Etiket: Sağlık

  • Hastanenin yapımı tamamlandı

    Hastanenin yapımı tamamlandı

    Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin Hatay’ın Defne ilçesinde yapımına başladığı hastanenin kurulumu tamamlandı. Mekanik, elektrik ve sıhhi tesisat işleri bitmek üzere olan Kocaeli Büyükşehir Hastanesi, Sağlık Bakanlığı tarafından teşrif ve tıbbi cihaz kurulumları tamamlandıktan sonra doktor ve sağlık personeli atanarak, hasta kabulüne başlayacak. 96 konteynerden oluşan 54 yataklı hastanenin yılda 250 bin hastaya hizmet vermesi bekleniyor. Hastanede poliklinik hizmetlerinin yanı sıra ameliyathane ve yoğun bakım ünitesi de yer alacak.


    Hasta kabulüne başlanacak

    Hastanede 4 ana dal branşı ve diş hekimliği hizmeti devamlı olarak verilecek. Genel cerrahi, dahiliye, çocuk, kadın doğum ve diş poliklinik hizmetlerinin verileceği hastanede haftanın belli günlerinde nöroloji, psikiyatri, fizik tedavi, göz, ortopedi poliklinik hizmetleri de olacak. Projenin kurulumu esnasında ve işletmeye alımında Sağlık Bakanlığı, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, MÜSİAD Karlsruhe, MÜSİAD Paris görev alıyor.

    Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin İSU, A Takımı, Ulaşım, Yapı Kontrol ve Fen İşlerinden oluşan ekipleri içme suyu, kanalizasyon, altyapı, mekanik, elektrik ve sıhhi tesisat imalat çalışmalarında gece gündüz çalıştı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından da incelenen hastanenin tıbbı teçhizat kurulumu ve sağlık personelinin atanmasıyla poliklinik hizmeti vermeye başlaması bekleniyor.

  • Japonya en büyük sahra hastanesini Gaziantep’te kurdu

    Japonya en büyük sahra hastanesini Gaziantep’te kurdu

    14’ü hekim olmak üzere 70 kişiden oluşan Japon ekip ile ameliyat, tahlil, röntgen gibi hizmetlerin verildiği sahra hastanesi gezen Başkan Şahin, ziyarette, Japonya’dan gelen heyetin başkanı Başhekim Takeshi İshihara’dan hastane hakkında bilgi aldı.

    “Japonya ile kurulan ikili ilişki, deprem sonrası büyük bir yol haritası oldu”

    Başkan Şahin, burada yaptığı konuşmada, dünya deprem tarihinin en büyük felaketini yaşadıklarını belirterek, “Biz Japonya ile daha önce dirençli şehir çalışmıştık. Deprem öncesinde, deprem sırasında ve deprem sonrasında ne yapılması lazım bunları konuşmuştuk. Bu teorik çalışma bugün, bu büyük felakette yaraları sarmak için bizlere çok büyük bir yol haritası oldu” dedi.


    “Japonya’nın en büyük özelliği uzmanlaşmada, ihtisaslaşmada yetişmiş insan gücüdür”

    irçok sahra hastanesi gezip bu kadar detaylı ve iyi düşünülmüş bir hastaneyi ilk kez gördüğünü belirten Şahin, “Bu kadar başarılı bir hastaneyi ilk kez gördüm. Zaten Japon hükümeti de bu kadar büyüğünü burada ilk kez yaptıklarını söylüyorlar. İyiliğin ve merhametin yükseldiği bir dünyada fay hatları kırılabilir ama iyilik hattı merhamet hattı sevgi hattı bizi çok hızlı iyileştirecek ve birlikte yaraları saracağız. Bu gördüğünüz hastane 5 dönüm kapalı alan. Hastanenin içerisinde bir hastaya lazım olan bütün her şey var.

    Doğumhanesinden, laboratuvarına, arkamızda büyük bir yoğun bakım ünitesi var. Hiçbir tam teşekküllü hastaneye gitmeye ihtiyacı olmadan bütün teknik altyapı var beşeri sermaye var. Japonya’nın en büyük özelliği uzmanlaşmada, ihtisaslaşmada yetişmiş insan gücüdür. Bütün yetişmiş insan gücüyle bugün buradalar. Yalnızca teknolojileriyle, makineleriyle değil doktorlarıyla ve bu konuda uzmanlaşmış ekibiyle de buradalar” şeklinde konuştu.


    “Japonya olarak iş birliği ve yardım çalışmalarımızı sürdüreceğiz”

    Deprem bölgelerini ziyarette bulunan Japon Büyükelçisi Kazuhiro Suzuki sahra hastanesinde yaptığı açıklamada, “Bugün depremden etkilenen Gaziantep ilini iki günlük seyahat grubuyla ziyaret edebildim. Çok büyük hasarları bizzat görebildim. Ama aynı anda artık yeniden yapılanma sürecini de geçilmiş olduğunu da bizzat teyit edebildim.

    Japonya’da iki hafta sonra yani 11 Mart tarihinde büyük Japonya depreminin 12. Yıl dönümü olacak. O sırada çok fazla can kaybı yaşanmıştı ve kışın insanlar şiddetli soğuk altında maruz kaldı. Şimdi Japonya’da Türkiye’deki çok zor durumlar her gün haber olarak yayına çıkıyor. Japonlarda bizzat bunu izleyerek ne yapabilirim ne yapmalıyım diye düşünüyorlar. Bu sefer yaptığımız hastanemizde yürekten gelen dayanışma ve beraberliğin duygusuyla yapmıştık. Japonya olarak bu şekilde iş birliği ve yardım çalışmalarımızı sürdüreceğiz” diye konuştu.

  • Derince Sağlıklı Yaşam Parkı

    Derince Sağlıklı Yaşam Parkı

    Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından 45 dönümlük alanda yapılan Derince Sağlıklı Yaşam Parkı’nda sona yaklaşıldı. Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesinde arkasında kalan eski askeri hastane alanına yapılan parkta duyusal terapi alanları, çocuklar için sokak fitness alanı, çocuk macera parkı, zekayı destekleyen duyusal oyun sahası ve pek çok ilgi çeken alan yer alıyor. Parkın çevre duvar imalatı tamamlandı.

    Sağlıklı Yaşam Parkı içerisinde yer alan tenis, basketbol ve futbol sahalarının çelik imalatları yapıldı. Sahaların etrafı tel örgülerle kapatıldı. Futbol sahasının suni çim halısı serildi. Meydan çevresindeki 3 basamaklı amfi beton imalatı ve traverten kaplaması yapıldı.

    520 büyük ağaç dikimi yapıldı

    Sağlıklı yaşam parkını çevreleyen bisiklet yolu imalatı ekiplerce tamamlanırken parkı çevreleyen solüsyonlu yürüyüş yolunun imalatına başlandı. Park içerisindeki ara yürüyüş yollarının granit ve bazalt küptaş imalatları yüzde 90 oranında tamamlandı. Parkın yeşillendirilmesi çerçevesinde 520 adet büyük ağaç dikimi yapıldı.

    Bin 100 metrekare çocuk oyun alanı, 550 metrekare fitness alanları ve duyusal alanların betonları atıldı. Çevre sınırlarına metal ayraç imalatı yapıldı. Proje içerisinde yer alan skate park alanı modüllerin montajı tamamlandı.


    3 yeni yol yapılıyor

    Öte yandan, Sağlıklı Yaşam Parkı’na ulaşımın sağlanacağı bin 200 metre uzunlukta 3 adet yol yapılıyor. Çavdar Caddesi ile Medya Caddesi’ne bağlanan kısımda 2 adet yeni imar yolu açılırken, mevcutta bulunan Medya Caddesi’nin de 8 metre olan genişliği 20 metreye çıkarıldı. Sağlıklı Yaşam Parkı içerisinde 14 bin metrekarelik açık otopark ve yol üzerinde de paralel parklanmalar yapılacak.

  • Göz Sağlığına İyi Gelen Besinler

    Göz Sağlığına İyi Gelen Besinler

    Havuçlar veya daha spesifik olarak içindeki vitaminler göz sağlığınız için önemlidir. Araştırmalar, beş gıdanın katarakt, göz merceğinin bulanıklaşması, göz kuruluğu ve glokomu önlemeye yardımcı olabileceğini gösteriyor. Ayrıca yaşlılarda geri dönüşü olmayan görme kaybının en yaygın nedeni olan yaşa bağlı makula dejenerasyonuna karşı koruma sağlayabilirler. 

    Göz sağlığınızı en üst düzeye çıkarmak için bu yiyeceklerden daha fazla tüketin. 

    *Havuç 

    Havuç, vücudun A vitamini yapmak için kullandığı beta-karoten içerir. A vitamini göz sağlığı için önemlidir. Onsuz veya yetersiz miktarlarda, düşük A vitamini seviyeleri göz kuruluğuna, kornea skarlaşmasına, gece körlüğüne ve görme kaybına neden olabilir.  

    *Kale 

    Lahana, ıspanak ve brokoli gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler, retinada yüksek konsantrasyonlarda bulunan antioksidan lutein ve zeaksantin açısından zengindir. Bu antioksidanlar bir filtre görevi görür ve retinayı mavi ışığa zarar vermekten korur.   

    * Kırmızı biber 

    Kırmızı biber, portakal, çilek, brokoli ve kivi gibi turuncu ve kırmızı meyve ve sebzeler, katarakt gelişimini önlemeye yardımcı olabilecek başka bir antioksidan olan C vitamini içerir.  

    * Somon 

    Balık, özellikle somon, omega-3 yağ asitleri ile doludur. Omega-3 yağ asitleri, retinanın görsel sağlığını geliştirmeye yardımcı olur ve kuru gözlerin önlenmesine yardımcı olabilir. Somon, sardalye ve ringa balığı en fazla omega-3’e sahiptir, ancak pisi balığı, pisi balığı ve ton balığı da iyi kaynaklardır. 

     

  • “Yaşanılan acıyı depremzedelere ‘acıma’ olarak yansıtmamalıyız”

    “Yaşanılan acıyı depremzedelere ‘acıma’ olarak yansıtmamalıyız”

    İki hafta önce tüm ülkeyi yasa boğan ve 11 ili etkileyen deprem sonrası imkânı olan vatandaşlar, depremin etkilerinin azalacağı zamana kadar Mersin, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlere göç etmek durumunda kaldı. Zorunlu göçlerle birlikte depremi birebir yaşayan insanlarla, yaşayamayanların bir araya geldiği bir sürece girildiğini söyleyen Bahçeşehir Üniversitesi Göç ve Kent Çalışmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ulaş Sunata, depremzedelere karşı iyi niyetli bir duygu bile olsa acıma hissi ile yaklaşılmamasını söyledi. Prof. Dr. Ulaş Sunata ayrıca depremi birebir yaşayan insanlara hassas davranılması ve kişilerin yaşadıklarını kendi anlatmadıkları müddetçe anlattırılmaya çalışılmaması gerektiğini vurguladı.
    Hepimizin farklı ama bir şekilde etkilendiği deprem sonrası asıl acıyı ve kayıpları özellikle depreme birebir maruz kalan insanların yaşadığını unutmamak gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Ulaş Sunata, “Şu anda depremzedelerle depremi doğrudan yaşamamışların karşılaştığı bir dönemdeyiz.

    Hepimiz çok etkilendik.

    Hepimiz toplum olarak depremi doğrudan yaşasak da yaşamasak da bu acıyı yaşıyoruz. Fakat bu acı depremzedelere karşı acıma duygusu ile ilerlenmemesi gereken bir süreç. Yaşadığımız acıyı karşılaştığımız kişilere yansıtarak yeniden devam etmemeliyiz. Depremi birebir yaşayan kişiler çok daha büyük acılar yaşadılar, bu acıyı onlar size verdikleri sürece almalısınız. Acı ve yas süreci uzun sürecektir. Buna hazırlıklı olmak lazım. Karşımızdakini anlamaya yönelik davranmak gerekiyor. Acılarımızı yaşamak için onları kullanmamamız gerekiyor. Bu çok önemli ve ahlak açısından da çok değerli bir şey. O yüzden birlikte yaşamı yeniden inşa edeceğimiz bir süreçteyiz ki bu kolay bir süreç değil. Bunun farkında olarak hayatımızı birlikte devam etmeyi sürdürmeliyiz” dedi.

    “Kişinin acısını bize yansıttığı sürece dinlememiz gerekiyor”

    Depremi yaşayan insanları anlama ve dinleme odaklı olmamız gerektiğini de ifade eden Ulaş Sunata, “Anlamakla başlamak gerekiyor aslında. Kişinin acısını bize yansıttığı sürece dinlememiz gerekiyor. Bizimle konuştuğu sürece dinlemeliyiz, konuşmadığı zaman da onu zorlamak doğru değil. Hiç yokmuş gibi davranmak imkânsız elbette ki süreç devam ediyor. Hepimiz aynı acıyı paylaşıyoruz. Fakat çok daha fazla yaşayanı, büyük kaybı olanı var. Bunun bir hiyerarşisi de yok herkes farklı yaşıyor olabilir” şeklinde konuştu.

    “Plansız bir zorunlu göç oldu”

    Daha güvenli olması açısından insanların zorunlu olarak göç ettiğini de hatırlatan Sunata, “Deprem büyük bir travmaydı. Depremi doğrudan yaşayan kişilerin bir kısmı aynı zamanda yerinden oldu. Yani bir yersiz-yurtsuz kalma sürecinden bahsediyoruz. Bu da tabi büyük bir zorunlu göçe dönüştü. Özellikle Mersin başta olmak üzere diğer büyük illere ciddi bir göç oldu. Göçün kendisi de ayrı bir değişimdir ve şoktur. Elbette ki bu şokun üstüne bir de göç yaşamak kolay değil. Tabi sonrasında geri dönüşler de olacaktır. Lakin burada kaldıkları süreçte sonuçta farklı bir coğrafyaya geliyorlar ve farklı insanlarla karşılaşıyorlar. Bu yüzden göçün oluşturduğu ayrı bir denklem olacaktır” dedi.

    “Göç ettikleri yerlerde ve geri dönüklerinde de bir adaptasyon süreci olacak”

    Gerek göç ettikleri yerde gerekse geri döndüklerinde ayrı bir adaptasyon sürecinin olacağını da söyleyen Sunata açıklamalarını şöyle sonlandırdı:
    “Zorunlu göçü biz ikiye ayırırız. Her ne kadar zorunlu desek de planlı olanı da vardır. Fakat bu göçte bir plan yok. Plansızlık içerisinde, anlık çözümlerle ilerleyen bir durumda göç etmiş kişiler gerçi yerinde kalmışlar da göç etmiş gibiler çünkü evlerinden oldular. Bu süreç bir süre devam edecek. Çok kolay değildir bir yere adaptasyon. Eğer yeni yerlerinde yaşamaya devam edeceklerse de bu uzun bir serüven olacaktır. Yeniden geri dönmeyi planlayacaklarsa da o da başka bir serüven olacaktır. Çünkü aslında bıraktıkları yere tam olarak geri dönmeyecekler. Bunun da ayrı bir adaptasyon sürecini beraberinde getireceğini unutmamak gerekiyor.”

  • “İhmal, inmeye neden olabilir”

    “İhmal, inmeye neden olabilir”

    Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Hale Ünal Aksu, kalp çarpıntısı hakkında bilgiler verdi. Çarpıntının, kişinin kendi kalp atımlarını hissetmesi olarak tanımlanabileceğini dile getiren Doç. Dr. Aksu, “Sağlıklı bireylerin kalbi dakikada 60-100 arası atar. Normal koşullarda kişi bu kalp atışlarını hissetmezken, çarpıntıda yoğun olarak hissetmeye başlar. Bunun nedeni kalbin ya daha hızlı, ya da düzensiz atmasıdır” diye konuştu.

    “Düzensiz kalp atışı görülebilir”

    Kalp çarpıntısında oluşabilecek belirtilerden bahseden Doç. Dr. Aksu, “Hasta kalbinin; göğsünde, boğazında ya da boynunda attığını hissedebilir. Kişi çarpıntıyı kalbinin hızlı atışı olarak hissedebilirken bazen hızdan ziyade düzensiz atış olarak tarif edebilir. Çoğu zaman kendi kendine sonlanan, başka bir şikâyetin eşlik etmediği çarpıntılar olarak karşımıza çıkar. Ancak kalp atımı çok hızlıysa ve uzun sürüyorsa, sersemlik, baş dönmesi hatta bayılmaya yol açabilir. Özellikle altta yatan kalp damar hastalığı, yapısal kalp hastalığı varsa beraberinde göğüs ağrısı, nefes darlığı yapabilir ve hastayı kalp yetersizliğine sokabilir” dedi.

    “Kalp damar hastalıklarına dikkat edilmeli”

    Stres, uykusuzluk, enfeksiyon ve kafein tüketiminin çarpıntıyı tetiklediğine dikkat çeken Doç. Dr. Aksu, kalp çarpıntısının neden olduğunu ve hangi hastalıkların çarpıntı yapabileceğini şöyle anlattı: “En sık kaygı, endişe, stres, korku, panik, heyecan gibi duygusal durumlar çarpıntı yapar. Kalbin egzersize yanıtı olarak çarpıntı karsımıza çıkabilir. Gebelik, kansızlık, tiroid bozuklukları, enfeksiyon durumları, hipoglisemi, hipoksi, kan elektrolit bozuklukları, sıvı kayıpları çarpıntı yapan kalp dışı rahatsızlıklardır. Fazla kafein tüketimi, bazı ilaç kullanımları, sigara ve alkol kullanımı da çarpıntı yapabilir. Kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, kalp zarı ve kalp kası iltihabı, kalp yetersizliği, kalp kapak hastalıkları, doğumsal kalp hastalıkları, kardiyomiyopati dediğimiz kalp kası hastalıkları, ritim bozuklukları, çarpıntı yapabilen kardiyak patolojilerdir.”

    “Hayatı tehdit edebilir”

    Hangi kalp çarpıntılarının tehlikeli olup olmadığını yanıtlayan Doç. Dr. Aksu, “Özellikle altta yatan yapısal kalp hastalığı varsa; hastalığın ciddiyetine bağlı olarak çarpıntılar hayatı tehdit edebilir. Kalp damar hastalıklarında kalpte oluşan beslenme bozukluğuna bağlı gelişen ritim bozuklukları, yine altta yatan kanalopati dediğimiz ritim bozukluklarında, wolf parkinson white dediğimiz yan yol varlığında çarpıntılar hayatı tehdit edebilir. Özellikle ailede ani ölüm hikâyesi olan, çarpıntıya bayılmaların eşlik ettiği hastalarda çarpıntılara daha dikkatli yaklaşmak gerekir” dedi.

    “EKG ile tanı konuluyor”

    Doç. Dr. Aksu, teşhis koyma süreciyle ilgili şu bilgileri paylaştı: “Öncelikle iyi bir anamnez almak, hastanın şikâyetlerini iyi dinlemek gerekir. Hastanın kullandığı ilaçlar, bitkisel takviyeler, kafein tüketimi, sigara ve alkol tüketimi, eşlik eden hastalıklar sorgulanır. EKG değerlendirilir ve laboratuvar tetkikleri yapılır. Ekokardiyografi ve gerekirse efor testi yapılabilir. Özellikle sık tekrarlayan çarpıntılarda 24 saat ya da hastanın çarpıntı sıklığına göre daha uzun süreli ritim holter monitorizasyonu yapılır. Böylelikle hastanın ritim takibi kayıt altına alınır. Kesin tanı çarpıntı sırasındaki EKG ile konulur. Gereken durumlarda elektrofizyolojik çalışma yapılabilir.”

    Kalp çarpıntısında tedavi yolları

    Kalp çarpıntısında tedavi yollarına değinen Doç. Dr. Aksu, “Çarpıntı tedavisi, basit hayat tarzı değişikliği önerilerinden, ablasyon dediğimiz ciddi tedavilere kadar değişir. Yapılan testlerde altta yatan bir hastalık tespit edilirse (anemi, tiroit bozuklukları gibi) öncelikle tedavi bu hastalıklara yöneliktir. Hastaya hayat tarzı değişiklikleri önerilir (kafeinin azaltılması, sigara ve alkol alımının kesilmesi, bazı ilaçların kesilmesi gibi). Ritim bozukluğu saptarsak, ritim bozukluğunun tipine, altta yatan hastalığa göre ilaç tedavisi başlanabilir, gerekli durumlarda ablasyon dediğimiz işlem uygulanabilir. Hasta devam eden ciddi çarpıntı ile geldiyse, ritim bozukluğunun tipine göre; bazı manevralar, ilaçlar, kardiyoversiyon dediğimiz elektroşok tedavisi uygulanabilir” ifadelerini kullandı.

    “Kafein tüketimi azaltılabilir”

    Doç. Dr. Aksu, çarpıntının tipine göre değişmekle beraber şikâyeti olan hastalarda çarpıntı sıklığını azaltabilecek unsurları şöyle sıraladı: “Stres seviyenizi azaltmak, alkol tüketimini kesmek, kafein tüketimini minimuma indirmek, sigara ve türevlerini kullanmamak, egzersiz, çarpıntınızı artıran yiyeceklerden ve bitkisel takviyelerden uzak durmak.”

    “Düzenli egzersiz kalp sağlığını koruyabilir”

    Kalp sağlığını korumak için önerilerde bulunan Doç. Dr. Aksu, “Sağlıklı beslenmek, kaliteli ve yeterli uyku, sigara ve alkolden uzak durmak, düzenli egzersiz yapmak ve kardiyoloji kontrolleri yaptırmak kalp sağlığını korumada önemlidir. Bazen çarpıntı hastayı çok fazla rahatsız etmeyebilir. Başka bir sebeple yapılan muayenede tesadüfen saptanabilir. Her ne kadar hastaya şikâyet oluşturmasa da bazı çarpıntılar tedavisiz ya da takipsiz kaldığında; kalp yetersizliği, inme, hatta ani ölüm gibi ciddi sağlık problemlerine sebep olabilirler. Bu nedenle kalp çarpıntılarını önemsemeli, hekimin önerilerine uyum sağlamalı ve takibi bırakmamalıyız” diyerek sözlerini noktaladı.

  • Tansiyon Hastalığına Dikkat!

    Tansiyon Hastalığına Dikkat!

    Kronik yüksek tansiyon ( 120/80 mmHg’den yüksek ) hipertansiyon kalp hastalığına neden olur. İnsanlar yaşlandıkça ve yüksek tansiyona sahip olmaya devam ettikçe kalp hastalığı riskleri artar. Kalp yetmezliği en sık 65 yaşından büyük kişilerde görülür.

    Kronik yüksek tansiyon kalbinizi zorlar ve kanınızı pompalamasını zorlaştırır. Kalp kasınız kalınlaşıp zayıflayabilir ve muhtemelen kalp yetmezliğine yol açabilir. Kan damarlarınızın duvarları da yüksek tansiyon nedeniyle kalınlaşabilir ve bu, kan damarlarında kolesterol biriktiğinde daha tehlikeli hale gelir. O zaman kalp krizi ve inme riskiniz artar.

    Yüksek tansiyon, erkekleri iki kat, kadınları ise üç kat daha fazla kalp yetmezliğine götürür. Bununla birlikte, yüksek tansiyonunuzu iyi yönetmek, kalp yetmezliği riskinizi büyük ölçüde azaltabilir.

    Kalp yetmezliği olan hipertansif kalp hastalığı olan kişilerde aşağıdakiler için daha yüksek risk vardır: 

    *Dekompanse kalp yetmezliği

    *Akut koroner sendrom

    *Ani kardiyak ölüm.

    Hipertansiyon kalp hastalığı türleri nelerdir? 

    Yüksek tansiyon, kalbinizin kanı damarlarınızdan geçirmesini zorlaştırır. Kan damarlarınızda plak biriktiğinde veya yüksek tansiyon nedeniyle kalp kasınızın bir kısmı büyüdüğünde, şu sorunları yaşayabilirsiniz:

    *Koroner arter hastalığı

    *Genişlemiş kalp

    Hipertansif kalp hastalığı için kimler risk altındadır? 

    *Yüksek tansiyona sahip olmak.

    *Egzersiz yapma

    *Şeker hastası olmak

    *Yüksek kolesterol var.

    *45 yaşından büyükler.

    *Fazla kilo

    *Sigara içmek veya tütün ürünleri kullanmak.

    *Alkol kullanımı

  • Balkanlar’ın sağlık üssü sismik izolatörlerle güven veriyor

    Balkanlar’ın sağlık üssü sismik izolatörlerle güven veriyor

    Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen ve 11 ili etkileyen 2 büyük depremin şiddeti, sismik deprem izolatörlerin önemini bir kez daha ortaya çıkardı. Bir yapının temeldeki taşıyıcı unsurların zarar vermemesi ve binanın temel ağırlığı temeldeki kolonların üzerine bu izolatörler vasıtasıyla tutturulması sonucu binanın afet anında hareket kabiliyeti kazanmasıyla beraber binanın kendi kendine zarar vermesine engel olunuyor. İzolatörler sayesinde binaya esneme payı bırakılarak çöküşler büyük oranda engellenirken, deprem hissi de büyük oradan azalıyor.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2 yıl önce açılışı yapılan, ‘Balkanlar’ın sağlık üssü’ konumundaki Tekirdağ Dr. İsmail Fehmi Cumalıoğlu Şehir Hastanesi de 651 sismik deprem izolatörü ile güven veriyor. Kahramanmaraş merkezli depremin ardından bazı yaralılar da Tekirdağ Şehir Hastanesine getirilerek tedavi altına alındı. Marmara’da olabilecek herhangi bir depreme karşı, Tekirdağ Şehir Hastanesi hem Tekirdağ’a hem de çevresindeki diğer illere hizmet vermeye devam edecek.

    Tekirdağ İl Sağlık Müdürü Dr. Ali Cengiz Kalkan yaptığı açıklamada, “651 adet sismik izolatörümüz var. Tüm kolonlarımızın üzerinde sismik izolatörler var. Bölgede beklenen, tahmin edilen bütün büyük depremler hesap edilerek bu şiddete dayanılacak derecede yapılmış durumdadır. Herhangi bir felaket yaşadığımızda hastanemizdeki sağlık aksamadan sürmesini temin etmek için planlanmıştır. Bölge hastanemizde tüm ülkemizin emrindedir” dedi.

  • Nilüfer’e Sağlık Müzesi kazandırılıyor

    Nilüfer’e Sağlık Müzesi kazandırılıyor

    Nilüfer Belediyesi, halkla buluşturduğu müzelere, sağlık alanında yeni bir müzeyi de eklemeye hazırlanıyor. Dr. Ceyhun İrgil ile iş birliği içinde yürütülen Sağlık Müzesi çalışmaları devam ediyor. İhsaniye Mahallesi’nde daha önce aile sağlığı merkezi olarak faaliyet gösteren bina artık müze olacak. Binada başlatılan tadilat çalışmalarında sona gelindi. Tadilatın kısa sürede tamamlanmasının ardından Dr. Ceyhun İrgil’e ait sağlık obje ve belgelerinin yer aldığı kapsamlı bir koleksiyon, modern müzecilik anlayışı ile sergilenecek. Müzede, geleneksel ilaç tedavilerinden eczacılığa, diş sağlığından şifalı kaplıcalara, kadın doğumdan kulak burun boğaza birçok alanda materyal yer alacak.

    Diş Hekimliği, Eczacılık, Göz, Laboratuvar gibi bölümlerin bulunacağı müzede ayrıca bir kütüphanede de oluşturulacak. Yıl içinde izlenime açılması planlanan müzede Antik çağlardan Osmanlı’ya ve günümüz Bursa’sına uzanan sağlık tarihinin öyküsü, eski ve yeni çağda sağlık tarihine ilişkin görsel objeler panolara yansıtılacak ve mankenlerle canlandırılacak.

    Müzeyi gezenler zamanda yolculuk yaparken, sağlık alanındaki değişimlere de tanık olacak.
    Nilüfer Belediyesi, 2023 yılı içinde faaliyete geçirmeyi planladığı Sağlık Müzesi’nde, toplumu sağlık alanında bilgilendirecek etkinlik düzenleyecek. Müzede, toplumda farkındalık oluşturacak sergiler, sağlık etkinlikleri ve söyleşiler de gerçekleştirilecek.

  • Kışın göz sağlığına dikkat

    Kışın göz sağlığına dikkat

    Kış aylarında gribal enfeksiyonların artmasına paralel olarak göz hastalıklarında da artış görüldüğünü belirten Uzman Op. Dr. A.İ, “Kış aylarında sık karşılaşılan göz problemlerinin başında göz kuruluğu, konjonktiviteler ve ultraviyole ışınlar gelmektedir. Hastaların normal mevsimlere göre kış aylarında daha dikkatli olmaları gerekir. Risk grubunda olan hastalar ise mutlaka doktorlarıyla irtibatlı olmalılar.

    Kışın havalar yağışlı ve karlı geçmesine rağmen nem oranı düşük olduğundan hava oldukça kurudur. Ayrıca kış boyunca yanan kaloriferler, çalışan klimalar yeterince havalandırılmayan kapalı ortamlar bu etkilerin daha da artmasına yol açar. Özellikle uzun süre bilgisayar karşısında çalışan meslek grupları kuru göz rahatsızlığı açısından risk altındadırlar. Çünkü uzun süreli konsantrasyon gerektiren durumlarda insanlardaki mevcut göz kırpma sayısı azalmakta ve gözler daha çabuk kurumaktadır. Gözlerde batma, sulanma ve kızarıklık şeklinde kendini gösteren göz kuruluğunda, hastalara önerilerimiz, çalışılan ortamın nemlendirilmesi, bilgisayar karşısında daha sık göz kırpma ve göz hekiminin önereceği gözyaşı damlalarının kullanılmasıdır” dedi.

    “Toplu yaşam alanları risk altındadır”

    Bir diğer problemin de gözlerde meydana gelen konjonktiviteler olduğunu ifade eden İpçioğlu, “Kış aylarında virüslere bağlı hastalıkların artmasına paralel olarak özellikle gribal enfeksiyonların artış gösterdiği dönemlerde viral konjonktivitin görülme sıklığı artmaktadır. Toplu yaşam alanları bu açıdan risk altındadır. Hastalık gözde kızarıklık, sulanma, çapaklanma ve ışığa karşı hassasiyet artışı şeklinde şikâyetlere neden olur. Genellikle tek gözde başlayıp daha sonra diğer gözde de şikâyetler ortaya çıkar. Gözün kornea dediğimiz saydam tabakasını tutarak görme azalması yapabileceğinden en kısa zamanda bir göz hekimine başvurmak gerekir. Hastalıktan korunmak için özellikle gözlerin çok ovulup kaşınmamasına, başkasına ait havlu, makyaj malzemesi ve benzeri şahsi eşyaların kullanılmamasına, bu tür hastalık belirtileri olan kişilerle yakın temastan kaçınılmasına ve el hijyenine dikkat edilmesi gerekir” şeklinde konuştu.

    Göz konusunda önemli problemlerden birinin de ultraviyole ışınları olduğunu hatırlatan Adnan İpçioğlu, “Kış aylarında sıcaklığın az olması, ultraviyole ışınlarının zararlı etkilerinin de daha az olduğu anlamına gelmiyor. Kışın karların oluşturduğu parlama ve yansımalar bu etkileri daha da artırmaktadır. Bu nedenle dışarıda uzun süre vakit harcama eğiliminde olan çocuklar, açık havada çalışan işçiler ve kar sporu yapanlar risk altındadır. Yaşa bağlı katarakt, yaşa bağlı makula dejeneresansı, pterjium ve göz çevresi cilt kanserleri güneş ışığına bağlı göz hastalıklarından bazılarıdır” diye konuştu.