Etiket: rehine

  • Rehine kurtarma tatbikatı gerçeğini aratmadı

    Rehine kurtarma tatbikatı gerçeğini aratmadı

    Düzce Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi’nde rehine kurtarma tatbikatı gerçekleştirildi. Kurgu gereği diş hastanesinde bir şahıs hastane görevlisini rehin aldı. Olay polis ekiplerine bildirildi. Kısa süre içerisinde bölgeye gelen ekipler şahsı etkisiz hale getirmek için girişimlerde bulundu. Bu esnada bölgeye gelen Terörle Mücadele ekipleri şahsi etkisiz hale getirdi. Rehine başarılı bir şekilde kurtarılırken, şüpheli şahısla gözaltına alınıp karakola götürüldü.

    Gerçeğini aratmayan tatbikatı hastanedekiler pürdikkat takip etti. Olaya kısa süre içerisinde müdahale edilmesi ve hastane yönetiminin hastaları kısa süre içerisinde tahliye alanlarına alması olaydaki gerçeklik payını yükseltti.

  • İsrail askerlerinden basın mensuplarına saldırı

    İsrail askerlerinden basın mensuplarına saldırı

    İsrail ile anlaşma kapsamında verilen 4 günlük insani aranın 3’ncü gününde Hamas, Gazze Şeridi’nde üçüncü esir grubunu serbest bıraktı. Hamas tarafından yapılan açıklamada, insani ara kapsamında 13 İsrailli, 3 Taylandlı ve 1 Rus esirin serbest bırakılarak Kızılhaç’a teslim edildiği aktarıldı. İsrail ise 39 Filistinli mahkumu serbest bıraktı. Öte yandan İsrail askerleri, rehine takası sırasında Ofer hapishanesinin bulunduğu bölgede basın mensuplarına yaptığı gazlı müdahalede bir gazeteci yaralandı.

  • Bu defa kadın erkeğe şiddet uyguladı

    Bu defa kadın erkeğe şiddet uyguladı

    Bursa‘nın Osmangazi ilçesi DemirtaşBarbaros mahallesinde bir kadın, kocasının kendisini aldattığını söyleyerek bıçakla rehin aldı. Ardından 2. kattan aşağı attı.

    polis ekiplerinin müdahalesinin ardından kadın gözaltına alındı.

  • “Rehine takası bugün yarın gerçekleşecek”

    “Rehine takası bugün yarın gerçekleşecek”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cezayir’deki temaslarını tamamlayarak gece saatlerinde yurda döndü. Dönüş yolunda uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

    İsrail, Gazze’yi işgal planını ‘Gazze’nin sonraki dönemde kontrolü güvenlik açısından bizde olacak’ sözleriyle açık etti. Bunun akabinde ABD’den çeşitli mekanizmalarla bir geçiş dönemi ve sonrasında yeniden canlandırılmış bir Filistin yönetimine Gazze’nin devri konuşuluyor. Almanya’dan “BM kontrolüyle bir Gazze” gibi açıklamalar geliyor. Tüm bu süreçte Türkiye’nin yaklaşımı, tutumu nedir?

    Her şeyden önce herkes bir defa şunu bilmeli, Gazze bir Filistin toprağıdır. Her ne kadar Filistinlilerin kadim yurtları kademe kademe İsrail tarafından 1947’den itibaren işgal edilmişse de Gazze, Filistin toprağı olarak inşallah kalacaktır. İsrail’in aşama aşama Filistin topraklarını işgali adeta bir kapkaç olayıydı. Ama artık devran böyle dönmüyor. Şu anda tüm dünyanın İsrail’e karşı nasıl bir tavır takınmaya başladığını görüyorsunuz. Gazze’de gerçekleşen işgal, bazı ülkelerin yönetimlerini sessizliğe gömse de toplumların vicdanlarını Allah’a hamdolsun harekete geçirdi. Sokaklarda Filistin’e destek olanların sayısı artıyor. İşte Almanya’ya bakın. Geçen oradaydım, aynı gün Berlin’de yürüyüşler oldu. İngiltere aynen bu şekilde. Amerika Birleşik Devletleri’nde Beyaz Saray’ın önünde neler olduğunu görüyorsunuz. Fransa’da, Latin Amerika ülkelerinde neler olduğunu görüyorsunuz. Artık maşeri vicdan harekete geçti ve bununla birlikte İsrail’in sokakları bile hareketlendi. Herkes Netanyahu’ya “artık git” der hale geldi. Bazı yabancı ülke yetkilileri bize “bundan kurtulmalıyız” diyor. Bu sürecin ileri düzeyde devam edeceğine ihtimal vermiyorum. İnşallah çok kısa bir zamanda Netanyahu pılını pırtısını toparlayıp, buradan çekilecek. Zaten Netanyahu’nun mahkemelik bir durumu da var biliyorsunuz. Belki de oradan kurtulmak için böyle bir adımı atmış da olabilir. Fakat hangi yönde adım atarsa atsın, kurtulamayacak. Şu anda biliyorsunuz Filistin’de tutulan İsrailliler dahi “Bizi buraya sen mahkum ettin, bir an önce bu işten elini eteğini çek. Biz de kurtulalım” deme noktasına geldiler.

    Sizin de saydığınız gibi ABD, Avrupa ülkeleri, dünyanın bir ucundan diğerine kadar yüz binlerce insan hem İsrail’i hem kendi ülkelerinin pozisyonlarını protesto ediyorlar. Siz, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak da bu davaya önderlik eden bir isimsiniz. Bütün bu sokaklardaki milletlere, içlerinde çoğunlukta olmasa bile Yahudi asıllı olanlar da bulunuyor, ne söylemek istersiniz?

    Yani benim bakışım şu, herhangi bir etnik unsur ayırt etmeden Müslüman’ı, Hristiyan’ı, Musevi’siyle, hiçbir ayrıma gitmeden, olaya insan unsuru itibariyle bakmamızın gereğine inanıyorum. Şu anda insanlık feryat ediyor.

    Onlar tarihin doğru tarafında duranlardır. Günlerdir konuşuyoruz, Holokost cenderesinde batı toplumu doğru bir sınav veremedi, tarihin yanlış tarafında durdu. Bosna’da, Kosova’da yine aynı şekilde yaşanan katliamlar görmezden gelindi, sessiz kalındı. Irak’ta, Suriye’de yine utanç verici sessizlik hakimdi.

    Bu kez öyle olmadı. Ülkelerin yönetimleri yine bildiğiniz gibiydi ancak, halklar artık ‘yeter bunca zulüm’ diyor. Gazze’de öldürülen bebekleri görüyor, isyan ediyorlar. Sokaklardan yükselen ses bir vicdani haykırıştır. Sokakların çağrısı İsrail’i her geçen gün köşeye sıkıştırmaktadır. O sese kulak tıkayan siyasetçiler çok yakında bunun karşılığını halklarının demokratik tepkisiyle alacaklardır. Halklarının gözünde İsrail yanlısı tutumlarıyla soykırım destekçisi durumuna düşen liderlerin bir an önce bu yanlıştan dönmesi gerekir. Vakit çok geç olmadan İsrail’in arkasında saf tutan devletlerin yönetimleri, uluslararası hukuka, insan haklarına, vicdani ve ahlaki değerlere uygun bir zemine gelmeli ve bu suçlara ortak olmamalıdır.

    Dolayısıyla biz hep birlikte mazlumların yanında yer almak suretiyle, zalimlerin attığı adımlardan onları kurtarmamız lazım. Ben Hamas’ın elinde bulunan sivillere yönelik herhangi bir olumsuz davranışının olduğuna veya olacağına inanmıyorum. İsrail’in elinde ciddi sayıda Filistinli var. Hamas şu anda onları kurtarmanın gayreti içerisinde. Biliyorsunuz şu an itibariyle Katar’ın devreye girmesiyle süreçte yeni bir adım atılıyor. Öyle zannediyorum ki rehinelerin takasına bugün yarın geçecekler.

    Riyad Zirvesi’nden sonra Refah Sınır Kapısı sorunu, sonuç bildirgesindeki ifadelere göre biraz daha fazla gündem oldu. Refah’tan daha fazla yaralının ve yardımın daha kolay geçebilmesi için Mısır’ın tutumu hayati önemde. Bu çerçevede sizin yakın zamanda bir Mısır ziyaretiniz, Refah Sınır Kapısı’nın durumuna ilişkin bir girişiminiz olacak mı? Ablukayı kırmak için neler yapılacak?

    Refah Sınır Kapısı’nda Mısır yönetimi olumlu adımlar atıyor. İlk etapta Gazze’deki kanser hastalarından 40’ı ülkemize geldi. İkinci etapta bu sayı ciddi manada arttı ve 88 hasta, 67 refakatçiye ulaştık. Bunların tedavilerini biz şehir hastanelerimizde yapıyoruz, buna devam edeceğiz. Gazzeli hastaların oradan çıkartılarak ülkemize getirilmesinin artarak devamını istiyoruz. En kısa zamanda bir Mısır seyahati düzenleyebilirim. Mısır’da ağırlıklı gündemimiz bu konular olacak. “Ne gibi adımlar atabiliriz, hastaların tahliyesinin önünü nasıl açarız?” bunları konuşacağız. Bir an önce istiyoruz ki bu hastaların tamamını getirebilelim. Hatta benim arzum, cerrahi müdahale gerekenleri de bir an önce alalım. Hele hele çocukları bir an önce alalım, tıbbi müdahaleleri yapalım. Bu konuda arkadaşlarımızla mutabıkız ve süreci de inşallah bu şekilde işleteceğiz.

    Ablukayı kırmak, sadece bir ya da iki ülkenin değil, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği ülkelerinin tamamının atacağı adımlar, oluşturacağı stratejilerle mümkün olacaktır. Siyasette sıkça kullanılan takım oyunu yaklaşımının eksiksiz sergilenmesi gerekiyor. Ablukayı kırmak sadece bir miktar yardımın Gazze’ye sokulması ile gerçekleşmez. Ekonomik, siyasi, diplomatik, sosyolojik, kültürel birçok unsuru kullanarak hem ateşkesi sağlamalı, hem de Gazze’ye yeterince yardımı ulaştırıp, İsrail tarafından yerle bir edilen kenti yeniden ayağa kaldırmalıyız. Abluka sadece İsrail’in Gazze çevresine yığdığı askerler ve silahlardan ibaret değil. İsrail’i uluslararası hukuka uymaya ve yaptıklarının hesabını vermeye zorlamalıyız. Mesela Birleşmiş Milletler zeminindeki ablukayı da kırmalıyız. Filistin’de yaşananları, oradaki İsrail zulmünü hakkıyla anlatıp, Filistinli mazlumların on yıllardır yaşadıklarını, onların seslerini duymayanlara duyurup, halkların bakış açılarını değiştirip, zihinlerdeki ablukayı kırmalıyız. “Müslüman öldüğünde sorun yok, Hıristiyan ya da Yahudi ölürse ancak problem vardır” şeklindeki faşizan yaklaşımı darmadağın edip, “ölen insansa orada sorun vardır” kavrayışını hakim kılmalı ve bu sayede idraklerdeki ablukayı kırmalıyız. Filistin’in tarihsel sınırlarını, oradaki halkın kendi kaderini tayin hakkını, mülkiyet hakkını, yaşama hakkını, özgürlüklerini elinden alan Siyonistlerin ve destekçilerinin, dünyanın dilini ve gözünü bağlayan tüm ablukalarını yok etmeliyiz. Ancak böyle kalıcı barışı sağlamak mümkün.

    Hem Batılı ülkelerin hem de bazı Müslüman ülkelerin bu katliamlara sessiz kaldığını görüyoruz. Sizi bu konuda hayal kırıklığına uğratan ülke var mı?

    Batılı ülkelerde bir ülke hariç, maalesef bu işi sahiplenen yok. Hemen hemen Avrupa ülkelerinin hepsi de bu konuda sessiz. Katliamı durdurmak üzere müdahaleleri söz konusu değil. Burada yalnız İspanya’nın yaklaşım tarzı olumlu istikamette gelişiyor. İspanya’da malum hükümet kuruldu. İspanya Başbakanı Sayın Pedro Sanchez ile haftaya bir görüşmem de olacak, onun durumu farklı. Bu ülkelere dirsek çevirmemek lazım. Görüşeceğiz, “bunları Filistin’in yanına nasıl çekeriz?” konusuna da bir taraftan bakacağız. En son Almanya’daydık. Neler olduğunu görüyoruz. İslam dünyasının da bu işgale sessiz kalmaması gerekir. Gazze’nin düşmesi demek, İslam dünyasının birlik ve beraberliğinin de derin yara alması anlamına gelir. İsrail’in pervasızca Gazze’yi işgal etmesi, uluslararası hukuk, insan hakları, etik değerleri tanımadan etrafa saldırması karşısında sessiz, tepkisiz kalmak bir utanç vesilesidir. İslam dünyası Riyad’da sergilediği kararlılığın arkasında durmak ve alınan kararları uygulamak için birlik ve beraberlik ruhuyla hareket etmeli ve tek yumruk olmalıdır. O yumruk masaya olanca gücüyle vurulduğunda, İsrail’in işgale devam etmesi de zulümlerini sürdürmesi de mümkün olmayacaktır.

    Buradaki en önemli nokta tek yumruk olmak, olabilmektir. İsrail’in Gazze’de ve diğer Filistin şehirlerinde uyguladığı devlet ve işgalci terörü bir insanlık suçudur, soykırımdır. Buna sessiz ve tepkisiz kalınamaz. İslam dünyasında diriliş tohumu toprağa en son Riyad’da düşmüştür. O tohum yeterince sulanmazsa boy veremez, büyüyemez. O can suyunu hep birlikte verecek ve Filistin’deki şehitlerimize ve ecdada karşı sorumluluğumuzu hep birlikte yerine getireceğiz.

    Bunu sağlamak için durmak dinlenmek bilmeden çalışıyoruz. Netice alacağımıza olan umudumuz diridir. Umarım bu yaşadığımız sancılar, yıllardır bölgemizde arzu edilen barışın ve onu sağlayacak Filistin devletinin doğum sancılarıdır.

    7 Ekim’den bu yana ve öncesinde İsrail’in katliamları ve terör devleti kimliğiyle yürüttüğü bütün bu acımasız tabloyu eleştiren ve ilkesel duruş sergileyen bir liderliğiniz var. Ama öte yandan küresel sermayeye de baktığımızda bir Musevi etkisi, bir Yahudi lobisi etkisi var. Acaba Türkiye’ye dönük fon akışında bu ilkeli duruşu cezalandırmak üzere herhangi bir hareket hamle görüyor musunuz? Ya da bu noktada ülkenin ilkesel duruşu, antisemitizme karşı olan duruşuyla birlikte uluslararası sermayeye çağrınız ne olur?

    Türkiye’yle ilgili olarak bir şeyi iyi tespit etmemiz lazım. Yahudiler ayrıdır, Siyonistler ayrıdır ve şu anda zaten İsrail’deki olay Siyonizmin en önemli adımlarından bir tanesidir. Batının İsrail’e karşı olan tavrında da Siyonizme karşı bir dik duramayış vardır. Maalesef Türkiye’de de buna mağlup olan, mağlup olmanın yanında onların eşiğinde giden yapılar mevcut. Bunların içinde siyasi yapılar da bulunuyor. Mesela ana muhalefetin başındaki isim Netanyahu’nun ağzıyla konuşuyor. Benim ülkemde ana muhalefetin başındaki insan Netenyahu’nun ağzıyla konuşursa, Türkiye’de bizim topraklarımızın suyundan hiçbir şey alamamış demektir. Bunlara gereken dersi vakti saati geldiğinde ben inanıyorum ki benim milletim verecektir. Yine bakıyorsunuz ana muhalefetin başını çektiği ittifakın içerisinde yer alanlardan, Siyonist yapıyla beraber hareket edenler bulunuyor. Bunları tek tek saymama da gerek yok. Fakat benim milletimin iradesi bunların hepsinin iradesini ters yüz edecektir. Yaklaşık 4,5 ay sonra gereken cevabı milletimden alacaklarına ben inanıyorum. İsrail’in katliamlarını desteklemeyen, bunların karşısında duran Yahudilerin sayısı da az değil. Bunlar arasında sözünü ettiğiniz uluslararası sermaye tanımına dahil olanlar da bulunuyor. Onlar açısından Türkiye’ye yatırım sorun olmaz diye düşünüyorum. Türkiye’nin çocukların öldürülmesine karşı çıkmasından, barışı ve insan haklarını savunmasından rahatsız olan sermaye sahipleri ise ancak İsrail’in katliamına kayıtsız şartsız destek verirseniz sizden memnun kalırlar. Bizim böyle bir tutum sergilememiz asla düşünülemez. Bu nedenle biz bir endişe duymuyoruz. Dünya Türkiye’nin kıymetinin farkında, küresel yatırımcılar da farkında. Birkaç marjinalin dışında küresel yatırımcıların İsrail’in etkisiyle Türkiye gibi bir ülkeden yüz çevireceklerini düşünmüyorum. Küresel sermayeyi ülkemize çekmek için, kazan kazan ilkesiyle hareket etmeye de, Türkiye’ye yakışır şekilde insani duruş sergilemeye de devam edeceğiz.

    Belediye başkan adaylarıyla ilgili süreç devam ediyor. Adayların duyurusu ne zaman yapacak? Bununla ilgili takvimi paylaşır mısınız?

    Cumhur İttifakı olarak tüm seçimlerde olduğu gibi yaklaşan yerel seçimde de iddialıyız. Çalışmalarımızı bu iddiamız nispetinde çok titiz bir biçimde yapıyor, adaylarla ilgili süreçte her konuyu ince eliyor sık dokuyoruz. Partimiz gerekli hazırlıkları ve analizleri yaptı. Zaten bildiğiniz gibi AK Parti olarak bizim seçim hazırlıklarımız bir önceki seçimin tamamlanmasıyla birlikte başlar. Özellikle büyükşehirler başta olmak üzere her ilde kamuoyu yoklamaları yaptık, yapıyoruz. Sonuçları analiz edip milletimizin gönlündekini anlamaya, şehirlerimize en faydalı olacak adayları belirlemeye gayret gösteriyoruz. Bir defa 1 Aralık belediye başkan adayı olmak isteyen ve görevden bu nedenle ayrılması gereken memurların istifaları için son tarih. Memurların durumunu da görelim. Onların durumu da netleştikten sonra Aralık ayının ortalarına doğru artık adaylarımızı peyderpey açıklamaya inşallah başlarız.

    Efendim, bölgemiz yangın yeri malum. Buna karşın Türkiye savunma sanayiinde çok ciddi yatırımlar yapıyor. Bayraktar TB-3 ve Kızılelma dünya muharebe tarihinde devrim yapacaklar. Yaklaşık 35 gün sonra ise yerli milli uçağımız Kaan ilk uçuşunu gerçekleştirecek. Peki bundan sonra hem üretim açısından hem de ihracat açısından Kaan’ın da ilk uçuşu ile birlikte savunma sanayiinde bizleri nasıl bir dönem bekliyor? Yenilikler var mı?

    Savunma sanayii alanında attığımız her adım bizleri heyecanlandırmaktadır. Bu alanda taş üstüne taş koyan herkes ülkemizin geleceği, Türkiye Yüzyılı’nın inşası için çok önemli bir katkı sunuyor. Kaan zaten yeniliklerden bir tanesi. Ama Baykar’ın zirve diyebileceğimiz eseri malum Kızılelma… Şimdi Kızılelma’nın son testlerini yapıyorlar. Aşmaları gereken mesele kendi yerli motorunu üretmek… Bunu başardığı andan itibaren de zaten Kızılelma’nın dünyaya karşı duruşu farklı olacaktır. Tabii burada Aselsan’ın üzerine de düşen bir yük var, kamera üretimi. Motor üretim süreci maalesef nereden bakarsanız bakın herhalde bir beş yılı alır. Bu süre zarfında biz motor ithal ederek yürümek durumundayız. Kamera noktasında da Aselsan’ın üretim çalışmaları başladı. Bir an önce o sıkıntımızı da gidermemiz lazım. Bazı ülkeler bize söz veriyorlar ama verdikleri sözü yerine getirmiyorlar. “Kanada, Güney Afrika gibi ülkelerden bir sonuç alır mıyız?” buna bakıyoruz. Bunu gerek biz gerekse Aselsan’ın yakından takip etmesi lazım. Bir an önce buralardan netice alabilirsek, o zaman biz insansız savaş uçaklarımızı daha çabuk devreye sokabiliriz. Kaan, Kızılelma, TCG Anadolu ve niceleri Allah’ın izniyle yalnız kalmayacak, yenileri daha iyileri ve daha donanımlıları yine bu vatan için alın ve akıl terlerini döken kardeşlerimizin ellerinde şekillenecek. Bundan çok değil birkaç yıl önce insansız hava araçlarımız yoktu, akıllı mühimmatlarımız, Milgemlerimiz yoktu. Kolları sıvadık, bu ülke için taşın altına sadece elini değil bedenini koyan kardeşlerimizle birlikte bugünkü seviyeye geldik. Bunu yeterli görmedik, göremeyiz. Hep daha iyisi, hep daha gelişmişi vardır onu arayacağız… Bu hedeflere doğru yürümek şöyle dursun, koşar adım ilerlememiz gerekiyor. En iyi mühendis, en iyi yazılımcı, en iyi usta, en iyi tasarımcı bizde olmalı. Yeni adımlarımız da yoldadır. Kimse merak etmesin, biz savunma sanayii alanında da diğer alanlarda da adımızdan daha çok söz ettireceğiz.

    Kıdemli ünlü ekonomist Robin Brooks “Türkiye 2018’e benzer bir cari hesap ayarlamasının ilk aşamalarında” ifadesini kullanmıştı. “Bu ayarlama Türk lirası açısından olumlu oldu” dedi. Türk Lirası artık kendisini toparlıyor diyebilir miyiz? Dünyanın krizlerle savaştığı bu ekonomik ortamda Türk Lirası’nın pozitif ayrışmasını nasıl karşılıyorsunuz?

    Bizim uyguladığımız dezenflasyon programı çok büyük ihtimalle lirada reel olarak bir değerlemeye sebep olabilir. Yani Türk Lirası’nın reel olarak değer kaybettiği süreç sona gelmiştir. Özetle Türk Lirası’nın reel olarak değer kazanma ihtimali yüksektir. Onun için önümüzdeki dönemde biz uyguladığımız sağlıklı politikalar ve yapısal reformlarla yatırımcı güvenini kazanacağız, halen de kazanıyoruz. Bu güven fon akışını tetikleyecek. Fon akışı lirada reel değerlemeye sebep olacak. Bu da dezenflasyonu hızlandıracak, büyümenin aşağı yönlü risklerini sınırlayacak. Neticede hem makul düzeyde büyüyeceğiz, hem enflasyon düşecek bu koşullarda. Yani faziletli bir döngüye gireceğiz inşallah.

    Siz Kabine toplantısı sonrasında yaptığınız açıklamada A Milli Futbol takımımızın Almanya’yı yenmesi dolayısıyla tebrik ettiniz. Milli takımımız Avrupa Şampiyonası’na katılmayı hak etti. Muhalefet diyor ki, “Türk gençleri Türkiye’yi terk ediyor ve bu ülkeden umudunu kesti” Oysa Milli takıma baktığımızda Avrupa’da oynayan ve iki vatandaşlığı olan sporcularımızın Türkiye Milli Takımı’nı tercih ettiğini görüyoruz. Bu çerçevede tüm sahalardaki gençlerimize mesajınız ne olur?

    Bizim Avrupa’da oynayan gençlerimizin neredeyse yarısı Milli takımımıza aday ve Milli takımımızda da yer aldılar. Aynı zamanda Türkiye’deki takımlarda artık ciddi manada bir dönüşüm var. Yabancı futbolculardan çok bizim Avrupa’daki çocuklarımız takımlarımızda oynasalar herhalde o daha iyi olur.  Başarı bildiğiniz gibi devamlı olmalıdır, aynı performansı milli takımımızdan Euro 2024 Avrupa Şampiyonası’nda da görmeyi isteriz. Spora ve sporculara verdiğimiz destek ortada. Bu destekleri artırarak sürdüreceğiz. Sadece sporda değil, bilimde ve teknolojide de çok yetenekli gençlerimiz var ve hem Türkiye’de hem dünyanın çeşitli yerlerinde göğsümüzü kabartan işlere imza atıyorlar. Gençlerimize çağrım şudur; Ne iş yaparlarsa yapsınlar, bu milete, bu vatana hizmet etmenin ve faydalı olmanın bir yolunu bulsunlar. Bunların hepsi bizim Türkiye Yüzyılı vizyonumuza dahildir.  Bu hedeflere ulaşmak için yaptığımız işlerde en iyiyi yakalamanın çabası içinde olmalıyız.

    KAYNAK: NTV

  • İsrail ve Hamas rehine takasında anlaştı

    İsrail ve Hamas rehine takasında anlaştı

    İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırıları haftalardır şiddetli bir şekilde devam ediyor. Açıklanan son resmi verilere göre İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne 7 Ekim’den bu yana düzenlediği saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı 5 bin 840’ı çocuk, 3 bin 920’si kadın olmak üzere 14 bin 128 oldu. İsrail’e göre Hamas’ın elinde 239 İsrailli esir bulunuyor.

    Rehine takasına onay

    İsrailile Hamasarasında beklenen rehine takasına Netanyahu hükümetinden onay çıktı. İsrail devlet televizyonu, İsrail ordusunun Hamas’la rehine anlaşmasını kabul ettiğini ve güney Gazze’deki operasyonlara hazırlık amacıyla güçlerini yeniden organize etmek için ateşkese onay verdiğini duyurdu.

    Netanyahu: Rehineler aşamalar halinde serbest bırakılacak

    İsrail Cumhurbaşkanı Binyamin Netanyahu, “İsrail hükümeti bugün zor bir kararla karşı karşıya kaldı ancak doğru kararı verdi. Rehineler aşamalar halinde serbest bırakılacak. Üzerinde konuşulan anlaşma, Kızılhaç’ın Hamas’ın elinde kalan rehinelere ulaşarak gerekli tıbbi desteği sağlamasını da içeriyor” açıklamasında bulundu.

  • İsrail’den esirler için anlaşma sinyali

    İsrail’den esirler için anlaşma sinyali

    Yediot Ahronot gazetesinin haberine göre Galant, esir aileleriyle bir araya geldi.

    “Bu savaşta, emniyet teşkilatı sadece iki şeyle ilgileniyor: Hamas’ın yenilmesi ve esirlerin geri dönüşü.” diyen Galant, her ne şekilde olursa olsun esirleri kurtarmaya kararlı olduklarını, bunun ise anlaşma ya da operasyon yoluyla olabileceğini dile getirdi.

    Hamas’ı uzun yıllardır tanıdığını ve ancak üzerinde askeri baskı kurarak onunla mücadele edebileceklerini bildiğini kaydeden Galant, “Savaş için bir takvimimiz yok. Esirler serbest bırakılıncaya kadar devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

    Galant bu açıklamasıyla, ilk defa Hamas’ın elindeki esirlerin serbest bırakılması için anlaşma yapma olasılığından bahsetmiş oldu.

    ABLUKA ALTINDAKİ GAZZE ŞERİDİ’NDE BULUNAN İSRAİLLİ ESİRLER

    Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı, İsrail’in “işgal ve ihlallerine karşılık verme” gerekçesiyle kapsamlı saldırı düzenlerken çok sayıda İsrailliyi de esir alarak Gazze’ye götürmüştü.

    İsrail ordusu, yoğun biçimde saldırılarını sürdürdüğü Gazze Şeridi’nde, yaklaşık 240 İsrailli esirin bulunduğunu aktarmıştı.

    İsrail’de çok tartışılan Hamas ile karşılıklı tüm esir ve tutukluların serbest bırakılması ve insani ateşkes teklifine Tel Aviv hükümeti kesin olarak karşı çıkmıştı. İsrail hükümeti, İsrailli esirlerin tutulduğu Gazze’de ateşkes çağrılarını da reddetmişti.

    İsrailli esirlerin serbest bırakılması şartıyla çatışmalara insani ara verilmesini kabul edebileceğini açıklayan Tel Aviv hükümeti, Gazze Şeridi’ne yoğun bombardımanına devam ediyor.

    Kassam Tugayları, İsrail ordusunun yoğun bombardımanında ellerindeki 60 kadar esirin öldürüldüğünü duyurmuştu.

    İsrail’de esirlerin bazı yakınları başta olmak üzere farklı gruplar, iki tarafın da tüm esir ve tutukluları karşılıklı olarak serbest bırakması önerisini destekliyor.

  • Hamas, rehinelerin bir kısmını serbest bırakacak

    Hamas, rehinelerin bir kısmını serbest bırakacak

    İsrail ve Filistin arasındaki çatışmalar 7 Ekim’den bu yana devam ederken, Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, yabancı rehinelerin bir kısmının önümüzdeki günlerde serbest bırakılacağını duyurdu. İzzeddin el-Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeida yaptığı açıklamada, “Aracılara önümüzdeki birkaç gün içinde belirli sayıda yabancıyı serbest bırakacağımızı bildirdik” ifadelerini kullandı.
    İsrail’e Gazze Şeridi’ne düzenlemeyi planladığı kara operasyonu konusunda gözdağı veren Ubeida, “Gazze, düşman askerleri ve siyasi liderleri için bir mezarlık ve bataklık olacak” dedi.

    Hamas, yabancı rehineleri “misafir” olarak nitelendirmişti

    Ubeida daha önce rehineler hakkında yaptığı bir açıklamada, rehinelerle ahlaki ve insani bir görevin gerektirdiği şekilde ilgilenildiğini belirtmiş, yabancı rehineleri misafir olarak gördüklerini ve sahadaki koşulları izin verdiği anda onları serbest bırakacaklarını ifade etmişti.
    Gazze Şeridi’nde yaklaşık 240 rehinenin bulunduğu tahmin edilirken, Hamas bugüne kadar toplam 4 rehineyi serbest bıraktı, 1 rehine ise İsrail ordusunun düzenlediği operasyon ile kurtarıldı.

  • “Ateşkese kadar rehineleri serbest bırakmayacağız”

    “Ateşkese kadar rehineleri serbest bırakmayacağız”

    İsrail – Filistin çatışması devam ederken Hamas yetkilisi Ebu Hamid, Rusya’nın başkenti Moskova’ya ziyaret gerçekleştirdi. Görüşmede rehin alınan Rusya ve Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) vatandaşlarının tahliyesi ele alınırken Hamas temsilcisi Ebu Hamid, Rus Kommersant gazetesine açıklamalarda bulundu. Rehinelerin serbest bırakılmasının zaman alacağını belirten Ebu Hamid, “7 Ekim’de İsrail’den Gazze’ye götürülen rehinelerin tespit edilmesi için zaman lazım” dedi. Rehinelerin bulunmak için sakin bir ortam gerektirdiğini sözlerine ekleyen Ebu Hamid, “İsrail saldırılarında yaklaşık 50 rehine öldü” ifadesini kullandı.

    “Rusya, Filistin halkı için dost bir ülkedir”

    Ebu Hamid, Moskova’daki temaslarda Rus tarafına 7 Ekim’de, Filistin’den İsrail’e yapılan saldırıların gerekçelerini anlattıklarını da belirtirken, “Rusya, Filistin halkı için dost bir ülkedir ve Filistin halkının tüm temsilcileriyle ilişkilerini sürdürüyor. Kendileriyle çeşitli konularda her zaman istişare etmeye hazırız” açıklamasını yaptı.
    İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne gerçekleştirdiği saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı son 24 saatte 481 artarak 7 bin 28’e yükseldi.

  • Hamas rehineleri serbest bıraktı

    Hamas rehineleri serbest bıraktı

    Uluslararası Kızılhaç Komitesinden yapılan açıklamada, Kızılhaç yetkilileri, 2 İsrailli esirin serbest bırakılmasında rol aldıkları belirtildi.

    Savaşan taraflar arasındaki “tarafsızlığının” bunu sağladığını vurgulanan açıklamada, Gazze Şeridi’ndeki diğer esirleri ziyaret etmeye ve bırakılmalarını sağlamaya hazır olunduğu kaydedildi.

    Mısır televizyonu da Refah Sınır Kapısı’ndan ülkeye getirilen 2 İsrailli yaşlı kadının görüntülerini yayınladı.

    Rehineler, Refah Sınır Kapısı’ndaki sağlık kontrolünün arodından tedavi için helikopterle Tel-Aviv’e götürüldü..

    Serbest bırakılan İsrailli kadınlardan birinin torunu,, büyükannesinin
    yıllardır Gazze’de tedavi ihtiyacı olan Filistinlilerin, İsrail’de hastaneye gönderilmesine yardımcı olduğunu belirtti.

    Serbest bırakılan iki rehinenin eşlerinin hala Hamas’ın elinde olduğu öğrenildi.