Etiket: Sağlık

  • Kanser sanıldı, kemoterapinin kıyısından döndü

    Kanser sanıldı, kemoterapinin kıyısından döndü

    Tıp dünyasında nadir görülen bir hastalık, Şükran Ayalp’in başına geldi. Midesinde dolgunluk, ani kilo kaybı, iştahsızlık gibi şikayetlerle hastaneye başvuran Ayalp’in pankreasında kitle olduğu tespit edildi. Kitle, ilk tetkiklerde pankreas kanseri gibi görülse de durumdan şüphelenen Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Kamil Özdil, yeniden biyopsi istedi. Tüm bulguları değerlendiren Özdil, Şükran Ayalp’in aslında kanser olmadığını fark edip, kanser kitlesine çok benzeyen ve yüz binde 5 kişide görülen “Otoimmün pankreatit” hastalığı teşhisini koydu. 55 yaşındaki kadın hasta ilaçla tedavi altına alınırken kitlede küçülme tespit edildi.

    “Tamamen kanser görünümüne sahip bir kitleydi”

    Teşhis ve tedavi sürecini anlatan Prof. Dr. Kamil Özdil, “Ayrıntılı tetkikler ve görüntülemelerde hastanın pankreasında 5 cm civarında bir kitle tespit ettik. Radyolojik görüntülere göre kitle oradaki damarlara tutunmuş olduğu için ameliyat aşamasını da geçmiş olan bir pankreas kitlesiydi, tamamen kanser görünümüne sahipti. Bunu üzerine kemoterapi alabilmesi için EUS (endoskopik ultrasonografi) dediğimiz yöntemle pankreastan biyopsi aldık. Biyopside kötü hastalığı çağrıştıran hücre saptayamadık. Bundan emin olmak için bir kez daha biyopsi alıp başka bir merkezde de bunu değerlendirdik. Tüm bulguları üst üste topladığımız zaman hastada kanser görünümünde ortaya çıkan ama kanser olmayan, ottiomun pankreatit denilen hastalığı tespit ettik” dedi.

    “Teşhisi ancak ameliyat sırasında konulabilen birçok vaka var”

    Başlanan tedavi ile kitlenin neredeyse tamamının kaybolduğunu belirten Prof. Dr. Özdil, birçok vakada ancak ameliyat aşamasında ottiomun pankreatit tanısının koyulabildiğini ifade ederek, “Hasta, bu hastalığın tespit edilememesi nedeniyle aslında ameliyat gereksinimi olmadığı halde ameliyata alınabilmekte. EUS’la yapılan biyopsi ile tanının tam netleşmiş olması, bu hasta için bir avantaj oldu. Hasta, kemoterapi veya ameliyat gereksinimi olmadan tedavi görmüş oldu” şeklinde konuştu.

    “Her kitle kanser olmayabilir”

    Her kitlenin kötü huylu tümör olmayacağını, bunun çok dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Kamil Özdil, sözlerini şöyle noktaladı:
    “Otoimmün pankreatit nadir görülen bir hastalık. 100 binde 5 ila 3 civarında görülme oranı mevcut. Her gördüğümüz kitle kanser olmayabilir. Onun için hastayı iyi değerlendirdikten sonra ona uygun testleri yapıp gerekiyorsa mutlaka biyopsi alıp değerlendirilmeli. Bu vakada da gördüğümüz gibi nadir de olsa birey için hayatın akışını değiştirebiliyor.”

    “Doktorumun bilim ahlakı bizi kurtardı”

    Gittiği başka bir merkezde de kitlenin pankreas kanseri olarak değerlendirilmesi üzerine zor günler yaşayan Şükran Ayalp, “Kamil hocanın bilim ahlakı bizi doğru yola götürdü. Ona çok teşekkür ediyorum. Hastalığımın üzerinde tekrar durdu. ‘Bunun ne olduğunu bilmemiz gerekir ki tedaviyi ona göre yapalım’ dedi. Onun üzerine ikinci bir biyopsi daha yapıldı ve neticede kanser olmadığı anlaşıldı. Gereksiz yere ameliyat olmadan ya da kemoterapi almadan, otoimmün pankreatit adı verilen hastalık olması sebebiyle tedavinin steroidler üzerinden yapılacağı ortaya çıktı” diye konuştu.

    En büyük destekçisi eşi oldu

    Kısa sürede yaşadığı karmaşık duyguları da anlatan Ayalp, “Dibe gittim, tekrar yukarı çıktım. İlk kanser ihtimalinde ölümü çok düşündüm ama sağ olsun eşim bana çok destek oldu, ilgisini gösterdi. O beni biraz daha güçlü tutmaya çalıştı. Şimdi soru işaretlerim var ama hayata olumlu bakıyorum” dedi.
    Tedavisi bir aydır devam eden Şükran Ayalp’in durumu hızla iyiye gidiyor.

  • Serinlemek isterken sağır olmayın

    Serinlemek isterken sağır olmayın

    Yaz aylarının gelmesiyle birlikte, serinlemek ve eğlenmek için insanların genellikle havuz veya denizi tercih ettiğini belirten Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Hüsamettin Olgun, “Ancak, bu sularda bulunan mikroplar ve nemli ortam, kulak enfeksiyonlarına sebep olabilir. Kulak enfeksiyonları, rahatsızlık ve ağrıya yol açabilir ve tatil keyfinizi mahvedebilir. Neyse ki, bazı basit önlemlerle havuz ve denizde kulak enfeksiyonlarını önlemek mümkündür” diye konuştu.

    Yazın kulak burun boğaz doktorlarına en çok gelen şikayetler, deniz ve havuz kaynaklı dış kulak yolu iltihapları olduğuna dikkat çeken Op. Dr. Hüsamettin Olgun, “Dış kulak yolunda biriken bakteriler, mantarlar kulakta çok şiddetli ağrılara, akıntılara, kulak kepçesinde hassasiyetlere sebep oluyor. Hastalar, özellikle şiddetli kulak ağrısı, kulakta şişlik ve akıntı, kulak çınlaması, işitme kaybı, baş dönmesi gibi şikayetlerle bizlere müracaat etmektedir. Havuz ve denizlerden alınan mikroplu su, dış kulak yolunda hızla yayılmakta ve zarı da etkileyerek şiddetli ağrı, tıkanıklık ve işitme kaybına yol açmaktadır. İltihaplı durum, ilerlemesi halinde kulak zarını delerek orta ve iç kulağa, hatta beyne ulaşıp, menenjit ve ansefalite yol açabilir. Daha önceden kulak zarında delik olan hastalar için bu durum daha da önemli, çünkü mikroplu su direkt olarak orta kulağa, iç kulağa, kulak sinirine ve beyne ulaşabilir. Dikkat edilmemesi ve önlem alınmaması durumunda iltihap ilerleyebilir ve müzminleşebilir. Kalıcı sağırlıkla da sonuçlanabilir” dedi.

    “Aşırı güneşte fazla kalmamalıyız”

    Orta kulak basınç travması, alerjik rinit, sinüzitler, hijyenik olmayan gıda tüketimine bağlı boğaz ve yemek borusu, mide ve barsak enfeksiyonları da yaz döneminde artış göstermekte olduğunu ifade eden Hüsamettin Olgun, “Temiz olduğundan emin olmadığımız yerlerde havuz ve denize girmemeliyiz. Klorla dezenfekte edilen havuza girmemeliyiz. Hijyenik olmayan gıdaları tüketmemeliyiz. Aşırı güneşte fazla kalmamalıyız. Dengeli beslenmeli ve bol sıvı tüketmeliyiz. Spor yapmalı ve uykumuza dikkat etmeliyiz. Kulaklarımızı gelişigüzel cisimlerle karıştırmamalıyız. Dış kulak yolu orta kulak iltihabı oluştuğunda ilerlemeden acilen bir KBB uzmanına başvurulmalı” diye konuştu.

  • Sağlıklı beslenme için önemli tavsiyeler

    Sağlıklı beslenme için önemli tavsiyeler

    Yaz mevsiminde artan sıcaklık, sağlık sorunlarını da beraberinde getirebiliyor. Yaz mevsiminde su tüketimi ve beslenme vücudun korunmasında büyük önem taşıyor. Yağlı kızartmalardan uzak durulması gerektiğini belirten uzmanlar, sebze tüketiminin önemine dikkat çekiyor. Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya da yaz mevsiminde dikkat edilmesi gereken hususlarla ilgili bilgilendirmelerde bulundu. Günde en az 1,5 litre su içilmesinin gerektiğini belirten Sarıkaya, yaz mevsiminde rota virüsünden kaynaklalanan ishallerden korunmak için de hijyenin büyük önem taşıdığına dikkat çekti.

    “Yaz aylarında yağlı besinlerin ve yağda kızartmaların tüketiminden kaçınılmalı”

    Besinleri kızartmak yerine suda haşlamanın daha sağlıklı olacağını belirten Sarıkaya, “Kahvaltı günün en önemli öğünüdür. Yaz aylarında yapılacak kahvaltıda az yağlı peynirler, zeytin ve taze sebzeler bulunmalı, kafein içeren içecekler yerine süt, taze meyve suyu, ıhlamur ve kuşburnu gibi bitki çayları tercih edilmelidir. Yaz aylarında yağlı besinlerin ve yağda kızartmaların tüketiminden kaçınılmalı, yemeklerde bitkisel sıvı yağların kullanımı, yemekleri pişirirken kızartma ve kavurma yerine haşlama, ızgara, kendi suyunda veya az suda pişirme gibi sağlıklı pişirme yöntemleri uygulanmalıdır. Yaz aylarında vücut direncini artırmak ve vücuda yeterli miktarda vitamin ve mineral alınmasını sağlamak için sebze ve meyve çeşitlerinden yararlanılması önemlidir. Günde 5 porsiyon taze sebze ve meyve tüketilmesi gerekir” dedi.

    “Sıvı alımının karşılanmasında kahve, çay ve gazlı içecekler tercih edilmemeli”

    Tatılı tüketiminin azaltılması gerektiğini kaydeden Sarıkaya, “Kan şekerini hızla yükselten ve hızlı düşüren besinlerin tercih edilmemeli, beyaz ekmek pirinç yerine tam buğday ekmek, makarna, bulgur gibi lifli besinlerin tüketilmesine özen gösterilmelidir. Enerjisi yüksek basit karbonhidrat olan saf şeker ve şekerli besinlerin tüketimi azaltılmalıdır. Hamur tatlıları yerine sütlü tatlılar tercih edilmelidir. Ayrıca yaz aylarında egzersiz ve spor yapılırken kış aylarına göre daha fazla sıvı kaybı yaşanacağı için egzersize başlamadan 15 dakika önce 1-1.5 bardak, egzersiz sırasında ise 10-15 dakikada bir yarım bardak su içmek gereklidir. Ayrıca ter ile kaybedilen minerallerinde yerine konulması açısında ayran da tüketilebilir. Bunun yanında vücudun ihtiyacında fazla su tüketmesi de böbreklerin zarar görmesine ve vücutta ödem oluşmasına sebep olabileceği unutulmamalıdır. Terleme ile artan sıvı ve mineral kaybının önlenmesi için yeterli sıvı alımı önemlidir. Ayrıca, yaşamın her döneminde yeterli sıvı alımı vücutta oluşan toksinlerin atılması, vücut fonksiyonlarının düzenli çalışmasında, metabolizma dengesinin sağlanmasında ve vücutta pek çok biyokimyasal reaksiyonun gerçekleşmesinde son derece önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle, her gün en az 1,5-litre su içilmeli, sıvı alımının karşılanmasında kahve, çay ve gazlı içecekler yerine yarım yağlı süt, ayran, doğal maden suyu ve taze sıkılmış meyve suyu gibi içecekler tercih edilmelidir” diye konuştu.

    “Yaz aylarında dışarıda ve açıkta satılan yiyeceklerin, tüketiminden kaçınılmalı”

    Hijyenin önemine de değinen Sarıkaya, “Besin zehirlenmeleri, halk sağlığını yakından ilgilendiren ve özellikle yaz aylarında artan hastalıklardan biridir. Genellikle hafif seyirli ve kısa süreli hastalıklar olmalarına karşı, zehirlenmeye yol açan besinle ve kişiyle ilgili bazı faktörler hastalığın zaman zaman daha ağır seyretmesine hatta ölümcül olmasına yol açabilmektedir. Özellikle yaz aylarında dışarıda ve açıkta satılan yiyeceklerin, tüketiminden kaçınılmalı, çabuk bozulan potansiyel riskli besinler açıkta bekletilmemeli, besinlerin hazırlanması ve pişirilmesi aşamalarında hijyen kurallarına özen gösterilmelidir. Yaz aylarında özellikle rota virüslerden kaynaklanan, bebek ve çocuklarda yaygın olarak görülen ishallerin önlenmesinde el temizliği ile sebze ve meyveleri yemeden önce iyice yıkamak çok önemli olup, ishali olanlar bol sıvı tüketmeye özen göstererek en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalıdır” şeklinde konuştu.

  • “Gözlerinizi klimadan koruyun”

    “Gözlerinizi klimadan koruyun”

    Acıbadem Ankara Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Nilay Akagün, yaz aylarında gözlerimizin havuz sularından güneşin kavurucu ışınlarına kadar çeşitli dış etkenlere maruz kaldığına ve mevsimsel risklere açık hale geldiğine dikkat çekti. Yazın keyfini kesintisiz sürdürebilmek için bazı öneriler sunan Dr. Akagün, gözlerde hissedilen herhangi bir rahatsızlık halinde vakit kaybetmeden bir göz doktoruna başvurmanın, potansiyel sorunları başlamadan önlemenin en iyi yolu olduğunu söyledi.
    Yaz aylarında sıkça karşılaşılan göz hastalıkları hakkında önemli bilgiler veren Dr. Akagün havuz ve deniz suyu ile temas nedeniyle mikropların yayılmasının kolaylaştığını ve bu durumda da enfeksiyöz konjonktivitin yaygın görülen bir sorun olduğunu ifade etti. Korunmak için “Yüzme gözlüğü kullanarak gözlerinizi kirli su ve klorla direkt temastan koruyun; ellerinizi sık sık yıkamak ve gözlerinize dokunmaktan kaçının. Havlu ve gözlük gibi kişisel eşyalarınızı başkalarıyla paylaşmayın” ifadelerini kullandı.
    Yazın güneş ışınlarının daha dik açıyla düştüğünden, UV ışınlarına maruz kalmanın göz sağlığı için risk oluşturduğuna, bu ışınlara uzun süre maruz kalındığında “katarakt ve makula dejenerasyonu” gibi durumların ortaya çıktığına değinen Dr. Akagün korunmak için UVA ve UVB korumalı güneş gözlükleri takılmasını tavsiye etti.

    “İç mekanlarda klima kullanırken gözlerinizi koruyacak şekilde oturun”

    Yazın sıcak ve kuru hava ile klima kullanımının artması ve tuz oranı yüksek deniz suyuna koruyucu gözlük kullanılmadan maruz kalınmasının gözlerde kuruluğa ve irritasyona neden olabileceğini vurgulayan Dr. Akagün “Yeterince su tüketin ve suni gözyaşı damlaları kullanarak gözlerinizi nemli tutun. İç mekanlarda klima kullanırken gözlerinizi koruyacak şekilde oturun; doğrudan hava akımının altında kalmayın. Deniz ve havuza girmeden önce yüzme gözlüğü kullanmayı unutmayın” diye konuştu.

    Polen ve klordan uzak durun

    Dr. Akagün polenlerin yoğun olduğu yaz aylarının, alerjiye meyilli kişiler için göz alerjilerini tetikleyebileceğini belirterek özellikle polen yoğunluğunun yüksek olduğu günlerde dışarıda uzun süre kalmaktan kaçınılmasını; antialerjik göz damlaları ve gerekirse doktor tavsiyesiyle alerji ilaçları kullanılmasını tavsiye etti. Klorun gözlerde kızarıklık ve yanmaya neden olabileceğinin altını çizen Dr. Akagün “Yüzme gözlüğü kullanarak gözlerinizi koruyun. Yüzdükten sonra mutlaka yüzünüzü temiz su ile yıkayın. Yaz aylarında göz sağlığını korumak için bu önlemleri almak, gözlerinizin sağlıklı kalmasına yardımcı olabilir. Herhangi bir göz rahatsızlığı durumunda ise mutlaka bir göz doktoruna başvurmanız önemlidir” dedi.

  • Sağlık ordusuna 322 yeni hekim

    Sağlık ordusuna 322 yeni hekim

    OMÜ Tıp Fakültesi Mezuniyet Töreni, Yaşam Merkezinde yapıldı. Törende OMÜ’den 300, Amasya Üniversitesinden ise 22 öğrenci mezuniyet heyecanı yaşadı. Törende Türkçe dönem birincisi Reha Koç ve İngilizce dönem birincisi Yiğit Şahinoğlu başarı belgeleri ve diplomalarını aldıktan sonra fakültenin kütüğüne isimlerini çaktılar. Daha sonra konuşma gerçekleştiren Koç ve Şahinoğlu, mezuniyetlerine kadar olan süreçte kendilerini destekleyen aile ve hocalarına teşekkür ederek, sağlık alanında doktorlara uygulanan şiddetin son bulması çağrısında bulundu.

    Rektör Ünal: “Artık toplumun saygı duyduğu bir mesleğin mensubusunuz”
    Törenin açılışında konuşan ve mezunlara seslenen OMÜ Rektörü Prof. Dr. Yavuz Ünal, “OMÜ ailesi olarak en az sizin kadar heyecanlıyız. Topluma hizmet edecek yeni mezun arkadaşlarımızı topluma yönlendirmenin heyecanı içerisindeyiz. Eminim ki sizlere emek veren ailelerinizin ve hocalarınızın beklentilerini fazlasıyla karşılayacaksınız. Öncelikle üniversite kadar eski, kurumsallaşmış ve her dönemde OMÜ’nün gelişimine katkı sağlamış bir fakültenin mezunlarısınız. Bundan sonraki hayatınızda bu kimliği taşıyacaksınız. Sizi hekimliğe yönlendiren, her başarınızda yanınızda olan ve desteklerini esirgemeyen herkese teşekkür etmek gerekiyor. Bilginin çok hızlı bir şekilde eskimesi ve teknolojinin ilerlemesi bir takım riskleri beraberinde getiriyor. Kendimizi yenilemezsek ve eğitimimizi hayat boyu eğitime dönüştürmezsek emin olun çok kısa bir süre sonra geride kalacağız. Sizden ricam, kendinizi sürekli geliştirmeniz. Hocalarım ve kurumum adına şunu açık bir şekilde ifade etmek istiyorum. Bu zamana kadar size daima destek verdik bundan sonra da destek vermeye devam edeceğiz. Kendinizi geliştirme sürecini bırakırsanız gerilersiniz. Bu durum da sizin mesleğiniz açısından gördüğüm en büyük tehdit. Sizlerden en büyük beklentimiz üretilen yeni bilgileri mümkün olduğunca beceri düzeyinde geliştirmeniz. Şerefli bir mesleğin mensubusunuz. Artık toplumun saygı duyduğu bir mesleğin mensubusunuz. Doktorluk hayatınız boyunca yaşanabilecek bütün olumsuzluklara karşı duygularınızı kontrol etmeniz gerekiyor. İletişim becerilerinizi güçlendirmezsiniz meslek hayatınızda zorluklarla karşılaşabilirsiniz. Toplumun sağlığı ve mutluluğu sizin bakış açınıza bağlı. Mesleğinizi en iyi şekilde icra edeceğinize inancımız tam. Biz her zaman sizin yanınızdayız” dedi.

    Dekan Çokluk: “Din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin mesleğinizi yerine getireceksiniz”
    Mesleğe başlayacak yeni doktorlara başarılar dileyen OMÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cengiz Çokluk ise “Sevgili genç meslektaşlarım, bugün sizin gününüz. 6 yıl boyunca çok çalıştınız, bu kutlamayı fazlasıyla hak ettiniz. Yaşamınızın bundan sonraki aşamasına geçmeye hazırsınız. Sizlere güvenimiz tamdır. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesini kuranlar, sizlerin, yaşadığı topluma duyarlı, bilginin ve analitik düşüncenin önemini kavramış, merak eden, araştıran, teknolojiyi tanı ve tedavide kullanabilen, hastasını daima önceliklerinin önüne koyan, merhametli, hastasını iyi dinleyen, iyi iletişim kuran, diğer sağlık personellerine saygılı, etik değerleri ve takım çalışmasını özümsemiş aydın hekimler olarak yetişmenizi hedeflediler. Sevgili mezun tıbbiyeliler, sizler Mustafa Kemal Atatürk’ün Milli Mücadele’yi başlattığı tarihten adını alan ve ülkemizin köklü tıp fakültelerinden birisi olan Ondokuz Mayıs Üniversitesinde öğrenim görmenin ve bu kurumdan mezun olmanın ayrıcalığını yaşıyorsunuz. Sizler ailelerinizin, bizlerin ve ülkemizin geleceğisiniz. İyi hekim olmanın temel koşulunu, iyi insan olmanın oluşturduğunu unutmayın. Din, dil ve ırk ayrımı gözetmeksizin mesleğinizi yerine getireceksiniz. Ailelerinizin ve ülkemizin size sunduğu öğrenim imkanlarını en verimli şekilde değerlendireceğinize inancımız tamdır. Kutsal hekimlik mesleğini bu bilinç ve inançla elinizden gelen en iyi şekilde yerine getireceğinize inanıyoruz. Sizlerin ‘fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür’ nesiller olarak ülkemizi daha ileriye taşıyacağınıza inanıyoruz” diye konuştu.

    Konuşmaların ardından mezun olmaya hak kazanan 322 öğrenciye mezuniyet belgeleri verildi. Mezuniyet belgelerini alan taze doktorlar daha sonra ‘Hekimlik Andı’nı okudular. Hekimlik Andı okunduktan sonra kep fırlatma merasimi ile tören sona erdi.

  • Köy enstitülerinin sağlık alanındaki mirası Nilüfer’de ele alındı

    Köy enstitülerinin sağlık alanındaki mirası Nilüfer’de ele alındı

    Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi’nde gerçekleştirilen etkinliğe, Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı Okan Şahin, Bursa Tabip Odası Başkanı Dr. Kadir Binbaş, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, akademisyenler, doktorlar ve öğretmenler katıldı. Söyleşide, ‘Sağlık Ekseniyle Köy Enstitüleri’ kitabının yazarlarından Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Hilmi Uysal, köy enstitülerinin yenilikçi eğitim modelinin sağlık alanındaki rolünü anlattı.

    “Sağlık okuryazarlığı yetersiz”

    Etkinliğin açılışında konuşan Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı Okan Şahin, köy enstitülerinin eğitim ve sağlık alanındaki önemine vurgu yaparak, “1940’larda okuryazarlık oranı yüzde 5’in altındayken bugün sağlık okuryazarlığı bile ilerledi. Ancak bu yeterli değil, sağlık okuryazarlığı hala ilkokul 2. sınıf seviyesinde” dedi.
    İsmail Hakkı Tonguç’un sağlık alanındaki eksiklikleri fark ederek köy enstitülerinde bağışıklık, hijyen ve sağlıkla ilgili eğitimler verilmesini sağladığını belirten Şahin, buralarda yetişen öğrencilerin köylerdeki yaşam şartlarının iyileşmesini sağladığını söyledi. Şahin, konuşmasını İsmail Hakkı Tonguç’u vefatının 64’üncü yılında anarak tamamladı.

    Bursa Tabip Odası Başkanı Dr. Kadir Binbaş, 1940’lı yıllardan itibaren köy enstitülerinin sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılmasında önemli rol oynadığını belirtti. Binbaş, “Köy enstitüleri, hem sağlık hizmetlerini yaygınlaştırmayı hem de halkın sağlık şuurunu artırmayı amaçlamıştır. Ancak günümüzde Türkiye’deki sağlık hizmetleri gelişse de halk arasında yanlış uygulamalar devam ediyor” diye konuştu.
    YKKED Bursa Şubesi Başkanı Jülide Akköprü de, dernek olarak köy enstitülerinin mirasını günümüze taşımayı ve bu konuda topluma fayda sağlayacak iş birliklerine açık olduklarını ifade etti.

    “Köy enstitüleri sağlık sorunlarına çözüm üretti”

    Prof. Dr. Hilmi Uysal ise köy enstitülerinin sadece eğitim değil, sağlık sorunlarına da çözüm ürettiğini vurguladı. Uysal, “Cumhuriyetin ilk yıllarında doktor, hemşire, sağlık personeli sayısı çok azdı. Köy enstitüleri bu alanda yaşanan sıkıntıların çözümünde önemli rol oynadı. İsmail Hakkı Tonguç, sağlık sorununu çözülmesi gereken önemli bir mesele olarak gördü. Köy enstitülerinin hepsinde doktor, hemşire ve sağlık memurları vardı. Ayrıca öğrenciler burada hem eğitim görüyor hem de pratik yapıyordu. Enstitülerdeki eğitimlerde, doktorlar ders veriyor, öğrencilere çağdaş sağlık bilgisi aktarılıyordu. Bu da o dönemde sağlık personeli yetiştirilmesinde ve köylere sağlık hizmeti götürülmesini sağladı” dedi.
    Söyleşinin sonunda Prof. Dr. Hilmi Uysal, katılımcıların sorularını da yanıtladı.

  • Medicabil Sağlık Grubu’na birincilik ödülü

    Medicabil Sağlık Grubu’na birincilik ödülü

    Düzenlenen basın toplantısına, Medicabil Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ömer Faruk Bilgen,Kaizen Institute Turkey Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Muhsin Güneşlik, Yalın Sağlık Enstitüsü Koordinatörü Prof. Dr. Aysun Yılmazlar, Yalın Sağlık Enstitüsü Başkanı Duygu Soydan ve çok sayıda basın mensubu katıldı.

    2011 yılında bugüne kadar Bursa’da hizmet sağlayan Medicabil Sağlık Grubu, KAIZEN Award Türkiye 2024 Birincisi oldu.
    Global KAIZEN Award programı, 5 senedir KAIZEN ilkelerini ve uygulamalarını en iyi şekilde uygulayan organizasyonlar tanıyor ve KAIZEN topluluguna ilham veriyor. Adaylar, KAIZEN ilkelerini ve Uygulamalarını yenilikçi, etkili ve önemli bir sekilde hayata geçirdikleri için her sene kullanıyor. Yerel KAIZEN Awards ödül programlar her sene Dünya’nin hemen hemen her kitasinda yaklask 21 bölgesel Kaizen Institute ofisi tarafindan organize ediliyor. Bölgesel ödül programlarını kazanan firmalar, Global KAIZEN Award programı içerisinde değerlendirilmeye hak kazanıyor. Bu sene KAIZEN Award Türkiye 2024 birincisi “Medicabil Saglik Grubu” Global KAIZEN Award programi içerisinde değerlendirilmeye hak kazandı ve değerlendirme sonucunda ilk 4 finalist arasında seçilirse bu sene 12 Kasım’da Brezilya/ Sao Paulo’da gerçekleşecek olan Global KAIZEN Award 6. Edisyon ödül seremonisinde sunumlarını gerçekleştirerek organizasyonlarını ve
    Kaizen çalışmalarını uluslararası çapta tanıtma fırsatı elde edecekler.

    Basın toplantısında konuşma yapan Medicabil Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ömer Faruk Bilgen, şu ifadeleri kullandı:

    “Hastanemiz 2011 yılında açıldı. 2016 yılında kaizen enstitüsü ile tanışma imkanımız oldu. O dönemde ortaya koyduğumuz üç hedefimiz vardı.daha sonra hedeflerimize bir yenisine daha ekledik. Yola çıktığımızda İlk hedefimiz kaizen sağlık felsefesiydi. Enfeksiyon oranınızın sıfır olmasını hedefledik. İkinci hedefimiz hastalarımızı erkenden taburcu etmek. Üçüncü hedefimiz ise tedavi olduktan sonra hastalarımızın aynı şikayet ile geri gelmemesini sağlamak. Bu bizim için önemli Dördüncü ve son olarak eklediğimiz hedefimiz de hastanemizi güncel kalması, gelişen teknolojiyi hastanemize taşımak. Hastaları erken göndermek demek işgale giren yatağın boşa çıkması demektir. Bir hastanenin hastasını çok uzun süre yatış vermesi demek yatak kapasitesinin iki katına çıkarması demektir. Biz hastalarımızı tedavi ettikten sonra taburcu ediyoruz. Hastalarımız aynı şikayet ile geri gelme oranı çok düşük, enfeksiyon oranımız binde iki bu gayet bir oran. Bu başarı Kaizen Sağlık ve yalın düşüncesiyle ortaya çıkmıştır.Teknolojinin Her alanda ilerlediği gibi sağlık alanında da ilerliyor. Eğer siz güncel kalmazsanız devamlılığınızı sağlayamazsınız”

    Dünyada altmış üç ülkede bulunduklarını belirten Kaizen institute Turkey Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Muhsin Güneşlik,“Şu anda yüm dünyada ki bu ülkeler kendi yarışmalarını yapıyorlar. Birinciler de bu sene on iki Kasım’da Brezilya’da sao Polo’da olacak olan dünya yarışmasına katılacaklar. Hocam da çok iddialı orada da dereceye girmek için altyapımızı sağladık. Bu yarışmanın ve bu ödülün diğer bir anlamı da şu; Herkes işte maliyetleri azaltmaktan, arttırmaktan başka şeylerden bahsediyor. Ama sağlık sektöründe çok bilinmeyen bir şey bu, çok daha farklı bir şekilde farklı olduğumuzu düşünüyorum. O yüzden de dünyada da bir yerlere geleceğimizi düşünüyorum. İnsana dokunuyorsunuz. İnsan sağlığına dokunuyorsunuz. Türkiye’mizin de sağlık problemlerini yalın sağlıkla iyileştirebileceğimizi düşünüyoruz. Bu konuda da hem devlet sektöründe, hem de özel sektörle ilişkilerimiz ve çalışmalarımız var. Bunlarla ilgili çalışmalarımız olacak. O yüzden bu Medicabil Sağlık Kurulunun bu yarışmada birinci olmasını çok önemsiyoruz. Ve bu ekiple birlikte de dünya yarışmasında da bir dereceye gireceğimize inanıyorum.“ diye konuştu.

  • Halk sağlığı uzmanından “kurban” uyarısı

    Halk sağlığı uzmanından “kurban” uyarısı

    Tunceli Toplum Sağlığı Merkezi Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Gülnaz Ulusoy, Kurban Bayramı nedeniyle bir dizi uyarılarda bulundu.
    Kurban bayramı nedeniyle hayvanlarla daha fazla temas edilmesi ve kurban eti tüketilmesinin bazı t-zoonotik hastalıklara yakalanma riskini artırdığını söyleyen Dr. Ulusoy, “Bu hastalıklardan bazıları tüberküloz, brusellozis, şarbon, kuduz ve kist hidatiktir. Bu nedenle hastalık yapan ve bozulmaya neden olan mikroorganizmaların ete bulaşmasının önlenmesi için kesim işlemlerinin tercihen belediyeler tarafından belirlenmiş kesim alanlarında, eğer mümkün değilse serin yerlerde yapılması gerekmektedir. Su tesisatı, depo, okul gibi alanlara yakın yerlerde kesim gerçekleştirilmemelidir” dedi.
    Hayvanların kesilmesi, yüzülmesi ve tüketime sunulması aşamalarında kişisel temizlik kurallarının ihmal edilmemesi gerektiğine vurgu yapan Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Gülnaz Ulusoy, “Özellikle çiğ etle ellerde açık yara ve çatlak gibi bütünlüğü bozulmuş derilerin doğrudan temasından kaçınılmalıdır. Çevre sağlığı yönünden de kesimi takiben ortaya çıkan kan, mide ve bağırsak içeriğinin gelişi güzel bir şekilde etrafa atılmaması ve akarsulara dökülmemesi gerekmektedir. Bu içerikler usulüne uygun bir şekilde imha edilmeli. Su deposu gibi yerlerden uzak yerlere uzak çukurlara gömülmelidir. Çünkü bu organlar insanların başta karaciğer olmak üzere akciğer ve beyin gibi organlarına yerleşerek bugün için ilaçla tedavisi mümkün olmayan cerrahi müdahale gerektiren kist hidatik hastalığının yayılmasına yol açmaktadır” diye konuştu.
    Etlerin kesinlikle çiğ veya az pişmiş olarak tüketilmemesi gerektiğini dile getiren Dr. Ulusoy, “Özellikle iç parazitler brusellozis, tüberküloz ve şarbon gibi bazı zoonotik hastalıkların bu şekilde bulaşabildiği unutulmamalıdır” şeklinde konuştu.
    Kurban Bayramı’nda kırmızı et tüketim miktarının arttığını kaydeden Dr. Ulusoy, “Hipertansiyon, kalp-damar, mide ve diyabet hastalarının beslenmelerine dikkat etmeleri gerekmektedir. Kolesterol ve kalp-damar hastalığı olanlar sakatat tüketmemelidir. Etlerin kurban kesim alanlarında uzun süre açıkta kalmaması, sinek ve toprakla temas edilmemesine özen gösterilmelidir. Etin uzun süre muhafazası için derin dondurucu kullanılmalı, dondurulduktan sonra kullanılacak etler oda sıcaklığında değil buzdolabının alt kısmında çözülmelidir. Çözdürülen etler hemen kullanılmalı, bekletilmemeli ve tekrar dondurulmamalıdır. Kurban bayramında sağlıklı beslenmenin temel prensiplerinin herkes için geçerli olduğu unutulmamalı ve özen gösterilmelidir” ifadelerini kullandı.

  • YKS öncesi tüketilmemesi gereken besinler

    YKS öncesi tüketilmemesi gereken besinler

    Bu sene 3 milyondan fazla adayın katılacağı 2024-YKS, 8-9 Haziran’da Türkiye genelindeki 81 il ve 245 sınav merkezi ile KKTC’nin başkenti Lefkoşa ve Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’de yapılacak. Diyetisyen Neslihan Öztürk Aktepe, 2024-YKS öncesinde sınav günü üniversite adaylarının beslenmelerine ilişkin İhlas Haber Ajansı’na (İHA) açıklamalarda bulundu. Aktepe, sınav öncesi kuru baklagil tüketmemesi gerektiğini söyledi.

    “Kuru baklagil bağırsak hareketlerini artırabilir”

    “Son kalan bölümde de yine çocukların sınavdaki başarısını değiştirebiliriz” diye konuşan Aktepe, “Nasıl derseniz? Mesela bu akşam yemeğinde cuma günü kuru baklagil yemesinler çünkü ertesi sabah kalktıklarında gaz şikâyeti, karın ağrısı, bağırsak hareketlerini biraz artırabileceği için belki ishal durumları oluşturabilir. O yüzden her zaman nasıl bir yemek yapıyorsa annesi; kızartma olmayan, çok yağlı olmayan çünkü bunları tüketirse eğer sabah kalktığında yine karın ağrısı ve sınav esnasında tuvalete gitme ihtiyacı hissedebilir” diye konuştu.

    “Gitmeden önce çok fazla su içmesin”

    Ailelere sınav öncesi tüketebilecekleri besinler hakkında bilgi verin Aktepe, şöyle devam etti:
    “Bir haşlanmış ya da ızgara et, tavuk olabilir. Yanına biraz pilav, çok yağlı olmayan, çorbasını tüketsin. Akşam yatmadan önce iyi uyusun düşüncesiyle mesela süt vermeyin. Sabah kalktığında çok gaz şikayetiyle çocuğunuz sınavda başarısız olabilir çünkü sürekli karnını tutabilir. Sabah kahvaltısını her zamanki gibi bir kahvaltı yapsın ama omletler, menemenler bunlar bağırsak hareketlerini biraz artırabilir. Yani çocuğunuzun bağırsak hassasiyetine de bağlı. Yumurta haşlayın ama eğer yumurtanın kokusuyla ilgili sorun yaşayacağını düşünüyorsanız, sadece çok az yağlı ya da yağsız bir tost yapın. Yanına bir bardak açık bir çay verin, çok azıcık bir çiğ sebzelerden verebilirsiniz. Biraz da kuru yemiş verin. Ballar, reçeller bunlar ilk 5-10 dakika çok iyi gelir çocuğunuza ya da ‘portakal suyu verelim, zihni açılır. C vitamini ile sınavda başarı olur’ düşüncesi yanlıştır. Bunları vermeyin çünkü kan şekeri çok hızlı yükselir sonrasında da çok hızlı düşer. Siz kahvaltıyı yaptırırsınız. Kan şekerinin düştüğü saat sınavın tam ortalarına denk geleceği için çocuğunuz orada başarısız olur. Suyunu içirin, sonra onu bir güzel sakinleştirerek çok sevdiğinizi söyleyerek sınava götürün. Eline bir şişe suyunu verin, gitmeden önce çok fazla su içmesin. Sınav esnasında psikolojik etki sebebiyle de sürekli tuvalete gidecektir. Havalar çok sıcak, çok terleyecek ama çok su değil daha ılımlı su sınavdan çıktıktan sonra bunu telafi etsin.”

    Aktepe, sınava girmeden önce çok kafein tüketilmesine dikkati çekerek, kafeinin çok idrara çıkartacağını ve sınavda rahatsızlık oluşturacağını ifade etti.

  • ‘Ayakta idrar yapmak prostat yapar mı’

    ‘Ayakta idrar yapmak prostat yapar mı’

    Üroloji Uzmanı Opr. Dr. Mithat Kıvrak, halk arasında çok konuşulan ‘ayakta idrar yapmak prostat hastalığına yol açar’ iddiasıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Ayakta idrar yapmanın prostat hastalıklarına neden olduğuna dair yaygın bir inanış olduğunu belirten Opr. Dr. Kıvrak, “Ancak, mevcut bilimsel veriler bu iddiayı desteklemiyor. Prostat hastalıklarının nedenleri arasında genetik faktörler, yaşlanma ve hormonal değişiklikler daha belirgin rol oynar. Ayakta veya oturarak idrar yapma şeklinin prostat sağlığını doğrudan etkilediğine dair yeterli kanıt bulunmamaktadır” şeklinde konuştu.

    “Kabak çekirdeği, prostat hastalığı riskini azaltabilir”

    Prostat sağlığını korumak için düzenli sağlık kontrolleri yapmak, sağlıklı beslenmek, düzenli egzersiz yapmak ve sigara ile alkol tüketiminden kaçınmanın önemine değinen Opr. Dr. Mithat Kıvrak, “Bu önerilerin dışında kabak çekirdeği, iyi huylu prostat hastalığında faydası gösterilmiştir. Yine domates, brokoli, yeşil yapraklı sebzeler ve kırmızı meyveler gibi antioksidan bakımından zengin besinler tüketilmesi prostat sağlığı açısından faydalı olacaktır. Yürüyüş, koşu, yüzme gibi kardiyovasküler sağlığınızı destekleyen aktiviteler ve haftada birkaç gün kas gücünüzü artırıcı egzersizler yapılmalıdır. Aşırı kafein ve baharatlı yiyeceklerden kaçınmalıdır. İdrar yaparken mesane tamamen boşaltılmalı ve tuvalet ihtiyacını geciktirmemeye özen gösterilmelidir” ifadelerine yer verdi.

    “Kontrollerinizi ihmal etmeyin”

    Prostat sağlığı konusunda endişeleri olanların mutlaka bir uzmana danışması gerektiğine dikkat çeken Opr. Dr. Kıvrak, “Kendi kendinize tanı koymaktan veya internet üzerinde doğruluğu kanıtlanmamış bilgilere göre hareket etmekten kaçının. PSA seviyelerinizi düzenli kontrol ettirin. Bu test, prostat kanserinin erken teşhisinde önemli bir rol oynar. Prostat sağlığı konusunda daha fazla bilgi ve kişisel tavsiye için bir üroloji uzmanına başvurmanız önemlidir. Konu özelinde, sizin için en uygun yaşam tarzı değişikliklerini ve tedavi seçeneklerini belirlemenize yardımcı olabilir” diye konuştu.