Etiket: prostat kanseri

  • Her 8 erkekten biri bu riski taşıyor

    Her 8 erkekten biri bu riski taşıyor

    Bursa’daki bir firmanın erkek çalışanlarıyla bir araya gelen Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Penbegül, prostatın teşhisi ve tedavisi konusunda bilgileri aktardığı seminerde, “Tüm kanser türlerinde olduğu gibi prostat kanserinde de erken teşhis tedavi açısından hayati önem taşıyor. Son yıllarda teknolojinin gelişmesi sonucunda erken teşhiste önemli aşamalar kaydedildi, bu sayede prostat kanserinden yaşamını yitirenlerin sayısı azaldı. Prostatın belirtileri ise idrar yapmaya başlamada gecikme, idrar hızının düşmesi yani işemenin zayıflaması, idrar sonrası damlama ve yetersiz boşalma hissidir. Prostat nedeniyle sık idrara çıkma ve ani sıkışma bir süre sonra dayanılmaz hale gelir” dedi.

    Prostat kanserinin erken tanı konulabilen ve tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu, prostat kanserinin kesin nedenlerinin bilinmediğini ve yaş ilerledikçe riskin arttığını belirten Penbegül, birinci derece akrabasında prostat kanseri görülenlerin bu kansere yakalanma riskinin diğer insanlara göre ciddi derecede arttığına ve 50 yaşından itibaren yılda bir kez PSA testi yapılmasının önemine dikkat çekti.

  • 6 erkekten 1’i prostat kanseri

    6 erkekten 1’i prostat kanseri

    Üroloji Uzmanı Dr. Münir Ali Bilgehan Dünya Sağlık Örgütü’nün en son verilerine göre prostat kanserinin erkeklerde en sık rastlanan ikinci kanser türü olduğuna değinerek, eylül ayının Prostat Kanseri Farkındalık Ayı olması vesilesiyle önemli bilgiler verdi. Ülkemizde de erkeklerde akciğer kanseri ile birlikte en sık görülen kanser olmakla beraber, her yıl ortalama her 6 erkekten 1’inin prostat kanseri tanısı aldığını belirten Dr. Bilgehan “Yapılan çalışmalarda bir erkeğin yaşam boyu prostat kanserine yakalanma riskinin yüzde 15-20 arasında olmasına karşın bu hastalığa bağlı ölüm riskinin yüzde 3 civarında olduğu rapor edilmektedir” dedi.

    Prostatın, erkeklerde mesanenin altında yer alan, genellikle ceviz büyüklüğündeki bir salgı organı olduğunu ifade eden Dr. Bilgehan, prostat kanserinin, prostat dokusunu oluşturan bazı hücrelerin anormal seyir göstererek tümör yapıları oluşturması sonucu meydana geldiğini, bu durumun prostatın sadece bir kısmından veya birden çok kısımda ortaya çıkabileceğini dile getirdi.

    “En sık görülen belirtiler: Sık idrara çıkma ve kesintili idrar yapma”
    Prostat kanserinin erken dönemde belirti vermediğini, ancak ilerleyen evrelerde ve tedavi edilmediği takdirde büyük sorunları beraberinde getirdiğine dikkat çeken Dr. Bilgehan gözlemlenebilen belirtileri ise “Geceleri sık idrar çıkma ihtiyacı; idrar yaparken veya dururken zorlanma; kesintili, damla damla idrar yapmak; ereksiyon sırasında zorlanma; cinsel ilişki sırasında ve boşalma anında hissedilen ağrı, acı, yanma; boşalma miktarında azalma; idrar veya menide kan görülmesi” olarak sıraladı.

    Yıllık tarama testleriyle erken dönemde prostat kanserinin saptanabileceğini vurgulayan Dr. Bilgehan “Prostat kanserinin erken dönemde teşhisi için belli aralıklarla muayene ve kan tetkikleri yaptırmak çok önemlidir. Hiçbir şikayeti olmayan kişilerde de prostat kanseri olabilir. Bu yüzden erkeklerin 50 yaşından itibaren takip ve kontrol edilmesi şarttır. Ailede bu hastalıklar varsa daha erken yaşta, genellikle 40 yaşından itibaren testlerin yapılması gerekir. Erken yaşta yapılan testler ileriki yıllarda bu hastalıktan korunmak için oldukça önemli” diye konuştu.

    “PSA testi ve muayene ilk adım”

    Dr. Bilgehan, prostattan salgılanan ve kana belli oranda geçen PSA adlı proteinin kandaki düzeyinin ölçülmesi ile prostatın makattan parmakla muayenesinin tanıda ilk basamağı oluşturan yöntemler olduğunu söyledi. “PSA düzeyinin yüksek olmasının mutlaka kanser olduğu anlamına gelmezken, düşük olması ise kanser olmadığı anlamına gelmez” diyen Dr. Bilgehan, bu iki muayene metodunda prostat kanseri şüphesi uyandıracak bulgular tespit edilirse kesin tanı için MR ve gerekirse çekilen bu MR görüntüleri eşliğinde akıllı prostat biyopsisi denilen yönteme başvurarak, prostat kanseri olup olmadığını tespit edebildiklerini anlattı.

    “Hastanın durumu ile tümörün evre ve derecesi tedaviyi belirliyor”

    Prostat kanserinde tedavi yönteminin, tümörün evre ve derecesi gibi patolojik özelliklerin yanı sıra hastanın yaşı ve genel sağlık durumuna göre seçildiğine değinen Dr. Bilgehan şunları söyledi: “Cerrahi tedavi (radikal prostatektomi), ışın tedavisi (radyoterapi), hormon tedavisi, HIFU gibi fokal tedaviler, ilaç tedavisi (kemoterapi) veya aktif izlem gibi tedavi seçenekleri mevcut olup, yukarıda belirtilen kriterler göz önüne alınarak, hasta, ailesi ve doktor tarafından birlikte verilmiş bir karar en doğru yaklaşım olacaktır. Radikal prostatektomi ameliyatı, prostatın tümüyle çıkarılması işlemi olup, yayılım yapmamış hastalıkta tedavi yöntemleri arasında en etkin olanıdır. Radikal prostatektomi operasyonu geçiren hastaların 10 yıllık sağkalım oranları yüzde 90’ın üzerindedir. Bu nedenle radikal prostatektomi tüm tedavi yöntemleri arasında en çok tercih edilendir”.

    Prostat kanserini önlemenin tek yolunun düzenli kontroller olduğunun altını çizen Dr. Bilgehan, bu kanserin erkeklerde en sık rastlanan ürolojik kanser olmasına rağmen mesane ya da böbrek kanserindeki belirgin sigara etkeni gibi belirli bir nedeni veya alınabilecek belli önlemler olmadığını da belirtti. Ancak her hastalıkta olduğu gibi riski azaltmak için sağlıklı bir yaşam sürmenin; dengeli beslenme ve dengeli fiziksel aktivitenin sağlığı olumlu etkilediğini sözlerine ekledi.

  • Olestra içeren ürünlere dikkat! Kanser yapıyor

    Olestra içeren ürünlere dikkat! Kanser yapıyor

    Uzman Diyetisyen Eda Balcı, yüksek yağ içeren ürünlere alternatif olarak üretilen olestranın, prostat kanserine yol açtığına dikkat çekerek, olestra içeren ürünlerden uzak durulması gerektiğini söyledi. Balcı, obezitenin yüksek miktarda yağ tüketiminden kaynaklandığını belirterek yağların, karbonhidrat ve proteinlere göre daha fazla enerji içerdiğini söyledi.

    Balcı, yağların fazla tüketiminin obeziteye neden olduğunu hatırlatarak, ‘‘Obezitenin sonuçlarına bakıldığında, koroner kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, felç, diyabet, meme ve kolon kanserleri gibi ciddi hastalıklara sebep olduğu görülmektedir” dedi.

    OLESTRA: YAĞ ORANI DÜŞÜK FAKAT LEZZETLİ ÜRÜN ÜRETMEYE YARDIMCI

    Yüksek yağ tüketimi ile ilgili endişeler ve ideal vücut ağırlığına ulaşmaya olan ilginin artmasıyla, üreticilerin yağ oranı düşük fakat lezzetli yiyeceklerin üretilmesi amacıyla yeni yollar aramasına yol açtığını belirten Balcı, olestranın da bu amaç ile kullanılan maddelerden biri olduğunun altını çizdi.

    ‘‘OLESTRA PROSTAT KANSERİ YAPIYOR’’

    Olestranın ürünlere kalori eklemeyen yağ yerine kullanılan bir madde olduğunu belirten Balcı, patates cipsi gibi yüksek yağlı yiyeceklerin hazırlanmasında, böylece yağ içeriklerinin düşürülmesinde veya ortadan kaldırılmasında kullanılıyor. Olestranın lezzet, görünüş, dayanıklılık ve ısı bakımından diğer normal yağlara benzetilerek yağ asidi bazlı sükroz ekstraksiyonundan oluşmuş, yağ yerine, özellikle yağsız ürün ve kızartmalarda kullanılan enerji değeri olmayan sentetik bir maddedir” diye konuştu.

    BAHARATLI ÇEREZ, KRAKER, YAĞSIZ PATATES DE KULLANILIYOR

    Balcı, “Olestra, baharatlı çerez, krakerler, yağsız patates cipsi, hazır gıda ve kızartmalarda kullanılmaktadır. İshale, karın ağrısına, sindirim sisteminde rahatsızlıklara, beden gücünün daha da zayıflamasına ve kandaki karotenoit seviyelerinin azalmasına sebebiyet vermektedir. Kanda karotenoid seviyesinin azalması sonucunda, retina ve görmede bozukluk başta olmak üzere akciğer ve prostat kanserleri gibi ciddi hastalıklara ve ölümlere neden olduğu yapılan çalışmalarla bildirilmiştir” ifadelerini kullandı.

    ‘‘OLESTRA İÇEREN BESİNLERDEN UZAK DURUN’’

    Olestranın, insan vücudunda emilmeden atıldığını belirten Balcı, “Bu sebeple, yağda çözünen vitaminler olan A,D,E ve K vitaminleri ve karotenoid gibi besin maddelerini bağlayarak bağırsaktan emilmelerini azaltmaktadır. Bu maddelerin vücuttan atılmasına yol açmaktadır. Bu nedenle olestra içeren besinlerden uzak durmak gereklidir. Sağlıklı yağlardan yeterli miktarlarda tüketmek hem yağda eriyen vitaminlerin emilebilmesi hem de sağlıklı bir vücut için çok önemlidir” dedi.