Etiket: Sağlık

  • 8 kadından 1’i meme kanseri adayı

    8 kadından 1’i meme kanseri adayı

    Tıbbi Onkoloji Uzmanı Dr. Neslihan Özyurt, meme kanseri hakkında açıklamalarda bulundu. Meme kanserinde görülebilecek belirtilere değinen Uzm. Dr. Neslihan Özyurt, “Meme kanseri belirtileri meme başından kanlı veya şeffaf akıntı, memede veya koltuk altında ağrılı ya da ağrısız ele gelen kitle olarak karşımıza çıkmaktadır. Meme başının içeri doğru çekilmesi, çökmesi veya şekil bozukluğu, meme başı derisinde soyulma, kabuklaşma, meme cildinde yara, kızarıklık veya portakal kabuğu görünümü benzeri ödem, şişlik ve büyüme, şekil bozukluğu veya asimetri olması da görülen diğer belirtiler arasındadır. Bu gibi bulgular ortaya çıktığında en kısa sürede doktora başvurulmalıdır” diye konuştu.

    “Hareketsiz yaşam meme kanseri riskini artırıyor”

    Uzm. Dr. Özyurt, meme kanserinin risk faktörleri ile ilgili şunları söyledi:
    “Meme kanseri risk faktörleri yaş, ırk, sigara ve alkol kullanımı, kırmızı et ve doymuş yağlardan fazla beslenme, hareketsiz yaşam, uzun süre adet görmek (12 yaşından önce başlaması, 55 yaşından sonrasında da sürmesi), hiç doğum yapmamış olmak veya ilk çocuğunu 30 yaşından sonra doğurmaktır. Bilinenin aksine, meme kanseri tanısı almış vakaların sadece yüzde 10’u kalıtsaldır. Birinci derece akrabasında meme kanseri olan kişide risk iki kat artar. Birinci derece 2 akrabasında olması riski 3’e katlar. Kesin olmamakla birlikte, babasında veya erkek kardeşinde meme kanseri olan kadınlarda da meme kanseri riski artmaktadır.”

    “Tarama testleri ile erken evrede yakalanabilir”

    Kanseri erken evrede yakalamak için tarama testleri yapıldığını söyleyen Uzm. Dr. Özyurt, bu tarama testlerinin amacının, henüz belirtiler ortaya çıkmadan kanseri teşhis etmek olduğunu söyledi. Belirtiler ortaya çıktığında hastalığın çoğu zaman ileri evrede olduğunu kaydeden Uzm. Dr. Özyurt, “Erken evrelerde tespit edilirse, hastaların yüzde 90’ından fazlası normal yaşamını sürdürmektedir. Bu yüzden Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2004 yılından bu yana meme kanserinde erken teşhisin önemi ve meme kanseri farkındalığının vurgulanması amacıyla ekim ayı ‘Meme Kanseri Bilinçlendirme ve Farkındalık Ayı’ olarak belirlenmiştir. Ekim ayında hastalığın farkındalığının artması amacıyla eğitim faaliyetleri yürütülmekte, insanların tarama programlarına ilgi göstermesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Ülkemizde 40-69 yaş arasındaki kadınlara, iki yılda bir mamografi ve 40 yaşından itibaren yılda bir kez de doktora meme muayenesi için başvuruyla tarama önerilmektedir. Eğer birinci derece yakınlarında meme kanseri tanısı alan kişi varsa, bu muayeneler kanser tanısı alan akrabanın tanı aldığı yaştan 5 yıl öncesinden başlamalıdır” ifadelerine yer verdi.

    Erken teşhisin diğer yolları

    Erken tanı için başvurabilecek diğer seçenekleri anlatan Uzm. Dr. Özyurt, “Meme ultrasonografisi, gerekli durumlarda meme MR’ı ve kan testleri gibi testleridir. Memede kitle saptandıktan sonra buraya yapılan biyopsinin patolojik incelemesiyle tanı konulur. Sistemik görüntüleme yöntemleri ile hastalık evrelendikten sonra tedavi kararı verilir. Meme kanserinin tedavisinde cerrahi, radyoterapi, kemoterapi, hormonal tedaviler, immünoterapi ve hedefe yönelik tedaviler hastanın sahip olduğu evreye göre uygulanır” diye konuştu.

    Meme kanserinden korunmak için tavsiyeler

    Meme kanserinden korunmak için önerilerde bulunan Medical Park Ordu Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Dr. Neslihan Özyurt, “Sigarayı bırakmak başta olmak üzere, kilo kontrolü, dengeli ve sağlıklı beslenme oldukça önemlidir. Sigara ve alkolden kaçınılması, haftada en az 1,5 – 2,5 saatlik tempolu yürüyüşler (riski yüzde 18 azaltır), doğum sonrası en az 2 yıl emzirme, stresten kaçınılması, rutin tarama testlerine uyulmasına dikkat edilmelidir. Ailesinde meme kanseri olan bireylerin kendilerinde bu hastalığın sıklığının artmış olabileceğini düşünerek genetik danışma alması ve daha erken yaşta tarama kontrollerine başlaması önerilir” ifadelerine yer verdi.

  • Sağlık Hizmetleri MYO’dan pilav günü etkinliği

    Sağlık Hizmetleri MYO’dan pilav günü etkinliği

    Sağlık Hizmetleri MYO bahçesinde gerçekleştirilen etkinlik Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ebediyete intikal eden şehit ve gazilerin anısına bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. Hep birlikte İstiklal Marşı’nın okunduğu programda okulun kurucu müdürü Prof. Dr. Okan Töre, Okul Müdürü Prof. Dr. Sinan Çavun ve hayırsever iş insanı Suhendam Urbay kısa birer hoş geldiniz konuşması yaptı.

    Organizasyonu her yıl Ekim ayının 3. Pazar günü gerçekleştirmeye devam etmek istediklerini söyleyen Prof. Dr. Sinan Çavun, katılımcılara teşekkür etti.

    Mezunlara çello ve keman eşliğinde pilav, kavurma, Mustafakemalpaşa peynir tatlısı, ayran, su ve çay ikramının yapıldığı etkinlik, hatıra fotoğrafı çekiminin ardından sona erdi.

  • Yanlış beslenme, kansere sebep

    Yanlış beslenme, kansere sebep

    Aşırı miktarda kırmızı et tüketimi kolon, rektum ve prostat kanseri riskini artırdığını dile getiren  Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Nilüfer Avcı, aşırı kilonun ve yetersiz fiziksel aktivitenin göğüs, rahim, kolon ve yemek borusu kanserine sebep olabileceğini belirtti. Salamura et ve şarküteri tüketiminin kolon ve rektum kanserine yakalanma riskini artırdığını söyleyen Avcı, balık tüketiminin kolon ve rektum kanseri riskini azalttığını aktararak, şunları kaydetti:

    ”Bazı besinler toksik bileşenler içerir. Bu bileşenlerin bazıları pişirme yöntemleri sebebiyle açığa çıkar. Bazıları ise tarımda kullanılan zirai ilaç ve kimyasalların, kimyasal gübrelerin, parazit ilaçlarının kalıntılarıdır. Bu kimyasalların besinlerde bıraktığı kalıntılar insan sağlığı için son derece zararlıdır. Bu tarım ilaçlarının ilk kurbanları ise bu tehlikenin farkında olmayan çiftçilerdir. Ürünlerin hasat sonunda depolama, saklama, işleme ve arıtma teknikleri son derece önemlidir. Bu aşamalarda yapılan hatalar sağlığımız için gerekli gıdaları birer silah haline dönüştürebilir”

    Vücudun su ve mineral ihtiyacının dengeli olması gerektiğini vurgulayan Avcı, ”Bir yetişkinin günlük su ihtiyacı 2,5 litredir. Bunun bir litresini tükettiğimiz gıdalardan alırken kalan 1,5 litresini içeceklerden almak gerekir. Günde en az dört porsiyon meyve tüketin, mevsim meyvelerini tercih edin. Meyvelerinizi farklı öğünlerde tüketin. Günde bir veya iki porsiyon çiğ sebze ve en az bir porsiyon pişmiş sebze tüketin. Yeşil, sarı, kırmızı sebzelerden her gün en az birer porsiyon tüketin” dedi.

    Nohut, kuru fasulye ve barbunya gibi gıdaların kırmızı et miktarından biraz daha fazla tüketilmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Avcı, tüketilmesi gereken besinler şöyle sıraladı:

    ”Balık haftada bir mümkünse iki ya da üç kez tüketilmelidir. Yapay tatlandırıcı içeren tüm içeceklerden uzak durun. Özellikle semizotu ve ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzeler antioksidan etki gösteren betakaroten ve lutein açısından zengindir. Kuarsetin tam bir antioksidan, antiinflamatuvar ve antialerjik etkiye sahiptir. Ek olarak antikanserojen kansere karşı koruyucu etkisi unutulmamalıdır. Kuarsetin daha çok soğan, elma ve karabuğdayda daha az miktarda da brüksel lahanası, lahana ve kuruyemişlerde bulunur. Domates, bir antioksidan olan likopen kaynağıdır. Ek olarak karoten ve vitamin E içerir. Likopen prostat ve akciğer kanserine karşı koruyucu özellik gösterir.”

    Zeytinyağının Akdeniz ülkelerinde daha fazla tüketildiğini söyleyen Avcı, ”Özellikle sızma zeytinyağı, rafine zeytinyağından çok daha fazla polifenol içerir. Polifenol tüketimi kanser vakaları ve kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin görülme sıklığını azaltır” diye belirtti.

    Avcı şunları kaydetti;

    ”Soğan ve sarmısak bolca tüketilmelidir. Soğan ve sarımsak güçlü bir karsinojen olan nitrozaminleri bloke ederek bizleri kansere karşı korur. Brokoli özellikle prostat kanserine karşı koruyucu rolü olan glukorafanin içerir. Kırmızı üzüm bolca resveratrol içerir. Resveratrol kansere karşı koruyucu özellik gösterirken kanser hücrelerinin büyümesini de önler. Ahududu, çilek ve yaban mersini gibi orman meyveleri antikanserojen olan elarjik asitten zengin meyvelerdir. Elarjik asit kiraz, armut, elma ve kivide de bulunur. Doğadaki birçok besin kaynağı insanın gelişimi için gereklidir.”

    Yeter ki sağlıklı var olabilmek için sağlıklı yaşamayı öğrenelim diye belirten Avcı, ”Sağlıklı beslenmek tek başına yeterli değildir. Spor yapmalı, zararlı alışkanlıklardan uzak durmalı, stres faktörlerini iyi yönetebilmeli, dinlenmeli ve farklı hobiler ile uğraşmalıyız. Unutmayalım bizi kansere karşı koruyacak veya bizim kanserimizi tedavi edebilecek tek bir besin yoktur” diyerek açıklamasını sonlandırdı.

  • DSÖ: “Sağlık hizmetlerini korumakla yükümlüdürler”

    DSÖ: “Sağlık hizmetlerini korumakla yükümlüdürler”

    DSÖ Tedros Adhanom Ghebreyesus, Gazze Şeridi’ndeki son gelişmeler hakkında açıklamalarda bulundu. Ghebreyesus, “Bombardıman ve kuşatma altındaki Gazze’deki sivillerin sağlık ve refahından da ciddi endişe duyuyorum. Hem Gazze’de hem de İsrail’de sağlık hizmetlerine yönelik, her iki tarafta da sağlık çalışanlarının ve hastaların ölümüne ve yaralanmasına yol açan saldırıları kınıyorum. Uluslararası insancıl hukuk uyarınca, tüm silahlı aktörler sağlık hizmetlerini aktif olarak korumakla yükümlüdür” dedi.

    Gazze Şeridi’ndeki Al Ahli Arab (Baptist) Hastanesi’ne düzenlenen saldırıya değinen Ghebreyesus, “Al Ahli Arab (Baptist) Hastanesi’nin bombalanması ve bunun sebep olduğu korkunç can kaybı, sorumlusu kim olursa olsun, uluslararası insancıl hukukun ve insan haklarının ihlalidir. Hastane, Gazze Şeridi’nin kuzeyinde İsrail ordusunun tahliye emriyle karşı karşıya kalan 20 hastaneden biriydi” dedi.

    “Kamyonlarımız yüklendi ve yola çıkmaya hazır”

    Hava saldırılarına ve kendi güvenliklerine yönelik risklere rağmen Gazze’deki DSÖ ekibinin 2 bin hastanın bakımına yetecek tıbbi malzeme ulaştırdığının ifade eden Ghebreyesus, “Geçen hafta Kahire’de, Refah Sınır Kapısı üzerinden Gazze’ye tıbbi malzeme teslimatını kolaylaştırmayı kabul eden Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile görüştüm. Cumartesi günü DSÖ, Dubai’deki lojistik merkezimizden Mısır’a bir uçak dolusu malzeme teslim etti ve önümüzdeki hafta boyunca 40 metrik ton malzeme içeren dört uçuş daha gerçekleştirilecek” dedi.
    Ghebreyesus, “Kamyonlarımız yüklendi ve yola çıkmaya hazır” ifadelerini kullanarak, yardımların yarın teslim edilmesinin umduğunu belirtti.

    “Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin acil insani ateşkes çağrısını destekliyorum”

    İsrail’in dün Mısır’dan Gazze’ye giren yardımları engellemeyeceğini duyurmasını memnuniyetle karşıladığını aktaran Ghebreyesus, “Şu anda yardım malzemelerinin Gazze’ye mümkün olan en kısa sürede ulaştırılması için Mısır ve Filistin Kızılay Dernekleri ile birlikte çalışıyoruz. Ayrıca Mısır, işgal altındaki Filistin toprakları ve İsrail’deki acil sağlık ekiplerine çağrıda bulunduk. Durumun daha da tırmanmasını önlemek için hala zaman ve fırsat var. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin acil insani ateşkes çağrısını destekliyorum” dedi.

    “DSÖ’nün tarafsız olduğunu ve tüm İsraillilerin ve tüm Filistinlilerin sağlık ve refahını desteklemeye kararlı olduğunu hatırlatmak isterim”

    Rehinelerin derhal ve güvenli bir şekilde serbest bırakılması çağrısında bulunan Ghebreyesus, “Bunların arasında bebekler, çocuklar, yaşlılar ve ağır yaralanan kişilerin de bulunduğu bildiriliyor. İsrail ve Hamas’a, sivilleri ve sağlık hizmetlerini koruma konusunda uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerine uymaları yönünde çağrıda bulunmaya devam ediyorum. İsrail’e elektrik ve su tedarikini yeniden sağlaması ve Gazze’ye insani bir koridor kurulmasını desteklemesi çağrısında bulunuyorum. Üye devletlere DSÖ’nün tarafsız olduğunu ve tüm İsraillilerin ve tüm Filistinlilerin sağlık ve refahını desteklemeye kararlı olduğunu hatırlatmak isterim” dedi.

    Refah Sınır Kapısı’nın yarın açılması bekleniyor

    Gazze Şeridi’nin Mısır’a açılan tek kapısı olan Refah Sınır Kapısı’nın yarın açılması bekleniyor. Mısır basının Mısırlı yetkililere dayandırdığı haberlerde, Gazze Şeridi’ne insanı yardımın ulaştırılması için yarın sabah Refah Sınır Kapısı’nın açılacağı aktarılmış, sınırın saat kaçta açılacağı belirtilmişti.
    ABD Başkanı Joe Biden, dün İsrail’den ABD’ye döndüğü sırada uçakta yaptığı açıklamada, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile Refah Sınır Kapısı’nın açılması ve Gazze’ye insani yardım taşıyan yaklaşık 20 kamyonun geçişine izin verilmesi konusunda anlaşmaya varıldığını duyurmuştu.

  • Bursa UMKE’den geniş çaplı tatbikat

    Bursa UMKE’den geniş çaplı tatbikat

    AFAD Merkezi’nde iki gece üç gün süren tatbikatta merkez üssü Osmangazi olan 6,4 şiddetindeki deprem senaryosu canlandırıldı. Tıbbi uç noktalar oluşturularak kurulan sahra hastanesine deprem kaynaklı vakaların yanında; kaybolma, boğulma, doğum, yanık ve yangın gibi vakalara da müdahale edilip tedavi ve nakilleri gerçekleştirilirken enkaz alanlarında kurtarma çalışmalarına devam edildi. İl Emniyet Müdürlüğü, İl Jandarma Komutanlığı, İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü gibi çeşitli kurumların desteği ile gerçekleşen tatbikatta 83 UMKE personeli olmak üzere 130 kişi görev aldı.

    Bir afette olacaklar canlandırılıyor

    Tatbikat hakkında açıklamalarda bulunan Bursa UMKE sorumlusu Dr. Muhammed Yusuf Keleş, “Tatbikatımızın senaryosu gereği bir enkaz durumunda içeride kalan afetzedelerin kurtarılma operasyonu daha sonra kurtarılan yaralılara umke ekiplerinin müdahalesini daha sonra 112 acil sağlık ambulanslarının hastaneye nakledilmesini canlandırıyoruz.

    İki gece üç gün süren yerel düzey saha tatbikatı içerisinde bir afet durumunda yaşanabilecek olayların hemen hepsi senaryolaştırılmaktadır. Bunların içerisinde enkazlar, toplu trafik kazaları, çadır kent yangınları gibi toplu etkileşimin olduğu afet durumları senarize edilmekte.

    Ekiplerimiz tüm bu senaryolara hazırlık yapmaktadır” şeklinde konuştu.

     

  • “Vertigo bir teşhis değil semptomdur”

    “Vertigo bir teşhis değil semptomdur”

    Vertigonun kişinin günlük hayat aktivitelerini yapmasını ciddi oranda engelleyebildiğini, hayat kalitesini olumsuz etkilediğini belirten Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Şenel Alkır, “Genellikle aniden gelişen vertigo, kişide kendisinin veya çevresinin döndüğüne dair bir algı ve his oluşturur. Kaynaklandığı hastalığa bağlı olarak vertigoya bazen bulantı hissi, kusma, dengesizlik, kulaklarda dolgunluk, çınlama, işitme kaybı gibi semptomlar da eşlik edebilir. Kısa süreli olabildiği gibi uzun süreli olarak devam eden vertigoda hareket ettikçe baş dönmesi artabiliyor” dedi.

    Vertigoya neden olabilecek hastalıklar

    Vertigoya neden olan hastalıklar arasında ilk sırada kulak ile ilgili hastalıkların yer aldığını vurgulayan Op. Dr. Şenel Alkır, “İç kulak kristallerinin yerinden oynaması olarak tanımlanabilen pozisyonel vertigo (BPPV: Benign Paroksismal Pozisyonel Vertigo), denge sinirinin iltihaplanması sonucu ortaya çıkan vestibüler nörit, iç kulak sıvı basıncının artması şeklinde tanımlanan Meniere hastalığı ve benzeri hastalıklarda ilk bulgu vertigodur. Vertigonun baş hareketleri ile ortaya çıkması durumunda pozisyonel vertigo, bir üst solunum yolu enfeksiyonu sonrası ortaya çıkan ve uzun süren şiddetli vertigo atakları varlığında vestibüler nörit (iç kulak iltihabı), kulakta çınlama ve basınç hissi ile birlikte baş dönmesi olduğunda ise Meniere hastalığından şüphelenilir. Detaylı inceleme kulak burun boğaz hekimi tarafından gerçekleştirilir. Merkezi sinir sistemi ile ilgili vertigo nedenleri arasında ilk sırayı migren almaktadır. Beyinde ve diğer denge organlarında veya sinirlerinde hasara neden olabilecek akut veya kronik hastalıklarda (multipl skleroz vb.) ve beyin, beyincik veya beyin sapını tutan damar tıkanıklığı veya tümöral oluşum varlığında ilk semptom vertigo olabilir. Merkezi sinir sistemi kaynaklı vertigolarda uyuşma, karıncalanma, felç veya şiddetli baş ağrısı gibi eşlik eden semptomlar olabilir. Ayırıcı tanı nöroloji hekimi tarafından yapılır. Kan basıncı düzensizlikleri, diyabet, boyun damar tıkanıklıkları, kalp ritim ve kapakçık bozuklukları, anksiyete, stres ve üzüntü gibi bir çok faktör de vertigoya neden olabilir. Vertigo ile başvuran hastanın sistematik olarak değerlendirilmesi bu nedenle büyük önem taşır. Hastaların baş dönmesi kaynaklı düşme, çarpma gibi yaralanmalara sebebiyet verecek kazalardan korunması için dikkatli olması tavsiye edilir” dedi.

    Tedavi yaklaşımı

    Vertigo yaşayan kişinin öyküsünün çok detaylı bir şekilde kayıt altına alınmasının önemli olduğunun altını çizen Op. Dr. Şenel Alkır, “Vertigo, çeşitli hareketler, ilaçlar, altta yatan sebebe bağlı olarak yapılabilecek cerrahi müdahaleler ile tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Bazı durumlarda yalnızca dinlenme ile bile sonuç alınabilir. Vertigo tedavisi için yapılan fiziki muayene, testler ya da alınan hasta öyküsüyle nasıl bir yol izleneceğine karar verilir. Çarpma ya da yaralanmalar sonucu ortaya çıkan vertigo, altta yatan başka bir hastalık yoksa kendiliğinden iyileşebilmektedir. Vertigo muayenesi sırasında hastalığın nelerden kaynaklandığı bulunarak tedavi uygulanır. Örneğin hasta beyinden kaynaklı durumlarda nörolojiye, stres gibi psikolojik kaynaklı durumlar varsa psikiyatriye yönlendirilebilir” şeklinde konuştu.

    Vertigo yaşayanlar nelere dikkat etmelidir?

    “Vertigo hastalarının aniden karşılaşabilecekleri baş dönmesi sebebiyle genel olarak almaları gereken bazı önlemler vardır” diyen Alkır, tavsiyelerini şöyle sürdürdü:

    “Örneğin vertigo hastalarının yükseğe çıkması ya da yüksekte çalışması tehlikeli olabilir. Bir anlık dengenin kaybolması, özellikle yüksekte çalışan insanlar için ciddi yaralanmalara hatta ölüme sebebiyet verebilir. Ayrıca vertigo hastaları mümkün olduğunca tehlikeli cihaz veya iş makinesi kullanmamalıdır. Vertigo hastalarının baş dönmesi sonucu kazalara sebebiyet verebilecek bir ortamda yanında birinin bulunması kazaların önüne geçmeye yardımcı olacaktır. Vertigo stresten ve uyku düzeninden de etkilenen bir hastalıktır. Bu nedenle vertigosu olanlar, stressiz ve sakin bir yaşam sürmenin yanında, uyku düzenine ve yeterince dinlenmeye dikkat etmelidir. Uyku kalitesini artırmak için sessiz ve karanlık bir ortamda, vücudun ihtiyacı kadar uyumaya özen gösterilmelidir. Uykuya dalmayı güçleştirecek çay, kahve gibi kafeinli içeceklerin uykudan önce tüketilmemesi önerilir. Sağlıklı bir beslenme düzeni de bağışıklık sistemi üzerinde etkili olduğu için özellikle enfeksiyon kaynaklı vertigonun önlenmesi için faydalı olabilir. Sağlıksız gıdalar tüketme, düzensiz ve gereğinden az ya da fazla yemek yeme, sigara ve alkol tüketimi gibi kötü alışkanlıklar terk edilmelidir. Bunun yerine sağlıklı gıdalar tüketilmeli ve bol su içilmelidir. Spor hem fiziksel hem de psikolojik hastalıkların önlenmesinde ve hafifletilmesinde büyük bir etkiye sahiptir. Ancak vertigo hastaları ani hareketten ve ağır sporlardan kaçınmalıdır. Bunun yerine doktorun önerdiği hafif egzersizler ve nefes alıştırmaları tercih edilmelidir.”

  • “İdrar kaçırma sorunu normal karşılanmamalı”

    “İdrar kaçırma sorunu normal karşılanmamalı”

    İdrar kaçırmanın kadınların yaşam kalitesini olumsuz etkileyen önemli sağlık sorunlarından biri olduğunu söyleyen Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı Op. Dr. Tuğba Sekmenli Tursun, idrar kaçırma sorununun tedavi edilmediği takdirde yaşam kalitesini ve konforunu düşüren bir problem olduğuna dikkat çekti.

    İdrar kaçırmanın birçok sebebi olduğunu ama özellikle idrar torbası sarkmasında, zor doğumlarda ve gebelikte daha sık karşılaştıklarını belirten Op. Dr. Tuğba Sekmenli Tursun, “Her zor doğumda kural değil ancak kişisel faktörlere de bağlı olarak risk artışı görülür. Ayrıca gebelikte hem karın içi basınç artışı hem de mesane kapasitesinin azalmış olması nedeni ile bu dönemde fizyolojik olarak idrar kaçırılabilir” dedi.

    “İdrar kaçırmada en şık görülen çeşitler 4 gruba ayrılıyor”

    Op. Dr. Tuğba Sekmenli Tursun, cinsel organ ile mesane arasında fistül yani doğumlar veya bu bölgeye yapılan cerrahiler sonrasında da hastanın cinsel organından idrar kaçırma ihtimalinin artacağını kaydetti. İdrar kaçırma temel olarak en sık görülen çeşitlerinin 4 ayrı gruba ayrıldığını söyleyen Op. Dr. Tuğba Sekmenli Tursun, “Stres Tipi İnkontinans; öksürme, hapşırma, egzersiz gibi karın içi basınç artışlarından sonra görülür. En sık görülen inkontinans türüdür. “Sıkışma Tipi İnkontinans, bu tipte aniden gelen tuvalete gitme isteği ile birlikte idrar kaçırma söz konusudur. Burada problem mesane kaslarının aniden kasılmasıdır. Miks tip, her 2 tip idrar kaçırma bir arada görülür, yani hem aktivite ile idrar kaçırmakta hem de ani gelen idrar yapma isteği ile tuvalete yetişememe problemi yaşanmaktadır. Taşma Tipi İnkontinans, burada da mesane tam olarak doludur ancak birey tarafından mesanenin dolduğu ve idrar yapma isteği algılanamadığı için sızıntı şeklinde idrar kaçırır” şeklinde konuştu.

    “Tedavi süreci hemen başlamalıdır”

    Tanının teşhisinde öncelikle hastaya sorulan sorulara alınan cevaplarla birlikte fiziksel muayenenin de önemli olduğunu vurgulayan Dr. Tuğba Sekmenli Tursun, “Tanının doğru konulması için mesane içi basıncı ölçen sistometri, bu işlem esnasındaki kasları kontrol eden EMG testi, idrar sonrası mesanede ne kadar idrar kaldığını öğrenmemizi sağlayan testlerden de faydalanılır. Tedavide altta yatan türe göre genel olarak 4 farklı yaklaşım olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar; yaşam değişikliği önerileri, İlaç tedavileri, cerrahi tedaviler ve lazer tedavisidir. Kilo verilmesi veya güneş battıktan sonra sıvı alımının kısıtlanması ya da kahve tüketiminin azaltılması gibi durumlarda, şikayetlerin azalmasına yardımcı olabilir” diye konuştu.

    İleri seviyede idrar kaçırma sorunu yaşayan hastalarda cerrahi tedavi veya lazer tedavisinin uygun olduğunu ifade eden Dr. Tuğba Sekmenli Tursun, “Özellikle bu bölgede lazer tedavileri sonrasında dokularda sıkılaşma izlenmesi üriner İnkontinans için de tedavi sağlayabilmektedir. Altta yatan sebep her ne olursa olsun idrar inkontinansının, bireyde özgüveni zedeleyen, utanç duygusu oluşturan ve bireyin sosyalleşmesine kadar derin etkileri bulunan önemli bir problem olduğunu unutmamak gerekir. Hangi tip inkontinans olmasına bağlı olarak tedavisi değişkenlik göstermektedir. Benzer şikayetleri olan kadınların bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanı tarafından değerlendirilmesinin akabinde tedavi süreci hemen başlamalıdır” ifadelerini kullandı.

  • Kars’ta okul kantinleri denetlendi

    Kars’ta okul kantinleri denetlendi

    Kars Valisi/Belediye Başkan Vekili Ziya Polat’ın talimatları ile İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ekiplerince öğrencilerin hijyen kurallarına uygun, sağlıklı, güvenilir gıdalarla beslenmelerini sağlamak amacıyla okul kantinlerine yönelik denetim yapıldı.

    Ekipler, gerçekleştirdikleri denetimlerde, okul kantinlerinde satışı yasak olan gıda ürünleri, gıda maddelerinin sağlık koşullarının uygunluğu ve ürünlerin ambalajlarındaki son kullanma tarihleri incelendi.

    Ekipler ayrıca, uyulması gereken kurallar hakkında kantin yöneticileri ile çalışanlarını bilgilendirdi. Kurallara uymadığı tespit edilen kantinler hakkında yasal işlem yapıldı. Denetimlerin yıl boyunca devam edeceği öğrenildi.

  • Gazze’ye sağlık desteği

    Gazze’ye sağlık desteği

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İsrail’in Gazze’deki hastanelere yönelik saldırısının ardından bakanlık olarak bölgeye sağlık hizmeti vermek için harekete geçildiğini, bu kapsamda uluslararası sağlık örgütleri ile görüşmelerin devam ettiğini duyurdu. Bakan Koca, konuya ilişkin bugün sosyal medya hesabı X’ten (Twitter), şu mesajı paylaştı:

    “TÜRKİYE OLARAK, BÖLGEYE GEMİ HASTANE GÖNDERMEYE VEYA GAZZE’DE YA DA REFAH SINIR KAPISINA YAKIN NOKTALARDA SAHRA HASTANELERİ KURMAYA, FİLİSTİNLİ KARDEŞLERİMİZE SAĞLIK HİZMETİ SUNMAYA HAZIRIZ”

    “Sağlık Bakanlığı, Gazze’ye sağlık hizmeti vermek için harekete geçti. Uluslararası sağlık örgütleri ile görüşmeler de devam ediyor. Gazze’de Al-Ahli Arab Hastanesine yapılan insanlık dışı saldırının ardından Dünya Sağlık Örgütü’nün en üst yöneticileri dâhil olmak üzere birçok uluslararası muhatabımla telefon diplomasisi gerçekleştirdim. İnsan sağlığına hizmet eden kurumların hangi şartlarda, hangi gerekçe ile olursa olsun saldırıya maruz kalmasının kabul edilemeyeceği düşüncesi, yaptığım görüşmelerde temel nokta oldu. Bu saldırıya tepkisiz kalmamız asla mümkün değildir. Hasta ve masum insanların çaresizliği, dünyanın bir kısmının görmezlikten geldiği, üstlenmekten kaçındığı vicdani görevi bilhassa bize yüklemektedir. Türkiye olarak, bölgeye Gemi Hastane göndermeye veya Gazze’de ya da Refah Sınır Kapısına yakın noktalarda Sahra Hastaneleri kurmaya, Filistinli kardeşlerimize bunlar aracılığıyla sağlık hizmeti sunmaya ve bu hizmeti yürütmeye hazırız. DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Hans Kluge ile yaptığım görüşmede bölgenin sağlık hizmetleri konusunda desteklenmesinin acil ve elzem olduğunu belirttim. Bu çalışmaları yürütmek üzere eğer karar verirse DSÖ ile birlikte hareket etmeye hazırız. Yaptığım görüşmelerimde Dünya Sağlık Örgütü’nün de bu anlamda tarihi bir sorumluluğu olduğunu ısrarla belirttim. Bu noktadaki görüş ve taleplerimiz EMRO Bölge Ofisi Direktörü Ahmed Al-Mandhari tarafından da olumlu karşılanmış olup, Genel Direktör Tedros Adhanom Ghebreyesus’le de istişare halinde ivedilikle ülkemizle işbirliği sürecinin başlatılması yönünde karar aldık. Bu yöndeki koordinasyon ve işbirliği çalışmalarımız kararlılıkla devam etmektedir. Bu vesile ile tekrar ifade etmek istiyorum ki, her türlü diplomatik zorluklara rağmen; Türkiye; bebeklerin, çocukların, yaşlıların, masum insanların yanında olmaya daima devam edecektir. Yaşadığımız bu günler, insanın, insanlığın yanında yer alıp almama tercihinin yapıldığı tarihi günlerdir. Bizim, vicdanımızın sesinden başka dinleyeceğimiz ses yok. Biz çocuğu, yaşlısı, hastası, kadını ile Filistin halkını kardeş bilenleriz.”

     

  • Huzurevi sakinlerinin ağız ve diş taramaları yapıldı

    Huzurevi sakinlerinin ağız ve diş taramaları yapıldı

    İki grup halinde huzurevi sakinlerinin ağız ve diş sağlığı muayenelerini yapan ekipler, protez dişlerin bakımlarını gerçekleştirdi.  Ekipler gerekli gördüğü yaşlıların diş tedavileri için plan oluşturarak Nilüfer Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’ne davet etti.

    Nilüfer Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi olarak bu tarz sosyal sorumluluk projelerine önem verdiklerini dile getiren Hastane Başhekimi Dt. Lütfi Özgür, ‘Hasan Öztimur Huzurevi sakinlerine yaptığımız ziyarette, merkezdeki vatandaşlarımızın rutin muayeneleri yapılarak ağız ve diş sağlığı hakkında bilgilendirmelerde bulunuldu. Burada ihtiyacı olan yaşlılarımızın tedavi planlarını oluşturduk ve tedavileri için merkezimize davet ettik. Misafirperverlikleri için huzurevi yönetimine, çalışanlarına ve de sakinlerine teşekkür ederiz” dedi.

    Muayenelerin ardından Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi çalışanları, huzurevi sakinlerine çeşitli hediyeler takdim etti.