Etiket: salgın

  • Kış aylarının vazgeçilmezi “turşu”

    Kış aylarının vazgeçilmezi “turşu”

    Konya’da kış aylarında özellikle son zamanlarda artan grip salgınlarından sonra vatandaşlar bağışlıklarını güçlendirmek için turşu ve turşu suyuna yöneldi. 80 çeşit turşu üretimi yapan Selman Kozan, “Turşu veya turşu suyu gribal enfeksiyonlarda boğaz ağrılarına, ağız yaralarına, öksürüğe çok faydası olur” dedi.

    Son zamanlarda salgın hastalıklarda artış yaşanıyor. Solunum yolu enfeksiyonları, başta çocuklar olmak üzere herkeste etkili olabiliyor. Özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerin yakalandığı ve ağır geçirdiği hastalıklar, hastanelerde de zaman zaman yoğunluğa neden olabiliyor. Bağışıklığını güçlendirmek isteyen kimi vatandaşlar ise Türk sofralarının vazgeçilmez lezzetlerinden doğal turşuya yöneliyor.

    Turşunun kurulum aşamasında belirli noktalara dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizen turşucu Selman Kozan, benzer şikayetle gelen kişilere önerisinin turşu ve turşu suyu olduğunu söyledi. Kozan, “Mevsim geçişleriyle beraber havaların soğumasıyla birlikte soğuk algınlığı tarzı salgınlar oluşmaya başladı. Hastanelere bakıyoruz aciller tıklım tıklım dolu. Özellikle gelişme çağındaki çocuklarda aşırı derecede bir salgın var. Okullar da açıldıktan sonra bu iyice artmaya başladı.

    Bununla beraber her zaman söylediğimiz gibi probiyotik doğal turşu suyu ve turşu çeşidi özellikle tüketilmesi gereken ürünler. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Sağlık açısından özellikle soğuk algınlığı gribal enfeksiyonlarda boğaz ağrılarına, ağız yaralarına, öksürüğe çok çok iyi gelir. Turşu, turşu suyu bunun yanında diyabetik hastalara özellikle, tabii biz bunu söylerken özellikle bu diyabetik hastalarda diyetisyen kontrolünde tüketilmesini tavsiye ediyoruz.

    Turşuların birçok faydası var. İnsan açısından turşu özellikle unutulmaya yüz tutmuş kültürlerden bir tanesi. Biz bunu özellikle Konya’da canlandırmaya çalışıyoruz. Klasik herkes kendi evinde kuruyor zaten turşusunu. Farklı turşulara yönlendirmeye çalışıyoruz. Buraya gelen herkes ‘öksürüyorum, boğazım ağrıyor, ne yapmamız lazım’ gibi söylüyor ben de turşu tüketin diyorum. Doğal turşu probiyotik, turşu suyu özellikle” dedi.

     

    “Şeker hastalığına, MS hastalığına, safra keselerindeki taş sorunu gibi çok çok faydaları var”
    Bazı turşuların faydalarının normal ürünlere göre daha fazla olduğunu anlatan turşucu Selman Kozan, “Klasik turşular var zaten biber, salatalık, karışık, biberlerin çeşitleri, salatalığın çeşitleri, bunlar en çok tüketilen ürün şu anda. Bunun yanında Konya’da farklı turşulara yönlendirmek için bamya turşusu, acur turşusu, kapari turşusu. Kapari turşusu mesela çok faydalıdır. Şeker hastalığına, MS hastalığına, safra keselerindeki taş sorunu gibi çok çok faydaları var.

    Biz bunu bizzat müşterilerimizle yaşadığımız için söylüyorum, çok müşterimiz var o konuda zaten. En çok sattığımız ürünler de şu an farklı ürünlerden özellikle erik, çağla, badem; bunları çok satıyoruz mesela. Sarımsak turşusu, doğal antibiyotik diyoruz biz zaten ona. Şimdi çiğ yediğimiz zaman aşırı derecede bir kokusu oluyor. Ama biz bunu fermantasyona soktuğumuz zaman 2-3 defa suyunu değiştiriyoruz sarımsağın ve her sarımsağı biz kullanmıyoruz.

    Doğal sarımsak dışarıdan gelen veyahut da her ürün değil. Yerli sarımsak kullandığımız için kokusunu da biz bunu düşürüyoruz hazırlama şeklinde. İstediğiniz kadar yiyebilirsiniz, kesinlikle koku yapmaz ağzınızda” ifadelerini kullandı.
    Kozan, “Turşularımız yüzde yüz doğaldır, içerisinde katkı maddesi koruyucu maddesi yok ve turşularımız eski ana baba usulü, üstü perlenir yani

    beyazlama dediğimiz perleme olur. O da katkı maddesi, koruyucu olmadığını gösterir. Turşularımızın sezonunda 2-3 ay boyunca ürünlerin hasadı yapılır. Daha sonra kurmaya başlarız. El yapımı turşular, fabrikasyon değildir ürünlerimiz. Katkı maddesi, koruyucu yoktur. 200 litrelik fıçılara tarladan toplarız, çalışan kadınlarla beraber nasıl yapılacağını tarif eder, suyunu biz ayarlarız. Yani turşuda önemli olan zaten kurma suyudur. Kurma suyunu düzgün ayarladıktan sonra zaten turşularımız lezzetini yakalıyor” diye konuştu.

  • Laos’ta şarbon salgını

    Laos’ta şarbon salgını

    Güney Asya ülkesi Laos’ta son günlerde büyükbaş hayvanlarda ani ölümler görülürken, hastanelerdeki şarbon vaka sayısı 65’e yükseldi. Vakaların 54’ü Tayland sınırındaki bölgelerde yer alırken, Taylandlı yetkililer harekete geçti. Tayland Başbakanı Srettha Thavisin, önceliğin halk sağlığını korumak olduğunu belirterek, sınırdan gelen hayvanlara yönelik inceleme ve denetim emri verdi.
    Hükümet Sözcüsü Chai Watcharong ise yaptığı açıklamada, başbakanın talebi doğrultusunda Laos sınırından gelen çiftlik hayvanlarının denetim ve sağlık testlerine gireceğini belirterek, hayvan sahiplerini şarbon hakkında uyardı. Watcharong ayrıca, Taylandlı yetkililerin Laos sağlık birimleriyle yakından çalıştığını ve şarbon enfeksiyonunun Tayland’da görülme ihtimaline yönelik aşı çalışması başlatıldığını bildirdi.
    Öte yandan Laos sınırında bulunan kasabalardaki pazar yerlerine ve halka açık bölgelere şarbon hastalığı hakkında bilgilendirme afişleri asılarak, hayvan sahipleri şüpheli gördükleri büyükbaş hayvanları yetkililere bildirmeleri konusunda uyarıldı.

  • Salgınlardan korunma yöntemleri

    Salgınlardan korunma yöntemleri

    Esenler Belediyesi öncülüğünde düzenlenen “Şehir ve sağlık” etkinliğinde konuşan alternatif ve holistik sağlık uzmanı E. Hülya Giebel, salgınlara karşı uyarılarda bulundu.
    Özellikle kış aylarının da gelmesiyle artan salgın vakalarından korunmak için çeşitli tavsiyelerde bulunan Giebel, dışarı çıkıldığı zaman tuzlu suyla gargara ve burun duşu yapılmasının elzem olduğunu belirtti. Eterik yağlarının koklanması, sürülmesinin önlem olacağının altını çizen Giebel, “Büyük kalabalıklardan kaçınmak, kalabalık-sıkışık insanların birbirine çok yakın olduğu yerlerden mümkün olduğu kadar uzak durmak gerekiyor” dedi. Çocuklarda bağışıklığı güçlendirmek için özellikle hazır yiyecekler ve sağlıksız içeceklerden uzak durulması gerektiğini belirten Giebel, mineraller, vitaminler, özellikle D vitamini ve balık yağının tüketilmesinin çocuk bağışıklık sisteminin güçlenmesinde başlıca önlemler olduğunu kaydetti. Giebel, “Çocukların illa çok temiz olmasını beklemiyoruz, onların oldukları ortama alışmaları bağışıklık sağlamaları için özellikle bunlara maruz kalması gerekiyor ki bir bağışıklık kazansınlar. Beslenmelerinde çok dikkatli olmak gerekiyor. Özellikle çocuklara hazır yiyecekler yedirmezsek onların temiz ortamlarda bulunmasına dikkat edersek, sağlıksız içeceklerden uzak durmalarını temin edebilirsek zaten onlar bağışıklık kazanacaklar. Çocukların bağışlılıklarının ideal seviyede olması için mineraller, vitaminler, özellikle D vitamini ve balık yağına dikkat etmeliyiz, günlük kullanmalarını sağlamalıyız” dedi.

  • Yeni bir salgın mı başlıyor?

    Yeni bir salgın mı başlıyor?

    Yakın zamanda Covid-19 salgını nedeniyle travma yaşandığını o bakından herkesin tedirgin olmasının normal karşıladıklarını kaydeden Özlü, “Bildiğimiz kadarıyla bu olguların ardından yeni bir virüs ya da bir mikroorganizma belirlenmiş değil. Bİr telaş bir panik oluşturacak bir risk şu an görünmüyor. İzlemek lazım, vakaların artışı dönemsel olarak çok beklenmedik bir olay değil” dedi.

    Çin’den özellikle çocuk yaş grubunda daha çok olmak üzere solunum yolu enfeksiyonları sıklığında bir artış bildirilmeye başlandığını kaydeden Özlü, “Çin’den özellikle çocuk yaş grubunda daha çok olmak üzere solunum yolu enfeksiyonları sıklığında bir artış bildirilmeye başlandı. Daha sonra bu artışın Danimarka, Hollanda gibi Avrupa ülkelerinde hatta Fransa’da da görüldüğüne dair bilgiler geliyor. Hindistan’da bu konuda tedbir alan ülkeler arasında yer alıyor. Yeni bir virüs mü var? Acaba yeni bir salgın mı başlıyor diye bir korku oluştu. Yakın zamanda böyle bir travma atlattık Kovid-19 salgını nedeniyle. O bakımdan herkesin tedirgin olması bence çok da şaşırtıcı değil. Bildiğimiz kadarıyla bu olguların ardından yeni bir virüs ya da bir mikroorganizma belirlenmiş değil. Mevsimsel olarak bu dönemde zaten bu tür solunum yolu enfeksiyonlarında bir artış beklediğimiz bir durum. Vakalardan da daha çok şimdiye kadar bildiğimiz virüsler ve bakteriler izole edilmiş. Daha çok görülen RSV dediğimiz Rinovirüs dediğimiz ya da Adenovirüs dediğimiz insanda hastalık yapan virüslerin neden olduğu hatta mikroplazma dediğimiz bir bakterinin de burada rol oynadığı yönünde veriler var. Dolayısıyla bir telaş bir panik oluşturacak bir risk şu an görünmüyor. İzlemek lazım vakaların artışı dönemsel olarak çok beklenmedik bir olay değil” diye konuştu.

    “Endişe edecek bir şey yok ama tedbirli olmakta fayda var”

    Türkiye’nin griple ilgili Sağlık Bakanlığının yayımladığı verileri takip ettiklerini ve bu yönde daha önceki yıllardakinden farklı bir yoğunluk ya da sıkıntı gözükmediğini ifade eden Özlü, “Zaten kış mevsimi dolayısıyla hepimizin tedbirli olması gerekiyor. Bu mevsimde Kuzey Yarımküre ülkelerinde bu tür enfeksiyonlar beklenen durum. Özellikle çocuklarda daha ön planda görülür zaten bildirilen raporlarda o yönde. Zatürre ile seyrettiğine dair bilgiler var. Bu tür solunum yolu enfeksiyonları üst solunum yolu enfeksiyonu şeklinde başlıyor daha çok boğaz iltihabı üst solunum enfeksiyonu gibi ama zatürreye de dönüşebiliyor. Özellikle kreşler, okullar çocuklar arasında yayılımı çok daha kolay. Ülkemizde bu yönde şu anda bir veri yok. Türkiye’nin griple ilgili Sağlık Bakanlığının yayımladığı verileri sitede takip ediyorum. Gördüğüm kadarıyla daha önceki yıllardakinden farklı bir yoğunluk ya da sıkıntı gözükmüyor. Türkiye’de de RSV, Rinovirüs Kovit dışı diğer Kronovirüsler mevsimsel olarak her yıl görüldüğü gibi bu sene de görülmeye devam ediyor. Endişe edecek bir şey yok ama tedbirli olmakta fayda var” diye konuştu.

  • Koca, uyuz hastalığı hakkında konuştu

    Koca, uyuz hastalığı hakkında konuştu

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, dün gerçekleştirilen Kabine Toplantısı’nın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

    Uyuz hastalığının görülme oranına ilişkin değerlendirme yapan Koca, “Salgın söz konusu değil, endişeye sebep olacak bir artış yok” dedi.

    Türkiye genelinde uyuz vakalarında prevalansın geçen yıla göre yüzde 7 oranında arttığı aktaran Koca, deprem bölgesinde bu artışın yaklaşık yüzde 13 olduğunu söyledi.

    Koca, “Deprem bölgesi için beklenenin altında. Son yıllarda özellikle Karadeniz ve Doğu Akdeniz bölgelerinde artışın biraz daha fazla olduğunu söyleyebiliriz.” diye konuştu.

  • Bangladeş’te dang humması salgını

    Bangladeş’te dang humması salgını

    Bangladeş’te dang humması salgınında can kaybı artmaya devam ediyor. Bu ayın ilk 8 gününde dang humması nedeniyle 87 kişi hayatını kaybetmesi ile toplam can kaybı 340’a yükselirken, vaka sayısı 72 bin 225’e ulaştı.

    Başkent Dakka’da 37 bin 722 kişi, diğer kentlerde ise 34 bin 503 kişi dang humması nedeniyle hastanelere başvurdu. Hastanelerde tedavisi devam eden hasta sayısının 9 bin 463 olduğu açıklanırken, 62 bin 422 kişinin taburcu edildiği ifade edildi.

    Dang humması salgını nedeniyle çoğu hastanenin kapasitesinin üzerinde hastaya hizmet verirken, hastaların hastanelerin koridorlarında yattığı görüldü.

  • Patates tarlalarında mildiyö alarmı

    Patates tarlalarında mildiyö alarmı

    Patates diyarı olarak tabir edilen Bolu’da, salgın hastalık olarak olarak bilinen mildiyö alarmı verildi. Patates yapraklarında küçük, soluk yeşil veya sarımsı lekeler halinde görülen hastalık dokunun ölmesine sebep oluyor. Patates tarlalarında mildiyö hastalığını fark eden üreticiler gerekli yerlere başvuruda bulunması üzerine İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri harekete geçti. Yüzde 70’e kadar ürün kaybına neden olan mildiyö hastalığına karşı İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri mücadele etmeye başladı. Ekipler, mildiyö hastalığına karşı kontrol çalışmalarını sürdürüyor.

    “Yüzde 70’e varan ürün kaybına neden olmaktadır”

    Konu hakkında açıklama yapan İl Tarım ve Orman Müdürü İzzet Murat, “Patates üretim alanlarında uygun şartları bulmasıyla birlikte görülmeye başlanan ve patatesin en önemli hastalıklarından birisi olan mildiyösü hastalığı, salgın yaptığı yıllarda yüzde 70’e varan ürün kaybına neden olmaktadır. Bu nedenle üreticilerimizin mildiyö hastalığına karşı tedbirli olmaları ve müdürlüğümüz ile irtibat halinde olmaları, ilaçlı mücadele gerektiği durumlar için önem arz etmektedir” dedi.

    “Erken mücadele kritik rol oynamaktadır”

    Patates tarlalarında bu hastalığa rastlayan üreticilerin durumu tarım il müdürlüğüne bildirmesinin önem arz ettiğini dile getiren Murat, “Patates mildiyösü mantar hastalığı olup, ilk belirtileri yaprakta küçük, soluk yeşil veya sarımsı lekeler halinde görülür. Hastalığın ilerlemesiyle lekelerin olduğu kısımlar kahverengileşir ve doku ölür. Yağışlar ve hava sıcaklığı hastalığın yayılmasında ki en önemli etkendir. Bolu üreticisinin ekimde önceliğini oluşturan patateste, herhangi bir verim kaybı yaşamamak adına erken mücadele kritik rol oynamaktadır. Muhtemel olumsuz durumlar halinde üreticilerimiz en yakın İl/ İlçe Müdürlüklerimizden teknik yardım almalı, uzman mühendislerimizin reçetelerine göre hareket etmelidir. Üreten Bolu’muzun değerli üreticilerinin maddi kayıplar yaşamaması ve illimizin marka değerlerinden biri olan patatesimizin sağlıklı gelişimi ve devamlılığının temini açısından tedbirli olunmalıdır” diye konuştu.

  • Kedilerde gizemli kuş gribi salgını

    Kedilerde gizemli kuş gribi salgını

    ​Dünya Sağlık Örgütü, Polonyalı sağlık yetkililerinin geçen ay ülke genelinde olağandışı kedi ölümlerini bildirdiğinden bu yana 29 kedinin H5N1 kuş gribi için pozitif test edildiğinisöyledi.

    Enfekte hayvanlardan 14’üne ötenazi yapıldığı, 11’inin de öldüğü açıklandı. Son ölüm 30 Haziran’da bildirildi.​

    DSÖ yaptığı açıklamada, “Kedilerin virüse maruz kalmasının kaynağı şu anda bilinmiyor ve epizootik araştırmalar sürüyor” dedi.

    Bazı kedilerde nefes almada zorluk, kanlı ishal ve nörolojik belirtiler gibi ciddi semptomlar gelişirken bazı durumlarda hızlı kötüleşme ve ölüm görüldü.

    2021’in sonlarından bu yana Avrupa, şimdiye kadarki en kötü kuş gribi salgınını yaşarken, Kuzey ve Güney Amerika da ciddi salgınlar yaşadı.

    Bu, çoğu ilk kez 1996’da ortaya çıkan H5N1 virüs türünü taşıyan dünya çapında on milyonlarca kümes hayvanının itlaf edilmesine yol açtı.

    Son zamanlarda memelilerdeki enfeksiyonlarda endişe verici bir artış oldu.

  • 300 bin kedi öldü

    300 bin kedi öldü

    Güney Kıbrıs’ta FİP alarmı verildi. Son 7 ayda 300 bin kedi FİP hastalığı nedeniyle hayatını kaybetti.

    FİP Hastalığı kedilerde ateş, karında su toplaması, arka ayakların tutmaması, iştah kaybı, su içmeme gibi bazı semptomlarla kendini belli ediyor. Son aylarda da Güney Kıbrıs’ın yanı sıra hastalığın Türkiye, İsrail ve Lübnan’a da yayıldığı belirtiliyor.

    Veteriner Hekim Tamer Dodurka, Güney Kıbrıs’ta FİP endemisi yaşandığını söyledi. Hastalığın yayılmasında çevresel faktörlere dikkat çekti.

    FİP hastalığını Dodurka, “Karaciğere, bağırsaklara, karın boşluğuna yayılabiliyor. Bildiğimiz Corona virüsün kedi bünyesinde mutasyon geçirerek FİP’e dönüşmüş hali. Yabancı madde gibi algılayıp aşırı bağışıklık göstererek vücudun kendine zarar vermesi seklinde özetlenebilr. Şöyle ki bu oluşan aşırı reaksiyon aşırı sitokin salgılanması, aşırı iltihap yayılıp damar iltihapları yapar. Damarın da bütünlüğü bozulduğu için karın boşluğuna kanı atabilir. Karında şişlik göğüste sıvı birikimi nedeniyle solunum zorluğu gibi ishal, yüksek ateş, güçten düşme. Neticede tedavi edilmezse ölümle sonuçlanan bir hastalık.” dedi.

    Kıbrıs’ta çok kedinin yaşadığını söyleyen Dodurka, “Kıbrıs biliyorsunuz çok kedi yaşayan, serbest yaşayan bir ada. Dolayısıyla bu rakam cok şaşırtıcı değil. Yani orada bir endemi var. Bir FİP endemisi var. Endeminin pandemiden farkı genellikle belli alanda sınırlı kalmasıdır. Pandemi olsaydı yayılırdı. FİP’i oluşturan mutasyonsuz hali her ülkede var. Bazı ülkelerde yüzde 90’lardan bahsediliyor. Bu FİP’in oluşması daha düşük. Mutasyon geçmiyor diye yüzde 5’e kadar yaygın asla pandemi değil. Kıbrıs’ta bu kadar kedinin ölmesi bir endemiyi gösteriyor.” değerlendirmesinde bulundu.

    Şimdiden önlemlerin alınması gerektiği uyarısında bulunan Dodurka, “Tekrar FİP’in yayılması için bazı faktörler gerekiyor. Çok sayıda virüsün oluşması, etkili olması. Kedilerin dirençlerinin düşük olması bu hastalığa karşı. Çok kedili evler olması gibi çevresel faktörler de giriyor. Sadece eşyalarla bulaşacak diye bir şey yok ama tabi ki her zaman viral hastalıklarda bizim riski azaltmamız çok önemli. Belki Türkiye’de yeterince yapmadığımız bir şeydi bu ama İngiltere yeterince hassas şimdiden risk analizi yapıp tedbirlere başvurduklarını tahmin ediyorum” dedi.

  • Salgın cezalarının iadesinde ayrıntılar belli oldu

    Salgın cezalarının iadesinde ayrıntılar belli oldu

    Salgın döneminde kesilen cezaların iadesinde ayrıntılar belli oldu.

    Bu kapsamda 321 bin 380 kişiye pandemi döneminde kesilen cezalara ilişkin ödemeler iade edilcek. Toplam iade tutarı 309 milyon TL’yi bulacak.

    Pandemi sürecinde maske takmama, sokağa çıkma yasağını ihlal nedeniyle 1 milyon 388 bin 865 kişiye para cezası kesildi. Toplam ceza 3 milyar liraydı. Her dört kişiden biri cezasını ödedi.

    1 milyon 67 bin 485 kişinin ödemediği 2,7 milyar liralık ceza çıkan yasa çerçevesinde silinmişti.

    Pandemide 11 Mart 2020-9 Kasım 2022 tarihleri arasında maske takmama ve sokağa çıkma yasağını ihlal nedeniyle ceza kesilmişti.

    Anayasa Mahkemesi, ödenmiş cezaların iade edilemeyeceğine ilişkin hükmü iptal etmişti.