Etiket: sağlık bakanlığı

  • Kılıçdaroğlu’ndan hükümete koronavirüs eleştirisi

    Kılıçdaroğlu’ndan hükümete koronavirüs eleştirisi

    Parti Meclisi toplantısı öncesinde konuşan CHP lideri Kılıçdaroğlu, corona virüsle mücadele üzerinden hükümeti eleştirdi.

    “Rakamların gerçek olmadığını hepimiz biliyoruz. Ne olursa olsun bizler mücadelemizi adalet için mücadelemizi sürdüreceğiz. Bir salgın var mı var, dünyada var mı var. Nasıl mücadele edeceğiz, stratejiyle. Önce bulaşmayı engelleyecek önlemleri alacaksın. İkinci konu hastalık bulaştıysa, bütün önlemlere rağmen, onu tedavi edeceksin. Şimdi hastaneler tıka basa dolu. Bu devletin iyi yönetilmediğini gösteriyor.

    Bilim Kurulu’nun eksiği sözcüsü olmaması. Vatandaş önce dikkatle dinledi ama üyelerin söylemleri çelişki dolu. Hangi partiden olursa olsun hangi kimlikten inançtan olursa olsun bu topraklarda yaşayan vatandaşlar için muhalefet yapmaya, insanları doğru yola yönlendirmeye çalıştık. Sağlık Bakanı çıktı, normal açıklamalar yapıyor, her akşam belli saatte. Başlangıça güven vermişti ama bir süre sonra Sağlık Bakanı güveni yitirdi. Neden? Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla diye cümleye başladı. Cumhurbaşkanı doktor değil ki. Bu talimattan sonra olaylar güvensiz bir ortama sürüklendi.

    Vaka ve ölüm sayıları da gerçeği yansıtmıyor. Bugün sağlık çalışanları moralsiz, tükenmişlik sendromu yaşadıklarını söylüyorlar. Bu süreçte kim ne derse desin bütün sağlık çalışanlarına yürekten teşekkür etmek benim boynumun borcudur. Onlar günün 24 saatinde çalıştılar, evlerine bile gitmediler. Çoğu sağlık çalışanımız hayatını kaybetti. 18 yıldır ülkeyi yönetenler 5 maskeyi dağıtamadı. 5 maskeyi dağıtamayan siyasal iktidarın bu ülkeyi yönetmeye imkan yoktur. Ekonomik sosyal konseyi toplamak gerekiyordu.

    Bunlar yatsın kalksın CHP’li belediyelere dua etsinler. Bu ülkede infial yoksa CHP’li belediyelerin çalışmaları nedeniyledir. Belediye güzel hizmet veriyor, vatandaş katkıda bulunmak istiyor o paraya bile el koydular. Bunların ne bu dünyada ne diğer dünyada yatacak yerleri yok. 10 milyonu aşan işsizimiz var. Cumhuriyet tarihinin rekoru bu. Çöp konteynerları iyi ki var. Bu çöp konteynerlarından onbinlerce kişi geçiniyor. Hala çıkmış afra tafra ile konuşuyorlar.

    Geçen 7 ayda 80 milyar lira faiz ödendi. Faizi ödemek için de borçlanacaklar. Borç alan emir alır. Trump’ın bir dediğini asla iki yapamaz. Borçlanmak zorundadır. Talimatı oradan almak zorundadır. Papazı o yüzden bıraktı. Bırakmazsa senin mal varlığını incelerim diyor. Söyleyen Trump, Trump aleyhine neden dava açmıyorsun. Açamaz çünkü korkar.”

  • Bursa Tabip Odası’ndan tepki

    Bursa Tabip Odası’ndan tepki

    Bursa Tabip Odası, Sağlık Bakanlığı’na Twitter’dan soru yöneltti. Bursa’nın 20 günlük koronavirüs haritalarını paylaşan Bursa Tabip Odası, “Artan vakaları neden sayılarda göremiyoruz?” diye sordu.

    Paylaşımda koronavirüs risk haritasında artan kırmızı renk dikkat çekiyor.

    Bursa Valisi Yakup Canbolat, vatandaşlara ‘Riskli iller içindeyiz ve vaka sayılarımız her geçen gün artıyor. Her gün basında yer alan olumsuz pandemi görüntüleriyle yer alır hale geldik. Lütfen dikkat.” uyarısında bulunmuştu.

  • Sağlık Bakanlığı uyardı: Grip aşısını yaptırın

    Sağlık Bakanlığı uyardı: Grip aşısını yaptırın

    Türkiye’de son 24 saatte 1572 kişiye Kovid-19 tanısı konuldu, 47 kişi hayatını kaybetti, toplam vaka sayısı 271 bin 705, can kaybı 6 bin 417 oldu. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü resmi internet sitesinden grip aşısını öncelikli olarak kimlerin yaptırması gerektiğine ilişkin bir bilgilendirme yayımladı.

    AŞI UYARISI

    Dünyada 25.6 milyona bulaşan, 855 bin kişinin ölümüne neden olan yeni tip koronavirüsün bulaşmasından korkan vatandaşlar, grip ve zatürre aşısı yaptırmak için sıraya girdi.

    MUTLAKA YAPTIRIN

    Uzmanlar, aşılara talebin anormal şekilde arttığını duyurdu. Sağlık Bakanlığı da 65 yaş üzeri kişiler, böbrek yetmezliği, kalp damar sistemi rahatsızlığı, şeker, astım, kronik akciğer hastalığı olanlar, 6 ay-18 yaş arası aspirin kullananlar ile hamilelerin mutlaka grip aşısı yaptırması gerektiğini açıkladı.

    GENELGE YAYIMLANDI

    Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü de resmi internet sitesinden grip aşısını öncelikli olarak kimlerin yaptırması gerektiğine ilişkin bir bilgilendirme yayımladı.

    Bu bilgilendirmede, 65 yaşından ileri yaştaki kişilerin, enfeksiyon hastalıklarına karşı çocuklar/bebekler kadar duyarlı olduğu belirtildi.

    Yaşlıların grip olduklarında hastalığı daha ağır geçirebildiklerine işaret eden bakanlık, 65 yaş üzeri kişilerin, kronik böbrek yetmezliği, kalp damar sistemi rahatsızlığı, şeker hastalığı, astım, kronik akciğer hastalığı olanların, 6 ay-18 yaş arası olup uzun süre aspirin kullanması gerekenler ile hamilelerin mutlaka aşı yaptırmaları önerdi.

    Sinüzit, orta kulak iltihabı ve çok basit bir mikroorganizma sonucunda gribin bir anda zatürre hastalığına dönüşebileceğine dikkat çeken Sağlık Bakanlığı duyurusunda şu ifadelere yer verildi:

    “Yaşlılarımızda hipertansiyon, astım, KOAH, diyabet hastalıkları da sık görülmektedir. Astım veya KOAH teşhisi olan yaşlılarda grip geçirilmesi ile hastalığında alevlenmeler görülebilir.

    Hipertansiyon veya diyabet tedavisi alan yaşlı bireylerde griple birlikte kan basıncında veya kan şekerinde ani yükselmeler gözlemlenir. Tüm bu hastalıklar nedeniyle yaşlı birey hastaneye yatmak zorunda kalabilir.”

    Yaşlıların aşısını yaptırması gereken ve en çok ölüme neden olan hastalığın zatürre olduğunu vurgulayan bakanlık, “Bu nedenle, zatürre mikrobuna karşı pnömokok aşısının mutlaka yaptırılması gerekir* uyarısına da yer verdi.

    Sağlık Bakanlığı grip aşısının eylül-kasım ayında kıştan önce yapılmasını önerdi.

    Aşı yapılma oranlarında artış yaşandığını belirten Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, şunları dedi:

    Bu aşıları herkes yaptırsın’ demiyoruz. Mutlaka yaptırması gereken risk grubu var. Kovid-19, zatürre, grip geçirirlerse ağır seyredebilecek gruplar var. 65 yaş ve üzeri, kronik hastalığı olanlar, kanser gibi bir hastalık ve kullandığı ilaç nedeniyle bağışıklığı baskılanmış olanların, hem zatürre ve grip aşısı olması lazım. Geçen sene grip aşısını risk grubunda olup bu mutlaka yaptırsın dediğimiz kişi sayısı yüzde 4.4. Zatürre aşısı ise binde 7 yapabilmişiz” diye konuştu.

  • Büşra Hemşire’yi tehdit eden kişi gözaltında!

    Büşra Hemşire’yi tehdit eden kişi gözaltında!

    Emniyet Genel Müdürlüğü, Ankara Şehir Hastanesi’nde görevli Büşra hemşireye sosyal medyadan dile getirdiği “aşure” talebinin ardından tehdit ve hakarette bulunan Süleyman Kaan Altınok’un gözaltına alındığını duyurdu.

    EGM’nin Twitter hesabından yapılan açıklamada, “@SKaanaltnok1” rumuzlu hesabın yöneticisi olduğu tespit edilen Süleyman Kaan Altınok’un, Antalya İl Emniyet Müdürlüğü ekiplerince gözaltına alındığı belirtilerek, zanlı hakkında adli işlem başlatıldığı kaydedildi.

    MANSUR YAVAŞ’TAN AŞURE İSTEMİŞTİ

    Ankara Şehir Hastanesi’nde görevli Büşra hemşire, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’tan aşure istemiş, Yavaş da aşurelerin yola çıktığını Twitter’dan duyurmuştu.

    Bu mesajın altına yorum yapan bir kişi, Büşra hemşirenin işine son verilmesi için Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya çağrıda bulunmuş, hemşireyi de tehdit etmişti.

    Olaya tepkisiz kalmayıp Büşra hemşireyi telefonla arayan Sağlık Bakanı Koca, “Büşra kızımızla telefonda görüştüm. Sağlık çalışanlarımızın ve tüm kadınların haklarının sonuna kadar yanında olduğumuzu herkes bilsin. Aşure bizim birlik, paylaşma ve dayanışma sembolümüzdür. Bu geleneği yaşatan herkese sonsuz teşekkürler” ifadelerini kullanmıştı

    Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da, söz konusu kişi için suç duyurusunda bulunduklarını açıklamıştı.

     

  • İddia: Sağlık Bakanlığı ‘kademelendirilmiş mesai’ üzerinde çalışıyor

    İddia: Sağlık Bakanlığı ‘kademelendirilmiş mesai’ üzerinde çalışıyor

    Hürriyet yazarı Hande Fırat, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı yürütülen çalışmalarla ilgili olarak kulis yazdı. Fırat, “Duyumlarıma göre Sağlık Bakanlığı, kademelendirilmiş mesai üzerinde de çalışıyor” bilgisini aktardı.

    Hürriyet yazarı Hande Fırat, “Salgın kontrolden çıkmış durumda” şeklindeki açıklaması üzerine Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan ile konuştu.

    Ceyhan’ın açıklamasının arkasında 10 gündür iyileşen vaka sayısının, yeni vaka sayısının altında seyretmesinin yattığını belirten Fırat, “Neredeyse her gün bir tanıdığımızın virüse yakalandığı haberini alıyoruz. Tanıdıklarımızdan, bizzat hastalananlardan, doktorlardan hastanelerin yoğun olduğunu hatta bazı illerde yatak sorunu yaşandığını dinliyoruz. Sorun büyüyor. Virüsü adeta ensemde hissediyorum” dedi.

    Rakamların artmasıyla tedbirlerin yeniden vatandaşların hayatına girdiğini, illere yönelik kısıtlamaların başladığını, kamuya esnek çalışma modelinin getirildiğini hatırlatan Fırat, “Duyumlarıma göre Sağlık Bakanlığı kademelendirilmiş mesai üzerinde de çalışıyor. Umarım en kısa zamanda çalışma tamamlanır” bilgisini aktardı.

    Fırat, Prof. Ceyhan ile gerçekleştirdiği görüşmeyi de şöyle aktardı:

    “Mehmet Hoca da yeni açıklanan tedbirler arasında en önemli adım olarak kamuda esnek çalışmanın getirilmesini görüyor. Bir an önce kademelendirilmiş mesaiye geçilmesi gerektiği görüşünde. Böylece toplu taşımadaki kalabalığın ve riskin azalacağını söylüyor.

    ‘İller yerine tüm Türkiye’

    Ancak gelinen noktada mevcut tedbirleri de yeterli bulmuyor. Yapılması gereken, salgının yeniden kontrol altına alınması. Diğer bir anlatımla, iyileşen hasta sayısının günlük yeni vaka sayısını geçmesi. Bunun için ne yapılması gerektiğini Mehmet Hoca’ya sordum:

    ‘Virüs her tarafa, yani tüm Türkiye’ye yayılmış durumda. Artık test ve vaka sayısına bakarak illere göre tedbir almak etkili olmayacaktır. Alınacak tedbirler ülke genelinde olmalı. Benim önerim yasak getirmek değil, ancak kişi sayısını kısıtlamak. Bazı etkinlikleri tamamen yasakladığınızda bireyler bunu gizli biçimde, daha tehlikeli ortamlarda yapmaya kalkıyorlar.’

    Mehmet Hoca’nın önerisi bu: Tedbirlerin artık tüm Türkiye genelinde uygulanması. İç Anadolu, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere ülke genelinde vaka sayıları artıyor. Bayramdaki kuralsızlığın, tedbirsizliğin, gevşemenin sonuçlarını görüyoruz.

    ‘Pandemi eylem planı revize edilmeli’

    Prof. Mehmet Ceyhan’ın bir önerisi daha var. Pandemi eylem planının revize edilmesi:

    ‘Şu anda günlük kararlarla süreci yürütüyoruz. Bunu değiştirmek lazım. Daha önce yapılmış bir pandemi hazırlık planımız var. Ancak bunun revize edilerek bir eylem planına dönüştürülmesi gerekiyor. Vaka sayılarına göre hangi seviyede ne tedbir alınacak, ne kadar uygulanacak, hangi seviyede hangi tedbir ne şekilde kaldırılacak? Bunların hepsinin bir plana bağlanması gerekiyor.’

    ‘Okullar için hedef belirlenmeli’

    Mehmet Hoca, benzer bir planın okullar için de yapılması gerektiği görüşünde:

    ‘Okulların açılışı neden 21 Eylül’e ertelendi? Bu tarihin bir özelliği mi var? Hayır, yok. Erteleme tarihe göre olmamalı, hedefe göre erteleme yapılmalı. Dünya bunu yapıyor. Örneğin yeni vaka sayısı günlük test sayısının yüzde birinin altına indiğinde ya da günlük vaka sayısı 500’e indiğinde okullar açılacak gibi bir hedef konabilir. Okullar ancak belirlenen hedefe ulaşıldığında açılmalı.’”

  • Erdoğan’a yapılan koronavirüs sunumunda Bursa detayı

    Erdoğan’a yapılan koronavirüs sunumunda Bursa detayı

    Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında dün toplanan MYK ve MKYK toplantılarının ana gündem maddesi koronavirüs salgınıyla mücadele oldu. Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ tarafından yapılan sunumda, İzmir, Ankara, Bursa, İstanbul ve Yalova’nın rakamlarının çok yüksek olduğu anlatıldı.

    Erdoğan ise değerlendirmesinde vatandaşların maske ve sosyal mesafe tedbirlerine uyma konusunda bilinçlendiğini ifade etti. Toplantıda bir MKYK üyesinin “virüsün pik yaptığına” dair sözleri üzerine Erdoğan’ın, “Koronavirüsle mücadelede iyi bir süreç yönetiyoruz. Ben önümüzdeki günlerde vaka sayılarının daha da az olacağına inanıyorum” dediği belirtildi. Başka bir MKYK üyesinin ise Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri başta olmak üzere salgının arttığını ve hastanelerde yoğunluk olduğunu belirtmesi üzerine Erdoğan, “Sağlık Bakanlığımız gereken çalışmaları yapıyor. Gerekli tedbirleri alacak” yanıtını verdi.

     

  • 1 yılda 1,5 milyon kişiye poliklinik hizmeti verildi

    1 yılda 1,5 milyon kişiye poliklinik hizmeti verildi

    Bursa Şehir Hastanesi, hizmete girdiği bir yıllık süre içerisinde yaklaşık 1,5 milyon kişiye poliklinik hizmeti sunarken, Türkiye’de sayılı hastanede gerçekleştirilen kapsamlı ameliyatların bünyesinde başarıyla gerçekleştirilmesi ile bölgenin sağlık üssü oldu.

    Hasta kabulüne 16 Temmuz 2019’da başlayan, resmi açılışı 4 Ağustos 2019’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı törenle yapılan bin 355 yataklı Bursa Şehir Hastanesi, hizmetteki birinci yılını tamamladı. Nilüfer İlçesi Doğanköy mevkisinde 6 hastaneyi içinde barındıracak şekilde inşa edilen hastane, nitelikli sağlık hizmetleri ile öne çıkarken, başta Bursalılara olmak üzere Güney Marmara ve Türkiye’nin birçok ilinden gelen hastalara hizmet verdi.

    Bursa Şehir Hastanesi’nde bir yıllık süreçte gerçekleştirilen çalışmaları değerlendiren Bursa İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Halim Ömer Kaşıkcı, “Ülkemizin onuncu şehir hastanesi olan Bursa Şehir Hastanesi birinci hizmet yılını tamamladı. Geride bıraktığımız bir yılda hastanemizde 1 milyon 461 bin 717 poliklinik hizmeti sunulurken, bu sayının 353 bin 708 acil poliklinikte bakıldı. Hastanemizde 71 bin 201 vatandaşımıza yataklı tedavi hizmeti sunuldu. Bu sayının 8801’i yoğun bakımda tedavi gördü. Bir yıllık süreçte 30 bin 715 ameliyat yapılırken, 7 bin 957 doğum gerçekleştirildi. Ayrıca kemoterapi, radyoterapi dahil olmak üzere 19 bin 871 onkoloji işlemi gerçekleştirildi” dedi.

    ‘551 ÖZELLİKLİ AMELİYATLARIN GERÇEKLEŞTİRİLDİ’

    Diğer birçok hastanede yapılamayan özellikli ameliyatların Bursa Şehir Hastanesi’nde başarıyla gerçekleştirildiğine dikkat çeken Uzm. Dr. Kaşıkcı, “Beyin tümörleri ameliyatları, laparoskopik mide-bağırsak kanseri ameliyatları ve laparoskopik obezite ameliyatları alanında deneyimli uzman hekimlerimiz sayesinde başarıyla gerçekleştirilmektedir. Ayrıca skolyoz ameliyatı ve gözde vitrektomi ameliyatı gibi özellikli ameliyatlarda yapılmaktadır. Hastanemiz açıldığı günden bu yana 551 özellikli ameliyat gerçekleştirildi” diye konuştu.

    ‘YANIK HASTALARINI BAŞKA İLE SEVK ETMİYORUZ’

    Hastane bünyesinde bulunan Yanık Merkezi’nin özellikli tedavi gerektiren yanık vakalarında kentin ihtiyacını karşıladığını dile getiren Uzm. Dr. Kaşıkcı, merkezde yalnızca Bursa ve bölgedeki yanık vakalarına değil, ülke genelindeki vakalara tedavi verildiğinin altını çizdi. Kaşıkçı, ‘’Bir yanık ünitemize 1420 başvuru yapılmıştır. Bunların 409’u yatarak tedavi gördü. Bu hastalara 642 yanık işlemi yapıldı. Sanayi şehri olan ilimizde, iş kazalarından ya da diğer sebeplerden dolayı meydana gelebilecek yanık vakaları, başka illere sevk olmadan tam teşekküllü yanık merkezimizde tedavi ediliyor” ifadelerini kullandı.

    BÖLGENİN EN KAPSAMLI FTR HASTANESİ

    Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi’nde ise birçok alanda hizmet verildiğini belirten Uzm. Dr. Kaşıkcı, “Hastanemiz, pulmoner ve kardiyak rehabilitasyon tedavisinin donanımlı bir kardiyopulmoner ünitede, uzman ekip ile uygulandığı Bursa ve Güney Marmara illerinde yapıldığı tek kamu hastanesidir. Bu yönü ile çevre illerden başvuran hastaneler için eğitim imkânı da sunmaktadır. Lenfödem hastalığı için rehabilitasyon uygulaması özel manuel masajı uzman fizyoterapist ve hekim takipleriyle yapılmakta olup yine bu uygulamayı il bünyesinde uygulayan tek kamu hastanesidir” dedi.

    ‘HASTALARI AYRI BLOKLARA ALARAK ENFEKSİYON KONTROL ÖNLEMİNİ ARTTIRDIK’

    Şehir hastanesinin mimarisinin bloklar halinde olması ve hastane içindeki alanların geniş olması koranavirüsle mücadelede olumlu katkı sağladığını ifade eden Uzm. Dr. Kaşıkcı, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Covid-19 şüphesi ile başvuran hastalarımız için acil servisi ayrı organize ettik. Modern teknoloji ile donatılmış laboratuvarımızda Covid-19 tanı testi yapılmaya başlandı. Görüntüleme hizmetlerini de bu gruptaki hastalar için ayırdık. Bu şekilde koranavirüs teşhis işlemlerini hızlı ve efektif bir şekilde yaparken yatarak tedavi alan hastaları da ayrı bloklara alarak enfeksiyon kontrol önlemini arttırdık. Pandemi bölümlerini ayrılması, nitelikli yataklar ve yetkin personeller ile sürecin yönetilmesi ve tek yataklı yoğun bakım imkânları ve son teknoloji ürünü ekipmanlar durumu ağır hastaların bakım ve tedavisinde olumlu katkı sağladı.”

  • El yazması Kur’an-ı Kerim’i Sağlık Bakanlığı’na hediye etti

    El yazması Kur’an-ı Kerim’i Sağlık Bakanlığı’na hediye etti

    Kocaeli’nin Körfez ilçesinde yaşayan emekli Lokman Arslan (70), tamamını el yazısı ile yazdığı Kur’an-ı Kerim’i, koronavirüsle mücadelede etkin rol oynayan sağlık çalışanları adına Sağlık Bakanlığı’na hediye edecek. Arslan, “Sağlık ordumuz bu süreçte çok fazla mücadele verdi. Sevabını, bu süreçte hayatını kaybeden sağlık çalışanlarına hediye ediyorum” dedi.

    Körfez ilçesinde 24 sene önce emekli olan fabrika işçisi Lokman Arslan, hobi olarak el yazısıyla Kur’an-ı Kerim yazmaya başladı. İlk denemede bir Kur’an-ı Kerim’i 2 yılda tamamlayan Arslan, daha sonra yazdığı 6 Kur’an-ı Kerim’i çevresindeki dostlarına hediye etti. Salgın döneminde 65 yaş üstü olduğu için sokağa çıkamayan Lokman Arslan, çocuklarının tavsiyesi üzerine bir kez daha Kur’an-ı Kerim’i el yazısıyla yazmaya karar verdi. Arslan, evinin altında bulunan 40 metrekarelik odada iki ayda Kur’an-ı Kerim’i tamamladı. Arslan, Kuran-ı Kerim’i, salgın sürecinde özveriyle çalışan sağlık çalışanları adına Sağlık Bakanlığı’na hediye edecek.

    Sokakta buldukları bir kedinin de Kur’an-ı Kerim yazdığı süre boyunca sürekli yanından ayrılmadığını ifade eden Lokman Arslan, “24 sene önce emekli oldum ve o zamanlar heveslendim, caminin hocasından ders aldıktan sonra Kur’an-ı Kerim okumayı öğrendim. Hevesim devam edince, yazmaya da merak sardım. Hobi şeklinde başlamıştı benim için. Zaten dinimiz açısından herkesin Kur’an-ı Kerim’i okuması ve anlaması lazım. İlerleyen dönemlerde bir tane Kur’an-ı Kerim’i el yazısıyla yazdım, onu belediye başkanına hediye ettim ama çok beğenilmedi. Fotokopi kağıtlarına yazmıştım, bana daha sonra güzel bir kağıt verdiler, ikinci kez ona yazdım. İlerleyen dönemler hobi olarak Kur’an-ı Kerim’i el yazısıyla yazmaya başladım. Şu ana kadar 6 tane el yazısı Kur’an-ı Kerim’im vardı, hepsini benim için değerli dostlarıma hediye ettim” dedi.

    ‘HER GÜN 10 SAYFA YAZARAK 2 AYDA TAMAMLADIM

    Evde kal çağrılarına uyduğu süre boyunca vakit geçirmek için yeniden yazmaya başladığını söyleyen Lokman Arslan, sözlerine şöyle devam etti:

    “Yedinci Kur’an-ı Kerim’i ise koronavirüs salgının en yoğun olduğu günlerde yazmaya başladım. Evde kal çağrılarına uyuyorduk zaten, 65 yaş üzerinde olduğum için dışarı çıkamıyordum. Evde kaldığım zaman çocuklarım bana sıkılmamam için bir daha yazmamı önerdi. Ben de bir kez daha yazmaya başladım. İki ay içinde bitirmeyi hedeflemiştim. Her gün 10 sayfa yazarak 2 ay içerisinde bitirdim. İnşallah ciltlendikten sonra Sağlık Bakanlığı’na hediye edilecek.”

    ‘KEDİM BANA EŞLİK ETTİ’

    Kur’an-ı Kerim’i yazdığı süre boyunca sokakta buldukların bir kedinin sürekli kendisine eşlik ettiğini ifade eden Lokman Arslan, “Kur’an-ı Kerim’i yazmak, okumasından daha keyifli. Çünkü yazarken manasını daha iyi anlıyorsun, kelimelerle tek tek ilgilendiğin için manası ne onu sorguluyorsun. O nedenle Kur’an-ı Kerim’i yazmak benim için daha keyifli. Şükürler olsun bitirdim. Kur’an-ı Kerim’i yazarken de sürekli yanımda bir ziyaretçim var. 2 ay önce yolda bulduk bu kediyi, şu an hiç yanımdan ayrılmıyor. Torunum adını ‘Kaju’ koymuş. Benim eğlencem oldu, elimle besliyorum” diye konuştu.

    “SAĞLIK ORDUMUZA ARMAĞAN OLSUN”

    Koronavirüs salgını nedeniyle sağlık çalışanlarına teşekkür borçlu olduğunu ifade eden Lokman Arslan, şöyle konuştu:

    “Ordumuz bu sene görünmeyen bir düşmanla savaşıyor. Bu düşman ne yazık ki bütün dünyayı etkiledi. Sağlık ordumuz da silahlı ordumuz gibi çok fazla mücadele verdi. Şehitlerimiz de oldu. Çocuklarım da bana sağlık ordusunun gösterdiği mücadele nedeniyle Sağlık Bakanlığı’na hediye etmemi önerdi. O niyetle yazdık sevabını sağlık ordusunda hayatını kaybedenlere hediye ediyorum.”

  • Türkiye’de ilk kez insan üzerinde aşı denenecek

    Türkiye’de ilk kez insan üzerinde aşı denenecek

    Türkiye’de ilk kez bir Kovid-19 aşı adayı, insanlarda denenmeye başlanacak. 10 yıl önce, başka bir proje için geliştirilen yapay akciğer modeli ile azot tankında dondurularak bekletilen akciğere özel bağışıklık hücrelerinin ‘uyandırılarak’, Kovid aşısı araştırmasında kullanılması, projede hızla yol kat edilmesini sağladı. Böylece, hem ilk sonuçları, hem de etkinliği açısından dünya devlerinin Kovid-19 aşısında elde ettiği başarıya Ankara’da da ulaşıldı. Her şey yolunda giderse yıl sonunda hazır olması hedeflenen yerli Kovid aşısı, burundan uygulanacak ve dünyada ilk kez bir aşının ek içeriğinin belirli bir süreliğine de olsa tedaviyi destekleyici özelliği de olacak.

    Sanayi Bakanlığı’nın, Kovid 19 salgınının Çin’de ortaya çıkmasının ardından Şubat ayı sonlarında Türkiye’de aşı geliştirmek için özel sektör ve üniversitelere çağrı yapması ve Sağlık Bakanlığı’nın da yönlendirmesiyle yerli koronavirüs aşısı geliştirmek üzere bir bilim ordusu kuran Nanografi A.Ş. ve aşı ekibi, 5 aydır büyük bir gizlilik içinde yürüttükleri aşı çalışmalarının detaylarını ilk kez Demirören Haber Ajansı (DHA) ile paylaştı. Kamu ve özel sektör desteği ile üç üniversiteden bilim insanlarının geliştirdiği aşının gönüllü insan denemeleri için gerekli başvuruları da yapıldı. ODTÜ, Ankara Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi gibi Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden kimya, genetik, biyokimya ve tıp alanlarında her biri önemli çalışmalara imza atmış akademisyenlerden oluşan 40 kişilik ekip, Kovid 19’a çare olacak aşıyı geliştirmek için gece gündüz çalıştı, hayvan ve bağışıklık hücresi deneylerini tamamladı. Çalışma sonuçlarını içeren dosyalar ve detaylı raporlarla etik kurul onayı için başvurusu yapılan aşı çalışmasında, maymun denemeleri ile eş zamanlı olarak insan denemeleri de yürütülecek.

    “10 YILDIR UYUYAN YAPAY AKCİĞER HÜCRELERİNİ UYANDIRDIK”

    Yerli Kovid aşısı ekibinde akciğere özgü insan bağışıklık hücreleri deneylerini yürüten Ankara Üniversitesi Tıp Fakütesi İç Hastalıkları Bölümü Fizyopatoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nuray Yazıhan, çalışmanın temellerinin ODTÜ Kimya Bölümü laboratuvarlarında atıldığını anlattı. Yazıhan, “Aşının ilk formülasyonu orada yapıldı ve onların dizaynı seçildi. Bağışıklık sistemi konusunda daha önce de çalışmalarım olduğu için belli malzemeler zaten elimizde vardı. Yaklaşık 10 yıl önce Almanya ile ortak yürüttüğümüz bir projemiz vardı. Bu proje kapsamında akciğer hücrelerinin hipoksik yani oksijensiz kalırsa, enfeksiyon geçirirse ya da astım gibi alerjik reaksiyonlarla karşılaşırsa nasıl tepki vereceğini çözebilmek için yapay bir akciğer modeli çalışmıştık. Alveol dediğimiz akciğerlerin nefes aldığı bölümleri, laboratuvar ortamında yapay olarak geliştirmiştik. Kovid aşısı için yola çıktığımızda, o modeller elimizde hazırdı” diye konuştu.

    Ayrıca akciğere özel makrofaj denilen vücuttaki yabancı maddelerin yok edilmesini sağlayan bağışıklık hücreleriyle de çalıştıktan sonra azot tankında dondurarak sakladıklarını anlatan Prof. Dr. Yazıhan, “Yaklaşık 10 yıldır uyuyan bu hücrelerimizi yeniden uyandırdık ve geliştirdiğimiz aşının akciğerdeki etkilerini hem yapay alveol modelimiz, hem de bu hücreler üzerinden anlamaya çalıştık. Bu da çalışmada çok hızlı yol almamızı sağladı. Hayvan çalışmaları ile beraber hücre çalışmalarını da gerçekleştirmiş olduk” dedi.

    “VİRÜSLE BULAŞTIĞI YERDE SAVAŞMAYA BAŞLAYACAĞIZ”

    Geliştirilen aşının dünyadaki örneklerden farklı olarak enjeksiyonla değil nazal yolla yani burundan verilecek şekilde dizayn edildiğini vurgulayan Prof. Dr. Yazıhan, “Nazal aşılar genellikle çok tercih edilmiyor. Ama bu virüsü düşündüğünüzde, enfeksiyonun ilk bulaşma yolu nazal sistem. Burada da mukoza dediğimiz bir yapı var. Aslında bağışıklığımız için de çok kritik mukoza yapısı. Hem bir bariyer görevi görüyor hem de hastalık için ortam oluşturuyor. Bizim yaptığımız çalışmayı dünyadaki benzerlerinden ayıran ve kritik olan kısmı, aşı formülasyonunu hangi maddeler içinde verdiğimiz ve nasıl uyguladığımızla ilgili. Çünkü aşıda en önemli nokta, doğru ve güçlü bir bağışıklık yanıt oluşturmanız ve aşı uyguladığınız kişiye bir zarar vermemeniz. Tüm bunların ince ayarlarını biz buradaki çalışmamızda yaptık. Akciğere özel makrofaj dediğimiz, insan bağışıklık hücreleriyle de çalıştık. Yani sadece hayvanda tek tip hücre ile değil, hem hayvan çalışmasını hem de insan bağışıklık hücreleri üzerindeki çalışmayı bir arada yürüttük ve bu nedenle de sonuca yaklaşmak açısından oldukça zaman kazandık” şeklinde konuştu.

    “DÜNYADAKİ AŞILARA GÖRE BİZİM AŞIMIZIN POTANSİYELİ DAHA YÜKSEK”

    Bağışıklığı uyaran aşı formülasyonlarının yanına ek maddeler olarak konulan adjuvanların da vücutta aşırı yanıt oluşturmadan bağışıklığı doğru yönlendirebilmesini sağladıklarının altını çizen Prof. Dr. Yazıhan, “Bu açıdan baktığımızda, insan denemelerinde de olumlu sonuçlar alabileceğimizi ve diğer aşılara nazaran bizim aşımızın potansiyelinin daha yüksek olabileceğini düşünüyorum. Sonuçların başarısı açısından şu anda gündemde de olan uluslararası aşı çalışmaları ile aynı noktadayız diyebilirim. Hatta nazal aşı olması itibariyle alternatifimiz yok. Nazal aşı zor bir aşı ama diğer yandan da hem uygulama alanı virüsle mücadele açısından çok uygun, hem de enjeksiyon gibi farklı uygulama yöntemlerine nazaran etkinliği daha yüksek. Deney hayvanlarımızdaki sonuçlarımız böyle. Sıçan çalışmalarını tamamlamış durumdayız. Herhangi bir yan etki de görmedik. Bu, çok önemli. Böyle olduğu için de artık maymun çalışmalarına başlayabiliyoruz. Klinik çalışmalara yani gönüllü insan denemelerine geçebilmemiz için etik kurulu başvurularımızı, dosyalarımızı, raporlarımızı ilgili yetkililere sunduk. Süreç olumlu devam ederse insan çalışmalarına hazırız” ifadelerini kullandı.

    HAYVAN DENEYLERİNDEKİ İLK SONUÇLAR

    Hayvan deneylerinde elde ettikleri sonuçlara göre, geliştirdikleri aşının yaklaşık bir yıl koruma sağladığı yönünde sonuçlar aldıklarını söyleyen Prof. Dr. Yazıhan, “Tabii ki sıçanların yaşam ömrü ile insanların yaşam ömrü çok farklı. Onların haftalık dönemine göre süreyi hesaplıyoruz. Mesela sıçanlarda gebelik süresi 3 hafta, insanda 9 ay. Yani onlarda yapacağınız 3 haftalık bir çalışma aslında bizim 9 ayımıza denk geliyor. Bu hayvanlara iki dozlu aşılama yaptığımızda, yaklaşık 2 ila 4 hafta etkisinin devam ettiğini gördük ki bu da bir yıllık bir süre demek kabaca. Bu da gayet iyi bir sonuç. Ama bu bir öngörü sonuçta. Asıl sonuçları insan çalışmaları yapıldığı zaman göreceğiz” dedi.

    “İLK KEZ BİR AŞININ TEDAVİYİ DESTEKLEYİCİ ÖZELLİĞİ DE OLACAK”

    Koronavirüste bağışıklık sisteminin virüsle savaşırken aşırı çalışması sonucu vücuda da zarar verebildiğine işaret eden Prof. Dr. Yazıhan, “Hücresel düzeyde lenfosit dediğimiz, daha uzun dönem kalıcı bağışıklık sağlayan hücrelerde azalmalar görüyoruz Kovid’de. Bunun önüne geçebilmek için immünmodülasyon denilen (bağışıklık sistemini düzenlemeye yönelik) bir sistemin doğru yönlendirilmesi önemli. Bizim şu an çalıştığımız aşının bu özelliği de olacak. Asıl amaç bağışıklık hücreleri içerisinde yer alan T hücrelerini aşı ile doğru yönlendirebilmek. Aksi taktirde bu T hücreleri, vücuda zarar veren bir sistem halini alabiliyor. Eğer siz bu T hücrelerini doğru yönlendirebilirseniz, hem hastalıkla savaşabiliyorsunuz hem de bu bağışıklık hücrelerinin bu savaşı daha sonra tekrar hatırlamasını sağlıyorsunuz ki aynı etkenle karşılaştığında ne yapacağını bilsin. Bu aşının etkinliğini biz hem doğal katil hücrelerinde, hem T hücrelerinde, hem de makrofajda denedik. Aslında aşılardan tedavi edici bir etki beklemeyiz normal şartlarda. Ama bu yönüyle bizim aşımızın çok uzun süreli olmasa da böyle bir etkisi de söz konusu olacak. O zaman aşının destekleyici içeriğini hastalığın erken dönemlerinde immünoterapi tedavilerine ek olarak kullanma imkanı da doğacak. Dünyadaki çalışmalara baktığımızda, denek hayvanları ve hücre kültürü sonuçlarımızın onlarla yarışabilecek düzeyde olduğunu ve en az onlar kadar etkili bir aşı geliştirdiğimizi görüyoruz” şeklinde konuştu.

    “AŞININ FORMÜLÜ BU LABORATUVARDAN ÇIKTI”

    ODTÜ Kimya Bölümü’nden Doç. Dr. Görkem Günbaş ise aslında başka bir araştırma için aldıkları fonla kurdukları laboratuvarda, Kovid aşısı çalışmalarına katkıda bulunmak için ekibiyle beraber yola çıktıklarını anlatarak “Biz burada daha çok aşının fikir bazında öncül çalışmalarını yaptık. Temel mantığımız, virüsün kendisi olmadan üzerinde olan bir yapıyı, enjeksiyonla değil nazal yolla vererek vücudu Kovid spesifik bir antikor üretmeye ikna edebilir miyiz şeklinde oldu. Bu ana fikirle geliştirdiğimiz ana formülasyonun çıkış noktası bu laboratuvar oldu” dedi.

    “HEM BAĞIŞIKLIĞI ARTIRIYOR HEM DE YAN ETKİSİ YOK”

    Doç. Dr. Günbaş’ın laboratuvarında biyokimya alt grubunun takım lideri olarak çalışan Moleküler Biyoloji Uzmanı Dr. Ahmet Çağlar Özketen ise Dünya Sağlık Örgütü’nün listesinde Kovid aşıları için 4 senaryonun önde olduğunu belirtti ve “Birincisi zayıflatılmış virüs aşıları, ikincisi mRNA bazlı aşılar, üçüncüsü ‘virus like particle’ dediğimiz virüs benzeri parçacıklar içeren aşılar ve dördüncüsü de ‘subunit vaxcine’ dediğimiz virüs elementlerinin yani virüsün belli protein veya DNA ya da RNA parçalarını içeren aşılar. Bizimkisi bu sonuncu gruba giriyor. Subunit aşılar genelde daha az yan etkili olması yönünden tercih ediliyor. Aşı formülümüzde, virüsün insandaki ACE 2 reseptörüne bağlanma bölgesini modifiye ederek çıkardığımız bir protein var. Buradaki ana hikaye, adjuvan formülasyonunuz yani aşıya eklediğiniz katkı maddeleri oluyor. Bir de biz nazal uygulamayı seçtiğimiz için, hem bağışıklığı artırıcı hem de istenmeyen yan etkileri ortadan kaldıran bir formül denedik. Bununla alakalı hayvan deneylerinde olumlu sonuçlar aldık. Herkes belirli ülkelerle anlaşma yapıp onların tesislerini kullanıp büyük dozajlarda ürün üretmeye çalışıyor. DSÖ’nün tahminine göre 2021 ortalarında aşı çıkacak ama belirli bir süre de sırf aşının ülkemize gelmesi için beklemek söz konusu olabilir. O yüzden maliyetli de olsa yerli aşı çalışmalarına geçmek çok önemli” şeklinde bilgi verdi.

    “YIL SONUNA HAZIR ETMEYİ HEDEFLİYORUZ”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın salgınla mücadelede bilimsel araştırmaların desteklenmesi için özel sektöre de çağrı yapması sonucu harekete geçen Ahlatcı Holding bünyesindeki Nanografi A.Ş.’nin, Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Ahlatcı’nın sınırsız desteği ile bu aşı çalışmasındaki başarıya ulaştığını anlatan şirketin Genel Müdürü Dr. Osman Coşkun, biyoteknoloji grubu ile DNA konusunda yaklaşık 3-4 yıldır başarılı olan bir çalışma yürüttüklerini ve aynı ekiple Kovid 19 aşı geliştirme konusunda neler yapılabileceğini görüştüklerini anlatarak “ODTÜ, Ankara Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi’nden bilim insanları ile akademik işbirliği yaptık. İhtiyacımız olan tüm ürünlerin, proteinlerin daha önceden elimizde hazır olması çok büyük avantaj oldu. Kovid aşısı olarak şu anda tüm küresel ilaç firmalarının geldiği noktaya ulaştık diyebiliriz. Bundan sonraki süreçte yapacağımız çalışmalarla inşallah yıl sonu itibariyle bu aşı çalışmasını tamamlamayı hedefliyoruz” dedi.

    PATENTLERLE KORUMA ALTINA ALINDI

    Dünya Sağlık Örgütü ve uluslararası otorite kuruluşların (FDA, EMA vb) tavsiye ettiği protokol ve uygulamalar ışığında gerçekleştirilen AR-GE çalışması sayesinde aşı kliniğe girerse referans kabul edilen protokolleri de sağladığı için üretim safhasından sonra ihracatının da kolayca gerçekleşmesi sağlanacak. Çalışma boyunca kullanılan özgün malzemelerin patent başvuruları ile koruma altına alındığını ve yakında uluslararası bilimsel dergilerde yayınlanmak üzere makalelerin de uzmanlar tarafından hazırlandığı çalışmaya dair bilgiler veren Dr. Coşkun, “Tamamen yerli ve milli olarak yürütülen bu çalışmada üretim aşamasında da hiçbir ithal bağımlılığımız olmayacak. Patentleri ile çalışmada kullanılan malzemeler ve proteinler ile tamamen bize ait olan bir aşı üreteceğiz” dedi.

    SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İLE SAĞLIK BAKANLIĞI DESTEKLEDİ

    Firma olarak asıl ilgi alanlarının nanoteknoloji ve biyoteknoloji olduğuna dikkat çeken Dr. Coşkun, “Şubat ayında dünyada Kovid pandemi süreci başlayınca bizim bu konuda çalışma yapmamız için Sanayi ve Teknoloji Bakanımızın teşviki ve Sağlık Bakanımızın da desteğiyle girişimlerimize başladık. Bütün süreci, olabildiğince gizlilik içerisinde yürüttük. Bu yaptığımız çalışma, üniversite, özel sektör ve kamu işbirliğinin çok güzel bir örneği oldu. ODTÜ Teknokent’te bizim merkezimiz bulunuyor. ODTÜ akademisyenleri ile çalışma yaptık, genetik konusunda özellikle. Sonra da Ankara Üniversitesi’nden yine kıymetli hocalarımıza çalıştık ve Gazi Üniversitesi bunlar arasında yer aldı. Özel sektör olarak ise Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın Ahmet Ahlatcı’nın bize sınırsız desteği oldu. ekibimizin ihtiyacı olan tüm ürünleri, dünyanın neresinde oluşa olsun en hızlı şekilde temin etme imkanı sağladı. Kamu olarak da özellikle TÜSEB (Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı) ve TİTCK (Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu) Başkanlıkları bize çok güzel yol gösterdiler. Kısa zamanda bu noktaya gelmemizde vesile oldular” ifadelerini kullandı.

  • Sağlık Bakanlığı’nda bürokrat depremi

    Sağlık Bakanlığı’nda bürokrat depremi

    Yeni tip koronavirüsün tespiti için kullanılan test kitlerine ilişkin tartışmalar sürerken, Sağlık Bakanlığında bürokrat depremi sürüyor.

    Koronavirüs test kitlerinin onayı ile ilgili yetkili kurum olan Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Dairesi Başkan Vekili Prof. Dr. Selçuk Kılıç’ın görevden alınmasının ardından şimdi de Türkiye Sağlık Enstitüleri (TÜSEB) Başkanı Adil Mardinoğlu ile TÜSEB Genel Sekreteri Prof. Dr. Hasan Türkez istifa ettiğini duyurdu.

    Türkez ile Mardinoğlu istifayı, Twitter üzerinden yaptıkları şu paylaşımla duyurdular:

    “14 aydır göreve olduğumuz TÜSEB yönetiminden istifa etmiş bulunmaktayız. Görevimiz süresince bizlere destek veren herkese şükranlarımızı sunarız. Ülkemize ve milletimize farklı kulvarlarda hizmet etmeye devam edeceğiz.”

    İstifaları değerlendiren CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, test kitlerinin bakanlığa satışını yapan Uluslararası Sağlık Hizmetleri AŞ’nin (USHAŞ) Yönetim Kurulu Başkanı Cevat Şengül’ün de bir ay önce istifa ettiğini anımsatarak, “Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı (TİTCK) Hakkı Gürsöz de geçtiğimiz hafta görevden alındı. Bakanlıkta deprem oluyor. Ortada yolsuzluk kokuları var. Bakan neden susuyor” diye sordu.

    BAKANLIKTAN YANIT YOK

    CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Sağlık Bakanlığı bürokratlarının peş peşe istifa etmeleri ve görevden alınmalarının yanı sıra Covid-19 virüsünün tespiti için üretilen yerli PCR testlerine ilişkin tartışmalarla ilgili Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye yazılı soru önergesi sundu.

    Türkiye’de pandemi sürecinin başlamasıyla birlikte Sağlık Bakanlığının test kitlerini USHAŞ üzerinden temin ettiğini ve USHAŞ’ın da test kitlerini tek bir firmadan satın aldığını hatırlatan Emir, şunları söyledi:

    “10 Haziran’da Sağlık Bakanının yanıtlaması istemiyle sunduğum soru önergesinde USHAŞ’ın yerli PCR testlerini neden sadece Bioeksen firmasından satın aldığını, bu testlerden kaç adet satın alındığını sormuştum. Ancak, Bakan bunların hiçbirini yanıtlamadı. Bugüne kadar kamuoyuna da bu konuyla ilgili şeffaf bir şekilde bilgi verilmedi.

    Şimdi bu kitlerin yalnızca yüzde 40 doğruluk oranına sahip olduğu ortaya çıktı. Bakanlık bu iddiaları yalanlıyor ancak, kitlere onay veren Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Dairesi Başkan Vekili Prof Dr. Selçuk Kılıç’ı görevden alıyor. Test kitlerini bakanlığa satan USHAŞ’ın Yönetim Kurulu Başkanı Cevat Şengül de bir ay önce istifa ettirilmişti. Geçtiğimiz hafta da Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı (TİTCK) Hakkı Gürsöz’ü görevden aldılar. Şimdi de, bu test kitlerini Bioeksen firması ile birlikte geliştiren Sağlık Bakanlığına bağlı Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanı (TÜSEB) Adil Mardinoğlu da istifa etti.

    BİR AYDA DÖRDÜNCÜ BÜROKRAT

    Bakanlıkta, koronavirüs sürecinde halk sağlığını ilgilendiren dört önemli kurumda, en tepe isimler ya istifa ediyor, ya görevden alınıyor. Bakanlıkta bir deprem oluyor, ortada yolsuzluk kokuları var ama bakan neden susuyor. Bu süreçler neden ısrarla gizli tutulmak isteniyor. Bir korkunuz, çekinceniz yoksa çıkın kamuoyuna şeffaf bir şekilde, bu test kitleri neden tek firmadan alındı, kaç paraya alındı, kaç adet alındı bunların hepsini açıklayın.”

    (Cumhuriyet)