusunda hemfikir. Yüzde 82’si ise mümkün olduğunca az plastik ambalaj içeren ürünler satın almak istediğini belirtti. Satın alma alışkanlıklarına ilişkin bu soruya aynı cevabı verenlerin sayısında da pandemi öncesine oranla yüzde 7’lik artışın dikkati çektiği ifade edildi.

    PLASTİK KİRLİLİĞİYLE MÜCADELE İSTENİYOR

    Ankete katılan her 10 kişiden 9’u, plastik kirliliği krizi ile etkili bir şekilde mücadele edebilmek için küresel bir Birleşmiş Milletler (BM) Sözleşmesi’nin önemli olduğu görüşünde. Yüzde 90’ı bulan düzeyindeki bu toplumsal talebin, yasal olarak bağlayıcı bir küresel anlaşmanın kabul edilmesiyle sonuçlanmasının beklendiği açıklandı. Araştırmanın gerçekleştirildiği 28 ülke arasında Arjantin, Avustralya, Belçika, Kanada, Fransa, Almanya, Macaristan, İtalya, Japonya, Hollanda, Polonya, Güney Kore, İspanya, İsveç, İngiltere, ABD, Brezilya, Şili, Kolombiya, Macaristan, Hindistan, Malezya, Peru, Polonya, Rusya, Suudi Arabistan, Güney Afrika ve Türkiye yer alıyor.

    ‘PLASTİK ÇÖP KRİZİNİ ÇÖZMEK İÇİN SON ŞANS’

    WWF Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli, kutuplardan en ücra adalara, deniz yüzeyinden en derin okyanus çukuruna kadar plastik kirliliğiyle karşı karşıya olunduğuna dikkati çekti. Her yıl yaklaşık 19 ile 23 milyon ton plastiğin denizlere karıştığını belirten Pasinli, “Tüm dünya liderlerine çok geç olmadan harekete geçmeleri için çağrıda bulunuyoruz. Dünyanın dört bir yanında insanlar, görüşlerini açıkça belirtti. 2030’a kadar plastik kirliliğine son vermek üzere, plastik yaşam döngüsünün tamamını ele alan ve yasal bağlayıcılığı olan kuralların ve düzenlemelerin yer aldığı küresel bir plastik anlaşmasını kabul etmek için liderlerin önünde önemli bir fırsat, üzerlerinde de büyük sorumluluk var. Plastik çöp krizini çözmek için bu son şansımız” dedi.

    ‘2050’YE KADAR DÖRT KATINA ÇIKACAK’

    Araştırmanın sonuçlarının, aşırı plastik tüketimi ve kirlilik sorunu katlanarak arttıkça, krizle ilgili kamuoyu bilinci ve kaygı düzeyinin de arttığını ortaya koyduğunu söyleyen Pasinli, WWF’in uluslararası düzeyde yayımladığı ‘Denizlerdeki Plastik Kirliliğinin Denizel Türler, Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistemler Üzerindeki Etkileri’ başlıklı son raporunun da ekolojik riskleri ortaya koyduğunu, denizlerdeki plastik kirliliğinin 2050’ye kadar dört katına çıkacağına, 2100 yılına kadar mikroplastiklerde 50 kat artış görülebileceğine dikkat çektiğini açıkladı.

    ‘İDDİALI KURALLAR VE HEDEFLER KONMALI’

    İnsanların büyüyen plastik kirliliği krizinden son derece kaygı duyduğunu belirten Plastic Free Vakfı kurucusu ve İcra Direktörü Rebecca Prince-Ruiz ise 2021’de tüm dünyada yaklaşık 140 milyon kişinin ‘Plastiksiz Temmuz’ hareketine katıldığını söyledi. Ruiz, “Ancak bireysel eylem yeterli değil. İnsan ve çevre sağlığının plastik kirliliği tehdidi altında olmaması için plastiklerle ilişkimizi yeniden çerçeveleyen net ve iddialı kurallar ve hedefler konması gerekir. Anket, dünyanın dört bir yanından pek çok insanın karar alıcılara eylem çağrısında bulunduğunu açıkça göstermiştir” diye konuştu.

  • Yeni pandeminin yolda olduğunu duyurdu

    Yeni pandeminin yolda olduğunu duyurdu

    Dünyanın en zengin dördüncü insanı olan Bill Gates, Covid-19 pandemisinin şiddetinin azaldığını ancak dünyanın bir sonraki pandemiye hazırlanması gerektiğini açıkladı. “Başka bir pandemi daha yaşayacağız. Bu sefer koronavirüs ailesinden farklı bir patojenden kaynalanacak” diyen milyarder iş insanı hükümetleri hazırlanmak için yatırım yapmaya çağırdı.

    Microsoft’un kurucusu Bill Gates, Covid-19’dan kaynaklanan ciddi hastalık risklerinin “önemli ölçüde azaldığını”, ancak başka bir pandeminin ortaya çıkabileceğini söyledi.

    “KORONAVİRÜS AİLESİNDEN FARKLI BİR PATOJEN OLACAK”

    Almanya’da yıllık olarak düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı’nda CNBC’den Hadley Gamble’a konuşan Bill & Melinda Gates Vakfı eş başkanı Gates, potansiyel yeni bir pandeminin muhtemelen koronavirüs ailesinden farklı bir patojenden kaynaklanabileceğini açıkladı.

    Ancak milyarder iş insanı tıbbi teknolojideki ilerlemelerin, eğer yatırımlar şimdi yapılırsa, dünyanın gelecek pandemilerle daha iyi mücadele etmesine yardımcı olacağını da sözlerine ekledi.

    Gates, “Bir salgın daha yaşayacağız. Bir dahaki sefere farklı bir patojen olacak” dedi.

    “COVİD-19’UN ŞİDDETİ AZALDI”

    Bununla birlikte Gates, koronavirüs pandemisinden iki yıl sonra, küresel nüfusun büyük bir bölümünün bir miktar bağışıklık kazanmasıyla Covid-19’un en kötü etkilerin azaldığını ve şiddetinin son Omicron varyantı ie azaldığını söyledi.

    Ancak Gates, birçok yerde bunun bir bağışıklık düzeyi oluşturan koronavirüsün kendisinden kaynaklandığını ve bu durumun “aşılarla yapılandan daha iyi bir iş çıkardığını” belirterek, “Genellikle yaşlı olmakla ve obezite veya diyabetle ilişkili olan ciddi hastalık şansı, bu enfeksiyona maruz kalma nedeniyle şimdi önemli ölçüde azaldı” dedi.

    “DSÖ, ÇOK GEÇ KALDI”

    Diğer taraftan 66 yaşındaki Gates, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 2022’nin ortalarına kadar küresel nüfusun yüzde 70’ini aşılama hedefine ulaşmak için zaten “çok geç” olduğunu söyledi. Şu anda dünya nüfusunun yüzde 61,9’u en az bir doz Covid-19 aşısı oldu.

    HÜKÜMETLERİ YATIRIM YAPMAYA ÇAĞIRDI

    Son olarak Gates, dünyanın gelecekte aşıları geliştirmek ve dağıtmak için daha hızlı hareket etmesi gerektiğini söyleyerek hükümetleri şimdi yatırım yapmaya çağırdı.

    Gates, haberci RNA (mRNA) teknolojisi de dahil olmak üzere standartlaştırılmış platformların bunu mümkün kılacağını ekleyerek, “Bir dahaki sefere bunu iki yıl yerine, altı ay gibi daha fazla yapmalıyız. Bir sonraki pandemiye hazır olmanın maliyeti o kadar büyük değil. Bu küresel ısınma gibi değil. Eğer mantıklı davranırsak, bir daha ki sefere daha hazırlıklı oluruz” diye konuştu.

    Öte yandan Gates, Bill & Melinda Gates Vakfı aracılığıyla, düşük ve orta gelirli ülkelere aşı sağlamaya yönelik COVAX programının oluşturulmasına yardımcı olan Salgın Hazırlık Yenilikleri Koalisyonu’na (CEPI) 300 milyon dolar bağışlamak üzere İngiltere’deki Wellcome Trust fonu ile ortaklık kurdu.

    DÜNYANIN EN ZENGİN 4’ÜNCÜ İNSANI

    CEPI, yeni bir aşı geliştirmek için gereken süreyi sadece 100 güne indirmek için 3, 5 milyar dolar toplamayı hedefliyor. Forbes’e göre 129 milyar dolar net serveti olan Gates dünyanın en zengin dördüncü insanı konumunda bulunuyor.

  • Zincir marketlerden fahiş fiyat açıklaması

    Zincir marketlerden fahiş fiyat açıklaması

    Rekabet Kurulu’nun salgın süresince görülen fiyatlama davranışlarına yönelik zincir marketlere yönelik soruşturmasında sözlü savunmalar alındı. Savunmalarda şirketler salgının yarattığı ekstra maliyetlere dikkat çekti.

    Rekabet Kurulu, salgını sürecinde, perakende gıda ve temizlik ürünleri ticareti ile iştigal eden zincir marketler ile tedarikçileri konumundaki üretici ve toptancı seviyesindeki teşebbüsler hakkında yürütülen soruşturmanın sözlü savunma toplantısı yapıldı.

    Savunmada raf fiyatını belirleyen temel unsurların alıcı fiyatları, rekabet ve brüt kâr marjı olduğu, bu unsurlar dikkate alındığında fiyat geçişlerinin piyasa gerçekleriyle uyumlu olduğu belirtildi.

    Savunmalarda sektör temsilcileri salgın süresince artan maliyetlere dikkat çekti. Temsilciler, bu süreçte ürünlerin sevkiyatı ve ithalatının kısıtlandığını, nakliye maliyetlerinin de ciddi oranda arttığını belirtti.

    İlave istihdam, hijyen ürünlerinin alımı, ek servis araçları kullanımı ve Covid-19 kısıtlamaları kapsamında son kullanım tarihli meyve, sebze ve tavuk gibi ürünlerin yönetim maliyeti gibi işletme giderlerinin de ek maliyetler getirdiği ifade edildi.

    5 ZİNCİR MARKET İÇİN MÜFETTİŞ GÖREVLENDİRİLMİŞTİ

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, fahiş fiyat iddiaları hakkında yaptığı bir açıklamada, “Bu beş tane zincir marketin topladığı ürünle piyasalar alt üst oluyor” ifadelerini kullanmış, ardından 5 zincir markette incelemeler başlatılmıştı.

    Ticaret Bakanlığı da, 5 büyük zincir marketteki ürünlerde fahiş fiyat artışı yapılıp yapılmadığının tespiti için Ticaret Müfettişleri görevlendirildiğini açıklamıştı.

     

  • Uzmanlar uyardı: Salgında yeni dalga kapıda

    Uzmanlar uyardı: Salgında yeni dalga kapıda

    Uzmanlar yeterli koruma önlemleri alınmadığı ve tedbirler devam ettirilmediği takdirde; koronavirüs salgınında yeni dalganın Ekim ile Kasım aylarında yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi. Antikor yanıtı oluşsa da toplumun yüzde 70’i bağışıklık kazanana kadar koruyucu önlemlere büyük bir titizlikle devam edilmesi gerektiği belirtildi.

    Burtom Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Sağlık Konseyi Başkanı Uzm. Dr. Erol Kılıç, Kovid-19 aşısının önemi ve virüsten korunma yöntemleri ile ilgili bilgi verdi.

    Kovid-19 pandemisi ile ilgili korunma tedbirlerinin sosyal ve ekonomik nedenlerle gevşetildiğini ancak Türkiye’de ve dünyadaki pandeminin henüz bitmediğini belirten Kılıç, “Virüste gelişen yeni mutasyonlar özellikle hint mutasyonu (delta) ve birlikte olduğu hint plus mutasyonu ve gelişen diğer mutasyonların yurdumuzda da görülmektedir. Yeterli koruma önlemleri alınmadığı ve devam ettirilmediği taktirde Kovid-19 pandemisinin 4. atağının ekim ile kasım 2021 aylarında yaşanması kaçınılmazdır” dedi.

    Aşı uygulamalarının Türkiye’nin 81 ilinde hızla devam ettiğini belirten Erol Kılıç, pandemi zincirinin kırılması için toplumun yüzde 67’den fazlasına aşı yapılmasının çok önemli olduğunu vurguladı.

    Kılıç, koruyucu önlemlerin gevşetilmeden toplumun tamamı tarafından katı şekilde uygulanması ve devam ettirilmesinin Kovid-19 pandemisinin yok edilmesi için zorunlu olduğunu belirterek:

    “Sonuç olarak gelişebilecek pandemik atakların sonlandırılması, toplumun büyük bir kısmının aşılanmasıyla, 2 metre sosyal mesafe uyumu ile, el ve beden hijyeni ve maske kullanımına uyulmasıyla mümkün olacaktır. Kalabalık topluluklar içine girilmemesi, toplu taşımaların kontrollü kullanılması, toplumun kullandığı dar alanların havalandırılmadan kullanılmaması, her kişinin potansiyel Kovid-19 hastası olabileceği veya asemptomatik hasta olabileceği düşünülerek yakın ilişkilerin sınırlandırılması, ellerin yüze göze götürülmeden yıkanması, dezenfekte edilmesi önemini hala korumaktadır. Pandeminin devam edip etmeyeceği bizlerin korunma önlemlerini uygulayıp uygulamadığımıza ve bu bilince sahip olmamıza bağlıdır” dedi.

    Aşının virüsle efekte olunmasına tamamen engel olamadığına da dikkat çeken Kılıç, “Virüs aşılı da olsak bulaşmaya ve hastalık yapmaya devam edebilir. Ancak aşılanma, hastalık geçirilse bile hastaneye ve yoğun bakıma yatma hatta ölümle sonuçlanabilecek kadar ağır geçirilme durumunu engelleyecektir. Pandeminin sona ermesi için gereken yüzde 60 – yüzde 70 toplum bağışıklığına ulaşılması ancak aşıyla mümkündür. Antikor yanıtımız oluşsa da toplumun büyük çoğunluğu bağışık olana kadar yani pandemi sona erene kadar koruyucu önlemlere büyük bir titizlikle devam etmemiz gerekmektedir’’ diye konuştu.

  • Osmangazi’de pandemi döneminde can dostlar unutlmadı

    Osmangazi’de pandemi döneminde can dostlar unutlmadı

    Pandemi döneminde temizlik, dezenfeksiyon ve sosyal destek çalışmalarıyla salgına karşı örnek bir mücadele ortaya koyan Osmangazi Belediyesi, bu süreçte sokak hayvanlarını unutmadı. 16 aylık süreçte ilçenin çeşitli noktalarına tonlarca kuru mama bırakan Osmangazi Belediyesi, binlerce can dostu da sağlığına kavuşturdu.

    Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının görüldüğü 13 Mart 2020 tarihinden itibaren uygulanan sokağa çıkma kısıtlamaları ve insanların salgından korunmak için evlerinde kalmaları, sokak hayvanlarını da olumsuz etkiledi. Boş kalan cadde, sokak ve meydanlarda yiyecek bulmakta zorlanan can dostlarına yardım eli uzatan Osmangazi Belediyesi, sahipsiz hayvanların aç kalmamaları için her gün düzenli olarak ilçenin farklı noktalarına kuru mama ve su bıraktı. Osmangazi Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü ekipleri, 16 aylık pandemi sürecinde toplam 116 ton kuru mama dağıttı.

    Her canlının yaşama hakkına sahip olduğu şuuruyla hareket eden Osmangazi Belediyesi, kış döneminde ise her yerin karla kaplandığı Uludağ’daki köpekleri unutmadı. İlk kar tanesinin düştüğü günden itibaren düzenli olarak oteller bölgesine kadar çıkan ekipler, yol boyunca gördükleri can dostlara kuru mama bıraktı. Ayrıca Osmangazi Belediyesi tarafından sahipsiz köpeklerin kış aylarını tok geçirmeleri için tarafından Uludağ yolu üzerinde beş farklı noktaya yerleştirilen beslenme odakları mama ile dolduruldu.

    Can dostların aç kalmasını önleyen ekipler, yaralı ve hasta hayvanları sağlığına kavuşturmak adına da örnek bir çalışma ortaya koydu. Sokaklardaki yaralı ve hasta hayvanlar, belediye ekipleri tarafından Sahipsiz Hayvanlar Doğal Yaşam ve Tedavi Merkezi’ne götürülerek tedavi edildi. Belediye ekipleri, pandemi sürecinde 5628 köpek ile 8928 kediyi tedavi ederek sağlığına kavuşturdu. Ekipler ayrıca, sokaklardaki sahipsiz köpeklere, iç ve dış parazite karşı etkili olan ilaçlardan verdi. Sosislerin içine yerleştirilen ilaçlar, köpekleri uyuz, pire, kene gibi dış parazitler ve şerit ile kelebek gibi iç parazitlere karşı koruyarak, sağlıklı kalmalarını sağladı.

    Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, pandemi döneminde vatandaşların yanı sıra sokak hayvanlarının da olumsuz etkilenmemesi için çalışmalar yürüttüklerini belirterek, “Sokak hayvanları için yıl boyunca rutin olarak yaptığımız çalışmaları pandemi sürecinde yoğun bir şekilde sürdürüyoruz. Ekiplerimiz, Osmangazi’nin birçok noktasına düzenli olarak yiyecek ve su bırakarak, sahipsiz hayvanları besliyor. Yaralı ve hasta hayvanlarımızı sağlığına kavuşturuyoruz. Vatandaşlarımız merak etmesin, can dostlar bize emanet” dedi.

  • Pandemiden çıkışın formülünü açıkladı

    Pandemiden çıkışın formülünü açıkladı

    Uğur Şahin, dünya genelinde artan Delta vakaları sonrası gündeme gelen üçüncü aşı tartışmaları hakkında açıklama yaptı. Şahin, pandemiyi sona erdirmek için üçüncü doz mRNA aşısının gerekli olduğuna dikkat çekti.

    Koronavirüsün ilk kez Hindistan’da görülen ve ‘Delta’ adı verilen varyantı, dünya genelinde vaka sayılarının artmasına neden olurken, üçüncü doz aşı tartışmalarını da beraberinde getirdi.

    Hürriyet gazetesinin haberine göre; BioNTech’in CEO’su Uğur Şahin, katıldığı bir konferansta Delta varyantı ve üçüncü aşı için yeni açıklamalarda bulundu. Stat Breakthrough Science Summit’te konuşan Şahin, pandemiyi sona erdirmek için atılması gereken adımları açıkladı.

    ‘Üçüncü doz mRNA aşıları olmadan Kovid-19 salgını kontrol altına alınamayacak’

    Şahin, aşı yapıldıktan dört ila altı ay sonra antikor seviyelerinde hafif bir düşüş olduğuna dair kanıtlar olduğunu söyledi. Aşılanmış kişiler, ciddi boyutlarda bir Kovid-19 enfeksiyonu riski taşımasa da Şahin, ‘Ağır hastalıklara karşı da bir miktar koruma düşüşü görmeyi bekliyoruz. Bu küçük bir düşüş’ ifadelerini kullandı.

    Şahin sözlerine şöyle devam etti:

    “Bu nedenle bizim pozisyonumuz, destekleyici aşının tam bağışıklığı geri kazanmaya yardımcı olabileceği ve böylece aşılı kişilerde enfeksiyonlarla komplike olmayan bir kış mevsimi geçirmemizi sağlayabileceği yönünde.”

    ‘Para için yapmıyoruz’

    Aynı konferansta Pfizer’de aşı araştırma ve geliştirme başkanı Kathrin Jansen, Pfizer’in, Kovid-19 aşı takviye atışlarını geliştirme ve test etme kararının veriler tarafından yönlendirildiğini söyledi. “Güçlendirici durum para kazanmakla ilgili değil” dedi.

    Geçtiğimiz günlerde Özlem Türeci ve Uğur Şahin, Fransız ‘Les Echos’a yaptıkları açıklamada 100 gün içinde yeni bir aşının elde edilmesini sağlayabileceklerini belirtmişti. BioNTech ile aşı üreten Pfizer, Delta ile mücadele kapsamında yeni bir aşı geliştirdiklerini duyurdu. Açıklamada Delta varyantını hedef alan bir Kovid-19 güçlendirici aşısı için çalışmalara başlandığının altı çizildi.

    Tam aşılanmadan sonra insanların sonraki 12 ay içinde muhtemelen bir takviye aşıya veya üçüncü doza ihtiyaç duyacağını belirten şirket klinik çalışmalara Ağustos ayında başlamayı planlıyor.

    Şirketten yapılan yazılı açıklamada “Aşı etkinliği aşılamadan altı ay sonra azaldı, aynı zamanda Delta varyantı ülkede baskın varyant haline geldi” denildi.

    Aynı açıklamada “Bugüne kadar sahip olduğumuz verilerin toplamına dayanarak, tam aşılamadan sonraki 6 ila 12 ay içinde üçüncü bir doza ihtiyaç duyulabileceğinin muhtemel olduğuna inanmaya devam ediyoruz” ifadesine yer verildi.

    Ayrıca Pfizer’dan Assoicated Press’e yapılan açıklamada, şirketin salgına bağışıklığı artırmak ve potansiyel olarak Kovid-19 varyantlarının yayılmasını durdurmak amacıyla üçüncü doz aşı onayı için FDA’ya izin başvurusu yapacağı kaydedildi.

  • Bursa pandemide organ bağışında lider

    Bursa pandemide organ bağışında lider

    Kadavradan organ bağışında 9 yılda 8 defa Türkiye birincisi olan Bursa Bölgesi, pandemi döneminde yaşanan tüm sıkıntılara rağmen kadavradan organ bağışında birinciliğini sürdürüyor. 2019 yılında hizmet vermeye başlayan Bursa Şehir Hastanesi ise tüm şehir hastaneleri içinde kadavradan en çok donör çıkararak birinci sırada yer aldı.

    Bursa Bölgesi’nin yaptığı organ bağış çalışmalarıyla organ bağışına yıllardır öncülük etmeye ve ülkemizin gururu olmaya devam ettiğini söyleyen Bursa İl Sağlık Müdürü Fevzi Dr. Yavuzyılmaz, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Yalova, Düzce ve Bilecik illerinin yer aldığı Bursa Bölge’sinin pandemi sürecinde beyin ölümü tespiti ve aile bağış oranlarında azalma olmasına rağmen liderliğini korumaya devam ettiğini açıkladı. 2021 yılının ilk 6 ayında Türkiye’de milyon nüfus başına düşen kadavra donör sayısı (pmp) 1,6 iken, Bursa bölgesinde bu oranın 5,5 olduğunun altına çizen Dr.Yavuzyılmaz, “Bu yılın ilk 6 aylık donör sayılarına bakacak olursak; yine Türkiye genelinde gerçekleşen toplam 139 donör’ün 32’si Bursa Bölgesinde gerçekleşmiştir. Ayrıca Türkiye genelinde kadavradan aile bağış oranı yüzde 21 iken Bursa’da bu oran yüzde 39. Bu da bölge halkının yardımseverliğini ve organ bağışındaki hassasiyetini göstermektedir” şeklinde konuştu.

    Bursa Şehir Hastanesi’nin hem pandeminin hem de nakil bekleyen hastaların umudu olduğu bilgisini veren Dr. Yavuzyılmaz, “Geçen yıl hastane bünyesinde gerçekleştirilen organ nakil çalışmaları neticesinde 8 donör bildirimi yapıldı. Bu sayede ülkenin çeşitli yerlerinde nakil olmayı bekleyen onlarca hastanın yeniden hayata tutunması sağlanırken Bursa Şehir Hastanemiz donör bildiriminde Türkiye genelindeki şehir hastaneleri arasında zirvede yer aldı” ifadelerini kullandı.

    Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de organ ve doku bekleyen hasta sayısının her geçen gün arttığını söyleyen Dr. Yavuzyılmaz, “Biz de aşılama ile pandeminin etkilerinin hafiflemesiyle birlikte organ bağışına yönelik toplumsal farkındalığı arttırmak için çalışmalara hız verdik. Hastalarımızın bir an önce sağlıklarına kavuşabilmesi için organ bağışının yapılmasına her zaman ihtiyaç duymaktayız. Yapılan bağışların sayısının azalması birçok hastanın organ nakli yapılmadan vefat etmesine sebebiyet veriyor. İnsanlarımızın bu noktada hassasiyetle davranacağına, özellikle ölen yakınlarının organlarını bağışlama noktasında bir gün kendilerine ya da bir yakınlarına organ ihtiyacı olacağı düşüncesiyle hareket edeceklerini inanıyorum” dedi.

  • Pandemi döneminde çocuklarda beslenmeye dikkat

    Pandemi döneminde çocuklarda beslenmeye dikkat

    Koronavirüs salgını, yetişkinleri etkilediği kadar çocukları da olumsuz yönde etkiliyor. Günlük hayatında arkadaşlarıyla birlikte oyunlar oynayarak, yeteri kadar fiziksel aktivite gerçekleştiren çocuklar, pandemi kısıtlamaları nedeniyle boş zamanlarının büyük bir bölümünü bilgisayar veya televizyon başında geçiriyor. Bu dönemde çocukların daha fazla hareketsiz kaldığını dile getiren Bursa İl Sağlık Müdürlüğü’nde görevli Diyetisyen Canan Tanrıöver, “Yetersiz fiziksel aktivite ile birlikte şeker içeriği yüksek yiyeceklerin de fazla tüketilmesi enerji dengesizliğine yol açtığı için çocuklarda kilo alımına neden olur” dedi.

    Obezitenin çocukluk çağında önüne geçilmesinin oldukça önemli olduğunun altını çizen Tanrıöver, çocukluk döneminde sağlıklı beslenme alışkanlığının kazanılmasının erişkin yaşta ortaya çıkabilecek çeşitli sağlık sorunlarının önlenmesi açısından çok büyük önem arz ettiğinin altını çizdi. Bu nedenle obezite konusunda alınacak önlemlerin sadece çocuk için değil tüm aile fertlerini kapsaması gerektiğini vurgulayan Tanrıöver, “Çünkü sizlerin yapamadığı bir davranışı, çocuktan beklemek gerçekçi bir bakış açısı değildir. Sağlıklı beslenmenin yanı sıra çocukların daha hareketli bir yaşam tarzını benimsemeleri, çocukların sosyal, zihinsel ve bedensel gelişimlerine önemli katkılar sağlayacaktır” şeklinde konuştu.

    Çocukların ebeveynlerinin duygusal durumlarından daima etkilendiklerini ifade eden Tanrıöver, “Özellikle pandemi döneminde ebeveynlerin hissettikleri endişe ve kaygı, çocukların duygu durumlarına da etki etmiş ve bu da yeme davranışını değiştirmiş olabilir. Çocuğun reddettiği bir yiyecek için ısrar etmek doğru bir çözüm olmayacaktır. Bu durumun geçici olduğunu bilin ve sadece güvende hissetmesini sağlayın. Sizin duygunuz değiştiğinde çocuğun yemeğe olan tavrı da değişecektir” diye konuştu.

    Çocuklarına sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmak isteyen ailelerin bazı konularda dikkatli olması gerektiğini dile getiren Dyt. Tanrıöver, çocukluk döneminde bütün besin öğelerinden zengin ve dengeli bir şekilde beslenilmesi gerektiğini söyledi. Üç ana öğünle beraberinde 2-3 ara öğünün de mutlaka yapılması gerektiğini belirten Dyt. Tanrıöver, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

    “Özellikle kahvaltı öğünü çocukluk döneminde hem büyüme ve gelişmesi için hem de okul performansı için oldukça önemlidir. Gece boyunca harcanan enerji ile karbonhidrat depoları boşalmakta ve kan şekeri seviyesi düşmektedir. Çeşitli besin gruplarının bir arada olduğu sağlıklı kahvaltı öğünü hem kan şekeri dengesini sağlamakta ve çocuğun zihinsel gücünü desteklemektedir. Öğünlerde; sebze, meyve, yoğurt, tahıl, et ve süt ürünleri gibi besinler dengeli bir şekilde tüketilmelidir”

  • Bursa’ya 3 milyar 203 milyon liralık destek

    Bursa’ya 3 milyar 203 milyon liralık destek

    Koronavirüs salgını sürecinde başlatılan Sosyal Koruma Kalkanı programıyla Bursa’ya 3 milyar 203 milyon liralık destek sağlandı.

    Salgın sürecinde başlatılan Sosyal Koruma Kalkanı programıyla Türkiye genelinde yaklaşık 60 milyar lirayı aştı. Bursa’ya sağlanan desteğe ilişkin rakamları ise AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan sosyal medya hesabından paylaştı.

    Gürkan’ın yaptığı paylaşıma göre, Bursa’ya Sosyal Koruma Kalkanı kapsamında 3 milyar 203 milyon liralık destek verildi. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın başlığı altında Davut Gürkan yaptığı paylaşımda şu cümlelere yer verdi:

    “Devletimizin sağlık sistemindeki başarısının yanı sıra sosyal devlet olmanın gereği olarak vatandaşın yanında olmaya devam ediyor. #HükümetMilletininYanında.”