Etiket: Sağlık

  • Gıda güvenirliği ve hayvan sağlığını koruyacak proje

    Gıda güvenirliği ve hayvan sağlığını koruyacak proje

    Prof. Dr. Yasemin Şahan’ın 2023 yılı Araştırma Üniversiteleri Destek Programı (ADEP) çerçevesinde yürütücüsü olduğu “Soğuk Plazma Uygulamasının Mısırda Zearalenon Giderimi ve Biyoerişilebilirliği ile A ve E Vitamin İçerikleri Üzerine Etkisi” başlıklı proje, YÖK tarafından desteklenmeyi başardı. Bursa Uludağ Üniversitesi ile Gıda ve Yem Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü ortaklığında yürütülecek projenin ekibinde; Prof. Dr. Sine Özmen Toğay, Dr. Neslihan Turan, doktora öğrencisi Ömer Şerif Aydın ve doktora öğrencisi Pınar Manarga Birlik yer alıyor. Proje aynı zamanda Ömer Şerif Aydın’ın doktora tez çalışmalarını da kapsıyor.
    Yürütülen çalışmaya dair bilgi paylaşımında bulunan Prof. Dr. Yasemin Şahan, önemli mikotoksinlerden biri olan zearalenonun tarımsal ürün, gıda ve hayvan yemlerinde oluşumunun gıda güvenilirliği ve hayvan sağlığını tehdit ettiğini, aynı zamanda da ürünlerde ekonomik kayıplara neden olduğunu vurguladı.

    Bilgi birikimi ve gelişimine katkı sağlayacak

    Prof. Dr. Yasemin Şahan, “Bu proje ile kontamine tarım ürünlerindeki ZEN sorununun ortadan kaldırılması için yenilikçi bir teknoloji olan soğuk plazma uygulamasının geliştirilmesi ve optimizasyonunun yanında ZEN’in biyoerişilebilirliğinin belirlenmesi ve uygulanan teknolojinin ürünlerin vitamin içeriğine olan etkisi araştırılacaktır. Böylece bu alanda hem kanun yapıcı kurum/kuruluşlara hem de tarım ve yem sanayiine yönelik sonuçların elde edilmesi ve paylaşılması hedeflenmektedir. Ayrıca, proje ekibindeki araştırmacıların bilgi birikimlerini “Gıda ve Yem Güvenilirliğine Yönelik Yenilikçi Teknolojilerin” geliştirilmesi için kullanması ile ülkemizin bu alandaki bilgi birikimine ve gelişimine katkı sağlanacaktır. Sonuçta, insan ve hayvanlar için güvenilir gıda ve yem tüketimi sağlanarak daha sağlıklı bir yaşam eldesi ile birlikte ekonomik kayıpların da önüne geçilebilecektir” dedi.

  • Erken tanı önemli

    Erken tanı önemli

    Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanlığına bağlı Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) biriminde görevli personeli bilgilendirmeye devam ediyor. Ekipler, kanserinin risk faktörleri, belirtileri, tanı ve tedavi yöntemleri konularında bilgilendirmek, kanserden korunacak sağlıklı yaşam şartlarına yönlendirmek ve kanser taraması yapmak için Gölyaka ilçesinde, mobil kanser tarama aracı ile sağlık taraması yapılmıştır.
    Mobil Sağlık aracıyla tarama hizmetini vatandaşın ayağına götürerek sağlık taraması yaptıklarını belirten Sağlık Müdürü Dr. Yasin Yılmaz. “Amacımız toplumda farkındalığı artırmaya yönelik çalışmalar yaparak halkımızı bilinçlendirmek ve hastalığa erken tanı koyup erken tedaviye başlayarak, kansere bağlı ölümleri azaltmak” olduğunu belirtti.

  • İlk adımı sağlık için atın

    İlk adımı sağlık için atın

    Yeni yıla girmeye sayılı günler kaldı. Hemen hemen pek çok kişinin zihinsel durumu, pek çok dış etkenin güçlü etkisi altında şekillenirken yeni kararlar almanın tam zamanı olabilir. Uzm. Klinik Psikolog Ezgi Uzun, “Yeni yılın birçok insanın hayatında değişimler yapmak, yeni başlangıçlara ve olumlu gelişimlere yer açmak istediği bir dönemdir. Yılın sona ermesi ve yeni bir yılın başlaması, birçok insan için yeniden değerlendirme ve taze bir başlangıç fırsatıdır. Bu dönemde alınacak kararlar bütün bir yıl psikolojik sağlığı güçlendirmeye ve hayat kalitesini artırmaya yardım eder” diye konuştu.

    Yeni kararlar almak önemli

    Yeni yılla birlikte yeni kararlar almanın ve yeni başlangıçlar yapmanın birçok kişi için her yıl yapılan bir şey olduğunu hatırlatan Uzm. Klinik Psikolog Ezgi Uzun, “Genellikle iyi gelecek kararları almak için her şeyden önce geçirilen yıl değerlendirilir. Bu değerlendirme herkesin kendi hayatıyla ilgili bir iç görü kazanmasını sağlar. Bu iç görüyle birlikte ihtiyaçlara yönelik hedefler belirlenebilir. Yeni kararlar hayatta nereye odaklanmak istenildiğini belirlemeye, yeni hedeflere yaklaşılmasını da sağlar” şeklinde konuştu.

    Alınacak yeni kararlar psikolojik sağlığı koruyabilir

    Herkesin yeni yılla ilgili belirli beklentileri, umutları, hedefleri olduğuna dikkat çeken Uzm. Klinik Psikolog Ezgi Uzun, “Bu noktada alınacak bazı kararlar psikolojik sağlığı korumak ve geliştirmek için yardımcı olabilir” dedi ve alınabilecek kararları şöyle sıraladı:
    “Düzenli egzersiz yapmaya başlamak: Haftada birkaç gün düzenli egzersiz yapmak, endorfin salgılar ve genel ruh halini iyileştirmenize yardımcı olur.
    Sağlıklı bir beslenme düzeni oluşturmak: Dengeli ve besleyici bir beslenme düzeni, zihinsel sağlığı destekler. Vitamin ve mineral açısından zengin besinleri içeren bir beslenme düzeni ruh sağlığınızı korumanıza da yardımcı olacaktır.
    Uyku düzeninizi gözden geçirmek: Yeterli ve düzenli uyku almak, zihinsel işlevleri destekler ve duygusal dengeyi korur. Uyku düzeninize dikkat etmek hayat kalitenizi yükseltip psikolojik sağlığınızı destekleyecektir.
    Stres yönetiminizi geliştirmek: Stresle başa çıkma tekniklerini öğrenmek (Meditasyon, yoga, nefes egzersizleri vb.) psikolojik sağlığı güçlendirecek ve hayat kalitenizi yükseltecektir.

    Sosyal bağlantılarınızı güçlendirmek: Aile ve arkadaşlarla düzenli olarak zaman geçirmek, sosyal destek ağını güçlendirir. Yoğun hayat düzeninizde sosyalliğinize nasıl yer açabileceğinizi gözden geçirmek isteyebilirsiniz.
    Teknolojiyi kontrol etme: Teknolojiyi bilinçli bir şekilde kullanmak ve ekran sürelerini sınırlamak, zihinsel sağlığı olumlu yönde etkiler. Teknoloji kullanımınızı takip etmeye başlamak ve sınırlarınıza karar vermek güzel bir hedef olabilir.
    Profesyonel yardım almaya başlamak: İhtiyaç duyulduğunda, bir profesyonelden (psikolog, psikoterapist) yardım almak önemlidir. Profesyonel destek almak hayat kalitenizi yükseltecektir.”

    Konulan hedefler ulaşılabilir olmalı

    Eski yılı geride bırakırken yeni yılla birlikte değiştirmek istenilen konuları değerlendirerek yeni kararlar alındığını ifade eden Uzm. Klinik Psikolog Ezgi Uzun, “Karar alıp, yeni hedefler koyarken bazı detaylara dikkat etmek gerekir. Her şeyden önce konulan hedefler ulaşılabilir olmalıdır. Karar alırken gerçekçilikten uzaklaşılmadan, ölçülebilir ve ulaşılabilir hedefler koyulduğundan emin olmak gerekir” dedi.

    Hedeflere ulaşamama ihtimalini unutmamak gerekiyor

    Hedef koyarken ne kadar dikkatli olunsa da bu hedeflere ulaşamama ihtimalinin her zaman olduğunu hatırlatan Uzm. Klinik Psikolog Ezgi Uzun, “Bu noktada başarısızlık İhtimalini kabul etmek gerekir. Her ne kadar yeni kararlar almak başlangıçta heyecan verici olsa da sürecin zorlukları ve potansiyel sorunları göz önünde bulundurmak başarı şansını artırır” şeklinde konuştu.
    Uzm. Klinik Psikolog Ezgi Uzun sözlerini şöyle tamamladı: “Belki de yeni yılla birlikte alınacak kararlardan birinin olumsuz durumlarla baş etme becerilerini güçlendirecek olması kişileri bu ihtimale karşı hazırlayabilir. Böylece hem hayatta yeni bir beceri kazanmış olup bu beceriyi birçok noktada kullanabilir, hem de hedefe ulaşırken yaşanan zorluklarda motivasyonu kaybetmeden daha esnek olmayı başarmak mümkün.”

  • “Kansere yol açıyor”

    “Kansere yol açıyor”

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, son dönemde Türkiye’de kullanımı yaygınlaşan elektronik sigara hakkında açıklamalarda bulundu. Coşkun, sigaranın başta akciğer kanseri olmak üzere birçok kanserin gelişimindeki en önemli risk faktörü olduğunu belirterek, “Bu tehlikeden kaçınmak isteyen birçok kişi yanlış bilgiler nedeniyle elektronik sigaraya yöneliyor. Ülkemizde yasak olmasına rağmen maalesef elektronik sigaranın yaygınlığı özellikle gençler arasında gittikçe artmakta. Birkaç gün önce Adv Respir Med dergisinde Sahu ve arkadaşları tarafından elektronik sigaranın kanser oluşturma riskine yönelik bir makale yayınlandı. Bu analizde elektronik sigaranın kardiyovasküler ve solunum sistemi hastalıklarına verdiği zararın yanında akciğer, baş-boyun, idrar kesesi ve meme kanseri riskini artırabileceğine yönelik tespitler yapıldı” diye konuştu.

    “Kadmium, nikel, nitrozamin gibi birçok kimyasal maddenin DNA hasarı yaparak kansere yol açabileceği düşünülmektedir”

    Elektronik sigaranın nikotin ve gliserinin yanında birçok kimyasal maddeyi içeren bir sıvının ısıtılıp buharlaşması ile çalıştığını dile getirerek, “Nikotin kendisi kanserojen olmayabilir fakat elektronik sigarada bulunan kadmium, nikel, nitrozamin gibi birçok kimyasal maddenin DNA hasarı yaparak kansere yol açabileceği düşünülmektedir. Ayrıca elektronik sigarada bulunan nikotinin kalp sağlığı üzerine son derece zararlı etkileri bulunmaktadır. Ayrıca 20’li yaşlarda beyin gelişimi üzerine de zararlı etkileri olabilmektedir” ifadelerini kullandı.
    Coşkun, elektronik sigaranın birçok çeşidinin bazı ülkelerde ticaretinin yapıldığını söyleyerek, sözlerine şöyle devam etti:
    “Özellikle gençler arasında inanılmaz bir hızla yayılmaktadır. Zararı olmadığı yönünde oluşturulan yanlış algı maalesef gençlerimizi bu tuzağa düşürmektedir. Türkiye gibi ticareti yasak olan ülkelerde dahi kullanımı son derece artmıştır. Bu ürünlerin içerdikleri birçok kimyasal madde ısınma sonrası kansere yol açabilecek moleküllere dönüşmektedir. Önümüzdeki 10 yılda yeni bir kanser patlamasına yol açabileceği endişesi birçok uluslararası sağlık kuruluşları tarafından gündeme getirilmektedir. Toplumun bilgilendirilmesi bu açıdan son derece önemlidir. Başta kanser ve kalp hastalıklarına yol açabileceği konusunda halkın ve gençlerimizin belli programlar dahilinde bilinçlendirilmesi gerekmektedir.”

  • Kaşıntılı kızarıklar neyin belirtisi?

    Kaşıntılı kızarıklar neyin belirtisi?

    Dermatoloji (Cildiye) Uzmanı Dr. Hasan Alakbarov, soğuk alerjisi hakkında açıklamalarda bulundu. Uzm. Dr. Alakbarov, soğuk alerjisi veya diğer ismiyle soğuk ürtikerinin, soğuk havalarda ortaya çıkan alerjik bir reaksiyon olduğunu söyledi.

    “Soğuk suyla temas eden bölgelerde de ortaya çıkabilir”

    Belirtilerin kızarıklık, kaşıntı ve şişlik şeklinde kendini gösterebildiğini dile getiren Uzm. Dr. Alakbarov, “Şikâyetlerin derecesi hafif olabileceği gibi bazı durumlarda daha şiddetli seyir de görülebilmektedir. Hastalık soğuk havaların yanı sıra bazen de soğuk suyla temas eden bölgelerde de ortaya çıkabilir” diye konuştu.

    “Genetik yatkınlıktan kaynaklanabilir”

    Soğuk alerjisinin nasıl oluştuğuna değinen Uzm. Dr. Alakbarov, “Soğuk alerjisinin tam nedeni belli olmasa da hastalığın oluşumunda genetik yatkınlığın önemli rolünün olduğu düşünülmektedir. Soğuk alerjisi, her cinsiyette ve her yaş grubunda görülebilir” dedi.

    “Kaşıntılı kızarıklıklar görülebilir”

    Görülebilecek belirtilerden bahseden Uzm. Dr. Alakbarov, “Soğuk alerjisinin belirtileri soğukla temas eden deri bölgelerinde kaşıntılı kızarıklıklar gelişmesi ve şiddetli hastalıkta anjiyoödem denilen deri altında şişme, bazen de nefes darlığı gibi şikâyetlerdir. Ayrıca soğuk yüzeyle temas eden ellerde veya soğuk içecek içtikten sonra dudaklarda şişlik görülebilir. Hastalık nemli ve rüzgârlı havalarda alevlenebilir. Şiddetli reaksiyonlar tüm vücut yüzeyi soğuk suyla temas eden (soğuk suda yüzenlerde) daha sık görülür ve bilinç kaybı, boğulma gibi kötü sonuçlar doğurabilir. O yüzden soğuk ürtikeri tanısı alan hastaları bu konuda bilgilendirmek ve uyarmak önemlidir” şeklinde konuştu.

    “Soğuktan kaçınmak önemlidir”

    Soğuk alerjisini önlenmenin yollarına dikkat çeken Uzm. Dr. Alakbarov, “Hastalığın önlenmesi için alerjiye yatkın kişilerin soğuktan kaçınması en önemli konudur. Soğuk havalarda kalın, kapalı giysiler giymek, soğuk suda yüzmekten kaçınmak, çok soğuk içecekler tüketmemek gibi önlemler atakların sıklığını ve şiddetini azaltacaktır” dedi.

    “İlaç tedavisi yapılabilir”

    Tedavi yollarını anlatan Uzm. Dr. Alakbarov, “Tedavide genellikle antihistaminik ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçlara aynı zamanda soğuk yerlere seyahat öncesi vs. gibi durumlarda önlem amaçlı önceden başlanılabilir. Şiddetli reaksiyon gösteren, nefes darlığı, dudak ve gözkapağı gibi şişliği gibi anafilaksi belirtileri olan hastalara sürekli yanlarında taşımaları ve acil durumlarda kullanmaları için otoenjektör önerilmektedir” ifadelerini kullandı.

    “Uzman hekimden destek alınabilir”

    Uzm. Dr. Alakbarov, “Özetle, soğuk ürtikeri hastaların büyük çoğunluğunda hafif belirtilerle kendini gösterse de, bazı kişilerde çok şiddetli seyir gözlenebileceği için bu gibi şikâyetleri olan kişilerin dermatoloji veya alerji uzmanına başvurması önemlidir” dedi.

  • Kalbi duran öğrenciyi öğretmeni kurtardı

    Kalbi duran öğrenciyi öğretmeni kurtardı

    Katıldığı ilk yardım eğitiminde öğrendiği kalp masajı ve suni teneffüsle öğrencisini yaşama bağlayan Hüseyin Aktaş’ın hayat kurtardığı o anlar saniye saniye güvenlik kamerasına yansıdı.
    Plevne Ortaokulu öğrencisi Çetin Çelebi, 15 Aralık günü teneffüs esnasında okul bahçesinde arkadaşlarıyla koşup oynarken bir anda fenalaşarak yere yığıldı. Bir süre sonra ayağa kalkmaya çalışan Çelebi, sonra sendeleyerek arkadaşlarının endişeli bakışları arasında yeniden yere düştü. Kalbi duran öğrenciye ilk müdahaleyi nöbetçi öğretmen Anıl Şenol Torbacı yaptı. Bir arkadaşı da montunu çıkartıp başının altına yerleştirdi. Koşuşan öğrenciler ambulans çağrılması için okul idarecilerine bilgi verdi.

    3 dakika boyunca ilk yardım uyguladı

    O sırada ilk yardım eğitimi bulunan Fen Bilgisi Öğretmeni Hüseyin Aktaş hızla geldi. Hareketsiz yatan öğrenciyi kontrol edip önce kalp masajı sonra suni teneffüs yapmaya başladı. 3 dakika boyunca uyguladığı müdahaleyle öğrenci yeniden nefes almaya başladı. Acil sağlık ekiplerinin gelmesi üzerine ambulansla önce Amasya Üniversitesi Sabuncuoğlu Şerefeddin Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırılan öğrenci, daha sonra hayati tehlike kaydıyla Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesine sevk edildi. Yoğun bakım ünitesinde tedavisine başlandı. Durumunun iyiye gitmesine üzerine tedavisine serviste devam edildi.

    “İlk yardım eğitimi almıştım, içimdeki hissiyatı anlatmam mümkün değil”

    İlk defa karşılaştığı bu olayda hayatını kurtardığı öğrencisi ve ailesiyle telefonda görüntülü görüşme yapan 41 yaşındaki Aktaş, “Amasya Milli Eğitim Müdürlüğünün düzenlediği ilk yardım eğitimlerine katılmıştım. Bu durumla da karşılaşınca eğitimlerde görüp uyguladığımız suni teneffüs ve kalp masajını yaptım. Bir süre sonra öğrencimin nefes refleksi tekrar geldiğinde içimdeki hissiyatı anlatmam mümkün değil. Çok mutluyum” dedi.

    “Hüseyin hocamız yetişti”

    Öğrenciye ilk müdahaleyi yaptıktan sonra endişeyle beklediği anları hatırlatan nöbetçi öğretmen Anıl Şenol Torbacı, “Bir an işin ucu nereye varacak diye düşündüm. Öğrencimiz şanslı. Çünkü Hüseyin hocamız yetişti. Ambulans da zamanında geldi” diye konuştu.
    Okul müdürü İbrahim Malkoç da, “40 yıllık eğitimciyim. İlk defa böyle bir olayla karşılaştım. Öğretmenlerimle, öğrencilerimle duyarlı davranışlarından dolayı gurur duyuyorum. İnşallah Çetin evladımız da iyileşerek en kısa sürede aramıza katılır” şeklinde konuştu.

    “Meslektaşımızla gurur duyuyoruz”

    Olayı duyar duymaz hastaneye gidip öğrencinin tedavisini takip eden İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Türkmen ise öğretmenlere verilen uygulamalı ilk yardım eğitiminin hayati önemi ve sonucunu bu olayda gördüklerini söyledi. Türkmen, “Öğretmenimizin hayat kurtaran müdahalesini, bahçede ilk andan itibaren canhıraş gayretini görmek bir meslektaşı olarak bizleri gururlandırdı” ifadelerini kullandı.

  • Çocuklarda diyabet hastalığına dikkat

    Çocuklarda diyabet hastalığına dikkat

    Hormon tedavisi, erken ergenlik, geç ergenlik, troid hastalıkları, diyabet gibi geniş bir alanda 18 yaş altı çocukların teşhis ve tedavisini yapan Çocuk Endokrinoloji Bölümü, Niğde’de ilk kez hasta kabul etmeye başladı. Daha önce bölüme hiç doktor ataması yapılmadığı için Çocuk Endokrinoloji Bölümünü kapsayan hastalıklar için çevre illere giden Niğde’deki 18 yaş altındaki hastaların artık şehir dışına gitmeyeceğini söyleyen Çocuk Endokrinoloji Uzmanı Dr. Aysel Yıldız Boyraz, aileleri çocuk diyabetine karşı uyardı.

    “Çocuklarda diyabet hastalığı arttı”

    Boyaz, “Bu bölüm çok geniş kapsamlı bir dal. Hormonal bozukluk, geç ve erken ergenlik, tiroid hastalıkları, diyabet ve cinsiyet gelişim bozukluklarına kadar geniş yelpazede hastalıklara bakılma. Günümüzde en yaygın olan hastalık diyabet hastalığı oldu. Özellikle hastada diyabet öyküsünün olması, çok su içme ve çok idrar yapma gibi durumlar varsa hastada yüksek kan şekerine bakılması gerekir. Aileler bu konuda bilinçli olmalıdır. Onun haricinde çocuklar için geç başvurulduğunda koma halinde karşımıza gelebiliyor. Bu durumda da çocuklarda hayati risk taşımaktadır” ifadelerini kullandı.

  • Gazze’de sağlık sistemi çöktü

    Gazze’de sağlık sistemi çöktü

    İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik düzenlediği saldırılar 76 gündür aralıksız devam ediyor. Bölgede binlerce kişinin sığındığı sivil yerleşim yerleri ile hastaneleri vuran İsrail ordusunun saldırıları nedeniyle can kaybı her geçen saat artıyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus dün Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki hastanelere ilişkin açıklama yaptı. DSÖ ve BM heyetlerinin bölgede tespitlerde bulunduğunu belirten Ghebreyesus, heyetin ameliyatlarda ve yaralıların tedavisinde kullanılmak üzere Al Ahli Arab (Baptist) ve Şifa Hastanesi’ne ilaç, serum ve malzeme teslim ettiğini aktardı.

    Son saldırıların sağlık tesislerinde büyük hasarlara neden olduğunu kaydeden Ghebreyesus, “Meslektaşlarımız, hastalar ile sağlık çalışanlarının karşı karşıya kaldığı feci şartları anlatmakta zorluk çekti” ifadelerini kullandı.

    “Hastanenin avlusunda cesetler yan yana dizilmiş durumda”

    Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Al Ahli Arab (Baptist) Hastanesi’nin acil bakıma ihtiyaç duyan hastalarla dolu olduğunu söyleyen Ghebreyesus, “Hastanenin avlusunda, güvenli ve şerefli bir şekilde defnedilemeyen cesetler yan yana dizilmiş durumda” dedi.

    Al Ahli Arab (Baptist) Hastanesi’nin 3 gün öncesine kadar Gazze Şeridi’nin kuzeyinde yaralıların ameliyat edilebildiği son hastane olduğunu vurgulayan Ghebreyesus, “Ekibimiz bugün elektrik, yakıt, su, gıda ve tıbbi malzemelerin tükenmesi ve uzman doktor eksikliği nedeniyle hastanede ameliyatların durduğunu öğrendi” ifadelerini kullandı.
    Ghebreyesus, bu durumun Gazze Şeridi’nin kuzeyinde işlevsel bir hastane bırakmadığını aktararak, “Sadece 4 hastane minimum düzeyde faaliyet göstermekte ve çok sınırlı bakım sağlamaktadır” şeklinde konuştu.

    “80 yaralı, hastane arazisi içindeki kilisede ve ortopedi bölümünde kalıyor”

    Tamamı doktor ve hemşire olan yaklaşık 10 sağlık çalışanının temel ilk yardım, ağrı yönetimi ve yara bakımı sağlamaya devam ettiğini belirten Ghebreyesus, “Aralarında yaşlıların ve küçük çocukların da bulunduğu 80 yaralı, hastane arazisi içindeki kilisede ve ortopedi bölümünde kalıyor” dedi.

    DSÖ Genel Direktörü Ghebreyesus, DSÖ’nün Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki sağlık tesislerinin ihtiyaçlarını karşılamak için çabalamaya devam edeceğini vurgulayarak, “Ancak, ilaçlar ve diğer temel ihtiyaçlar olmadan tüm hastalar yavaş ve acı içinde ölecektir” ifadelerini kullandı.
    Bölgedeki sağlık tesislerinin güçlendirilmesi ve binlerce yaralı ile temel bakıma muhtaç insanların ihtiyaç duyulan tıbbi malzemelere erişebilmesini sağlamak için ateşkesin gerekliliğine vurgu yapan Ghebreyesus, “Her şeyden önce akan kanının ve ölümlerin durdurulması adına insani ateşkese her zamankinden daha fazla ihtiyaç var” şeklinde konuştu.

  • ‘Kırışıklıklardan kurtulmak isterken sağlığınızdan olmayın’

    ‘Kırışıklıklardan kurtulmak isterken sağlığınızdan olmayın’

    Botoks, kırışıklıkları azaltmak ve genç bir görünüm elde etmek amacıyla sıklıkla tercih edilen bir estetik uygulama olarak dikkat çekiyor. Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Nazlı Tosun, botoks uygulamalarında meydana gelen yanlışlık ve sonrasında yaşanabilecek sağlık sorunlarıyla alakalı uyarılarda bulundu.

    Uzman olmayan kişi ve kurumlar tarafından yapılan botoks uygulamasının tehlikeli olduğunun altını çizen Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Nazlı Tosun, “Uzman olmayan kişiler tarafından gerçekleştirilen botoks uygulamalarında yaşanan artış, sağlık risklerini beraberinde getiriyor. Botoks uygulamalarının sadece lisanslı ve deneyimli profesyoneller tarafından yapılması gerekir. Yanlış yapılan botoks uygulamaları ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Uygulama sırasında kullanılan malzeme kalitesi, dozajın doğru belirlenmesi ve hijyen kurallarına uyulması gibi faktörler büyük önem arz ediyor” dedi.

    “Malzeme kalitesi ve hijyen çok önemli”

    Yetkisiz ve deneyimsiz kişiler tarafından yapılan uygulamaların arttığını vurgulayan Opr. Dr. Nazlı Tosun, “Son zamanlarda, estetik merkezlerinde ve güzellik salonlarında deneyimsiz kişiler tarafından yapılan botoks uygulamalarında artış yaşanmıştır. Bu uygulamalarda kullanılan malzemelerin kalitesiz olması veya doğru dozajın ayarlanmaması gibi hatalar, hastalarda istenmeyen sonuçlara neden olabiliyor. Ayrıca, botoksun yan etkileri konusunda yeterli bilgiye sahip olmayan kişilerin uygulamaları, ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Estetik müdahalelerin sadece uzman kişiler tarafından yapılması ve bu kişilerin lisanslı olması önemli. Botoks uygulamalarında yaşanan yanlışlık vakaları, estetik alanında uzman olmayan kişilerin bu tür işlemleri gerçekleştirmemesi ve hastaların dikkatli bir seçim yapması gerektiğini gösteriyor. Sağlıklı bir botoks deneyimi için profesyonel bir sağlık uzmanının gözetiminde gerçekleştirilen uygulamaların tercih edilmesi büyük önem taşımaktadır” diye konuştu.

  • Cilt sağlığı için uykunun önemi

    Cilt sağlığı için uykunun önemi

    Deri Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu, soğuk havaların cildi olumsuz etkilediğine vurgu yaparak, cilt temizliği, nemlendirme ve bakım, doğru ürün kullanımı, sağlıklı beslenme, yeterli su tüketimi, uyku düzeni, sigara, stres ve çevresel olumsuz faktörlerin azaltılmasının cilt sağlığını korumada etkili olduğunu söyledi. Kışın cildin daha fazla özen ve bakıma ihtiyaç duyduğuna işaret eden Prof. Dr. Kesikoğlu, “Kışın vücudumuzda ısı kaybını önlemek için deri yüzeyindeki kan damarlarının çapı daralır, bu nedenle kan dolaşımının azalması ile derinin beslenmesi engellenir. Deri kurur, kuruluk arttıkça bariyer fonksiyonu bozulur nem, yağ ve proteini kaybetmesi sonucu da kepeklenme, çatlama, kaşıntı ve kızarıklık gibi sorunlar gelişebilir. Deri, sert kış koşullarından fiziksel olarak etkilendiği gibi, ruhsal olarak da etkilenir. Kışın gelmesi hafif bir depresyona, harekette kısıtlılığa, metabolizmada yavaşlamaya yol açar. Bu nedenlerle kışın cildimize daha fazla özen göstermeliyiz” dedi.

    “Yüzünüzü sıcak ya da soğuk değil, ılık suyla yıkayın”

    Bu olumsuz çevresel etkilerden cildimizi korumak için yapılacakların en başında cilt temizliğinin geldiğini belirten Prof. Dr. Kesikoğlu, yatmadan önce, uyanınca ve terleyince yüzü yıkamak, makyajı çıkartmak, akşamları cilde bulaşmış olabilecek kir ve duman artıklarını gidermek, sabah ise uyurken yüze yerleşen fazla sebum, kir ve bakteriden arınmak için uygun bir temizleyici kullanmak gerektiğini ifade etti. Cilt tipine uygun hafif ve kokusuz temizleyici ürünlerin kullanılması, kuruluğu artıracağı için alkollü içeriklerden kaçınılması, ayrıca çok sıcak ya da soğuk değil ılık suyun tercih edilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

    “Yıkadıktan hemen sonra nemlendirici sürün”

    Cilt tipinin (normal, karma, yağlı ve bunun gibi şeyler) ihtiyaçları için formüle edilen ürünleri kullanmak gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Kesikoğlu, “Nemi cilde hapsetmenin en etkili yolu cildinizi yıkayıp ardından uygun bir nemlendiriciyi düzenli olarak uygulamaktır. Kışın kullanacağınız nemlendiricilerin yazın kullandıklarınıza nazaran daha yağ bazlı (merhem yapısında) olmasında fayda var. Böylelikle nemlendirici cilt yüzeyinde koruyucu bir tabaka oluşturur ve nem kaybını engelleyebilir. Yüz için seramidler, hiyalüronik asit gibi cilt tipine uygun bir nemlendirici kullanılmasını tavsiye ediyorum. Kış aylarında glikolik asit, salisilik asit veya retinol gibi yaşlanma karşıtı bileşenler içeren ürünler daha seyrek veya daha az oranda kullanılabilir” ifadelerini kullandı.

    “Cildinizi ovalamayın”

    Çok sıcak suyla yıkanmanın yağları azaltarak deriyi daha çok kuruttuğunu, kaşıntı, kızarıklık ve hatta kuruluk egzamasını tetikleyebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Kesikoğlu, vücudun yüzeyindeki nemi korumak için yine duştan hemen sonra nemlendirici uygulamanın önemine değindi. Prof. Dr. Kesikoğlu ayrıca, ovalamanın cildi tahriş ederek sivilce dâhil her türlü cilt durumunu kötüleştirebileceğini anlatırken, dudaklar için ise yüz temizliğinden sonra ve yatmadan önce dudak nemlendirici veya vazelin sürerek çatlamaların önlenebileceğini söyledi.

    “Sigara içmek cildinizi hızlı yaşlandırır”

    Prof. Dr. Kesikoğlu, hem kuruluk ve yaşlanmayı engellemek, hem de el egzamalarını önlemek amacıyla sık suya maruz kalan ellerimizi günde 5-6 kez yağlandırıcı ürünlerle nemlendirmenin, ev işlerini egzama eldiveni ile yapmanın daha doğru olduğunun altını çizdi. Yüz, boyun, kulaklar ve eller gibi açık kalan vücut bölgelerine yıl boyunca güneşten koruyucu ürün kullanılmasını tavsiye eden Prof. Dr. Kesikoğlu “Bunlar en az 30 SPF’ye sahip olmalıdır. Kışın da gölge arayarak ve UV korumalı eldiven ve güneş gözlüğü gibi akıllı aksesuarlar ile cildinizi güneşten koruyabilirsiniz. Sigara içmek cildinizin yaşlanmasını hızlandırır. Sigara içiyorsanız, yaralarınızın da iyileşmesi daha uzun sürecektir. Stresi yönetmenin sağlıklı yollarını bulmak cildinize de yardımcı olabilir. Stres ayrıca akne, egzama, sedef hastalığı, yağlı egzama, rozase dâhil olmak üzere birçok cilt rahatsızlığını alevlendirebilir” diye konuştu.

    “Uykusuz kalırsa cilt kendini yenileyemez”

    Uykunun en önemli saatlerinin 23.00-04.00 saatleri arasında olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kesikoğlu, düzenli uyulmadığı zaman cildin kendini onarma ve yenileme sürecinin azaldığını, steroid yani kortizon salınımının arttığını ve bunun da stresi tetikleyerek kolajen yapısını bozduğunu ifade etti. Uykusuzluğun gözaltı torbalanması, şişliğin artması, gözaltında morlukların oluşması, cilt tonunda bozulma, cildin canlı ve parlak görüntüsünü kaybetmeye neden olduğunu belirten Prof. Dr. Kesikoğlu, bu sebeplerle günde ortalama 6-8 saat uyumanın önemli olduğunu dile getirdi.

    “Her gün ortalama 2 litre su içilmeli”

    Kış aylarında elleri korumak için eldiven, boynu ve göğsü koruyup, kapatacak atkı veya şal kullanılması, saçların da bere ya da şapka kullanılarak korunması gerektiğinden bahseden Prof. Dr. Kesikoğlu, naylon, sentetik, polyester veya yünlü giysiler yerine cildin kurumasını ve kaşınmasını önleyen pamuklu ya da pazen dar giysileri değil, bol kıyafetleri tavsiye etti. Oda ısısını da 20-26 derece arasında sabitlenmesi ve hava nemlendiren bir cihaz veya kalorifer üzerine su dolu kap yerleştirilebileceğini ifade eden Prof. Dr. Kesikoğlu, son olarak şunları söyledi:
    “Her gün ortalama 2 litre su içilmeli. Ayrıca kullanılan ürünlerin A, C ve E vitamini gibi antioksidanları içermesine de dikkat edilmelidir. Kış meyveleri ve sebzeleri haricinde, bitkisel proteinler ve tahıllı besinler tüketmek de cilt sağlığının korunmasında önemlidir. Uygun önlemlere rağmen ciltteki sorun düzelmiyor, sertleşme ve kuruluk devam ediyorsa uzman bir dermatologdan yardım alınması gerekir.”