Başkan Erdoğan, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’u Acil olarak Beştepe’ye çağırdı! Tüm gözler AK Parti Grup Toplantısı’na çevrildi.
Etiket: recep tayyip erdoğan
-
“Yunanistan’la aramızda çözülemeyecek büyüklükte bir sorun yok”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile ortak basın toplantısı gerçekleştirdi. Miçotakis ve heyetini Ankara’da misafir etmekten büyük bir memnuniyet duyduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendisine bir kez de sizlerin huzurunda Ankara’mıza hoş geldiniz diyoruz. Bildiğiniz üzere Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyimizin 5. toplantısı çerçevesinde aralık ayında Atina’yı ziyaret etmiştik. Diyalog kanallarını açık tutmak, ilişkilerimizde yaşanan ivmeyi geliştirme noktasında karşılıklı mutabakatımızı teyit etmiştik. Bu müşterek anlayışı dostane ilişkiler ve iyi komşuluk hakkında Atina Bildirgesi’yle de kayıt altına almıştık. Değerli Kiryakos’un 5 ay sonra iade-i ziyarette bulunması bu mutabakatın bir yansımasıdır. Kendisine ikili münasebetlerimizi ilerletme konusundaki samimiyeti dolayısıyla teşekkür ediyoruz. Türkiye-Yunanistan arasındaki işbirliği ruhunun güçlenmesinin hem her iki ülke hem de tüm bölgemiz için hayırlı olacağı inancındayız. Sayın Başbakan ile biraz önce dar kapsamlı, son derece verimli, samimi ve yapıcı bir görüşme gerçekleştirdik. Görüşmelerimizde ikili gündemimizde yer alan konuları etraflıca gözden geçirdik” dedi.
Geçtiğimiz yıl yaklaşık 6 milyar dolar olarak gerçekleşen ikili ticareti 10 milyar dolara çıkarma hedefiyle çalıştıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dış Ekonomik İlişkiler Kurulumuz ile Yunan Ticaret Odaları Birliği arasında imzalanan Ortak İş Konseyi kurulmasına ilişkin anlaşma, çabalarımıza büyük katkı sağlayacaktır. Deprem kuşağında yer alan ülkelerimiz tabii afetler karşısında komşuluk hukukunun gereğini hep yerine getirmiş, birbirlerinin yardımına ilk koşan ülkelerden olmuşlardır. Yine bugün imzalanan afet ve acil durum yönetimi alanında mutabakat zaptı, bu kulvardaki ahdi zeminimizi sağlamlaştırmıştır. Ziyaret vesilesiyle imzalanan sağlık ve tıp bilimleri alanlarında iş birliğine dair anlaşmayla da işbirliğimizi tahkim etmiş olduk. Görüşmelerimizde Türk-Yunan ilişkilerindeki birbiriyle bağlantılı sorunları da ele aldık. Atina Bildirgesi’nde çerçevesi çizildiği şekilde sorunlarımızı samimi diyalog, iyi komşuluk ve uluslararası hukuk dahilinde çözme irademize bağlıyız. FETÖ, PKK ve DHKP-C gibi terör örgütleriyle mücadele de gündemimizin üst sırasındaydı. Yunanistan’la terörle mücadele konusunda anlayış birliğimiz giderek güçleniyor. Terör örgütlerine bölgemizin geleceğinde yer olmadığına dair mutabıkız. Komşumuz ve NATO müttefikimiz Yunanistan’dan beklentilerimizi bugün Sayın Başbakan’la bir kez daha paylaştık” diye konuştu.
“Kıbrıs sorununun Ada’daki gerçekler temelinde, acil ve kalıcı bir çözüme kavuşturulması mühimdir”
Azınlık konusunu iki ülke arasında beşeri bir dostluk köprüsü olarak gördüklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İlişkilerimizdeki olumlu atmosferin Yunanistan’daki Türk azınlık ve soydaşlarımızın haklarının karşılanmasına katkı sağlamasını bekliyoruz. Kıbrıs sorununun Ada’daki gerçekler temelinde, acil ve kalıcı bir çözüme kavuşturulması mühimdir. Böyle bir adımın atılması tüm bölgemizin istikrar ve huzurunu güçlendirecektir. Görüşmelerimizde Gazze’de yaşanan
soykırım başta olmak üzere bölgesel gelişmeler konusunda da fikir teatisinde bulunduk. İsrail yönetimi, ateşkes çağrılarına kulak tıkadığı gibi destekçilerine dahi meydan okumaktan geri durmuyor. Vicdan sahibi tüm kesimlerin çağrılarına rağmen masum sivillerin son sığınağı olan Refah’ı acımasız bir şekilde hedef almaya devam ediyor. 35 bini aşan Filistinli masum sivilin katledilmesi karşısında Batılı ülkeler başta olmak üzere uluslararası toplum sesini artık daha gür çıkarmalıdır. Doğudan batıya ’bu zulme ortak olmayalım’ çağrısıyla her hafta meydanları dolduran tüm vicdanlı insanları buradan bir kez daha saygıyla selamlıyorum. BM Genel Kurulunun Filistin’in tam üyeliği konusunda aldığı karar, kalıcı çözümün anahtarının 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız, egemen ve toprak bütünlüğünü hain Filistin Devleti’nin tesisi olduğunu göstermiştir. Yunanistan’ın da kararı destekleyen 143 üye ülke arasında yer almasından memnuniyet duyuyoruz. Filistinli kardeşlerimiz adına Sayın Başbakana teşekkürlerimi iletiyorum” açıklamasını yaptı.
“Her görüşmemizde işbirliğimizin geleceğine dair ümitlerimiz daha da artıyor”
Türkiye olarak İsrail’i ateşkesi zorlamaya ve Filistin Devleti’nin tanınırlığını arttırmaya yönelik diplomatik temasları kararlılıkla sürdüreceklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Komşumuz Yunanistan’dan Gazze’de katliamların durması amacıyla yürütülen uluslararası çabalara destek olmasını bekliyoruz. Aralık ayında Atina’dayken Yunanistan’la aramızda çözülemeyecek büyüklükte bir sorun olmadığına dair inancımı sizlerle paylaşmıştım. Bu bir süreçtir. Daha fazla netice vermesi için titizlikle ilerletilmesi gerekir. Her görüşmemizde işbirliğimizin geleceğine dair ümitlerimiz daha da artıyor. Görüş ayrılıklarına rağmen diyalog kanallarımızı açık tutarak olumlu gündeme odaklanıyoruz. Burada bir hususu açıklığa kavuşturmakta fayda görüyorum. Türkiye herkesin malumu olduğu üzere kültürel mirasın korunması noktasında örnek alınan bir ülkedir. Sayın Başbakanın da belirttiği üzere Kariye Camii’mizi 2020 yılında aldığımız karar sonrasında titiz bir restorasyon çalışması sonucu yeniden ibadete ve ziyarete açtık. UNESCO Kültür Varlığı olan her bir eserin korunmasına milletimizle birlikte tüm insanlığın istifadesine sunulmasına büyük önem veriyoruz. Kariye Camii de yeni kimliğiyle herkesin ziyaretine açıktır. Biz pozitif gündeme, bu minvalde somut ve yapıcı fikirlere yoğunlaşmakta kararlıyız” değerlendirmesinde bulundu.
“Mutabık kalmadığımız çok önemli bir konu var, Hamas’ı bir terör örgütü olarak görmüyorum”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretin hayırlara vesile olmasını temenni ederek, “İstişarelerimizin ve imzalanan anlaşmaların başka ülkelerimiz olmak üzere tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyor, Sayın Miçotakis’i bu kez Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyimizin müteakip toplantısını gerçekleştirmek üzere yeniden Ankara’ya bekliyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in Hamas’ı terör örgütü olarak tanımlaması konusunda mutabık olmadıklarını belirterek, ”Mutabık kalmadığımız çok önemli bir konu var. Ben Hamas’ı bir terör örgütü olarak görmüyorum. Hamas 1947’den itibaren işgal edilmiş topraklarını koruma altına alan bir direniş örgütüdür. Bunu görmemiz lazım. Şu an itibarıyla 40 bini aşmış insanını kaybetmiş olan Hamas’a eğer terör örgütü derseniz bu acımasız bir yaklaşım olur. Ben Hamas’ı bir terör örgütü olarak görmüyorum. Tam aksine Hamas’ı kendi topraklarını ve kendi insanını korumanın mücadelesini veren insanlar olarak görüyorum. Bunlara karşı sizler de nitekim Birleşmiş Milletler’de olumlu oy vermek suretiyle orada bu acımasızlığa katılmadınız, ortak olmadınız. Bundan dolayı da sizlere ayrıca ben de teşekkür ediyorum. Şimdi orada bir terör örgütü olmadığını sizler de ortaya koydunuz. Şimdi burada terör örgütü derseniz buna üzülürüz. Ben asla Hamas’ı bir terör örgütü olarak görmüyorum. Şu an itibarıyla da adım adım Hamas’ı takip ediyorum. Ben inanıyorum ki belki burada bir yanlış yaklaşımınız olabilir. Ben bu yaklaşımınıza asla katılmıyorum, katılamam. Bu haksızlık olur. Çünkü bunca Hamaslı öldürülüyor. Tüm Batı malum bunlara her türlü silahla, mühimmatla saldırılıyor ve bütün bunlar karşısında İsrail tarafından 1947’den bugüne kadar topraklarından sürekli tecrit edilen, toprakları işgal edilen Hamas’a eğer sizler terör örgütü derseniz buna üzülürüm” ifadelerini kullandı.
-
”Gazze imha kampına dönüştü”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dünya İslam Bilginleri İstişare Zirvesi’nin açılış törenine katıldı. Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün Anneler Günü. Öncelikle buradaki hanım kardeşlerimizle birlikte tüm annelerin Anneler Günü’nü tebrik ediyorum. Dünyanın farklı ülkelerinde anneler mutlu, huzurlu bir şekilde sevdikleriyle birlikte bu özel günü kutluyor. Ancak Filistinli anneler İsrail’in katlettiği ciğerparelerinin beyaz kefenlerine sarılarak bugünü geçiriyor. Buradan kaybettikleri evlatlarının acısıyla yürekleri yangın yerine dönmüş Filistinli, Suriyeli, Türkistanlı annelere selamlarımızı gönderiyorum. Başta muhterem annem olmak üzere Rahmet-i Rahman’a kavuşmuş tüm anneleri hayırla yad ediyor, mekanları inşallah cennet olsun diyorum. Yine bu vesileyle dün Afganistan’ın vilayetinde meydana gelen sellerde hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet niyaz ediyor, Afgan halkına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Şunu bilmenizi isterim böyle bir zamanda İslam coğrafyasının siz değerli temsilcilerinin bir araya gelmesi Filistinli kardeşlerimize ve tüm mazlumlara cesaret aşılayacaktır. Buradaki mevcudiyetinizde sizler sadece insanlık ve kardeşlik görevinizi yerine getirmiyorsunuz. Aynı zamanda sergilediğiniz onurlu duruşla Filistinli mazlumların yalnız olmadığını tüm insanlığa haykırıyorsunuz. Alacağınız kararların Müslümanlarla birlikte tüm dünya tarafından dikkatle takip edileceğine inanıyorum. Siz kardeşlerimin nezdinde Gazze ve Filistin için kıyama kalkan tüm alimlerimize, İslam bilginlerine buradan teşekkürlerimi sunuyorum. Dünya İslam Bilginleri İstişare Toplantısı’nın başarılı geçmesini, Filistinli kardeşlerimiz başta olmak üzere tüm Müslümanlar ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum” dedi.
“İnsanı insanlığından utandıracak ne kadar işkence, canilik ve ahlaksızlık varsa yerinde bıraktığımız 219 gün içerisinde Gazze’de ve işgal altındaki Filistin topraklarında işlenmiştir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kıymetli kardeşlerim Gazze’de 7 Ekim’den bu yana insanlık tarihinin en vahşi katliamlarından biri yaşanıyor. Kuruluşundan beri sürekli işgal zulüm ve haydutlukla topraklarını büyüten İsrail, masum kanı dökmeye devam ediyor. Bugüne kadar 15 bin çocuk acımasızca katledildi. Çoğu kadın ve sivil 35 bin Filistinli kardeşimiz şehit edildi, 80 bini yaralandı. Yaklaşık 2 milyon insan evinden yurdundan göçe zorlandı. 7 Ekim öncesinde zaten bir açık hava hapishanesi olan Gazze son 219 gündür örneğini sadece Hitler Almanya’sında gördüğümüz bir temerküz ve imha kampına dönüştü. Öyle sahnelere şahit olduk ki anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalıyor. Savaşta dahi dokunulmaz olan hastaneler, ibadethaneler, okullar, sivil yerleşim yerlerine bombalar yağdırıldı. İnsan hak ve hürriyetlerine dair ne kadar ilke, kural, çizgi varsa hepsi dünyanın gözleri önünde ayaklar altına alındı. Gazze’de yaşananları dünyaya duyurmaya çalışan 150 gazeteci İsrail güçleri tarafından öldürüldü. Birleşmiş Milletler personeli ve insani yardım görevlileri kurşunların hedefi oldu. Toplu mezarlara gömdükleri insanların cenazelerine bile eziyet eden bir barbarlıkla karşı karşıya kaldık. Kimse kusura bakmasın ama şunu çok net ifade etmek durumundayım; insanı insanlığından utandıracak ne kadar işkence, canilik ve ahlaksızlık varsa yerinde bıraktığımız 219 gün içerisinde Gazze’de ve işgal altındaki Filistin topraklarında işlenmiştir. Dahası bunlar öyle gizli saklı yapılmamış, tüm dünyaya canlı yayınlarla izlettirilmiştir.”“BM’nin bırakın Filistinlilerin hayatını, kendi personelini bile korumaktan aciz olduğunu gördük”
“Kendilerini özgürlükler ülkesi olarak pazarlayanların İsrail’in çıkarları söz konusu olunca birden faşizme dümen kırdıklarını gördük” diyen Erdoğan, “Gazze’de on yıllardır bize propagandası yapılan değerler için bir turnusal olmuştur. Uluslararası sistemin ve kuruluşların gerçek yüzü apaçık ortaya çıkmıştır. Bu arada neler görmedik ki, bize her fırsatta insan hak ve hürriyetlerinden bahseden ülkelerin 35 bin Gazzeliyi katledenlere aleni destek verdiğini gördük. Uluslararası basın kuruluşlarının İsrail’in kanını akıttığı 150 gazeteci için tek bir cümle dahi kuramadıklarını gördük. Birleşmiş Milletler’in bırakın Filistinlilerin hayatını, kendi personelini bile korumaktan aciz olduğunu gördük. Daha düne kadar ‘protesto hakkı kutsaldır’ diyenlerin Filistin’e destek eylemlerine tahammül edemediklerini gördük. Avrupa Birliği’nin ateşkes çağrısı yapamayacak kadar İsrail’e karşı teslimiyet içinde olduğunu gördük. Sırf İsrail’i eleştirdiği için işinden atılan rektörleri, kariyeri biten siyasetçileri, tehdit edilen sanatçıları, konuşma hakkı verilmeyen öğrencileri gördük. Güya kendilerini özgürlükler ülkesi olarak pazarlayanların İsrail’in çıkarları söz konusu olunca birden faşizme dümen kırdıklarını gördük” dedi.
“Yaklaşık 54 bin tona ulaşan yardım miktarıyla Gazze’ye en fazla insani yardım yapan ülkeyiz”
Gazze’ye her hafta 127 ton temiz içme suyu gönderildiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Holokost mağdurlarının çocuklarının Hitler’i çırak çıkartacak, Nazileri kıskandıracak katliamlara imza atabildiklerini gördük. Antisemitik yaftası yememek için hakikati tahrif edenleri, susanları, yalan söyleyenleri, İsrail’in propaganda değirmenine su taşıyanları gördük. Aziz kardeşlerim karşımızdaki bu vahim tablo karşısında Türkiye olarak ilk günden beri Filistin halkıyla tam bir dayanışma içindeyiz. Gazze’de akan kanın durması, İsrail’in saldırılarının engellenmesi için yoğun çaba harcıyoruz. Yaklaşık 54 bin tona ulaşan yardım miktarıyla Gazze’ye en fazla insani yardım yapan ülkeyiz. İsrail’in su kaynaklarını tahrip ettiği Gazze’ye er hafta 127 ton temiz içme suyu gönderiyoruz. Aralarında kanser hastalarının da olduğu 400’ün üzerinde Gazzeli hasta ve yaralıyı ülkemiz hastanelerinde tedavi ettiriyoruz. Belli periyotlarla iyilik gemilerimizi bölgeye sevk ediyoruz. Küresel siyonist şebekenin tüm yıldırma girişimlerine rağmen Filistin’e her türlü desteği veriyoruz. Hem Filistin hükümeti hem de Filistin’in Kuvay-i Milliye’si olarak gördüğümüz Hamas’ın liderleriyle çok yakın temas halindeyiz. İsrail üzerindeki baskının artırılması amacıyla insani yardımlara ek olarak diplomasi, ticaret ve hukuk alanında pek çok adım attık” dedi.
“Aldığımız kararla yaklaşık 9,5 milyar dolarlık ticaret hacminden sarfınazar ettik”
Erdoğan, “İlk etapta 54 ürün grubunda İsrail’e ihracat kısıtlaması getirdik. Ardından İsrail’i ateşkese ve geçişine izin verdiği insani yardım rakamını arttırmaya zorlamak amacıyla İsrail’le ticareti tamamen durdurduk. Aldığımız kararla yaklaşık 9,5 milyar dolarlık ticaret hacminden sarfınazar ettik. Uluslarası adalet divanında İsrail’e karşı açılan soykırım davasına müdahil olma kararımızla katillerin hesap vermesini hedefliyoruz. Soykırım destekçilerinin Adalet Divanı’na yönelik baskıları artarken, İslam ülkelerini davaya aktif olarak sahip çıkmaya çağırıyoruz. Türkiye’nin gerek ticaret gerekse hukuk alanında attığı adımların diğer ülkelere de örnek olmasını bekliyoruz. Müslümanlar olarak bir defa şunu görmemiz lazım; İsrail Filistin topraklarına ilk kez saldırmıyor. İsrail, Filistin halkına yönelik ilk kez soykırım uygulamıyor. 1948 yılından beri neredeyse her gün, her ay İsrail’in saldırılarına şahit oluyoruz. Bundan 76 yıl önce Nekbe ile başlayan işgal ve katliam politikası, o günden bugüne sürekli artarak devam etti. Siyonist yayılmacılık, Filistin halkının topraklarını gasp etmeyi, gerekirse bunun için masum kanı akıtmayı kendine hak görüyor. Vaadedilmiş topraklar hayali bunların gözünü adeta kör etmiş durumda. Bu amaca ulaşmak için İsrail yönetimi hiçbir kural, sınır, ahlak tanımıyor. Uluslararası hukuka bağlı bir devlet gibi değil de, eli kanlı bir terör örgütü gibi hareket edenlerden insanlık bekleyemeyiz. Artık bir gerçeği kabullenmemiz gerekiyor. Siyonistler ve işbirlikçileri, katliamcı ideolojileri neyi emrediyorsa bugüne kadar hep onu yaptılar, yapmaya da devam edecektir. Siyonist lobinin esiri olan Batılı ülkeler de savundukları değerleri çiğneme pahasına, kendilerine verilen talimatları yerine getirecek ‘bu zulme ortak olmayalım’ çağrısıyla her hafta meydanları dolduran vatandaşlarına rağmen İsrail’e karşı seslerini asla yükseltemeyeceklerdir. Gazze’deki soykırımı görmezden gelecek, Hamas’ı bahane ederek İsrail’e destek olmayı sürdürecekler” ifadelerini kullandı.
“Filistin Devleti’ni tanımayan bütün ülkeleri bir an önce Filistin Devleti’ni tanımaya davet ediyoruz”
Filistin Devleti’ni tanımayan ülkeleri Filistin Devleti’ni bir an önce tanımaya davet eden Erdoğan, “Son 219 gündür yaşadıklarımız bize şunu çok net anlatıyor. Vicdan sahibi ülkeler ve toplumlar haricinde küresel sistemin efendilerinin İsrail’e baskı uygulamasını beklemek tamamen beyhudedir. Bunlar tavşana kaç, tazıya tut diyerek hem uluslararası kamuoyundaki tepkiyi azaltıyor hem de İsrail’e sütre gerisinden yol veriyorlar. Son ateşkes görüşmelerinde buna bir kez daha şahit olduk. Biliyorsunuz pazartesi günü Hamas, Katar, Mısır, Amerika ve Birleşmiş Milletler garantörlüğündeki ateşkes teklifini kabul ettiğini açıkladı. Bizim de tavsiyelerimizle Hamas kalıcı ateşkese giden yolda gerçekten çok kritik bir adım attı. Netanyahu yönetiminin cevabı ise Refah’taki masumlara saldırmak oldu. Kimin barıştan ve diyalogdan, kimin de çatışmaların sürmesinden ve daha fazla kan dökülmesinden yana olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Peki, Netanyahu bu şımarıklıkları karşısında ciddi bir tepki gördü mü? Hayır. Ne Avrupa’dan ne de Amerika’dan İsrail’i ateşkese zorlayacak kayda değer hiçbir tepki gelmedi. Yasak salma kabilinden açıklamalarla süreci geçiştirmeyi seçtiler. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki son oylamada insanlığın ortak vicdanı yerine önemli olarak yine İsrail’in yanında saf tuttular. Öncesinde de Güvenlik Konseyi’nde Filistin Devleti’nin tam üyeliğini veto etmişlerdi. Oysa evvelsi gün 143 ülkenin evet dediği, 25 ülkenin çekimser kaldığı karar İsrail’in ve işbirlikçilerinin ne kadar yalnız olduğunu göstermiştir. Kararla birlikte Filistinli gençlerimiz, Birleşmiş Milletler çalışmalarına artık daha geniş haklar ve ayrıcalıklarla katılabilecekler. Türkiye olarak bizim de güçlü destek verdiğimiz bu kararın çıkmasından memnuniyet duyuyoruz. Henüz Filistin Devleti’ni tanımayan bütün ülkeleri bir an önce Filistin Devleti’ni tanımaya davet ediyoruz” şeklinde konuştu.
“İsrail’in her vicdanlı sesi antisemitizm sopasıyla susturmasına fırsat vermeyeceğiz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Müslümanlar olarak hakkın yanında durmak, gerçek anlamda samimi anlamda Allah’ın ipine sarılmak yegane kurtuluş yolumuzdur. Şu an insanlık büyük bir sınav vermektedir. Dün bu imtihan Suriye’de veriliyordu. Daha önce Afganistan’da, Irak’ta, Yemen’de, Somali’de, Bosna’da sınandık. Şimdi de Müslümanlar olarak Gazze’de bir imtihana tutuluyoruz. Ya bu imtihandan alnımızın akıyla çıkacağız ya da bir ömür boyu kalbimizde ağır bir pişmanlık yüküyle yaşamak zorunda kalacağız. Şunu çok net ifade etmek isterim. Başkalarından medet ummak Müslümanlara yakışmaz. Biz önce kendimizden, kendi hesabımızdan sorumluyuz. Filistin halkına karşı kardeşlik görevimizi yapmakla mükellefiz. Elimizle, dilimizle engelleyerek buna imkanımız olmadığında en azından kalbimizle buğz ederek zulme karşı durmak zorundayız. İnsani değerlerin sınandığı Gazze imtihanında herkes kendisine yakışanı yapacak. Birileri İsrail’e koşulsuz destek verecek, katliamlarını örtecek, vicdanlarını rafa kaldırıp her platformda İsrail’in avukatlığını üstlenecek. Biz de Müslümanlar olarak Rabbimiz neyi emrediyorsa onu yapacağız. Kimin ne dediğine bakmadan Filistinli kardeşlerimize tüm imkanlarımızla sahip çıkacağız. İsrail’in katliamlarına karşı tepkimizi meşru zeminde kalarak her fırsatta açıkça göstereceğiz. İsrail’in her vicdanlı sesi antisemitizm sopasıyla susturmasına fırsat vermeyeceğiz. Soykırımcı katilleri ifşa etmeye, bunların maskelerini indirmeye, katliamlarını yüzlerine haykırmaya devam edeceğiz. Yöneticilerimizi, İsrail üzerinde daha fazla baskı kurmaları, İsrail’i ateşkese icbar edecek ticari, hukuki ve diplomatik adımları atmaları noktasında teşvik edeceğiz. Gazze ve Ramallah’taki mazlumlara gönderdiğimiz yardımları arttıracak, yeniden imarı için şimdiden hazırlıklara başlayacağız. Tüm bunları yaparken üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin Gazze’deki soykırımı unutmayacak ve unutturmayacağız. Yine bu süreçte para, makam ve siyasi ikbali için İsrail mezalimine lojistik destek sağlayanları da unutmayacağız. Sizlerin gayretiyle, sizlerin samimi dualarıyla, zulme karşı verdiğimiz mücadelenin inşallah daha da kuvvetleneceğine inanıyorum. Bu önemli toplantının Gazzeli Müslümanlar için, mazlumlar için, umuda, kurtuluşa ve barışa vesile olmasını diliyorum” dedi.
-
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bahçeli ile görüştü
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi kabul etti. Basına kapalı gerçekleştirilen görüşme yaklaşık 1 saat sürdü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 29 Nisan’da MHP Genel Başkanı Bahçeli’yi konutunda ziyaret etmişti. -
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yeni anayasa mesajı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Danıştay Konferans Salonu’nda düzenlenen İdari Yargı Günü ve Danıştay’ın 156. kuruluş yıldönümü töreninde konuştu. 4 yıllık görev süresinin ardından Danıştay Başkanlığı’na tekrar seçilen Zeki Yiğit’i kutlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mevladan kendisine üstün muvaffakiyetler niyaz ediyorum. Şura-yı Devlet’ten bu yana 156 yıldır Danıştay çatısı altında görev yapan tüm hakimlerimizi ve personelimizi şükranla yad ediyorum. Görev sürelerini başarıyla tamamlayan Danıştay mensuplarına kıymetli hizmetlerinden dolayı ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. Devlet geleneğimizdeki devamlılığın simgelerinden olan Danıştay, Türkiye Cumhuriyeti’nin kökü mazide olan atide bir devlet olduğunu gösteriyor” dedi.
Bir buçuk asrı aşan tarihiyle Danıştay’ın hem ecdat yadigarı hem de gelecek nesillere bırakılması gereken bir emanet olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”İnşallah bu emanete hakkıyla sahip çıkmaya devam devam edeceğiz. Hukuk devletinin en temel ilkelerinden biri olan idarenin yargısal denetimidir. Bu ilkenin hayata geçmesi ancak idarenin her türlü eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olmasına bağlıdır. Bu misyonun ülkemizdeki temsilcisi de Danıştay’dır. Danıştay’ımız, idarenin yargı yoluyla denetlenmesinin yanı sıra kamu ile vatandaş arasındaki ihtilafların çözümünde de nihai karar vericidir. Kararlarıyla alt derece mahkemelerine rehberlik eden Danıştay, anayasa ve yasaların uygulanmasını da garanti ediyor. Yüksek mahkemelerimizin her biri kendi görev alanları içerisinde adaletin en iyi hızlı ve etkin şekilde tecellisi için çalışıyor. Türk milleti adına karar verme onurunu ve mesuliyetini taşıyan yargı organlarımızın her biri ülkemizde huzurun, güvenliğin, kalkınmanın, demokrasinin ve sosyal barışın muhafazasının teminatıdır. Bu konuda en küçük bir şüphe, en küçük bir tartışma yoktur. Makamlarımızdan ve unvanlarımızdan öte 85 milyonun bir ferdi olarak hepimiz şu gerçeğe yürekten inanıyoruz. Nasıl geç gelen adalet adalet değilse, topluma güven veren ve erişilebilir adalet sistemi de bekamızın güvencesidir” ifadelerini kullandı.
Devletin adaletle hükmettiği, adalet dağıttığı, adaletin tecellisini sağladığı müddetçe güçlü ve dimdik ayakta olacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Adaletin olmadığı yerde huzur olmaz, refah olmaz. Milleti bir arada tutan bağ zayıflamaya başlar. Bunun için adli ve idari yargı fark etmeksizin adliyenin kapısını adaletin kapısı haline getirdiğimiz ölçüde geleceğimize güvenle bakabileceğimize inanıyorum. Burada şu hususu ifade etmek durumundayım. Biz adalete büyük önem veren ama aynı zamanda yakın tarihinde pek çok adaletsizliğe şahitlik etmek zorunda kalan bir milletiz. Adaletsizlik duygusunun insanımızın gönül dünyasında nasıl kırılmaya yol açabileceğini demokrasi mücadelemiz boyunca bizzat yaşadık, gördük. 27 Mayıs darbecilerinin gerçek bir mahkemeden ziyade kötü bir tiyatroyu andıran Yassıada’da işledikleri hukuk katliamlarını unutmuyoruz. Rahmetli Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idamı, üzerinden geçen 63 yıla rağmen milletimizin kalbinde bir yara olarak halen kanıyor” dedi.
Türkiye tarihinde demokrasiye zarar veren olayların etkisinin halen devam ettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “12 Eylül dikta rejiminin güya adaleti tesis maksadıyla bir sağdan, bir soldan darağacına gönderdiği gençlerin acısı hiç dinmedi. 28 Şubat döneminde adeta koro halinde darbecilere alkış tutanların hukuk sistemine verdikleri zararın telafisi yıllar aldı. 17-25 Aralık yargı-emniyet girişiminin faillerinin sebep oldukları sıkıntıların hala yükünü çekiyoruz. 15 Temmuz’da ödediğimiz ağır bedeller ise ortadadır. Bir gecede 253 insanımızı şehit verdiğimiz bu ihanetin merkezinde sadece eli silah tutanlar değil, üniformalı ve cübbeli örgüt militanları da vardı. Şayet darbeci alçaklar başarılı olsalardı Yassıadalar kuracaklar, kan dökecekler, yeni hukuk cinayetleri işleyeceklerdi. Tüm bu acı örneklerin bize gösterdiği gerçek şudur; adalet sistemimiz bir dönem darbecilerin, bir dönem kendini milletten üstün gören oligarşik yapıların, bir dönem de FETÖ ihanet çetesinin sultasına ve saldırılarına maruz kalmıştır. Yargının üzerine vesayetin veya paralel odakların gölgesinin düştüğü bu dönemler sona erse de toplumdaki etkileri uzun süre devam etmiştir. Son yıllarda bu mahfillere yazılı, görsel, dijital mecralarıyla medyanın ve sosyal medyanın eklendiği görülüyor” ifadelerini kullandı.
Medyanın ve sosyal medyanın millet namına denetim vazifesi üstlenmesinin demokrasi için bir kazanç olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Ama bu hakim cübbesi giyip, mahkeme kurup sağa sola yargı dağıtma boyutuna asla varmamalıdır. Yargıyı yönlendirme, yargı mercilerimizi baskı altına alma, istemedikleri karar çıkması halinde hukukçularımızı hedefe koyma her geçen gün daha sık karşılaştığımız tehditlerden biri haline ne yazık ki dönüşüyor. Sosyal medyadaki acımasız linç kültürünün mağdur ettiği kesimlerin en başında maalesef yargı organlarımız ve mensuplarımız geliyor. Çok önemli, çok hassas ve mesuliyeti hakikaten ağır bir görevi icra eden yüksek yargı üyelerimiz, hakimlerimiz, savcılarımız ne yazık ki zaman zaman eleştiri sınırlarını aşan haksız ithamlara muhatap oluyor. Öncelikle şunu çok net söylemek isterim. Siyaset kurumu nasıl layüsel değilse, yargı da eleştirilemez değil. Yargının kararlarını beğenmeyebilir, itiraz edebilir, hoşnutsuzluğumuzu açıkça dile getirebiliriz. Buna kimse engel olamaz, olmamalıdır. Terörü övmediği, şiddeti teşvik etmediği ve hakarete varmadığı sürece insanlar fikirlerini farklı mecralarda özgürce yazabilir, paylaşabilir” açıklamasını yaptı.
“Güçlü, tarafsız, bağımsız iyi ve seri işleyen bir adalet sistemi evlatlarımıza bırakabileceğimiz en kıymetli mirastır”
Millet adına kamu gücünü kullananların belli sınırlar içinde bu sert tepkilere tahammül etmesi, mazur ve meşru görmesinin beklendiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fakat yargının toptancı bir anlayışla kurumsal olarak yıpratılmasını, yargı organlarımıza ve mensuplarımıza çamur atılmasını asla kabul edemeyiz. Hukukun kendi mecrasında ilerlemesi tesellisine giden en hayırlı, en kestirme yoludur. Adli ve idari davaları hukukun meselesi olmaktan çıkartıp siyasallaştırmak, sonuç ne olursa olsun toplumdaki adalet duygusuna gölge düşürecektir. Biz bunu doğru bulmuyoruz. Herkes yargıya yardımcı olmalı, işini kolaylaştırmalı, adaletin eksiksiz ve gecikmeksizin tecellisine katkı sağlamalıdır. Buradan tüm milletime şu samimi çağrıyı yapmak istiyorum; güçlü, tarafsız, bağımsız iyi ve seri işleyen bir adalet sistemi evlatlarımıza bırakabileceğimiz en kıymetli mirastır. Şayet bu konuda eksik varsa tamamlamak, sorun varsa çözmek, tıkanıklık varsa gidermek 85 milyon olarak hepimizin müşterek görevidir” diye konuştu.
Yargının yasama ve yürütmeye müdahalesi nasıl yanlışsa, yargının siyasi tartışmaların içine çekilmesinin de o denli hatalı olduğunu dile getiren Erdoğan şunları söyledi:
“İktidarı ve muhalefetiyle, basını ve sivil toplumuyla hep birlikte yargımızın her türlü taassuptan, menfaat eksenli gruplaşmadan ve ideolojik kamplaşmadan uzak durmasını temin etmemiz gerekiyor. Milletin maslahatı ve ülkenin selameti yerine belli zümrenin menfaatini gözeten dar kadrocu anlayışların adalet teşkilatı dahil devlet kurumlarında yuvalanmasına izin vermeyeceğiz. Bu konuda hepimizin sorumluluk bilinciyle hareket etmesi şarttır. Adalet terazisini ellerinde tutan hukukçularımızın da medya, sosyal medya, günlük hayattaki duruşlarıyla bu sürece olumlu katkı sunması önemlidir. Bunu başardığımızda çok daha iyi bir konumda olacağımıza inanıyorum.”
Son 21 yılda idari yargının ve Danıştay’ın güçlendirilmesi yönünde pek çok adım attıklarını belirten Erdoğan, ”Danıştay’ın üye sayıları arttırıldı. Hakim ihtiyacı giderildi. Yüksek mahkememizin yardımcı personel sorunu çözüldü. 2002 yılında 146 olan mahkeme sayısını 221’e yükselttik. Geçtiğimiz günlerde 44 ilave idare ve vergi mahkemesi daha ihdas ettik. Ayrıca idari yargı istinaf mahkemelerine 10 ilave idari dava dairesi kurduk. Hakim ve mahkeme sayısını artırarak bu çalışmaları devam ettireceğiz. İdari yargıda istinaf kanun yolunu 2016 yılında 7 bölgede faaliyete geçirdik. Bu 2020 yılında 8’e, 2021 yılında 9’a çıkardık. Bölge idare mahkemelerinin kuruluş aşamasında 42 idari dava dairesi ve 20 vergi dava dairesi olmak üzere toplam 62 daire varken, bugün bu sayı 64’ü idari, 26’sı vergi olmak üzere 90’a ulaştı. Böylece Danıştay’ın iş yükü azaldı. Vatandaşların hukuki güvencesi arttı. Uyuşmazlıkların daha etkin yargılamayla daha hızlı çözülmesi sağlandı. İdari yargıda görev yapan hakim sayısını süreç içerisinde ihtiyaca cevap verecek şekilde 2 bin 266’ya yükselttik. İdari yargı mahkemelerimiz ve Danıştay’ımız yoğun iş yüküne rağmen kendi görev alanında adalet hizmetlerini başarıyla yürütüyor” dedi.“2010 yılında anayasadaki hak aramayı engelleyen bütün hükümleri kaldırdık”
İlk derece ve istinaf mahkemelerinde 338 bin 611, Danıştay’da ise 114 bin 224 derdest dosya bulunduğunu, 2023 yılında toplam 860 bin 494 dosyanın karara bağlandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:
“2009 yılından başlayarak yüksek mahkemelerimizin tamamının modern hizmet binası ihtiyacını karşıladık. Tam 36 yıl boyunca Sıhhiye’de hizmet veren Danıştay’ımız, 2012 yılında şimdiki binasına kavuştu. Geçtiğimiz yıl Danıştay’ımıza yeni bir sosyal tesis kazandırdık. İdari yargılamaların daha hızlı sonuçlandırılması ve vatandaşlarımızın hukukunun daha iyi korunması için önemli mevzuat değişiklikleri yaptık. İhtiyaçlar çerçevesinde İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda, 20’den fazla Danıştay kanununda da 16 defa değişiklik oldu. Bilgi edinme hakkı kanununun çıkarılması vatandaşı idare karşısında güçlendiren reformlardan biri olmuştur. Bilgi edinme hakkı 2010 yılında anayasal güvenceye alınmıştır. Ayrıca 2010 yılında anayasadaki hak aramayı engelleyen bütün hükümleri kaldırdık.”
2016 senesinde Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nu kurduklarını hatırlatan Erdoğan, ”2021 yılında 4. yargı paketiyle idari makamlara yapılan başvurulara idare tarafından verilecek cevap süresini 60 günden 30 güne indirdik. Ayrıca idari yargı mercileri tarafından verilen nihai kararların gerekçesiyle birlikte en geç 30 gün içinde yazılması yönünde düzenlemeye gittik. 6 Şubat asrın felaketi sonrasında deprem bölgesindeki idari yargı faaliyetlerinin aksamaması için gerekli tüm tedbirler alınmıştır. Burada saydıklarımızın dışında vatandaşı idare karşısında idari yargının işleyişini hızlandıran, yargı mensuplarımızın hak ve imkanlarını arttıran daha pek çok düzenlemeyi son 21 yılda hayata geçirdik. Her biri sessiz devrim niteliğindeki bütün bu reform hamlelerinde gayemiz demokratik hukuk devleti ilkesinin tüm unsurlarıyla ülkemizde hakim kılınmasıydı. Bu hedefe tam olarak ulaştığımızı henüz söyleyemiyoruz. Ama hedefimize çok yaklaştığımızı da kimse inkar edemez. Önümüzde kalan yolu inşallah yılmadan, yorulmadan kararlılıkla yürüyeceğiz. Tüm engelleri aşarak kat ettiğimiz mesafenin bize cesaret aşıladığını özellikle vurgulamak istiyorum” ifadelerini kullandı.“Cumhuriyetimizin 100. yılının darbe ürünü bir anayasayla karşılanmış ve geçirilmiş olmasını Türkiye demokrasisine yakıştıramıyoruz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Yaptıklarımızın ve yapamadıklarımızın ışığında reform irademizi halen diri tutuyoruz. Bir gerçeğin gayet iyi farkındayız. Türkiye istikbalini ancak daha fazla demokrasi, daha fazla ekonomik refah ve bunlara paralel olarak daha fazla güvenlik üzerine inşa edebilir. Güvenlik güçlü bir demokrasinin teminatıyken, demokrasi de güvenliğin dayanağıdır. Biz son 21 yılda millete hizmet yolunda gerçekten bedel ödemiş, nice badireler atlatmış bir iktidarız. Türkiye’yi tarihinin en büyük demokrasi, kalkınma ve hukuk atılımlarıyla yine biz buluşturduk. Fakat buna rağmen ülkemize siviller tarafından hazırlanmış yeni bir anayasa kazandıramadık. Yeni ve sivil anayasa teklifimizin içerisinde işte bu anlayış vardır. Cumhuriyetimizin 100. yılının darbe ürünü bir anayasayla karşılanmış ve geçirilmiş olmasını Türkiye demokrasisine yakıştıramıyoruz” ifadelerini kullandı.
Yeni anayasa ile ilgili değerlendirmede bulunan Erdoğan, ”Bu eksikliğin yine milli irade eliyle giderilmesi, demokrasimizin gücüne güç katacak. Türk siyasetinde yeni bir kilometre taşı olacaktır. Siyaset kurumunun ekonomik ve sosyal sorunları öne sürerek sivil anayasa ihtiyacını gündemden düşürmek istemesini doğru bulmuyoruz. Yeni anayasanın sihirli değnek gibi dokununca sorunlarımızı bir anda ortadan kaldırmayacağını elbette biliyoruz. Yeni anayasa sivil siyasetin alanını genişleterek, ekonomiden sosyal hayata ülkemizin meselelerinin çözümünü daha da hızlandıracaktır. Siyasetteki yumuşamayla birlikte farklı siyasi partiler arasındaki istişari görüşmelerin yoğunlaşması bu bakımdan önemli bir fırsat teşkil ediyor. Türk siyasetinin bu fırsatı ülkemiz, milletimiz ve demokrasimiz adına kalıcı bir kazanca dönüştürmesini ümit ediyoruz. Biz milletimizin beklentileri çerçevesinde üzerimize düşen yapıcı rolü oynamaya devam edeceğiz” diye konuştu.
-
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Brezilya Devlet Başkanı ile görüştü
Görüşmede Türkiye ve Brezilya ikili ilişkileri ile küresel ve bölgesel konular ele alındı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Brezilya’nın İsrail’in Filistin topraklarında uyguladığı vahşet karşısında izlediği tutumun takdire şayan olduğunu, kalıcı ateşkesin tesisi ile bölgeye insani yardımların ulaştırılması konusunda çabaların artırılması gerektiğini belirtti. Hamas’ın ateşkesi kabul etmesine rağmen İsrail’in saldırılarını ve katliamlarını artırarak sürdürdüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu noktada Filistin Devleti’nin tanınması ile ilgili girişimlerin desteklenmesinin önemli olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Ukrayna-Rusya arasında devam eden savaşı da yakından takip ettiğini, taraflara müzakereye dönerek hak ve hukuk temelinde adil bir barışın tesisine dair çalışmayı telkin ettiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmede da Silva’ya Brezilya’daki şiddetli yağışlar sonucu oluşan sel ve toprak kaymalarında meydana gelen can kayıplarından dolayı üzüntüsünü ve taziye dileklerini ileterek, Türkiye’nin Brezilya halkının yanında olduğunu ifade etti. -
Erdoğan’dan Hamas’ın ateşkes kararına ilk yorum!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:
“Afrika kıtası ile ilişkilerimizi yoğunlaştırdık”
Son toplantımızdan bu yana ziyaretlere ve kabullere ağırlık verdi. Tanzanya Cumhurbaşkanı’nın ziyareti 14 yıl sonra devlet başkanı düzeyinde yapılan ilk ziyaretti. Türk firmaları Tanzanya’da bugüne kadar 14 proje yüklendi. Tanzanya’yı baştan başa saracak demir yolu projesinin büyük bir kısmı Türk şirketi tarafından yapılıyor. Ticaret hacmimizi 1 milyar dolar seviyesine çıkarmayı planladık. Bizden önce ihmal edilen Afrika kıtası ile ilişkilerimizi 2005’ten itibaren yoğunlaştırdık. Diplomatik temsilcilik sayımızı 12’den 44’e çıkardık. Ticaret hacmimiz 5,4 milyar dolardan, 2023 yılında 37 milyar dolara ulaştı. Müteahhitlik firmalarımız kıta genelinde 87 milyar dolarlık proje üstlendi. Eğitim ve kültür alanında da kıta ile işbirliğimizi güçlendiriyoruz. Bu tablo emperyalist güçleri rahatsız ediyor. Uluslararası basında Türkiye karşıtı yayınların arkasında yatan sebep de budur. Kim ne derse desin, kıta ile ilişkilerimizin kısa sürede bu kadar hızlı ilerlemesinde Türkiye mezunlarının çok büyük rolü vardır. Resmi kanalların tıkandığı yerde gönül elçilerimiz devreye giriyor, düğümü çözüyor. Dünyanın 198 farklı ülkesinden 340 bin öğrenci Türkiye’de yükseköğrenim görüyor. Uluslararası öğrenci hareketliliğinde aldığımızın payın artması korkulacak değil iyi yönetilirse gurur duyulacak durumdur. Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa, Kanada, Avustralya gibi ülkeler tabiri caizse bu işin kaymağını yiyordu. Uluslararası öğrencilerin yüzde 70’e yakını halen bu ülkelerde eğitim alıyor. Türkiye ekonomisi için bu rakam yıllık 3 milyar dolardır. Türkiye’ye yabancı öğrenci gelmesin demek, devletimizin nüfuz alanı büyümesin, ülkemiz kabuğunu kırmasın demektir. Kanun, nizam ve genel ahlaka aykırı davranan varsa devletin ilgili kurumları gereğini yapar ve yapacaktır. Bazı 5. kol elemanları tarafından medya ve sosyal medyada körüklenen lümpen ırkçılığın asla iyi olmadığı açıktır.
“Yurtseverlik, Ülkemize sığınan mazlumlara zulmetmek değildir”
Muhalefet çevrelerinin de bazı söylem ve eylemleriyle radikal faşizme meyletmesi Türkiye adına üzücü verici durumdur. Son dönemde ortaya çıkan Arapça alerjisinin gerisinde de aynı hastalıklı zihniyet vardır. Bunların derdi ne Türkiye’dir ne Türkçe’dir. Bunlar içindeki marazı birilerine yönelterek egolarını tatmin etmeye çalışan zavallılardır. Yurtseverlik, ülkemize sığınan mazlumlara zulmetmek değildir. Vatanına sahip çıkmak, ayrımcılık yapmak, yabancı turistleri, öğrencileri, sığınmacıları nefret objesi haline getirmek demek değildir. Yıllık 54.3 milyarlık gelirle turizmi baltalayan bu faşist çapulculara asla müsaade etmeyiz, etmeyeceğiz. Nefret suçlarıyla mücadele noktasında daha kararlı, cezai açıdan daha caydırıcı adımlar atacağız.
“Irak, PKK’yı yasaklı örgüt ilan etti”
13 yıllık aradan sonra geniş bir heyetle gerçekleştirdiğimiz Irak ziyaretimiz sonuç ve içerdiği mesajlar açısından tarihi öneme sahipti. Irak Cumhurbaşkanı ve başbakanı ile güvenlik, enerji, su başta olmak üzere konuları detaylıca ele aldık. 27 anlaşma ile ziyaretimizi taçlandırdık. Bölgemizin geleceğini belirleyecek Kalkınma Yolu Projesi’nde 4’lü mutabakatla kritik bir eşik de aşılmış oldu. Ticaret hacmimizi daha üst seviyelere taşımak istiyoruz. Irak hükümetinin PKK’yı yasaklı örgüt ilan etmesi mühim bir adımdır. PKK’nın terör örgütü olarak ilan edilmesini beklediğimizi de ifade ettik. Hiçbir devlet böyle bir tehdidi görmezden gelemez. Bölücü örgüte neşteri önümüzdeki süreçte vuracağız. Ne gerekiyorsa onu yapmaktan çekinmeyeceğiz.
“AB’nin Türkiye’yi dışlamaktan vazgeçmesi gerekiyor”
Almanya Cumhurbaşkanı’nın resmi ziyareti Avrupa Birliği, ekonomik ilişkiler, savunma ve sanayi kısıtlamaları ve artan yabancı düşmanlığı konularını tekrar gözden geçirmemiz için bir fırsat teşkil etti. Türkiye-Almanya Dostluk Anlaşmasının 100. yılında tekabül etmesi açısından da anlamlıydı. İki müttefike de yakışmayan savunma sanayi kısıtlamalarını söyledik. PKK/FETÖ başta olmak üzere insanlarımıza ve temsilciliklerimize saldıran terör örgütleriyle mücadelenin önemini vurguladık. Türkiye, hakkaniyete riayet edildiği sürece AB ve birlik üyesi ülkelerle ilişkileri geliştirmeye isteklidir. AB’nin stratejik körlükten kurtulması ve Türkiye’yi dışlamaktan vazgeçmesi gerekiyor. AB’nin doğusu ve batısındaki güçlerin rekabeti sebebiyle sıkıştığı mengeneden tek çıkış yolu Türkiye’dir. AB’li liderler bu gerçeği ne kadar erken görür ve kabul ederse onlar için o kadar iyi olacaktır.
Hamas’ın Ateşkes kararına
“Erdoğan: Aynı adımı İsrail de atmalı”Hamas’ın ateşkesi kabul ettiğini açıklamasından memnuniyet duyduk. Şimdi aynı adım İsrail tarafından da atılmalıdır. Tüm batılı aktörleri İsrail yönetimine baskı yapmaya çağırıyorum. Biz dostlarımızı artırma gayesi içerisindeyiz. Bölgemizdeki hiçbir ülkeyle çözülemeyecek sorunumuz yok. Diyalog ve müzakerenin açamayacağı kapı olmadığı inancındayız.
Son dönemde yüreğimizi yakan birçok hadise yaşadık. Beşiktaş Gayrettepe’de 29 işçi kardeşimiz göz göre göre hayatını kaybetti. Antalya’da 1 insanımızın vefat ettiği 7 kişinin yaralandığı teleferik faciası meydana geldi. Küçükçekmece belediyenin açtığı çukura 5 yaşında bir evladımız düştü boğularak can verdi. İlgili bakanlıklarımız denetimlerini yoğunlaştıracak. Engellenebilecek insani dramları tekrar tekrar yaşamak istemiyoruz. Bu konuda hükümeti, belediyesi, vatandaşı ile hepimize sorumluluk düşüyor. İlgili bakanlıklarımız denetimlerini bundan sonra yoğunlaştıracak, milletin yüreğine ateş düşürenler hukuk önünde hesap verecek. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nün Beşiktaş’taki gibi iş cinayetlerinin gündeme taşınması beklerdim. Birkaç vicdan sahibi kuruluş dışında bu konuları konuşan olmadı.
-
“İsrail’e baskının dozunu sürekli yükseltiyoruz”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde Vakıf Haftası Toplu Açılış ve Vakıf İnsan Ödül törenine katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan burada 201 eserin toplu açılışını yaptı ve bir konuşma gerçekleştirdi.Son 21 yılda Anadolu’da ve dünyanın dört bir yanında 5 bin 500 tarihi eserin yeniden ayağa kaldırıldığını söyleyen Erdoğan, “Dünya üzerinde nerede bizlere ait bir eser varsa oraya ulaşıyor ve gün yüzüne çıkarıyoruz.” dedi.
“İSRAİL’E BASKININ DOZUNU SÜREKLİ YÜKSELTİYORUZ”
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün de 7 Ekim’den bu yana İsrail saldırıları altındaki Gazze’ye el uzattığını söyleyen Erdoğan, Türkiye’nin dünyada Gazze’ye en fazla yardım gönderen ülke konumunda olduğunu anlattı.
“İyice canileşen İsrail yönetimini ateşkese zorlamak maksadıyla diplomasi ve ticaret boyutunda baskının dozunu sürekli yükseltiyoruz.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta İsrail’e yönelik alınan ihracat ve ithalat kısıtlamasını hatırlattı.
“TESPİT ETTİĞİMİZ HATALARIN ÜZERİNE GİDECEĞİZ”
Erdoğan konuşmasında, “Siyasetçiler, kamu görevlileri yönetim mevkiindekilerin ülkeyi ve millete karşı vazifelerini yerine getirme noktasında hiçbir bahanesi olamaz.” dedi. “Son dönemde artan serzenişlerin farkındayız. Tespit ettiğimiz tüm hataların varsa ihanetlerin üzerine inşallah bundan sonra çok daha kararlı bir şekilde gideceğiz.” ifadelerini kullanan Erdoğan, her türlü tedbiri alacaklarının mesajını verdi.
Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:“Dünya üzerinde nerede bizlere ait bir eser varsa oraya ulaşıyor ve gün yüzüne çıkarıyoruz. Son 21 yılda, ülkemiz içinde ve gönül coğrafyamızın dört bir yanındaki 5 bin 500 ecdad yadigarı eseri yeniden ayağa kaldırdık. Ecdadın emanetlerine en güzel biçimde sahip çıkan Vakıflar Genel Müdürlüğümüzü tebrik ediyorum. Özellikle vakıf kültürümüzün yaşatılmasına öncülük edenleri taltif etmek, teşekkür etmek çok önemlidir.
“İSRAİL’İ ATEŞKESE ZORLAMAK İÇİN BASKININ DOZUNU YÜKSELTİYORUZ”
Genel Müdürlüğümüzün 7 Ekim’den beri soykırıma uğrayan Gazzeli kardeşlerimize el uzattığını görmekten ayrıca memnuniyet duyuyoruz. Toplam 3 bin tonluk sekizinci İyilik Gemimizi Gazze’ye uğurladık. Bugüne kadar toplam 50 bin tona ulaşan insani yardım miktarıyla Türkiye, dünyada Gazze’ye en fazla yardım gönderen ülke konumuna ulaştı.
İyice canileşen İsrail yönetimini ateşkese zorlamak maksadıyla diplomasi ve ticaret boyutunda baskının dozunu sürekli yükseltiyoruz. İlk etapta 54 ürün grubuna ihracat kısıtlaması getirmişti. Geçen haftadan itibaren İsrail ile ihracat ve ithalat işlemlerini durdurduk. İsrail’in soykırım davasına müdahil olmayı kararlaştırdık. İçimizdeki kimi işgüzarlar bunu görmese ya da çarpıtsa da devleti, vatandaşı ve STK’ları ile Türkiye, Gazze sınavını en başarılı veren ülkelerden biridir.
VAKIFLAR HAYATIN HER ALANINDA
Fakir fukarayı, yolda kalanı, yetimi, düşkünü gözeten, ihtiyaç sahiplerine yardımı esirgemeyen vakıflarımız aynı zamanda milletimizin huzur ve güvenliğinin teminatı olmuştur. İslam’a göre insan, alemin özüdür. İnsana hizmet, İslam medeniyetinin temelini oluşturur. Vakıflarımız, yalnızca insana hizmetle kendilerini sınırlandırmamıştır. Tarihimizde özellikle aç kuşlar için, ağaçlar için, köprüler için kurulan nice vakıflar görüyoruz. Hayata ve hayatın akışına dair ne varsa oraya hitap eden bir yapıya mutlaka rastlıyoruz.
“MİLLETE HİZMETTE REHAVETE YER YOK”
Vakıf eserleri nasıl ecdadın emanetiyle, kamu görevi de milletin emanetidir. Tüyü bitmemiş yetimin hakkının olduğu kamu malı ve görevi ancak böyle yüksek bir şuurla yerine getirilirse faydalı olur. Kamu görevlisi kendi mesuliyeti veya mesuliyet sahasıyla ilgili işlerle vatandaşımıza hizmet etmeye memurdur.
Millete hizmet yolunda rehavete, kaprislere, bugün git yarın gel sorumsuzluğına asla yer yoktur. Bulunduğumuz tüm makamları, aziz milletimize borçluyuz. Hepimiz milletimize karşı sorumluyuz. Millete büyüklenmek, yukarıdan bakmak, sorunlarını görmezden gelmek kabul edilemez. Kamu malına el uzatmak bizin nazarımızda ihanete eş değerdir.
“SERZENİŞLERİ FARKINDAYIZ”
Siyasetçiler, kamu görevlileri yönetim mevkiindekilerin ülkeyi ve millete karşı vazifelerini yerine getirme noktasında hiçbir bahanesi olamaz. Milletin derdiyle dertlenmedikten, sorunlarına çözüm bulmadıktan sonra hangi vazife olursa olsun, insan için yüktür.
Son dönemde artan serzenişlerin farkındayız. Tespit ettiğimiz tüm hataların varsa ihanetlerin üzerine inşallah bundan sonra çok daha kararlı bir şekilde gideceğiz. Kamu hizmetlerinin kusursuz sunulması için her türlü tedbiri alacak, bürokratik atalete hiçbir şekilde müsade etmeyeceğiz.”
-
“Herkes kendine ait kısımlar hakkında bilgi verebilir”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve beraberindeki heyet, Karşıyaka Mezarlığı’na giderek idam edilişlerinin 52. yıl dönümünde Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı mezarı başında andı. Özel ve beraberindeki heyet önce 1 dakikalık saygı duruşunda bulundu ve ardından Deniz Gezmiş’in mezarına karanfil bıraktı. Anma töreninin ardından mezar başında konuşma gerçekleştiren Özel, “Buradan sesleniyoruz. ODTÜ öğrencileri 25 yaşında günahsız çocukların yazdıkları yazının olduğu stadyumda geleneksel tören yapmak isteyince onun karşısına polis, jandarma çıkaranlar neyin yumuşamasından bahsediyorlar. Hadi görelim yarın yumuşayalım, Deniz’in, Yusuf’un ve Hüseyin’in hatırasına, ODTÜ’deki kardeşlerimize saygı gösterin bir görelim bakalım nasıl oluyor bu yumuşama. Taksim yasak yumuşayalım, Devrim Stadı yasak normalleşelim” diye konuştu.
“Herkes görüşmeyle ilgili kendine ait kısımlar hakkında bilgi verebilir”
Özel, mezar başındaki konuşmasının ardından basın mensuplarını sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptıkları görüşmede tutuklu generallere ilişkin Erdoğan’ın “talimat verdim” ifadelerini kullandığına yönelik soru üzerine, Özel, “İki genel başkan bir görüşme yaptıktan sonra ya ortak bir açıklama yapılır ya da herkes görüşmeyle ilgili kendine ait kısımlar hakkında bilgi verebilir. Diğeri son derece müzakere tekniğine aykırı bir iştir. ‘Ben şöyle dedim, bana böyle dediler’ dediğinizde görüşmenin belli seyrini, bundan sonra olabilecek olumlu görüşmeleri engellemiş olursunuz” dedi.
“Bizim tarafımızdan belli talepler çok şey net şekilde dillendirildi”
Erdoğan’la görüşmelerinde Gezi Parkı ve 28 Şubat davası gibi konuların da gündeme geldiğini söyleyen Özel, “Daha önce söylediğimiz her şey ve daha fazlası toplantıda konuşuldu ve büyük bir nezaketle karşılıklı müzakere edildi. Görüş alışverişi yapıldı. Bizim tarafımızdan belli talepler çok net şekilde dillendirildi. Ben bu marj içinde kalmak durumundayım” diye konuştu.
Sinan Ateş iddianamesine ilişkin soruya ise Özel, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamenin hem Ateş’in ailesini, hem de kamuoyunu rahatsız ettiğini dile getirdi.Sinan Ateş’in eşinin kendisinden randevu talebinde bulunduğunu ve bugün görüşeceklerini kaydeden Özel, “Ondan sonra da kendisinin tabii bu konuyla ilgili topluma mal olan tepkisini hep birlikte biz de sizlerden takip ettik. Onun dışında kendisiyle de görüştükten sonra daha fazla, daha net bir şeyler söyleme imkanı bulursunuz” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından iadeiziyaret talebinin olup olmadığı hakkındaki soruya ise Özel, “Bize henüz böyle bir başvuru yapılmadı. Böyle bir talepte bulunulacağını biliyoruz. Netleşen bir tarih olduğunda zaten açıklanır” cevabını verdi.
CHP içinde karışıklıklar olduğuna dair iddialar hakkındaki soru üzerine de Özel, “Türkiye’nin birinci partisini, yüzde 38 oy almış bir partiyi, gelecek seçimlerde Türkiye’nin iktidar partisi olmak için canla başla çalışan ve buna yürekten inanmış kadroların partisini kim karıştırmak isteyebilir? Kim komplo teorileriyle bizleri meşgul etmek isteyebilir? Bunlar öz güvensiz dönemden kalan meseleler. Kendimize güvenimiz tam kayıt dışı siyasete karşıyız. Her şeyi gözlerinizin önünde yapıyoruz. Açıklıyoruz, çalışıyoruz, gayret ediyoruz. Hiç kimse korkmasın. Cumhuriyet Halk Partisi’ni tankıyla, topuyla, tüfeğiyle darbeciler karıştıramadı. Biz her seferinde bazen düştük, hep beraber düştüğümüz yerden kalktık. Şimdi yerdeyken kalkacağına inanan bir parti, tarihinin en önemli çıkışlarından birinde böyle öz güvensiz sorularla, öz güvensiz tartışmalarla kimse kimseyi meşgul etmesin. İşimiz var, daha iktidar olacağız” değerlendirmesinde bulundu.