Etiket: Ressam

  • 50 yıldır resim çizdiği parka büstünün dikilmesini istiyor

    50 yıldır resim çizdiği parka büstünün dikilmesini istiyor

    Bursa’da 50 yıldır aynı parkta portre çizen emekli edebiyat öğretmeni Kemal Akkoç (71), “Burada bir büstümün olmasını ya da parkın içinde bir yere ismimin verilmesini istiyorum” dedi.

    Bursa’da Kemal Akkoç, küçük yaşlarda resim çizmeye başladı. Ortaokulda öğretmenlerinin portresini çizen Akkoç, liseyi bitirdikten sonra edebiyat öğretmeni oldu. Resim tutkusundan vazgeçmeyen Akkoç, öğretmenlik yaparken de portre çizmeye devam etti. 1970 yılından itibaren Kültürpark’ta her gün aynı yerde yerli ve yabancı turistlerin portrelerini çizen Akkoç, yetkililerden parka büstünün dikilmesi istedi.

    Çizimlerini yalnızca kâğıda değil taş, tabak, bardak ve ağaçlara da çizdiğini belirten Akkoç, “Ortaokulda öğretmenlerimiz ders anlatırken ben de kitapların, defterlerin boş taraflarına öğretmenlerimizin karikatürlerini çizerdim. Meslek hayatım bu şekilde başladım. Günde 100 karikatür çizebiliyorum. Ortalama, yılda bin karikatür çizmiş olsam, 50 yılda 50 bin karikatür çizmişimdir” dedi.

    “BURSA’NIN KÜLTÜRÜNE VE SANATINA KATKI VERİYORUM”

    50 yıldır aynı parkta portre çizimi yaptığını söyleyen Akkoç, “Turistlere çizdiğim karikatürlerle Bursa’nın kültürüne sanatına katkı vermekteyim. Bu sene 50’nci yılım. Bununla ilgili kitabım da çıkacak. Ben burada 50 yıldan beri çalışıyorum. Burada bir büstümün olmasını istiyorum. Ya da parkın içinde bir yere ismimin verilmesini istiyorum. Bunun hakkım olduğunu düşünüyorum. 2 karikatür kitabım var. 50’nci yıla özel 3’üncü karikatür kitabım çıkacak. 50’nci yıl etkinliği şeklinde düşünüyorum. Türkiye’de ilk defa portreyi taşa, ağaca, tabağa çizen benim. Yumurtanın üzerine portre çiziyorum” diye konuştu.

  • Ressam Çevirgen: “Bir işi öğrenirseniz o işin işçisi olursunuz”

    Ressam Çevirgen: “Bir işi öğrenirseniz o işin işçisi olursunuz”

    Soyut resimleri ile tanınan Ressam Safter Çevirgen, sanatın gelişiminin, sanatı çocukluktan itibaren her bireye aşılanmasıyla mümkün olacağını söyledi.

    Çevirgen, bir duygunun, tasarımın, güzelliğin dışavurumunda, anlatımında kullanılan yöntemlerin tümüne sanat denildiğini ifade ederek, “Üretmek esaslı çalışmaların yöntemini belirleyen unsur sanattır. Sanatın tanımına karşılık farklı anlayışların, görüşlerin ileri sürülmesi; sanatı icra edenlerin sanat adına veya sanat olarak algıladıkları, hissettikleri, yaşadıkları, icra ettikleri farklı düşünceler sebebiyledir. Sanatın teknik tanımına karşılık farklı anlayışların, görüşlerin ileri sürülmesi; sanatı icra edenlerin sanat adına veya sanat olarak algıladıkları, hissettikleri, yaşadıkları, icra ettikleri farklı düşünceler sebebiyledir. Yorum ve disiplinler farklı da olsa çizgi hep sanata doğru yönelir, sanatla buluşmak zorundadır, diye düşünüyorum. Dolayısıyla sanat adına ortak bir tanım yapmak neredeyse imkansız, karmaşa oluşturmasına şaşırmamak gerekir. Sanatta duygular esastır, dizelerle yapıldığında şiir, notalarla yapıldığında müzik, yontularla yapıldığında heykel, desen ve boyalarla ise resim olur” dedi.

    Gözleme dayalı olarak sanatçının ilk önce toplumdan beslendiğini, kendi içinde yorumlayıp halka sunduğunu kaydeden Çevirgen, şunları söyledi:

    “Sanatı içinizde yoğunlaştırmak zorundasınız, ancak bu şekilde sunum yapılabilir, dolayısıyla içinizde çok dirayetli bir benlik bulunmalı. Duygusallığın ve dışavurumun ölçülerini belirlemek yıpratıcı olabiliyor. Bir işi öğrenirseniz o işin işçisi olursunuz, eğer aklınızdan bir şey katarsanız o işin ustası olursunuz, ama duygularınızla bir şey katarsanız sanatçısı olursunuz. Üretim için sürekli aç kalmak zorundasınız, açlık derken merak ve araştırmayı ele alıyorum, doygunluk üretkenliğin en büyük düşmanıdır. Asla zirve diye bir yer yoktur sanatta.”

    Ressam Safter Çevirgen, sanatçının farkındalık ve idrak duygularının üst noktada olması gerektiğine inandığını vurgulayarak, “Sanatçı bir avcı gibi her ayrıntıyı görebilmeli ve zihninde oluşan işareti çok iyi yorumlayabilmeli diye düşüyorum. Üretkenlik çok özel meziyet ve bunun her sanat dalında geçerli olduğuna inanıyorum. Biraz inatçı biraz da sorgulamacı olmak gerekiyor. Sanatçı izlenimlerini biriktirir, yorumlar, yoğunlaştırıp halka sunar, halka sunduğu eserler aslında halkın kendisidir. Farkındalık biraz acı vericidir, yalnızlaşmak, anlaşılamamak gibi riskler barındırır” şeklinde konuştu.