Etiket: reflü

  • Sıcak havalarda mideye dikkat

    Sıcak havalarda mideye dikkat

    Gazlı içecekleri özellikle reflüsü olan kişilere tavsiye etmediklerini söyleyen Doç. Dr. Mustafa Kaplan, “Bu hastaların mide kapağında gevşeklik olduğu ve mide asidinin yukarı doğru taştığını düşünürsek, hastanın dışarından ekstra gazlı içecek tüketmesi durumunda reflü şikayetleri artacaktır.

    Bunun yerine hastaların bolca su tüketmelerini tavsiye edebiliriz. Asitli içecekler midedeki gastrit durumunu belirgin bir şekilde artırmaktadır. Biz hastalara endoskopi yaptığımız zaman hastaların düzensiz beslenmesi bağlı olarak reflü, gastrit ve buna bağlı ülser gibi durumların arttığını görmekteyiz. O nedenle bu hastaların bu içecekleri kısıtlamalarını tavsiye ediyoruz. Biz hastalara mideleri ile ilgili tavsiye verirken bunları da özellikle diyet kısmında belirtiyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Asitli içecek yerine su için”

    Yaz aylarında vatandaşları gazlı içecek yerine su içmeyi öneren Kaplan; “Sıcak havalarda hastaların sıvı ihtiyacı belirgin bir şekilde artmaktadır. Bunu mutlaka dışarından karşılamaları gerekir. Bu hastaların asitli içeceklerden ziyade asit içeriği olmayan su gibi sıvıları tüketmelerini tavsiye ediyoruz. Sıcak havalarda besinlerin bozulması hızlandığı için bu kişiler dışarından yemeklerde mide ve bağırsağı bozacak şeylere daha fazla yatkınlık göstermektedir. Onun için mümkünse dışarıdan bozulma imkanı olan şeyleri tüketmemelerini tavsiye ediyorum” şeklinde konuştu.

  • Ramazan’da reflüden korunmanın yolu

    Ramazan’da reflüden korunmanın yolu

    Ramazan ayında, uzun oruç ve ardından kontrolsüzce yenilen yemekler midede ağrı, yanma, gaz, şişlik, hazımsızlık, kramplar ve reflüyü tetikleyebileceğini belirten Gastroenteroloji Uzmanı Dr.Murat Keskin, “Bu sebeple sağlıklı ve düzenli yeme alışkanlığımıza bu ayda da önem göstermemiz gerekiyor. Uzun süreli açlıktan korunmak için, mutlaka sahur yapılmalı, ağır yağlı, baharatlı, acılı gıdalar yerine daha hafif olan çorba, süt ürünleri, sebze ve zeytinyağlı yemekler tercih edilmelidir. Sahur ve iftarda alınan gıda miktarı azaltılmalı, iftardan sonra yaklaşık bir buçuk saat aralıklarla iki ara öğün alarak yeme düzeni oluşturulmalıdır.

    İftar ve sahurda gıdalar iyice çiğnenerek ve yavaş yavaş yenilmeli, hızlı yemekten kaçınılmalıdır. İftar ve sahurda ağır yağlı ve şerbetli tatlılar yerine, sütlü ve meyve tatlıları tercih edilmelidir. Sindirim problemine yol açmamak için kızartılmış, kavrulmuş besinler yerine haşlanmış, fırında ve ızgarada yapılmış yemekler tüketilmelidir. İftara hafif yemeklerle başlanmalı, ardından az yağlı sebze ve et yemeği veya salatayla devam edilmelidir. Öğünlerde alınan sıvı miktarı arttırılmalı, günde en az 2-2,5 litre su ile beraber taze sıkılmış meyve suları, sebze suları, ayran gibi içecekler tüketerek vücudun sıvı ihtiyacı karşılanmalıdır” diye konuştu.

    Sahur ve iftarda büyük porsiyonlar yerine, küçük porsiyonlar şeklinde beslenilmesine de dikkat edilmesi gerektiğini belirten Keskin, “Sık sık yeme şekli tercih edilmelidir. Hareketsizlikten özellikle kaçınılmalı, öğünlerden sonra kısa süreli yürüyüşler, hafif egzersizler yapılmalıdır. Özellikle reflüden kaçınmak için, sahurda yemekten en az yarım saat sonra yatılmalıdır. Son olarak mide ve karındaki gaz ve şişkinliği, aynı zamanda kabızlığı engellemek için sebze, meyve, kepekli ekmek, kuru baklagiller gibi yüksek lifli gıdaların alınmasına özen gösterilmelidir” dedi.

  • Reflü kalp krizi ile karıştırılabilir

    Reflü kalp krizi ile karıştırılabilir

    Mide asidinin tıpta özofagus olarak tanımlanan yemek borusuna geri kaçmasıyla gastroözofagial reflü ya da halk arasında yaygın olarak bilinen adıyla reflü rahatsızlığı oluşuyor. Mide asidinin yemek borusuna geri kaçması, özofagusun alt uç bölgesindeki mukozada hasarlanmaya yol açarken, bu da göğüs kemiğinin arka bölgesinde yanmaya neden oluyor.

    “Reflü kaynaklı göğüs ağrısı kalp krizi ile karıştırılabilir”

    Reflü kaynaklı göğüs ağrısının kalp krizi ile karıştırılabileceğine dikkat çeken Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Bilal Toka, reflünün ihmal edilmemesi gereken bir hastalık olduğunu açıkladı.

    Doç. Dr. Bilal Toka, “Reflüde, asit yemek borusunu tahriş eder ve yemek borusunun ağrı rahatsızlık duyusu biraz daha yukarı bölgedeki sinirlerden beyne iletilir. Reflünün en sık semptomları veya hastada oluşturduğu belirtiler, göğüs kemiğinin arkasındaki bir yanma hissidir. Buna ‘Heartburn’ denir. Bu durumdan dolayı çoğu kez reflü, kalp krizi ile karıştırılabilir. Yapılan bazı çalışmalarda, hastaneye göğüs ağrısı şikayeti ile başvuranların bir kısmının reflü kaynaklı semptomlar gösterdiği gözlemlenmiştir. Çünkü reflünün en önemli semptomlardan biri göğüs kemiğinin arkasındaki yanma hissidir” dedi.

    “Mide sorunlarında stres faktörünün rolü büyük”

    Reflünün kronikleşen, uzun süre devam eden birçok semptomu olduğunu söyleyen Doç. Dr. Bilal Toka, ses kısıklığı ve öksürüğün de reflünün sık görülen bulgularından olduğunu kaydetti. “Ayrıca stres çağımızın da bir hastalığı olduğu için, her hastalıkta stres faktörünü sorguluyoruz” diyen Doç. Dr. Bilal Toka, genel olarak mide sorunlarında stres faktörünün etkisine de dikkat çekti.

    Özellikle mide sorunlarında stres faktörünün rolünün büyük olduğunu ifade eden Doç. Dr. Bilal Toka, “Stres, hem asit salgısını artırır hem de stres esnasında vücut bir nevi savunmaya geçer. O esnada salgıladığı hormonlar mide üzerindeki koruyucu tabakayı zayıflatır. Asidin daha fazla etrafa zarar vermesine yol açar. Dolayısıyla stres birçok hastalıkta olduğu gibi reflünün de şiddetinin artmasına neden olur” şeklinde konuştu.

    Doç. Dr. Bilal Toka, reflünün yüzde 20’nin üzerinde insanı zor durumda bırakan bir hastalık olduğunu ifade ederek, “Çoğunlukla asit, safra, yiyecek gibi mide içeriğinin geriye, yani yemek borusuna kaçmasıdır. Aslında mide yüzeyinin bir özelliği vardır. Sürekli aside maruz kaldığı için asit etkisine karşı kendi savunma mekanizmaları yani koruyucu faktörleri vardır. Dolayısıyla mide asidi normal şartlarda mideye zarar vermez. Ancak yemek borusunda böyle bir koruyucu mekanizma yok. Çünkü orası normal şartlarda asidin bulunduğu bir yer değil. Yediğimiz yiyecekleri sindirmek için güçlü bir asit içeriği yemek borusu duvarına gelip uzun süre temas ettiğinde orada tahrişler, yanıklar bazen ülserler gibi sorunlara yol açabilir” ifadelerini kullandı.

    Reflü tanısının konulmasında hasta öyküsünün çok önemli olduğunu vurgulayan Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Toka, “Tanının konmasında hastanın şikayetleri bize yol gösterici olmaktadır. Hastanın ek rahatsızlıkları da tanıyı koymamızı kolaylaştırır. Çünkü şeker hastalarında, sigara kullananlarda ve obez bireylerde genellikle daha fazla reflü görülür. Tanıya yönelik tetkikler yapılır. Genellikle ilaç tedavisi ile rahatlamayan kronik reflü hastalarında bir endoskopik durumu görmek isteriz. Endoskopi tanıda önemli rol oynadığı gibi diğer sorunları ve reflünün ortaya çıkarabileceği komplikasyonları anlamak için de önem taşır” diye konuştu.