Etiket: risk

  • Mersin’de tüm konutlar doldu

    Mersin’de tüm konutlar doldu

    Mersin, 13,5 milyonluk nüfusun yaşadığı deprem bölgelerinden en fazla göçü alan şehir olurken, artan büyük göç, şehri olumsuz etkilemeye başladı. 400 bini resmi olmak 1 milyona yakın göç aldığı belirtilen şehrin nüfusu bir anda 3 milyona çıkarken, kentteki yayla ve yazlık evler de doldu.

    1+1 dairelerin bile kiralarının 10 bine TL’ye çıktığı Mersin’de, artan nüfus nedeniyle sağlık sorunları oluşabileceğinden endişe ediliyor. Konuya dikkat çeken şehir plancıları, özellikle yazlıklarda kanalizasyon sisteminin olmamasının artan göçle birlikte sağlıkta tehdit oluşturabileceğine işaret etti.

    “ÖNCELİKLE SAĞLIK ALTYAPISI GÜÇLENDİRİLMELİ”

    Mersin’in bağlı olduğu TMMOB Şehir Plancıları Odası Adana Şube Başkanı Onur Kafalı, şehre gelen göçün etkileri ve çözüm önerileri üzerine konuştu. Kentteki nüfusun, gelen göçle birlikte sürekli artmaya devam ettiğini kaydeden Kafalı, “Öncelikle kentin sağlık altyapısı güçlendirilmeli. Çünkü şu anda yoğun göçün olduğu yazlık bölgelerinde çoğunlukla kanalizasyon altyapısı yok. Ya foseptik çukur var ya da doğrudan denize veriliyor. Bu durum da kentte sağlığı ciddi şekilde tehdit edecek” uyarısında bulundu.

    Gelen göçün niteliğine de bakılması gerektiğine işaret eden Kafalı, “Bunların ne kadarı bölgede yazlık sahibi. Gerçekte barınma ihtiyacı olanlar kimler. Bu bilinmezlikler de tespit edilmeli. Buna göre muhtemelen depremzedelerin geçici olarak kalabilecekleri yapılar inşa edilmeli” dedi.

    KONTEYNER KENTLER ŞEHİRDEN KOPUK OLMAMALI

    Bu yapıların da şehirden kopuk yelerde olmaması gerektiğini aktaran Kafalı, şöyle konuştu: “Kentle ilişkisi olan yerlerde kurulmalı. İşsizlere iş sağlanmalı. Ucuz yemek imkanları artırılmalı. Aksi takdirde asayiş problemleri başlayabilir. Mersin aynı zamanda turizm geliri olan bir şehir. Turizm sezonu yaklaşıyor. Bu göç problemi kontrol edilmezse sorunlar da olabilir.”

    1 MİLYON VARAN GÖÇ ALDI

    Mersin’inin zaten yurtdışından ve Türkiye’den göç alan bir konumda olduğunu ifade eden Mersin Emlakçılar Odası Başkanı Mehmet Sinan Canpolat da, “Ayrıca depremin yaşandığı şehirlerdeki insanların kentte çok sayıda akrabaları var. Bu nedenle çok sayıda kişi burayı tercih ediyor. Resmi olarak 400 bin kişi Mersin’e göç etmiş durumda. Resmi olmayanı da göz önünde bulundurduğumuzda 1 milyona varan göç aldığımızı tahmin ediyoruz” dedi.

    Bu sayınında da yüzde 10 ila 15 arasında artan su tüketiminden ölçüldüğünü aktaran Canpolat, “Kentin trafiği tıkanmış durumda. Mersin’in 33 plakası dışında çok sayıda plaka görüyoruz” dedi.

    RUS VE UKRAYNALI SAYISI 300 BİN

    Bu nedenle ev fiyatlarının da artış gösterdiğini belirten Canpolat, “Zaten Akkuyu Nükleer Santrali nedeniyle Rusya’dan 2 ila 3 bin arasında bir personel Türkiye’ye gelmişti. Ama şu anda santralde çalışsan sayısı 30 ila 35 bine çıktı. Ayrıca Rusya ve Ukrayna savaşı nedeniyle de 200 ile 300 bin arasında Rus ve Ukraynalı geldi. İkliminin de uygun olmasından dolayı da Hataylılardan çok fazla göç aldık” dedi.

    “30 BİN TL’YE ÇIKAN KİRALAR VAR”

    Bu durum nedeniyle bazı ev sahiplerinin fahiş artışlara gittiğini söyleyen Canpolat, düne kadar 3 bin TL olan 1+1’lerin kiraları 7-8 bin TL’lere, 4-5 bin lira olan 2+1’ler 10 bin liralara, 15 bin olan 3+1’ler 25 bin ila 30 bin bandına dayandı. Depremzedeler ne yazık ki bu tür fırsatçı ev sahiplerinin artışlarıyla karşılaştı. Artışların 4 merkez ilçesi dahil 13 ilçenin tamamında yaşandığını da kaydeden Canpolat, “Özellikle sayfiye bölgesi olan Mezitli, Kargıpınarı, Erdemli, Silifk e, Tarsus, Anamur’a kadar uzanan alanda daha ciddi artışlar gözlendi. Zaten buralarda Ruslardan dolayı mülk sahipleri yazlıklarını kiraya vermeye başlamışlardı. Şimdi depremzede vatandaşlarımız da gelince ciddi bir fahiş fiyat artışı yaşanmaya başladı” diye konuştu.

    Ev ayarlanmayan vatandaşların, spor salonlarında, otellerde, pansiyonlarda ve fuar alanlarında barınma imkanı sunulduğunu söyleyen Canpolat, ancak eve geçmek isteyen depremzeden 1+1 için10 bin liraya yakın kira istendiğini kaydetti. Kira böyle olunca depremzedelerin eve geçmelerinin çok zor olduğunu aktaran Canpolat, normalde kışın atıl durumda olan 100 bine yakın yayla evlerinin de dolduğunu söyledi.

    “AFET BÖLGESİ SAYILMALI”

    Mehmet Sinan Canpolat, bu nedenle nasıl ki Elazığ afet bölgesine dahil edildiyse, Mersin’in de afet bölgesinden etkilenen il statüsüne dahil edilmesini talep ettiklerini kaydetti. Canpolat, diğer türlü şehrin de göç nedeniyle Mersin’de ayrı bir deprem yaşanacağı uyarısında bulundu.

    “TEMEL SORUN BARINMA”

    Tüm Girişimci Emlak Müşavirleri Derneği (TÜGEM) Mersin Şube Başkanı ve Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Emlak Komitesi Başkanı Ümit Mete de, kentin ağırlıklı Hatay olmak üzere 1 milyona yakın depremzede göç aldığını söyledi. Şehirde zaten öncesinde fahiş fiyatlar olduğunu aktaran Mete, “İlk dönemlerde 6 bin liralık evi 20 bine kiralayanlar oldu. Temel sorun barınma olunca ne yazık ki çocuklar açıkta kalmasın diye insanlar bu paraları ödediler. Sektör olarak çok üzüldük. Buna karşın sektördeki arkadaşlarımız buna tepki göstererek hizmet bedeli alamdan uygun imkanlarla barınma imkanı sunmaya çalışıyor. Ancak şu anda konut bulmada sıkıntı yaşıyoruz” dedi.

  • Türkiye deprem risk haritası

    Türkiye deprem risk haritası

  • Örnek dönüşüm riskli alanda devam ediyor

    Örnek dönüşüm riskli alanda devam ediyor

    Düzce’de meydana gelen 5.9 büyüklüğündeki deprem, her zaman depreme karşı hazırlıklı olmamız gerektiğini ve depremin yıkıcı etkisini en aza indirmek için önlemler alınmasının önemini bir kez daha hatırlattı. Deprem kuşağında bulunan Bursa’da muhtemel bir depreme karşı yapılan hazırlıkların başında ise kentsel dönüşüm çalışmaları geliyor. Türkiye’nin en büyük ilçelerinden olan ve Bursa’nın merkezindeki Osmangazi’deki kentsel dönüşüm çalışmaları da önemini bir kez daha göstermiş oldu.

    “Deprem odaklı örnek proje; Soğanlı”

    Göreve geldikleri ilk günden itibaren modern ve planlı bir şehir inşa etmek için çalıştıklarını ifade eden Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, “Deprem gerçeğini göz önünde bulundurarak ‘Daha modern ve güvenli bir Osmangazi’ için çıktığımız yolda önemli mesafeler kat ettik. Zemin artı 5 kat modeliyle Soğanlı’da başlattığımız kentsel dönüşüm projemiz, büyüyerek geniş bir bölgeye yayıldı. Örnek şehircilik projemizin 8. etabı şu anda riskli alanda devam ediyor. Belediye olarak bugüne kadar yaptığımız çalışmalar, özel sektörü de harekete geçirdi” dedi.

    Osmangazi Belediyesi’nin Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile birlikte hayata geçirdiği Soğanlı Kentsel Dönüşüm Projesi, bugüne kadar tamamlanan 7 etabıyla Bursa’nın çarpık ve plansız görüntüsüne son verdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yapılaşmada örnek gösterdiği zemin artı 5 kat planının uygulandığı ilk proje olan Soğanlı’da modern konut ve ticari alanların yanı sıra Osmangazi Belediyesi’nin örnek şehircilik hamlesi farkını gösterdi. Altyapı çalışmaları ile birlikte geniş yollar ve kaldırımlar, pazar alanları, yeşil alan, park ve meydanlar, spor tesisleri, sosyal donatı ve ibadet alanları ile bölge tam anlamıyla modern şehirciliğin merkezi oldu.

    12 bin kişilik güvenli şehir ortaya çıktı

    Osmangazi Belediyesinin Soğanlı’da bugüne kadar verdiği 2 bin 434 adet konut ruhsatının yanı sıra, özel sektör tarafından bölgede yapılan 271 konut ile birlikte bölgede toplam 2 bin 705 adet daireye ruhsat verildi. Böylece, Osmangazi Belediyesi ve özel sektör tarafından Soğanlı’da gerçekleştirilen kentsel dönüşüm çerçevesinde, yaklaşık 12 bin kişilik yeni bir şehir ortaya çıkmış oldu.

    Soğanlı’nın 8. etabı riskli alanda yükseliyor

    Soğanlı’da tamamlanan 7 etapta modern bir yaşam alanı ortaya çıkarken, riskli alandaki hak sahipleri ile yapılan anlaşmalar ve gerçekleştirilen kamulaştırmalar sonucu elde edilen alanda depreme dayanıklı konutların inşasına başlandı. Çiftehavuzlar Mahallesi’ndeki riskli alanda başlayan çalışmalarda ilk olarak 80 konut ve 26 ticari alan inşa edilecek.
    Soğanlı Kentsel Dönüşüm Projesi’nin 8. etabındaki çalışmaları yerinde inceleyen Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, Soğanlı Kentsel Dönüşüm Projesi’nin Türkiye’de şehircilik anlamında bir model olduğuna vurgu yaptı.

    Örnek projenin etap etap büyüdüğünü belirten Başkan Dündar, “Soğanlı bölgesinde yürüttüğümüz kentsel dönüşüm çalışmalarını hızlı bir şekilde sürdürüyoruz. Soğanlı Kentsel Dönüşüm sahası Türkiye’de zemin+5 katın uygulandığı tek yer. Riskli binalarda oturan vatandaşlarımız, daha sağlam ve modern binalarda yaşamaya başladı. Rezerv alandaki çalışmaları tamamlayarak, dönüşümü riskli alana taşıdık. 11 binayı kamulaştırıp, yıkarak elde ettiğimiz 7 bin metrekarelik alanda 8. etabın inşaatını sürdürüyoruz. 4 blok halinde inşa edeceğimiz yeni etapta 80 konut ve 26 ticari alan yer alacak. Bölge etap etap kendini yeniliyor. Burada örnek bir şehir ortaya çıkıyor. Bugüne kadar bu bölgede 3 binin üzerinde konuta oturma izni verdik. Bundan sonraki süreçte de kentsel dönüşüm çalışmalarımız devam edecek. Bursa’mız, Osmangazi’miz, kendini yenilemeye ve dönüştürmeye devam ediyor” ifadelerini kullandı.

    Dönüşüm Soğanlı ile sınırlı kalmadı

    Osmangazi Belediyesi’nin Türkiye’ye örnek kentsel dönüşüm hamlesi sadece Soğanlı ile sınırlı kalmayarak, ilçenin dört bir yanına yansıdı. Soğanlı’da etap etap büyüyen dönüşüm, Osmangazi Belediyesi’nin öncülüğünde özel sektörü de teşvik etti. Soğanlı dışında Çiftehavuzlar, Yunuseli, Alemdar ve Kükürtlü Mahallelerinde kamunun dışında özel sektör eliyle hayata geçen güvenli ve modern konutlar şehrin dönüşümüne katkı sağladı.

    2009 yılından itibaren yeni imar planlarının uygulandığı Hamitler, Güneştepe, Yunuseli ve Demirtaş’ta da deprem yönetmeliğine uygun yeni bir şehir ortaya çıkarken yüzbinlerce vatandaş modern ve güvenli konutlara kavuştu.

  • Bursa’da kentin zirvesinde gündem: Afet riski

    Bursa’da kentin zirvesinde gündem: Afet riski

    Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, gerek afetin yaşanmaması, gerekse afet sonrası sürecin sağlıklı şekilde yürütülmesi adına atılacak her hamlenin önemli olduğunu belirterek, yakın zamanda tüm ilçeleri kapsayacak şekilde kaçak yapıyla mücadele konusunda hazırlanacak raporu Bursa Valisi Yakup Canbolat’a sunacaklarını belirtti.

    Bursa Valiliği koordinesinde İl AFAD Müdürlüğü tarafından çok paydaşlı bir yaklaşımla Bursa’nın afet risklerini tespit ederek azaltmak amacıyla hazırlanacak İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) üst düzey hazırlık toplantısı, Atatürk Kongre Kültür Merkezi’nde yapıldı. Toplantıya, Bursa Valisi Yakup Canbolat, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, ilçe belediye başkanları, ilçe kaymakamları, üniversite rektörleri, askeri ve mülki amirler, akademik ve meslek odalarının, sivil toplum kuruluşlarının, özel sektör kuruluşlarının, ticaret ve sanayi odaları temsilcileri katıldı. Bursa Valiliği’nin başkanlık edeceği ve Bursa AFAD’ın sekretaryasını yürüteceği İRAP için çalışmalar, tüm kurum ve kuruluşların katılımıyla Eylül ayına kadar sürdürülecek.

    “Geç kalmış oluruz”

    AFAD tarafından hazırlanan İRAP tanıtım videosuyla başlayan toplantıda konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Türkiye’nin en güzel şehirlerinden birisinde yaşadıklarına dikkat çekti. Dönem dönem ülke olarak farklı afetlerle karşı karşıya kaldıklarını ve mücadele ettiklerini söyleyen Başkan Aktaş, en son Bursa özelinde Kestel Narlıdere’de sel afeti yaşandığını hatırlattı. Bölgeye vardıklarında tahmin edemeyecekleri bir manzarayla karşılaştıklarını anlatan Başkan Aktaş, bu süreçlerin sağlıklı sevk ve idaresiyle alakalı konunun bütün taraflarının bir araya gelmesiyle bir yol haritasının belirleneceğini dile getirdi. İçişleri Bakanlığı’nın daha önce çeşitli şehirlerde yapılan ve bu yıl içinde Bursa’yı da kapsayarak devam ettirilecek olan İRAP’ın hayırlı olmasını dileyen Başkan Aktaş, “Gerek afetin yaşanmaması, gerekse afet sonrası sürecin sağlıklı şekilde yürütülmesi adına atılacak her bir hamlenin önemini biliyoruz. Bursa olarak hızlı büyüyen bir şehiriz. Sanayileşme, konutlaşma, altyapı ve üstyapı yatırımlarıyla ilgili konuların doğru irdelenmesi gerekiyor. Bu konu sadece şehir yöneticilerini değil, şehirde yaşayan her bir bireyi ilgilendiriyor. Yakın zamanda tüm ilçeleri kapsayacak şekilde kaçak yapıyla mücadele konusunda bir rapor hazırlayarak Vali Yakup Canbolat’a sunacağız. Bugün bu konuda adımlarımızı sağlam atmazsak bir gün çok geç kalmış oluruz. Hepimizin üzerine düşen sorumluluklar var. Bu bilincin oluşması için toplantını faydalı olacağına inanıyorum” dedi.

    87 bin kayıp

    Bursa Valisi Yakup Canbolat ise, dünyada ve Türkiye’de son yıllarda afetlerin oluşum sıklığının giderek artmasıyla kayıpların ve hasarın da aynı oranda arttığına dikkat çekti. 20’nci yüzyılın başından bu yana meydana gelen doğal afetler sonucunda 87 bin kişinin hayatını kaybettiğini, 210 binin üzerinde insanın ciddi anlamda yaralandığını aktaran Vali Canbolat, afetler sonucunda 651 bin konut ve işyerinin yıkıldığını veya ağır hasar aldığını anlattı. Afet tehlikesinin ne zaman ve hangi büyüklükte olacağının tahmin edilememesi sebebiyle risklerin azaltılmasına yönelik önlemlerin alınması gerektiğini belirten Canbolat, her türlü afetle etkin ve etkili mücadele edebilmek için risk odaklı bir yönetim anlayışı benimsenmesi gerektiğinin altını çizdi. İçişleri Bakanlığı’nın öncülüğünde 2021 yılının ‘Türkiye Afet Eğitim Yılı’ olarak belirlendiğini dile getiren Canbolat, her türlü afet için hızlı, etkili ve kapsamlı müdahale organizasyonunu oluşturan Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) hakkında da bilgi verdi. Çalışmaları Eylül ayına kadar devam edecek olan İRAP’ın startını da verdiklerini söyleyen Canbolat, “İRAP ile ilimizin afet risklerini belirleyecek, riskleri analiz edecek, tehlikenin vereceği zararları önlemek amacıyla neler yapılması gerektiği tüm kurumlar tarafından belirlenecek. Başarıya ulaşmak için tüm kurum ve kuruluşların katkı koyması gerekir. Afetlerden en fazla etkilenecek şehirlerden birisi de Bursa’dır. Beklentim, Bursa’nın afet check-up’ı olan bu plana, gereken desteğin en üst düzeyde verilmesidir. Eylül ayında Bursa için iyi çalışılmış, gerçekçi ve uygulanabilen İRAP elimizde olacaktır. Riskleri biz yönetemezsek, riskler bizi yönetecektir” diye konuştu.
    Toplantı, İl Afet ve Acil Durum (AFAD) Müdürü Yalçın Mumcu’nun ‘Bursa’daki afet çalışmaları’ ve Jeoloji Yüksek Mühendisi Özgün Ünver’in ‘Bursa’nın afetselliği ve İRAP hakkında bilgilendirme’ sunumlarıyla sona erdi.

  • Bilim Kurulu Üyesi: “Umumi tuvaletler riskli”

    Bilim Kurulu Üyesi: “Umumi tuvaletler riskli”

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Tezer, koronavirüs salgınında bulaş riskinin yüksek olduğu alanlardan umumi tuvaletlere dikkat çekerek, “Umumi tuvaletler riskli. Hijyen kurallarına bu dönemde özellikle dikkat etmemiz lazım” dedi.

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hasan Tezer, salgının bulaşma şeklinin her ülkenin kendi şartlarına göre değişeceğini söyledi. Prof. Dr. Tezer, “Maske takılmayan bir ülkede 2’nci dalga belki bundan dolayı çıkacaktır. Hijyen kurallarına dikkat edilmeyen ülkelerde bundan çıkacaktır. O yüzden hijyen elbette önemli; ama illa ki umumi tuvaletlerden çıkacak diye bir şey söylemek çok zor. Maalesef Türkiye’de son aylarda vaka artışları özellikle düğünlerden, taziyelerden, asker uğurlamalarından oldu. Her ülkenin kendi sosyal yapısına göre, uymadığı kurallara göre vaka artışları olacaktır. Ama tüm dünyada vaka artışları var. ‘Bu acaba 2’nci dalga mı’ diye endişeli bir bekleyiş ve araştırma var. Belki de 2’nci dalga Avrupa’daki bu ülkelerde başladı” diye konuştu.

    ‘HİJYEN KURALLARINA DİKKAT ETMEMİZ LAZIM’

    Prof. Dr. Tezer, virüsün temas yoluyla bulaştığına vurgu yaparak, “Umumi tuvaletler riskli. Bu virüs sadece temasla, damlacık yoluyla bulaştığı için bulaş riskiniz olur. Ama dışkıyla idrarla başka sekresyonlarınızla vücudunuzdan atabiliyorsunuz. Pozitiftiniz ama negatifleştiniz, hala dışkınızla, idrarınızla, gözyaşınızla belki bu virüsü atabilirsiniz. Ama bunların şu ana kadar bulaş üstüne çok etkili olmadığını biliyoruz. Ama yine de bizim hijyen kurallarına bu dönemde özellikle dikkat etmemiz lazım” diye konuştu.

    ‘2’NCİ DALGA GELECEK GİBİ ÖNLEM ALMALIYIZ’

    Prof. Dr. Tezer, Türkiye’de 1’inci dalganın uzatmalarının yaşandığını, Avrupa’da birçok ülkenin birinci dalgayı bitirdiğini ifade ederek, şunları söyledi:

    “2’nci dalga tekrar başlar ve korktuğumuz gibi diğer virüs etkenlerinin de çıkmasıyla birlikte vaka artışları daha fazla olabilir mi, yeni bir virüs olduğu için bunu bilemiyoruz, toplumdaki tam duyarlılığı bilemiyorsunuz. Elinizde aşı yok, kurallara uymaz, mesafenize, hijyen şartlarına dikkat etmezseniz ve maske takmazsanız daha da vakalar yüksek olabilir. Tabii ki bu yönden çok dikkatli olmak lazım. Kurallar özellikle bu okulların açılacağı dönemde çok önemli. Biz her zaman kötü senaryolar üstünde çalışmalıyız. İyi senaryo üzerinde çalışıp rahat olmak her zaman bizi felakete sürükler. O yüzden kötü senaryolara çalışacağız, önlemlerimizi alacağız ondan sonra da 2’nci dalga belki de yaşanmayacak; ama biz 2’nci dalgaya girecek gibi önlemlerimizi almak zorundayız. 2’nci dalga tüm dünyada çıkmayabilir; ama biz çıkacakmış gibi hareket etmemiz lazım. Avrupa’da veba salgını 1300’lü yıllarda olduğu zaman toplumun bir kısmını yıkıma uğratıyor. 100 yıl sonra 2’nci dalga geliyor. İspanyol gribinde insanlar ‘bitti’ diye rahatlayınca 2 yıl sonra çıkan 2’nci dalgada insanların büyük kısmı kaybediliyor. O yüzden bizim hazırlıklarımızı yapmamız gerekiyor. Toplumun refahı için herkesin dikkat etmesi gerekiyor. Herkesin bu işte elini taşın altına koyması lazım ki bu süreci rahat bir şekilde atlatalım.”

    ‘KRİTİK SEVİYEDE DEVAM EDİYOR’

    Vakaların Kurban Bayramı sonrası korktukları gibi çok yükselmediğini; ama kritik seviyede devam ettiğini kaydeden Prof. Dr. Tezer, “Ek önlemlere ilişkin şu aşamada önümüzü görmeden bir yorum yapmak çok zor; ama birkaç gün önce valilikler 28 ilde kısıtlayıcı kararlar aldılar, bunun etkili olmasına bakıyoruz. Ama bunlar etkili olmazsa, bir anda vaka sayıları artıp hastaneler tıkanırsa, yoğun bakımlarda yer olmazsa elbette bu hepimizi üzer ve yorar. Bu istediğimiz bir durum değil. Sağlık Bakanımız açıkladı; yoğun bakımların yüzde 50’sinin yatak kapasitesi olarak dolu olduğunu, solunum cihazlarının yüzde 30’lu bir rakamından bahsedildi; ama bunu dikkatli yorumlamak lazım. Bölge bölge değişebilir, bazı bölgelerde vaka sayısı çokken bazı bölgelerde uzun zamandır hiç bildirilmeyen vakalar var. Bu yüzden her bölge kendi hazırlığını kötü senaryolara göre il bazında yapmalı” diye konuştu.

  • Bilim Kurulu Üyesi: “Bu bayram daha riskli”

    Bilim Kurulu Üyesi: “Bu bayram daha riskli”

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Bayram, başka etkinliklere benzemez. Kurban ritüeli nedeniyle, bu bayram, Ramazan Bayramı’ndan daha riskli. Ülkemizin her evinde yaşanan ve 83 milyonun katıldığı bir etkinlik söz konusu. Çok dikkatli ve hazırlıklı olmalıyız” dedi.

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Farabi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, Twitter’daki hesabından, Kurban Bayramı’nda koronavirüs salgınına karşı alınması gereken önlemlere ilişkin açıklama yaptı. Prof. Dr. Özlü, Kurban Bayramı’nda riskleri azaltmak için vatandaşların uyarılması ve önerilerde bulunulması gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Özlü, “Toplu taşımada, hayvan nakilleri, turistlik tesisler, yol güzergahlarındaki tesisler, hayvan pazarları ve kesim yerlerinde sıkı denetimler yapılmalı ve cezai yaptırımlar uygulanmalı” dedi.

    ‘VEKALETLE KURBAN TEŞVİK EDİLMELİ’

    Prof. Dr. Özlü, vatandaşların vekaletle kurban kesimine teşvik edilmesi gerektiğine vurgu yaparak, “Hayvan pazarı, kesim yerine gitmeden, insanların kurbanı kesilip, eti teslim edilmeli. Hayvan pazarları ve kesim yerlerinin sayısı artırılmalı, alanlar genişletilmeli; yeterli sayıda lavabo, sıvı sabun, kağıt havlu, el dezenfektanı olmalı. Buraların bakımı; girişte ateş ölçümü, semptom sorgulaması, alana göre içerideki kişi sayısının kontrolü, fiziki mesafenin korunması, maskesiz girilmemesi, hijyene uyulması için ilgili kişi ve kurumlar ile bunların görev, yetki ve sorumlulukları tanımlanıp ilan edilmeli” diye konuştu.

    ‘BAYRAM NAMAZI AÇIK HAVADA KILINMALI’

    Kurban kesim alanlarının sıkı şekilde denetlenmesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Özlü, “Denetimleri kimin ne sıklıkla, nasıl yapacağı ve cezai yaptırımların nasıl uygulanacağı netleştirilmeli. Mümkünse, bayram namazı açık havada kılınmalı, kişiler arası en az 1 metre mesafe olmalı, maskesiz gelinmemeli, giriş ve çıkışta kalabalıklaşma olmaması için uyarılar yapılmalı, namaz sonrası bayramlaşma, temas, tokalaşma olmamalı. Namaz öncesi cami, halılar, lavabo, abdest alma yerleri, tuvaletler ve çevre yüzeyleri temizlenip dezenfekte edilmeli, cemaat evinden seccadesini getirerek, onun üzerinde namaz kılmalı, müftülükler, din görevlileri, bu kuralları önceden cemaate duyurmalı” ifadesini kullandı.

    ‘BU BAYRAM DAHA RİSKLİ’

    Bayramlaşmanın tercihen telefonla, görüntülü arama ile yapılması önerisinde bulunan Prof. Dr. Özlü, “Bayram ziyaretleri kısa tutulmalı, mümkünse açık havada yapılmalı, maske ve mesafe korunmalı, bu sırada el öpme, sarılma, temas ile yeme içme olmamalı, yemek davetleri yapılmamalı ve davetlere katılmamalı. Bayram, başka etkinliklere benzemez. Kurban ritüeli nedeniyle bu bayram, Ramazan Bayramı’ndan daha riskli. Ülkemizin her evinde yaşanan ve 83 milyonun katıldığı bir etkinlik söz konusu. Çok dikkatli ve hazırlıklı olmalıyız. Bu tedbirler riski ortadan kaldırmaz; ama azaltabilir” ifadelerini kullandı.