Etiket: patron

  • Kendi işinin patronu oldu

    Kendi işinin patronu oldu

    Kahramanmaraş merkezli depremlerde en çok yıkıma uğrayan Hatay’da afetzede vatandaşlar, yaralarını sarmaya devam ediyorlar. Hatay’ın Samandağ ilçesinde yaşayan 36 yaşındaki Fidan Sönmez, kendi mesleği olan fizyoterapistliği 10 yıl yaptıktan sonra dünya turuna çıktı. Dünya turunda farklı ülkeleri gezen Sönmez, alternatif tedavileri hakkında eğitim aldıktan sonra ülkesine geri döndü. Yurt dışında tanıştığı eşiyle hayatını birleştiren Sönmez, 2021 yılında aldığı devlet desteğiyle aromatik yağlar üretim tesisini kurdu. Doğadan farklı bitkileri toplayarak doğal yollarla 5 çeşit kolonya üretmeyi başaran Sönmez, kolonyanın 100 mililitresini 150 TL ile 300 TL arasında satışa sunuyor. Defne, turunç, limon, karabaş ve murç bitkilerinden kolonya üretmeyi başaran Sönmez, Hatay’ın eşsiz bitkilerinden parfüm üretmek istiyor.

    kendi işinin patronu oldu

    “Eşimle birlikte güçlerimizi birleştirerek bu iş yerini kurduk”

    Eşiyle birlikte devlet desteğiyle tesisi hayata geçirdiklerini belirten Sönmez, “6 Şubat depremlerinde en derin uykudayken şiddetli bir sarsıntıyla uyandık. Dışarısı kapkara ve çok yağmurluydu ama hepimiz dışarıya kaçtık. Delfin Tıbbi Aromatik Yağlar Üretim evindeyiz. Burası 2021 yılında kurulmuş butik bir işletmedir. Ben fizyoterapistim, 10 yıl mesleğimi yaptıktan sonra dünya turuna çıktım. Dünya turu yaparken alternatif tedavi yöntemlerini deneyimleme şansı buldum. Eşimle yurt dışında tanıştık. Eşimle birlikte güçlerimizi birleştirerek ve bu iş yerini kurduk” dedi.

    “Ürettiğimiz kolonyaların 100 mililitresi 150 – 300 TL arasında değişiyor”

    Hatay’ın yerel zenginliklerini değerlendirmeyi istediğini belirten girişimci Sönmez, “Bu değerlendirmeye defneyle başladık ve turunçgille devam ettik. Bu bitkilerden uçucu yağ ve hidrosol üretiyoruz ve bunları son ürüne dönüştürmek için çalışma yapıyoruz. Bu çalışmaya ilk olarak kolonya ile başladık. Şu anda 5 kolonya ile piyasadayız. Bu kolonyalar; Defne, Turunç, Limon, Karabaş ve Murç kolonyası üretiyoruz. Bütün illere satışımız olabiliyor. Aynı zamanda kooperatifle de işbirliği içerisindeyiz. Her yere satışımız mevcut. Ürettiğimiz kolonyaların 100 mililitresi 150 – 300 TL arasında değişiyor. Bizim için Samandağ’daki bitkileri işlemek önemli ve değerlidir. Bizler yurtdışından bitki getirip karışım yapmak yerine burada yetişen veya hak ettiği değeri görmeyen bitkileri işlemek istiyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Bursa’da patronun oğlu çalışanını bıçaklayarak öldürdü

    Bursa’da patronun oğlu çalışanını bıçaklayarak öldürdü

    Olay, Bursa’nın merkez Yıldırım ilçesi Yiğitler Mahallesi Otosansit Kamyon Garajı önünde meydana geldi. Bir geri dönüşüm tesisinde çalışan 42 yaşındaki Ayhan Gülal, işvereni tarafından geç saatlere kadar mesaiye bırakıldı. Mesai bitimi kendisinin evine bırakılmasını isteyen Gülal, patronunun oğlu olan T.S. ile (22) tartışmaya başladı. Kısa sürede büyüyen tartışma kavgaya dönüştü.

    İş yerindeki diğer çalışanlar ve çevredeki vatandaşların kavgayı ayırmaya çalışmasını fırsat bilen T.S, aracından bıçak aldı. Kargaşada bıçakla Gülal’ın üzerine yürüyen T.S biri kalbinden olmak üzere 2 yerinden bıçakladı. Kanlar içinde yere yığılan Gülal’ı işyerinden bir arkadaşı ile hastaneye yetiştirmeye çalışan T.S, yaralıyı aracına bindirdi.

    Yaralı ile birlikte seyir halinde olan araç Kestel Devlet Hastanesi’ne giderken yolda kaza yaptı. Olay yerine gelen polis ve sağlık ekipleri yaralıyı ambulansla hastaneye yetiştirirken, şüpheli T.S’yi de gözaltına aldı. Yaralı hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Şüpheli T.S ise Asayiş Şube Müdürlüğündeki işlemlerinin ardından yargılanmak üzere adliyeye sevk edildi.

  • Bursa’da patronunu öldüren sanığın yargılanmasına başlandı

    Bursa’da patronunu öldüren sanığın yargılanmasına başlandı

    Olay, 5 Temmuz günü saat 17.00 sıralarında merkez Osmangazi ilçesi Santral Garaj Mahallesi’nde meydana geldi.

    Ankara yolu istikametinde seyreden otomobilin sürücüsü Mustafa Ekşi (41) ile yanında bulunan çalışanı Halil Kağan Oğuz, alacak-verecek sebebiyle tartışmaya başladı. Tartışmanın büyümesiyle Mustafa Ekşi otomobili kent meydanı otoparkı önünde durdurdu. Oğuz, yanında taşıdığı bıçağı çıkararak patronu Mustafa Ekşi’nin boynuna ve koluna sapladı. Kanlar içerisinde otomobilden inen Ekşi, can havliyle önünde bulunan park halindeki otomobilden yardım isterken yere yığıldı. Çevredekilerin ihbarı üzerine olay yerine gelen 112 Acil Servis ekipleri, en yakın hastaneye ağır yaralı olarak Ekşi’yi kaldırsa da yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

    Mustafa Ekşi’nin yanında 9 ay muhasebeci olarak çalışan Halil Kağan Oğuz ise iddiaya göre otomobil içerisinde bulunan 42 milyon değerindeki 90 adet çek, 15 adet senet ve ziynet eşyalarını alarak kıyafetlerini değiştirmek için Mudanya’da sevgilisi ile beraber yaşadığı eve gitti. Sonrasında oto tamircisi olan arkadaşının yanına giderek, çeklerin bir kısmını ofisteki çekmeceye koyduğu öğrenildi. Oğuz, daha sonra polise giderek teslim oldu.

    Yargılanmasına başlandı

    Çıkarıldığı mahkemece tutuklanan ve hakkında ‘kasten adam öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen Oğuz’un yargılanmasına başlandı. Duruşmada tutuklu sanık Halil Kağan Oğuz, tarafların avukatları, maktul Mustafa Ekşi’nin eşi M. Ekşi ve yakınları hazır bulundu.

    Mustafa Ekşi’yi öldürdüğünü kabul eden Oğuz mahkeme savunmasında, “Mustafa’nın kullandığı araca bindim ve kent meydanına durduk. Bana birinin geleceğini söyledi ama kimin geleceğini söylemedi. Arabanın içinde çekleri çıkartıp hesaplamaya başladı. Aldığımız çeklerin tahsilatında sıkıntı yaşıyorduk. Bana ‘biz bu araçları neden sattık’ dedi ve tartışmaya başladık. Otomobilden inmemi söyledi. Daha sonra tekrar arabaya binmemi ve arka koltuğa oturmamı söyledi. Mustafa, ‘seni öldürürüm’ diyerek bağırmaya başladı. Elini otomobilin gizli bölmede olduğunu bildiğim silahına yönlendirdi. Ben de otomobilin konsolunda bulunan bıçağı alarak öldürme kastı olmadan yaralamak amacıyla sağ omzuna sapladım. Kan geldiğini ve bıçağın boynuna saplandığını gördüm. Otomobilde kalmaması için Mustafa’ya ait çek, senet ve ziynet eşyalarını aldım. Telefonlarımızın markası aynıydı benim olduğunu zannederek onun telefonunu aldım. Kendi telefonumun cebimde olduğunu fark etmedim. Daha sonra birlikte yaşadığım sevgilimin Mudanya’da bulunan evine gitmek için taksiye bindim. Takside giderken Mustafa’nın telefonu olduğunu fark edince Acemler’de dışarıya attım. Evde kıyafetlerimi değiştirdikten sonra tekrar şehir merkezine geldim. Oto tamirhanesi bulunan arkadaşımın iş yerine gittim. Elimdeki çek ve senetleri arkadaşıma teslim ettikten sonra polise teslim oldum. Kayıp çekler hakkında bilgim yok suçlamaları kabul etmiyorum” ifadelerini kullandı.

    Maktul Mustafa Ekşi’nin eşi M. Ekşi ise Halil Kağan Oğuz’un oto-yedek parça dükkanında çalışan işçi olduğunu, araçların alım-satım işlemlerini yaptığını ve eşi ile ortaklığı bulunmadığını söyledi. M. Ekşi mahkeme ifadesinde, “Çek ve senetler Oğuz’un söylediği gibi kendisinde değil, eşimde bulunurdu. Olayın olduğu gün biz evimizi taşıyorduk. Olay gününden 3 gün önce 1 milyon 45 bin liranın kayıp olduğunu ve önce bir bankaya gidip paranın benim hesabıma yatırılması yönünde talimat verdi daha sonra da bu talimatı iptal ederek kendi hesabında tuttu. Lüks marka aracımızı İstanbul’da tamir ettireceği ve parçanın dolar üzerinden getirileceğini söylemesi üzerine hesabına 500 bin lira para attık. Olay günü cinayeti işledikten sonra çeklerin ve senetlerin bir kısmını S.Ş. isimli arkadaşının tamir dükkanına bırakıyor ve ‘benden haber bekleyin çekleri ne yapacağınız konusunda gerekeni söyleyeceğim’ dediğini öğrendik. Olaydan 1 saat sonra Halil Kağan Oğuz’un babasının, S.Ş.’nin iş yerine gidip çekleri sordurduğunu öğrendik. Fakat S.Ş. çekleri ertesi gün bulduğu için ‘Halil Kağan bize bir şey bırakmadı’ diyerek babasını geri göndermiş. Halil Kağan Oğuz’un arkadaşı S.Ş., olaydan sonraki gün çekleri ofiste çekmecede bulup polise teslim ediyor. Polis ekipleri iş yerinde bulunan 22 tane çeki bulduğunda teslim etmek için beni çağırdığında, İstanbul’da olduğunu sandığımız lüks marka aracımızın iş yerinde olduğunu gördük. Halil Kağan Oğuz’un lüks marka aracımızı S.Ş.’nin iş yerinde sakladığını öğrendik. Mustafa çevredekilerden yardım istemek için indiğinde, Oğuz otomobildeki 42 milyon değerindeki çek, senet ve ziynet eşyalarını alarak kaçıyor. Eşim kendisine çok güvenirdi. Şuraya para atılacak, arabanın şu kadar ihtiyacı var diye bize kandırarak hem canımızdan hem malımızdan etti. Kendisinden sonuna kadar şikayetçiyim” dedi.

    Mahkeme heyeti Halil Kağan Oğuz’un tutukluluk halinin devamına karar verirken, duruşmayı ileri tarihe erteledi.

     

  • Aldığı destekle kendi işinin patronu oldu

    Aldığı destekle kendi işinin patronu oldu

    Tarım ve Orman Bakanlığınca hayata geçirilen ‘Uzman Eller Projesi’ çerçevesinde Muş’ta 4 milyon 250 bin TL hibe desteği verildi. Kırsal alanda yaşayan ve tarım, hayvancılık, ormancılık, gıda ve su ürünleri alanlarında eğitim almış gençlerin kendi işletmelerini kurabilmeleri için hayata geçirilen ‘Uzman Eller Projesi’ ile bölgede tarım ve hayvancılığın tekrar canlandırılması hedefleniyor.

    Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hayata geçirilen proje çerçevesinde 250 bin hibe desteği alan veterinerlik bölümü mezunu Aycan Yatıcı (24) isimli genç girişimci, kendi işinin patronu oldu. Korkut ilçesine bağlı Kaşdibi Mezrasında işletme kuran Yatıcı, et sığırcılığı yetiştiriciliğine başladı.
    Devletten aldığı destek ile kendi işinin patronu olduğunu söyleyen kadın girişimci Aycan Yatıcı, “Ben veterinerlik bölümü mezunuyum. Okulu bitirdikten sonra köyüme geldim ve bildiğim işi yapmaya çalışıyorum. Bu işi veteriner hekim olan eşimle birlikte yapıyoruz. Yani en iyi bildiğimiz işi yapmaya çalışıyoruz” dedi.

    Tarım ve hayvancılığın bölge için önemli olduğuna değinen Yatıcı, “Yaklaşık 250 bin TL’lik bir hibe desteği alarak, bu şekilde başladık. Devletimize teşekkür ederiz. Bu konuda çok fazla desteği var. Son zamanlarda anladık ki kurtuluş bence hayvancılık ve tarımdadır” ifadelerini kullandı.
    Tarım ve Orman İl Müdürü Mehmet Gün ise hibe desteğine başvuran 22 projeden 17’sinin kabul edildiğini belirterek, “Tarım ve Orman Bakanlığımızın özellikle de kırsal kalkınma yatırımları projesi çerçevesinde genellikle tarımla ve hayvancılıkla ilgili öğrenim görmüş olan arkadaşlarımızın bundan faydalanması için bu proje geliştirildi. İlimizde 22 tane arkadaşımız hibe desteği için başvurdu. 17 arkadaşımız özellikle de büyükbaş hayvan yetiştiriciliği projesi yaptılar ve bunların hibe sözleşmesi imzalandı. Toplam 4 milyon 250 bin TL olan bu hibe desteğimiz, kişi başına 250 bin TL olacak şekilde devam etmektedir” dedi.

  • Patron acımadı, mahkeme işçiyi haklı buldu

    Patron acımadı, mahkeme işçiyi haklı buldu

    Dava 2021 yılı Ağustos ayında başladı. Geyve’nin Sabırlar Mahallesi’nde yaşayan Rıza ve Zübeyde Çakır isimli iki kardeş, Bolu’nun Göynük ilçesinde bulunan Erpiliç Fabrikası’nda çalışıyordu. Yaklaşık 56 kilometre mesafedeki mahalleden, fabrikaya işçi taşıyan servisin güzergahı, abla ve kardeşin onayı alınmadan değiştirildi. İşveren, servisin kendilerine yaklaşık 4 kilometre mesafede bulunan Çayköy Mahallesi’nden geçeceğini belirterek işçilerin buradan servise binmesini istedi. Rıza ve Zübeyde kardeşler ise iki mahalle arasındaki yolun kırsal bölgeden geçtiğini ve özellikle geceleri tehlike arz ettiğini ifade ederek güzergah değişikliğini kabul etmediklerini ilettiler. Servisin gelmemesi üzerine fabrikaya gidemeyen işçiler hakkında devamsızlık tutanağı tutularak iş akitleri feshedildi.

    İşçiler tarafından ihbar ve kıdem tazminatı talebiyle açılan davalar Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi’nde iki ayrı istinaf mahkemesinde görüldü. Mahkemelerden biri işçilerin güzergah değişikliğini kabul etmeyip işe gitmemesinin iş akdini ‘eylemli feshettikleri’ anlamına geldiğini belirterek işverenin sadece kıdem tazminatı ödemesini kararlaştırdı. Diğer bölge adliye mahkemesi ise iş akdinin devamsızlık gerekçesiyle işverence feshedildiğini, bu nedenle kıdem tazminatının yanı sıra ihbar tazminatı da ödemesi gerektiği yönünde karar verdi. Aynı konuda bölge adliye mahkemelerince iki ayrı karar verilmesi üzerine uyuşmazlığın giderilmesi istemiyle dosya Yargıtay’a intikal etti. Uyuşmazlığı Yargıtay 9. Hukuk Dairesi giderdi.

    “Mahkeme bizi haklı buldu, hak yerini buldu”

    İşten çıkarılan Rıza Çakır, “Erpiliç Fabrikası’nda çalışıyordum. 8 yıldır gidip geldiğim durakta gece 12’e kadar servisi bekledim ablamla birlikte. Servisin geliş saati geçti daha sonrasında arkadaşım aradı ve bizim bindiğimiz durağın yaklaşık 4 kilometre ilerisinde olan başka bir mahalledeki durağa gelmemiz gerektiğini söyledi. Bizde ablamla birlikte gecenin yarısı olduğu için oraya gelemeyeceğimizi söyledik. Sonrasında Erpiliç’ten niye gelmediler diye haber geldi. Biz de servis sebebi ile gidemediğimizi söyledik. Bizi haksız yere işten çıkarttılar, normalde servisin buraya gelmesi gerekiyordu. Mahkeme bizi haklı buldu ve hak yerini buldu” dedi.

    “Yazı ve kışı var her gün nasıl gidip gelecekler”

    Rıza ve Zübeyde’nin ağabeyi Hatun Çakır ise, “Erpiliç Fabrikası’na gidiyordu kardeşlerim, bir akşam servisin başka bir mahalleden kendilerini alacaklarını söylediler. O mahallede buraya yaklaşık 4 kilometre uzaklıkta. O gecede saat 12’e geliyordu, hadi bu akşam gittiler bunun yazı ve kışı var her gün nasıl gidip gelecekler. Konuşup anlaşabilmek için fabrikaya gittim ben. Konuyu anlattım, kardeşlerimin o söyledikleri yere gidemeyeceğini söyledim. Daha sonrasında fabrikadan da bize ters cevap gelince avukatımızla birlikte mahkemeye başvurduk. Ve sonunda da haklarımızı aldık” diye konuştu.

    “İşçiler burada kullanılmayan ve çöpe atılan bir eşya gibi oldu”

    Hatun Çakır, “Servis işçilere hiç sormadan ben artık sizi aldığımız yere gelmiyorum, siz diğer söylediğim yere geleceksiniz diyor. Biz de ona razı gelmedik çünkü kardeşlerim her gün 4 kilometre yol gidip gelecekler ve serviste buraya geldi parasını alacak. 8 yıl boyunca bu duraktan aldı kardeşlerimizi servis. 8 yıl sonra terk ettiler ama böyle olmaması gerekiyordu. Verilen emeği çöp ettiler, biz orta yerde kaldık. İşçiler burada kullanılmayan ve çöpe atılan bir eşya gibi oldu. Bir işçi bu şekil bırakılmaz. Firma Erpiliç firması yani tanıdık bir firma. Yerli ve milli diyebileceğimiz firmalardan bir tanesi. Kardeşlerimin karşısına alıp ‘bakın biz artık sizin oraya servis veremeyeceğiz, iki kişi için servis bize pahalı geliyor, sizin haklarınızı vererek çıkışınızı vereceğiz’ deselerdi bir sıkıntı olmazdı. 8 yıl boyunca emek vereceğim ben sana, sekiz yıl sonra ne tazminat ne de insan hakkı var. Tabi sonuçta biz hakkımızı aldık” şeklinde konuştu.

    “İşçinin yazılı onayı olmaksızın servis güzergahı değiştirilemez”

    Abla ve kardeşin avukatı Nadi Şafak, “İşçiler bize geldiklerinde, servis güzergahlarının kendi köylerinden başka bir köye alındığını ifade ettiler. Biz olayın detayına girdiğimizde davalı işverenin yaklaşık 8 yıldır sürdürmüş olduğu servis hizmetini; kendi köylerinden almak sureti ile başka bir köye taşıdığını tabiri caizse duraklarını değiştirdiğini öğrendik. Bu durak değiştirme yani servis güzergahının değiştirilmesi uygulamasının iş sözleşmesinin şartlarına aykırılık tespit ettiğini anladık. Bu çerçevede yargılama için gerekli çalışmaları başlattığımızda işyeri uygulaması haline gelmiş olan servis uygulamasının, işçinin yazılı onayı ve rızası olmaksızın değiştirilmesinin iş sözleşmesinin şartlarına aykırı olduğunu ve böylece işçiye de işçi sözleşmesinin haklı sebeple feshi, kıdem hakkı kazanma imkanı vermektedir” ifadelerini kullandı.

    “Emsal teşkil eden davamız 2 yıl sürdü”

    Avukat Şafak, “Bu çerçevede başlattığımız olan yargılama aşamasında Yerel Mahkeme’den davamızı hem kıdem hem de ihbar şeklinde kazandık. İki ayrı davamız vardı ağabey-kardeş şeklinde. Her ikisi yönünden de davamızı kazandık ve iş İstinaf Mahkemesine gittiğinde abla için 10. Hukuk Dairesine, erkek kardeş için ise 9. Hukuk Dairesi’ne düşen dosya ve yargılamalar sürdürüldü. Her iki dosya için farklı kararlar ortaya çıktı. Biz bu kararlar arasındaki içtihat farklılığının giderilmesi adına Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu’na başvurduk. Başkanlar Kurulu işçilerin hem kıdem hem de ihbara hak kazanabilecekleri yönünde karara hükmetti. Ardından bu uyuşmazlığın giderilmesi doğrultusunda Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’ne gönderilen dosyada Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, iş sözleşmeni işçi tarafından eylemli şekilde feshedildiğini kanaat getirdi. Netice itibari ile şunu söyleyebiliriz, bir işçiye sağlanan servis uygulamasının işçinin yazılı onayı ve rızası olmaksızın güzergah ve saatinin değiştirilmesi sonrası işçi hem kıdeme hak kazanabiliyor hem de işçi sözleşmesini haklı sebeple feshedebiliyor. İşçilerden Hatun Çakır için hem kıdem hem de ihbar hakkına sahip olmuşken diğer kardeş Rıza Çakır için ise sadece kıdeme hak kazandı. Bu da Bölge Adliye Mahkemesi’nin içtihat farklılığından kaynaklandı. Emsal teşkil eden ve 2021’in Ağustos ayında başlayan davamız 2023 yılının başında neticelenmiş oldu” dedi.

  • İşçiydi, çalıştığı yerin patronu oldu

    İşçiydi, çalıştığı yerin patronu oldu

    50 yaşında 3 çocuk annesi Nurten Uslu, yufka açmayı 12 yaşında başladığını belirterek, komşusunun önerisiyle çalışmaya başladığını söyledi. Uslu; “Ben yufka açmayı 12 yaşında başladım. Komşumuz bana ‘böyle hamur işyerinde girsen orada yaparsın, elin lezzetli’ derdi. Sonra patronum Hülya hanım işe aldı beni. 11 sene onunla birlikte çalıştım. Patronum iş yerini bana devretti.

    Şimdi devam ediyorum. Ben de yanımda gençleri çalıştırıyorum. Çeşitli ürünlerimiz ve hepsini günlük taze olarak çıkartıyoruz. Ev ekonomisine destek olmak için çalışıyorum. Çocuklarımı okutuyorum. Birisi okudu evlendi, ikisi okumaya devam ediyor. Eşim ile birlikte çalışıyoruz” dedi.

  • Bursa’da patronunu bıçaklayan işçi yakalandı

    Bursa’da patronunu bıçaklayan işçi yakalandı

    Olay, 5 Temmuz tarihinde saat 17.00 sıralarında merkez Osmangazi ilçesi Santral Garaj Mahallesi’nde meydana geldi.  Ankara yolu istikametinde seyreden otomobil sürücüsü Mustafa Ekşi (41), yan koltukta bulunan H.K.O. ile alacak verecek sebebiyle tartışmaya başladı. Tartışmanın büyümesi sonucu yanında taşıdığı bıçağı çıkaran H.K.O., Ekşi’nin koluna ve boynuna sapladı.

    Arabayı Kent Meydanı otoparkında durduran Ekşi, kanlar içerisinde aşağı indi. Önünde bulunan araçtan yardım isteyen Ekşi, yere yığıldı. Vatandaşlar, ellerine geçirdikleri havlularla Ekşi’nin kanamasını dindirmeye çalışırken, Galerici Ekşi’nin 9 aydır yanında muhasebeci olarak çalışan H.K.O. ise kayıplara karıştı.

    İhbar üzerine olay yerine gelen 112 Acil Servis ekipleri, en yakın hastaneye ağır yaralı olarak Ekşi’yi kaldırsa da yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

    Kaçan şahsın, Bursa İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube ekipleri tarafından yapılan çalışma sonucu Osmangazi ilçesinde gözaltına alındı.
    Olayla ilgili tahkikat devam ediyor.

  • İşten çıkarılınca patronuna icra kumpası kurdu

    İşten çıkarılınca patronuna icra kumpası kurdu

    Adana’da özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde rehber öğretmen olarak çalışan Nuray F., 2018 yılında patronu Derya B. (39) tarafından kuruma yakışmayan hareketler yaptığı gerekçesiyle işine son verildi. Bu olayın ardından Nuray F., kendisini işten çıkaran eski patronu Derya B.’ye husumet güderek, intikam almak adına ona icra takibi başlattı. Nuray F., icra takibi tebligatı için yanlış adres verip, daha dağıtıma çıkmadan PTT’nin dağıtım merkezine giderek kendisini Derya B. olarak tanıttı. Ardından Nuray F.’nin, kendisini Derya B. olarak tanıtıp sahte imzayla tebligatı teslim aldığı ortaya çıktı.

    Avukat dedektif gibi iz sürdü

    Avukat Ömer Uruç, müvekkili Derya B.’ye tebligatın neden ulaşmadığını öğrenmek için dedektif gibi iz sürdü. Uruç’un çalışmaları neticesinde, tebligatın teslimat adresi olarak Derya B’nin evi yerine onunla hiçbir alakası olmayan bir adrese gönderilmek üzere hazırlandığı, tebligatın da dağıtıma çıkmadan PTT’nin Seyhan Posta Dağıtım Merkezi’nde elden alındığını öğrendi.

    “HTS kayıtları ve güvenlik kamerası olayı aydınlattı”

    HTS kayıtları ve güvenlik kamerası görüntülerine göre, Nuray F.’nin dağıtım merkezine gitmeden önce baş dağıtıcı A.A. (59) ile telefonda görüştüğü, bu görüşmeden de yaklaşık bir saat sonra PTT’ye gidip, burada Ali A.’nın odasında tebligatı aldığı ortaya çıktı. Nuray F.’nin tüm bu işlemler esnasında Derya B. gibi davranıp, onun imzasını taklit ederek, tebligatı aldığı öğrenildi.

    “Skandal olayla karşı karşıya kaldık”

    Avukat Ömer Uruç yaptığı açıklamada, “Müvekkilim hakkında başlatılan icra takibini araştırdığımızda bir skandalla karşı karşıya kaldık. Sanık, hiçbir alacağı yokken, müvekkilim hakkında icra takibi başlatıyor. İşin ilginç yanı, tebligat müvekkilimle alakası olmayan bir adrese teslim edilmek üzere hazırlanıp, henüz dağıtım aşamasındayken, PTT’den ıslak imza karşılığı alınıyor. Nuray F.’nin, sahte kimlik ve imzayla evrakı aldığını belgeledik” dedi.

    “PTT’deki memur görevden alınmalı”

    Teslimatın izini sürdüklerinde Nuray F. ile baş dağıtıcı A.A.’nın teslimattan bir saat önce telefonda görüştüklerini HTS kayıtlarıyla ispat ettiklerini dile getiren avukat Uruç, “Nuray F.’nin bir arkadaşıyla bizzat PTT’ye gidip, evrakı sahte imzayla teslim aldığını da yine güvenlik kamerası görüntüleriyle ortaya koyduk. Bu da ikili arasındaki iş birliğini ispatlar nitelikte. A.A. hakkında idari soruşturma başlatılıp, görevden alınmasını bekliyoruz” ifadelerine yer verdi.

    “Emsal olabilecek bir dava”

    Avukat Uruç son olarak, “Bu dava, bir ders niteliğinde. Aynı zamanda da emsal olabilecek bir dava. İsteyenin istediği kişiye, ortada haklı bir gerekçe yokken icra takibi başlatıp, sonrasında bu şekilde haksız menfaat temin etmelerinin önüne geçmek; başka insanların yine aynı yöntemle dolandırılmalarının önüne geçmek istiyoruz. Bu konudaki mücadelemizi, yargı nezdinde sonuna kadar sürdüreceğiz” diye konuştu.

  • Markasını kurdu hem abla hem patron oldu

    Markasını kurdu hem abla hem patron oldu

    İstanbul’da 25 yıl boyunca ayakkabı imalat fabrikasında çalışan 51 yaşındaki Alime Kırışık, 2017 yılında emekli oldu. Çalıştığı fabrikanın imalat sektöründen çekileceğini duyunca patronundan makineleri kiralayan Alime Kırışık, patronunun 6 ay boyunca kira istememesi üzerine çalışmalarına başladı. Yanına aldığı dört kız kardeşiyle ayakkabı firması kuran Kırışık’a Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinden de ağabeyleri Recep Kırışık ayakkabıların sayasını üreterek destek oldu.

    48 yaşındaki kız kardeşi Ayfer Alan finans ve muhasebe, 49 yaşındaki kız kardeşi Aynur Ayaşlı’nın imalat ustası, 45 yaşındaki kız kardeşi Hatice Taylak’ın Ar-Ge ve planlama, 37 yaşındaki kız kardeşi Hülya Kırışık’ın satış ve planlama işiyle destek verdiği Alime Kırışık, çocuklarının da internet üzerinden kurduğu mağazalarla hem üretim yaptı hem de satışını sürdürdü.


    30 yaşında eşinden ayrılması üzerine ailesinin desteği ile kendi markalarını kurduğunu anlatan Alime Kırışık, firmasına da kalp hastası oğlu Onur’un ismini verdi. Kalp nakli bekleyen oğlunun tedavisiyle ilgilenirken bir taraftan da ayakkabı üretip dünya markalarının aranılan firması haline geldiklerini anlatan Alime Kırışık, verdikleri mücadelenin herkese ilham kaynağı olduğunu söyledi.

    ZONSİAD tarafından başlatılan “Eve Dönüş” projesiyle fabrikalarını İstanbul’dan Zonguldak’a taşımak istediklerini söyleyen Kırışık, OSB’lerde yer sorununun çözülmesinin ardından fabrikalarını taşımayı planladıklarını ifade etti. Zonguldak Sanayici ve İş Adamları Derneği ev sahipliğinde gerçekleştirilen Zonguldak Genel Ticaret Günleri’nde stant açan beş kız kardeş, ürettikleri ayakkabıları sergiledi. Kız kardeşlerin hikayesi ise ziyaretçilerin büyük ilgisini çekti.

    “6 ay maaş almadık, şimdi büyük firmalara üretim yapıyoruz”

    Kiraladığı makinelerle hiç sermayesi yokken risk alarak üretime başladıklarını söyleyen Alime Kırışık, kız kardeşleriyle kurdukları fabrikada 6 ay hiç maaş almadan çalıştıklarını söyledi. Azmederek bugünlere geldiklerini, şimdilerde ise Çin pazarını küçülterek ayakkabı ihracatını güçlendirmek istediklerini ifade eden Alime Kırışık, şöyle konuştu:

    “Bilfiil aynı firmada çalıştım, aynı firmadan emekli oldum. Emekli olduktan sonra firmamızın yeni gelen nesli bu mesleği yapmak istemedi, imalat yapmak istemedi. Ben de imalatı günde beş kişiyle butik ayakkabı yaparak başlattım. 2017 yılında başlattım. Şu anda 30 kişi çalışıyor. Günde 900 ila bin 200 çift ayakkabı imal ediyorum. İki çocuk annesiyim. 14-15 yaşımda bu işe başladım. Alaylıyım. Alaylı olduğum için sektörün tamamen deri ve ayakkabı grubuna hakimim. Burada bulunma sebebimiz de eve geri dönüş. Şu anda İstanbul’da imalat yapıyorum. Üretmek güzel bir şey. İşimi seviyorum. Yanımda çalışan herkesi seviyorum. Biz beş kardeş olarak bu işi yapıyoruz. Ağabeyimiz Çaycuma’da saya grubunda bu işi yapıyor. Biz de İstanbul’da bu işi yapıyoruz. Burada kendi memleketime dönüp insanlarla bir araya gelmek, memleketlimi gördükçe içimde bir özlem var. Kendi markamızı da piyasaya süreceğiz. Buradaki büyük amaç ayakkabı ihracatını artırmak. Çin’den buraya getirmek değil biz buradan dışarıya satmak için elimizden geleni yapacağız. Maliyetleri ne kadar aşağıya çekersek Çin pazarını o kadar küçültebiliriz. Özellikle son dönemlerde Çin pazarına bir talep var. Biz imalatçılar o pazarı geri çekmeyi inşallah başaracağız. Böyle aile şirketleri bunu başarabilir. Çok paralar kazanmak istemeyerek maliyetleri de düşürürsek bunun önüne geçebiliriz. Burada firmayı kurduk etrafımdaki kardeşlerim olduğu için sermayeye çok ihtiyacım yokmuş. Belki biz 5-6 ay maaş almadık. Büyük firmalara da üretim yapıyoruz. Herkes şu an maaşını alıyor. Ama ilk başladığımızda hiç kimse maaş almadı. Sıfır sermaye ile başladık. İşverenimize de teşekkür ederim. Kendisi bize makineleri kiralamakla ve kirasını altı ay sonra almakla da bir teşvikte bulundu. 25 yıl çalıştığım firmanın altı ay sonra kirasını almasıyla böyle bir işe giriştim. Başarılı olduğuma da inanıyorum. Bu işe ilk başladığımda saya dikim atölyesinde başladım. İmalat müdürlüğünden emekli oldum. Kız kardeşimin biri planlama yapıyor. Biri imalat ayağında bandın ustası. Diğer kardeşim planlamayı yapıyor. Ayfer hanım muhasebe ve finans işlerini yapıyor. Ağabeyimiz de saya işini yapıyor. Ben eşimden 30 yaşımda ayrıldım. Kardeşlerim bana eş de oldular, kardeş de oldular. İki çocuk büyütüyorum. Çocuğum organ nakli bekliyor. Organ nakli konusunda da duyarlı olunmasını istiyorum.”

    “İnşallah iki üç yıl içinde büyük şirketler grubu kuracağız”

    Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde ayakkabı sayaları ürettiğini söyleyen ağabey Recep Kırışık ise, “Kardeşlerimle hep bir destek içindeyiz. İnşallah onları da buraya getirip kendi memleketimizde imalatı yapıp kendi satış mağazalarımızda yapmak üzere ihracat projelerimiz var. İnşallah iki üç yıl içerisinde büyük bir şirketler grubu kuracağız” diye konuştu.

    “Ablamız bize rehber oldu”

    Fabrikanın finans ve muhasebe müdürlüğü görevini sürdüren Ayfer Alan, emekli olmasına rağmen çalışmayı ve üretmeyi sevdiğini söyledi. Ablası Alime Kırışık’ın önderliğinde aranılan bir firma haline geldiklerini söyleyen Ayfer Alan, şöyle dedi:

    “Alime hanım hem iş arkadaşlarına kıyamadığı için hem kapanmak üzere olan iş yerine hem de kardeşlerine kıyamadığı için risk alarak bu işe başladı. Bu işin ana kalemi kız kardeşlerin birlik ve beraberliği, ablamızın bize rehber olması. Emekli olduğumuz halde halen üretmeyi sevmemiz. Evde hamur açan kadın olmadık ama dışarıda her şekilde ülkeye üretim katmayı hedefledik. Güzel şeylere imza attığımıza inanıyorum.”

  • Kasiyerdi patron oldu

    Kasiyerdi patron oldu

    Kayseri’de yaşayan Seda Çam, 2017 yılında bir pastırmacıda işe başladı. Daha sonra ustasının isteği üzerine pastırma doğramaya başlayan Çam, kendisini geliştirerek pastırma ustası oldu. Daha sonra kendisini yeterince geliştirdiğini düşünen Seda Çam, Türkiye’nin ilk kadın pastırmacısı olarak dükkan açmaya karar verdi. Türkiye’de ilk kadın pastırmacısı olmak ve bıçağı eline almanın çok zor bir durum olduğunu söyleyen Çam, “2017 yılında ünlü bir pastırmacıda kasiyer olarak işe başladım. Yani bu işe kasiyer olarak başladım. Daha sonra 6 aylık bir süreçte ustamın benim el becerimi keşfetmesiyle pastırmanın yemeklik dediğimiz uç kısımlarını doğramaya başladım. Bu arada doğrarken birçok kez de parmağımı kestim. Bu uç kısımları doğrayarak, 6 ay içerisinde ustam elimin geliştiğini görünce tamamen bıçağı elime verdi. Daha sonra aradan 3 yıl geçti. Yine bilindik bir firmada artık tek başıma olacağıma karar verdim. Burada işe başladım ve 1 yıl boyunca tek başıma pastırma tezgahını kontrol ettim. Bu süreçte daha çok müşteri potansiyeline sahip oldum. Çevremden ‘helal olsun’ gibi kelimeleri çok duydum. Türkiye’de ilk kadın pastırmacı olmak ve bu bıçağın hakkını vermek çok zor bir durum. Kadın olarak, gerçekten bilek gücü çok önemli. Sağ kolum, sol koluma göre daha kaslıdır. Bu işi gerçekten becerebilmek, bir yetenek işidir” şeklinde konuştu.

    “Eşim çok destekçim oldu”
    Kendi işletmesini açma sürecinde ailesinden ve çevreden çok büyük destek aldığını dile getiren Seda Çam, “Annem ve babam zaten küçüklükten beri benim yeteneklerimi biliyorlardı. Ondan dolayı onlardan çok fazla bir tepki almadım ama eşim çok şaşırdı. Eşim çok destekçim oldu. Zaten bu bir erkek işi olduğu için gerçekten eşinin de anlayışlı olması da çok önemli bu süreçte. Eşimin en güzel destekleriyle Türkiye’nin en iyi kadın pastırmacısı olmaya da karar verdim. Pastırma bir gıda ürünüdür. Kayseri’de de birçok güzel ustalarımız var ama her zaman kalitenin yeri olmakta çok önemlidir. Pastırmayı doğrama şeklide çok önemlidir. Türkiye’de ilk kadın pastırmacı olarak yeni açacak olduğum işletme yerinde her zaman müşterilerimi kalitenin yerine beklerim” ifadelerini kullandı.