Etiket: Politika

  • Kentsel gıda politikası için ilk adım

    Kentsel gıda politikası için ilk adım

    Tarım Yılı ve Gıda Yılı’nda yaptığı çalışmalar ve gerçekleştirdiği projelerle sağlıklı gıdanın, herkes için eşit, ulaşılabilir ve adil olması gerektiğine dikkat çeken Nilüfer Belediyesi, bu kez Nilüfer’in kentsel gıda politikasını oluşturmak için çalışmalara başladı. Avrupa Birliği tarafından finanse edilen, gıda ve doğal kaynakları konu edinen FUSILLI projesinde Türkiye’den yer alan ilk ve tek belediye olan ve bu projeye uygun çalışmalar yapan Nilüfer Belediyesi, Nilüfer Kent Konseyi ve S.S. Nilüfer Tarımsal Kalkınma Kooperatifi (NİLKOOP) iş birliğiyle “Nilüfer Kentsel Gıda Politikası Çalıştayı” düzenlendi. Nilüfer Belediyesi Nikah Evi Kuvars Salon’daki Çalıştaya katılan çeşitli üniversitelerden akademisyenler, üreticiler, tüketiciler, sivil toplum kuruluşları, akademik odalar, ticaret ve sanayi odası ile esnaf odası, Nilüfer’deki kadın dernekleri, ihracatçı birlikleri ve üretici derneklerinden temsilciler, kentin gıda politikasının nasıl olması gerektiği üzerine görüş alışverişinde bulundular.
    Çalıştayın açılışında konuşan Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, yaşam tarzlarının değiştiğini, bu değişimin de her canlıyı etkilediğini ifade etti. Hızlı kentleşmenin ve doğa ile uyumlu olmayan yaşam tarzlarının, ekolojik dengeye zarar verdiğini vurgulayan Başkan Erdem, sürdürülebilir kentsel gıda politikalarının geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Başkan Erdem, “Topraktan beslenen insan, topraktan ne kadar uzaklaşırsa, bizler ve özellikle de gelecek kuşaklar kıtlık ve gıda krizine o kadar yaklaşıyoruz. Bütün bu değişimleri görmek ve buna göre çözümler üretmek zorundayız. Kaynaklar sınırlı ama nüfus hızlı artıyor, yetersiz beslenmeden kaynaklanan sorunlar ve salgın hastalıklarla yüz yüzeyiz” dedi.

    Bunun küresel bir sorun olduğunu ve pekçok ülkenin bu konuda çözüm üretme çabasında olduğunu kaydeden Başkan Erdem, “Bugün pek çok ülkede, kent sakinlerinin kendi gıdalarını evlerinde yetiştirmelerini teşvik eden, kullanılmayan arazilerde topluluk destekli tarımla gıda yetiştirilmesini hedefleyen, kamusal alanları meyve bahçelerine dönüştüren uygulamaları görüyoruz. Biz de Nilüfer’de hem kentsel, hem kırsal alanda üretimi teşvik etmek için çok yönlü çaba harcıyoruz. Bu çabalarımızı çeşitlendirmeli ve artırmalıyız. Bugün artık ne yapıp edip; kendini doyuran, kendini besleyen üretken kentler yaratmalıyız. Kentsel yaşamın ekonomik yükünü azaltmak ve yoksulluğun hafifletilmesi için çareler düşünmeliyiz. Her yaştan insanı ama özellikle çocukları bilinçlendirmeliyiz” dedi.

    Nilüfer Kent Konseyi’nin, önemli bir sorumluluk üstlenerek Nilüfer’de gıda politikalarının belirlenmesine ve yürütülmesi noktasında katkı sağlayacağını belirten Nilüfer Kent Konseyi Başkanı Neslihan Binbaş da, sosyal ve ekolojik öncelikleri göz önüne alarak, sağlıklı ve iyi gıdaya herkesin erişebileceği bir gıda sistemini Nilüfer de yaratmayı amaçladıklarını söyledi. Bu hedeflere ulaşmak için yapılması gerekenleri de paylaşan Binbaş, Nilüfer’in gıda politikalarını belirlemeye yönelik bu çalıştayın bir başlangıç olduğunu ifade etti.

    Nilüfer Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürlüğü FUSILLI Projesi Yürütücüsü Mehmet Can Yılmaz da yaptığı sunumla, FUSILLI projesinin detaylarını ve bu çerçevede yaptıkları çalışmaları katılımcılarla paylaştı. Gıda sistemlerinin karmaşık ve her toplumda farklılık gösteren sistemler olduğuna değinen Yılmaz, şehirlerin sürdürülebilir gıda sistemleri geliştirmede ve sağlıklı gıdayı teşvik etmede önemli rolleri olduğunu belirtti. Mehmet Can Yılmaz, gıda sistemlerinin sürdürülebilir olması için pek çok bileşenle, çok disiplinli bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğunun altını çizdi.

    “ Kentlerin gıda politikası olmalı”

    Çalıştayda İzmir Demokrasi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emel Karakaya Ayalp de, “Kentsel Gıda Politikaları” konulu bir sunum gerçekleştirdi. Türkiye’de kentlerin gıda sisteminin sürdürülebilir yönde dönüştürülmesi için çalışma yapan çeşitli belediyeler olduğunu belirten Ayalp, bu belediyeler içinde de ürettiği strateji ve ilkeyi, eyleme dönüştürüp hiyerarşik ilişki içinde sunan tek yerel yönetimin Nilüfer Belediyesi olduğuna dikkat çekti.

    2050 yılında dünya nüfusunun yüzde 66’sının, kentlerde yaşamasının beklendiğini ifade eden Ayalp, yaşam alanlarının tamamının yığılma sistemine dönüştüğünü, üretimin olmadığı, ekosistemle bağın koparıldığı ve sürekli atık üreten bir yaşam biçimi olduğunu belirtti. Kentlerin, kendi gıda sistemini yöneterek, bir gıda politikasına sahip olması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Ayalp, “Biyoçeşitlilik, tarımsal üretim ve bunu yapma şekli, yerele dair bir şey. Burada hem kentleşmenin getirdiği baskı hem de sağlıklı yaşanabilir ve insan onuruna yaraşır kentlerin kurulması için iklim krizinin gıdaya etkisi tartışılırken, gıdanın da iklim krizi üzerindeki etkisini göz ardı etmememiz gerekiyor. Bu da bizi gıda politikasına götürüyor” dedi.
    Çalıştayda NİLKOOP Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ziraat Yüksek Mühendisi Arca Atay da Nilüfer Belediyesi’nin, NİLKOOP iş birliğiyle hayata geçirdiği tarım ve gıda odaklı çalışmaları katılımcılarla paylaştı.
    Konuşma ve sunumların ardından katılımcılar 4 ayrı çalışma grubuna ayrılarak, Yönetişim ve Atık, Üretim ve Atık, Tüketim ve Atık, Dağıtım ve Atık masalarında, Nilüfer’in gıda sisteminden beklentilerini ve Nilüfer’in kentsel gıda politikasının nasıl olması gerektiğini çok yönlü olarak tartıştılar.

    İki oturumda gerçekleşen çalıştayın ardından Demir Enerji Sürdürülebilirlik Danışmanı ve Proje Yöneticisi Gonca Akgül, İzmir Demokrasi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Sevim Pelin Özkan ile Dr. Ferah Sargın ve Doç. Dr. Emel Karakaya Ayalp, masalardan çıkan sonuçların sunumunu yaptı. Nilüfer Kentsel Gıda Politikası Çalıştayı’nın sonunda da Demir Enerji Strateji ve Politika Uzmanı Dr. Baha Kuban, çalıştayın değerlendirmesini katılımcılarla paylaştı.

    Gıda sisteminin dönüştürülmesi en zor sistemlerden biri olduğunu belirten Baha Kuban, Nilüfer’de bu konuya ciddi bir şekilde yaklaşan yerel yönetimin olmasının, büyük avantaj olduğunu söyledi. Çalıştayın verimli geçtiğini belirten Kuban, “Sistemin büyüklüğünü karmaşıklığını kabul edip, yapılabileceklerin sınırını bilip ona göre davranılmalı. Çeşitli analizler yapılarak, veriler elde edilmeli. Bu, uzun soluklu bir süreç. Çalıştay bunun ilk ayağıydı” diye konuştu. Nilüfer Kentsel Gıda Politikası Çalıştayı’nın sonuç bildirgesinin en yakın zamanda kamuoyuyla paylaşılacağı belirtildi.

  • Bakan Çavuşoğlu: “Güçlü mekanizmamızı kurduk”

    Bakan Çavuşoğlu: “Güçlü mekanizmamızı kurduk”

    Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Fahri Başkonsolosluğu açılış törenine katılmak için Kazakistan’ın Çimkent şehrine geldi. Konsolosluğun açılış töreninde konuşan Çavuşoğlu dünyanın zor günlerden geçtiğini söyleyerek, “Dünyamız zor günlerden geçiyor. Çatışmalar, karmaşa, krizler. Yanı başımızda büyük bir savaş devam ediyor. Türk dünyası olarak bu gelişmelerden habersiz kalamayız. Geçen yıl kasım ayında Türk Konseyi Türk Devletleri Teşkilatı’na dönüştürdüğümüz İstanbul Zirvesi Türk dünyasının birliği konusunda bir milat oldu. Yarın yine Türk tarihinin sembol şehirlerinden Semerkant’ta Dışişleri Bakanları toplantısı olacak. Dışişleri bakanları ile Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi toplantılarına katılacağız. Cuma günü de liderler Zirvesi’ni gerçekleştireceğiz. Tüm bu çalışmalarımızla Türk dünyasını geleceğe hazırlıyoruz. Birlik olduktan sonra her engeli aşarız” ifadelerini kullandı.

    “Hedefimiz 10 milyar ticaret hacmine ulaşmak”

    Çavuşoğlu, hedefin 10 milyar dolar ticaret hacmi olduğuna değinerek, “Cumhurbaşkanı Tokayev’in bu yılki ziyareti son derece verimli geçti. İlişkilerimizi nasıl güçlendireceğiz? Bunları konuştuk. Ve 14 anlaşma imzaladık. Hemen arkasından cumhurbaşkanımızın yüksek düzeyli stratejik konsey toplantısı için geçen ay Astana’ya ziyareti oldu. Ve burada da 6 belge imzaladık. İlişkilerimizin hukuki altyapısını da güçlendiriyoruz. Sayın Tokayev Devlet Başkanımıza birinci derece devlet dostluk nişanı verdi.
    Ekonomik ilişkilerimizi de geliştirmek için çok çalışıyoruz. Şimdi hedefimiz 10 milyar ticaret hacmine ulaşmak. Çünkü 5 milyar doları yakalamış durumdayız. Ayrıca yatırımlarımız da dört buçuk milyar doları aşmış durumda” dedi.

    “Türkiye- Kazakistan- Azerbaycan güçlü mekanizmamızı kurduk”

    Türkistan’ın çok önemli gelişme kaydettiğine de değinen Çavuşoğlu, “Özellikle lojistik ve taşımacılık konusunda işbirliğimizi, bağlarımızı nasıl geliştirebiliriz onu konuşuyoruz. Türkiye- Kazakistan- Azerbaycan güçlü mekanizmamızı kurduk. Ama Türkistan’da transit taşımacılıkta önemli bir merkez. Vatandaşlarımıza hizmet bizim dış politikamızın en önemli önceliklerinden. Dünyanın neresinde olursa olsun, hem soydaşlarımıza hem de benzerliklerimize sahip olmak bizim görevimizdir. Dünyada 256 temsilciliğimiz var. En son Sırbistan’da konsolosluk temsilciliğini açtık. Yakında Türkistan’da da açarak 257’ye çıkaracağız. Şu anda dünyada 708 Fahri Konsolosluğumuz var. Fahri Konsolosluklarımız da aynı şekilde iki ülke arasında bağlarımızın güçlenmesine hizmet ettiği gibi, o ülkenin vatandaşlarına da hizmet ediyor.

    “FETÖ’ye karşı her zaman teyakkzuda olmamız hepimizin yararınadır”

    Çavuşoğlu, Fetö terör örgütüne karşı dikkatli olunmasını gerektiğine dikkat çekerek, “FETÖ örgütü sadece Türkiye için değil onun bulunduğu her ülke için tehdittir. Ne kadar sinsi olduklarını görüyoruz. Türkiye’de darbe girişiminde bulundular. Ve 252 vatandaşımızı öldürdüler ve vatandaşlarımızın üzerinden tanklarla geçtiler. Bu örgüte karşı her zaman teyakkuzda olmamız hepimizin yararınadır” şeklinde konuştu.

  • Bakan Çavuşoğlu: “Bizde torpil yok”

    Bakan Çavuşoğlu: “Bizde torpil yok”

    Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, atamaların liyakatle yapıldığını belirterek, “İçeriden de var dışarıdan da var. Tekrar atamayı daha önceki görevine göre yapıyoruz. Sizin döneminizdeki gibi torpiller yok bizde” dedi.
    Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğu, bakanlığının 2023 bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Suriye ile siyasi düzeyde herhangi bir planlanmış görüşmenin olmadığını belirten Bakan Çavuşoğlu, “Kıbrıs ve Yunanistan konusunda ABD’nin terazisi bozuldu. Bu konuda da hep birlikte mücadele etmemiz lazım. ABD’ye gerekli uyarıları yaptık. Son zamanlarda daha dengeli açıklamalar yapmaya başladılar ama bu yetmez. Bununla tatmin olmamız mümkün değil” diye konuştu.

    “Bütün büyükelçiler bakanlığımıza çağrıldı, gerekli uyarılar yapıldı”

    Vize taleplerinde yaşanan sıkıntılara ilişkin gelen soruyu yanıtlayan Bakan Çavuşoğlu, “Vize sorunu hepimizin sorunu. Elinizi vicdanınıza koyun. Bu vizeyi geciktiren ülkelerin hangisine açıkça eleştiri yaptınız? Burada bizi suçlamaya kalkıyorsunuz. Sürekli görüşüyorsunuz, kaç defa baskı yaptınız? Kaç defa bizim çabalarımıza destek verdiniz. Bir sürü temaslarda bulunduk. Bakanlarla görüştük. En sonunda tüm büyükelçileri Bakanlığımıza (Bakan Yardımcısı) Sedat (Önal) bey ve (Bakan Yardımcısı) Faruk (Kaymakcı) bey çağırdılar. Gerekli uyarıları yaptılar ve gereğini de yapacağımızı kendilerine söylediler. Nitekim ABD dahil bazı ülkeler hızlandırmaya başladı ama yetmez” açıklamasında bulundu.

    “Fiyatların oluşması için Türkiye bir merkez olma özelliğini zaten kazanmış”

    Bakan Çavuşoğlu, Rusya’nın Türkiye’ye ‘gaz merkezi’ kurulması önerisi konusunda ise, “Ben burada bir tehdit görmüyorum. Bu teklifin hedefi Avrupa piyasaları. Biz şu anda yüzde 60’tan yüzde 40’a 44’e düştük Rusya’ya bağımlılıkta. Çünkü çeşitliliğimizi artıyoruz. Fiyatların oluşması için Türkiye bir merkez olma özelliğini zaten kazanmış. Avrupa’dan bir talep yoksa zaten bir boru hattı inşa etmesinin zaten bir anlamı yok” ifadelerini kullandı.
    “Hiç vatandaşlardan bu sene gaz kesintisi olacak, bu sene gazımız elektriğimiz olmayacak diye evet fiyatlardan şikayet ediyorlar ama bir endişe getiren duydunuz mu?” diye soran Bakan Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
    “Gazım yok diye bir endişesi var mı? Bu nedendir biliyor musunuz? Yıllarca izlediğimiz akıllı stratejik politikaların bir neticesidir. Avrupa’da 19’a 20’ye sabitledir sayın (HDP İstanbul Milletvekili Garo) Paylan. Çünkü tasarruf etmek zorunda sıkıntı var. Bu sene çözüm bulamazlarsa rezervleriyle kışı geçirirler ama gelecek sene daha büyük sıkıntı var. Biz Türkiye olarak sadece kendimizi düşünmüyoruz.”
    F-35 konusunda bir şey söylemenin zor olduğunu dile getiren Çavuşoğlu, F-16 konusunda görüşmelerin sıkıntısız devam ettiğini bildirdi.

    “İç hukuk yolu işliyor”

    Osman Kavala konusunda sorulan soruya ilişkin ise Bakan Çavuşoğlu, “Mahkeme teknik olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararını uygulamıştır. Diğer suçlardan dolayı tutukluluğu devam etmiştir. O suçlamalardan dolayı da bir hüküm yemiştir. İç hukuk yolu işliyor. Hoşunuza gitse de gitmese de bu bir gerçektir” dedi.

    “Türkiye’de kim para aklıyor da Türkiye’yi töhmet altında bırakıyorsunuz?”

    FATF’ın Gri Listesi konusunda Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirdiğine değinen Bakan Çavuşoğlu, “Arkadaşlar Türkiye’de kim para aklıyor da Türkiye’yi töhmet altında bırakıyorsunuz? Söylediğiniz şeyler kabul edilebilir şeyler değil. Türkiye’de kaç tane oligarkın parası var şu anda da bunu söylüyorsunuz” ifadelerine yer verdi.

    “Sizin döneminizdeki gibi torpiller yok”

    1927 yılında Dışişleri Bakanlığına dışarıdan atama yapılabileceğine dair kanun çıktığını söyleyen Çavuşoğlu, “Biz (atamaları) liyakatle yapıyoruz. İçeriden de var dışarıdan da var. FETÖ’den dolayı biraz da eleman sıkıntımız var. Ama bu dışarıdan atamaya mazeret olsun diye söylemiyorum bunu. Tekrar atamayı daha önceki görevine göre yapıyoruz. Sizin döneminizdeki gibi torpiller yok bizde” şeklinde konuştu.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç Başbakanı  ile görüştü

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç Başbakanı ile görüştü

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ile baş başa görüştü. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki görüşme basına kapalı gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kristersson’un ortak basın toplantısı düzenlemesi bekleniyor.

  • “Kaygılarımıza destek İsveç görmek istiyoruz”

    “Kaygılarımıza destek İsveç görmek istiyoruz”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İsveç kendi güvenliği için NATO üyeliğini istiyor, biz de kendi güvenlik kaygılarımızın giderilmesine destek olan bir İsveç görmek istiyoruz. 3’lü muhtıranın bir bütün olarak eşiksiz uygulanmasının akabinde İsveç’in NATO üyeliğinin gerçekleşmesi ve dostluk ilişkimize müttefiklik boyutu eklenmesi samimi temennimizdir” dedi.
    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ile ortak basın toplantısını gerçekleştirdi. İsveç Başbakanı Kristersson ve heyetini ağırlamaktan memnuniyet duyduğunu ifade eden Erdoğan, “Başbakan’ı bu vesileyle tebrik ediyor, kendisine ve hükümetine başarılar diliyorum. Başbakan’ın bu ziyareti İsveç’ten ülkemize başbakan düzeyinde 2009 yılından bu yana yapılan ilk ziyareti teşkil ediyor. Görüşmelerde ilişkileri her alanda geliştirmek hususunda ortak iradeye sahip olduğumuzu belirledik. İkili münasebetlerinin yanı sıra Türkiye-AB, Rusya-Ukrayna savaşı başta olmak üzere bölgesel ve küresel meseleleri değerlendirdik” açıklamasında bulundu.

    “Türkiye, NATO’nun açık kapı politikasının her zaman güçlü destekçisi olmuştur”

    İsveç’in NATO’ya üyelik başvurusunun görüşmelerde önemli yer tuttuğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, NATO’nun açık kapı politikasının her zaman güçlü destekçisi olmuştur. İsveç ve Finlandiya’nın katılım müzakerelerinin başlatılmasına da esasen bu yaklaşımımız doğrultusunda Madrid’de onay verdik. İsveç’i askeri ittifaklara katılmama politikasına son vermeye iten güvenlik kaygılarını anlayışla karşılıyoruz” dedi.

    “Kaygılarımızın giderilmesine destek olan bir İsveç görmek istiyoruz”

    Türkiye’nin PKK/PYD/YPG, FETÖ ve DHKP-C ve DEAŞ gibi terör örgütleriyle mücadele ettiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin 40 bini aşkın vatandaşını terör saldırısından kaybettiğini dile getirdi. Erdoğan, “29’u bu bina çevresinde olmak üzere 252 insanımız FETÖ üyesi teröristler tarafından şehit edildi. Sayın Başbakan bugün Gazi meclisimizi ziyaret ederek FETÖ terör örgütünün demokrasimizin kalbine nasıl hançer saplamaya çalıştığını yerinde görmüş oldu. İsveç kendi güvenliği için NATO üyeliğini istiyor bizde kendi güvenlik kaygılarımızın giderilmesine destek olan bir İsveç görmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.

    Madrid’de imzalanan 3’lü muhtırada vurgulandığı üzere NATO’nun en temel unsurlarından birinin terörizmin tüm biçim ve tezahürleriyle mücadelede tam dayanışma ve işbirliği olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Yeni İsveç hükümetinin üçlü muhtırayı uygulama taahhüdünden memnuniyet duyduk. Savunma sanayinde ülkemize uygulanan kısıtlamalarının kaldırılması ve ihracat izinlerinin verilmeye başlanması keza olumlu bir adım teşkil etti. Başbakan ile bugünkü istişaremizde muhtırada kayıtlı hükümlerin somut adımlarla hayata geçirilmesine yönelik beklentilerimizi açık biçimde paylaştık. PKK/PYD/YPG, FETÖ ve DHKP-C terör örgütlerinin İsveç’in demokratik ortamını istismar etmesi muhakkak engellenmelidir” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3’lü muhtıranın bir bütün olarak eşiksiz uygulanmasının akabinde İsveç’in NATO üyeliğinin gerçekleşmesinin ve dostluk ilişkilerine müttefiklik boyutu eklenmesinin en samimi temenni olduğunu söyledi. Erdoğan,”3’lü muhtırada kayıtlı hususların uygulanmasını sağlamak ve izlemek için kurulan Finlandiya’nın da dahil olduğu daimi ortak mekanizmanın ikinci toplantısı ay sonuna doğru Stockholm’de düzenlendiğinde daha olumlu bir tablo ile karşılaşmayı ümit ediyorum. Stratejik ortağımız İsveç ile ikili ilişkilerimizi ticaretten savunma sanayiine, karşılıklı yatırımlardan turizme kadar her alanda geliştirmek istiyoruz. Ticaret hacmimiz geçtiğimiz sene 3.7 milyar dolara ulaşarak rekor kırdı. Sahip olduğumuz potansiyel temelinde bu rakamı ilk planda 5 milyar dolar düzeyine çıkarmayı hedefliyoruz. Sayın başbakanla iş adamlarımızın önünü açabilmek için neler yapabileceğimizi de konuştuk. Sayın Başbakanın ziyaretinde ilişkilerimizde ortak çıkarlar doğrultusunda yeni bir sayfa açmasını temenni ediyorum” değerlendirmesinde bulundu.

    “Türkiye’nin İsveç’ten beklentisi net”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin İsveç’ten beklentisinin net olduğunu belirterek, “Özellikle yapmış olduğumuz görüşmedeki hedef terörle mücadelede İsveç’in bu noktadaki tutumu. Bu rakamların 30, 70 veya 100 olması tartışılabilecek konular. Şu anda FETÖ’cü Bülent Keneş’in İsveç’ten Türkiye’ye deporte edilmesi bizim için önemli, biz bu konuda daha hassas davranmasını bekliyoruz İsveç’in. Bunun yanında PKK, PYD, YPG terör örgütleri de var. Biz 70 yıldır NATO’da bunun mücadelesini veriyoruz. İsveç ve Finlandiya’da terör örgütü paçavralarıyla dolaşınca benim vatandaşım bunları görüyor. Biz vatandaşımıza hayır diyemeyiz. Siyaset yaptığımızı bilmeniz lazım. Eskiden kamuoyu araştırmalarında terör birinci çıkardı, artık sıralamaya bile neredeyse girmiyor. Biz de şimdi istiyoruz ki NATO’daki dostlarımızla dayanışma içinde olalım. Sadece İsveç’te mi var bu teröristler, hayır. Birçok Avrupa ülkesinde bu teröristler var. Buraları zemin edinmişler, yaşam sürdürüyorlar. Önümüzdeki temmuz ayına kadar bir süre var” diye konuştu.

    İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ise, gündemlerinde PKK gibi terör örgütleriyle mücadele etmek olduğunu belirterek, “İsveç Finlandiya ile beraber NATO üyeliğine başvurdu. Bu ittifaka katılmak bizim için hayati derece önem taşıyan güvenlik meselesi. Türk milletine sesleniyorum; İsveç Türkiye’ye yapmış olduğu tüm taahhütlere riayet edecektir. İleride de müttefik olarak vereceği taahhütleri yerine getirecek ve 3’lü muhtırayı tam olarak uygulayacağız” ifadelerini kullandı.

  • “Kılıçdaroğlu Türkiye’nin milli güvenlik sorunu haline gelmiştir”

    “Kılıçdaroğlu Türkiye’nin milli güvenlik sorunu haline gelmiştir”

    AK Parti Grup Başkan Vekili Cahit Özkan, “CHP’nin beyin ölümü gerçekleşmiş, başındaki bay Kemal de Türkiye’nin bir milli güvenlik sorunu haline gelmiştir. CHP, 2023 seçimlerinde tarihin tozlu sayfalarında yer alacaktır” dedi.

    AK Parti’li Özkan, TBMM’de düzenlediği basın toplantısı ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmaya tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef aldığını söyleyen Özkan, “Bugün bay Kemal, kir akan siyasetine yenilerini, Sayın Cumhurbaşkanı’mızı hedef alarak maalesef sürdürmüştür. Peygamber ocağı Silahlı Kuvvetler’imize hakaret eden, ruhunu satmış sözde vekilinin ahlaksız saldırılarını perdelemek için bay Kemal, Sayın Cumhurbaşkanı’mızı hedef almıştır. Bay Kemal, batsın senin hakaretlerin, batsın senin siyasetin. Seni ve dostlarını milletimizin yılmaz ferasetine havale ediyoruz. Milletimiz 2023’te bu hastalıklı siyasete gereken cevabı vererek sandığa gömecektir” dedi.

    ‘CHP’NİN BEYİN ÖLÜMÜ GERÇEKLEŞMİŞ’

    “Biz milli orduya FETÖ’nün kumpaslarını deşifre ederken, bunun mücadelesini verirken siz neredeydiniz?” diyen AK Parti’li Özkan, “CHP’nin beyin ölümü gerçekleşmiş, başındaki bay Kemal de Türkiye’nin bir milli güvenlik sorunu haline gelmiştir. Beyin ölümü gerçekleşen CHP, inşallah milletimizden hak ettiği cevabı alacak ve 2023 seçimlerinde tarihin tozlu sayfalarında yer alacaktır” diye konuştu.

  • Akşener ekonomi politikasını eleştirdi

    Akşener ekonomi politikasını eleştirdi

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Pandemiyle mücadeleyi Sağlık Bakanı’nın iletişim çalışmalarından ibaret saymak, milletimize pahalıya mal olur.” dedi.

    Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, hükümetin ekonomi politikalarını eleştirdi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “OECD ve IMF ölçeklerine göre iyiyiz.” dediğini aktaran Akşener, “Sayın Erdoğan, o iyi durumda olan Türkiye’de bugün asgari ücret aylık 270 dolar. Yani, günlük 9 dolar. Haydi, o meşhur simit hesabını şimdi yap da göreyim.” diye konuştu.

    Çoğu OECD üyesi olan 46 ülkenin, bu dönemde Türkiye’den çok daha iyi büyüme performansı gösterdiğini ifade eden Akşener, Türkiye ekonomisinin ise hızla 1990’lı yıllara döndüğünü savundu.

    Akşener, açıklanan finansman programına göre, Hazinenin 2021 yılında anapara ve faiz toplamı olarak piyasaya 398 milyar lira ödeyeceğini, bunun karşılığında ise iç piyasadan 541 milyar lira borç alacağını söyledi.

    Bunun “borcu borçla kapatmak ve özel sektörün yatırımlarında kullanacağı parayı da Hazinenin kullanacağı” anlamına geldiğini öne süren Akşener, hükümetin Merkez Bankasının üzerinden elini çekmesini, muhalefet partileri dahil toplumun tüm kesimleriyle istişareye açık olmasını istedi.

    Meral Akşener, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın beyanatlarına dikkat etmesi, güveni bozan, yatırımcıyı tedirgin eden, gülünç ve sorumsuz sözler söylememesi gerektiğini ifade ederek, şöyle devam etti:

    “Borçlanma stratejinizi değiştirin. Dövize dayalı borçlanmayı daha fazla arttırmayın. Damadının, 2021 yılı program hedefleri ve bütçe büyüklükleri anlamını yitirdi. Program ve bütçeyi, damat bakanı sürecin dışında tutarak revize edin. Sağlıklı rakamlar üzerinden değerlendirme yapılmasına imkan verin. Ülkeye daha fazla itibar kaybettirmeyin. Bir yol ayrımındasın Sayın Erdoğan. Bu aziz millet, senin ona reva gördüğün bu yokluğu, bu zorluğu hak etmiyor. Milletin sabrı artık tükeniyor.

    Atılacak adımlar belli, sen sadece seçimini yapacaksın. Ya söylediklerimi yapıp ülkeye nefes aldıracaksın ya da bu kafayla devam edip ülkeyi uçuruma sürükleyeceksin. Ya milletin sesini duyup derdini çözeceksin ya da danışmanlarını dinleyip sefa süreceksin. Ya milletini seçip gerekeni yapacaksın ya da damadını seçip ilk sandıkta gideceksin.”

    “Pandemiye karşı acil eylem planı hazırlansın”

    Hükümetin Kovid-19 pandemisiyle mücadele politikasını eleştiren Akşener, tablonun salgının başladığı mart ve nisan aylarındaki sürece benzediğini dile getirdi.

    Avrupa’da yeniden yasakların başladığına işaret eden Akşener, yabancı hükümetlerin vatandaşlarına hayatlarını sürdürebilecekleri kaynakları sağlamaya çalıştığını, AK Parti iktidarının ise bu konuda gereken adımları atmadığını ileri sürdü.

    Bu durumdan endişelendiklerini belirten Akşener, “Pandemiyle mücadeleyi Sağlık Bakanı’nın iletişim çalışmalarından ibaret saymak, milletimize pahalıya mal olur. Tarihteki örneklerden ve Avrupa’da yaşananlardan anlıyoruz ki pandemide ikinci dalga daha tehlikeli oluyor. Bu kez daha erken davranmak, hemen harekete geçmek ve vaka sayıları zirve yapmadan, etkili önlemleri hemen devreye almak zorundayız.” değerlendirmesinde bulundu.

    Acil eylem planı hazırlanmasını isteyen Akşener, şöyle konuştu:

    “Türkiye genelinde verilerin doğru analizini yapabilmek için şeffaflık şart. Sağlık Bakanlığının tüm verileri açık, eksiksiz ve güncel olarak paylaşması gerekiyor. Bu, hem bilim insanlarımızın çalışmalarını kolaylaştırır hem de önlemleri daha etkili hale getirir. Öncelikle ülkemizde kaç vaka olduğunu, kovid sebebiyle kaç can kaybımızın olduğunu dürüstçe ve açıklıkla ortaya koymamız gerekiyor. ‘Hasta sayısı ile vaka sayısı aynı değildir.’ gibi bir açıklama, maalesef ciddiyetle bağdaşmıyor. Bu ciddiyetsizlik, toplumun salgını ciddiye almamasına neden oluyor.

    Günde 20 bine yakın vaka varken, 2 bin vaka açıklarsanız ne maskesiz gezenleri ne de hınca hınç dolmuş toplu taşıma araçlarını engelleyemezsiniz. Ciddiyet insanı gerçekle yüzleştirir. Gelinen noktada bizi ilgilendiren bakanların imajı değil, milletimizin gerçeğidir. Biz, gerçekle yüzleşmek istiyoruz. Doğru rakamların söylenmesini, vatandaşlarımızın da tehlikenin farkında olmasını istiyoruz.”

    Akşener, sağlık çalışanlarının virüse karşı verdiği mücadeleye değinerek, hemşire Hazal Ulaş’ı kürsüye davet etti.

    Ulaş’ın konuşmasının ardından sözlerine devam eden Akşener, şimdiye kadar 100’ün üzerinde sağlık çalışanının salgın nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

    Birçok sağlık çalışanının ek mesai ücretinin ödenmediğini iddia eden Akşener, “Bazı sağlık çalışanlarının hesabına ise dalga geçer gibi 7 lira yatırılıyor. Damat bakan 100 milyarlık destek paketi açıklayacak ama sağlık çalışanına 7 lira düşecek, ayıptır, ayıp. Böyle ciddiyetsizlik olmaz. Böyle devlet yönetilmez. Sağlık çalışanlarımızın koruyucu malzemeleri kendi imkanlarıyla temin etmeye çalışmaları, devlet için büyük bir ayıptır. Bu malzemelerin, hastanelere dağıtımını acilen sağlayın.” diye konuştu.

    Akşener, Sağlık Bakanlığı’nın, Kovid-19’u meslek hastalığı olarak kabul etmesini, kovid nedeniyle hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının görev şehidi sayılmasını ve geride bıraktıkları ailelerinin de devletin güvencesi altına alınmasını istedi.

     “Millet iradesini vesayet altına alan hiçbir sistem bu ülkede tutunamaz”

    “Tüm bu hatalar, bu ciddiyetsizlik, bu beceriksizlik ancak idarenin bir kişinin keyfine terkedildiği yönetimlerde olur.” diyen Akşener, şunları kaydetti:

    “İktidar ve küçük ortağının, milletimizin başına musallat ettiği partili cumhurbaşkanlığı isimli bu ucube sistem, yaşadığımız sorunların ana sebebidir. Pandemiden eğitime, ekonomiden yargıya herkesin dönüp bir kişinin ağzının içine baktığı bu sistem, milletimize daha fazla yükten başka bir şey değildir.

    Türkiye, millet iradesinin belirlediği yetkin kadrolarla yönetilmedikçe, kuvvetler ayrılığı yeniden inşa edilmedikçe, demokrasi ve hukuk işletilmedikçe içine sokulduğu bu sarmaldan kurtulamaz. Siyaset tarihimiz şahittir ki bu eğri düzen böyle gitmez. Millet iradesini vesayet altına alan hiçbir sistem bu ülkede tutunamaz. Çünkü Türk’ün karakterinde özgürlük vardır. Çünkü Türk milleti, devletini kendi kurmuştur ve devletini kendisinin bilir. O nedenledir ki bu millet, devletiyle arasını açan hiçbir sisteme, hiçbir vesayete yol vermez.”

    Akşener, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemle milleti devletle yeniden buluşturacaklarını, Türkiye’yi mutlu, huzurlu ve zengin bir geleceğe taşıyacaklarını söyledi.

    AK Parti’nin artık ülkeye verecek hiçbir şeyinin kalmadığını ileri süren Akşener, “Onlar inat etse de yolun sonu artık görünüyor. Onlar inkar etse de milletimiz gerçekleri artık görüyor. Onlar yok saysalar da İYİ Parti, milleti için yorulmadan çalışıyor.” diye konuştu.

    Bu arada Meral Akşener yönetimini eleştiren bir grup İYİ Partili milletvekili, daha önceki haftalarda olduğu gibi bu haftaki grup toplantısına da katılmadı.

  • Dışişleri: Ülkemizin Güney Kıbrıs’la masaya oturması söz konusu olamaz

    Dışişleri: Ülkemizin Güney Kıbrıs’la masaya oturması söz konusu olamaz

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Avrupa Birliği (AB) Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in, Türkiye ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni (GKRY) bir araya getirme teklifine ilişkin, “Ülkemizin, Kıbrıs Cumhuriyeti unvanını gasp eden ve Kıbrıs Türklerini temsil etmeyen GKRY ile masaya oturması hiçbir şekilde söz konusu olamaz” dedi.

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in, Türkiye ile GKRY’i bir araya getirme teklifi ile ilgili yazılı açıklama yaptı. Aksoy, “Hiçbir açıklamasında Kıbrıs Türklerinin Ada’nın doğal kaynakları üzerindeki eşit haklarına atıfta bulunmayan ve Kıbrıs Türklerini yok sayan AB’nin bu teklifi ciddiyetten uzaktır. Daha önce de defaatle vurguladığımız üzere, Kıbrıs meselesi çözülene kadar hidrokarbon kaynakları konusunda Kıbrıs Rumlarının muhatabı Kıbrıs Türkleridir. Bu çerçevede, GKRY Dışişleri Bakanı’nın muhatabı da biz değil, KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Sayın Kudret Özersay’dır. Doğu Akdeniz meselesinde bir çözüm arzu ediliyor ise, atılacak ilk adım, Ada’daki iki halkın bir an önce bir araya gelerek, hidrokarbon kaynaklarının araştırılması ve işletilmesi konusunda, gelir paylaşımı dahil, ortak bir işbirliği mekanizması kurmalarıdır. KKTC’nin 13 Temmuz 2019 önerisi bunun için gerekli zemini sağlamaktadır” dedi.

    Kıbrıs Adası’nın batısında deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasının ise, ancak Kıbrıs meselesi çözüldükten sonra mümkün olabileceğini kaydeden Aksoy, “Ülkemizin, Kıbrıs Cumhuriyeti unvanını gasp eden ve Kıbrıs Türklerini temsil etmeyen GKRY ile masaya oturması hiçbir şekilde söz konusu olamaz” ifadelerini kullandı.