Etiket: perihan savaş

  • Yeşilçam’ın ünlü isimlerinden İsrail’e kınama

    Yeşilçam’ın ünlü isimlerinden İsrail’e kınama

    Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğünün desteğiyle Yozgat Valiliği himayesinde Bozok Üniversitesi Rektörlüğü, Oran Kalkınma Ajansı paydaşlığında ve Sinema Okuryazarları Derneği yürütücülüğünde 25-28 Ekim günleri arasında düzenlenecek olan “2. Bozok Film Festivali” başladı. Bozok Film Festivali’nin açılış programı Erdoğan Akdağ Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapıldı. Açılış programı öncesi Yeşilçam’ın usta isimlerinden Perihan Savaş ve Ediz Hun, öğrencilerle söyleşi programında bir araya geldi.

    Programda Bozok Film Festivali’nde değerlendirilmeye hak kazanan filmlerden ve Yeşilçam’ın unutulmaz isimleri Perihan Savaş ve Ediz Hun’un rol aldığı filmlerden kısa kesitlere yer verildi. Ayrıca programda Yozgat’ı anlatan tanıtım filmi de yayınlandı. Programın sonunda Yozgat Valisi Mehmet Ali Özkan ve Bozok Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Evren Yaşar, Yeşilçam’ın usta isimlerine plaket ve hediye verdi.

    Festival gelecek yıl daha geniş çapta yapılacak

    Bozok Film Festivali’nin ilerleyen senelerde daha geniş çerçevede yapılacağını söyleyen Yozgat Valisi Mehmet Ali Özkan, “Bu güzelim coğrafyamızda zaman zaman acılarla, sevinçlerle yaşamaya ve al bayrağımızı dalgalandırmaya devam ediyoruz. Tabii bu güzelliklerin bu yaşanmışlıkların baki kalması, anlatılması hem de kuşaktan kuşağa aktarılması için en önemli unsurlardan birisi Türk sinemasıdır. Geçen yıl da arkadaşlarımız ilimizi, coğrafyamızı hem de insanımızın özünü anlatmak için Bozok Film Festivalini başlatmışlar. Bizler de bu vesile ile bugünkü programda emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Bu programı önümüzdeki yıllarda hem sinema hem türkü hem de tiyatro festivali olarak devam ettireceğiz” dedi.

    “Televizyon ve sinema kanunu bir an önce çıkmalı”

    Sinema ve tiyatroya en önemli desteğin ancak film festivalleriyle sağlanacağını söyleyen Perihan Savaş ise, her ilin bir festivalinin olması gerektiğine değindi. Televizyon ve sinema kanunun bir an önce çıkması gerektiğini de belirten Savaş, “Biz televizyonlarda filmlerimiz oynadığı zaman telif haklarımızı alamıyoruz. Bazen birçok kanal bizim yapmış olduğumuz filmlerimizi, dizilerimizi oynatıyor ama telif haklarımız yok. Bu hala çıkmamış durumda. Bir ülke kendini, kendi adetlerini örflerini ancak sanatla anlatabilir. Ancak sanatla diğer ülkelere ulaşabilir. Bunun için de sanatın ne kadar çok arkasında durulursa o kadar iyi” diye konuştu.

    “Çok feci bir savaş suçudur”

    İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarını da kınayan Savaş, “Bu bir soykırım, ben bunu bir soykırım olarak görüyorum. Daha önce bu soykırımı yaşamış millet olarak İsrail’in bu soykırımı başlatmaları ve devam ettirmeleri çok feci bir savaş suçudur. Bu saldırıların bir an önce durdurulmasını istiyorum. İnsanlar ve çocuklar orada çok kötü durumdalar. Artık İsrail’in durması gerekiyor, bütün ülkeler elini taşın altına koymalı” ifadelerine yer verdi.

    “İnsanlık dışı bir davranış”

    Festivale katılmaktan duyduğu memnuniyeti ifade eden Ediz Hun da İsrail’in saldırılarının insanlık dışı bir davranış olduğunu vurgulayarak, “İsrail’in bu davranışı kabul edilemez. İnsanlar yok ediliyor, insanın doğumu için 9 ay 10 gün gerekiyor ama o insanı bir an da yok ediyorsunuz. Böyle bir şeyin olmasını istemiyoruz. Biz Almanların Hitler mezalimini kınıyoruz, 6 milyon Yahudi’yi katletti diye. O ölenlerin hürmetine bu katliamı Netanyahu’nun yapmaması gerekiyor. Ben kınıyorum. Bir an evvel barışın sağlanması gerekiyor. Mutafa Kemal Atatürk’ün büyüklüğü de ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ sözünden geliyor, çok önemli bir söz. İnsan çok değerli bir varlıktır. Ona kıymet vereceğiz, onu yok etmek değil yaşatmak için çalışacağız. Bunun için şiddetle İsrail’i kınıyorum, saldırıların kabul edilir yanı yok. Ayrıca ABD’nin de tutumunu kınıyorum” diye konuştu.

  • Gemlik Film Festivali’nde ödül gecesi

    Gemlik Film Festivali’nde ödül gecesi

    Bursa’da Gemlik Belediyesi tarafından Eşref Kolçak anısına düzenlenen Gemlik Film Festivali’nin son gününde ödüller sahiplerini buldu. Bir Otel’de düzenlenen törenin sunuculuğunu Meltem Cumbul üstlendi. Ödül töreni, sinema ve iş dünyasından davetlilerin katıldığı kırmızı halı geçişiyle başladı.

    Usta isimler Tamer Yiğit, Perihan Savaş, Şemsi İnkaya ve oyuncu Güven Kıraç, ‘’Sinemaya Emek Ödülleri’’ni Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan’ın elinden aldı.

    Mehmet Uğur Sertaslan festivalle ilgili konuşmasında ‘’Eşref Kolçak anısına düzenlediğimiz festivalde emeği geçen herkese teşekkür ederim. Çok değerli sanatçıları ve misafirleri ağırladık. Bizleri yalnız bırakmadılar. Gemlik’te bir film festivali düşüncesiyle yola çıktığımızda, bizi mahcup etmeyeceklerine inandığımız ve bu festivalden sonra bizi tescilleyen Gemliklilere ise ayrıca teşekkür ederim. Bundan sonra üstüne ekleyerek devam etme niyetimiz var. Hedefimiz Türkiye’de adı geçen tüm film festivallerini geride bırakmak’’ dedi.

    Tamer Yiğit ‘’Bu gece sizlerle olmaktan, Gemlik’te olmaktan onur duyuyorum.’’ derken, Perihan Savaş ise ‘’Bu ödüller, vermiş olduğumuz emeğin karşılığını bize hatırlatmış oluyor. Bu anlamda bu tarz festivaller oldukça, burada, inadına varız diyoruz.’’ dedi.

    Şemsi İnkaya duygularını ‘’Sanatçılara gösterdiğiniz bu yakın ilgiye çok teşekkür ederim. Bugünden bir anı olarak verilen zeytin fidanlarına iyi bakın, birkaç sene sonra yakmasınlar. Sahip çıkın ve iyi besleyin o fidanları, yanmasınlar orman olarak.’’ diyerek açıkladı.

    Güven Kıraç ise ‘’İnsanın sevdiğinden karşılık bulması kadar güzel bir şey yok. Herkese teşekkür ederim.’’ dedi.

    Oyuncu Erkan Can’a, festivalin özel ödüllerinden ‘’Eşref Kolçak Onur Ödülü’’ verildi. Erkan Can ödülünü, Mehmet Uğur Sertaslan’ın elinden aldı ve duygularını ‘’Aldığım en önemli ödül. Eşref abimize layık olmaya çalışacağım çok teşekkür ederim.’’ diyerek ifade etti.

    Gecede, festival kapsamında düzenlenen Kısa Film Yarışması’nın birincilik, ikincilik, üçüncülük ödülleri ve Mansiyon Ödülü de sahiplerini buldu. Kazananlara ödüller, jüri üyeleri tarafından takdim edildi.

    Yarışmanın birincisi ‘’Yüzler’’ filmi oldu. Yönetmen Zeynep Demirhan ödülünü, jüri başkanı Halil Ergün’ün elinden aldı. Ergün ‘’Yaşadığım yörenin çocuğu olarak burada bir kültürel sanatsal etkinliğin yaşanmasına vesile olan herkese teşekkür ederim. Ben de bir İznikliyim. Jüri üyesi olmak, hakemlik yapmak defterimde yoktur ama geleceği ellerine teslim edeceğimiz gençler söz konusu olunca her şey değişiyor. Gelecek kültürde, sanatta ve sinemada. Çok keyifli çalışmalardı hepsi. Hepsini kutluyorum.’’

    Yarışmanın ikincisi Volkan Güney’in yönetmenliğindeki ‘’Larva’’ filmi oldu. Güney, ödülünü jüri üyesi Erkan Can’ın elinden aldı.

    Yarışmanın üçüncüsü Baturay Tunçat yönetmenliğindeki ‘’Gün Işığı’’ filmi oldu. Filmin yönetmeni ödülünü, jüri üyesi Yüksel Aksu’dan aldı.

    Mansiyon Ödülü’nün sahibi ise Don Don Kurşunu filmiyle Zeynep Kaya oldu. Kaya, ödülünü jüri üyeleri Zeynep Dadak ve Ömer Sinir’in elinden aldı.

    Ödül töreni ardından Ceren Gündoğdu ve orkestrası konseri gerçekleşti. Gündoğdu, şarkılarıyla katılımcılara unutulmaz anlar yaşattı.

  • Gemlik Film Festivali başlıyor

    Gemlik Film Festivali başlıyor

    Ömrünün önemli bir bölümünü Bursa Gemlik’te geçiren ve burada hayata gözlerini yuman Eşref Kolçak’ın anısı, Film Festivali ile yaşatılıyor.

    İlk kez düzenlenecek olan Gemlik Film Festivali, 24-27 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşecek. Festivalde Türk sinemasının ünlü isimleri söyleşi, konser ve sergi gibi programlarla sinemaseverler ile buluşacak. Kısa film yarışmasında derece alan yarışmacılara ödülleri verilirken Gemlik’in çeşitli noktalarında kurulan perdelerde film gösterimleri gerçekleşecek.

    Gemlik’in sahip olduğu kültürel ve sanatsal zenginliği gün yüzüne çıkararak gelecek kuşaklara aktarmak istediklerini söyleyen Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan, Eşref Kolçak’ın anısını film festivalinde yaşatacak olmalarından dolayı mutluluk duyduklarını belirtti.
    Başkan Sertaslan şöyle konuştu:

    “Eşref Kolçak, yüzlerce filmde rol almış ve bunu para için değil, sinema sevdası için yapmış önemli bir sanatçıydı. Hayatının önemli bir bölümünü ilçemizde geçirdi. Kendisi artık bir Gemlikli olmuştu. Kolçak’ı maalesef 2019 yılında kaybettik. Onun gibi önemli bir sanatçıya uzun yıllar ev sahipliği yapan ilçemizde adını yaşatacak bir festival düzenleyerek ünlü sanatçıları Gemlikliler ile bir araya getirmek, sinema coşkusunu ilçemizde hep birlikte yaşamak istedik. Tüm hemşerilerimizi programlarımıza katılmaya davet ediyorum.”

  • 6 ünlü isme 733 bin 476 lira reklam cezası

    6 ünlü isme 733 bin 476 lira reklam cezası

    Reklam Kurulu geçen hafta, Şeyma Subaşı, Seda Sayan, Seren Serengil, Demet Şener, Ebru Akel, Perihan Savaş, Gizem Hatipoğlu, Seda Akgül gibi isimlerin, koronavirüse karşı yüzde 89 koruduğu iddia edilen ve henüz piyasaya bile çıkmayan, ruhsatları ve izinleri dahi olmayan bir ürünün tanıtımını yaptığı gerekçesiyle para cezası uyguladı.

    Ticaret Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre:

    Ünlü isimlerce sosyal medya hesaplarından paylaşılan videolarda, reklam olduğu açıkça belirtilmeksizin “No Attack” isimli ürünün “bağışıklık sistemini güçlendirdiği, böylece koronavirüs dahil her türlü viral ve bakteriyel enfeksiyonlara karşı koruyucu, iyileştirici etkiye sahip olduğu, ürünlerin bizzat kendilerince de kullandığı ve faydalı sonuçlar elde edildiği” açıklamalarına yer verildiği anlaşılmıştır.

    Reklam Kurulu söz konusu reklamlardan dolayı müştereken sorumlu olduğu tespit edilen sosyal medya hesaplarından bu paylaşımı yapan 6 ünlü isme ve reklam vereni olan Bilge İlaç Bitkisel Ürünler Koz. San. Ve Tic. A.Ş.’ye her biri için 104 bin 781 lira olmak üzere toplam 733 bin 476 lira para cezası verilmesine ve söz konusu tanıtımların durdurulmasına karar vermiştir.

  • İbrahim Tatlıses’in açıklamaları tepki çekti

    İbrahim Tatlıses’in açıklamaları tepki çekti

    İbrahim Tatlıses, eski sevgilisi tarafından öldürülen Pınar Gültekin hakkında bir yazı yazdı. Sosyal medya kullanıcısı pek çok kadın ise Tatlıses’e, geçmişte kadınlara uyguladığı şiddeti hatırlattı.

    İbrahim Tatlıses, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla, öldürülen Pınar Gültekin’in katiline tepki gösterdi.

    İbo açıklamasında “Bravo lan haza delikanlıymışsın, boğacaksın, yakacaksın, betona gömeceksin. Ne ayaksın oğlum sen!!! Hangi filmi seyrettin de bunları yaptın? Bunlar filmlerde bile olmaz oğlum. Erkeklik adına sen bir kara lekesin lan şerefsiz” dedi.

    Geçmişte Tatlıses’in basına yansıyan şiddet haberleri akla geldi. İbo’nun Derya Tuna’nın topuğuna sıkması, Asena’yı saçlarından sürüklemesi gibi olaylar hatırlatılarak tepki gösterildi. İşte kadınların tepkilerinden bazıları:

    “-Kurşunlattığın kadınları sen unutmuş olabilirsin ama biz kadınlar unutmadık densiz.”

    “-Derya Tuna’yı ayağından vuran sen değil miydin?”

    “-Kadın haklarını, kadınlara şiddet uygulayan birinin savunması çok komik.”

    “-Sen de bu dünyaya bir kara lekesin.”

    “-Zamanında her kadını döven adam mı söylüyor bunları? Komik olmuş biraz…”

    “-Sen ki hayatına giren kadınları hamileyken bile dövdün, bu neyin savunması…”

    “-Hayatındaki kadınları hamileyken döven, ayağına sıktıran, maçoluğun imparatoru…”

    “-Asena’nın saç köklerinin dili olsa da konuşsa…”

    “-Keşke Derya Tuna, Perihan Savaş, Asena bir gün senin hakkındaki her şeyi anlatsa…”

  • İbrahim Tatlıses’ten bomba sözler!

    İbrahim Tatlıses’ten bomba sözler!

    İbrahim Tatlıses, Youtube kanalı açtı. İbo’nun ilk işi ise genç sevgilisi Gülçin Karakaya’yı savunmak oldu. Tatlıses, sevgilisiyle ilgili son noktayı koydu.

    68 yaşındaki İbrahim Tatlıses, geçtiğimiz haftalarda verdiği bir röportajda kendisinden 42 yaş küçük Gülçin Karakaya ile kameralar karşısına geçmişti.

    Günlerce konuşulan aşk hakkında İbrahim Tatlıses, sessizliğini bozdu. İmparator, “‘Kimdir Gülçin?’ size anlatayım” diyerek iddialara yanıt verdi.

    Tatlıses, “Gülçin Hanım benim yardımcımdır. Twitter’ıma bakar, Instagram’ıma bakar. Gülçin Hanım’a etmedikleri laf kalmadı. Onun da bir ailesi var, laf söylenmesi hoş değil” dedi. İbo açıklamasında “Bana keleş sıkıldı, hiçbir zaman ‘Şu anda ne yapıyor, manevi açıdan ne durumda’ demediler. Şimdi ‘Gülçin kimdir?’ diyorlar. Gülçin yardımcımdır. Sağ kolum çalışıyor, sol kolum çalışmıyor, Gülçin de sol kolum, var mı ötesi?” dedi.

    İbrahim Tatlıses, konuyla ilgili soru sorulunca “Allah akıl fikir versin” diyen eski eşi Perihan Savaş’ın bu sözleri için de “Talihsiz bir açıklama. Kullanacağı her cümlede kızımızı, torunlarını düşünmesi lazım” yorumunu yaptı.

    “Ben kadınsız yapamam” diyen ve birçok aşk, evlilik yaşayan İbrahim Tatlıses, 7 çocuk ve 9 torun sahibi.

  • Perihan Savaş: 13 yaşında evlendim, ben bir çocuk gelindim

    Perihan Savaş: 13 yaşında evlendim, ben bir çocuk gelindim

    Sesinde yılların yaşanmışlığı var. Biraz mutluluk, hafif hüzün ama en önemlisi çok büyük bir güç. Onunla bir hayat muhasebesine oturuyoruz. Perihan Savaş, sahneyle beş yaşında tanışıyor. Sert bir annesi olmuş. Özgür olmak için 13 yaşında evleniyor. Altı ay sonra evlilik Adli Tıp’ta son buluyor: “Babam boşanma aşamasında kızlık olayları çok önemli diye bekâret raporu almamızı istedi. Maalesef hepsini yaşadım.” Sonra 16 yaşında Altın Portakal’ı kucaklıyor. Sayısız filme adını yazdırıyor. Ve hayatının aşkını buluyor: “Yılmaz (Zafer); adamım, tek geçerim.” Ama onu da erkenden kaybediyor. İşte Perihan Savaş ve çarpıcı hikâyesi…

    Kısa filminizin adı ‘Parıldayan İncinin Tuhaf Hikâyesi’. Sizinki ne kadar parlak, ne kadar tuhaf bir hikâyeydi? Parıldayan bir hikâyeydi. Ama her parıldayan yaşamın içinde zorluklar var. Önemli olan zorluklarla olgunlaşarak onu parıltılı bir hale çevirmek. Tiyatrodan ayrılmamı istedi, benim için bitti ◊ Beş yaşında, Şehir Tiyatroları’nda sahneye çıkıyorsunuz. Bu bir çocuğun tek başına alabileceği bir karar değil… Suna Pekuysal annemin arkadaşıydı. Bir gün, “Bu çocukta ışık var. Tiyatroya götüreceğim” demiş. Babam diş doktoruydu, sanata çok düşkündü ve kabul etti. Sanat yaşamım başladı.

    İlk rolünüz neydi? Bir çocuk tiyatrosuydu, yaşıtlarım çilek veya limon olmuştu. Ben çok kiloluydum. Tombul ve beyaz olduğum için pamuktan bir bulut rolüne seçilmiştim. ◊ Anneniz çok sert mizaçlı bir insanmış galiba… Dominant bir kadındı. Gelenek, göreneklere bağlı, çok sıkı ve tutucuydu. Bacak tüylerimi hatta kaşlarımı bile aldırmazdı. “18 yaşına gel öyle” derdi. ◊ 16 yaşında Altın Portakal aldınız ama 18 yaşına kadar kaşınızı alamadınız mı? Evet. İkna edemiyordum. Öyle yetişmiş. Oyunculuğa başladığımda da setlerde hep yanımdaydı. Babam daha yumuşaktı. Bir şey için izni hep babamdan alır, anneme söylemezdim.

    Evlendiğinizde 13 yaşındaymışsınız. Çocuk gelin olmuşsunuz. Nasıl o yaşta evlendiniz? Ailelerden izin alarak. ◊ Sebebi neydi? Özgür olacağım sandım. Nişanlanınca ince çorap giyip kaşımı alacağım, arkadaşlarımla buluşacağım sanıyordum. Yanılmışım. ◊ Ne kadar sürdü evlilik? Altı ay. O 22 yaşındaydı ve askeri okulda okuyordu. O dönemin şartlarında okurken evlilik yaparsa askeri okuldan ayrılabilecekti. O yüzden nişandan sonra hemen nikâh yapıldı. Planlarımıza göre bir sene sonra Almanya’ya gidip tiyatro eğitimi alacaktım. O doktora yapacaktı. Ama evlendik, “Tiyatrodan ayrılacak” dedi ve benim için bitti.

    Evlilik boyunca birlikte mi yaşamıştınız? Ben kendi evimde, o kendi evindeydi. Hiçbir birlikteliğimiz olmadı. Boşanma sırasında babam “Bu çocuklar ayrı evlerde yaşadılar, daha sonra kızımın kısmeti çıkarsa evlenmiş görünecek” dedi. Kızlık olayları çok önemli diye rapor almamızı istedi. Ben Adli Tıp’a gittim. Maalesef hepsini yaşadım.

    Bunlar o yaştaki biri için çok ciddi travmalar değil mi? Evet öyle. Düşün, apartmanda evcilik oynuyordum. Mahallenin küçük çocuklarını kapı önüne dizer, “Nişanlım gelince haber verin, oyuncaklarımı toplayayım” derdim. ◊ Sonra ailenizi affettiniz mi olanlar için? Amcamlar çok tutucuydu. Babamın aklını çeldiler. Babam bana sordu aslında. Ama çocuk aklıyla daha rahat bir hayatım olacağını düşünerek “İstiyorum” dedim. Tabii yaşım nedeniyle kesinlikle ailenin sorumluluğundaydı. Ben kendi kızım için böyle bir şeye asla izin vermezdim. Çocuk gelinsin düşünsene! Ama o yıllarda her şey farklıydı. Ve bu bende elbette travmalar yarattı.

    Yıllardır içinde bulunduğunuz sektörü nasıl anlatırsınız? Laylaylom iki saat çalıştın, gidip paranı kazandın gibi bir şey yok. Sabahın köründen gece yarılarına kadar çalışmalısın. Özel hayatından fedakârlık ediyorsun. ◊ Hayatınızda nelerden, ne kadar vazgeçtiniz? İki çocuğumdan birini sette büyüttüm, diğerineyse annem baktı. Film çekmeye gidip döndüğümde çocuğum emeklemeye başlamıştı! Eskiden dışarıya çıkamazdım. Son zamanlarda bunu aştım. Artık pazara da gidiyorum. Pazarcılarla oturup çay içiyorum. Etrafımı sarıyorlar, fotoğraf çektiriyorum.

    Türk sinemasının en büyük isimleriyle çalıştınız. Jön tanımınız nedir? Oyunculuğu sevmek ve emek vermek. ◊ Yeni nesilden en çok kimleri beğeniyorsunuz? Aras Bulut İynemli ve Erkan Kolçak Köstendil’i çok beğeniyorum. Kadın oyunculardan; Beren Saat, Bergüzar Korel, Belçim Bilgin, Ezgi Mola, Nurgül Yeşilçay. ◊ Can Yaman gibi kaslarıyla gündem olan jönleri nasıl yorumluyorsunuz peki? Oyunculuk adına baktığında çok komik geliyor. Kas yapabilirsin tamam, o bir yerde kalsın ama önemli olan oyunculuğun.

    Başrolünde oynadığınız kısa film ‘Parıldayan İncinin Tuhaf Hikâyesi’, ABD’de ‘La Jolla Fashion Film Festivali’nde altı dalda adaylık aldı. Filmi yurtdışında çekici hale getiren ne? Görüntüler çok güzel, hikâye enteresan. Hem fantastik hem masalsı. ◊ Film ne anlatıyor? Paralel evrenlere geçiş kapısı oluşturan sihirli ve parlak bir inciye, vefat etmiş büyükannelerinden geriye kalan ipuçlarıyla ulaşmaya çalışan iki kız kardeşin hikâyesi.

    Beş dakika süren bir filmde oynamakla uzun metrajda oynamak arasında ne fark var? Kısa filmde hikâyeyi beş dakikaya sığdırmanız gerek. Oyuncu açısından devreye, diyaloglardan ziyade oyunculuk yeteneği giriyor. Yönetmenimiz Emir Mavitan çok özenli, genç bir yönetmen. Onunla çalıştığım için mutluyum. Film şimdiye kadar beş festivalden olumlu yanıt aldı. Los Angeles, San Diego, Saraybosna, Hırvatistan’da yapılacak festivallerde yer alacak.

    Bugün 20’li yaşlarda mesleğe yeni başlayan bir oyuncu olsanız yine Yeşilçam döneminde olmayı mı seçerdiniz? Yeşilçam dönemi daha güzeldi. ◊ Neden? Sinema vardı. Senede 300 film çekilirdi. O dönemde yokluklar içinde, zor şartlar altında çalışırdık. Karavan, makyöz yoktu. Sokaklarda soyunur giyinir, bir kahvenin köşesinde saçımı, makyajımı kendim yapardım. Ama bütün o zorluklara rağmen sevgi ve saygımız yüksekti. Oyunculuk birinci planda, para ikinci plandaydı. Yeni nesilde bu biraz yer değiştirdi galiba.

    “Sinema yok” dediniz ama gişe rakamlarıyla Türk sinemasının en parlak dönemlerini yaşadığı söyleniyor… Eski filmlerin duygusu yok. Artık tamamen maddesel. Yeşilçam’da komedi filmlerinin bile mesajı vardı. Artık öyle şeyler göremiyorum. Yüksek gişeler yapıyorlar ama sonuç olarak izleyiciye ne veriyorlar?

    Erol Taş kötüyü oynadığı için en korktuğum oyuncuydu. İlk filmimde bir esir kampında bağlanacaktım, yönetmen “Sizi bağlayacak kişi Erol Taş” dedi. Kaçıp kendimi odaya kilitledim, çıkamadım. Erol Abi kapıya geldi, “Kızım aç, ben o kadar kötü biri değilim” deyip çikolata vererek beni odadan çıkardı.

    Sette büyük bir aşk başladı
    ◊ İbrahim Tatlıses uzun süre hayat arkadaşınızdı. Şimdi size ne ifade ediyor? Kızımın babası. ◊ Ardından Yılmaz Zafer’le evlendiniz. Yılmaz Zafer dendiğinde aklınıza gelen ilk şey ne? Adam gibi adam. Adamım, hayatta tek geçerim.

    Rahmetli eşiniz Yılmaz Zafer’le filmlere konu olacak bir aşk hikâyeniz varmış… Aynı lisede okuyorduk. Bana o zamanlar âşıkmış, bilmiyordum. Sonra ben Şehir Tiyatroları’ndayım diye o da oraya girmiş. O sene ben tiyatrodan ayrılmışım. Bir türlü buluşamadık. ◊ Nasıl kavuştunuz? ‘Bir Daha Umut’ diye bir film çektik. “Ne yapıyorsun okul arkadaşım” falan derken o sette büyük bir aşk başladı. Ne yazık ki uzun süremedi. Keşke yaşasaydı. Hem iyi bir oyuncuydu hem de çok iyi bir baba olacağına inanıyordum.

    Yılmaz Bey geçirdiği bir kalp krizi sonrasında beynine dört dakika oksijen gitmediği için rahatsızlanıp sonra da hayatını kaybetti. Sadece dört dakikanın hayatı bu kadar değiştirmesi ne öğretti size? Yılmaz sonraki 18 ay bir çocuk gibi yaşadı. Oysa birkaç gün devam eden ağrılara eğer doğru teşhis konulabilseydi belki bugün yanımızda olacaktı. Hayatta acılarla karşılaşmanın vermiş olduğu bir olgunluk yaşıyorsunuz.

    Oğlunuza (Savaş Zafer) hem annelik hem babalık yapmak zor muydu? Çok. Özellikle oğlum okula başladığı dönemde. Herkesin babası gelirken onunki yoktu. Başka çocuklar babalarıyla oynarken onlara bir bakışları vardı… Bir gün ne hissettiğini sordum, “Hiç ‘baba’ kelimesini söyleyemediğime üzülüyorum” dedi. Bu bir anne olarak sizi çok üzüyor. Savaş şimdi 26 yaşında, babası gibi mutfağa meraklı. Gastronomi okuyor, Göztepe’de ‘Perihan’ isimli bir meyhane açtı.

    Bayramlar size neler hissettiriyor? Nerede o eski bayramlar diyenlerdenim. Eskiden bayramlarda tebrik kartları alırdık. Hepsi tek tek yazılır, emek harcanırdı. Şimdi o emek yok, toplu mesajlar atılıyor. Bayramda büyüklerinin yanına gitmek yerine tatile gidiyorlar. Ama benim çocuklarım benimle olmayı seviyor. Oğlum Savaş ve kızım Melek Zübeyde (36), torunlarım Efe, Ali ve Bal benimle oluyor.