Etiket: Sağlık

  • Hastanede kadın doktora oraklı saldırı!

    Hastanede kadın doktora oraklı saldırı!

    Rize’de Devlet Hastanesi’nde çıkan tartışmada görevli doktor Meltem Puşuroğlu, hastası Ali Sırrı K.’nın(42) oraklı saldırısı sonucu kolundan ve bacağından yaraladı. Kadın doktor, tedaviye alınırken, hastane özel güvenliğince yakalanan saldırgan da polise teslim edildi.

    Olay sabah saatlerinde Rize Devlet Hastanesi’nde meydana geldi. Psikolojik sorunları olduğu iddiasıyla hastaneye gelen Ali Sırrı K., Psikiyatri Bölümünde görevli Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doktor Meltem Puşuroğlu’nun odasına girdi. Doktor Puşuroğlu ile Ali Sırrı K. arasında bilinmeyen nedenle tartışma çıktı. Doktor bu sırada ‘beyaz kod’ verdi.

    Ali Sırrı K., yanında taşıdığı çanta içerisinden çıkardığı bölgede ot biçmede kullanılan kesici alet orakla kadın doktora saldırdı. Saldırı sonucu doktor Meltem Puşuroğlu, kolundan ve bacağından yaralandı.

    Kadın doktor, hastanede tedaviye alınırken, hastane özel güvenliğince yakalanan saldırgan da gelen polis ekiplerine teslim edildi. Saldırganın emniyetteki sorgusu sürüyor.

     

     

  • Covid-19’a karşı etkinliği kanıtlandı

    Covid-19’a karşı etkinliği kanıtlandı

    Almanya Duisburg Essen Üniversitesi’nde yapılan bilimsel çalışma, ada çayının Covid-19’a karşı hem koruyucu hem de tedavi edici özellikte olduğunu ortaya koydu.

    Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, yaptığı açıklamasında, Covid-19 hastalığını önlemek için ada çayı ve ebegümeci karışımının kaynatılmasıyla elde edilen gargaranın kullanılmasını önerdi. Ada çayı ve ebegümeci karışımıyla yapılacak gargaranın Covid-19’a karşı koruyucu etkisi olduğuna dikkati çeken Saraçoğlu, “Sabah, öğle, akşam bununla gargara yapın. İnanın yüzbinlerce insanın hayatı kurtulur bu sayede” ifadesini kullanmıştı.

    Saraçoğlu’nun önerisi doktorlar tarafından tartışılırken, aralık ayında yayınlanan son araştırmanın sonuçları ada çayının Covid-19’a karşı etkinliği konusundaki tartışmalara ışık tuttu. İnsan hücreleri üzerinde yapılan bilimsel çalışmayla, ada çayının Covid-19 hastalığı üzerindeki etkisi kanıtlandı. Duisburg Essen Üniversitesi Viroloji Enstitüsü Öğretim üyesi Vu Thuy Khanh Le-Trilling ve arkadaşları tarafından yapılan araştırmada, ada çayının içeriğindeki etkin maddelerin Covid-19’a karşı antiviral aktivesi olduğu ortaya çıkarıldı.

    TEDAVİ EDİCİ OLDUĞU DA İSPATLANDI

    Laboratuvar ortamında yapılan çalışmalarda, ada çayının infüzyon tekniğiyle sıcak suya geçen etkin maddelerinin insan hücreleri üzerindeki etkinliği araştırıldı. Bilimsel çalışma, ada çayının Covid-19’a karşı sadece koruyucu özellik içermekle kalmadığı, aynı zamanda tedavi edici özellik de taşıdığını ispatladı. Araştırma kapsamında önce insan hücreleri Covid-19 virüsüyle hastalandırıldı. Sonra belirli aralıklar ve dozlarla ada çayının kurutulmuş bitkisinden elde edilen çay, hastalıklı olan bu hücrelere ilave edildi. Ada çayı ayrıca maymun hücrelerinde de denendi ve ada çayının koruyucu etkisini ölçmek amacıyla hücreler Covid-19 virüsü ile muamele edilerek hastalandırılmaya çalışıldı. Araştırma sonucunda ada çayı bitkisinin hem hastalıklı hücreyi tedavi ettiği hem de sağlıklı hücreleri virüse karşı koruduğu görüldü. Makalede, Covid-19’a karşı koruyucu özelliğinden dolayı ada çayının gargara olarak kullanılması da önerildi. Bilimsel makalede ayrıca ada çayının Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) kayıtlarında güvenilir bir bitki olduğuna da değinildi. Ada çayı ve ebegümeci bitkisinin antiviral etkisine dair kayıtların Avrupa İlaç Ajansı’nda da (EMA) yer aldığı ifade edildi.

  • “Acil Kullanım Onayı sürecini başlattık”

    “Acil Kullanım Onayı sürecini başlattık”

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 2021 yılının ilk Bilim Kurulu Toplantısı sonrası açıklama yaptı. Bakan Koca, yaptığı yazılı açıklamada “Gelen ara sonuçlara göre aşının yeterince güvenli ve etkili olduğunu anlamış olduk ve Acil Kullanım Onayı için süreci başlattık” dedi.

    2021 yılının ilk Bilim Kurulu Toplantısı, bugün saat 17.00’de yapıldı. Toplantı sonrası Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, yazılı açıklamada bulunarak aşılarla ilgili gelinen son süreci açıkladı. Bakan Koca, yaptığı açıklamada “Bugün itibariyle 50 milyon doz inaktif aşı için kesin anlaşma yapmış ve 3 milyon dozluk ilk bölümünü depolarımıza teslim almış durumdayız. Ayrıca mRNA temelli aşı için de bugün yine bir görüşme yaparak yeni tedarik planını gözden geçirdik. 4,5 milyon doz garanti ve 30 milyon doza kadar anlaşmamız imzalandı. Ayrıca adenövirüs temelli Rusya ve İngiltere’de geliştirilen aşılar için de görüşmelerimiz devam etmektedir” ifadelerini kullandı.

    ‘AŞININ GÜVENLİ VE ETKİLİ OLDUĞU TEST EDİLDİ’

    Sağlık Bakanı Koca, yaptığı açıklamada testlerden gelen ara sonuçulara göre aşının güvenli ve etkili olduğunu belirtti. Bakan Koca, aşılar için ‘Acil Kullanım Onayı’ sürecini başlattıklarını belirterek, “Aşılama programına ilk olarak başlayacağımız inaktif aşı için bazı bilgileri açıklamak isterim. Bildiğiniz üzere bu aşının klinik çalışması ülkemizde yürümektedir. Aşılama programına başlayabilmek için aşı ile ilgili çalışmayı yürüten bilim insanlarımızdan ara sonuçları talep etmiştik. Gelen ara sonuçlara göre aşının yeterince güvenli ve etkili olduğunu anlamış olduk ve Acil Kullanım Onayı için süreci başlattık. Şu anda teslim edilen aşılar için güvenlik testleri devam etmektedir. Testler tamamlanır tamamlanmaz sonuçların uygun olması halinde Acil Kullanım Onayı verilecektir. Klinik araştırma safhasında ara sonuçları talep edip aşının güvenli olduğunu gördükten sonra araştırmayı yürüten bilim insanlarımıza artık yeni gönüllü kabul etmemeleri bildirildi. Aşının güvenli olduğu anlaşıldıktan sonra yeni gönüllü almaya devam etmemek gerekmektedir. Şu ana kadar 10 binin üzerinde gönüllüye 17 bin 700 doz aşı uygulanmış ve sonuçları takip edilmeye devam edilmektedir. İnaktif aşının menşei ülkede uzun zamandır Acil Kullanım Onayı bulunmaktadır. Acil Kullanım Onayı verilirken çalışma ile ilgili en güncel veriler incelenecektir” dedi.

    Aşı çalışması yapılan Endonezya ve Brezilya ile de sürekli iletişim halinde olduklarını ifade eden Bakan Koca, “Endonezya’da aşılama takviminin 13 Ocak’ta başlayacağı öğrenilmiştir. Çalışmanın devam ettiği Brezilya’da ise bugün sonuçlar açıklanmış ve aşının hafif vakalarda yüzde 78, orta ve ağır vakalarda yüzde 100 etkili olduğu açıklanmıştır. Brezilya’da yürütülen çalışma sadece virüse en çok maruz kalan grup olan sağlık çalışanlarında yapılmıştır. Karşılıklı bilgi paylaşımımız devam edecektir” ifadelerini kullandı.

    AŞILARIN 60 YAŞ ÜSTÜ KİŞİLERDE KULLANILMASINDA ENGEL YOK

    Bilim Kurulu Toplantısı’nda aşıların kimlere uygulanacağı konusunda değerlendirmenin yapıldığını aktaran Bakan Koca, “Bilim Kurulumuzda gündemdeki bir diğer konu olan 60 yaş üzeri kişilerin inaktif aşı ile aşılanması durumu da değerlendirilmiştir. Faz III deneylerinin 60 yaş üzeri kişilerde yürütülmediği için aşılamanın uygun olup olmayacağı ile ilgili yapılan değerlendirmede Faz I ve Faz II’de 60 yaş üstü kişilerde güvenlik çalışması yapıldığı ve yeni gelen verilerin değerlendirmesi ile bu grupta da kullanılmasının önünde bir engel olmadığı anlaşılmıştır. Bu kapsamda Acil Kullanım Onayı’nı takiben yaşlılarımız ve kritik görevdeki kişilerden başlayarak 18 yaş üzerindeki uygun tüm vatandaşlarımızın aşılanması hedeflenmektedir. Bu süreçte aşıların tedarik planına uygun şekilde peyderpey ülkemize ulaşmasını bekliyoruz. Program dahilinde aşı teslim alındıkça Bilim Kurulumuzun belirlediği risk sıralamasına göre vatandaşlarımızı aşılayacağız” ifadelerini kaydetti.

    Bakan Koca, açıklamasının devamında şunları kaydetti:

    “Aşı lojistik planlaması, başta Aile Sağlığı Merkezleri olmak üzere bütün hastanelerimizi de kapsayan yaygın aşı merkezlerinin organizasyonu yapılmıştır. Tüm sürecin dijital olarak takip edilmesini sağlayacak uygulamalar ve risk öncelikli kurumlara ait veri tabanlarının oluşturulması çalışmaları tamamlanmak üzeredir. Vatandaşlarımızın randevu alma süreçleri ve aşıya erişim yollarını öğrenebilecekleri, aşıya ilişkin detaylı bilgilere ulaşabilecekleri web sayfamız önümüzdeki günlerde devreye girecektir. Vatandaşlarımız ait oldukları sosyal ve demografik grupların sırasını web sayfasından takip edebilecektir. Kendilerine aşı tahsisi bilgisine e-Nabız, MHRS gibi mecralar üzerinden haberdar olabilecekler ve MHRS üzerinden randevu alarak hiçbir ücret ödemeksizin aşı yaptıracaklardır. Aşı iki doz olarak uygulanacaktır. İlk aşı uygulamasından 28 gün sonra ikinci doz aşılama için benzer şekilde randevu alabileceklerdir. Sağlık Bakanlığımız ve ilgili tüm paydaşlarımız gece gündüz demeden en hızlı şekilde aşılama takvimini başlatmak ve güvenli şekilde vatandaşlarımızı aşılamaya başlayabilmek için çalışmaktadır. Küresel salgının yıkıcı etkisine son vermesini ümit ettiğimiz aşılama için var gücümüzü kullanacağımızdan emin olunuz.”

  • ABD’de yaşayan Prof. Dr. İlhan Başgöz ambulans uçakla Türkiye’ye getirildi

    ABD’de yaşayan Prof. Dr. İlhan Başgöz ambulans uçakla Türkiye’ye getirildi

    ABD’de yaşayan ve kanser tedavisinin Türkiye’de devam etmesini isteyen Türk halk bilimci Prof. Dr. İlhan Başgöz (98) Sağlık Bakanlığı’na ait ambulans uçakla Ankara’ya getirildi. Prof. Dr. Başgöz, memleketine dönmenin sevincini, şair Enver Gökçe’nin “Senin emekçin olaydım, şen olası türküsü dost kokusu, dost selamı Türkiye” dizesiyle anlattı.

    ABD’de yıllardır kanser tedavisi gören Prof. Dr. İlhan Başgöz’ün son 2 yılda durumu ağırlaştı. Prof. Dr. İlhan Başgöz’ün, geçen ağustos ayında yatağından kalkmaya çalışırken düşmesi sonucu kaburgaları kırıldı. O tarihten bu yana yatağından kalkamayan ve salgın nedeniyle tedavisinde zorluklar yaşayan Prof. Dr. İlhan Başgöz, tedavisine Türkiye’de devam etmek istediğini belirtti. Prof. Dr. Başgöz’ün Türkiye’ye dönme talebinin basına yansıması ardından Sağlık Bakanlığı harekete geçti. Bakanlık, önceki gün ABD’ye ambulans uçak gönderdi. Prof. Dr. İlhan Başgöz’ü taşıyan ambulans uçak, Indianapolis’ten Türkiye’ye hareket etti. Uçak, bugün Ankara Esenboğa Havalimanı’na indi. Burada sağlık görevlileri tarafından karşılanan uçakta bulunan Başgöz, sedyeyle alınarak ambulansa taşındı.

    Basın mensuplarına açıklama yapan Prof. Dr. Başgöz, “33 sene yurt dışında çalıştım. Yorgunluğun içindeyim. Memleketime dönmenin sevincini Enver Gökçe’nin dizesiyle anlatacağım; Senin emekçin olaydım, şen olası türküsü dost kokusu, dost selamı Türkiye” dedi. Çok yorgun olduğunu ve konuşamayacağını belirten Prof. Dr. Başgöz, tedavisi için Ankara Şehir Hastanesine götürüldü.

    İLHAN BAŞGÖZ KİMDİR

    Prof. Dr. İlhan Başgöz, 1923 yılında Gemerek’te doğdu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Türk folkloru ve halk edebiyatı dalında doktora yaptı. Aynı bölümde Prof. Dr. Pertev Naili Boratav’ın asistanı oldu. 1948’de kurulan Türk Folkloru ve Halk Edebiyatı kürsüsünde çalışmalarını sürdürdü. Kürsü o yıl kapatılınca, Tokat Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak atandı, 1952’ye değin bu görevde kaldı. 1960’ta ABD’de önce California Üniversitesi, ardından Bloomington’daki Indiana Üniversitesinde dersler verdi. Emekli olduktan sonra Türkiye’de Bilkent, Van Yüzüncü Yıl ve ODTÜ’de de dersler veren Başgöz, Türk halk kültürü üzerine yaptığı araştırmaları ve yazdığı kitapları ile bu alanda hayattaki en önemli Türk halk bilimci olarak tanınıyor.

  • Türkiye’de mutasyonlu virüs vakaları artabilir

    Türkiye’de mutasyonlu virüs vakaları artabilir

    Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, Türkiye’de de görülen mutasyona uğramış Covid-19 virüsü hakkında, “Sayı tabii ki 15’in üzerine çıkabilir. Ama alınan önlemlerin burada ne denli etkili olup olmadığı esas konuşulması gereken konu” dedi.

    Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, alınan tedbirlerin vaka sayılarının düşüşüne olumlu yansıdığını söyledi. Prof. Dr. İlhan, İngiltere kaynaklı mutant virüs yükü taşıyan 15 kişinin tespit edildiğini ancak taramaların hala devam ettiğini ifade etti. 15 kişinin ve temaslılarının karantina altına alındığını ama taramalar sonrasında bu sayının artabileceğini belirten İlhan, önemli olanın alınacak önlemler olduğunu kaydetti.

    İngiltere hükümetinin Covid-19 hastalarına uygulanan aşıların aynı dozu stokta kalmadığı veya ilk aşının bilinmediği durumlarda farklı Covid-19 aşılarının karıştırılarak kullanılabilmesinin yolunu açmasıyla ilgili de Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, “Biliyorsunuz korona virüs ile ilgili aşı vurulduğu zaman birinci dozdan sonra antikor oluşmaya başlıyor, ikinci dozdan sonra antikor oluşturması perçinleniyor ve daha uzun süre bağışıklık ortaya çıkıyor. Ülkemizde de birinci dozdan 28 gün sonra ikinci dozu yaparak ilerleme yönünde Bilim Kurulumuzun bir kararı mevcut. Tabii genel olarak baktığımızda klinik pratikte daha önceki aşı hangi markadan yapıldıysa, ikinci aşının aynı markadan yapılması doğru bir yaklaşım olacaktır. Zaten biz Türkiye’de de buna göre hesap yaparak her iki dozu da vatandaşlarımıza uygulayacak bir yaklaşım içindeyiz. Süreç içerisinde eğer bir aksilik olursa böyle bir yaklaşımı tekrar tartışıp karar vermek gerekiyor. Şuan ülkemizde böyle bir uygulama söz konusu değil. Vatandaşlarımız birinci dozu hangi markadan olduysa ikinci dozu da aynı markadan olmaları doğru bir yaklaşım olacak” ifadelerini kullandı.

    “Her vatandaşımıza bir önceki olduğu aşı neyse o aşının uygulamasıyla devam edilecektir”

    İngiltere’de alınan karar sonrasında ilk doz ile ikinci dozun farklı markalardan kullanılabilmesinin yolunun açılmasının aşının etkinliğini ne derece etkileyeceği hakkında bir bilginin şu an belli olmadığını belirten Prof. Dr. İlhan, “Şu an bununla ilgili bir yorum yapmak çok doğru olmaz. Çünkü bizim hem hazırlığımız bu şekilde hem de bununla ilgili çalışmalar çok sınırlı olduğu için bir detay vermek doğru bir yaklaşım olmaz. Vatandaşlarımızın bence aklı karışmamalı birinci dozu hangi aşıdan olduysa ikinci dozu da aynı aşıdan olmalı. Biliyorsunuz yerli aşılarda da hem inaktif aşı, hem mRNA aşısı hem de viral vektör aşısıyla ilgili çalışmalar söz konusu. Bunlarla beraber ben aşıda bir eksiklik olabileceğini düşünmüyorum açıkçası, Türkiye’de aşı tedarikinde. O yüzden ülkemizde inşallah bir aksilik olmadan her vatandaşımıza bir önceki olduğu aşı neyse o aşının uygulamasıyla devam edilecektir düşüncesindeyim” diye konuştu.

    “Sayı 15’in üzerine çıkabilir”

    İngiltere kaynaklı mutant virüsün Türkiye’de 15 kişide görüldüğünü ama bu sayının artabileceğini belirten Prof. Dr. İlhan, “Sayı tabii ki 15’in üzerine çıkabilir. Çünkü şöyle yapılıyor biliyorsunuz; önce PCR taraması yapılıyor. PCR taramalarından geçmişe yönelik mutasyon var mı, yok mu diye taramalar yapılıyor. Sayı elbet yukarı doğru çıkabilir. Ama alınan önlemlerin burada ne denli etkili olup olmadığı esas konuşulması gereken konu. Biliyorsunuz biz ilk İngiltere’de mutasyon çıkar çıkmaz, İngiltere ve oralardan çok fazla uçuş yapılan, Danimarka, Hollanda, Güney Afrika ki Japonya’da da Güney Afrika’dan gidenlerden kaynaklı mutant virüs ortaya çıktı. Bu önlemleri aldığımız için Türkiye’de o kadar yayılmamış olabilir. Ancak yayılmış olsa da değişen bir şey söz konusu olmayacak. Çünkü biz şuan da bunun ne kadar yayıldığı ile ilgili Türkiye ve dünya bilgi sahibi değil. Çok yeni bir olay, 15 günlük bir olay. Bizim aldığımız önlemler, fiziksel mesafe, maske, temizlik, ortama temiz havanın girmesi konusunda bir değişim söz konusu olmayacak açıkçası. Hatta daha da tedbirli olmamız gerekecek” şeklinde konuştu.

    “Madem yüzde 70 daha fazla bulaşıyorsa bizim iki kat daha fazla dikkat etmemiz gerekecek”

    Şu an mutasyonun hastalık yapıcı etkisinde ne gibi bir değişiklik olduğunun bilinmediğini, ancak daha kolay bulaştığının tespit edildiğini hatırlatan Prof. Dr. İlhan, “Madem yüzde 70 daha fazla bulaşıyorsa bizim iki kat daha fazla dikkat etmemiz gerekecek diye düşünülüyor. Ama şunu da bilmemiz gerekiyor; şuan bu virüsün bulaşıcılığıyla ilgili bir bilgi söz konusu. Hastalık yapma gücünün değiştiği ile ilgili elimizde bir bilgi söz konusu değil. O yüzden bilinmeyen bir durumla ilgili konuştuğumuz için; şuan ülkemizde sadece 15 kişide görüldüğünü, bu kişilerin kendilerinin izolasyonda, yakın çevrelerinin de karantinada olduğunu biliyoruz. Bu nedenle daha fazla kişide görülüp görülmediği konusunda net bir bilgi de elimizde olmadığı için daha çok dikkat ederek gitmesi kuşkusuz mutasyonlu virüsün de ülkemizde daha az görülmesine ve daha az hastalık yapmasına sebep olacaktır” dedi.

    “Kısıtlamaların en az 1 ay daha devam etmesinin doğru olacağını düşünüyorum”

    Alınan tedbirlerin de sonuçlarını gösterdiğini belirten Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan şunları kaydetti:

    “Bu aldığımız önlemler ile beraber, önce hasta sayısının, sonra vaka sayısının, sonra onu takiben 15-20 gün içerisinde ağır hasta sayısının, onu takiben 15-20 gün içerisinde de vefat sayısının azalacağını söylemiştik.

    Çok şükür daha aşağı doğru gidiyor vefat sayımız. Tabii ağır hasta sayımızın azalmasından kaynaklanıyor. Hatta en başta aslında hasta sayımızın azalmasından kaynaklanıyor, bin 500 civarındayız biliyorsunuz.

    Bu gösteriyor ki alınan önlemler gerçekten etkili oluyor. Bazen istenmeyen görüntüler yaşıyoruz, hafta sonu da belki gözlemledik. Ama vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu artık bu kısıtlamaları benimsemiş durumda.

    Herkes bu korona virüsten biran önce kurtulmak istiyor. Çözümün de fiziksel mesafe, maske ve hijyen olduğu düşünüldüğünde kurallara uyan vatandaşlarla beraber vakaların, hastaların akabinde de ağır hasta ve vefatların azaldığını gözlemliyoruz.

    Tabii iki haneli rakamlara, tek haneli rakamlara, sıfıra düşse. En büyük arzumuz bu hekim olarak. Ama bunun için biraz daha zamana ihtiyacımız var. Ağır hastalarımız ne zaman ki iyice azaldı, o zaman vefatların da yine onu takip eden 15-20 gün içerisinde daha aşağı doğru gideceğini söylemek mümkün olacaktır.

    Tabii bu vesileyle baktığımızda bu kısıtlamaların aşıya da başlayacağımızı düşünerek, daha nerden baksak 1 ay daha en az devam etmesinin doğru olacağını düşünüyorum.”

  • Bilim Kurulu Üyesi’nden mutasyon açıklaması

    Bilim Kurulu Üyesi’nden mutasyon açıklaması

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, “Bu mutasyonlar kliniğe ne şekilde yansıyacak görmek ve beklemek durumundayız. Şu an için paniğe kapılmamıza gerek yok. Ama boş da veremeyiz bu durumu. Biz yine rehavetle panik arasında dengeli bir çizgide, elimizdeki en güçlü araçlar olan maskemizle, fiziki mesafenin korunmasıyla, temizlikle, kalabalıktan kaçınmayla bu yeni mutasyonla da başa çıkabiliriz diye düşünüyorum” dedi.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İngiltere’den son dönemde yurda giriş yapan ve PCR test sonucu pozitif çıkan kişilerden, geriye dönük taramalar neticesinde 15 kişide yeni mutasyon ile uyumlu virüs yükü tespit edildiğini duyurdu.

    Bunun üzerine İngiltere’den yurda girişler geçici bir süreliğine tamamen yasaklandı. Ankara Şehir Hastanesi Acil Tıp Kliniği Eğitim Görevlisi ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, Covid-19’un mutasyona uğramış hali üzerine konuştu.

    Bilim Kurulu Üyesi Kayıpmaz, şu an için elde edilen verilerin aşıların bu mutasyondan etkilenmediği yönünde olduğunu ancak insanların yine de tedbirlere daha sıkı sarılması gerektiğini söyledi. Kayıpmaz, İngiltere kaynaklı olduğu düşünülen bu virüsün, yapılan incelemelere göre daha bulaşıcı olduğunu ve Güney Afrika resmi kaynaklarından yapılan açıklamaya göre de mutasyonun gençlerde daha sık görüldüğünü söyledi.

    “HAYVAN DENEYLERİNDE MRNA AŞILARINDA BİR ETKİLENME SÖZ KONUSU OLMADIĞI ORTAYA KONULDU”

    İngiltere’de, virüsün bu mutasyon geçirmiş hali hakkında incelemelerin hala devam ettiğini belirten Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, “Aslında İngiltere’de bu genom çalışmalarını yürüten konsorsiyumun raporunda bu açıkça yazmakta. Burada özellikle Kasım ayının ikinci yarısından itibaren, daha önce bu kadar sık rastlanmayan mutasyonların sıklıkla rastlanır olduğu bilgisi paylaşıldı. Bu bilgi paylaşılırken de şu noktaya dikkat çekildi; şu anda elimizdeki kanıtlar, aşı çalışmalarının bu mutasyonlardan etkilenip etkilenmeyeceğine dair bize bir veri sağlamıyor. Nitekim önceden yapılmış bazı hayvan çalışmalarına bakıyorsunuz, bu deneysel hayvan çalışmalarında bu mutasyonun olduğu deney hayvanlarında aşı uygulanan; özellikle bu rekombinant tipi aşılarda, yani mRNA aşılarında herhangi bir etkilenme söz konusu olmadığı ortaya konmuş durumda” ifadelerini kullandı.

    “VİRÜSÜN BULAŞTRICILIĞININ ARTTIĞINI EMARESİ OLARAK KABUL EDİLİYOR”

    İngiltere’den yapılan açıklamalara göre mutasyon sonrasında Covid-19 virüsünün daha bulaşıcı hale geldiğini belirten Doç. Dr. Kayıpmaz, “Burada aynı zamanda bu mutasyonların klinikte hastalığın ağırlığı, şiddeti veya öldürücülüğü ile ilgili etkisinin olup olmadığı da bilinmiyor. Yalnızca şu anda elde olan önemli bir bilgi var bu rapor doğrultusunda. Özellikle bu bilgi, Birleşik Krallık’ta kasım ayı içerisinde artan Covid-19 vakalarından sorumlu tutulmuş durumda. Bu nedir; virüsün diken proteini denilen spike proteininde, özellikle de bu almaca bağlama bölgesi diyerek Türkçeleştirebileceğimiz ‘receptor binding domain’ alanında gerçekleşen bir mutasyon neticesinde insan vücuduna, bu ACE-2 resöpterleri aracılığıyla daha kolay tutunabildiği ve hücre içerisine daha kolay girebildiği teorisine dayanıyor. Bu da aslında virüsün bulaştırıcılığının arttığının bir emaresi olarak kabul ediliyor” diye konuştu.

    “BİZ TEDBİRLERİ ARTIRMAK DURUMUNDAYIZ”

    Mutasyon sonrasında Sağlık Bakanlığı’nca birçok kararın hızla alındığını belirten Bilim Kurulu Üyesi Kayıpmaz, “Evet bir mutasyon var ve virüste ortaya çıkan bu mutasyon, virüsün kişiler arasındaki, hastalığın kişiler arasındaki bulaştırıcılığını artırır yönde bir mutasyon. Ama şu an da klinikte bunun ne derece etkisi olduğunu elimizdeki veriler uyarınca bilmiyoruz. Ama biz tedbirleri artırmak durumundayız. Ne gibi; işte ülkemize İngiltere’den, Danimarka’dan Güney Afrika’dan, Hollanda’dan gelen uçuşların durdurulması gibi. Aynı zamanda ülkemize yurtdışından gelmek isteyen kişilerin son 72 saatte PCR testinin yapılmış ve negatif olması zorunluluğu gibi” şeklinde konuştu.

    “ŞU AN İÇİN PANİĞE KAPILMAMIZA GEREK YOK”

    Güney Afrika kaynaklarından yapılan açıklamanın virüs mutasyonunun oradaki farklı bir etkisi üzerine olduğunu kaydeden Kayıpmaz, “Güney Afrika’daki sonuçlarda yeni bir bulgu bulduklarını açıkladı, Güney Afrika’nın resmi makamları. Bu mutasyonun gençlerde daha sık görüldüğü ve altta yatan kronik hastalığı olmayan kişilerde daha şiddetli bir hastalık tablosuna yol açabileceğini bildirdiler ama dediğim gibi gerek Güney Afrika’da olsun gerek Birleşik Krallık’taki, İngiltere’deki durum olsun. Şu anda kliniğe yansıması ile ilgili yorum yapmamız için erken durumlar. Bu mutasyonlar kliniğe ne şekilde yansıyacak görmek ve beklemek durumundayız. Şu an için paniğe kapılmamıza gerek yok. Ama boş da veremeyiz bu durumu. Biz yine rehavetle panik arasında dengeli bir çizgide, elimizdeki en güçlü araçlar olan; maskemizle, fiziki mesafenin korunmasıyla, temizlikle, kalabalıktan kaçınmayla bu yeni mutasyonla da başa çıkabiliriz diye düşünüyorum” dedi.

  • Bebeklerin plasentasında mikroplastik tespit edildi

    Bebeklerin plasentasında mikroplastik tespit edildi

    Bebeklerin plasentasında ilk kez mikroplastik parçacıkları tespit edildi. Vücuttaki mikroplastiklerin sağlık üzerindeki etkileri henüz bilinmiyor, ancak çalışmada araştırmacılar plasentanın önemli rolü nedeniyle muhtemel olarak zararlı plastik parçacıklarının varlığının büyük bir endişe kaynağı olduğu sonucuna vardı. Çalışmayı yöneten Antonio Ragusa ise konuyla ilgili “Bir Cyborg bebeğe sahip olmak gibi” ifadelerini kullandı.

    Anne karnındaki bebekleri sarmalayan ve anneyle bebek arasındaki besin, oksijen ve diğer maddelerin alışverişini sağlayan yapı olan plasentada ilk kez mikroplastik parçacıkları tespit edildi. Vücuttaki mikroplastiklerin sağlık üzerindeki etkisi henüz bilinmiyor, ancak bilim insanları parçacıkların, uzun süreli hasara neden olabilecek ya da fetüsün gelişen bağışıklık sistemini bozabilecek kimyasallar taşıyabileceklerini söyledi. Mikroplastik parçacıklarının, annenin yeme içme veya solunumu aracılığıyla plasentaya ulaştığı tahmin ediliyor.

    PARÇACIKLAR PLASENTALARIN HEM FETÜS HEM ANNE TARAFINDA HEM DE FETÜSÜN GELİŞTİĞİ ZARIN İÇİNDE TESPİT EDİLDİ

    Çalışma, Environment International dergisinde yayımlandı ve İtalya’nın başkenti Roma’daki San Giovanni Calibita Fatebenefratelli Hastanesi’nde Doğum Bilim ve Jinekoloji Direktörü olan Antonio Ragusa tarafından yönetildi. Çalışmada 6 plasentanın incelendiği ifade edilirken, mikroplastik parçacıkları, normal gebelik ve doğumları olan 4 sağlıklı kadından alınan plasentaların hem fetüs hem anne tarafında hem de fetüsün geliştiği zarın içinde tespit edildi. Ayrıca, bir düzine plastik parçacıklarının bulunduğu, her plasentanın sadece yüzde 4’ünün analiz edildiği bunun da toplam mikroplastik sayısının çok daha yüksek olduğuna işaret ettiği ifade edildi. Analiz edilen tüm parçacıkların mavi, kırmızı, turuncu veya pembeye boyanmış plastikler olduğu ve parçacıkların kaynağının ambalaj, boya, kozmetik veya kişisel bakım ürünleri olabileceği belirtildi. Araştırmacılar, çalışmadaki diğer 2 kadının plasentasında parçacıkların bulunmadığını bunun da farklı fizyolojik yapı, diyet veya yaşam tarzının sonucu olabileceğini ifade etti.

    “PLASTİK PARÇACIKLARININ VARLIĞI BÜYÜK BİR ENDİŞE KAYNAĞI”

    Tespit edilen mikroplastiklerin çoğunlukla 10 mikron (0.01mm) boyutunda olduğu ve bunun da parçacıkların kan dolaşımında taşınabilecek kadar küçük olduğu anlamına geldiği ifade edildi. Parçacıkların bebeklerin bedenlerine girip girmediği ise araştırmacılar tarafından değerlendirilemedi. Çalışmada araştırmacılar, plasentanın fetüsün gelişimini desteklemedeki ve dış çevre ile bir arayüz görevi görmedeki önemli rolü nedeniyle, muhtemel olarak zararlı plastik parçacıklarının varlığının büyük bir endişe kaynağı olduğu sonucuna vardı. Mikroplastiklerin fetüsler üzerindeki olası etkilerinin fetüsün yavaş gelişmesini de içerdiği belirtilirken, plasentadaki mikroplastiklerin etkisi üzerine bilgi edinmek için daha fazla çalışma yapılması gerektiğine vurgu yapıldı.

    “BİR CYBORG BEBEĞE SAHİP OLMAK GİBİ”

    Çalışmayı yöneten Antonio Ragusa konuyla ilgili olarak “Bir Cyborg (biyolojik ve yapay kısımları olan varlıklara verilen isim) bebeğe sahip olmak gibi; artık sadece insan hücrelerinden oluşmuyor, biyolojik ve inorganik varlıkların bir karışımından oluşuyor” ifadelerini kullandı. Ragusa ayrıca bulguların anneleri şoke ettiğini de belirtti.

    PLASTİK İÇERMEYEN DOĞUM PROSEDÜRÜ UYGULANDI

    İtalyan araştırmacıların, plasentaların herhangi bir bulaşın önlenmesi için plastik içermeyen bir doğum prosedürü uyguladı. Doğum uzmanları ve ebelerin, doğum yapan kadınlara yardımcı olmak için pamuk eldiven kullandıkları, ayrıca doğum odasında sadece pamuklu havluların kullanıldığı ifade edildi.

  • Aşıyı bulan Türk doktordan mutasyon açıklaması

    Aşıyı bulan Türk doktordan mutasyon açıklaması

    Koronavirüs aşısını geliştiren BioNTech’in üst yöneticisi Prof. Dr. Uğur Şahin, küresel çapta panik yaratan koronavirüs varyantına karşı geliştirdikleri aşının etkili olacağı konusunda emin olduğunu ifade etti.

    ALTI HAFTADA YENİSİNİ YAPARIZ

    Şahin, “Elimizdeki aşının yeni türe karşı etkili olup olmadığını bilmiyoruz ama yeni tür eskisiyle yüzde 99 oranında protein benzerliğine sahip olduğu için aşının etkili olacağına bilimsel olarak güveniyoruz” dedi.

    Amerikan ilaç devi Pfizer ile birlikte geliştirdikleri aşıya Avrupa Birliği tarafından onay verilmesinden kısa bir süre sonra Bild TV’ye konuşan Prof. Dr. Şahin, BioNTech şirketinin mutasyonu ilerleyen günlerce inceleyeceğini fakat meseleye itidalli yaklaştığını söyledi.

    Henüz koronavirüs aşısı olmadığını fakat olmak istediğini ifade eden Uğur Şahin, “Çalışanlarının işlerine devam edebilmeleri için aşılanmalarının daha önemli olduğunu da sözlerine ekledi.

    YENİ MUTASYONA DAİR BİLİNMESİ GEREKENLER

    “VUI – 202012/01” adı verilen yeni tür, ilk olarak Eylül ayında İngiltere’nin Kent şehrinde tespit edildi. Çoğunlukla Güney İngiltere’de olmak üzere, yeni türün binden fazla doğrulanmış vakası olduğu belirtildi.

    NEREDEN GELDİ?

    Varyant alışılmadık derecede yüksek oranda mutasyona uğradı. “VUI – 202012/01” adlı mutasyonu araştıran Birleşik Krallık Covid-19 Genomics UK Konsorsiyumu (COG-UK) üyeleri, virüsün genetik yapısında meydana gelen “17 değişikliği” ortaya çıkardıklarını söyledi.

    Araştırmacılara göre en olası açıklama ise, mutasyonun bağışıklık sistemi zayıflamış ve virüsü yenemeyen bir hastada ortaya çıkmış olması görünüyor.

    MUTASYONA UĞRAYAN VİRÜS HANGİ ÜLKELERDE GÖRÜLDÜ?

    İngiltere’de ortaya çıkan koronavirüsünün daha bulaşıcı yeni varyasyonu şimdiye kadar İngiltere dışında, İtalya, Hollanda, Danimarka, Belçika, Avustralya ve İskoçya’da tespit edildi. Ardından, Kanada, Almanya, Fransa, Avusturya, Belçika, İsviçre, Fransa, Hollanda gece yarısından itibaren İngiltere ile karşılıklı uçuşları durdurdu.

    CİDDİ HASTALIK YA DA ÖLÜM RİSKİNİ ARTIRIYOR MU?

    Bununla birlikte, İngiltere’nin Baş Tıbbi Sorumlusu Chris Whitty, ülkenin güneydoğusunda keşfedilen yeni varyantın yüzde 70’e kadar daha fazla nulaşıcı olabileceğini ve R değerini (temel bulaşıcılık katsayısı) 0,4 veya daha fazla oranda artırabileceğini söyledi. Ancak, “VUI – 202012/01”e ilişkin iimdiye kadarki veriler göz önüne alındığında, ciddi hastalık veya ölüm riskini artırdığı görülmüyor.

    Nervtag tarafından yayımlanan raporda, mutasyonun diğer varyantlara kıyasla aktarılabilirlikte önemli bir artış gösterdiğine dair “orta düzeyde güvene” sahip oldukları belirtildi. Bununla birlikte uzmanlar, verilerin ön çalışmaya dayandığı ve modellemeye dayalı olduğu konusunda uyardı.

  • Türkiye’de günlük 1.5 milyon aşı yapılması planlanıyor

    Türkiye’de günlük 1.5 milyon aşı yapılması planlanıyor

    Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, koronavirüs aşısı Türkiye’ye geldiğinde günde 1,5 milyon kişinin aşılanmasının planlandığını söyledi.

    Türkiye’nin koronavirüse karşı sağlık çalışanlarından başlayarak uygulamayı planladığı Çin meşeli aşı için geri sayım başladı. Çin’den gelecek 50 milyon doz aşı, önce uluslararası akredite Halk Sağlığı ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) laboratuvarlarında, Türkiye’ye ithal edilen tüm aşılarda olduğu gibi incelenecek. Aşının güvenlilik testlerinin olumlu çıkması ve sonuçlanmakta olan Faz 3 çalışmalarının erken sonuçlarının açıklanması üzerine veriler, TİTCK tarafından değerlendirilecek. Türkiye’nin standartlarına uygun bulunduğu takdirde erken kullanım izni verilecek.

    ‘3 KİŞİLİK EKİP GÜNDE 200 KİŞİYİ AŞILAYACAK’

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, birkaç gün içinde Türkiye’ye gelmesi beklenen koronavirüs aşısına ilişkin DHA’ya açıklama yaptı. Prof. Dr. İlhan, toplumda bazı grupların aşılamanın dışında bırakılacağını belirterek, “Ülkemizde günde, aşağı yukarı 1,5 milyon kişiye aşı yapılması planlanıyor. Aşılama ekiplerinin 3 kişiden oluşması öngörülüyor. 3 kişilik bir ekip günde 200’ün biraz üzerindeki kişiye aşı yapabileceği ön görülmekte. Böyle yapıldığı zaman da günde 1,5 milyon civarında kişiye aşı yapabilecek gibi gözüküyoruz. Aşılama yapılmayacak kişilere baktığımızda 18 yaş altı gençlerimiz, çocuklarımız, gebelerimiz ve emziren annelerimiz aşılamaya tabi olmayacaklar. Son 4-6 ay içinde koronavirüs geçirenler de aşılamaya ilk planda tabi olmayacak” dedi.

    ‘HAZİRANA KADAR 65 MİLYONUN AŞILANMASI PLANLANIYOR’

    Prof. Dr. İlhan, Türkiye’de aşılamanın her yerde aynı anda başlayacağını belirterek, “83 milyon nüfusumuz olduğunu düşündüğümüzde 60-65 milyon civarı vatandaşımızın haziran ayı sonuna kadar aşılanmasını planladığımız düşünülebilir. Aşılama Türkiye’de her yerde aynı anda başlayacak. Normal zamanda aşılama daha çok aile sağlığı merkezlerimizde, okul aşıları toplum sağlığı merkezlerimizde yapılıyor. Bazı hastanelerimizde çocukluk çağı aşılamaları yapılıyordu. Bu sefer bu merkezlerimizin yanında, organize sanayi bölgelerinde, büyük işletmelerde iş yeri hekimleri tarafından aşılama yapılacak. Engelli bireylerimiz, huzur evlerimiz için oralara gidilerek aşılama yapılacak. Cezaevinde olanlar için oralarda aşılama yapılacak. Geniş bir aşılama stratejisi söz konusu” diye konuştu.

    ‘AŞI KARARSIZLIĞI VAR’

    Prof. Dr. İlhan, aşı yaptırmak istemeyenler için bir ‘b’ planının olup olmadığına ilişkin, “Aslında Hıfzıssıhha Kanunu’na baktığımızda zorunlu durumlarda aşılamanın zorunlu tutulacağı konusunda bir yaklaşım var. Ama bunu böyle yapmak yerine vatandaşlarımızın aşıya inanması güvenmesinin daha önemli olduğunu düşünüyorum. Aslında vatandaşlarımızda, aşı karşıtı değil de aşı kararsızlığı söz konusu. Aşı kararsızlığı daha çok toplumda, ‘hangi aşıyı olacağım, Çin aşısı mı, Amerikan aşısı mı’ şeklinde. Ben kendimden örnek vereyim; sıra bana geldiğinde o sırada Türkiye’de hangi aşı varsa onu olacağım. Kişisel olarak aşıya karşı direncin yüksek olduğunu düşünmüyorum. Gözlemlediğim zaman da çevremde de çok kişinin aşı ile ilgili olumlu düşündüğünü biliyorum” dedi.

    ‘KÖTÜ NİYETLİ İNSANLAR OLABİLİR’

    Prof. Dr. İlhan, vatandaşlardan aşı olmak için de kuyruk oluşturmamalarını isteyerek, ” E-nabız sisteminden nasıl grip aşısında kendilerine sıra geldiğinde girip oldularsa, bunun gibi belli sıra dahilinde gerek sağlık kuruluşlarımızda, hastanelerimizde ve diğer yerlerde aşılamanın olabileceğini söylememiz gerekiyor. Aile hekimleri tarafından aranacaklar, hepimiz zaten e-nabızdan göreceğiz. Bu aşıların hepsi devletin kontrolünde, devletin organizasyonuyla uygun soğuk saklama kaplarda gidecekleri için vatandaşlardan sadece kendilerini aşılamak için arayan, ulaşan profesyonel sağlık çalışanlarına aşılama yaptırmalarını öngörüyoruz. Elbette kötü niyetli insanlar olabilirler bu aşı devlet tarafından ücretsiz sağlanıyor, hiçbir ücret ödenmiyor” ifadesini kullandı.

  • Çift maske kullananlar dikkat!

    Çift maske kullananlar dikkat!

    Ankara Şehir Hastanesi Acil Tıp Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, kronik rahatsızlığı olan kişilerde çift maskenin sorun olabileceğini söyledi.

    Prof. Dr. Oğuztürk, “Kalp hastalarında, kronik akciğer hastalığı olanlar, astım, bronşit gibi dediğimiz problemlerde akciğer maalesef tam olarak işlev görememekte ve vücudun diğer organlarına oksijen naklinde gerekli olan hiyerarşiyi sağlayamamakta. Bu anlamda altta yatan zaten bir oksijen problemiyle karakterize olan bir kişide tekrar 2 maske takıp oksijen alımını da sıkıntıya sokacak nefes darlığı ve solunum sıkıntısıyla karakterize bir süreç kesinlikle daha ciddi sorunların ortaya çıkmasına sebebiyet verecektir’’ dedi.

    Prof. Dr. Oğuztürk, koronavirüs salgınında kronik nefes darlığı gibi sıkıntıları olan kişilerin çift maske takmaması yönünde uyarıda bulundu.

    Oğuztürk, “Sağlık Bakanlığı onaylı bir maske kullanıyorsanız barkod takip sistemiyle de bunun gerçekten Sağlık Bakanlığı laboratuvar testlerinden onay almış bir şekilde kullanıma, satışa sunulduğuna kanaat getirmişseniz, eczanelerden tedarik etmişseniz bunun tek maske şeklinde kullanımının ideal olduğunu gönül rahatlığı ile ifade edebilirim.

    Burada vurgulanması gereken husus şu ki kalp hastalarında, kronik akciğer hastalığı olanlar; astım, bronşit gibi dediğimiz problemlerde akciğer maalesef tam olarak işlev görememekte ve vücudun diğer organlarına oksijen naklinde gerekli olan hiyerarşiyi sağlayamamakta.

    Bu anlamda altta yatan zaten bir oksijen problemiyle karakterize olan bir kişide tekrar 2 maske takıp, oksijen alımını da sıkıntıya sokacak nefes darlığı ve solunum sıkıntısıyla karakterize bir süreç kesinlikle daha ciddi sorunların ortaya çıkmasına sebebiyet verecektir.

    Mümkün mertebe KOAH hastası, kalp hastası veya sistemik problemi olan insanlarımızın şu günlerde ‘kapalı, izole evlerde hayat vardır’ düsturuna uygun şekilde yaşamlarını devam ettirmeleri gerekiyor.

    Çünkü dış ortamda da şu an itibarıyla hem soğuk hava hem de maske takarak oksijen seviyesinin sıkıntısında oluşabilecek bir zemin ortaya çıktığından dolayı kendi hastalıklarının tekrar ağır seyredebilmesine gerekçe olabilecek bir tetikleme ile karşı karşıya gelebilirler. Bu anlamda tek maske kullanılması idealdir” diye konuştu.

    ‘MASKE TAKMADAN SPOR YAPMAK İDEALİ’

    Prof. Dr. Oğuztürk, spor yaparken maske takılmasıyla ilgili de uyarılarda bulunarak;

    “Birçok ülkede maske taktığı halde spor yaparken kalp krizi geçirip, solunum sıkıntısıyla yaşamını yitiren insanların olduğunu biliyoruz. Burada kesin olan şu ki spor yaparken maske takılması vücudun oksijen ihtiyacının bir miktar azalmasına sebebiyet verecek süreci tetikleyiyor.

    Yani siz spor yaptığınız zaman kan basıncınız artıyor, vücudunuzun kalp hızı artıyor ve vücudun ihtiyaç gösterdiği enerji ve oksijen ihtiyacını gidermeniz için daha fazla oksijen olması gerekiyor. Ve siz spor yaparken maske taktığınız anda da bu ihtiyacı tam olarak karşılama sürecinden uzaklaşmış oluyorsunuz.

    Bu nedenle de bazı ülkelerde maske takarken spor yapıp yaşamını yitiren insanların haberlerini maalesef duymuştuk. Bu anlamda ideali; spor yapıyorsanız, izole bir alanda bireysel spor yapıp, diğer insanlardan uzak kalacağınız bir durum söz konusu ise maske takmadan spor yapmak ideali” dedi.