Etiket: psikoloji

  • YKS sürecinde aile baskısına dikkat

    YKS sürecinde aile baskısına dikkat

    YKS sürecinde öğrencilerin tercihleri iyi değerlendirmeleri gerektiğine değinen ve bu hususta velilerin dikkat etmesi gerekenler hakkında konuşan psikoloji ve rehberlik öğretmeni Mesut Kutlu, tercih sürecinde öğrencilerin hayati önem taşıyan bir sürece girdiklerini söyledi.
    Öğrencilerin özellikle bir rehber hocası eşliğinde tercihleri yaparlarsa çok daha isabetli sonuçlar elde edebileceklerini ifade eden Kutlu, “Dikkat etmemiz gereken şey öncelikle tercih vermeden sınav sonucumuza, sıralamamıza dikkat etmeliyiz. Tercihlerde, bu sıralamaya uygun bölümler ve meslekler seçersek çok daha iyi olacağını düşünüyoruz. Dikkat etmemiz gereken hususlardan birisi de seçeceğimiz meslek. Bu mesleği de öğrencinin sevip sevmediğine dikkat edebilir. Çünkü bazı öğrenciler gelecek vaat eden bölümlere yönelip aslında o mesleği yapamıyor. Daha sonrasında sıkıntılar çekiyor. Öğrencinin seçeceği üniversitenin akademi kadrosunun ne kadar iyi olup olmadığını, yaşanabilir bir sosyal hayatının olup olmadığına da dikkat etmeleri lazım” dedi.

    “Bu süreçte ailenin rolü büyük”

    Tercih döneminde ebeveynlerin rolünün önemine değinen Kutlu, “Velilerimiz öğrencilerin seçeceği meslekler konusunda destekleyici davranırlarsa ileriki zamanlarda çocuk için çok daha iyi olacaktır. Çünkü velilerimiz, toplumdan gelen şeylerle öğrencilerimizi yönlendiriyor. Örnek veriyorum, bir hemşirelik bölümü çabuk atanabilir bir meslek ama çocuk buna bağlı olarak bu mesleği yapamıyor. Mühendislik alanında kendini geliştirmek istiyor ve bu konuda çocuğa baskı uyguluyor” diye konuştu.
    “Çocuğumuzun yapabileceği, becerisine göre mesleklerde yardımcı olursa destek olursa çok daha iyi olacak” diyen Kutlu, “Çünkü birçok kez karşılaştım çocuk öğretmenlik veya hemşirelik alanında becerisi olmamasına rağmen ya da daha doğrusu sevmemesine rağmen bu mesleğe yöneliyor; bu yanlış. Benim naçizane fikrim velilerimiz bu konuda öğrencileri desteklerlerse onlara yardımcı olabilecek bir destek çerçevesinde bunu yaparsa daha iyi olacağını düşünüyorum” şeklinde konuştu.

  • AFAD personeline psikososyal destek

    AFAD personeline psikososyal destek

    Kahramanmaraş merkezli ve 11 ili etkileyen depremler, büyük hasar ve can kayıplarına neden oldu. Van Eğitim ve Araştırma Hastanesinde meydana gelen depremden etkilenen afetzedelerin yanı sıra arama kurtarma çalışmalarına katılan AFAD personellerine de psikiyatrik destek hizmeti sunuluyor.

    Muhabirlere konuşan Hastane Başhekim Yardımcısı ve Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Cafer Alhan, meydana gelen depremin ardından hastanede ‘Psikososyal Destek Birimi’ni kurduklarını belirtti. Türkiye’nin birçok iline olduğu gibi Van’a da çok sayıda depremzede aile geldiğini hatırlatan Dr. Alhan, “Gelen ailelerin depremle ilgili süreçlerden etkilenmeleri dolayısıyla Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ile İl Sağlık Müdürlüğü işbirliğiyle sosyal hizmet uzmanları ve psikolog arkadaşlarımız sahada bir çalışma yürütmektedir. Bu arkadaşlarımızın sahada yaptıkları çalışmaların bir benzerini hastanemizde yürütüyoruz. Sahadaki arkadaşlarımız psikososyal destek alması gerektiğine inandıkları depremzedeleri birimimize yönlendiriyor. Burada da psikolog arkadaşlarımız eşliğinde ön değerlendirmeleri yapılıyor. Takip gerektiren depremzedelerle alakalı sonraki süreçlerle ilgili planlamalar yapılıyor. Değerlendirilmesi gereken depremzedeler de psikiyatrik kliniklerine yönlendirilip orada takip ve tedavileri yürütülmektedir” dedi.

    “Onların bu işteki emeği çok büyüktür”

    Depremzedelerin yanı sıra bölgede arama kurtarma çalışmalarında yer alan AFAD personellerinin de süreçten etkilendiklerini dile getiren Alhan, “Tabii insani olarak bu durumdan etkilenmiş olma ihtimallerini de biz göz önünde bulundurarak bu arkadaşlarımızı da belli bir program çerçevesinde hastanemizde değerlendirmekteyiz. Eğer etkilenen arkadaşlarımız varsa onlara dönük de psikososyal destek hizmeti sunuyoruz” diye konuştu.

  • Başı dönünce deprem oluyor sandı

    Başı dönünce deprem oluyor sandı

    Olay, 10 Şubat saat 19.20 civarında Diyarbakır’ın Kayapınar ilçesinde bulunan bir kıraathanede meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, bir kişi kıraathanede oturduğu sırada baş dönmesi yaşadı. Durumu depreme bağlayan şahıs ortalığı birbirine kattı, saniyeler içerisinde kıraathanedekiler dışarı kaçtı. Korku dolu anlar güvenlik kameralarına yansırken, kaçış sırasında bir vatandaşın panikle elindeki çayı bırakmadan koşturduğu görüldü.

     

  • “Yaşanılan acıyı depremzedelere ‘acıma’ olarak yansıtmamalıyız”

    “Yaşanılan acıyı depremzedelere ‘acıma’ olarak yansıtmamalıyız”

    İki hafta önce tüm ülkeyi yasa boğan ve 11 ili etkileyen deprem sonrası imkânı olan vatandaşlar, depremin etkilerinin azalacağı zamana kadar Mersin, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlere göç etmek durumunda kaldı. Zorunlu göçlerle birlikte depremi birebir yaşayan insanlarla, yaşayamayanların bir araya geldiği bir sürece girildiğini söyleyen Bahçeşehir Üniversitesi Göç ve Kent Çalışmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ulaş Sunata, depremzedelere karşı iyi niyetli bir duygu bile olsa acıma hissi ile yaklaşılmamasını söyledi. Prof. Dr. Ulaş Sunata ayrıca depremi birebir yaşayan insanlara hassas davranılması ve kişilerin yaşadıklarını kendi anlatmadıkları müddetçe anlattırılmaya çalışılmaması gerektiğini vurguladı.
    Hepimizin farklı ama bir şekilde etkilendiği deprem sonrası asıl acıyı ve kayıpları özellikle depreme birebir maruz kalan insanların yaşadığını unutmamak gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Ulaş Sunata, “Şu anda depremzedelerle depremi doğrudan yaşamamışların karşılaştığı bir dönemdeyiz.

    Hepimiz çok etkilendik.

    Hepimiz toplum olarak depremi doğrudan yaşasak da yaşamasak da bu acıyı yaşıyoruz. Fakat bu acı depremzedelere karşı acıma duygusu ile ilerlenmemesi gereken bir süreç. Yaşadığımız acıyı karşılaştığımız kişilere yansıtarak yeniden devam etmemeliyiz. Depremi birebir yaşayan kişiler çok daha büyük acılar yaşadılar, bu acıyı onlar size verdikleri sürece almalısınız. Acı ve yas süreci uzun sürecektir. Buna hazırlıklı olmak lazım. Karşımızdakini anlamaya yönelik davranmak gerekiyor. Acılarımızı yaşamak için onları kullanmamamız gerekiyor. Bu çok önemli ve ahlak açısından da çok değerli bir şey. O yüzden birlikte yaşamı yeniden inşa edeceğimiz bir süreçteyiz ki bu kolay bir süreç değil. Bunun farkında olarak hayatımızı birlikte devam etmeyi sürdürmeliyiz” dedi.

    “Kişinin acısını bize yansıttığı sürece dinlememiz gerekiyor”

    Depremi yaşayan insanları anlama ve dinleme odaklı olmamız gerektiğini de ifade eden Ulaş Sunata, “Anlamakla başlamak gerekiyor aslında. Kişinin acısını bize yansıttığı sürece dinlememiz gerekiyor. Bizimle konuştuğu sürece dinlemeliyiz, konuşmadığı zaman da onu zorlamak doğru değil. Hiç yokmuş gibi davranmak imkânsız elbette ki süreç devam ediyor. Hepimiz aynı acıyı paylaşıyoruz. Fakat çok daha fazla yaşayanı, büyük kaybı olanı var. Bunun bir hiyerarşisi de yok herkes farklı yaşıyor olabilir” şeklinde konuştu.

    “Plansız bir zorunlu göç oldu”

    Daha güvenli olması açısından insanların zorunlu olarak göç ettiğini de hatırlatan Sunata, “Deprem büyük bir travmaydı. Depremi doğrudan yaşayan kişilerin bir kısmı aynı zamanda yerinden oldu. Yani bir yersiz-yurtsuz kalma sürecinden bahsediyoruz. Bu da tabi büyük bir zorunlu göçe dönüştü. Özellikle Mersin başta olmak üzere diğer büyük illere ciddi bir göç oldu. Göçün kendisi de ayrı bir değişimdir ve şoktur. Elbette ki bu şokun üstüne bir de göç yaşamak kolay değil. Tabi sonrasında geri dönüşler de olacaktır. Lakin burada kaldıkları süreçte sonuçta farklı bir coğrafyaya geliyorlar ve farklı insanlarla karşılaşıyorlar. Bu yüzden göçün oluşturduğu ayrı bir denklem olacaktır” dedi.

    “Göç ettikleri yerlerde ve geri dönüklerinde de bir adaptasyon süreci olacak”

    Gerek göç ettikleri yerde gerekse geri döndüklerinde ayrı bir adaptasyon sürecinin olacağını da söyleyen Sunata açıklamalarını şöyle sonlandırdı:
    “Zorunlu göçü biz ikiye ayırırız. Her ne kadar zorunlu desek de planlı olanı da vardır. Fakat bu göçte bir plan yok. Plansızlık içerisinde, anlık çözümlerle ilerleyen bir durumda göç etmiş kişiler gerçi yerinde kalmışlar da göç etmiş gibiler çünkü evlerinden oldular. Bu süreç bir süre devam edecek. Çok kolay değildir bir yere adaptasyon. Eğer yeni yerlerinde yaşamaya devam edeceklerse de bu uzun bir serüven olacaktır. Yeniden geri dönmeyi planlayacaklarsa da o da başka bir serüven olacaktır. Çünkü aslında bıraktıkları yere tam olarak geri dönmeyecekler. Bunun da ayrı bir adaptasyon sürecini beraberinde getireceğini unutmamak gerekiyor.”

  • Açık öğretimde psikoloji bölümü tartışması

    Açık öğretimde psikoloji bölümü tartışması

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı sonrasında Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, “açıköğretim fakültelerinde psikoloji eğitimi” gündemiyle toplandı.

    ÖSYM tarafından açıklanan 2020 kontenjanlarında açıköğretimde psikiloji eğitimi için kontenjan ayrılması tepkiyle karşılanmıştı.

    Bu gelişmenin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu’na konuya ilişkin ivedilikle rapor hazırlaması talimatı vermişti.

    Kurul’un bugün yapacağı toplantı sonrasında alınan kararın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından duyurulması bekleniyor.

     

  • Araştırma: Uzaktan eğitim ‘iletişim’i kesti

    Araştırma: Uzaktan eğitim ‘iletişim’i kesti

    TEGV’in yaptığı araştırmaya göre, uzaktan eğitim alan öğrencilerin yüzde 51’i öğretmenleriyle nadiren iletişim kuruyor. Yüzde 39’u arkadaşlarıyla hiç görüşmüyor. Çocukların yüzde 20’sinde davranış değişimi oluştu.

    Milliyet’ten Ozan Ömer Kadüker’in haberine göre, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) koronavirüs döneminde başlayan uzaktan eğitim sürecinde çocukların ve velilerin tecrübelerini değerlendirmek amacıyla bir araştırma gerçekleştirdi.

    Araştırma, Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesinde, 31 şehirden 368 TEGV velisiyle yapıldı. Araştırmaya katılan velilerin yüzde 54’ünün 1-2 çocuğu, yüzde 34’ünün 3’ten fazla çocuğu, yüzde 12’sinin ise 5’ten fazla çocuğu var. Dün TEGV Genel Müdür Sait Tosyalı ve Eğitim Programları Müdürü Devrim Uygan Deniz katılımıyla yapılan online basın toplantısında rapordan ilginç veriler paylaşıldı. Onlardan öne çıkanlar şöyle:

    • EBA’yı her gün düzenli olarak takip eden çocukların oranı yüzde 69. Bu takibin yüzde 83’ü televizyon kanalları üzerinden yapılıyor. EBA çevrimiçi portal üzerinden asenkron eğitim takibi oranı 47, canlı ders katılım oranı ise yüzde 11.
    • Velilerin yüzde 47’si EBA’yı düzenli, yüzde 36’sı belirli aralıklarla takip ediyor.
    • Çocukların yüzde 37’si velisinden destek istiyor. Destek yoğunlukla Matematik ve problem/test çözme, araştırma ödevleri ve İngilizce alanlarında yoğunlaşıyor.
    • Çocukların yüzde 50’si uzaktan eğitimde, bilgisayar, yüzde 59’u cep telefonu, yüzde 28’i tablet kullanırken yüzde 4 ise hiçbir araç kullanmıyor.
    • Çocukların hafta içi öğretmenleriyle düzenli olarak görüşme oranı yüzde 48, haftada 1-2 gün görüşme oranı yüzde 31, geçen 1,5 ayda yalnızca 1 ya da 2 kez görüşme oranı ise yüzde 21. Düzensiz ve nadiren iletişim kuranların toplam oranı yüzde 51. Çocukların yalnızca yüzde 3’ü öğretmenleriyle ile sohbet ediyor. Geçen 1,5 aylık süre içerisinde çocukların yüzde 7’si öğretmenleriyle; yüzde 39’u ise arkadaşlarıyla iletişim kurmadı.
    • Çocukların yüzde 20’sinde davranış değişimi oluştuğu bildirildi. Çocukların yüzde 11’inde sıkılma, yüzde 9’unda ani duygu durum değişiklikleri, yüzde 9’unda yerinde duramama, yüzde 7’sinde ise sürekli telefon kullanma gibi duygusal ve psikolojik etkiler görüldü.

    ‘Ücretisiz tablet dağıtılmalı’

    TEGV araştırma sonucuna göre, iletişim sorunlarını ortadan kaldırmak ve uzaktan eğitimi toplumun her kesiminde normalleştirmek için birtakım çözüm önerileri de sundu. Bu öneriler ise şöyle:

    Korona döneminde tecrübe edilen ve başarılı sonuçlar alınan yüz yüze eğitimde, canlı sınıf modeline ihtiyaç duyuluyor. Bu model için toplumun her kesiminin alım gücüne uygun olarak fiyatlandırılmış basit tabletlerin piyasaya sürülmesine ve internet erişiminin kamu ve özel sektör iş birliğiyle düşük gelirli bölgelerde ücretsiz olarak sağlanmasına ihtiyaç var.

    Eğitim sisteminde kitap, defter gibi geleneksel araçların yerini, tabletlerin alması konuşulmaya başlanmalı. Normal zamanda ve bu gibi kriz anlarında eğitsel araçların devamlılığı sağlanmalı.
    Çocukların İngilizce ve matematik alanında yalnız çalışmaları daha zor. Bir yetişkin desteğine daha fazla ihtiyaç duyulan bu alanlarda verimli etüt modelleri çalışılmalı.