Etiket: Sağlık

  • Biden’ın sağlık durumuyla ilgili açıklama

    Biden’ın sağlık durumuyla ilgili açıklama

    Beyaz Saray’dan bugünkü programları iptal edilen ABD Başkanı Joe Biden’ın sağlık durumu hakkında açıklama geldi.

    Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre, Biden’ın dün akşam başlayan diş ağrısı nedeniyle lokal anestezi alarak kanal tedavisi gördüğünü ve operasyonunun başarılı geçtiğini söyledi.

    Jean-Pierre, Biden’ın iyi hissettiğini belirterek, bugün konutunda çalışacağını aktardı.

    Başkan’ın birçok Amerikalı gibi kanal tedavisi gördüğünü ifade eden Jean-Pierre, bunun rutin bir işlem olduğunu kaydetti.

    Beyaz Saray sabah saatlerinde Biden’ın, diş tedavisi gördüğü için önceden duyurulan bir programına katılamayacağını bildirmişti.

    Biden’ın daha sonra NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile planlanan görüşmesi ve diğer programlarının da ertelendiği duyurulmuştu.

    Diş tedavisiyle ilgili doktoru Kevin O’Connor’un kamuoyuyla paylaşılan raporuna göre, Biden’ın, dün sağ alt dişinin ağrıdığı ve Beyaz Saray diş hekimlerinin muayenesinin ardından kanal tedavisini uygun gördükleri belirtilmişti. Biden’ın dişine ilk müdahalenin yapıldığını kaydeden O’Connor, herhangi bir komplikasyon yaşanmadığı bilgisini paylaşmıştı.

    O’Connor, bu sabah Biden’ın dişindeki rahatsızlığın beklendiği gibi arttığını ifade ederek, bugün Beyaz Saray’da kanal tedavisinin tamamlanacağını bildirmişti.

    Bugün yerel saatle 11.30’da Üniversite Sporcuları Günü nedeniyle Amerikan Üniversite Sporları Federasyonu (NCAA) şampiyonlarını ağırlayacağı programına, Biden’ın yerine Başkan Yardımcısı Harris katıldı.

    Biden’ın 15.15’te ise NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’i Beyaz Saray’da ağırlaması öngörülüyordu.

  • İşleri hayat kurtarmak

    İşleri hayat kurtarmak

    Kahramanmaraş merkezli depremin ilk saatlerinde Düzce’den yola çıkan ve bu güne kadar değişimli görev yapan Düzce Sağlık Müdürlüğüne bağlı UMKE ekibi hayat kurtarmaya devam ediyor.

    Görev değişimi yapmak için Düzce’den Hatay’a giden UMKE ekibi Adana Pozantı otoyolunda ters istikamette meydana gelen trafik kazasına ilk müdahaleyi yaptı. Kafa travması ve sol kolunda hassasiyeti olan yaralıya müdahale eden ekip yaralıyı olay yerine çağrılan ambulans ekibine teslim etti ve bölgeden Hatay’a doğru ayrıldı.

  • Tütün kullanımına karşı 5 ayda 617 denetim

    Tütün kullanımına karşı 5 ayda 617 denetim

    Kula İlçe Sağlık Müdürü Dr. Aybüke Aslı Ayyıldız, 31 Mayıs Tütünsüz Dünya Günü nedeni ile basın açıklaması yaptı. Türkiye’de çıkarılan kanunlar ve yapılan uygulamalar ile nüfus yoğunluğuna göre tütün kullanımının önemli ölçüde azaldığını belirten Dr. Ayyıldız, “Günümüzde her yıl dünya genelinde milyonlarca kişinin kalp krizi, felç, kanser, nefes darlığı gibi hastalıklara yakalanmasına ve ölümüne neden tütün kullanımının zararlarına dikkat çekmek amacıyla Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından tüm dünyada 31 Mayıs Dünya Tütünsüz Günü olarak ilan edilmiştir. Ülkemiz, çıkardığı kanunlar ve yaptığı uygulamalar ile nüfusta tütün kullanım sıklığını önemli ölçüde azaltmış, tüm dünyanın takdirini kazanmıştır. Kula İlçe Sağlık Müdürlüğü, Kula İlçe Emniyet Müdürlüğü, Kula İlçe Jandarma Komutanlığı ve Kula Belediye Başkanlığı personelinden oluşan tütün kontrol ekibi, herkese açık işletmelerde 2023 yılında 617 denetim yapmış olup 1 işletmeye idari yaptırım uygulanmıştır. Verilerden de anlaşılacağı üzere Kula ilçemiz tütün tüketiminin azaltılması konusunda her yıl başarı grafiğine sahiptir. Biz Kula İlçe Sağlık Müdürlüğü olarak 31 Mayıs Dünya Tütünsüz Gününde tüm sigara kullanıcılarını 24 saat süreyle sigarayı bırakarak Dünya Tütünsüz Günü’ne destek olamaya davet ediyoruz” diye konuştu.

  • Kabızlık şikayetiyle gitti, kolon kanseri çıktı

    Kabızlık şikayetiyle gitti, kolon kanseri çıktı

    1 yıldır karın ağrısı ve kabızlık şikâyetleri yaşayan ve 2 ay önce ağrıları giderek şiddetlenen 70 yaşındaki emekli mali müşavir Şükrü Buğa’nın kalın bağırsağında kitle tespit edilerek ameliyat olması önerildi. Kolon kanseri olduğunu öğrenerek yaptığı araştırmalar sonucunda onkolojik cerrahi alanında deneyimli bir hekim olan Doç. Dr. Tayfun Yoldaş’a ulaşan Buğa, gerçekleşen onkolojik cerrahi ile kansersiz yeni hayatına “merhaba” dedi.

    Ameliyat ile ilgili bilgi veren Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Tayfun Yoldaş, “Hastamız Şükrü Bey bize karın ağrısı ve kabızlık şikâyetiyle başvurdu. Hastamızı değerlendirdik ve sigmoid kolon dediğimiz kalın bağırsağın son kısmına yakın bir bölgede bir kitle tespit edildi. Bu kitle aynı zamanda bağırsağını tıkamıştı. Dolayısıyla ameliyat edilmesi gerekiyordu. Ameliyatta ise onkolojik olarak; yani kitlenin etrafındaki lenf bezleriyle birlikte kalın bağırsağın bir kısmını çıkardık ve sonrasında uç uca bir ekleme işlemi uyguladık. Bu tur ameliyatlarda hastanın yaşam konforu da çok önemlidir. Hastamız torbasız kalın bağırsak ameliyatıyla bu süreci daha kolay bir şekilde geçirdi. Hastamızı ameliyat sonrası dönemde herhangi bir sıkıntı yaşamadan sorunsuz olarak taburcu ettik” dedi.

    Bu belirtilere dikkat

    Özellikle 50 yaş üzeri kişilerin risk grubunda olduklarını belirten Yoldaş, “Karın ağrısı, kabızlık, dışkıda kan görme gibi durumlarda mutlaka kalın bağırsak kanseri ya da sindirim sistemi hastalıklarıyla ilgili bir problem olmasın diye bir hekime başvurmalarını öneriyorum” dedi.
    Ameliyat sonrası sağlığına kavuşan Şükrü Buğa ise ameliyatta emeği geçen tüm ekibe teşekkür ederek şu ifadeler kullandı:
    “Çok şükür böylesine önemli bir ameliyat sonrası hemen kendime geldim ve 5’inci günümde taburcu oluyorum. Bu vesileyle herkese vücutlarını iyi dinlemelerini tavsiye ediyorum. Karın ağrısı, kabızlık gibi geçmeyen şikâyetlerde mutlaka bir hekime danışmalılar.”

  • Böbrek taşı sessiz de seyredebilir

    Böbrek taşı sessiz de seyredebilir

    Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Adnan Gücük, böbrek taşı olarak bilinen üriner sistem taşlarının, böbreklerde veya idrar yollarında oluşan sert, kristalize yapılar olduğunu ve idrar yolu boyunca ilerleyerek böbreklerden mesaneye kadar herhangi bir noktada tıkanmaya neden olabileceğini anlattı. Başlıca nedenlerinin yetersiz sıvı alımı, diyette yüksek miktarda sodyum, hayvansal protein, oksalat, kalsiyum alınması ve genetik faktörler olduğunu belirten Prof. Dr. Gücük, daha az görülen nedenlerin ise özellikle gut ve osteoporoz gibi hastalıklarda da görülen kalsiyum, oksalat ve ürik asit metabolizması bozuklukları, idrar yolu enfeksiyonları ile hareketsiz yaşam olduğunu ifade etti.

    Prof. Dr. Gücük, böbrek taşlarının yaş ve cinsiyet gözetmeden herkeste görülebileceğini ancak ailesinde taş hastalığı olan erkeklerde, obez ve yetersiz su tüketimi olanlarda daha çok gözlendiğini söyledi. Ayrıca 20 ila 50 yaş arası erkekler, aşırı terleyen ya da yüksek ısıda çalışmak zorunda olanlarda, yeterli sıvı tüketmeyen kişiler, gut hastalığı, inflamatuar bağırsak hastalığı ve diyabet gibi hastalığı olanların böbrek taşı açısından daha yüksek risk altında bulunduğunu dile getirdi.

    “Hiç belirti vermeden sessiz de seyredebilir”

    Böbrek taşının genellikle sırtın alt ve yan bölgesinde olup kasığa doğru yayılan ani ve şiddetli ağrıya neden olduğunu, beraberinde bulantı, kusma, idrara sık çıkma, idrar yaparken yanma, idrarda kanama gibi belirtilere; enfeksiyona yol açtıklarında ise titreme, terleme, ateş gibi şikayetler gözlemlendiğine değinen Prof. Dr. Gücük taşların boyutuna ve bulunduğu yere göre tamamen sessiz ve şikayetsiz bir şekilde seyredebileceği konusunda da uyarıda bulundu.

    “Taş oluşumunu azaltan beslenme değişiklikleri gerekir”

    Vücutta yeteri kadar su olmadığında idrarın daha yoğun atılmak durumunda kalınarak böbrek taşı riskinin arttığının altını çizen Prof. Dr. Gücük, “Beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesiyle taş oluşumu engellenebilir ya da azaltılabilir. Günlük 1,5 ila 2 litre idrar çıkartacak kadar su tüketilmeli. Tuz tüketimi özellikle işlenmiş gıdaların, tuzlu atıştırmalıkların ve hazır yemeklerin azaltımı ile günlük 5 gramın üzerine çıkmamalı. Ispanak, çilek, fındık, çikolata, çay oksalat içerikleri nedeni ile sınırlanmalı. Kalsiyum içeren gıdalar normal miktarlarda tüketilmelidir, kalsiyum takviyeleri kontrolsüz bir şekilde kullanılmamalıdır. Kilonuza dikkat etmek ve düzenli egzersiz yapmak da ayrıca çok önemlidir” diye konuştu.

    “Bazı küçük taşlar kendiliğinden düşebilir”

    Bu hastaların genellikle ağrı olduğunda acil servise, ardından üroloji hekimine başvurduklarını belirten Prof. Dr. Gücük, idrar, kan ve görüntüleme testlerinin ardından taşın yeri, boyutu, oluşturacağı muhtemel hasar, hastanın genel sağlık durumu ve aciliyetine göre tedavinin planlandığını söyledi. Bazı küçük taşların ya kendiliğinden ya da yardımcı ilaçlar ile düşebileceğine değinen Prof. Dr. Gücük şunları ifade etti:
    “Kendi başına düşemeyecek taşlar için vücut dışından ses dalgası (ESWL) ile taşlar kırılabilir ve küçük parçalar halinde atılması sağlanabilir. Bu yöntemden fayda göremeyecek hastalar için son derece gelişmiş endoskopik taş kırma ve alma yöntemleri uygulanır. Bunlar içerisinde üreteroskopi ve lazer, perkütan nefrolitotomi gibi yöntemler vardır. Bunlarda temel maksat idrar yollarından küçük endoskopik cihazlar ile girip taşların toz haline getirilmesi, ya da küçük parçalar halinde kırılıp dışarı alınması esasına dayanır. Son yıllarda holmium lazer teknolojisi, mini-perkütan nefrolitotomi ve endoskopik kombine intrarenal cerrahi gibi yöntemlerle günübirlik ya da 1-2 gece hastanede kalış süreleri ile bu taşlar temizlenir ve hastalar bu şikâyetlerinden kurtulabilir.”

    Tüm bu tedavilere rağmen böbrek taşlarının tekrarlayıcı nitelikte olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Gücük önleyici tedavi için “yeterli miktarda su içmek, tuz miktarını kısıtlamak, sağlıklı diyet uygulamak, egzersiz yapmak” gerektiği ve yılda 1 kez doktor kontrolü yapılması konusunda uyarıda bulundu.

  • Yapay zeka hayat kurtardı

    Yapay zeka hayat kurtardı

    Spesifik olmayan baş ağrısı şikayetiyle Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahi Polikliniği’ne başvuran kadın hastadan doktoru manyetik rezonans görüntüleme (MRG) tetkiki istedi.

    Hastanın MR cihazında olduğu sırada gerçek zamanlı hasta verilerini analiz eden bir yapay zeka algoritması tarafından tespit edilen bir tümörün tespiti üzerine acil ameliyata alınan hastanın hayatı erken müdahaleyle kurtarıldı.

    Bu durum, MR çekimi sırasında bir hastanın devam eden görüntülemesi sırasında yapay zeka algoritması tarafından teşhis edilen, ilgili hekimlerin anında uyarılması ile hastaya en uygun tedavinin hızlı şekilde uygulandığı ilk klinik vaka olarak “Journal of Neurosurgery: Case Lessons” dergisinde yayımlanarak tıp literatürüne girdi.

    Algoritmanın eğitilmesi 6 ay sürdü

    Çalışmanın detaylarını, Beyin ve Sinir Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emrah Çeltikçi ile Türk Beyin Projesi Gazi Üniversitesi Proje Yürütücüsü Prof. Dr. Şeref Sağıroğlu anlattı.

    Beyin tümörü, hipofiz ve kafa tabanı cerrahisi uzmanı Doç. Dr. Çeltikçi, Şubat 2021’de başlayan Türk Beyin Projesi kapsamında algoritmanın, beyin cerrahisine ilişkin “inme”, “kanama” ve “tümör” gibi bilgilerle eğitilmesinin 6 ay sürdüğünü söyledi.

    Çeltikçi, daha sonra gerçek veriler üzerinde çalışmalar yürüttüklerini ve algoritmanın ikinci versiyonunu tamamladıklarını, algoritmayı Gazi Üniversitesi Hastanesindeki MR cihazlarında 24 saat çalıştırmaya başladıklarını anlattı.

    Bu sırada, MR görüntülerinin kaydedildiği hastane otomasyon sistemine entegre edilen yeni geliştirilen yapay zeka modellerini buna dahil ettiklerini aktaran Çeltikçi, böylece yapay zeka algoritmasının hasta daha MR cihazındayken 5-10 saniye arasında değişen sürelerde çekilen beyin MR’ında anormal bir durum içerip içermediğini değerlendirmeyi başardığını kaydetti.

    Yapay zeka sisteminin, Dijital Dönüşüm Ofisi’nin de desteğiyle bir GSM operatörünün görüntülü mesaj servisine entegre edildiğini bildiren Doç. Dr. Emrah Çeltikçi, “Böylece algoritmanın, MR’da bir anormallik tespit ettiğinde doktorların cep telefonuna geliştirilen özel servis üzerinden mesaj atması ve anormallik içeren anonimleştirilmiş görüntünün de doktorlara gönderimi sağlandı. Yapay zeka sistemi, hastaya ait anormallik içeren MR kesitlerindeki anormal bölgeleri (segment) renklendiriyor” dedi.

    Yapay zeka algoritmasının kurulduğu günden bu yana doktorların cep telefonlarına alarm yolladığını belirten Çeltikçi, tıp tarihine geçen hastayla ilgili şöyle konuştu:

    “Akşam saatleriydi. Polikliniğe baş ağrısı şikayetiyle gelen hastamızdan MR istenmiş. Yapay zeka sistemi, hastamız daha MR cihazındayken bir anormallik tespit etti. Telefona baktığımızda yapay zekanın hastamızın beyninin ciddi bir kısmında beyin ödemi ve tümör tespiti yaptığına dair mesaj gördük. Doktorlarımız hemen harekete geçti ve gerekli önlemleri aldı. Hastamız, yaptığımız biyopsiye göre de beyin tümörü tanısı aldı ve tedavilerine başlandı.”

    Türkiye’de MR görüntüleme sayısının çok yüksek olduğunu, bu görüntüleri radyologların değerlendirmesi için hastaneden hastaneye değişebilen süreler gerektiğini belirten Çeltikçi, “Yapay zeka, acil müdahale gerektiren anormalliği çok kısa sürede gösterebildi. Yapay zeka ile amaçlanan zaten erken alarm sistemi gibi çalışması” dedi.

    Çeltikçi, yapay zeka çalışmalarında, sadece erken alarm değil, tümörün adının ve genetik özelliğinin de tespit edilebilmesini hedeflediklerini bildirdi.

    “Dünya literatüründeki ilk vaka bizim hastamız oldu”

    Emrah Çeltikçi, Avrupa ülkeleri ve ABD’de yapay zeka çalışmaları yürütüldüğüne işaret ederek, şu değerlendirmeyi yaptı:

    “Literatürde gerçek zamanlı çalışan bir algoritmayla tespit edilmiş gerçek bir hastanın girişimini görmedik. İşin aslı bu durum bizi şaşırttı. Sonradan geriye dönüp baktık ki örneğin ABD’de geliştirilen erken uyarı sistemlerinin henüz FDA onayları alınmamış. Dolayısıyla yapay zeka ile böyle bir durumu gerçek zamanlı test etme kapasiteleri yok. Oradaki bürokratik engeller de buna izin vermiyor. Ayrıca ABD’de sağlık sisteminin özel olması nedeniyle veriye ulaşmada sıkıntılar var. ABD’deki bu durum, bizim için tabii güzel oldu. Hastamız aslında literatürdeki ilk yapay zeka tarafından tespit edilip MR’ının çekildiği günün ertesi günü müdahalesi yapılan ilk insan oldu dünya tarihinde. Hatta biz bunun yayınını da yaptık. Dünya literatüründeki ilk vaka bizim hastamız oldu. Deneysel amaçlı değil gerçek bir hasta bir MR cihazına girdi, yapay zeka beynindeki tümörü tespit etti ve doktorlara haber verdi ve hastaya müdahale edildi. O açıdan da çok mutlu ve gururluyuz. Sonuçta bir şeyleri ilk kez yapıyor olmak güzel.”

    Yapay zekayla beyin tümörünün erken teşhisinin sağlandığını ve böylece radyologların MR tetkik sonucunu raporlaştırması beklenmeden hastaya acil müdahale edilebildiğini anlatan Çeltikçi, hastanelerinin acil servisinde özellikle “inme” riskinin erken tespit edilmesine yönelik olarak geliştirilen yapay zeka sisteminin kullanılabileceğini bildirdi.

    “Ülkemiz için örnek bir proje oldu”

    Gazi Üniversitesi Yapay Zeka ve Büyük Veri Analitiği ve Güvenliği Merkez Müdürü ve Türk Beyin Projesi yürütücüsü Prof. Dr. Şeref Sağıroğlu da projenin, Türkiye’de açık veri felsefesine dayalı olarak hayata geçirilen ve gerçek ortamlarda da kullanılabilen ilk proje olduğunu söyledi.

    Gazi Üniversitesi öğretim üyeleri ve araştırmacıları ile Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi ekibi olmak üzere 30’a varan araştırmacının farklı zamanlarda projede çalıştığını ve destek verdiğini anlatan Sağıroğlu, şöyle devam etti:

    “Elde ettiğimiz verileri, Kişisel Verileri Koruma Kanunu’na uygun olarak anonimleştirip işledik. MRG verilerini bir araştırma projesinde kullanmak çok zor olsa da biz bunu başardık. Ürettiğimiz veri setini araştırmamızda ve yapay zeka modellerini eğitmede kullanarak, doktorlarımızın kullanabileceği bir ürün geliştirdik. MRG verilerini anonimleştirip araştırmacıların kullanıma açtık. Bu ülkemiz için bir örnektir. Gerçek zamanlı olarak MRG’lerden yapay zeka modelleri ile tümör tespiti yapılması sonucunda hastaya erken müdahale edilebilmesiyle ilgili çalışmalarımızdan birinin dünyaca saygın bir dergide yayımlanması ve erken müdahalenin literatüre girmesi ise bizleri ziyadesiyle mutlu etmiştir. Daha yeni çözümler üretmek için çalışmalarımıza devam ediyoruz.”

    Prof. Dr. Sağıroğlu, yapay zekanın sonuçlarının doktorların cep telefonlarına acil uyarı şeklinde ulaştırılması için de bir GSM operatörüyle işbirliğine gittiklerini aktardı.

    Tüm kamu hastanelerine ücretsiz kurulma taahhüdü

    Sağıroğlu, proje kapsamında geliştirilen yapay zeka sisteminin tüm kamu hastanelerine ücretsiz olarak kurulma taahhüdü verildiğini bildirdi.

    Projenin, pek çok yeniliği barındırdığını belirten Sarıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Açıklanabilir Yapay Zeka yaklaşımı, ‘burada anormal bir durum var’ diyerek gerekçesini de bir modelle açıklıyor. Bu sistem, doktorlarımızın güvenini artırdı. Doktorlar, sisteme güvendiği için bu sistemle yakın çalışıyorlar. Sistem, 1000’in üzerinde anormal durumu doktorlarımıza bildirdi. Gazi Üniversitesi Hastanesi’ne gelen her hasta, beyinle ilgili MR çektiriyorsa sonuçları anında doktorlara ulaşıyor. 3 MR cihazımızdaki görüntüler anında yapay zeka analizine giriyor. Bu da hastalarımıza güven veriyor, doktorlarımızın da hızlı planlama yapmasını sağlıyor. Projeye gönüllü olarak girmemiz ve kamuda ücretsiz olarak kurulmasını istememizin temel nedeni ise hayat kurtarılmasına katkı sağlamak. Projeye gönülden inanıyoruz.”

  • Yıldırım’da sağlığa yatırım aralıksız sürüyor

    Yıldırım’da sağlığa yatırım aralıksız sürüyor

    Yıldırım Belediyesi’nin hayırsever desteği ile Fidyekızık Mahallesi’ne kazandıracağı aile sağlığı merkezinde çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor. 453 metrekare inşaat alanından oluşan 2 katlı merkez 4 hekimli aile sağlığı merkezinden ve muhtarlıktan oluşacak.

    Fidyekızık Aile Sağlığı Merkezi açıldığında bölgenin önemli bir ihtiyacına cevap verecek.


    Sağlık yatırımları konusunda çalışmalar yürüttüklerini belirten Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, “Hemşehrilerimizin sağlık hizmetine erişimi noktasında ilçemizin hangi bölgesinde ihtiyaç varsa o noktalara ya Aile Sağlığı Merkezi ve 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu kazandırarak hemşehrilerimizin bu alandaki ihtiyacını hızlı bir şekilde gideriyoruz. İlçemize kazandırdığımız ve yapımını sürdürdüğümüz projelerimiz var.

    İnşallah onları da kısa süre içerisinde tamamlayarak hemşehrilerimizin hizmetine sunacağız” diye konuştu.

  • Oksijenle gelen şifa: Hiperbarik Tıp

    Oksijenle gelen şifa: Hiperbarik Tıp

    Kapalı bir basınç odası içerisine alınan hastalara, yüzde yüz medikal oksijen solutarak yapılan bir tedavi yöntemi olan hiperbarik oksijen tedavisi, Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hiperbarik Tıp Ünitesi’nde hastalara başarıyla uygulanıyor. Ünite, Güney Marmara’nın kamuya bağlı tek hiperbarik tıp ünitesi olarak, 6 milyonluk nüfusa hizmet veriyor. Bursa’nın yanı sıra Balıkesir, Çanakkale illerinden de sevk edilen çok sayıda hasta, ünitenin verdiği hizmetten faydalanıyor. Son dönemlerde talebin artması karşısında ek mesai uygulamasına geçtiklerini dile getiren Ünite İdari Sorumlusu Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp Uzmanı Dr. Bekir Selim Bağlı, hiçbir hastayı mağdur etmemek için gayret sarf ettiklerini dile getirdi.

    Hiperbarik oksijen tedavisinin birçok hastalığın tedavisinde kullanıldığını belirten Uzm. Dr. Bağlı, “Dalgıçların hastalığı olarak bilinen vurgun hastalığı, bölgemizde sıklıkla karşılaştığımız karbonmoksit yani soba zehirlenmeleri ve diyabetik ayak enfeksiyonlarında etkili. Bunun dışında kemik ödemleri ve avezküler nekroz hastalığında da yardımcı tedavi olarak uygulanabilir. Yine damarların faaliyet göremediği bazı hastalıklar var. Görme ile ilgili ya da kol bacak uzuvlarımızdaki damar tıkanıklıklarında da hiperbarik oksijen tedavisi ile bozulmuş dokulara yüksek oksijen göndererek tedavilerine katkı sunmaya çalışıyoruz” dedi.

    Depremzedeler Şifa Buldu

    Kahramanmaraş’ta meydana gelen deprem nedeniyle bölgeden gelen çok sayıda depremzedeye hizmet verdiklerini vurgulayan Uzm. Dr. Bağlı, “Ülkemizin yaşadığı deprem felaketinden etkilenen hastalara da yardımcı olmaya çalıştık. Bu hastaların, rutin hastalara eklenmesiyle meydana gelen talep artışını biz ek mesai ile bu hastalara yardımcı olarak, aşmaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu.

    “Tedavinin Etkisini Gördüm”

    Geçtiğimiz yıl kalça kemiği ödemi rahatsızlığı nedeniyle 30 seans hiperbarik oksijen tedavisi gördüğünü belirten 42 yaşındaki hasta Gültekin Gülcü ise, sol kalça kemiğinde tedavide sonuç alındığını ifade etti. Sağ kalça kemiği için tekrar başvurduğunu söylen hasta Gülcü, “İkinci kez tekrar geldim. 30 seans daha alacağım. Şu an 12 seansını aldım. 18 seansım daha var. Tedavinin etkisini gördüm. Yürüyemiyordum. Hiç adım atamıyordum. Şu an en azından yürüyebiliyorum. Kendi ihtiyacımı görebiliyorum” ifadelerini kullandı.

  • Sağlık personellerinin kadroya geçişi tamamlandı

    Sağlık personellerinin kadroya geçişi tamamlandı

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Bakanlığımız bünyesinde sözleşmeli pozisyonda görev yapan 328 hekim, 50 bin 819 ebe/hemşire ve 29 bin 961 diğer sağlık personeli olmak üzere toplam 81 bin 108 personelin 7433 sayılı Kanun kapsamında kadroya geçiş işlemleri tamamlanmıştır. Hayırlı olsun” ifadelerini kullandı.

  • “Sağlık tesislerinin yüzde 61’i kapalı”

    “Sağlık tesislerinin yüzde 61’i kapalı”

    Sudan’da çatışmalar devam ederken, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), ülkedeki sağlık tesislerine ilişkin açıklamada bulundu. DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus yaptığı açıklamada, Sudan’daki durumun içler acısı olduğunu belirterek, “DSÖ, taraflar arasında kabul edilen ateşkesi memnuniyetle karşılamaktadır. Tüm tarafları buna tamamen saygı duymaya davet ediyoruz. Şiddet şimdiden sağlık üzerinde korkunç bir etki oluşturdu. DSÖ, çatışmanın kendisinin neden olduğu ölüm ve yaralanmalara ek olarak, salgınlar, yiyecek ve suya erişim eksikliği ve aşılama da dahil olmak üzere temel sağlık hizmetlerindeki aksamalar nedeniyle çok daha fazla ölüm olacağını tahmin etmektedir” dedi.

    Can kayıplarının 4’de 1’i kurtarılabilirdi

    Bugüne kadar yaşanan can kayıplarının 4’de 1’inin temel kanama kontrolüne erişimle kurtarılabileceğini tahmin edildiğini aktaran Ghebreyesus, “Ancak sağlık görevlileri, hemşireler ve doktorlar yaralı sivillere, siviller de hizmetlere erişemiyor. Başkent Hartum’daki sağlık tesislerinin yüzde 61’i kapalı ve sadece yüzde 16’sı normal şekilde çalışıyor. Böbrek, diyabet ve kanser gibi kronik hastalıkları olan birçok hasta, ihtiyaç duydukları sağlık tesislerine veya ilaçlara erişemiyor” dedi.
    Önümüzdeki haftalarda tahminen 24 bin kadının doğum yapacağını ifade eden Ghebreyesus, annelerin sağlık ve bakım hizmetlerine erişemediğine dikkat çekti. Çatışmaların başlamasından bu yana sağlık tesislerine yönelik 16 saldırı olduğunu ifade eden Ghebreyesus, 8 kişinin bu saldırılarda hayatını kaybettiğini açıkladı.

    Hartum’daki Ulusal Halk Sağlığı Laboratuvarı’nın ordu veya RSF güçleri tarafından ele geçirilmesinden dolayı endişe duyduklarını aktaran Ghebreyesus, “Teknisyenlerin artık laboratuvara erişimi yok. Bu da laboratuvarın artık normal teşhis ve referans işlevini yerine getiremeyeceği anlamına geliyor. Ayrıca laboratuvarı işgal edenlerin orada depolanan patojenlere yanlışlıkla maruz kalabileceğinden endişe ediyoruz. DSÖ daha fazla bilgi istiyor ve bir risk değerlendirmesi yürütüyor” dedi.

    “En iyi ilaç barıştır”

    Ülkedeki elektrik kesintilerinin Merkez Kan Bankası’nda depolanan az sayıdaki kan stoklarını kullanılamaz hale getirebileceğini belirten Ghebreyesus, “DSÖ personeli, acil sağlık ihtiyaçlarını desteklemek için hayatlarını riske atıyor. Personelimizi ve bakmakla yükümlü oldukları kişileri güvenli bir yere yerleştiriyoruz ve operasyonlarımızı elimizden gelen en iyi şekilde sürdürmek için planlar yapıyoruz. DSÖ, teslim edilmeyi bekleyen temel ilaçlar, kan torbaları, ameliyat malzemeleri ve travma bakımı stoklarına sahip. Ancak bunu yapmak için güvenli erişime ihtiyacımız var. Her zaman olduğu gibi, bu durumda da en iyi ilaç barıştır” dedi.

    “Biyolojik tehlike” uyarısı

    DSÖ tarafından dün yapılan açıklamada, Ulusal Halk Sağlığı Laboratuvarı’nda kızamık ve kolera patojenleri ile diğer tehlikeli maddelerin bulunduğu ifade edilmiş, Hartum’da “yüksek biyolojik tehlike riski” olduğunu duyurmuştu. DSÖ, laboratuvarın kimin kontrolünde olduğuna dair bilgi vermemişti.
    Öte yandan Sudan’daki çatışmalarda bugüne kadar 459 kişinin hayatını kaybetti, 4 bin 72 kişi de yaralandı.