Etiket: Sağlık

  • Sağlıklı cilt için uyarılara dikkat!

    Sağlıklı cilt için uyarılara dikkat!

    Yaz aylarına göre kışın cildimizle ilgili daha çok sıkıntı yaşıyor ve tedavi için daha çok ürüne başvurulduğunu ifade eden  Dermatoloji Uzmanı Dr. Ümit Bostancı, kış aylarında soğuk hava ve rüzgârın derinin kuruluğunu artırması, güneş ışınlarının azalması sonucu artan melankolik ruh hâli ve buna bağlı stresi ortaya çıkarabileceğini belirterek şöyle konuştu;
    “Kışın genellikle, deri kuruluğu ve ciltte yaygın kaşıntı, yağlı egzama, sedef hastalığı, tahriş egzaması, kurdeşen ve pernio sorunlarıyla karşılaşılabilir. Sonbahar aylarında havaların soğumasıyla beraber daha çok orta yaş ve üzeri kişilerde kollarda, bacaklarda, karın çevresi ve sırt bölgesinde deri kuruluğunda artış ve geceleri artan şiddetli kaşıntı başlar. Deri kuruluğu giderilmediği sürece verilen kaşıntı kesici ilâçlar pek işe yaramaz. Deri kuruluğunu gidermenin tek yolu kuruyan bölgeleri kremlerle düzenli olarak nemlendirmektir. Sıcak suyla banyo yapılmamalı, cilt fazla keselenmemeli ve banyodan sonra bütün vücut mutlaka kremlerle nemlendirilmelidir. Saçlı deri, yüz, dış kulak yolu, kulak arkası gibi bölgeleri tutan, ilgili bölgelerde kızarıklık, kabuklanma, kaşıntı yapabilen bir egzama türüdür. Kış aylarında soğuk hava etkisi, güneş ışınlarının azalması ve artan stres ile beraber belirgin alevlenmeler görülebilir. Soğuk rüzgârdan korunmalı, dermatologlar tarafından önerilen fazla yağlı olmayan nemlendiriciler ve tedavi kremleri düzenli kullanılmalıdır.”

    Sedef hastalığı ömür boyu devam eden süreğen bir deri hastalığı olduğunu belirten Bostancı, “Vücudumuzun herhangi bir bölgesinde veya çok yaygın şekilde kuraklık ve üzerinde kabuklanmalarla seyreder. Yaz aylarında yoğun güneş ışınlarının etkisiyle iyileşme eğiliminde olan hastalık kış aylarında azalan güneş ışınları, artan stres seviyesi, yine artan üst solunum yolu enfeksiyonları sebebiyle alevlenmeler ve artışlar gösterebilir. Kış aylarında güneşli havalarda güneş ışınlarından mümkün olduğunca faydalanmak gerekir. Stres seviyesini azaltmak için açık güneşli havada yürüyüş, spor yapmak faydalı olacaktır. Hastalık belirtilerinin arttığı durumlarda bir dermatolog tarafından muayene edilmekte fayda vardır. Havaların soğumasıyla beraber hem soğuk rüzgârlı hava, hem soğuk sular elde tahriş egzamasını tetikleyebilir. Ellerde kuruluk, kaşıntı, kızarıklık, çatlama gibi belirtiler ortaya çıkar. Eller soğuk hava ve sudan korunmalı, soğuk suyla eller yıkanmamalı, bulaşık yıkarken pamuk astarlı eldiven takılarak deterjan ve soğuk sudan korunmalıdır. Su temasından sonra mutlaka ellere nemlendirici kremler uygulanmalıdır. Elleri yıkarken gliserinli sabunlar veya sabun içermeyen yıkama jelleri veya köpükler kullanılabilir” diye konuştu.

    Soğuğa bağlı kurdeşen özellikle soğuk su, soğuk hava, buz gibi maddelerle temas sonucu deride ortaya çıkan kaşıntılı kızarıklar ve kabarıklıklar ile seyrettiğini ifade eden Bostancı, “Tedavide soğuktan korunma ve bazı alerji ilaçları kullanılır. Kış aylarında soğuğa maruz kalma sonucu el, ayak, burun, kulak kepçesi gibi uç bölgelerde kaşıntılı, ağrılı kızarıklık kabarıklıklar görülür. Bilhassa kış boyunca devam eder. Kış aylarında soğuk havalarda eller, ayaklar, burun ve kulaklar soğuktan çok iyi korunmalıdır. Tedavi için mutlaka bir dermatologla temasa geçilmelidir” dedi.

  • Apandisit karın ağrısıyla karıştırılmamalı

    Apandisit karın ağrısıyla karıştırılmamalı

    Acıbadem Kent Hastanesi Çocuk Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Tunç Özdemir, çocukluk çağında en sık acil ameliyat sebeplerinin başında gelen apandisit hakkında önemli bilgiler verdi. Erken tanı konulup tedavi edilmediği takdirde apandisitin ölümcül olabilecek bir hastalık olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Özdemir, şöyle konuştu:

    “Apandisit, kalın bağırsak ile ince bağırsağın birleşme bölgesinde, ince bir eldiven parmağı benzeri bir yapı olan apendiksin çeşitli nedenlerle tıkanıp iltihaplanması ile ortaya çıkan bir durumdur. Apandisit, ağrı şikayeti yüzünden aynı belirtileri gösteren gastroenterit, idrar yolu enfeksiyonu gibi hastalıklarla karıştırılabilir. Bu hastalıklar ilaçla tedavi edilirken, apandisitin tek tedavisi ameliyattır. O yüzden de apandisitin basit bir karın ağrısından ayrımı çok önemlidir. Apandisit ağrısı genellikle öncesinde bir iştahsızlık ile başlar, ağrısı gittikçe artar. Öncelikle göbek çevresinde büken bir ağrı varken bu ağrı karnın sağ alt kısmına doğru iner ve net bir hale gelir. Bununla birlikte bir süre sonra çocuk kusmaya başlar. Kusma özellikle apandisitin oldukça ilerlemiş olduğu anlamına gelir.”

    İltihabın hızla ilerlemesinin özellikle küçük yaştaki çocuklarda daha erken olmak üzere, apandisitin patlamasına yol açabileceğini kaydeden Doç. Dr. Özdemir, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Apandisitin patlaması durumunda iltihap bütün karına yayılarak, tedavinin daha da uzayıp zorlaşmasına neden olur. Özellikle iştahsızlık ile birlikte karın ağrısı ve kusması olan çocuklar acil olarak bir çocuk cerrahisi uzmanı tarafından değerlendirilmelidir. Apandisitin tedavisi cerrahidir. Ameliyat açık veya kapalı (laparoskopik) olarak yapılabilir. Komplike olmamış apandisit nedeniyle ameliyat edilen çocuklar 2-3 gün içinde taburcu olabilirken, patlamış apandisiti olan hastaların hastanede kalış süresi 7-10 güne kadar uzayabilir.”

  • “Çürükler lösemi işareti olabilir”

    “Çürükler lösemi işareti olabilir”

    Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Başak Adaklı Aksoy, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası dolayısıyla lösemi hastalığı hakkında açıklamalarda bulundu.

    “Kök hücre tedavisinde dünya çocuklarına hizmet veriyoruz”

    Löseminin en sık görülen çocukluk çağı kanseri olduğuna değinen Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, “Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye’de yaşanan her alandaki seferberlikten en olumlu pay alanlardan biri de Türk sağlık sistemi olmuştur. 100 yılda kanser tedavisinde de önemli yollar kat edilmiştir. Özellikle 1960’lardan sonra ülkemizde çocukluk çağı kanserleri alanında çalışan ilk hocalarımızın sayesinde bu bilim dalında büyük atılım hamleleri gerçekleşmiştir. Halen ülkemizde faaliyet gösteren Türk Pediatrik Hematoloji (TPHD) ve Türk Pediatrik Onkoloji grubu (TPOG) derneklerinin ve pediatrik hematoloji onkoloji hocalarının katkılarıyla ülkemizde en sık görülen çocukluk çağı kanseri lösemi başta olmak üzere tüm çocukluk çağı kanserleri başarıyla tedavi edilmektedir. Bu tedavilerin önemli bir parçası olan kemoterapi ve radyoterapi uygulamaları başarıyla yapılabilmekte ve tedavi başarısında kritik rol oynayan kök hücre nakli için sadece ülkemizden değil, dünyadan birçok ülkenin çocuklarına da hizmet vermekte ve şifa bulmalarına gayret etmekteyiz” şeklinde konuştu.

    “Tedavinin başarısı hastalığın alt tipine göre değişir”

    Lösemi tedavisinde hastalığın durumunun oldukça kritik olduğunu dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, “Lösemi çocukluk çağı kanserlerinin en sık görüleni olduğundan doğal olarak tedavide öncelikli odak noktası olmuş, tıbbi anlamda eksiksiz tedavi edilebilmesi için ülkemizde devlet ve üniversite hastaneleri tarafından büyük gayret gösterilmiştir. Ancak halen ülke nüfusuna göre yeterli sayıda pediatrik hematoloji ve onkoloji uzmanının yetişmediği görülmektedir. Çocukluk çağı lösemileri tedavi edilebilir hastalıklardır ancak lösemiler kendi aralarında da başvuru yaşı, durumu, altta yatan genetik değişikliklere göre birçok alt tipe (ALL ve AML) ayrılır. Tedavi başarısı tespit edilen alt tipe göre fark etmektedir. Şu durumda lösemi olan çocukların yüzde 50 ile yüzde 90 arasında değişen bir oranda kurtarılabildiğini söylemek mümkündür” dedi.

    “Kan tahlilleriyle tanı konulabilir”

    Lösemide teşhis konulma sürecinden bahseden Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, “Her hastalık gibi lösemi tanısı da bulgulara bakarak hastalıktan şüphelenmekle konur. Bu amaçla hem tanıyı doğrulamak hem de risk faktörlerini belirlemek adına başlangıçta ve tedavinin belli basamaklarında tekrarlayan kan sayımları, laboratuvar analizleri ve kemik iliği incelemeleri yapılması gerekmektedir. Bunlar için ise uygun alt yapı, ekipman ve yetişmiş eleman gerekmektedir. Testler ise ülkemizdeki 18 yaş altı her bir çocuk için sağlık güvencesi kapsamında olmakla beraber uzman ve altyapı problemleri nedeniyle her yerde yapılamamaktadır” ifadelerini kullandı.

    “Halsizlik ve yorgunluk görülebilir”

    Çocukluk çağı lösemilerinin genellikle ani gelişen ve birkaç hafta içinde başlayan bulgularla karşımıza çıktıklarını belirten Dr. Öğr. Üyesi, Aksoy, şu bilgileri paylaştı:

    “En sık görülen bulgular giderek belirginleşen halsizlik, yorgunluk, tekrarlayan diş eti ve burun gibi bölgelerden kanamalar, özellikle kol ve bacaklarda olan ama tüm vücutta görülebilen çürükler ve morarmalar, iyileşmeyen eklem ağrıları, uygun tedaviye yanıt vermeyen ateşli enfeksiyonlar, lenf bezesi şişlikleri, karaciğer ve dalakta büyüme olabilir. Bazen bulgular göze çarpacak kadar şiddetli olmadığı halde yapılan kan sayımlarındaki şüpheli bulgular nedeniyle hekim kemik iliği incelemesi yapmaya gerek duyabilir. Hasta bu şekilde tanı alabilir. Bulguların varlığı çoğunlukla birkaç haftayı geçmediğinden çocukluk çağında daha çok akut lösemiler görülür. Tipine göre öncelikle ALL veya AML adını alır, genetik test sonuçlarına göre ileri sınıflandırma yapılır. Bu hastalıklar çoğunlukla genetik materyalimizde oluşan bozukluklar yüzünden gelişir ancak nadiren Down sendromu veya Fanconi Aplastik Anemisi gibi altlarında yatan kalıtsal genetik hastalıklar da bulunabilir.”

    “Çocuklarda lösemiyi tetikleyebilecek etkenler”

    Löseminin tanı ve tedavi yollarını anlatan Dr. Öğr. Üyesi, Aksoy, şunları söyledi:

    “Lösemi gelişimi altta yatan nadir bir hastalık olsun olmasın, evladına temiz bakan, onu koruyan bir ailenin suçu ya da ihmali ile ilgili değildir. Ancak erken dönemde bilinmeden, farkında olmadan maruz kalınan alkol, yoğun böcek ve tarım ilaçları, annenin mecburen kullandığı kemoterapi ilaçları gibi faktörler çocuklarda lösemi gelişimini kolaylaştırabilir. Temiz çevre, temiz beslenme, bol katkılı besleyici özelliği bulunmayan gıdalardan uzak durulması, aşıların ve çocukluk çağı kontrollerinin zamanında yapılması çocuklarımızı bu hastalıklardan korumak adına alabileceğimiz yegâne önlemlerdir. Bu hastalıkların sıklığı ortalama her 100 bin çocukta 5 civarı olup, hastalık tipine göre büyük farklılıklar göstermektedir. Alt tiplerinde yaklaşık 6-8 ay süren ve kemoterapi içeren yoğun bir tedavi dönemi mevcuttur. Çocukluk çağında kronik lösemiler daha nadir olup, tedavi planları takipte ilaç yanıtlarına bakılarak yapılır. Lösemi bazı durumlarda tanı sonrası hastalığın kontrol altına alınmasından bir süre sonra, bazen de ilk tedaviye rağmen hastalığın nüks ettiği durumlarda kemoterapi ile birlikte kök hücre nakli ile tedavi edilir. Uzun bir tedavi süreci olduğundan bu süreçte moral, motivasyon, genel hijyen kurallarına dikkatle uyulması, temiz ve sağlıklı gıda tüketimi tedavi başarısında büyük önem taşıyan faktörlerdir. Sık hastane ziyaretleri, uzayan hastanede kalış süreleri sadece hastayı değil, ailesini de manevi ve maddi olarak zorlar. Bu durumda çevrenin desteği ve anlayışı, yoğun bir tedavi sonrası okuluna geri dönebilen hastamızın adaptasyonu ve gelecekteki sağlığının özenle korunması adına sadece hasta ve ailelerine değil, toplum olarak hepimize görev düşmektedir.”

  • Tansiyon hastalığında yaş düşmeye başladı

    Tansiyon hastalığında yaş düşmeye başladı

    Elazığ’da görevli kardiyoloji uzmanı Musa Bulut, tansiyon hastalığı bulunan vatandaşlara uyarılarda bulunarak hastalığın artık gençlerde de görülmeye başlandığını söyledi. Tansiyonun çok önemli bir konu olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Bulut, “Kalp krizine, böbrek yetmezliğine ve beyin kanamasına neden olabilir. Tansiyonu tedavi ederken kişiye göre, yaşa göre tedavi edilmelidir. Kısacası herkesin tedavisi farklı olmalıdır. Yaşlılarda, idrar sökücü ilaçlardan kaçmamız gerekiyor bunun da sebebi gece uykuyu bozmamak ve idrar kaçırmamaları içindir. Gençlerde daha çok sempatik aktivasyonu engelleyen ilaçlar veriyoruz. Sinir ve stresi azaltarak tedavi etmeye çalışıyoruz. Aslında nedeni bulup nedene yönelik tedavi edersek daha başarılı oluyoruz. Gençlerde en sık karşılaştığımız nedenler, horlama, kilo, sağlıksız beslenme ve fazla tuz tüketimi tansiyonu daha çok tetikliyor. Tiroid problemleri de çok fazla tansiyonu tetikleyen durumlardır. Bu tür hastalara gerçekten araştırılıp problemi bulduktan sonra tedavi edersek daha başarılı olabiliyoruz. Yaşlı hastalardada gerekli tedaviyi kalp hastalığı için ayrı, tiroid hastalığı için ayrı ve şeker hastaları için ayrı yapmamız gerekiyor. Herkese aynı tedaviyi vermememiz gerekiyor. Bazı besinler de tansiyon da bize yardımcı olabiliyor. Sarımsak limonu halk arasında herkes biliyor ama ben nitrikosit üzerinde durmak istiyorum. Özellikle mor gıdalarda olan moleküldür ve damarları gevşetip tansiyonu doğal olarak düşürüyor. Bunu doğal olarak derin burun nefesi alıp vererek de oluşturabiliyoruz. Çünkü burun epitelinde sentezlenebiliyor. Gıdalar da ise mor gıdalar özellikle yaban mersini, nar, karalahana, mor pancar gibi gıdaları tüketirsek tansiyona çok büyük destek olur. Ayrıca hastalara düzenli kontrole gelmelerini öneriyoruz. Kontrol altına alınmamış tansiyon hastalarına daha sık gelmelerini tavsiye ediyoruz onun dışında 3 ayda 1 kontrole gelmeleri gerekiyor. Ne yazık ki kalp krizlerinde olduğu gibi tansiyonda da yaş aşağıya çekilmeye başlandı. Bu eski yaşam ile şimdiki yaşam tarzının bir olmamasıdır. Eskiden insanlar, yerdi içerdi fakat çalışırdı. Eski tohumlarımız doğaldı şimdi her şey bozulmaya başladı. İnsanlar artık her şeyi bir düğmeyle hallediyorlar. Artık tarlada buğday sürmekte yok. Bu yüzden gıda tüketimini azaltmamız lazım. Gece geç saatlere kadar atıştırıp yatmamamız gerekiyor. Bunlara dikkat etmediğimiz için genç hastalarda da obezite ve tansiyon hastalıkları çok artmaya başladı” diye konuştu.

  • ‘Sağlık Tarihi Evi’ açıldı

    ‘Sağlık Tarihi Evi’ açıldı

    Açılışa Vali Birol Ekici, AK Parti Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam, İl Sağlık Müdürü Çiğdem Cerit, kurum müdürleri, STK temsilcileri ve sağlık çalışanları katıldı.

    Açılışta konuşan Vali Ekici, Gazze’de hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dileyerek, İsrail’i kınadı. Sağlık Tarihi Evi’nin Kırklareli’ne değer kattığını anlatan Ekici, sağlık çalışanlarını özverili çalışmasından dolayı tebrik etti.

    Daha sonra AK Parti Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam bir konuşma yaptı. Sarıçam, kentin gelişmesi için çalıştıklarını belirterek, Sağlık Tarihi Evi’nin Kırklareli’ne değer kattığını söyledi.

    Konuşmaların ardından açılış kurdelesi kesildi.

  • “Otizmi yok etmek gerçekçi değil”

    “Otizmi yok etmek gerçekçi değil”

    Körfez Belediyesinin “Otizme Tıbbi Bütüncül Bakış” konulu semineri Tütünçiftlik Kültür Merkezi’nde düzenlendi. Seminere Belediye Başkan Yardımcısı Osman Yurt, Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürü Ali Osman Baş ve özel çocukların aileleri katılım sağladı.

    Seminerde önemli bilgiler aktaran Prof. Dr. Recep Keşli, “Otizm uzun soluklu bir süreçtir. Otizmi yok etmeyi amaçlamak gerçekçi değildir. Otizmde görülen davranış bozukluklarının hafifletilmesi ve azaltılması konusunda atılması gereken bilimsel literatürlere dayalı olan uygulamalarda temel hedef olarak otizme galip gelmeyi veya otizmi yok etmeyi amaçlamak gerçekçi değildir. Yaşıtları ve akranları gibi öz bakım becerilerin kazanabilmesi, kendini ifade edebilmesi, sosyal etkileşim başlatabilmesi ve sürdürebilmesi, eğitimini kendine uygun şartlarda sürdürebilmesi belki daha makul ve yeterli olarak yorumlanabilir. Gerçek dışı hedeflerin sonunda yaşanabilecek hayal kırıklıları; uzun soluklu olan süreç için gerekli olan sabır, enerji ve ilgi de eksilmelere sebebiyet verebilir” dedi.

    “Tıbbi bütüncül yaklaşımlar son derece kıymetlidir”

    Erkan yaşta doğru müdahalenin önemine dikkat çeken Keşli, “Erken yaşta doğru müdahale ve bütüncül yaklaşım; bilimsel dayanaklara bağlı olan eğitsel, nöro-psikiyatrik ve tıbbi bütüncül yaklaşımlar son derece kıymetlidir. Bu kapsamın dışında olan ve bilimsel dayanakları olmayan yaklaşımlar ve bilimsel gerçekler ile çelişen gerçek dışı uygulamalar vakit kaybına sebebiyet vermekte ve çok kıymetli olan erken yaşta doğru müdahaleleri geciktirmektedir. Bu konuda erken yaş ve zaman çok kıymetlidir. Bu konuda çok daha titiz ve dikkatli olmak kuşkusuz daha faydalıdır” diye konuştu.

    Seminerin ardından, Başkan Yardımcısı Osman Yurt konuk Prof. Dr. Recep Keşli’ye hediye takdiminde bulundu.

  • Ebe ve hemşirelere Acil Obstetrik Bakım Eğitimi

    Ebe ve hemşirelere Acil Obstetrik Bakım Eğitimi

    Bursa İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanlığı tarafından, 33.’sü düzenlenen Acil Obstetrik Bakım Eğitimi’ne Bursa, Kütahya, Eskişehir, Bilecik, Yalova illerinin kamu ve özel hastanelerinin doğumhane, doğum servisi ve gebe okullarında çalışan ebe ve hemşireler katıldı. Gebeliğin başlangıcından doğum ve doğum sonrası ilk 42 gün içerisinde anne ve fetüs hayatını tehdit eden, acil müdahale gerektiren durumlara yönelik verilen hizmetler bütünü olarak tanımlanan Acil Obstetrik Bakım eğitimi çerçevesinde ebe ve hemşirelerin konu hakkında bilgi ve tecrübelerinin arttırılması amaçlanıyor.

    İki gün süren eğitimde Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzm. Dr. Mithat Bursalı, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Serkan Karaşin, Enfeksiyon Uzmanı Dr. Nermin Öztürk, Anestezi Uzmanı Dr. Canan Yılmaz, Enfeksiyon Uzmanı Dr. Yasemin Coşkun, Dr. Nezahat Yaman ve Dr. Sena Bakar katılımcılara anne ölümleri, doğum eylemlerinin takibi, gebelik ve hipertansiyon, kan, kan ürünleri ve transfüzyon, obstetrik problemlere yaklaşım, şok ve sıvı tedavisi konularında eğitim verdi.

  • Eski Hastane, Sağlıklı Hayat Merkezi olacak

    Eski Hastane, Sağlıklı Hayat Merkezi olacak

    Çan Karşıyaka Mahallesinde bulunan Çan Devlet Hastanesi eski hizmet binasına 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu, 6 Aile Hekimliği kapasiteli Aile Sağlığı Merkezi (ASM) ve Sağlıklı Hayat Merkezi (SHM) yapılması planlanmakta olup, proje alanı İl Genel Meclis Başkanı Nejat Önder, Çan İlçe Sağlık Müdürü Nilay Baran Madan, Çan Devlet Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. Hasan Alpay, AK Parti Çan İlçe Başkanı Sadi Yağlı ve hastane yöneticileri ile incelendi.

    Sağlıklı Hayat Merkezleri; sağlığa yönelik risklerden birey ve toplumu korumak, sağlıklı hayat tarzını teşvik etmek, birinci basamak sağlık hizmetlerini güçlendirmek ve bu hizmetlere ulaşımı kolaylaştırmak amacıyla kurulan çok amaçlı yapılardır. Sağlıklı Hayat Merkezleri toplum sağlığı merkezine bağlı ek hizmet birimi olarak faaliyet göstermektedir.

    Sağlıklı Hayat Merkezleriyle; ülke genelinde aile hekimliği hizmetlerini desteklemeyi ve güçlendirmeyi (sağlık danışmanlığı, röntgen, laboratuvar gibi), birinci basamakta hekimlik dışı sağlık hizmetlerine (diyetisyenlik hizmetleri, psiko-sosyal destek hizmetleri, fizyoterapi, çocuk gelişimine yönelik hizmetleri gibi) erişimi kolaylaştırarak hastaneye yığılmanın önüne geçmeyi, sigara ve benzeri zararlı maddelerin yol açtığı sağlık riskleri ve tehditleri ile mücadele etmeyi; hâlihazırda sağlıklı beslenme ve hareketli yaşam programı çerçevesinde yürütülen hatalı beslenme alışkanlıkları ve obezite ile mücadele etmeyi; toplumun yaşam kalitesini yükseltecek alışkanlıkları kazandırmayı amaçlamaktadır.

    İhtiyaç duyulan alanlarda laboratuvar ve görüntüleme alt yapıları oluşturularak halka ve personele yönelik sağlık eğitimleri gerçekleştirilmektedir. Hareketli yaşam ve doğru beslenmede iyi uygulama örnekleri gösterilerek, sağlık okuryazarlığının arttırılmasına ve sağlığın geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılmaktadır.

  • Kırmızı refle testi hayat kurtarıyor

    Kırmızı refle testi hayat kurtarıyor

    Doç. Dr. Sevil Karaman, çocukların sağlıklı büyümeleri ve gelişmeleri için göz sağlığının kritik rol oynadığını belirterek kırmızı refle testinin önemine dikkati çekti.

    Doç. Dr. Karaman, “Göz sorunları erken yaşlarda tespit edilmediğinde, ilerleyen yıllarda daha ciddi sorunlara yol açabilir. Bu nedenle çocukların göz sağlığını izlemek ve erken teşhis etmek son derece önemlidir. Kırmızı refle testi, bebeklerin ve küçük çocukların göz sağlığını değerlendirmek için kullanılan basit ama etkili bir tarama yöntemidir. Bu test, çocuğun retinasındaki bir sorunu veya anormalliği tespit etmek için kullanılır. Genellikle doğumdan hemen sonra veya bebekler ilk aylarını geçirdiğinde yapılır. Bu test sırasında, doktor bebeğin gözüne ışık yayan bir alet tutar. Bu ışığın kırmızı yansıması retinanın sağlıklı olduğunu gösterir. Eğer retinada bir problem varsa, beyaz bir leke veya başka bir anormallik görülebilir” dedi.

    Erken teşhis kalıcı görme kaybını önleyebilir

    Kırmızı refle testinin neden önemli olduğuna ilişkin Doç. Dr. Karaman, şu bilgileri verdi:

    “Kırmızı refle testi, göz sorunlarını erken aşamada tespit etmek için kullanılan bir araçtır. Erken teşhis, tedaviye başlama şansını artırır ve kalıcı görme kaybını önleyebilir. Birçok göz sorunu, erken dönemlerde tedavi edildiğinde daha başarılı sonuçlar verir. Bu nedenle erken teşhis, çocukların göz sorunlarına daha iyi yanıt vermelerine yardımcı olabilir. Ambliyopi (tembel göz), bir gözün diğerine göre daha zayıf görme yeteneği ile karakterize edilen bir durumdur. Erken yaşlarda tespit edilmezse, kalıcı hale gelebilir. Kırmızı refle testi, ambliyopi gibi sorunları tespit etmek için kullanılabilir. Retinoblastom, gözün retinasında ortaya çıkan bir kanser türüdür. Erken teşhis edilmediğinde yaşamı tehdit edebilir. Kırmızı refle testi, bu tür ciddi sorunları erken aşamada tespit edebilir. Sonuç olarak, çocuklarda kırmızı refle testi, göz sağlığını izlemek ve erken teşhis etmek için basit ve etkili bir yöntemdir. Bu test, çocukların sağlıklı gözlerle büyümelerine yardımcı olabilir ve potansiyel göz sorunlarının ciddi sonuçlarını önleyebilir. Her ebeveyn, çocuğunun göz sağlığını düzenli olarak izlemeli ve bu testi yaptırmalıdır. Unutmayın, erken teşhis hayat kurtarabilir ve kalıcı görme sorunlarını önleyebilir.”

  • “Türkiye Yüzyılı’nda sağlığa yürüyoruz” sloganıyla yürüdüler

    “Türkiye Yüzyılı’nda sağlığa yürüyoruz” sloganıyla yürüdüler

    İl Sağlık Müdürlüğünce Kavaklı Meşe Korusu Tabiat Parkı’nda düzenlenen yürüyüşe, İl Sağlık Müdürü Çiğdem Cerit, Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürü Zafer Kamay ile 100 sağlık personeli katıldı.

    Cerit, yürüyüşün ardından yaptığı açıklamada, Cumhuriyet’in 100. yılını coşkuyla kutladıklarını belirtti.

    “Türkiye Yüzyılı’nda sağlığa yürüyoruz” sloganıyla doğa yürüyüşü yaptıklarını dile getiren Cerit, yürüyüşe Cumhuriyet’in 100. yılına ithafen 100 sağlık personelinin katıldığını kaydetti.