Etiket: Sağlık

  • Sağlıklı Kentler Birliği’nden Yıldırım’a ödül

    Sağlıklı Kentler Birliği’nden Yıldırım’a ödül

    Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği tarafından bu yıl 14’üncüsü düzenlenen, 39 üye belediyenin 79 projeyle başvurduğu Sağlıklı Şehirler En İyi Uygulama Yarışması’nın ödülleri sahiplerini buldu. “Sosyal Sorumluluk ve Sağlıklı Yaşam”, “Şehir Planlaması”, “Sağlıklı Çevre”, “İklim Dostu Şehir”, “Akıllı Şehir”, “Yenilikçilik”, “Sürdürülebilirlik Özel Ödülü” olmak üzere 7 ayrı kategoride yapılan Sağlıklı Şehirler En İyi Uygulama Yarışması sonucunda Yıldırım Belediyesi, Sağlıklı Çevre Kategorisi’nde Kompost Üretim Tesisi ile ödül aldı. Mardin Artuklu’da gerçekleştirilen törende ödülü Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği Başkanı Alinur Aktaş ve Mardin Valisi Tuncay Akkoyun’un elinden alan Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, 2022 yılında başlattıkları kompost üretimi ile pazar yerlerinde oluşan sebze ve meyve atıklarını ekonomiye kazandırdıklarını belirtti.

    Pazar atıkları toprağa can oluyor

    Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı’nın desteğiyle kurdukları ‘Kompost Üretim Tesisi’ ile pazar atıklarını komposta dönüştürerek doğal süreçler sayesinde hiçbir masraf yapmadan elde edilen organik gübreyi toprağa geri kazandırdıklarını belirten Başkan Oktay Yılmaz, “Haftalık 3 bin 500 litre organik atık işleme kapasitesine sahip kompost makinesi sayesinde Yıldırım Belediyesi hizmet birimleri ve sosyal tesislerden çıkan organik atıklar ile ilçedeki semt pazarları ve park bahçe atıkları toplanılarak, kompost gübreye dönüştürülüyor. Tarımsal faaliyetlerde değerlendirilmek üzere hazırlanan kompost gübre daha sonra bitkilendirme ve ağaçlandırma çalışmalarında kullanılıyor. Elde ettiğimiz kompost gübre ile ilçemizde yer alan park, bahçe ve yeşil alanlardaki gübre ihtiyacının yüzde 20’sini tedarik ediyoruz ve kooperatifler aracılığıyla çiftçilere ücretsiz olarak dağıtımını gerçekleştiriyoruz” dedi.

    Yıldırım kazanıyor

    Kompost Üretim Tesisi’nde üretilen organik gübre sayesinde; karbon, azot ve fosfor bakımından kaliteli ve zengin bir toprak elde ettiklerini ifade eden Başkan Oktay Yılmaz, “Yıldırım Belediyesi olarak pazar atıklarını kompost gübre haline getirerek dış alımla yapılan kimyasal gübre tüketimini azaltıyor, tarıma ucuz ve daha faydalı girdi elde ederek ekonomik kazanım elde ediyoruz. Fiziksel, kimyasal, biyolojik ve fizyolojik özellikleri kalıcı bir şekilde iyileşen bitkilerle nitelikleri düzelen ürünlerde verim artışının oluşmasına ve elde edilen dengeli oluşumla sürdürülebilir tarımın artırılmasına katkı sağlıyoruz. Ayrıca tesis ile çevrede oluşan koku, hava kirliliği ve sera gazı salınımını azaltıyor, karbon ayak izini düşürüyor ve çöp depolama alanlarına giden atık miktarının düşmesine katkı sağlıyoruz” diye konuştu.

  • Teknolojii, insanların hareketini düşürdü

    Teknolojii, insanların hareketini düşürdü

    Hareketsiz yaşam tarzının insan sağlığına sanıldığından daha fazla zarar verdiğine dikkat çeken Bursa Şehir Hastanesi’nde görevli Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Erkan Kaya, konuya dair önemli açıklamalarda bulundu.

    Haraketliliğin insan için bir ihtiyaç olduğuna değinen Doç. Dr. Kaya, insan vücudunun birbiriyle ortaklaşa çalışan çeşitli sistemlerden oluştuğunu dile getirdi. Bu sistemlerin ortaklaşa ve düzenli çalışmasının oldukça önemli olduğunun altını çizen Doç. Dr. Kaya, “Kas iskelet sistemi, kardiyovasküler sistem ve solunum sistemi gibi diğer hayati faaliyetleri ayakta tutan ve sağlık için önemli olan sistemlerden bir tanesidir. oluşum gereği insan vücudu hareketli olmaya programlıdır. Dolayısıyla tarihin başlangıcından beri insanoğlu kendisini koruyabilmek, karnını doyurabilmek ve çeşitli tehlikelerden kaçabilmek için geçtiğimiz yüzyıla kadar sürekli hareket halinde bulunmuştur. Yapılan çalışmalar göstermektedir ki son yüzyılda insanoğlunun hareketi yüzde 98 seviyesinden yüzde 28 seviyesine inmiştir” dedi.

    Hareketsiz hayatın birçok hastalığa davetiye çıkardığını hatırlatan Kaya, “Teknolojik gelişmelerle birlikte hareketimiz gün geçtikçe azalıyor. Pandemi sürecinde basit günlük yaşam aktivitesi olarak sayılan alışverişleri bile evden çıkmadan yapar duruma geldik. Bir an önce fabrika ayarlarımıza dönmemiz gerekiyor. Yapılan çalışmalar göstermektedir ki hareketsizlik; insülin direnci, şeker hastalığı, kardiyovasküler hastalık, hatta birçok kanser türünde tek başına önemli bir risk faktörünü oluşturmakta. Hatta bir çalışmaya göre hareketsiz kalmak, bir gün boyunca sigara içen insanla birlikte aynı risk faktörünü oluşturmaktadır” şeklinde konuştu.

    Günlük yapılacak bazı doğru egzersizlerle sağlıklı bir vücuda sahip olmanın mümkün olabileceğini vurgulayan Kaya, ‘’Haftada 5 gün, günde en az yarım saat yapacağımız hareket, günlük hareket ihtiyacımızı karşılayacaktırb. Unutmayalım ki günde en az 10 bin adım atmamız gerekir. Kendimize uygun spor branşları seçebiliriz. Yaptığımız hareketle birlikte kan dolaşımı artar. Solunum hızımız artar ve damardan salınan faydalı hormonlar sayesinde dokuların oksijenlenmesi ve beslenmesi daha iyi seviyeye gelir. Dolayısıyla insan metabolizması artar. Bu şekilde kilo kontrolü olarak sağlayabilecek yağ yakımı da hızlanmış olur. Kaslardaki esneklik ve dayanıklılıklar artar. Bu da kemik gücüne yansır. Yani osteoporozda da oluşma riski daha aza indirilir. Cilt daha şeffaf ve genç görünümü kazanır” diye konuştu.

  • Gripten korunmanın en etkili yolu aşı

    Gripten korunmanın en etkili yolu aşı

    Dünya üzerinde en sık rastlanan, en kolay bulaşan ve yine en hızlı yayılan hastalığın grip olduğu ifade eden Çocuk Sağlığı Ve Hastalıkları Uzmanı Uz. Dr. Vefa Mirzaliyeva, virüsle meydana gelen bir solunum yolu hastalığı olan grip hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Genellikle üst hava yollarındaki burun tıkanıklığı, ateş, baş ağrısı, hapşırık, geniz tıkanıklığı, gözlerde kaşıntı, yaşarma, halsizlik, titreme, boğaz ağrısı, kas-eklem ağrısı semptomlarıyla kendisini gösteren gribe karşı, Uz. Dr. Vefa Mirzaliyeva, grip aşısı olmanın önemine değindi.

    Bebeklerin aşı olup olmaması konusunda da açıklamalarda bulunan Uz. Dr. Mirzaliyeva, “6 aydan büyük çocuklar grip aşısı olabilirler. Ama özellikle 6 aydan büyük ve 5 yaşından küçük olanlar, kronik rahatsızlığı bulunanlar, bağışıklığı baskılanmış kişiler ve obezitesi olanlar daha öncelikli aşı olmalıdır. 6 aydan küçük olan bebekler ise aşı olmaması gerekiyor” dedi.

    “Ekim ve Kasım aylarında grip aşısı yaptırabiliriz”

    Toplumdaki salgını aşı ile kısmen önleminin mümkün olduğuna dikkat çeken Uz. Dr. Vefa Mirzaliyeva, “Ekim ve Kasım aylarında grip aşısı yaptırabiliriz. 9 yaşından büyük olan çocuklar yılda bir kez, 6 ay ile 8 yaş arası çocuklar daha önceden aşı olmadıysa 4 hafta ara ile iki dozda olabilir. Fakat daha önce aşısı var ise bir dozda aşılanması yeterlidir. Neden grip aşısı olmamız gerekiyor. Okul başarısızlığını azaltmak, antibiyotik kullanımını azaltmak, toplumda salgının yayılmasını önlemek için grip aşısı yaptırmalıyız” ifadelerini kullandı.

  • Mehmet Akif Mahallesi’nde örnek hizmet

    Mehmet Akif Mahallesi’nde örnek hizmet

    İlçenin 136 mahallesini ihtiyaç ve taleplere göre farklı yatırımlarla buluşturan Osmangazi Belediyesi, vatandaşlara kolaylık sağlayan hizmet binası projelerinden bir yenisini Mehmet Akif Mahallesi’nde hayata geçiriyor.

    Toplam 735 metrekare alan üzerine zemin+2 kat olarak inşasına başlanan Mehmet Akif Hizmet Binası’nın zemin katında Aile Sağlığı Merkezi ve muhtarlık yer alacak. 4 aile hekimi odasının yanı sıra laboratuvar, gebe izleme odası, bebek izleme odası, tıbbi müdahale odası ve bekleme salonunun yer alacağı Aile Sağlığı Merkezi, bölge halkına adeta hastane şartlarında hizmet sunacak. Bölge halkının bir ihtiyacının daha cevap bulması adına Mehmet Akif Hizmet Binası’nın zemin katında bir de modern muhtarlık binası olacak.

    Mehmet Akif Hizmet Binası’nın birinci ve ikinci katları ise Sosyal Gelişim Merkezi olarak faaliyet göstererek çocuk ve gençlerin eğitimlerine katkı verecek. Toplam 6 dersliğin yanı sıra kütüphane, çok amaçlı salon, müzik atölyesi, kantin, eğitimci ve idare odasının yer alacağı Sosyal Gelişim Merkezi, öğrencilerin gelişimine katkı sunarak, ders dışındaki vakitlerini dolu dolu geçirmelerini sağlayacak.

    Hizmet binası inşaatın şantiyesinde incelemelerde bulunan Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, kaba inşaatı tamamlanan binanın kısa bir süre sonra vatandaşların hizmetine açılacağını belirtti. Başkan Dündar, “Mehmet Akif Mahallemizin imar sorunun çözdükten sonra birçok hizmeti getiriyoruz. İnşaat çalışmalarında sona gelinen hizmet binamızda 3 farklı hizmet aynı çatı altında verilebilecek. Bu hizmet binası mahalle sakinlerimizin yeni buluşma noktası olacak. Kısa bir zaman sonra hizmet binasını vatandaşlarımızın hizmetine açacağız.” dedi.

  • Sağlık için yürüdüler

    Sağlık için yürüdüler

    Sağlıkçılar sağlıklı yaşam yürüyüşü yaparak dikkat çektiler. Düzce Sağlık Müdürlüğüne bağlı Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanlığı ve Gümüşova İlçe Devlet Hastanesinde görevliler halk sağlığı ve koruyucu sağlık hizmetlerinin önemini vurgulamak, toplumda fiziksel aktivite alışkanlığını ve farkındalığını arttırmak, yürütülen çalışmaları daha da görünür kılmak amacıyla sağlıklı yaşam yürüyüşü programı düzenlendi.

    Gümüşova Kaymakamlığı önünde sona eren yürüyüşe sağlıkçılar, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı.

  • “Aralıklı oruç diyeti ile zayıflamak mümkün”

    “Aralıklı oruç diyeti ile zayıflamak mümkün”

    Beslenme ve Diyet Kliniği’nden Diyetisyen Melisa Karataş, aralıklı oruç diyeti ile ilgili açıklamalarda bulundu. Aralıklı orucun ne olduğundan bahseden Karataş, “Aralıklı oruç, etkileyici etkinliği ve uzun vadeli sağlık yararları nedeniyle son yıllarda önemli bir popülerlik kazanmıştır. Oruç tutma ve yemek yeme dönemlerini stratejik olarak uygulayan bu yöntem, kas kütlesini korurken vücudunuzun yağ yakımını kolaylaştırıyor. Diyet yaparken insanların kendini mutsuz ve tatminsiz hissetmesine neden olan geleneksel diyetlerin dışında ‘Intermittent Fasting’ olarak da bilinen aralıklı oruç diyeti, kilo verme ve genel sağlığı iyileştirme konusunda devrim niteliğinde bir yaklaşım sunuyor. Sağlıklı bir şekilde kilo verdirirken aynı zamanda vücudu gençleştirmeye de yardımcı oluyor” diye konuştu.

    “Birçok faydası mevcut”

    Aralıklı oruç diyetinin basit ancak etkili bir yaklaşım olduğunu söyleyen Diyetisyen Melisa Karataş: “Düzenli bir şekilde aralıklı oruç diyetini yeme programınıza dahil ettiğinizde vücudunuz çeşitli faydalar elde eder. Yağ yakımının artması, metabolizmanın hızlanması, insülin duyarlılığının artması ve iltihaplanmanın azalmasına kadar olumlu faydalar sağlamaktadır. Bilimsel olarak kanıtlanmış bu yöntem, sürekli olarak kalori saymanıza veya kendinizi kısıtlamadan sevdiğiniz yiyeceklerin tadını çıkarmanıza ve sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmenize imkan tanır. Aralıklı oruç diyeti ile bir yandan hayatın zevklerini yaşarken bir yandan da sürdürülebilir zayıflamayı sağlayabilirsiniz” ifadelerine yer verdi.

    “Vücudunuzu temizleyebilir”

    Yapılan araştırmalarda aralıklı orucun potansiyel yaşlanma karşıtı etkilere sahip olabileceğini ve genel uzun ömürlülüğe katkıda bulunabileceğini öne sürdüğünü söyleyen Karataş, “Çalışmalar, aralıklı oruç diyetinin hücresel otofajiyi destekleyebildiğini, bunun da vücudunuzu içeriden temizlemeye ve gençleştirmeye yardımcı olduğunu göstermektedir. Düzenli bir şekilde yapılan aralıklı oruç diyeti ile kilo yönetiminin ötesinde birçok faydayı keşfedeceksiniz. Neyi ne zaman yiyebileceğinizi kısıtlayan geleneksel diyetlerin aksine aralıklı oruç esneklik sağlar. Yeme kalıplarını yaşam tarzınıza ve tercihlerinize göre uyarlayabilirsiniz. Aralıklı oruç diyeti, metabolizmanızın hızlı çalışmasına yardımcı olarak gün boyu yağ yakımının artmasına neden olur. Yaygın yanlış inanışın aksine, aralıklı oruç aslında insülin seviyelerini stabilize ederek ve hücresel onarım süreçlerini geliştirerek enerji seviyenizi artırabilir” dedi.

    “Oruç saatlerinde bol su içilebilir”

    Diyetisyen Melisa Karataş, herhangi bir diyet değişikliğinde olduğu gibi, aralıklı oruç diyetine başlarken de vücudun uyum sağlamasının zaman aldığını belirterek, şunları söyledi:

    “Öncelikle oruç programınızı belirleyin. 16/8 yöntemi, 5:2 diyeti veya ye-dur-ye gibi çeşitli yöntemler arasından bir seçim yapın. Sizin için en uygun olanı bulmak için denemeler yapın. Susuz kalmamak ve açlığı frenlemek için oruç saatlerinizde bol su için. Herhangi bir diyet değişikliği gibi, aralıklı orucun da vücudunuzun uyum sağlaması zaman alır. Kalıcı sonuçlar elde etmek için sabırlı ve tutarlı olun.”

    Karataş, aralıklı oruçta tercih edilebilen besinleri şöyle sıraladı:
    Sabah: Saat 12.00 ile 13.00 arası: 2 adet yumurtadan omlet veya menemen, 2 dilim peynir, 5 adet zeytin, 1 tatlı kaşığı reçel veya marmelat, yarım simit veya bir dilim börek, mevsim yeşillikleri
    Ara öğün: Saat 15.00- 16.00: Kahve, 1 adet meyve
    Akşam: 18.00-19.00: 3 köfte kadar et, tavuk veya balık, 8 kaşık pilav veya makarna, salata

  • Tedavi edilmeyen göz uçuşmasına dikkat

    Tedavi edilmeyen göz uçuşmasına dikkat

    Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Sinan Bilgin, gözde uçuşmalara ilişkin önemli bilgilendirmelerde bulundu. Yaşla ortaya çıkan vitreus sıvısının bozulması sonucu oluşan göz uçuşmalarının ciddi bir soruna yol açmadığını ifade eden Doç. Dr. Bilgin, “Eğer altta ciddi bir sebep yoksa ilerlemesini engellemek ve azaltmaya yönelik haplar önerilir, hasta rutin bir şekilde takip edilir. Hasta eğer uçuşmalardan çok rahatsız oluyorsa uçuşan cisim lazerle parçalanabilir ya da cerrahi yapılır. Ancak retina yırtıkları, şeker hastalığı, tansiyon ve diğer damarsal sebeplerle yaşanan göz içi kanamaları varlığında, altta yatan hastalık tedavi edilmediği takdirde körlük gelişebilir” diye konuştu.

    “Retinada yırtık olabilir”

    Gözde uçuşma sebebinin retinadaki yırtıklar olması durumunda hastanın bu konuyu önemsemesi gerektiğini kaydeden Doç. Dr. Sinan Bilgin, “Özellikle retinada ve sinir tabakasındaki yırtıklarda, uçuşan cisimlerin yanı sıra ışık çakmaları da meydana gelebilir ve uçuşmalarla ışık çakmalarının olduğu yerde görüntüde kararma, lekeler görülebilir. Bu, retinada yırtık olduğunu düşündürür ve önemli bir sorundur. Bu yırtık zamanında fark edilirse lazerle kapatılabilir. Geç kalındığında o yırtık daha da büyür ve sinir tabakasının ayrılması gerçekleşir. Bu da ciddi ameliyatları gerektirir. Dolayısıyla uçuşan cisimler görüldüğünde, retinada yırtık olabileceği ihtimali akılda tutulmalı” dedi.

    “Göz içi kanama olabilir, ihmal etmeyin”

    Şeker ve tansiyon hastalığında göz içerisindeki kanamalar sonucu da gözde uçuşmanın yaşanabileceğini belirten Doç. Dr. Bilgin, “Şeker ve tansiyon hastalarının bu sebeple belli periyodlarla takip edilmesi gerekir. Ayrıca damar hastalıklarında da gözde uçuşma sorunları yaşanabilir. Bu kişilerin de belli aralıklarla takip edilmesi önemli. Gözde uçuşma yaşandığı fark edildiğinde, kişilerin bunu ihmal etmemesi gerekir” ifadelerini kullandı.

  • “Diyabette takdir edilecek durumdayız”

    “Diyabette takdir edilecek durumdayız”

    Halk Sağlığı ve İç Hastalıkları Uzmanı, Karadeniz Diyabet Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. M. Emin Dinççağ, diyabet hastalığıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin diyabetle mücadelede takdir edilecek bir konumda olduğunu ifade eden Dr. Emin Dinççağ, “Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. yılını kutlarken pek çok alanda değerlendirmeler yapıp, ne kadar yol aldığımızı anlamaya çalışıyoruz. 100 yıllık geçmişimizde diyabet alanında da geldiğimiz nokta takdir edilecek bir durumdur. Dünyanın pek çok ülkesi ile karşılaştırıldığında diyabet alanında hastalığın farkındalığı, tanı ve tedavisi, gerekli ilaç ve malzeme, yetişmiş insan gücü, sağlık kurumları, sivil toplum örgütleri, araştırma ve geliştirme açısından ihmal edilemeyecek başarılarımızın olduğu ve ileri ülkeler ile rekabet edebilecek düzeyde olduğumuzu görüyoruz. 1955 yılında Türk Diyabet Cemiyeti’nin kurulması ile ivme kazanan diyabet çalışmaları, Prof. Dr. Şevki Yener ve Dr. İhsan Aksen gibi diyabet alanında ilgili hocalar vasıtasıyla uluslararası münasebetler ile geliştirilmeye çalışılmıştır. Geçtiğimiz yüzyılda, diyabet alanında önemli gelişmeler olmuş, diyabet farkındalığı ve tedavisi ülkemizde de bir çok standardın üzerinde gerçekleşmiştir. Dünyada da ülkemizde de diyabet farkındalığı yüzde 40-45 civarındadır. Diyabet, bulaşıcı olmayan hastalıklar arasında önemli yer tutmaktadır. Yaşadığımız çağın en önemli halk sağlığı problemidir. Uluslararası Diyabet Federasyonu 2019 yılı, 20-79 yaş aralığında 463 milyon insanın tahmini diyabetli olduğunu belirtmektedir. Bozulmuş glikoz toleransı(gizli şeker hastalığı) olanlar ilave edilirse bu rakamın çok büyük olduğu tahmin edilebilir. Ülkemizde de yüzde 14 kişinin diyabetli olduğu ve Avrupa’da en fazla diyabetlinin Türkiye’de olduğu bilinmektedir” diye konuştu.

    Diyabete bağlı ölümlerin HIV/AIDS, tüberküloz ve sıtma kaynaklı ölümlerden daha fazla olduğunu belirten Dinççağ, “Diyabet hastalığında arzu ettiğimiz tedavi değerlerine ulaşabilmek için, ilaç, gereç, hekim, sağlık kurumu ve bunlara ulaşım kolaydır. Diyabet alanında çalışan sivil toplum kuruluşları ve diyabet bilinci dünya devletleri ile yarışabilecek olgunluktadır ve gurur vericidir. Diyabet tedavisi alanında kırsal kesim ile kent merkezleri arasında fark olmasına rağmen diyabet alanında sınıfı geçiyoruz. Kırsal alandaki diyabet takibinin daha iyi yapılabilmesi için halk sağlığı hemşireliğinin geliştirilmesi ve kırsal alanda daha çok hizmet vermesi, diyabette akran eğitiminin sağlanması, diyabetli yakınların eğitimi, diyabet alanında seviyemizi daha ileriye taşıyabilecektir. İleri teknolojilerden yararlanmalıyız. Sensör gibi kan şekeri ölçümlerinde az kullandığımız modern yöntemler pahalı olması nedeniyle gelecekte daha çok kullanılabilirse diyabet tedavisinde daha ileri düzeyde olmamız mümkündür” şeklinde konuştu.

  • 20’li yaşlarda da dikkat edilmeli

    20’li yaşlarda da dikkat edilmeli

    Meme Kanseri Farkındalık Ayı’nda kadınlarda en çok görülen kanser türlerinden biri olan meme kanseri ile ilgili bilgiler veren Prof. Dr. Alper Akcan; daha önceleri menopozdan sonra gördükleri hastalıkla artık 20’li yaşlarda karşılaşabildiklerini söyledi. Prof. Dr. Akcan, “Bu ay Meme Kanseri Farkındalık Ayı. Bu anlamda bizim çok fazla faaliyetlerimiz oluyor. Meme kanseri, kadınlarda en sık görülen kanserlerden. Ülkemizde de her geçen gün daha fazla tanı alıyor. Dünyada her yıl 2 milyon, ülkemizde de yaklaşık 20 bin kadının tanı aldığı biliniyor. Meme kanseri yaşı da giderek düşmeye başladı. Eskiden çok daha ileri yaşlarda, özellikle menopozdan sonra görmeye alışkındık. Ama şimdi 20’li yaşlardan itibaren meme kanseri ile karşılaşabiliyoruz. Bu nedenle artık daha erken yaşlarda düzenli kontrolleri öneriyoruz kadınlarımıza” dedi.

    “Son 20 yılda tedavi şekli değişti”

    Hastalığın tedavisinde önceliğin cerrahi müdahale olmadığını, sistemik tedavilerle hastalığı gerilettikten sonra cerrahi işlem uygulandığını aktaran Prof. Dr. Akcan, bunun da pek çok avantajı beraberinde getirdiğini aktardı. Akcan, “Hastalarımızın önemli kısmı bize hala ileri evre meme kanseri ile başvuruyor. Bu kanserde tedavi şekli özellikle son 20 yılda değişti. Önceliği cerrahi almıyor artık. Önce bu hastalarda kemoterapi ya da hormonoterapi dediğimiz sistemik tedaviler veriyoruz. Bu tedavilerle hastalığı gerilettikten sonra cerrahi uygulayabiliyoruz. Bu bize pek çok avantaj sağlıyor. Örneğin memenin alınması gereken hastalarda bazen meme koruyucu cerrahiler yapabiliyoruz. Ya da kemoterapi ilaçlarının yanıtını daha iyi değerlendirebiliyoruz. 6 aylık kemoterapi sürecini bazen genetik çalışmalar için bize fırsat veriyor. Beraberinde küçük memesi olan kadınlar da büyük bir kitle ile geldiğinde bunları küçülterek meme koruyucu cerrahi gibi birtakım avantajlar sağlıyor” diye konuştu.

    “20’li yaşlardan itibaren kendi kendine muayeneyi alışkanlık haline getirin”

    Hastalıkta erken teşhisin önemine değinen Prof. Dr. Alper Akcan, “Meme kanseri çok sık görülen bir kanser. Bu anlamda kadınlarımıza yapabileceğimiz en önemli tavsiye ise; kendi kendine meme muayenesi. 20’li yaşlardan itibaren kendi kendine meme muayenesini alışkanlık haline getirilmesi gerekiyor ki tanıda gecikmeyelim. Her ay adetin başlangıcından itibaren 5. ve 10. günleri arasında kadınların kendilerini ayna karşısında kontrol etmelerini mutlaka öneriyoruz. Ayna karşısında ve yatar durumda memenizi parmaklarınızla göğüs duvarı arasında sıkıştırarak yukarı aşağı ya da dairesel hareketlerle bakmayı alışkanlık haline getirmenizi istiyoruz. Böylece ilerleyen yıllarda ortaya çıkmış yeni bir kitleyi çok daha erken fark etme imkanınız olabilir. Kendi kendine muayene tabii ki önemli ama düzenli doktor kontrolleri de önemli. Bunların hepsinin yapıldığı hastalarda ortalama tümör saptama boyutu 7-8 milimetre iken bunların hiçbirini yapmayan hastalarda boyut 3,5 santimetreye kadar çıkabiliyor. Dolayısıyla kendi kendine muayene ile başlayan bir süreçte yıllık düzenli kontrolleri, 40 yaşından sonra da düzenli mamografileri ihmal etmemeliyiz” ifadelerini kullandı.

  • Yaşadığınız şehir ruh sağlığınızı etkiliyor

    Yaşadığınız şehir ruh sağlığınızı etkiliyor

    Psikolog Beyhan Budak, katıldığı 13. Kocaeli Kitap Fuarında “Mutlu Şehir Mutlu İnsan” söyleşisinde vatandaşlarla bir araya geldi. İnsanların fuar gibi etkinliklere katılmasının önemli olduğunu ifade eden Budak, “İnsanların böyle ortamlarda bir araya gelmesi onların ruh sağlığı için de çok önemli. İnsanı insanı yapan en önemli şey bir arada olmasıdır. Beslendiğiniz kaynaklar olmalı. Başkasıyla konuşuyorum o halde varım anlayışıyla başkalarıyla kurduğumuz iletişim kendimizi tamamlamamızı ve kendi kör noktalarımızı bulmamızı sağlıyor” dedi.

    “Yolun sonu denizse, yeşillikse, dağ manzarasıyla insana kendini iyi hissettiriyor”

    Şehirlerin karmaşıklığının insanların duygu durumlarını etkilediğine dikkat çeken Budak, “Şehirler ne kadar karmaşıksa, insana kendini ne kadar yalnız hissettiriyorsa, insan şehirde ne kadar kaybolmuş hissediyorsa, psikolojisi de o kadar da bozulmuş diyebilirim. Ne kadar kocaman binalardaki kutu gibi evlerde insanlar yaşıyorsa o şehrin yapısı da, psikolojisi de olumsuz etkileniyor. İnsan şehrin içinde yolları daha kolay buluyorsa; bir yol yeşile, açık bir alana çıkıyorsa, insanlar kendilerini çok daha iyi hissediyor. Yolun sonu denizse, yeşillikse, dağ manzarasıyla insana kendini iyi hissettiriyor” dedi.

    “Hatıralar zihnimizdeki şehir algısını oluşturuyor”

    Psikolog Beyhan Budak, sözlerini şöyle sürdürdü:
    “Yıllar önce trenle üniversiteye İstanbul’a giderken yemek vagonunda bir aileyle tanıştım. Ben Ankara’yı çok severim. ‘Ankara nasıl bir şehirdir?’ diye sordum. ‘Bir şehri güzel yapan aşktır, yaşanmışlıklardır’ dedi. Şehir yönetimi insanlar için ne kadar çok anı oluşturabiliyorsa, ne kadar çok anı oluşturabilecek bir sistem sunuyorsa insanlar o kadar rahat ve mutlu hissediyor. Kocaeli’den bir insan, ‘Ben ilk kitabımı bu fuardan aldım, ilk kez bir söyleşiye katıldım, o kalabalıklar içinde sinerjiyi hissetim, beraber Sekapark’ta arkadaşlarımla buluştum, sahilde çay içtik’ diyorsa mutlu olur. Hatıralar zihnimizdeki şehir algısını oluşturuyor. Şehir yönetimleri insanların hatıralarının olacağı ne kadar ortamlar oluşturursa insanlar o kadar rahat olacaktır. Bir de kutucuk gibi evler yerine yatay mimariye geçilmesi, çocukların bahçede oynayabildiği ortamlar oluşturulması, gelecekte ruh sağlığı iyi insanlar olmasını sağlayacaktır”

    “Seçeneklerin artması insanın istediği şeye ulaşmasını engelleyebiliyor”

    İnsanın daha az kişinin yaşadığı yerlerde kendisini daha yalnız hissedeceği yönünde bir algı olduğunu, oysa şehirlerin kalabalığının aslında insanları daha yalnız hissettirebildiğini söyleyen psikolog Beyhan Budak, “Seçeneklerin artması insanın istediği şeye ulaşmasını engelleyebiliyor. Bunlar hayatın paradoksları. Yeni insanlarla tanışmak için yeni ortamlara girmek lazım, bunun için de yeni etkinlikler lazım. Büyük etkinliklerden küçük atölyelere kadar insanların birbirlerini tanıyabileceği her türlü organizasyon ki; Kocaeli bunu fazlasıyla yapıyor, en çok etkinlik yapan belediyelerden biri diyebilirim. İnsan yaşadıklarını başkasıyla paylaşamadığı zaman bunu sadece kendisinin yaşadığını zannediyor, oysa başkalarıyla paylaştığında onların da aynı şeyleri yaşadığını görüyor. Bir belediyenin özellikle gençler noktasında temas ortamı sağlarsa onların yalnızlıklarını bir reçete oluşturmuş oluyor. Bir kitapla tanıştığınızda o dostluk sizin kendinizi yalnız hissetmenizi engelliyor. Birçok etkinliğe ve kitap fuarına katılıyorum, gençlere yapılan yatırımla onların entelektüelliğine yapılan yatırımlarla küçücük tohumlar çınarları oluşturacak” şeklinde konuştu.

    “Kendimizin kör noktalarını fark etmemiz lazım”

    Modern insanın en büyük kayıp hazinelerinden birisinin mutluluk olduğunu ifade eden Budak, “İnsan kendisini çok iyi tanıdığını zannediyor ama maalesef yanlış tanıyor. Mutlu olup olmadığını da. Mutluluğumuzun birçok bileşeni var. Kendimizin kör noktalarını fark etmemiz lazım” ifadelerini kullandı.

    “Neyi neden yaptığını keşfetmediğimiz durumda bir boşluğa düşmüş oluruz”

    “Bir şehrin güzel olmasını sağlayan en önemli şey yaşadığın güzel hatıralardır” diyen Budak, “Bir mekanda ne kadar yaşanmışlık varsa o şehir bizim ruh sağlığımızı daha iyi hale getiriyor. İnsanın mekanla ilişkisi onun ruh sağlığıyla ilişkilidir. Bunu deprem yaşanmış şehirlerde görüyoruz. İşte mekanda yaşananlar bizlerin de ruh halini etkiliyor. Kendimize ‘Bir amacın var mı, karnını doyurmaktan başka? Çevrenizdeki insanlara yararına bir amacınız var mı? Ben neyi neden yapıyorum?’ sorularını sormalı. Kendin için mi başkaları için mi, neyi neden yaptığını keşfetmediğimiz durumda bir boşluğa düşmüş oluruz. Bir diğer soru ihtiyaçlarını karşılıyor musun? Değer görmeye, sevilmeye. Sen diğerlerinin ihtiyacını karşılarken kendini unutmamalısın. Kendini geliştiriyor musun? Bu mevzunun yaşla, zamanla ilgisi yok. Eğer kendimizi geliştirmezsek dedikodu bataklığına batmış oluruz. Hiçbir şeye yaramıyormuş gibi olursun. Kızdığın zaman, üzüldüğün zaman, kendini anlatabiliyor musun? Son sorumuz ise seni sevenleri fark ediyor musun? Devamlı kendimi sevdirmek zorunda olduğum kişiler ekseninde olmak sizi sevenlerden de uzaklaştırır” dedi.