Etiket: salgın

  • Çocuklar için norovirüs uyarısı: Salgın olabilir

    Çocuklar için norovirüs uyarısı: Salgın olabilir

    Bilim Kurulu Üyesi Serap Şimşek Yavuz, okulların açılmasıyla ishale neden olan norovirüs hastalığının artış gösterdiğini kaydetti. Hastalığın Covid ile karıştırılabildiğini söyleyen Yavuz, “Norovirüs salgın yapabilir. Çünkü çok kolay bulaşabilir” dedi.

    İshale neden olan norovirüs hastalığının çocuklar arasında sıkça görülmeye başlandığı belirtildi. Uzmanlar hastalığın salgına dönüşebileceği konusunda uyarıda bulunuyor.

    Konuyla ilgili Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, açıklamalarda bulundu. Yavuz, hastalığın okulların açılmasıyla birlikte çocuklar arasında görülme sıklığının arttığına dikkat çekti.

    İshal ve kusma ile ortaya çıkan norovirüs hastalığının tıpkı Covid gibi hızla bulaşabildiğini belirten Yavuz, “Norovirüs salgın yapabilir. Çünkü çok kolay bulaşabilir. Covid gibi kapalı ortamlarda, yakın temasta bulaşma riski artar. Hızlı yayılır. Mesela sınıfta bir çocuk kustuğunda o sırada çevreye yayılan partiküllerden bile diğer çocuklara bulaşabilir. Çok çok kolay yayılabilen bir virüs” dedi.

    Norovirüsün belirtileri itibarıyla veliler tarafından Covid ile karıştırılabildiğini söyleyen Yavuz, “Genellikle ishal ve kusma yapar. Ateş çok gördüğümüz bir tablo değildir. Sınıfta 5-10-15 kişi, kısa bir süre içinde hastalanabilir. Buradan da anlarız Norovirüs olduğunu” diye konuştu.

    “COVID İLE KARIŞTIRILMAMALI”

    Norovirüs tedavisinde dinlenme ve sıvı alımının yeterli olabileceğini dile getiren Yavuz, şu bilgileri verdi:

    “Ancak çok kusuyorsa çocuk, ağızdan beslenemiyorsa belki damar yolundan desteklemek gerekebilir. Covid ile karıştırılmamalı Norovirüs. Her ne kadar Kovid de ishalle seyretse de bazen, genelde solunum yolu semptomları da eşlik eder. Ateş olur. Burun akıntısı, boğaz ağrısı, Norovirüs’te bunları pek görmeyiz. Solunumsal semptomlarla, tat koku kaybı vs. beraber ishal varsa belki Covid yönünde düşünülebilir.”

    “GEÇEN YIL UNUTULDU”

    Yavuz, norovirüsün bilinen bir hastalık olduğunu ifade ederek, “Geçen yıl çocuklar hiç okula gitmediği için, unutuldu biraz. Bunun için de belki kaygılar fazla. Endişe etmeye gerek yok ama hasta olan çocukların kesinlikle okula gönderilmemesi lazım. Hem Covid hem de diğer viral enfeksiyonların yayılmasında en kritik nokta bu aslında” diye konuştu.

  • Yeni dönem resmen başladı! İşte hayatımızda değişecekler

    Yeni dönem resmen başladı! İşte hayatımızda değişecekler

    Türkiye’de koronavirüs önlemlerine karşı yeni bir döneme geçiliyor. 6 Eylül itibarıyla aşı olmayan kişilerden çeşitli toplu alanlara girmek isteyen aşısız vatandaşlardan negatif PCR testi istenecek. İşte tüm detaylar…

    TOPLU ALANLARA GİRİŞTE İSTENECEK

    6 Eylül 2021 Pazartesi gününden itibaren aşı olmayan kişilerin; konser, sinema ve tiyatro gibi vatandaşların toplu olarak bulunduğu faaliyetlere katılımında negatif sonuçlu PCR testi zorunluluğu getirilecek. Bu çerçevede işletmeciler/organizatörler tarafından etkinliklere girişte HES kodu üzerinden kişilerin aşılı/geçirilmiş hastalık (Covid-19 hastalığı sonrası bilimsel olarak bağışık kabul edilen süreye göre) veya azami 48 saat önce yapılmış negatif PCR testi sorgulaması yapılacak.

    ŞEHİRLER ARASI SEYAHATTE İBRAZ EDİLMEK ZORUNDA

    Kişi hastalığı geçirmemiş veya aşılı değil veya negatif PCR testi yok ise etkinliğe katılmasına müsaade edilmeyecek. Aşısız veya hastalığı geçirmemiş kişilerin özel araç hariç uçak, otobüs, tren veya diğer toplu ulaşım araçlarıyla gerçekleştirecekleri şehirler arası seyahatler için de negatif sonuçlu PCR testi bulunacak. Bu çerçevede 6 Eylül 2021 Pazartesi gününden itibaren seyahat firmalarınca araca kabul aşamasında HES kodu üzerinden kişilerin aşılı/geçirilmiş hastalık (Covid-19 hastalığı sonrası bilimsel olarak bağışık kabul edilen süreye göre) veya azami 48 saat önce yapılmış negatif PCR testi sorgulaması yapılacak. Kişi hastalığı geçirmemiş veya aşılı değil veya negatif PCR testi yok ise bu kişilerin seyahatine müsaade edilmeyecek.

    VALİLİKLER VE HIFZISIHHA KURULLARI ZORUNLULUK GETİREBİLECEK

    Valilikler/kaymakamlıklarca illerinde/ilçelerinde kişilerin toplu olarak bulunduğu diğer etkinlikler veya faaliyetlerden faydalanacak hastalığı geçirmemiş veya aşısız kişiler için İl/İlçe Hıfzıssıhha Kurulu kararlarıyla HES kodu üzerinden PCR test kontrolü zorunluluğu getirilebilecek. Salgın süreci ile birlikte mesafe kuralı doğrultusunda imtina edilen sarılma ve tokalaşma benzeri davranışların özellikle son dönemde toplum içerisinde yaygınlaştığı görülüyor. Kültürümüzün bir parçası olmakla birlikte salgınla mücadele sürecinde salgının yayılımını artıran tokalaşma/sarılma gibi faaliyetlerden bir müddet daha uzak durulmasının öneminin vatandaşlara hatırlatılmasına yönelik çalışmalar, vali ve kaymakamların koordinasyonunda sürdürülecek. Bu esaslar doğrultusunda Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 27’nci ve 72’nci maddeleri uyarınca İl/İlçe Umumi Hıfzıssıhha Kurulları kararları ivedilikle alınacak, uygulamada herhangi bir aksaklığa meydan verilmeyecek ve mağduriyete neden olunmayacak.

    ULAŞIMDA DA TEST ŞARTI

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, “Bazı Faaliyetler İçin PCR Testi Zorunluluğu Genelgesi” sonrasında tedbirler sıkılaştırıldı. Bu kapsamda, 6 Eylül’den itibaren aşısız veya hastalığı geçirmemiş kişilerin özel araç hariç uçak, otobüs, tren veya diğer toplu ulaşım araçlarıyla gerçekleştirecekleri şehirlerarası seyahatler için negatif sonuçlu PCR testi bulunacak.

    EN AZ 48 SAAT ÖNCEDEN TEST

    Seyahat firmalarınca araca kabul aşamasında HES kodu üzerinden kişilerin aşılı/geçirilmiş hastalık (Kovid-19 hastalığı sonrası bilimsel olarak bağışık kabul edilen süreye göre) veya azami 48 saat önce yapılmış negatif PCR testi sorgulaması yapılacak. Kişi hastalığı geçirmemiş veya aşılı değil veya negatif PCR testi yok ise bu kişilerin seyahatine izin verilmeyecek.

    OTOBÜS DENETİMLERİ SIKILAŞTIRILACAK

    Ulaştırma ve Altyapı ile Sağlık Bakanlığı otomasyon sistemleri arasında da entegrasyon sağlandı. Seyahat edecek vatandaşların HES kodu ayarlarını değiştirerek onay vermesi durumunda aşı, bağışıklık ve PCR test sonuçlarının kontrolü Bakanlığın U-ETDS sistemi üzerinden otomatik olarak yapılacak. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına bağlı bölge müdürlükleri de saha kontrollerine devam edecek, yolcu taşıyan otobüsler sıkı bir şekilde denetlenecek.

    2 YAŞ ALTI BEBEKLERDE HES KODU ARANMAYACAK

    Tren yolculuklarında 2 yaş altı bebek yolcular için ise HES kodu aranmayacak. 18 yaş altı yolcular HES kodu ile biletlerini alabilecek ve trenlerde HES kodu ile seyahat edebilecek. 18 yaş üzeri yolcular ise biletlerini HES koduyla satın alacak. Trene binerken, aşılı olanlar ve hastalığı geçirerek bağışıklık kazanmış olan yolcular, durumlarını HES uygulamasından belgeleyecek. Aşılanmamış ve hastalık geçirmemiş yolcular ise azami 48 saat öncesinde yaptırılan negatif PCR test sonuçlarını ibraz etmek suretiyle seyahat edecek.

    İLK DURAKTA İNDİRİLECEK

    Gar ve istasyon girişlerinde HES kodu kontrolü devam edecek. YHT kontrol noktaları ile trenlerde yapılacak kontrol esnasında gerekli belgeleri ibraz edemeyen yolcuların seyahatine izin verilmeyecek. Trende tespiti halinde trenin durduğu ilk istasyonda trenden indirilecek ve bilet ücretleri iade edilmeyecek. Havalimanlarında Sağlık Bakanlığınca yapılan PCR testi uygulaması da devam edecek. İsteyen yolcular burada PCR testi yaptırabilecek.

    PCR TESTİ NEDİR?

    PCR testi, polimeraz zincir reaksiyonu ya da kısaca PCR adı verilen bir laboratuvar tekniği kullanarak alınan örneklerde virüsün genetik materyalinin bulunup bulunmadığını tespit eder. Söz konusu genetik materyal virüsün RNA parçalardır. Diğer testlerin aksine vücudun normalde ürettiği antikorları değil de, virüsün doğrudan varlığını saptamaya yönelik bir testtir. Bu sebeple alınan örnekte virüsün varlığının bulunması gereklidir.

    PCR TESTİ NASIL YAPILIR?

    Hastanın burnundan ve boğazından özel çubuklarla sürüntü yöntemi ile örnek alınır. Alınan sürüntü örnekleri virüs taşıma ortamı olarak da bilinen özel sıvılar içerisinde testin yapılacağı yetkili laboratuvara ulaştırılır. Örnekler PCR yöntemiyle incelenir ve sonuç raporu oluşturulur. Antikor testi kişinin daha önce enfeksiyonu geçirip geçirmediğini ve virüse karşı bağışıklık kazanıp kazanılmadığını tanımlamaya yöneliktir.

  • Kabine bugün toplanıyor

    Kabine bugün toplanıyor

    Kabine bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanacak. Toplantının ana gündem maddesi, salgınla mücadele olacak.

    Kabine toplantısı bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılacak.

    Toplantıda, günlük vaka sayılarının yanı sıra aşılamadaki son durum değerlendirilecek ve yerli aşı çalışmaları ele alınacak.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın salgının seyrine ilişkin son durum hakkında bir sunum yapması da bekleniyor.

    Başta Afganistan olmak üzere iç ve dış gelişmeler de kabine toplantısında ele alınacak. Afganistan’daki son durum ve Hamid Karzai Havalimanı’nın işletilmesi gibi başlıklar değerlendirilecek. Göç tehdidine karşı alınan tedbirler gözden geçirilecek.

    Toplantının gündemindeki bir diğer başlık da terörle mücadele olacak. Hem yurt içi hem sınır ötesi terör operasyonları ele alınacak.

  • Dördüncü dalga endişesi! 7 soruda Delta varyantı

    Dördüncü dalga endişesi! 7 soruda Delta varyantı

    Uzmanlar tarafından açıklanan ve dünyada dördüncü dalga yaratabilecek Delta varyantı (Hindistan Mutasyonu) korkutuyor… Almanya, Fransa, Rusya, İspanya alarm verdi… Delta varyantının İngiltere’de vaka sayılarını yeniden yükselişe geçirmesiyle birlikte normalleşme adımları 1 ay süreyle ertelendi.

    Aşılamada belli aşamaya gelen ülkelerde varyantın baskın hale gelmesi, 80’den fazla ülkede görülmesi salgında ‘dördüncü dalga’ endişesine yol açarken, Türkiye’de durum ne? Sinovac ve BioNTech aşılarının bu varyanta karşı koruyuculuğu var mı? TÜSAD Başkanı, İzmir Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Berna Kömürcüoğlu, 7 soruda Delta Varyantı ile ilgili merak edilenlere yanıt verdi.

    1) DELTA VARYANTI YENİ Mİ BULUNDU?

    Hürriyet gazetesinden Fulya Soybaş’ın sorularını yanıtlayan Doç. Dr. Berna Kömürcüoğlu, Delta varyantının yeni olmadığını, varyantlara Yunan harflerinin verildiğini belirtti. Kömürcüoğlu, “Biz Delta varyantını aslında Hindistan varyantı olarak biliyoruz ama 1 Haziran itibarıyla Dünya Sağlık Örgütü değişikliğe gitti ve varyant isimlerini Yunan alfabesinden harflerle değiştirdi. İngiliz varyantı Alpha, Güney Afrika varyantı Beta, Brezilya varyantı Gama, Hindistan varyantı ise Delta olarak anılıyor artık” dedi.

    2) DELTA VARYANTI DAHA MI BULAŞICI?

    Delta varyantının ‘çift mutasyonlu’ olduğunu vurgulayan Kömürcüoğlu, “Yani 2 mutasyonlu virüs birleşiyor (California mutasyonu üzerine spike proteinin yapısını değiştirmesi ile) üçüncü, süper bulaşıcı yeni bir mutasyon oluşuyor. Bu yeni mutasyonun antikordan kaçabilme özelliği var. Aşı etkinliğinin bu virüs için daha düşük olduğunu gösteren veriler geliyor. Bir araştırmaya göre Delta varyantı Alfa’ya kıyasla yüzde 60 oranında daha bulaşıcı” dedi.

    Doç. Dr. Berna Kömürcüoğlu’nun Delta varyantı ile ilgili sorulara verdiği yanıtlar şöyle;

    3) BELİRTİLERİ NELER? FARKLILIKLAR SÖZ KONUSU MU?

    “Mide, baş ve boğaz ağrısı, bulantı, ishal, kusma, yüksek ateş, burun akıntısı ile kendini gösteriyor. Gençlerde ağır bir soğuk algınlığı şeklinde ortaya çıkıyor. Koronavirüste görmeye alıştığımız tat ve koku almada kayıpların ise daha arkada kaldığı biliniyor”

    4) ÜLKEMİZDE UYGULANAN BİONTECH VE SİNOVAC AŞILARINDAN KAÇABİLİR Mİ?

    “Maalesef Sinovac ile ilgili elimizde çok veri yok. Singapur’dan gelen bazı verilere göre aşı Delta virüse karşı 25’te 1 etkili gibi. Pfizer-BioNTech aşısı en etkili olanı gibi… İlk dozdan sonra hastaneye yatmaya karşı yüzde 94, iki dozdan sonra hastaneye yatmaya karşı yüzde 96 etkili olan aşının, Delta varyantına karşı ise bir dozdan sonra yüzde 36, iki dozdan sonra yüzde 88 etkili olduğu tespit edildi. Türkiye’de sağlık çalışanları biliyorsunuz ocak ayında Sinovac ile aşılandı, 3. doz zamanı geldi. O nedenle tüm varyantlara karşı daha etkili olduğu gözlemlenen BioNTech ile bir ‘pekiştirme’ dozunun daha uygun olacağı söylenebilir”

    5) BU KOŞULLARDA TEK KURTARICI YİNE AŞI MI?

    “Doğru. Aşılar tek kurtarıcımız şu an için. Rusya alarm verdi; oluşan yeni vakaların yüzde 90’ının Delta varyantı olduğu bildirildi. Hem komşuyuz hem de yaz geldi malumunuz. Rusya’dan fazlaca turist gelecek. Bu da varyantın Türkiye’ye yayılabileceği anlamına geliyor. Buna karşı mutlaka önlem alınmalı. Aşılama şu an çok iyi gidiyor. Bu hızla devam edip, yüzde 70’leri geçersek, Avrupa’nın da korktuğu 4. dalgadan halkımızı korumakta başarılı oluruz”

    6) SALGINDA 4. DALGA MI?

    “Dünya genelinde korkulan bu maalesef. İngiltere normalleşmeyi 1 ay daha erteledi. Yasakları kaldırmıyor. Vakalarda son bir haftada yüzde 79’luk artış olduğu belirtiliyor. Fransa, İngiltere’den gelecek olanlara karantina uygulanması kararı aldı. Vaka sayılarında rekor bir artışın kaydedildiği Moskova’da an itibarıyla 9 bin 120 Covid-19 vakası görüldü. Delta varyantı nedeniyle vaka sayıları son haftalarda 3’e katlandı. Biz de sonbahar ile viral enfeksiyon dönemine gireceğiz. O zamana kadar aşılamaları tamamlayabilir, toplumsal bağışıklık oranlarını yakalayabilirsek en az hasarla bunu atlatabiliriz. Umuyorum, bu hızla gidersek, ülkemizde 4. piki görmeyiz ya da belki çok küçük bir artış ile bu zorlu süreci tamamlarız.”

    7) AŞIDAN SONRA KENDİMİZİ KORUMAK İÇİN EKSTRA YAPILABİLECEK BİR ŞEY VAR MI?

    “1,5 metre mesafe, el yıkama, maske takma ve havalandırma gibi kurallara aynen devam etmek gerekiyor. Unutmayın ki aşılı olsanız dahi virüs alabilir, hastalığı hafif semptomlarla geçirebilirsiniz. Az da olsa bulaştırıcı olma ihtimaliniz de var. Ayrıca aşı olmayan, yaygın genç nüfus var. Hele de bizde diğer ülkelerden de fazla. Kuralları hiçe saymak için çok erken. Yüzde 70 üzeri toplumsal bağışıklık olacak ki belki o zaman maske-mesafe-hijyeni bırakacağız… Henüz o aşamaya gelmedik! Yine erken bir şekilde gevşedik! Kendimizi ve yakınlarımızı korumak istiyorsak bunlara dikkat etmek şart! Yayılmanın durdurulması için varyantın olduğu bölgelere seyahat etmekten de kaçınılmalı”

  • Bursa Yıldırım’da salgına karşı temizlik seferberliği

    Bursa Yıldırım’da salgına karşı temizlik seferberliği

    Yıldırım Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü ekipleri, bir yandan koronavirüs salgınına karşı tedbirlere ara vermeden devam ederken, bir yandan da ilçe genelinde temizlik seferberliği gerçekleştiriyor.

    İlçenin dört bir yanında gayretli çalışmalar yürüten ekipler, Arabayatağı, Ulus, Hacivat, Şirinevler, İsabey, Duaçınarı ve Anadolu mahallelerinde yapılan temizlik çalışmalarının ardından son olarak Otosansit Bölgesi’nde kapsamlı bir temizlik çalışması gerçekleştirdi. Temizlik İşleri Müdürlüğü tarafından 2 kepçe, 2 kamyon, 2 süpürge aracı, 4 açık kasa kamyonet ve 60 kişilik ekiple başlatılan çalışmalarda sokak, park, arsa ve tüm açık alanlarda bulunan hafriyat ve moloz gibi atıklar ekiplerce toplanarak bölgeden tahliye edildi. Ekiplerin gerçekleştirdiği çalışmalardan dolayı memnuniyetlerini dile getiren Otosansit esnafı ise sunulan hizmetlerden ve özellikle pandemi sürecinde gösterilen hassasiyetten dolayı Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz’a teşekkür ettiler.

    Öte yandan Osmangazi ve Nilüfer ilçelerinde günlük vaka sayıları 60 ile 80 arasında seyrederken bu sayının Yıldırım’da ise 20 ile 40 bandında olması dikkat çekiyor. Uzmanlar, Bursa’nın sarı listede yer almasının Yıldırım’daki vaka sayılarının azlığı sayesinde gerçekleştiğini belirtiyor.

    İlçedeki vaka sayılarının düşüş gösterdiğini belirten Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, “Bursa son açıklanan rakamlara göre orta riskli iller arasında yer alıyor. Şehirde vaka sayılarının en fazla düştüğü ilçelerin başında ise Yıldırım geliyor. Salgının ilk dönemlerinde yüksek vaka sayıları ile hep ilk sıralarda yer alan Yıldırım’da alınan tedbirler nihayet sonuç vermeye başladı. Ben bu virüsle mücadelede kurallara uyan bütün hemşehrilerimize teşekkür ediyorum. Bu rakamların rehâvetine kapılmadan tedbirlere uymaya devam edelim” ifadelerini kullandı.

  • Bilim Kurulu üyesinden çarpıcı Covid açıklaması

    Bilim Kurulu üyesinden çarpıcı Covid açıklaması

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilimsel Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, salgının biteceğini; ancak virüsün kaybolmayacağını belirterek, “Covid-19’un mevsimsel bir enfeksiyon olarak kışın artan yazın azalan, grip gibi bir hastalık olmasını bekliyoruz” dedi. Azap, Ankara’da nisan, haziran, ağustos ve kasım aylarında olmak üzere 4 dalga yaşandığını, 5’incisini şubat ortasında beklediklerini de söyledi.

    Bilim Kurulu üyesi ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, Genç Girişim ve Yönetişim Derneği’nin (GGYD) 50’nci kez organize ettiği ‘İş’te Fırsat Toplantısı’na çevrimiçi katıldı. Prof. Dr. Azap, toplantıda yaptığı konuşmasında, koronavirüs pandemisine ilişkin uyarılarda bulundu. Azap, koronavirüs salgınındaki dalganın ülke ülke, hatta il il değiştiğini belirtti. Ankara örneğiyle bu farklılığı anlatan Prof. Dr. Azap, “Örneğin Ankara’da nisan, haziran, ağustos ve kasım aylarında olmak üzere 4 dalga yaşadık, 5’incisini bekliyoruz. Maalesef şu anda olgu sayısında kıpırdanma var. Ankara’da beklediğimiz 5’nci dalga muhtemelen şubat ayı ortasında başlayacak, mart ortasına kadar sürecek” dedi.

    ‘SALGIN BİTECEK, VİRÜS KAYBOLMAYACAK’

    Dünya genelinde bugüne kadar Covid-19 kaynaklı 100 milyon vaka, 2 milyon ölüm olduğunu anımsatan Prof. Dr. Azap, “Hem olgu hem ölüm sayısında ABD başı çekiyor. Türkiye 9’ncu sırada. Ama bunlar kesin tanı alınan sayılar. Tanı koyduğunuz her bir olguya karşılık tanı koymadığınız 9 olgu var. 100 milyon olgu diyoruz; ama 1 milyar kişiyi buldu. Yani dünya nüfusunun 1 milyarı enfekte oldu. Ölüm sayısı da 2 milyon diyoruz; ama tanı koyamadıklarınızla 5 milyona yakın kaybımız oldu. Salgın bitecek; ama virüs kaybolmayacak. Covid-19’un mevsimsel bir enfeksiyon olarak kışın artan yazın azalan, grip gibi bir hastalık olmasını bekliyoruz. En iyimser tahminle bağışıklık 2 yıl sürerse, bu 2 yılda bir yine özellikle kış aylarında artan sonra azalan bir hastalık yapacak” diye konuştu.

    RAHATLAMA 1 YIL SONRA

    Prof. Dr. Azap, ilaçların hastalıkları tedavi ettiği gibi yayılımı da engellediğini belirterek, “Covid-19 için şu an kullanılan ilaçların hiç biri doğrudan virüsü ortadan kaldıran ilaçlar değil. Virüse doğrudan etkili ilaç, önümüzdeki yılın ocak, şubat aylarında geliştirilmiş olacak. En iyimser tahmin; bu yılın kasım, aralık ayı gibi bu ilaçlar yaygın şekilde kullanılıyor olacak. Yani önümüzdeki sene bu zamanlar normale dönmüş olacağız. Maskeleri çıkarıp mesafeyi umursamayacağız; fakat çok uzun yılar boyu bu virüsle yaşamaya devam edeceğiz. Tıpkı grip gibi” ifadesini kullandı.

    ‘ANTİKOR TESTLERİ YASAKLANMALI’

    Konuşmasında sık sık aşıların önemine dikkat çeken, aşıların hızlı geliştirilmiş olmasının özensiz yapıldığı anlamına gelmediğinin altını çizen Prof. Dr. Azap, “Şu an uygulanan bütün aşıların ağır ve öldürücü enfeksiyon gelişimi önleme kapasitesi birbirine benzer. Son 6 ay içinde hastalığı geçirenlerin aşılanmasına veya antikora baktırmasına gerek yok. Antikorlara güvenemiyoruz. Antikor testleri yasaklanmalı; çünkü bilimsel faydası yok. Kandaki antikorun solunum yollarındaki virüse ne kadar etkili olacağını kestirmeniz mümkün değil. Önemli olan bağışıklık. Eğer Covid-19 geçirdiyseniz kanınızdaki antikordan bağımsız olarak en az 6 ila 8 ay bu hastalıktan korunuyorsunuz. Bu kadar zaman geçmeden tekrar hastalanan kişiler var; ama sayıca çok azlar. Dünya genelinde kanıtlı 100 milyon kişi varsa, tekrar enfekte olan 10 binin altında. Çok çok düşük bir oran” dedi.

  • Salgından etkilenen müzisyenlere anlamlı destek

    Salgından etkilenen müzisyenlere anlamlı destek

    Korona virüs salgını süresince işsiz kalan müzisyenlere Nilüfer Belediyesi destek oldu. 115 müzisyenin katıldığı ‘Müzik Yaşasın’ projesinde çekilen konser videoları sosyal medyadan yayınlanmaya başladı.

    Pandemi sürecinden olumsuz etkilenen müzisyenlere destek olmak için ‘Müzik Yaşasın’ etkinliği başlatan Nilüfer Belediyesi, sosyal medya hesaplarını sahneye çevirerek Bursalı müzisyenler ile dinleyicileri sanal ortamda buluşturdu. Korona virüs salgınından olumsuz etkilenen birçok sektöre destek veren Nilüfer Belediyesi, bu süreçten en fazla etkilenen kesim olan müzisyenler için de yeni bir etkinliği hayata geçirdi. Eğlence yerlerinin kapatıldığı bu dönemde işsiz kalan ve hiçbir geliri olmayan müzisyenlere “Müzik Yaşasın” projesiyle destek vereceğini duyuran Nilüfer Belediyesi, kısa sürede müziğin her dalından 200’ü aşkın başvuru ile karşılaştı.

    Müzik İnsanları Derneği işbirliğiyle organize edilen etkinlik kapsamında başvurular, müzisyenlerin gelir durumları dikkate alınarak değerlendirildi. İşsiz kalmış ve emekli maaşı vb. hiçbir geliri olmayan müzisyenlerin öncelikle tercih edildiği değerlendirme sonucu 115 müzisyenin projede yer almasına karar verildi. Proje kapsamında önceden belirlenmiş sabit bir ücret karşılığı müzikseverlere sanal ortamda konser verecek olan Bursalı müzisyenlerin konser kayıtları belediyenin sosyal medya hesaplarından yayınlanmaya da başladı.

    Türk Halk Müziği icra eden 14 grup, pop müzik 10 grup, arabesk-fantezi 4 grup, Türk Sanat Müziği 2 grup, Rock 1 grup, Dj 4 grup oluşturuldu.

    Konser çekimlerinde müzisyenleri ziyaret eden Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, salgın sürecinde müzisyenlerin yanında olmak için ‘Müzik Yaşasın’ projesini geliştirdiklerini ifade ederek, “Bize ilk etapta 200 müzisyen başvuru yaptı. Bizler gelir durumlarına göre yaptığımız incelemelerde 115’ini kurulumuzla uygun bulduk. Müzisyenlerimize hem ekonomik hem de manevi olarak destek vermek istedik. Burada konser çekimleri yapılıyor ve bunlar sosyal medya hesaplarımızdan yayınlanacak. Ben tüm vatandaşlarımızın bu konsere ilgi göstermesini de rica ediyorum” dedi.

    Bu sürecin ilgiye göre devam edebileceğini de sözlerine ekleyen Turgay, “Vatandaşlarımızdan ilgili gelirse pandemi bitince de bu süreç devam edebilir. Biz ilk etapta bu projeyi pandemi için planladık” diye konuştu.

    Müzisyenlerden Timuçin Kılıç da bu süreçte müzisyenlerin zorlandıklarını belirterek, belediyenin olduğu desteğin önemine dikkat çekti. Kılıç, bu projenin diğer belediyelere de örnek teşkil etmesi gerektiğinin altını çizdi.

  • Mutasyonlu virüs 3 ülkede daha görüldü

    Mutasyonlu virüs 3 ülkede daha görüldü

    Dünyada paniğe neden olan koronavirüsün (Kovid-19) mutasyona uğramış türünün Rusya, Meksika ve Japonya’da rastlandığı belirtildi.

    İlk olarak İngiltere’de görülen koronavirüsün (Kovid-19) mutasyona uğramış türünün 3 ülkede daha rastlandığı ifade edildi. Meksika’nın Tamaulipas eyaletinde, koronavirüsün (Kovid-19) İngiltere’de ortaya çıkan daha hızlı yayılan türüne rastlandı.

    RUSYA’DA DA RASTLANDI

    Rusya İnsan Sağlığı ve Tüketici Haklarını Koruma Servisi (Rospotrebnadzor) Başkanı Anna Popova, Rus devlet televizyon kanalı Rossiya 1’e yaptığı açıklamada, covid-19’un yeni bulaşıcı türünün İngiltere’den ülkeye dönen bir vatandaşta bulunduğunu ifade etti.

    JAPONYA’DA DA GÖRÜLDÜ

    Öte yandan, Japonya’nun başkenti Tokyo’daki Haneda Havalimanı’nda karantina altına alınan 4 kişide koronavirüsün (Kovid-19) yeni bir türü tespit edildi. Japon medyası, başkent Tokyo’daki Haneda Havalimanı’nda Brezilya çıkışlı 4 yolcuda Kovid-19’un yeni türüne rastlandığını duyurdu. Japon medyası, karantinadaki 4 kişiden 40’lı yaşlardaki kişinin nefes güçlüğü çektiği, 30’lu yaşlardaki kadının boğaz ve baş ağrısı yaşadığı, genç bir erkeğin de ateşinin yükseldiğini aktardı.

    GÜNEY AFRİKA’DAKİ VİRÜS DAHA TEHLİKELİ

    İngiltere Sağlık Bakanı Matt Hancock bir başka tehlikeye işaret etti. Hancock, Güney Afrika’da görülen Covid-19 mutasyonunun İngiltere’de görülenden daha tehlikeli olduğunu belirtmişti.

    Hancock, “Güney Afrika çeşidinden endişe duyuyorum. Bu nedenle harekete geçtik ve Güney Afrika’dan tüm uçuşları durdurduk” ifadelerine yer vermişti.

  • Covid-19 “Gizemli hastalıktan” küresel salgına nasıl dönüştü

    Covid-19 “Gizemli hastalıktan” küresel salgına nasıl dönüştü

    Dünya, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından ilk kez Çin’in 31 Aralık 2019’da Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentinde “kaynağı bilinmeyen gizemli solunum yolu hastalığının” ortaya çıktığını Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) bildirmesiyle haberdar oldu.

    İlk başta Çin ve çevresini etkileyen “epidemi” (yerel veya bölgesel salgın) olarak algılanan Kovid-19, sonraki günlerde sınırları aşıp halk sağlığını dünya çapında tehdit eden “pandemiye” (küresel salgın) dönüştü.

    Dünya, yıl boyunca virüsle ilgili gelişmelere kilitlendi, salgının kontrol altına alınmasına yönelik tedbirler tüm ülkelerin ana gündemi oldu.

    Hastalık, ilk kez Çin’in Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentindeki deniz ürünleri gıda pazarını ziyaret eden kişilerde görüldü.

    Sebebi anlaşılamayan “solunum rahatsızlığı” şikayetiyle ilk hasta 17 Kasım’da hastaneye başvurdu. Akciğer iltihaplanmasına yol açan hastalığa bilinmeyen yeni bir virüsün sebep olduğu anlaşılacaktı.

    Virüs, sonraki aylarda Vuhan’dan Çin’in diğer şehirlerine yayılmaya devam ederken dünya, bu gelişmeden uzun süre haberdar olmadı.

    “Vuhan’daki yetkililerin virüsün varlığını gizlediği” iddiası

    New York Times gazetesi, 20 Ağustos’ta ABD Kamu Güvenliği Bakanlığının hazırladığı rapora dayandırdığı haberinde, salgının ortaya çıktığı Vuhan kenti ve bağlı olduğu Hubey eyaletindeki “Çin Komünist Partisi (ÇKP) yöneticilerinin, virüsün yayıldığına ilişkin erken işaretleri merkezi yönetimden gizlediğini” iddia etti.

    Haberde Vuhan’daki yetkililerin, ocak başında kentte düzenlenen yerel ÇKP Toplantısı’nın programını aksatabileceği düşüncesiyle salgına dair merkeze bilgi aktarmaktan kaçındığı, bu yüzden Pekin’deki yöneticilerin ancak ocak ortasında durumun aciliyetini kavrayabildiği öne sürüldü.

    Merkezi yönetim, 23 Ocak’ta 11 milyon nüfuslu Vuhan kentine giriş çıkışları durdururken milyonlarca Çinlinin 24 Ocak’ta başlayan yeni yıl tatili için ülkenin dört bir yanına seyahat etmesini ise engellemedi.

    ABD’de aralıkta virüsün izine rastlandığı ortaya çıktı

    Sonraki aylarda yapılan araştırmalarda, bu karanlık evrede virüsün dünyaya yayılmaya başlamış olabileceğine dair kanıtlara rastlandı.

    ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezinden (CDC) araştırmacılar, Amerikan Kızılhaçının 13 Aralık-17 Ocak’ta 9 eyalette topladığı kan bağışlarında yaptıkları tahlillerde Kovid-19’a karşı üretilen antikorlar buldu.

    Avrupa’da Fransa ve İtalya’da da hastalığın aralıkta yayılmaya başladığına dair benzer bulgulara ulaşıldı.

    “Yeni tip koronavirüs”

    DSÖ, 7 Ocak’ta gizemli hastalığın “yeni tip bir koronavirüsten” kaynaklandığını açıkladı.

    Yarasalardaki betakoronavirüsün insana geçerken mutasyona uğramış hali olduğu düşünülen bu koronavirüse “2019-nCov” adı verildi.

    Çin dışındaki ilk vaka 13 Ocak’ta görüldü. Tayland’da bir kadın hastada yeni tip koronavirüs tespit edildi. 16 Ocak’ta Japonya’da Vuhan’dan gelen bir kişide Kovid-19 bulunduğu saptandı. 21 Ocak’ta ise ABD’de ilk vaka görüldü.

    Virüs, seyahat eden yolcular aracılığıyla birçok ülkeye yayıldı. Sonraki günlerde Hong Kong, Tayvan, Singapur, Güney Kore, Avustralya, Malezya, Vietnam ve Nepal’de yeni tip koronavirüs tespit edilen kişiler tedavi altına alındı.

    Avrupa’da ilk vakalar ortaya çıktı. Fransa’da 24 Ocak’ta Çin’den gelen 2 kişide ve bir akrabalarında yeni tip koronavirüs tespit edildi.

    DSÖ, 30 Ocak’ta Kovid-19 nedeniyle “küresel acil durum” ilan etti, 11 Şubat’ta yeni tip koronavirüse “Kovid-19” adı verildiğini duyurdu.

    Güney Kore, İran ve İtalya’da salgınlar

    Kovid-19 ilk başta Çin ve çevre ülkelerde yayılmaya başladı. Güney Kore’de 22 Şubat’ta bir günde 229 vaka görülmesi ülkeyi alarma geçirdi.

    Orta Doğu’da İran, Avrupa’da İtalya “virüsün Asya dışındaki yayılma sahaları” oldu. 19 Şubat’ta İran’da ilk vakalar ve can kayıpları meydana geldi.

    21 Şubat’ta İtalya’nın Lombardiya bölgesinde ilk kez yerel kaynaklı bulaşı görüldü. Büyük bir tekstil endüstrisine ev sahipliği yapan Milano şehrinin, Çinli mevsimlik işçilerin yoğun çalıştığı bir yer olması bölgeyi “yayılma alanı” haline getirmişti.

    Karantina tedbirleri

    Salgının küresel boyut kazanmasının ardından çok sayıda ülke, virüsün yayılmasını durdurmak üzere kitlesel hareketliliği azaltmaya yönelik tedbirlere başvurdu.

    Okullar ile üniversitelerin tatil edilmesi, kafe, bar, restoran, eğlence ve alışveriş merkezlerinin, kütüphaneler ve ibadethaneler gibi insanların toplu olarak bulunduğu mekanların geçici süreyle kapatılması, kamuya açık etkinliklerin iptal edilmesi virüsün yayılmasını önlemek amacıyla alınan başlıca tedbirler oldu.

    Vatandaşlara “Evde kal” çağrıları yapıldı, sosyal temastan kaçınmaları, ofise gitmek yerine mümkünse evden çalışmaları tavsiye edildi, kamu kurumları ve özel şirketler, bu yönde tedbirler aldı.

    Ülkelerde sokağa çıkma yasakları ve karantina tedbirleri uygulandı, şehirler ve ülkeler arası ulaşım kısıtlamaları getirildi.

    Ekonomik darboğaz

    Çok sayıda ülke, sokağa çıkma kısıtlamalarının odakta olduğu tedbirleri mart ortasından haziran başına dek uyguladı. Fakat virüse karşı tedbir olarak uygulanan kapanma, üretim, ticaret ve hizmetlerin aksamasına, buna bağlı ekonomik daralmaya ve istihdam kayıplarına yol açtı.

    Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) verilerine göre, mart, nisan ve mayısı kapsayan yılın 2. çeyreğinde, dünyanın en büyük 20 ekonomisi, önceki yılın aynı dönemine göre ortalama yüzde 9,1 küçüldü.

    Bu dönemi en az hasarla atlatan Çin’de gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) yüzde 3,2 büyürken karantina tedbirlerinin ağırlığını en fazla hisseden Hindistan’da yüzde 23,5 küçüldü.

    İlkbahar ve yaz ayları

    Mayıs başında istatistikler, dünyada salgının merkez üssünün ABD ve Avrupa ülkeleri olduğunu gösteriyordu.

    Kovid-19 görülen ülke ve bölgelerdeki verilerin derlendiği “Worldometers” internet sitesine göre, vaka, ölüm ve tedavi gören hasta sayılarının kıtalar arasındaki dağılımında Avrupa ve Kuzey Amerika, “açık arayla salgından en fazla etkilenen” bölgelerdi.

    Mayıs başına kadar dünya genelindeki vakaların yaklaşık yüzde 76’sı, ölümlerin yaklaşık yüzde 86’sı Avrupa ve Kuzey Amerika’da görüldü. Virüs nedeniyle tedavi gören hastaların yüzde 81’i de bu iki kıtada bulunuyordu.

    Yaz aylarında ise başta Brezilya olmak üzere Güney Amerika, Hint alt kıtası ülkeleri ve Rusya’da görülen vaka artışları, bu bölgeleri virüsün yeni yayılma sahaları haline getirdi.

    Asya ve Güney Amerika kıtalarındaki vaka sayıları, 4 Mayıs’ta dünyadaki toplam vaka sayısının sırasıyla yaklaşık yüzde 15,6’sını ve yüzde 5,9’unu teşkil ederken temmuz başında bu oranlar yüzde 22,4 ve yüzde 21,7’ye çıktı.

    Yaz aylarında ABD, Brezilya, Hindistan ve Meksika, Kovid-19’a bağlı ölümlerin en fazla görüldüğü ülkeler oldu.

    Sonbahar ve kışın başlangıcı

    Dünya, sonbahara Kovid-19 salgınının artan etkisiyle girdi.

    Kuzey Yarım Küre’de havaların soğumaya ve mevsimsel hastalıkların artmaya başladığı dönemde salgın, başta vakaların en yoğun görüldüğü ülkeler olmak üzere yeni bir ivme kazandı.

    Eylül, Hindistan için Kovid-19 salgınının en kötü ayı oldu. Ülkede 4 Eylül’de tek günde kaydedilen 87 bin 115 yeni vaka sayısı, Kovid-19’un ortaya çıktığı Çin’de Aralık 2019’dan o güne kadar tespit edilen toplam 85 bin 146 vakayı geride bıraktı.

    Ülkede günlük vaka sayısı, 5 Eylül’de 90 bin eşiğini aştı. Ardından 9 Eylül’de 95 bin 529’a, 10 Eylül’de 96 bin 760’a, 11 Eylül’de 97 bin 654’e ve 16 Eylül’de 97 bin 859’a ulaşarak yeni “tepe noktalarını” gördü.

    Salgından en fazla etkilenen ABD ve Brezilya’da da sonbaharda vaka ve ölüm sayıları yeniden arttı.

    Kış ayları başladığında ise özellikle Kovid-19’un mutasyon uğrayarak daha hızlı yayılan bir tipinin ortaya çıkmasıyla vaka sayılarında yeni artış gözlendi. Dünyada günlük vaka sayısı 2 Aralık’ta 600 bin, 11 Aralık’ta da 700 bin eşiğini aştı.

    2020’nin sonuna gelindiğinde dünya genelinde 83,5 milyon Kovid-19 vakası tespit edilirken virüs nedeniyle 1,8 milyondan fazla kişi hayatını kaybetti.

  • Salgını duyuran Çinli gazeteciye hapis

    Salgını duyuran Çinli gazeteciye hapis

    Çin’in Hubey eyaletine bağlı Wuhan kentinde ortaya çıkan Covid-19 salgınıyla ilgili haberler yapan Çinli gazeteci, 4 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

    South China Morning Post’taki habere göre, Şanghay’da mahkeme 37 yaşındaki gazeteci Cang Can’ı, “ortalığı karıştırmak ve halkı kışkırtmak”tan suçlu buldu.

    Cang’ın avukatı Cang Keke yaptığı açıklamada, müvekkilinin, Vuhan’daki yeni tip corona virüs (Covid-19) salgınıyla ilgili yaptığı haberler nedeniyle 4 yıl hapse çarptırıldığını söyledi.

    Avukat Cang, mayıs ayında gözaltına alınan müvekkilinin birkaç aydır açlık grevinde olduğunu belirterek, sağlık durumu iyi olmayan Cang’ın, duruşmaya tekerlekli sandelyeyle katıldığını ifade etti.

    Şubat başında gittiği Vuhan’da, Covid-19 salgını hakkında canlı yayın yapan ve yetkililerin virüse karşı izlediği yöntemi eleştiren bir makale yazan 37 yaşındaki Cang mayısta gözaltına alınmıştı.

    Şanghay’da ikamet eden Cang, gittiği Vuhan’da tanık olduklarına dair Twitter, YouTube ve diğer sosyal medya platformlarında canlı yayın yapmıştı.

    Çin’in Vuhan kentinde Aralık 2019’da ortaya çıkan ve kısa sürede 200’den fazla ülke ve bölgeye yayılan yeni tip corona virüs salgınıyla ilgili internet ve sosyal medyada uygulanan sıkı takip, ülkede bu konuda karartma yapıldığı iddialarını gündeme getirmişti.