Etiket: Sağlık

  • Nebahat Çehre’nin sağlığıyla ilgili açıklama geldi

    Nebahat Çehre’nin sağlığıyla ilgili açıklama geldi

    Geçtiğimiz günlerde rahatsızlanan Nebahat Çehre’nin kalbine stent takılırken, usta oyuncunun son durumuyla alakalı menajeri Selçuk Kaya’dan açıklama geldi. Kaya, “Kendisi evinde dinleniyor. Arayan soran herkese ayrı ayrı teşekkür ediyoruz.” dedi.

    ÇEHRE’NİN KALBİNE STENT TAKILDI

    Aşk-ı Memnu, Haziran Gecesi, Yalnız Adam, Muhteşem Yüzyıl ve Güneşteki Leke yapımlarda canlandırdığı karakterlerle hafızalara kazınan usta oyuncu Nebahat Çehre, geçtiğimiz günlerde rahatsızlanınca apar topar hastaneye kaldırıldı. Kalbine stent takılan Çehre’nin bir gece hastanede kaldığı öğrenildi.

    Kalbine stent takılan Nebahat Çehre’nin sağlık durumuyla ilgili menajerinden açıklama

    “SAĞLIK DURUMU İYİ, EVİNDE DİNLENİYOR”

    Çehre’nin sağlık durumuyla ilgili son bilgiyi menajeri Selçuk Kaya verdi. Kaya, “Değerli oyuncumuz Nebahat Çehre’nin sağlık durumu iyidir. Kendisi evinde dinleniyor. Arayan soran herkese ayrı ayrı teşekkür ediyoruz. Yakın zamanda yeni projeler de görüşmek dileğiyle…” dedi.

    Kalbine stent takılan Nebahat Çehre’nin sağlık durumuyla ilgili menajerinden açıklama

    NEBAHAT ÇEHRE KİMDİR?

    15.03.1945 Samsun doğumludur. 4 çocuklu bir ailenin tek kızı olarak büyümüştür. Annesi laz babası ise Gürcü asıllıdır. 5 yaşında ailesi İstanbul’a taşınmıştır. 15 yaşında ‘Türkiye Güzeli’ seçilen Çehre, fotomodellik ve mankenlik yaptığı sıralar kendisine gelen bir teklif üzerine 1961 yılında ‘Yaban Gülüm’ adlı film ile sinemaya ilk adımı atmıştır.

    1964’te Yılmaz Güney ile tanışmış, ‘Kemalı Zeybek’ filminde filminde rol almıştır. 30 Ocak 1967 yılında Yılmaz Güney ile evlilik yapmış, bu evlilik süresince kameralardan uzak kalmıştır. Fakat boşanma kararı aldıktan sonra ekran karşısına geri dönmüştür. Çehre, ikinci evliliği sırasında yine sahnelerden uzak kalmıştır.

    Kalbine stent takılan Nebahat Çehre’nin sağlık durumuyla ilgili menajerinden açıklama

    AŞK-I MEMNU DİZİSİYLE GENÇ NESİLLER TANIDI

    Bu evliliğini de bitirdikten sonra televizyon karşısına yeniden geçmiş, dizilerde rol almaya başlamıştır. Çehre’nin ‘Büklüm Büklüm’ adlı şarkısının bestesi Sezen Aksu’ya aittir. Çehre Sezen Aksu’ya ait bir şarkıyı seslendirdiği için gurur duyduğunu belirtmiştir. Kendisini yeni nesile ‘Aşk-ı Memnu’ dizisiyle tanıtmıştır

  • Gümüşhane’de sağlıklı yaşam için pedal çevirdiler

    Gümüşhane’de sağlıklı yaşam için pedal çevirdiler

    11. Yeşilay Bisiklet Turu tüm Türkiye’de olduğu gibi Gümüşhane’de de gerçekleştirildi. Fuadiye Caddesi üzerindeki Gençlik Merkezi önünde toplanan ve aralarında çocukların da bulunduğu 30 kişilik bisikletli grup Yeşilay Gümüşhane Şube Başkanı Selami Öktem’in öncülüğünde pedal çevirdi. Polis kontrolünde gerçekleştirilen etkinlikte 30 kişilik bisikletli grup ‘Sağlıklı yaşamın keyfini birlikte sürelim’ sloganı ile Tarım İl Müdürlüğü önüne kadar pedal çevirerek tekrar aynı güzergahtan başlangıç noktasına geri döndü.

  • Bahar ayları kene vakalarını artırıyor

    Bahar ayları kene vakalarını artırıyor

    Bahar aylarının gelmesiyle birlikte tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin yoğun yaşandığı Manisa’da uzmanlar kene vakalarına karşı uyarılarda bulundu. Bahar aylarında kene ısırma vakalarında artış yaşandığını belirten Manisa Merkezefendi Devlet Hastanesi Acil Tıp Hekimi Uzm. Dr. Çağdaş Can, “Kırım Kongo kanamalı ateşinde mevsimsel bir süreç var burada. Hayvanlardan insanlara geçen bir süreç bu. Aslında buradaki birincil sorumlu kene. Kenelerin taşıdığı virüsler sebebiyle meydana geliyor bu hastalık. Direkt kene bulaşıyla gelen hastalarımız da var. Yani vücuda kene girmiş hastalarımız da gelebiliyor. Ya da keneye maruz kalmış hayvanların sıvılarına, dokularına temas etmek ya da başka insanlarda aktif olarak enfeksiyon olduğunda bu insanlara temas eden diğer insanlarda da olabiliyor. Kene varlığının arttığı ilkbahar ve son bahar dönemlerinde daha çok rastlanıyor. İnsanlar daha çok dışarı çıkmaya başlıyor. Kene teması daha çok dışarda zirai alanlarda oluyor. Bu dönemler tetikte, farkındalık içerisinde ve bilinçli olmamız gerekiyor” dedi.

    “Klinisyenin, doktorun farkında olması gerekecek bazı klinik belirteçler var”

    Kene ısırmalarında klinik şüpheyle yaklaşıldığını belirten Uzm. Dr. Can, “Şanslı dediğimiz grup kenenin yapıştığını fark eden gruplar oluyor. Kenenin yapıştığını görüyor ve bilinçli bir şekilde bize geliyor. Diğer bir grup ise keneyi fark ediyor ancak kendi yöntemleriyle çıkarmaya çalışıyor. Bu aslında hiç önermediğimiz bir durum. Diğeri de kenenin onu ısırdığını bilmeyen bir grup var. Ne olduğunu anlamadan bize gelebiliyor. Kaşıntı, şişme ve morarma şikayetiyle bize başvuruyor. Burada klinisyenin, doktorun farkında olması gerekecek bazı klinik belirteçler var. Hastanın yaygın eklem ağrısı, karın ağrısı, çabuk morarma, vücutta siyah nokta gibi durumlar olabiliyor. Burada klinik bir şüpheyle yaklaşmamız gerekiyor. Birtakım kan tahlilleri gönderiyoruz. Burada klinik şüphemiz olursa, hastamızda da eğer keneyi tespit edebilirsek uygun bir şekilde hastayı bir üçüncü basamak sağlık birimine sevk etmemiz gerekiyor” diye konuştu.

    “Kimseye keneyi çıkarmasını önermiyoruz”

    Kene yapışan kişilerin keneyi çıkarmaması gerektiğini söyleyen Uzm. Dr. Can, “Kimseye keneyi çıkarmasını önermiyoruz. Bu genelde yanlış bir yöntem olabiliyor. Eğer sağlık kuruluşuna uzun bir mesafe varsa doğru yöntemlerle çıkarabilir diyeceğiz. Çünkü kenenin vücutta uzun bir süre kalması viral enfeksiyon riskini de artırıyor. İlk önce şunu diyeceğiz hastamıza; üzerine kesinlikle sigara bastırma, çakmakla yakma, iple çekme, kazıma kesinlikle önermiyoruz. Mümkünse bir cımbız alıp kenenin baş kısmından; kuyruk kısmından değil. Çünkü kuyruk kısmından sıkınca kenenin içindeki bütün viral ajan kene tarafından kusularak vücuda giriyor. Baş kısmından ufak hareketlerle çeke çeke kenenin kendisini bırakmasını sağlayacak şekilde çıkartmaya çalışıyoruz. Mümkünse kenenin canlı olarak çıkmasını istiyoruz. Bu ajan çıktıktan sonra süreç burada bitmiyor. Yine acil servislere, sağlık kuruluşlarına müracaat edilmesi gerekiyor. Çünkü biz burada evreleme yapıyoruz. Kontrol süreci öneriyoruz. Gerekli tahlillerin 48 saat takibi için enfeksiyon hastalıkları polikliniklerine gitmelerini istiyoruz eğer klinik olarak hasta rahatsa. Eğer hasta rahat değilse, döküntüler, ağrılar, karın ağrısı, karaciğer ve dalakta büyüme, kanamalar varsa keneyi de gördüğümüz zaman muhakkak hastanın takibi için hastaneye yatışını yapmamız gerekiyor. Çünkü erken tanı hastanın çoklu organ yetmezliğine gitmesini engellediğinden çok önemli. Bir klinik şüphe bile hastaneye yatması için yeterli diyebiliriz” ifadelerini kullandı.

    Keneden bulaşan virüse karşı bir aşının olmadığını belirten Can, “Hastanede yapılan tedaviler daha çok destek tedavi oluyor. Maalesef bunun aşısı yok. Bulunmadı. Çok geniş bir aile. Neye aşı yapılacağı bilinmiyor. Ama ne kadar hızlı erken tedavi verirsek o kadar hızlı hastalarda yanıt alabiliyoruz” dedi.

    Kenenin vücuda yapıştığı noktaları anlatan Uzm. Dr. Can, “Genelde kene vücutta açık noktalara yerleşiyor. Biz de hastalarımıza zirai alanlara çıktıklarında bu bölgeleri eldivenle, uzun elbiseler giyerek kapatmaları gerektiğini söylüyoruz. Mantık olarak kişi çorap giydiği zaman bu çorabı pantolonla yukarı doğru katlamasını istiyoruz. Orada açık olmaması için. En sık görüldüğü yerler ise, saçlı deri, kol ve bacaklarda, bacakların alt kısmı ve vücudun kasık bölgelerinde görülebiliyor. Kene burada gizlenebiliyor. Vücudun her noktasında bunlar bulunabiliyor” diye konuştu.

    “2005 yılından bu zamana kadar 15 vaka görülmüş biri de ölümle sonuçlanmıştır”

    Manisa İl Sağlık Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar Birim Sorumlusu Halk Sağlığı Uzmanı Cevriye Ceyda Karabulut, kene vakalarının yıllara oranla azalışta olduğunu belirterek yine de tarla ve hayvancılıkla uğraşan kişilerin dikkatli olması gerektiğini söyledi. Karabulut, “Ülkemizde bu hastalık bahar ve yaz aylarında görülüyor. Daha çok İç Anadolu’nun kuzeyi, orta Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun kuzeyinde daha çok görülmektedir. Ülkemizde 2002 yılında dikkatleri çekti. En yüksek vaka sayısı 2009 yılında bin 318 vaka olarak görülmüştür. Bu yıllar içerisinde görülme sıklığı azalmıştır. İlimizde ise ilk vaka 2005 yılında görülmüştür. 2005 yılından bu zamana kadar 15 vaka görülmüş biri de ölümle sonuçlanmıştır. Geçtiğimiz yıl 2023 yılında 1 vakamız olmuş. Bu yıl henüz vakamız mevcut değil. Vakalarımızın ikamet dağılımına baktığımızda Yunusemre ilçemizde en çok vaka görülmekte. Bunun dışında Saruhanlı, Soma, Akhisar, Gördes ve Demirci ilçelerimizde de vakalarımız mevcuttur. Bu anlamda buralarda yaşayan vatandaşlarımızın daha dikkatli olmalarını istiyoruz. Tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar, pikniğe gidenler, bağ bahçe işleriyle uğraşanlar, ormanlık alanlara gidenler muhakkak dikkatli olmalı. Yine veteriner hekimlerimizin ve hastalarla temas eden sağlık personellerimizin dikkatli olması gerekmektedir” dedi.

  • Vali Çiftçi’ye sağlık hizmetleri brifingi

    Vali Çiftçi’ye sağlık hizmetleri brifingi

    İl Sağlık Müdürlüğü binasındaki incelemelerinin ardından Vali Çiftçi’ye İl Sağlık Müdürü Dr. Gürsel Bedir tarafından bir brifing verildi. Brifingde; Erzurum’daki sağlık hizmetlerinin durumu ve ülke geneli mukayeseli karşılaştırması, sağlık yatırımlarının planlanması, sağlık hizmetlerinde %90’lara varan hasta memnuniyetinin değerlendirilmesi gibi başlıklar ele alındı.

    İl Sağlık Müdürü Bedir ve müdür yardımcılarının hazır bulunduğu ziyarette Vali Çiftçi’ye Vali Yardımcısı Ahmet Özdemir eşlik etti.

  • Nuri Alço’ya kalp pili takılacak

    Nuri Alço’ya kalp pili takılacak

    6 Nisan’da evinde rahatsızlanan ve Acıbadem Eskişehir Hastanesi’ne kaldırılan ünlü oyuncu Nuri Alço, ilk muayenesinin ardından yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alındı. Sağlık Bakan Fahrettin Koca’nın talimatları ile Eskişehir Şehir Hastanesi’ne sevk edilen Alço’nun tedavisi, Kardio Vasküler Cerrahi (KVC) Yoğun Bakım Ünitesi’nde devam etti. Eskişehir Şehir Hastanesi’nde gördüğü tedavinin ardından hayati tehlikesini atlatan Nuri Alço, dün akşam saatlerinde ambulansla Ankara Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne sevk edildi.

    Kalp pili takılacak

    Daha önce baypas ve kalp kapağı operasyonu geçirdiği bilinen Nuri Alço’ya, Ankara’da kalp pili takılacağını belirten eşi Burcu Alço, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “Bu zorlu süreçte yanımızda olup desteğini esirgemeyen herkese ne kadar teşekkür etsem az. Seni çok seviyorum, varlığına, aldığın her nefese şükürler olsun. Bir kez daha binlerce kez daha iyi ki Nuri’m” şeklinde paylaşım yaptı.

  • Koku kaybı ve kabızlığa dikkat

    Koku kaybı ve kabızlığa dikkat

    Acıbadem Kayseri Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Güven Arslan, Parkinson hastalığının beyinde dopamin adı verilen, beyin hücrelerinin birbirleriyle haberleşmesini sağlayan maddeyi üreten hücrelerin bozulması sonucu ortaya çıktığını; dopamini üreten hücrelerin de hareketlerin kontrolü, uyumu ve akıcılığından sorumlu olduğunu ifade etti.

    Hastalığın genellikle 50’li yaşlarda başlasa da klinik bulguların yerleşmesinin 60’lı yaşları bulduğuna dikkat çeken Dr. Arslan, “Hastalığın belirgin bulguları hareketlerde yavaşlama, ifadelerde donukluk ve el titremesidir. Özellikle hastaları kliniğe getiren bulgu da el titremesi olmaktadır. Özellikle istirahat halindeyken olan bir titreme söz konusu. Genellikle asimetrik olmakla birlikte hastalık ilerledikçe bu titreme her iki ele de yayılmaktadır. Hastaların çok yavaş yürüdüğünü, konuşmakta zorlandığını, ifadelerinin çok donuk olduğunu görmekteyiz. Hastalığın aslında en erken bulguları arasında koku kaybı ve kabızlığın olduğu bilinmektedir. Ancak bu noktada diğer bulgular eşlik etmediği için çoğu zaman Parkinson hastalığı akla gelmemektedir. Detaylı inceleme ile teşhise daha erken kavuşulabilir” diye konuştu.

    “Konuşma şekli ve el yazısı da bozuluyor”

    Hastaların genellikle el titremesi şikayetiyle doktora başvurduğuna değinen Dr. Arslan, bununla birlikte konuşma sırasında yüz mimiklerinin giderek azalması ve konuşmanın monoton bir hale gelmesi, konuşma hızında artma veya azalma ile el yazısının aniden küçülerek bozulmasının başlıca bulgular arasında yer aldığını anlattı.
    Parkinson hastalığının günlük yaşamı çok etkilediğinin altını çizen Dr. Arslan, bu nedenle toplumun bilinçlenmesinin çok önemli olduğunu, doğru teşhisle birlikte doğru tedavi uygulandığı zaman hastaların fonksiyonel kapasitesinin çok arttığını ifade etti. Bu nedenle gerektiğinde uzman hekime başvurmak gerektiğini sözlerine ekledi.
    Parkinson konusunda bilinçlenmenin önemini vurgulayan Dr. Arslan, “Günümüzde tedavi olarak beyinde eksilmiş olan dopamini yerine koyma stratejileri bulunmaktadır. Bunun için günlük birkaç adet kullanılmak üzere tablet tedavileri ve enjeksiyon tedavileri bulunmaktadır. Hastalığın ilerleyen dönemlerinde cihaz destekli tedaviler dediğimiz mideye tüp ile birlikte ilaç verilmesi veya beyin pili dediğimiz beyindeki bazı bölgeleri uyararak bulguların giderilmesine çalışılmaktadır” dedi.

  • Gönüllü, hasta kabulüne başladı

    Gönüllü, hasta kabulüne başladı

    Bilecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne yeni doktor atamaları devam ediyor. Bu çerçevede hastanenin Genel Cerrahi Polikliniğine atanan Op. Dr. Mehmet Emin Gönüllü hasta kabulüne başladı.

    Diğer yandan ise eksik görülen polikliniklerde doktor atamasının devam edeceği belirtildi.

  • Yılmaz’ın sağlık durumu iyi

    Yılmaz’ın sağlık durumu iyi

    Yasin Yılmaz’ın babası Seyh’ül Kurra Hafız Fahri Yılmaz, böbrek rahatsızlığı nedeniyle ameliyat oldu. Böbrek taşları alınan Fahri Yılmaz’ın ameliyatı başarılı geçti.

    Sağlık durumu iyi olan Yılmaz’ı ziyaret eden Vali Selçuk Aslan geçmiş olsun dileklerini iletti. Ziyarette İl Sağlık Müdürü Dr. Yasin Yılmaz’da hazır bulundu.

  • “Kanser tedavisinde başarı oranı %80”

    “Kanser tedavisinde başarı oranı %80”

    Dünya Aferez Birliği tarafından, 1-7 Nisan “Ulusal Kanser Haftası” dolayısıyla basın toplantısı düzenlendi.

    Burada konuşan Dünya Aferez Birliği Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, kanserin önlenebilir bir hastalık olduğunu dile getirerek, “Aslında bir sihirli bir formül yok. Formül; en önemli risk faktörlerinden alkol ile sigara ve tütün mamullerini kullanmamak. Sigara, en az yirminin üzerinde kanserin ana faktörüdür ama akciğer kanserinde en önemli risk faktörüdür. Bir diğer risk faktörü ise obezitedir. Bakıldığı zaman obezitenin toplumda önemli bir problem olduğunu görmekteyiz. Bu nedenle kanseri önlemek için obeziteyi önlememiz lazım. Bunun dışında ise hareket etmek ve beslenmeye dikkat etmek gerekir” diye konuştu.

    Altuntaş, erken teşhisin hayat kurtardığına dikkati çekerek, Sağlık Bakanlığı Ulusal Kanser Tarama Programı ve ücretsiz Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezlerine başvurulması gerektiği uyarısında bulundu.

    “Kanser tedavisinde başarı oranları yüzde 80’e çıktı”

    Kanser tedavisinde başarı oranının yüzde 80’lere çıktığını ifade eden Altuntaş, “Bu büyük bir rakamdır ve her geçen gün bu rakamlar iyileşmektedir. Bu nedenle hastaları umutsuzluğa sevk etmemek lazım. Kanser merkezleri, hastaneler ve özel tıp merkezlerimiz dahil olmak üzere ülkemizin kanser altyapısı son derece güçlüdür” dedi.

    Altuntaş, sağlık teknolojisinin gelişmesiyle birlikte son dönemde yapılan ilaç çalışmaları sonucu ortaya çıkan bazı ilaçlar sayesinde artık kanser hastalığının kronik hale evrildiğini kaydetti.

    “Geçen yıl 6 bin civarında kök hücre nakli var”

    Türkiye’nin kanser yönetiminde dünyanın en iyi ülkelerinden bir tanesi olduğunu belirten Altuntaş, “Kişi başı geliri 20 bin dolar ve üzerinde olan ülkelere bakıldığı zaman rakamlar milyonda 60’ın üzerinde. Kendi nüfusumuza baktığımız zaman geçen yıl biz de 6 bin civarında kök hücre nakli var. Kök hücre kategorisinde gelişmiş ülkelerin standartlarını yakalamışız. Bizim gelişmişlik düzeyimize bakıldığı zaman ise çok öndeyiz” açıklamasında bulundu.

  • “Sahur mümkün olduğunca geç yenmelidir”

    “Sahur mümkün olduğunca geç yenmelidir”

    Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Leyla Batmaz, şeker hastalığının, sıklığı günden güne artan bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirtti. Diyabet tedavisinde medikal tedavinin yanı sıra sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizin olduğu sağlıklı yaşam tarzının önem taşıdığını vurgulayan Batmaz, “Ramazan ayında insanların beslenme düzeni, uyku düzeni, sirkadiyen ritmi değişmektedir. Oruç tutarken uzun saatler aç ve susuz kalmanın yanında yüksek glisemik indeksli karbonhidrat içeriği fazla olan besinlerin olduğu sahur ve iftar yemekleri dikkati çekmektedir. Bireyler özellikle iftarda oruçlarını açtıklarında normalden daha büyük porsiyonlar tüketme eğilimindedir. Bu da hastaların şeker düzeylerinde yükselmelere neden olmaktadır” dedi.

    “Hastanın oruç tutmasının uygun olup olmadığı değerlendirilmeli”

    Diyabetik bireylerin oruç tutarken ani kan şekeri düşmeleri, kan şekeri yükselmeleri, şeker koması, tansiyon düşüklüğü, vücutta sıvı kayıpları ve pıhtılaşma bozuklukları gibi risklerle karşılaşabileceğini belirten Uzm. Dr. Batmaz, bu riskleri azaltmak için şeker hastalarının mutlaka doktor kontrolünün yapılması ve tedavisinin düzenlenmesi gerektiğini ifade etti. Batmaz, “Hastanın oruç tutmasının uygun olup olmadığı değerlendirilmeli, risk grubu belirlenmelidir. Düşük ve orta riskli hastalar, riskler anlatılarak ve tedavi düzenlemesi yapılarak yakın takip ile oruç tutabilir” diye konuştu.

    “Hasta gün içinde en az 3 kez kan şekeri ölçümü yapmalıdır”

    Sağlıklı ve dengeli beslenme ile yaşanabilecek olumsuzlukların engellenebileceğini dile getiren Batmaz, oruç tutarken beslenmede dikkat edilmesi gereken hususların diğer zamanlardan farklı olmadığına dikkat çekerek, “Günlük kalorinin yaklaşık olarak yüzde 40-50’si karbonhidratlardan, yüzde 30-35’i yağlardan, yüzde 20-30’u proteinlerden alınmalı. Günlük alınan kalorin öğünlere bölündüğünde ise yüzde 30-40’ı sahura, yüzde 40-50’si iftar, yüzde 20-30’u iftar sonrası atıştırma ve meyve öğününe ayrılmalıdır” ifadelerini kullandı.
    Aç kalma süresini azaltmak için sahurun mümkün olduğunca geç yenilmesini öneren Batmaz, şöyle konuştu:
    “İftar ve sahurda sıvı ihtiyacı için bol su, ayran, süt, maden suyu, şekersiz komposto tüketilmelidir. Hasta gün içinde en az 3 kez kan şekeri ölçümü yapmalıdır. Hipoglisemi riskini arttırmamak için yoğun egzersiz ve spor yapılmamalıdır. Şeker hastası birey eğer oruç tutuyorsa mutlaka yakın çevresinde birileri oruçlu olduğunu bilmelidir. Hipoglisemi durumuna karşı her zaman hastanın yanında şeker, meyve suyu, kuru üzüm ya da şekerli gıda bulunmalıdır.”