Etiket: prof. dr. mehmet ceyhan

  • Canlı yayında fenalaşan Ceyhan’dan mesaj

    Canlı yayında fenalaşan Ceyhan’dan mesaj

    Canlı yayında rahatsızlanan Prof. Mehmet Ceyhan, mide kanaması geçirdiğini ve sağlık durumunun iyi olduğunu söyledi.

    Canlı yayın sırasında rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’dan sağlık durumuna ilişkin bir açıklama geldi.

    Twitter hesabından bir açıklama yapan Ceyhan, “Arayan, soran, ilgilenen ve dualarını esirgemeyen bütün dostlara sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bir mide kanaması geçirdim şu anda çok iyiyim. Yakında görüşmek umuduyla” ifadelerini kullandı.

    Mehmet Ceyhan, geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalının Ankara stüdyosundaki canlı yayın sırasında fenalaşmıştı. Binaya gelen sağlık ekiplerince ilk müdahalesi yapılan Ceyhan, Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırılmıştı.

  • Bilim Kurulu Üyesinden ‘doğru maske kullanımı’ uyarısı

    Bilim Kurulu Üyesinden ‘doğru maske kullanımı’ uyarısı

    Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, gözenekleri büyük maskelerin koruyuculuğunun düşük olduğunu söyledi. Ceyhan, “Maskeyi taktınız, çok rahat nefes alıp, veriyorsanız maskenin çok işlevi yoktur. Siz bütün gücünüzle üflediğinizde maskenin şişmesi lazım. Eğer şişmiyorsa maske işe yaramıyordur” dedi.

    Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, yaz aylarında maske kullanımında dikkat edilmesi gerekenleri anlattı. Ceyhan, kullanılan koyu renkli maskelerin giysilerde olduğu gibi güneş ışınlarını daha çok tutarak, terlemeye yol açabileceğini söyledi. Ceyhan, koronavirüse karşı koruyuculuk göz önüne alındığında maskenin renginin önemli olmadığına vurgu yaparak, “Maskedeki dokunun gözenekleri büyükse o zaman bulaştırıcılığı daha fazla yani koruyuculuğu düşük. Eğer gözenekleri küçükse daha iyi korur. Beyaz renkte klasik cerrahi maskelerin daha uygun olduğunu bilmemiz lazım. Gerek kağıt gerek kumaş maskeler ıslandığı zaman özelliğini kaybeder. Aşırı sıcaklarda terlediğinizde maskenin özelliğini de yitirdiğini düşünmeniz lazım” diye konuştu.

    ‘RAHAT NEFES ALIYORSANIZ MASKENİN İŞLEVİ YOKTUR’

    Bambudan yapılan maskelerin daha az terletebileceğini belirten Prof. Dr. Ceyhan, “Bambu rahat nefes alıp vermek için değil bambu daha az terletir, sadece öyle bir avantaj olabilir. Rahat nefes alıp vermek dokunun içindeki deliklerin yani gözeneklerin büyüklüğü ile ilgili. Maskeyi taktınız, çok rahat nefes alıp veriyorsanız maskenin çok işlevi yoktur; siz bütün gücünüzle üflediğinizde maskenin şişmesi lazım. Eğer şişmiyorsa maske işe yaramıyordur. Ama rahatlık, terlememek açısından tabi ki bambu ve pamuk maskeler daha rahat kullanılıyor” dedi.

    ‘ISLANAN MASKE ÖZELLİĞİNİ KAYBEDER’

    Prof. Dr. Ceyhan, aşırı sıcaklara karşı maskeyi buzdolabı veya derin dondurucuda muhafaza ederek, kullanmayı kesinlikle önermediğini belirterek, şunları söyledi:

    “Buzdolabına koyduğunuzda ne kadar süre sizi serin tutabilir, en fazla 1-1,5 dakika tutar sonra tekrar normal sıcaklığa döner. Ben bunun çok geçerli bir yol olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Buzdolabının içi nemli bir ortam, nemli ortama maskeyi bırakmak riske atmak olur. 1-2 dakikalık serinlik için maskenin özelliğini riske atmak çok kabul edilebilir gibi değil. Islatıp takmak zaten yanlış, ıslandığında maskenin özelliği mutlaka azalıyor. Hatta kumaş maskeler için ‘Islandı, o maske hiçbir işe yaramaz’ diyorum. Onu uygun bir yere koyun, eve gidince yıkayıp kurutun, kuruduktan sonra kullanın. Islanan hem kağıt hem de kumaş maske özelliğini kaybeder.”

    ‘KORONAVİRÜS HALA ÇOK TEHLİKELİ’

    Virüsün etkisinin azaldığı yönünde yanlış algı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ceyhan, “Biz Türkiye’de böyle görmüyoruz. Oldukça yüksek oranda ağır hastamız var. Bu ölüm oranlarının azalmasının tek nedeni var; artık herkes daha hazırlıklı. O yüzden daha çok test yapıyorlar. Siz 1000 kişi tarar, 300 hasta bulursanız ve bunun 10’u ölüyorsa siz çok fazla taradığınızda örneğin; 10 bin kişi test yapıp, bunun içinde 500 tane vaka bulduğunuzda bunun belki 50’si, 30’u ölüyor ama payda büyüdüğü için oran düşük çıkıyor. Yoksa şu anda dünyada koronavirüsten ölüm sayıları açısından bir azalma yok, dünyanın genelinde böyle. ‘Daha hafif seyrediyor, korkulacak bir şey yok’ düşüncesi maalesef insanların tedbirleri gevşetmesine neden oluyor. Koronavirüs halen son derece tehlikeli, öldürücü ve yayılma hızı oldukça yüksek. Bulaştırıcılık kat sayısı 2 ile 3 arasında. Halen her koronavirüs enfeksiyonu geçiren kişi ortalama 2-3 kişiye bulaştırıyor. Yani bir vaka yeterince önlem alınmadığı takdirde 3 hafta sonra karşınıza 70-80 vaka olarak çıkabiliyor” diye konuştu.

  • “Beyin yiyen amip Türkiye’de var”

    “Beyin yiyen amip Türkiye’de var”

    Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, ABD’de rastlanılan ‘beyin yiyen amip’in insanlara sudan bulaştığını belirterek, Türkiye’de de bazı amip türlerinin görüldüğünü söyledi.

    Prof. Dr. Ceyhan, ABD’de bir kişinin ‘naegleria fowleri’ adlı tek hücreli amipin yol açtığı hastalığa yakalanarak, hayatını kaybetmesine ilişkin değerlendirmede bulunup, amiplerin çok çeşidinin olduğunu belirtti. Ceyhan, amiplerin 1-9 gün kuluçka süresinin olduğunu belirterek, suya giren insanların burnundaki koku sinirlerinden beyne gittiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Ceyhan, önce ateş, baş ağrısı, bulantı-kusma, birkaç gün içinde ise menenjite bağlı bulguların ortaya çıktığını, bilinç bulanıklığı, havale nöbetlerinin görüldüğünü söyledi. Ceyhan, daha sonraki süreçte ise bilinç bulanıklığının arttığını kaydederek, bu safhanın ardından vakaların yüzde 100 ölüm ile sonuçlandığını dile getirdi.

    ‘YAYGIN OLARAK YAZ AYLARINDA GÖRÜLÜYOR’

    Türkiye’de de bazı amip türlerinin görüldüğünü belirten Prof. Dr. Ceyhan, “Güneydoğu’da görülen, bağırsakları etkileyen, bazen kana da geçip organları da etkileyen amip, bizde çok yaygın, özellikle yaz aylarında görülüyor. Ama dünyanın değişik bölgelerinde başka amipler de var. Bu amip de daha çok ABD’de görülen, uzun zamandır bilinen ve daha çok sudan insanlara buluşan bir amip. Beyin dokularını tutuyor, nadir vakalar şeklinde Amerika’da her sene görülüyor” dedi.

    ‘TÜRKİYE’DE DE AMİP VAKASI GÖRÜLDÜ’

    Prof. Dr. Ceyhan, Türkiye’de 2017 yılında Eskişehir’de amip vakasının rapor edildiğini kaydederek, “Ayrıca özellikle veterinerlik fakültelerinin yaptığı çalışmalar var. Birçok ili kapsayan sularda bu etkenlerin araştırıldığı çalışmalarda da rapor edilmiş. Yani Türkiye’de de var; ama çok sık görülen bir hastalık değil. Olduğu zaman genellikle beyin zarları ve beyin dokusunu tutan; ama erken tanı konulduğunda tedavi edilebilen bir hastalık. Sulardan bulaşıyor, henüz insandan insana bulaştığı belirtilmemiş” diye konuştu.

  • “Sokağa çıkma yasağı kaldırılınca kene ısırmaları arttı”

    “Sokağa çıkma yasağı kaldırılınca kene ısırmaları arttı”

    Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Türkiye’de son günlerde artış gösteren KKKA vakalarına ilişkin açıklama yaptı. Prof. Dr. Ceyhan, KKKA’nın Türkiye’de her yıl bu dönemlerde, belli bölgelerde görüldüğünü belirtti.

    KKKA’nın kene ısırması sonucu bulaşan virüs olduğunu anımsatan Ceyhan, “İlk dönemlerde özelikle sokağa çıkma yasağı varken insanların Kırım Kongo’ya yakalanma şansı daha düşüktü. Çünkü bu kene genellikle çayırdan, çimenden bulaşıyor. Özellikle sokağa çıkma yasağı kaldırıldıktan sonra insanlar daha çok piknik aktiviteleri ya da farklı nedenlerle bu tip bölgelere gidip dikkatsiz davranınca kene ısırmaları arttı. Dolayısıyla Kırım Kongo vakaları da arttı. Koronavirüs nedeniyle sokağa çıkma yasağı varken de görüyorduk ama şu anda Türkiye’de vakaların arttığını izliyoruz” dedi.

    ‘GİYSİ ÜZERİNDEN DERİYE YAPIŞMASI MÜMKÜN DEĞİL’

    Kenenin insan olmadan yaşayabilen canlı olmadığını belirten Ceyhan, “Canlı olması için mutlaka bir insan bulup bazıları hayvanlar ile bazıları insanlar ile hayatlarını sürdürüyor. Kene yapıştığı zaman virüsü salgılarında bulundurduğu için eğer siz hiç dokunmazsanız çok fazla salgı bulaştırmıyor dolayısıyla bulaştırdığı virüs miktarı az oluyor. Kenenin, giysi üzerinden deriye yapışması mümkün değil. Mümkün olduğu kadar kapalı olması lazım insanın derisinin. Kene, sıçrayarak yapışıyor. Bunları engellemek için mümkün olduğu kadar kapalı giyinmek, pantolonu çorabın içine sokmak gerekiyor” diye konuştu.

    ‘KENEYİ DERİDEN ÇEKERSENİZ BOL MİKTARDA VİRÜS BIRAKIR’

    Prof. Dr. Ceyhan, keneye karşı alınması gereken önlemlere ilişkin ise şunları söyledi:
    “Diyelim ki kenenin bulaştığını gördünüz, pikniğe falan gidildiğinde her kalkındığında mutlaka kontrol edilmesi lazım. Kene varsa dokunulmaması lazım. Eğer ki o işi bilmiyorsa siz, keneyi koparmaya, deriden çekmeye ya da öldürmeye kalkarsanız kene tükürüğünü boşaltıyor ve bol miktarda virüs var içerisinde. O şekilde bol virüs bulaşıyor ve daha ağır hastalığa yol açıyor. Eğer biliyorsanız banka kartı ya da kredi kartı olabilir. İki yanından deriye bastırılarak keneyi öldürmeden çıkarmak gerekir. Bilmiyorsanız hiç dokunmamamız gerekir, hemen bir sağlık kuruluşuna gidip orada çıkarmak en doğrusu. Eğer böyle yapılırsa hastalık bulaşsa bile ağır seyretmeden geçirilebiliyor. Ama hastalık bulaşmış ve klinik belirtileri çıkacaksa en belirgin belirtileri, aslında kanamalı ateş o nedenden diyoruz ateş yükseliyor, vücudun değişik bölgelerinde kanamalar oluyor. İdrardan kanamalar oluyor ve iç organlarda bazı bozulmalar başlıyor. Karaciğerde, böbrekte bozulmalar ortaya çıkabiliyor. Daha da ilerlediği zaman kanda hem pıhtılaşma hem de kanma şeklinde giden ve kontrolü giderek zorlaşan bir tablo ortaya çıkabiliyor.”

    ‘SOLUNUM YOLUYLA BULAŞMASI SÖZ KONUSU DEĞİL’

    KKKA vakalarının yüzde 4 civarında ölümle sonuçlandığına dikkat çeken Prof. Dr. Ceyhan, “Hastanede tedavi edilebilen, tedavinin oldukça etkili olduğu bir hastalık. Bir sağlık kuruluşuna gidildiği zaman vakaların büyük çoğunluğu kurtarılabiliyor. Öncelikle korunmak daha önemli tabi. Solunun yoluyla bulaşması söz konusu değil ancak o kişilerin kanıyla bulaşabiliyor. Bu bulaş da en çok sağlık çalışanlarında görünüyor. Yoksa hava yoluyla bulaşma söz konusu eğil” diye konuştu.

  • “Vaka sayısı sıfır dahi olsa güvende değiliz”

    “Vaka sayısı sıfır dahi olsa güvende değiliz”

    Bayram sonrası yeni normale dönüşün bir parçası olarak daha fazla önlemin kaldırılması bekleniyor. Bu anlamda vaka sayısının azaltılmasının önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mehmet Ceyhan uyarıyor: “Ancak sayı sıfır olsa dahi güvende değiliz. Bu sadece test yapılan kişiler arasında güvende olduğunuz anlamına gelir.”

    Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan Hürriyet’ten Fulya Erbaş’a şu değerlendirmelerde bulundu:

    “Pandemi eğrileri dağa benzer. Önceleri eteği yatıktır. Sonra dikleşir. İnişte de aynı şekilde. Hızlı inerseniz dirençle karşılaşırsınız. Direnci kırmak için ise asemptomatik vakaları bulup tedavi etmek gerekir. Biz o dönemi yaşıyoruz. Bundan sonra her gün 200-300 vaka olmayacak belki ama süreç bitmiş değil.”

    Tedbirlerin bayramdan sonra yavaş yavaş kaldırılacağının altını çizen Ceyhan şunları söyledi: “Hepsi birden kaldırılamaz. Tüm yasakları bir anda kaldırırsanız, bir problem çıktığında bunun nereden kaynaklandığını bulamazsınız. Mesela bir pozitif vaka yakaladınız. O kişi sinemaya da restorana da berbere de gitmiş. Virüsü nereden kaptı, kimlere bulaştırdı? Nasıl saptayacaksınız?”

    Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü ise “Bayram sonrası, farklı bir dünyaya uyanacağımızı, her şeyin toz pembe olacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz” dedi. Özlü, vaka sayılarında yaşanan düşüşün, çok büyük bir dalgalanma yaşanmazsa, süreceğini; ancak aşı bulunana kadar hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını belirtti.

    Önlemlerin kurallara bağlı şekilde esnetilmeye başlanacağını söyleyen Özlü “Mesela tren seferleri başlayacak ama eskisi gibi tam kapasite değil, yüzde 50 kapasiteyle. İç ve dış hat uçuşları, şehirlerarası otobüs seyahatleri yeniden yapılabilecek ama tüm bunların kendi kuralları olacak” dedi.

    Bilim kurulu üyesi: Bitiş çizgisine varmak üzereyiz

    “Aceleci davranmak yok. Kademeli normalleşeceğiz” diyen Özlü şunları söyledi: “Bitiş çizgisine varmak üzereyiz. Biraz daha sabır. AVM’ler, kuaför ve berberler yeniden açıldı, 16 ilde seyahat yasakları kalktı. Gördük ki, bu yeni ‘kontrollü sosyal hayat’ süreci bizi kötü etkilemedi. Gevşemelere rağmen olumsuz bir etkinin görülmemesi sevindirici olduğu kadar yeni kararlar alınması adına da cesaretlendirici. Bu süreçte maske ve hijyenden vazgeçilmemeli. En kritik olan ise sosyal mesafe. ‘Diğerlerini yapıyorum, bu olmasa da olur’ denmemeli. Hele ki kalabalık ortamlarda maske tek başına koruyucu değildir. Mesafeyi korumaya devam.”