Etiket: reçete

  • Reçete dolandırıcılığı

    Reçete dolandırıcılığı

    KKTC’de gündeme bomba gibi düşen reçete dolandırıcılığında soruşturma devam ediyor. Ülke geneline yayılan ve büyük yankı uyandıran “sahte reçete yolsuzluğu” kapsamında son durumu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sadık Gardiyanoğlu İHA’ya değerlendirdi.

    Sosyal sigortalar ve sahte reçete yolsuzluğunun 20 gündür KKTC kamuoyunda yer aldığını ifade eden Gardiyanoğlu, “Sosyal sigortalara bağlı hastalarımızın ilaca erişimi ile ilgili doktorlardan aldıkları reçeteleri, bizlerle sözleşmeli eczanelere ibrazlarından sonra fark ettik ki bazı eczaneler, ilgili ilacı hastalarımıza verdikten sonra reçetelerin altına ilaç ilavesi yapmışlar. Reçeteye ilave ilaçlar eklemişler. Bununla ilgili uzun bir süredir sosyal sigortalarımız ciddi bir maddi kayba uğratılmış. Göreve geldikten sonra ilgili müdürümüz konuyu tarafıma aktardı. Kurduğumuz özel soruşturma ekibiyle bir değerlendirme yaptık. Kanaat getirdik ki fazla ilaç girişi sistemimizde saptanmıştır. Bununla ilgili polisimize suç duyurusu yaptık. Sosyal sigortalarla anlaşmalı doktorlara sigortalarımız muayene oluyor, ilgili reçetelerini alıp bazı eczanelere götürdüğü zaman o an hastamız yüzde 80 indirimli ilacına ulaşıyor ama daha sonra art niyetli, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemek isteyen bazı eczaneler maalesef reçetelerin altına ilave ilaç girmek suretiyle sosyal sigortalarımızı ciddi kayba uğratmışlar. Bununla ilgili de polis soruşturması devam ediyor” dedi.

    “Sosyal sigortalarımızın 9 aylık ilaç vurgunundan dolayı kaybı, 65 milyon lira gözüküyor”

    Gardiyanoğlu, 13 Eylül’den 30 Eylül’e kadar olan süreçte sisteme 10 bin reçetenin daha az girildiğini tespit ettiklerini belirterek, “Bir önceki aylara göre ödediğimiz rakamlara baktığımızda yaklaşık olarak 6 buçuk milyon lira gibi bir fark var arada. 25 günlük süreçten bahsediyorum bu arada. 1 Ocak – 30 Eylül tarihleri arasında yaptığımız hesaplamalarda yaklaşık 65 milyon lira gibi ciddi bir rakam ortaya çıkıyor. Bununla ilgili hangi tarihlerde hangi ilaçlarda olduğu konusunu derinleştiriyoruz. Şu anda gözüken durum şu: Sosyal sigortalarımızın 9 aylık ilaç vurgunundan dolayı kaybı, 65 milyon lira gözüküyor. Bu rakam sadece bu yıl ile ilgili. Bunun daha 2022’si, 2021’i var. Daha öncesine indiğimizde rakam çok daha büyüyor. Ama dijitalleşmemiz 2 buçuk yıla ait. Bununla ilgili müfettişlerimizle gerekli çalışmalara başladık” değerlendirmesini yaptı.
    Doktor, eczacı ve sivil olarak 21 kişinin gözaltına alındığını bilgisini veren Gardiyanoğlu, “Bazılarının polis soruşturmaları tamamlandı, davaları okundu ve teminata bağlanarak davaları görüşülünceye kadar serbest bırakıldılar. Şu an içeride 7 kişi var. Onların da ifadeleri alınıyor. Bize gelen bilgilere göre eczacıların çoğunun bu konuyla ilgili itiraf yaptıkları yönünde” diye konuştu.

    “Sosyal sigortalarımızın ilgili yazılımının şifreleri polisimize verilerek, tam erişim hakkı verdik”

    Söz konusu yolsuzlukla alakalı röportaj veren bir bakan olmadığını aktaran Gardiyanoğlu, “Çok fazla kamuoyuna açıklama yapan biri değilim. Çünkü soruşturması ve mahkeme süreci devam eden bir konuda yanlış bir beyanatımın süreci etkilememesini isterim. Buna rağmen şunu söyleyeyim: 13 Eylül tarihinde polise suç duyurusunda bulunduktan sonra aynı günün öğleden sonrası Polis Genel Müdürlüğünün istemi üzerine özel bir soruşturma birimi kuruldu. 50’ye yakın çok değerli polis mensubu soruşturma biriminde görev alıyor. Aynı gün öğleden sonra sosyal sigortalarımızın ilgili yazılımının şifreleri polisimize verilerek, tam erişim hakkı verdik. Polisimiz istediği zaman sistemimize giriyor, araştırmalarını ve soruşturmaları yaparak oradan emareleri oradan alıyor. Son 10 gündür de KKTC’nin birçok tarafından maalesef çöplükte, açık alanda, çöp konteynerlerinin içinden ilaçlar çıkmaya başladı. Bu da olayın ne kadar vahim olduğunu kamuoyuna gösterir niteliktedir” dedi.

    Sonraki sürece ilişkin konuşan Gardiyanoğlu, “Bizler, özellikle bu olaylar olduktan sonra bazı sosyal sigortalı hastalarımızın ilaca erişimi ile ilgili sıkıntılar yaşadığı bilgisi gelmektedir. KKTC’de şöyle bir sistem var: Sosyal sigortalı kişi doktora muayene oluyor, aldığı reçetenin süresi bir ay. Ama eğer bu sigortalı hastamız, kronik bir hasta ise 1 ay yerine 6 ay geçerli olacak reçetelerimiz. 6 ay boyunca başka hiçbir doktora görünmeden eczanelerden ilaçlarını temin edecek. Bu sağlık ayağı. Daha sonra sistemimizi, devlet hastanelerine ve kamu hekimlerine açtık. Kamu hekimlerinin yazdığı reçeteleri de yine yüzde 80 indirimli karşılamaya başlayacağız 1 Kasım’dan itibaren. Burada önemli olan vatandaşın ilaca erişimini kesmek değil, tam tersine işçinin, emekçinin birikimleri ile kurulan sosyal sigortalarımızı koruma altına almak. Yeni bir sisteme geçmek, mevcut olanı güçlendirmek ve doktor sayısını ve eczacı sayısını artırarak tüm sosyal sigortalılara gerekli sağlığa erişim hakkını en iyi şekilde hızlandırmaktır. Bütün planımız projemiz budur” ifadelerini kullandı.

    “KKTC tarihindeki en büyük yolsuzluk olaylarından birisi”

    Soruşturmanın seyrinin ve bakanlığın soruşturmanın neresinde olacağının polisin takdirinde olduğunu aktaran Gardiyanğlu, “Soruşturmayı ne zaman polisimiz ‘tamamladık’ derse o zaman tamamlanacaktır. Bu konuyla ilgili bir bakan olarak sadece çok yüzeysel bilgiler alıp, soruşturmaya çok fazla müdahil değiliz. Çünkü sistemimizi polisimize açtık. Polisimiz oradan gerekli bilgi dökümlerini alıyor. Süreci basınla birlikte eşzamanlı olarak takip ediyoruz. Çünkü bir arada art niyetli kişiler, ‘bakanlık liste verdi, bakanlık özel hedef gösterdi’ gibi söylemler ortaya attı. Bu kesinlikle doğru değil. Çünkü polisimizin yaptığı tutuklamaları basınla eşzamanlı öğreniyorum. Ne yapıldığı ile ilgili olay poliste ve yargıda olduğu için müdahale etmiyoruz. Soru sormuyoruz ki bu olay farklı yerlere çekilmesin diye. Ama şunu söyleyeyim, bu olay KKTC tarihindeki en büyük yolsuzluk olaylarından biridir. Bunun üzerine kararlılıkla gideceğiz. Geri adım atmamız söz konusu değildir. Polisimiz nereye kadar soruşturmak istiyorsa soruşturacak. Bu süreçte bakanlığımızın üstüne düşen ne görev varsa yapmaya hazırız. Bundan sonra da bu tip yolsuzluklar olduğunda kararlılıkla üstüne gitmeye devam edeceğiz” değerlendirmesini yaptı.

    “Asla geri adım atmayacağım”

    Polise ilk suç duyurusunda bulunduklarında basında çıkan haberlerde ‘bugüne kadar hangi yolsuzluğun üzerine gidildi?’ ya da ‘ bugüne kadar ne sonuçlandı?’ şeklinde başlık atıldığı bilgisini veren Bakan Gardiyanoğlu, “Eleştiriler almaya başladık. Ben de ilgili bakan olarak aynen şu cümleyi kurdum: Ben bu olaya başımı koydum. Asla geri adım atmayacağıma, yetimin, emekçinin hakkını ve birikimini yedirmeyeceğime, harcattırmayacağıma, adaletli ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşana kadar mücadeleme devam edeceğime dair söz vermiştim. Ben hala aynı noktadayım. İlk gün ne dediysem bugün de aynısını söylüyorum. Asla geri adım atmayacağım. Soruşturmanın seyri de tamamen polisimizin takdirindedir. Onlar, kendileri karar verecekler. Çünkü bütün sistemi onların erişimine açtık. İstedikleri bilgiye, firma, doktor, eczanelerini rahatlıkla bulabiliyorlar. Artık soruşturmanın seyri nerede bitecek, polisimizin altına kurulan özel birim karar verecek. Bizler de bakanlık olarak onlara yardımcı olmak açısından elimizden gelen gayreti sonuna kadar göstereceğiz” diye konuştu.

    Yazılımla ilgili açık bulduklarını dile getiren Gardiyanoğlu, “Her sistemin uygulandıkça eksikliklerini görebiliyorsunuz. Biz yazılım olarak bazı eksikliklerimizi gördük. Onların düzeltilmesi ile ilgili talimatlar, tarafımdan ilgili bilişim yazılımcılarına verilmiştir. Ayrıca iç denetim ekiplerinin sayısının artırılması ile ilgili talimatlarım da verilmiştir” dedi.

  • Yeşil reçeteli ilaç uyarısı

    Yeşil reçeteli ilaç uyarısı

    Kimlik tespiti, reçete ve sağlık raporu düzenlenmesinde uyulması gereken kurallara ilişkin yeni duyuru yayımlayan Sağlık Bakanlığı, yeşil reçeteli ilaç yazdırmaya çalışan bazı art niyetli kişilerin faaliyetleriyle ilgili tespitleri paylaşarak, hekimleri uyardı.

    Duyuruda, Teftiş Kurulu Başkanlığının incelemeleri sonucunda, organize grup halinde teşkilatlandığı düşünülen, kendilerini “eczacı”, “hasta yakını” olarak tanıtıp bir şekilde hekimlere yakınlık göstermeye çalışan kişilerin, hekimlerin güveni ve iş yoğunluğundan da faydalanarak yeşil reçeteli ilaçları yazdırdığının saptandığı kaydedildi.

    Bu kişilerin özellikle acil servis veya aile hekimlerini tercih ettiği, hastanelerin yoğun veya hafta sonuna denk gelen zaman dilimlerini hedef aldığı aktarılan duyuruda, hekimlerin, Reçetem sisteminde ilaç kullanım raporlarını da gördükleri için hasta olduğunu düşündükleri bu kişilere, mağduriyet yaşamamaları amacıyla bazı yeşil reçeteli ilaçları yazdığının belirlendiğine işaret edildi.

    Duyuruda, “Bahse konu organize grup üyelerinin, hekimlerin yoğunluğu ve güveninden faydalanarak hekimlerin e-İmza cihazlarını ve şifrelerini elde ettiği, bu yolla Reçetem sistemi üzerinde ilaç kullanım raporları ve bu raporlara istinaden reçete düzenledikleri tespit edilmiştir.” ifadesine yer verildi.

    Reçete ve sağlık raporunun, hekimin imzasını taşıyan, her şekilde hekime hukuki sorumluluk yükleyen resmi bir belge olduğu vurgulanan duyuruda, hastaların muayene öncesi kimlik belgesini vermesi, acil vakalarda da kimlik belgesinin en kısa sürede sağlanması, hastaların bizzat hekimler tarafından görülmesi zorunluluğuna ilişkin 1960’dan bugüne uzanan tüm yasal düzenlemeler anımsatıldı.

    Yasal düzenlemelerle, kimlik tespiti yapmayan ve bu nedenle bir başka kişiye sağlık hizmeti sunulmasından kaynaklı kurumun zarara uğramasına yol açan sağlık hizmeti sunucularından, uğranılan zararın geri alındığı belirtilen duyuruda, şu uyarılarda bulunuldu:

    “Hekimin hastayı görmeden reçete veya rapor düzenlemesi usule aykırıdır. Hekimin reçeteyi ve raporu, bizzat yaptığı muayene sonucu, muayene bulgusu ve kararına göre düzenlemesi gerekmektedir. Kişinin hak sahibi olup olmadığı veya beyan ettiği kişi olup olmadığına yönelik değerlendirmenin kayıt ve sağlık hizmeti sunumunun her aşamasında yapılması gerekmektedir. Bu konuda değerlendirme, kimlik, pasaport gibi resmi belgeler veya biyometrik doğrulama sistemleri üzerinden yapılmalıdır.”

    Duyuruda, engelli, yaşlı veya hareket kabiliyetinde sıkıntı olan hastaların işlemlerinde de kayıt personelinin hastanın yanına gidip kimlik tespitini yapması gerektiği vurgulanarak, “Hastanede kendini firma temsilcisi, eczacı veya hasta yakını olarak tanıtan şahısların yönlendirmesiyle reçete düzenlenmemesi, e-İmza cihazı ve şifrelerinin güvenliğinin sağlanması konularında hekimlerce azami özen gösterilmelidir.” uyarısı yapıldı.

    Hastanelerde medikal, eczane, firma reklamı içeren broşür, reçete gibi hiçbir görsele yer verilmemesi, ilaç firma elemanlarının hastaları yönlendirecek şekilde faaliyette bulunmaması için gerekli önlemlerin alınması gerektiği ifade edilen duyuruda, evde sağlık hizmetleri kapsamında da sağlık raporları ve reçetelerin, hekim talebi ve epikriz belgesine istinaden hastanelerde görevli uzman hekimlerce uzaktan sağlık hizmeti şeklinde düzenlenebileceği, gerek görüldüğünde de evde ziyaret yapılabileceği bildirildi.

    Kimlik tespitinin yapılmamasına ilişkin adli ve idari yaptırımların bulunduğuna da işaret edilen duyuruda, şunlar kaydedildi:

    “Sağlık hizmet sunucularına başvuran kişilerin kimlik tespiti, kasıtlı olmasa da ihmal veya çeşitli gerekçelerle yapılmadığı takdirde, başkası adına gelen bir kişi olduğunun tespit edilmemesi nedeniyle kişilere verilen hizmet ve yazılan reçeteler üzerinden kamu zararına sebebiyet verilebilmektedir. Buna bağlı olarak sorumlulara adli veya idari yaptırımların öngörülebileceği bilinmelidir.”

    Duyuruda, bu konuda gerekli tedbirlerin alınması, tüm sağlık kuruluşlarındaki hekim ve personelin yazılı şekilde tebliğ edilme yoluyla bilgilendirilmesi istendi.

  • Bursa dahil 11 ilde operasyon: Zehir, zıkkım olsun açıklamalı havale

    Bursa dahil 11 ilde operasyon: Zehir, zıkkım olsun açıklamalı havale

    Adana merkezli aralarında Bursa, Ankara, İstanbul gibi büyükşehirlerin de bulunduğu 11 ilde usulsüz reçete düzenleyerek kanser hastalarının kullandığı ilaçları alıp, başka ülkelere satmaya çalışan, devleti 12 milyon 523 bin lira zarara uğrattığı öne sürülen şebekeye ilişkin yeni detaylar ortaya çıktı.

    Gözaltına alınan şüphelilerden bir eczacının, doktorlardan birine komisyon olarak anlaştığı rüşveti, havale yoluyla gönderdiği, havalenin açıklama kısmına da ‘Zehir zıkkım olsun’, ‘Zıkkımın kökünü ye’ gibi ifadeler yazdığı belirlendi. Olayın hukuki boyutuna ilişkin konuşan Adana Barosu eski Başkanı Avukat Aziz Erbek, “Tedavi gören hastalardan biri ve birden fazlasına, kanser ilacını kullandırılmaması ve vitamin yüklemesi yapılması nedeniyle ölümüyle sonuçlanmışsa bu konu ‘adam öldürmeye teşebbüs’ olarak değerlendirilebilir” dedi.

    Adana Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şube Müdürlüğü ekipleri, yapılan teknik ve fiziki çalışmalarla usulsüz reçetelerle kanser hastaları ve organ nakli olan hastaların kullandığı ilaçları alıp, başka ülkelere satmak isteyen, uyuşturucu özelliği taşıyan ilaçların ticaretini yapan şebekeyi deşifre etti. Savcılığın gözaltı kararı çıkartmasının ardından aralarında İl Sağlık Müdürlüğü’nde görevli müdür yardımcısı, 4 doktor, 2 sağlık merkezi çalışanı, 2 biyolog, 11 eczane ve ilaç firması çalışanının da bulunduğu 46 kişinin yakalanması için geçen hafta cuma günü Adana merkezli İstanbul, Bursa, Ankara, Kayseri, Antalya, Osmaniye, Gaziantep, Diyarbakır, Şırnak ve Van’da eş zamanlı operasyon düzenlendi. Operasyonda, haklarında yakalama kararı bulunan 46 kişi gözaltına alındı. Şüphelilerin evlerinde yapılan aramalarda, 1 ruhsatsız tabanca, 1 kurusıkı tabanca, 3 ruhsatsız av tüfeği, 36 bin 240 Dolar, 230 Euro ve 17 bin 950 TL para, çok sayıda ilaç, Suriye uyruklu kişilere ait kimlik fotokopileri ele geçirildi.

    12 MİLYON 523 BİN LİRALIK VURGUN

    Şebekenin kanser hastalarının kullanması gereken ilaçları Azerbaycan, Suriye, İran ve Irak’taki bağlantılarına satmayı hedefledikleri tespit edildi. Polisin 22 aramada ele geçirdiği 9 bin 177 kutu faturasız ve reçetesiz ilaçların piyasa değeri ve şüphelilerin kendi arasında yaptığı para transferinin toplam 12 milyon 523 bin 111 TL olduğu belirlendi. Emniyetteki işlemlerinin ardından 46 şüpheliden 10’u savcılık talimatıyla serbest bırakılırken, 36’sı ‘nitelikli dolandırıcılık’, ‘rüşvet’, ‘resmi belgede sahtecilik’ ve ‘kamunun zarara uğratılması’ suçlamasıyla adliyeye sevk edildi. Mahkemeye çıkarılan şüphelilerden biyologlar İsmail E., Veli T.., doktorlar Zeynep K., Metin D., İflah K., eczacılar Mehmet Naci Ö., Şahin E. ve Yakup Ç. ile bu şüphelilerle birlikte çalıştığı tespit edilen Cevat E., Melih K., Nede O., Mustafa Ö., Eda Z., İsmail S., Yusuf Ü., Ahmet E., Kenan E. ile İran uyruklu Navid K. tutuklandı. İl Sağlık Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri Başkan Yardımcısı Y.C.’nin de aralarında bulunduğu 18 şüpheli ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

    KANSER İLACI YERİNE AĞRI KESİCİ VE VİTAMİN KULLANMIŞLAR

    Gözaltına alınan Bursa’daki özel bir hastanede görevli biyologlar İsmail E. ile Veli T.’nin, kanser tedavisi gören hastaların serumlarına nakletmeleri gereken kanser ilaçlarını kullanmayıp sattıkları bilgisine ulaşıldı. Biyologların bu ilaçların yerine ağrı kesici ve vitamin kullandıkları öne sürüldü. Öte yandan bu biyologların hastanedeki dolaplarında yaklaşık 50 kanser ilacı bulunduğu, Bursa’dan kargoyla İstanbul’daki bir kişiye 450 bin lira değerinde kanser ilacı gönderdikleri ve polisin de bu ilaçlara el koyduğu öğrenildi.

    RÜŞVETİN AÇIKLAMASI ‘ZEHİR, ZIKKIM OLSUN’

    Operasyonun ardından soruşturma kapsamında doktor ve eczacılar arasındaki rüşvet alışverişine yönelik yeni detaylar ortaya çıktı. Şüpheli eczacılardan birinin, olaya karıştığı belirlenen doktorlardan birine özel araç tahsis ettiği ve sekreterinin maaşını ödediği öğrenildi. Bir eczacının, komisyon ödeme konusunda anlaştığı doktorun banka hesabına havale olarak rüşvet gönderdiği, bunu yaparken de havalenin açıklama kısmına ‘Zehir zıkkım olsun’, ‘Zıkkımın kökünü ye’ gibi ifadeler yazdığı belirlendi.

    MİDESİ AĞRIYAN HASTAYA BÖBREK İLACI

    Olaya karıştığı öne sürülen iki doktorun, 3 ayda 1 milyon liralık ilaç yazdığı, ayrıca tek bir reçetede bir arada olmaması gereken ilaçları, tek reçeteye yazdıkları öğrenildi. Doktorların Suriye uyruklu hastaları hiç görmeden ilaç yazdığı, midesi ağrıyan bir kişiye de aynı zamanda böbrek yetmezliği ilacı yazdıkları belirlendi.

    MÜEBBET HAPİS CEZASIYLA YARGILANABİLİRLER

    Konuyu değerlendiren Adana Barosu eski başkanı Avukat Aziz Erbek, “Kanser hastalarının ihtiyacı olan ilacın yerine vitaminin verilmesi görevi kötüye kullanmaktır. Bununla birlikte Türk Ceza Kanunu’na göre 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılabilirler. Ancak tedavi gören hastalardan biri ve birden fazlasına, kanser ilacını kullandırılmaması ve vitamin yüklemesi yapılması nedeniyle ölümüyle sonuçlanmışsa bu konu ‘adam öldürmeye teşebbüs’ olarak değerlendirilebilir. Bunun cezası ise teşebbüsün derecesine göre, müebbet hapis cezasına varabilir. Kanser hastasının ağır olmasıyla, vitamin verilmesi sonucu ölümüne neden olması ‘adam öldürmeye tam teşebbüs’, dolaylı yoldan ölümüne neden olduysa ‘eksik teşebbüs’ olarak sayılabilir” diye konuştu.