Etiket: Sanat

  • Su kabaklarını sanata dönüştürüyor

    Su kabaklarını sanata dönüştürüyor

    Yozgat’ın Yerköy ilçesi sınırına komşu ilçelerden Kırşehir’in Çiçekdağı ilçesinde yaşayan Mehmet Ay, özel olarak temin ettiği tohumlardan ürettiği su kabağı ile çeşitli süs eşyaları ve kabak kemane elde ediyor. Evinin bahçesine kurduğu atölyesinde Rum ustalardan öğrendiği kabak kemane işini sanatını yıllardır sürdüren Ay, baston, maket ev, Osmanlı sandıkları, lamba ve abajura kadar birçok süs eşyası üretiyor. Yaptığı ahşap çalışmaların tamamen kendi tasarımı olduğunu ve büyük kısmında çivi dahi kullanmadığını söyleyen Ay, ürettiği sanat eserlerinin satışını da gerçekleştirerek aile bütçesine katkı sunuyor.

    “Günde iki tane kabak kemane yapıyorum”

    Kabak kemane işini evinin bahçesindeki atölyesinde yaptığını kaydeden Ay, “Tüm malzemelerimi bir araya toplayarak başta kabak kemane olmak bastondan ev maketlerine, Osmanlı sandıklarından kabak lambalarına kadar birçok ürünü yaptım. Kabak kemanenin yapımı oldukça hassas, dikkat isteyen emek isteyen bir iş. Günde iki tane kabak kemane yapmaya çalışıyorum. Bazen bu süreç uzayabiliyor bunun sebebi de dönem dönem kabak bulamayışımdır. Evimin bahçesinde kendi ürettiğim kabaklardan üretim yapıyorum. Biliyorsunuz kabak bir sebze. Bir sebzeyi alıyorsunuz değişik hayvanların derisini, bazı hayvanların gerekirse bağırsağı, bazılarının yürek zarı, bunları kullanarak bir ağaçla birleştirerek bir enstrüman haline getiriyorsunuz. Kabakların kuruması zaman alıyor. Yağışlı geçen mevsimlerde bu süreç daha da uzuyor. Bu sene yine böyle oldu. Başka köylerdeki arkadaşlardan kabak temin ediyorum. Üzerine sürülen verniğin kuruması, yayda kullanılan at kılının bulunması ki bunu bulmakta da zorluk yaşayabiliyorum. Baştan sona kolay olmayan nazlı bir iş” dedi.

    “Kabak kemane işini Rum ustalardan öğrendim”

    Kabak kemane işini Rum ustalardan öğrendiğini, şimdi bu ustaların hiçbirinin yaşamadığını söyleyen Mehmet Ay, “Bu sanata sahip çıkılmalı, bu işi yapan çok kimse kalmadı. İmkanım elverdiği sürece bu mesleği yapmaya devam edeceğim. Bu mesleğin nadir bayrak taşıyıcılarından biriyim. Ben aldığım belgeler sayesinde üniversitelerde ders verecek durumdayım. Yeni jenerasyona kabak kemanenin tanıtılması ve sahiplendirilmesi gerekli. Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde enstrüman yapımcılığının olması çok önemli. Bu konuda girişimlerim var ama henüz bir sonuç alamadım. Bu meslek zanaatı taşıyan ve sahip çıkılması gereken bir meslek” diye konuştu.

  • Sanatın gücüyle terör örgütü propagandası

    Sanatın gücüyle terör örgütü propagandası

    Altın Portakal Film Festivali’nde yaşanan belgesel krizi devam ediyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın festivalden “Kanun Hükmü” belgeseli nedeniyle desteğini çekme kararı sonrası Altın Portakal yönetimi belgeseli ikinci defa festival seçkisinden çıkarmıştı.

    “SANATIN PROVKASYON UNSURU OLARAK KULLANILMASINA KARŞIYIZ”

    Beyoğlu Kültür Yolu Festivali’nin basın toplantısında konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, konuyla ilgili “Altın Portakal Film Festivali’ne kısaca değinmek istiyorum. Bu konuyla ilgili en başından beri Bakanlığımızın tavrı çok net. Bakanlık olarak kültür ve sanatın her daim destekçisiyiz ancak sanatın gücü kullanılarak terör örgütü propagandası yapılmasına, sanatın provokasyon unsuru olarak kullanılmasına da son derece karşıyız. Konuyla ilgili detaylı açıklamayı Bakanlığımız zaten kamuoyuna yaptı” dedi.

    BELGESEL İKİNCİ KEZ ÇIKARILDI

    Bu yıl 60’ıncısı düzenlenecek olan Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin Ulusal Belgesel Yarışması seçkisinden çıkarılan ve yeniden ve seçkiye dahil edilen “Kanun Hükmü” filminin, seçkiden ikinci kez çıkarıldığı kaydedildi.

    Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin sosyal medya hesabından festival yönetmeni Ahmet Boyacıoğlu imzalı yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

    “Bugün, iki bakanlık tarafından yapılan açıklamalar üzerine, 60’ıncı Antalya Altın Portakal Film Festivali Ulusal Belgesel Yarışması’nda yer alan ‘Kanun Hükmü’ adlı filmin festivaldeki varlığı nedeniyle şahsım adına soruşturma açıldığı bilgisi tarafıma ulaşmıştır. Bu soruşturmayla birlikte benim ve ekibimin can güvenliği ile ilgili tehditler de oldukça yüksek perdeden devam etmektedir. Antalya Altın Portakal Film Festivali ekibi tüm tarafların sesine kulak vermek adına ilgili filmi yeniden seçkiye alırken, yine festivalin birliğini ve bütünlüğünü düşünmüştür. Oysa, oldukça yüksek sesle tepkilerini dile getiren sinema sektöründen gereken desteği göremedik.”

    “SORUMLUSU VE SUÇLUSU OLARAK GÖSTERİLMEK İSTENİYORUZ”

    Terör örgütü destekçisi olarak tarif edilmeyi kabul etmelerinin mümkün olmadığını belirten Boyacıoğlu, açıklamalarına şu şekilde devam etti:

    “Geldiğimiz noktada kendini sinema emekçileri adına sorumlu hissederek hareket eden bizler olayın sorumlusu ve suçlusu olarak gösterilmek isteniyoruz. Herhangi bir terör örgütünün destekçisi olarak tarif edilmeyi kabul etmemiz mümkün değildir. Bu aşamada yeni bir karar alarak ‘Kanun Hükmü’ adlı belgeseli 60’ıncı Antalya Altın Portakal Film Festivali seçkisinden çıkarıyoruz.”

  • Uluslararası ressamların fırçasından Bursa

    Uluslararası ressamların fırçasından Bursa

    Düzenlediği birbirinden farklı etkinliklerle kentin kültürel ve sanatsal hayatına renk katan Bursa Büyükşehir Belediyesi, bu yıl ilki düzenlenen Uluslararası Bursa Sanat Çalıştayı’nda Türkiye ile birlikte 7 ülkeden 21 ressamı ağırladı. Aynur Mahmudova Kaplan küratörlüğünde bir hafta süren çalıştaya, Türkiye’den Ahmet Türe, Aslı Özen, Birsen Çeken, Bülent Yavuz Yılmaz, Bünyamin Ağbal, Fahri Nur, Gülay Yüksel, Güzin Arısoy, Nilgün Ayşecik Çevik, Şaban Okan, Ziver Kaplan, Macaristan’dan Alim Adilov, Julianna İlles Major, Ottilla Szatmari, Bulgaristan’dan Kamber Kamber ve Petia Papazova, Romanya’dan Rares Kerekes, Hindistan’dan Ritu Singh, Azerbaycan’dan Vahit Novruzov ve İran’dan Vodoud Moazzen katıldı.

    Çalıştay kapsamında Muradiye Külliyesi, Orhangazi ve Osmangazi Türbeleri, Ulucami, Kozahan ve Hanlar Bölgesi, Yeşil Cami ve türbesi, İznik ve Gölyazı gibi Bursa’nın tarihi ve turistik mekanlarını gezen ressamlar, daha sonra kendileri için hazırlanan atölyede Bursa izlenimlerini tuvale aktırdı. Bursa’nın eşsiz güzelliklerinin uluslararası ressamların fırçalarından yeniden yorumlandığı eserler, çalıştay kapsamında düzenlenen ‘Ressamların Fırçasından Bursa Resim Sergisi’nde sanatseverlerle buluştu.

    Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi Hüdavendigar Salonu’nun fuaye alanındaki serginin açılış törenine katılan Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkanı Alinur Aktaş, Bursa’ya önemli bir değer olarak kalacak eserlere imza atan tüm ressamlara teşekkür etti.

    Her şehrin bir hikayesi olduğunu, Bursa’nın hikayesinin ise belki de en orijinal hikayelerden biri olduğunu kaydeden Başkan Aktaş, “Bursa beş farklı medeniyete ev sahipliği yapmış, özellikle erken dönem Osmanlı’nın eserlerini bağrında barındıran ve çok önemli izlerini hala taşıyan bir şehir. Burada açıkçası ressamlarımızın eserlerine baktığımızda da bunu çok net görmek mümkün. Ben her bir sanatçımıza teşekkür ediyorum. Bu çalışmalar ne benim şahsıma ve ne de bir başka kişiye ait çalışmalar. Bunlar Bursa’nın çalışmaları, Bursa’ya değer olarak kalacak çalışmalar. Dolayısıyla şehir dışından, yurt dışından gelen misafirlerimiz var. Her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Yüreklerine sağlık” dedi.

    Küratör Aynur Mahmudova Kaplan da Bursa’da çok özel bir çalışmaya imza attıklarını söyledi. Sergi açılışına katılan davetlilere seslenen Kaplan, “Şimdi sorsam: Sinema sanatçısı, pop sanatçısı ne kadar tanıyorsunuz diye inanıyorum ki liste çok kabarık olur. Peki ülkemizden veya dünyadan resim sanatçılarından kaç kişiyi tanıyor ve takip ediyorsunuz?

    Evlerinizde veya makamlarınızda imzalı sanat eserlerinin sayısı ne kadar? Büyük bir sessizlik. İşte biz bu sessizliği bozmak için 7 ülkeden değerli sanatçılarımızla bir hafta boyunca size bitmiş resimlerden oluşan bir sergi değil, bizzat resimleri yerinde yaparak bir sergi açmak istedik. Ressamlarımız güzel Bursa’yı adım adım dolaşarak etkileşimlerini atölye ortamında kendi tuvalleri üzerine, kendi yorumları ile yansıttılar. Bu çağdaş sanatçıların yaptığı eserler geleceğe kalacak. Bize bu güzel fırsatı sunan Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür ediyoruz” dedi.

  • Doğadan sanata uzanan bir yolculuk

    Doğadan sanata uzanan bir yolculuk

    Uzundere’nin Pulur Mahallesi’nde yaşayan Lokman Kalaycı, maket sanatına olan tutkusu ve becerisi ile tanınıyor. Doğadan topladığı malzemelerle birbirinden güzel maketler yapan Kalaycı, bu günlerde ahşap fener mumluk yapımına odaklanarak, Türkiye genelinde büyük ilgi görüyor.
    Kalaycı, atölyesindeki son tadilatın ardından birçok farklı maketin üretimine imkan sağladığını anlatarak, “Yıllardır maket sanatıyla uğraşmanın verdiği deneyimle, el işçiliği ve özgün tasarımlarla müşterilerine benzersiz eserler sunmaya çalışıyorum” dedi.

    Fener mumluklarına olan talebin yüksek olması nedeniyle siparişlere yetişmekte zorlandığını ifade eden Lokman Kalaycı, 13 yıllık deneyimiyle müşterilerinin beklentilerini karşılamak için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığını belirtti. Lokman Kalaycı’nın maket sanatındaki başarısı ve el emeği ürünleri, Türkiye’nin dört bir yanına gönderiliyor.

    Lokman Kalaycı’yı İzmir’den ziyarete gelen tır şoförü Selçuk Eryaz da maket satın alarak, “Lokman arkadaşımızı sosyal medyadan takip ediyordum. Yolum bu tarafa düşünce atölyesini ziyaret ettim. Yaptığı maketler doğal olduğu için tercih ediliyor, yakınlarıma ve sevdiklerime hediye etmek üzere ben de birkaç tane maket almak için yolumu değiştirip buraya geldim” dedi.

  • Altın Koza Film Festivali başlıyor

    Altın Koza Film Festivali başlıyor

    Adana Büyükşehir Belediyesi’nce 18-24 Eylül tarihlerinde yapılacak 30. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin basın toplantısı Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’nda gerçekleştirildi. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Festival Yürütme Kurulu Başkanı Menderes Samancılar, kurul üyeleri Nebil Özgentürk, Hüseyin Orhan, Mahmut Göğebakan ve İsmail Timuçin’in katıldığı toplantıda festivalin jeneriği de gösterildi. Cumhuriyetin 100. Yılında Altın Koza’nın 30’uncusunu yapmanın gururunu yaşadıklarını söyleyen Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, “Adana’da film festivali yapmak çok daha farklı anlamlı. Adanalının sanata düşkünlüğü, sanatsever olması, seçici olmasının yanında bu toprakların yarattığı ürettiği, çıkardığı çok değerlere de bağlı bir iş. Nuri Bilge Ceylan’ın filminin gösteriminden alınacak bedelin tamamı deprem mağdurlarına yardım olarak gidecek” dedi.

    “HALK VE BASIN FESTİVALE SAHİP ÇIKIYOR”

    Festival Yürütme Kurulu Başkanı Menderes Samancılar da Uluslararası Adana Altın Koza Festivali’nin sinema sanatı için önemine vurgu yaptı, Adana halkına ve festivale sahip çıkan basın kuruluşlarına teşekkür etti.

    Festival Yürütme Kurulu Üyesi Nebil Özgentürk, Altın Koza’da yer almaları için aradıkları sanatçıların hiçbirinin kendilerini geri çevirmediğini ifade ederek bunun da Altın Koza’nın gücünden ve öneminden ileri geldiğini söyledi.

    Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde bu yıl da Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması, Belgesel Film Yarışması, Uluslararası Kısa Film Yarışması, Ulusal Öğrenci Kısa Film Yarışması ve Adana Kısa Film Yarışması bölümleri yer alacak. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’na 45 film başvurdu, ön değerlendirmeyi 11 film geçti, yarışmanın Jüri Başkanı Ömer Faruk Sorak. Ulusal Bölgesel Film Yarışması’na 59 film başvurdu. Ön değerlendirmeyi 8 film geçti.

    Danışmanlığını Alin Taşçıyan ve Esin Küçüktepepınar’ın, koordinatörlüğünü İzlem Oktay’ın yaptığı Dünya Sineması Bölümü; Avrupa Sineması, Dünya Sineması ve Özgürlüğün Yolları seçkilerini kapsayan, uluslararası alanda övgüler ve ödüller toplayan yeni filmlerin yanı sıra klasiklerden oluşan 21 film seyirciyle buluşturacak.

    3 KISA FİLM YARIŞMASI

    Adana Kısa Film Yarışması’nda 6 film, Öğrenci Kısa Film Yarışması’nda 24 film, Uluslararası Kısa Film Yarışması’nda ise 20 film yarışacak. Çukurova Altın Koza Akademisi bu yıl 2. kez düzenlenecek. Türkiye’de üniversitelerin sinema ve güzel sanatlar bölümlerinde eğitim gören öğrenciler Adana’da ağırlanacak ve festival süresince sinema sektöründen temsilcilerin düzenleyeceği atölyelere katılacaklar.

  • 64 bin yıllık sır

    64 bin yıllık sır

    150 santimetreye inilen atölyede 40 bin ile 64 bin yıllık yaşam izleri bulunurken, çakmak taşından üretilmiş yontma taş aletleri, kazı çalışmalarının devam ettiği 64 bin yıllık atölyede üretilmiş.

    Çan’a bağlı Bahadırlı köyü sınırları içerisindeki İnkaya Mağarası, 2016 yılında Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Antropoloji Bölümü, Paleoantropoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Özer başkanlığında yapılan ‘Muğla ve Çanakkale İlleri Yüzey Araştırması’ sırasında bulundu.

    İnkaya Mağarası’nda 2017-2020 yılları arasında Troya Müze Müdürlüğü başkanlığında, Prof. Dr. Özer’in bilimsel koordinatörlüğünde uluslararası bir ekiple kazı çalışmaları yapıldı. 2021 yılından itibaren ise kazı İsmail Özer başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Kararlı Kazı statüsüne çevrildi. İnkaya Mağarası kazıları bu yıl Türk Tarih Kurumu destekli kazı statüsüne dönüştürüldü. Bu yılki kazı çalışmaları toplamda 20 kişilik bir ekiple sürdürülüyor. Bu yılki çalışmalarda Orta Paleolitik Dönemde bölgede yaşamış fosil insanların çakmaktaşı hammadde ve sıcak su kaynakları nedeniyle mağarada uzun süreli ve yoğun bir şekilde ikamet ettikleri anlaşıldı.

    İnkaya Mağarasının ana bölümünün batı kısmında devam eden kazı çalışmaları sırasında çakmak taşından üretilmiş yongalar, dilgiler, kazıyıcılar, uçlar, çentikli aletler, çekirdek ve vurgaç gibi çeşitli buluntuların yapıldığı 64 bin yıllık atölyedeki derinleştirme faaliyetlerine yoğunlaşıldı. 150 santimetreye inilen atölyede 40 bin ile 64 bin yıllık yaşam izleri bulunuyor. Atölyede, çakmak taşından üretilmiş yongalar, dilgiler, kazıyıcılar, uçlar, çentikli aletler, çekirdek ve vurgaç gibi çeşitli buluntular dönem insanlarının günlük ihtiyaçlarında kullanılıyor.

    Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Antropoloji Bölümü, Paleoantropoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Özer, “Şu anda mağaranın ana bölümünün batı kısmındayız. 4 yıl önce batı duvarının hemen kenarında kazı çalışmalarına başladık. Kazı sırasında burada bir sürprizle karşılaştık. Normalde mağaranın diğer bölümlerinde kalınlığı fazla olmayan bir kültür katmanıyla karşılaşırken, burada şu anda 150 santimetreye ulaşan bir katmanla karşılaştık. Buluntuların yoğunluğu ve içeriği bu alanın bir atölye alanı olarak kullanılmış olabileceği yönünde. Paleolitik dönem insanları belki de çevremizdeki yaklaşık 10 kilometrelik görüş alanıyla tüm vadiyi takip ederken, bir yandan da bu bölgede ana kayalıklardan kopardıkları taşları işliyorlar ve sonrasında büyük oranda artıklarını burada bırakıyorlardı. Ürettikleri daha işlevsel aletleri yanlarında taşıyarak belki avlanmaya, belki mağaranın diğer bölgelerinde günlük işlerini yapmaya gidiyorlardı.

    Burada üretim artıklarından görebildiğimiz kadarıyla şimdilik 150 santimetrelik bir atölye katmanı mevcut. Bu bizim çalışmalarımızı yavaşlatıyor, ama karşılığında buradaki insanların seri üretim yaptıkları alanı keşfetmenin de mutluluğunu var. Katmanın üst seviyelerinden geçen yıl yaptığımız tarihlendirmeler bize 40 bin yıllık bir zamanı gösterdi. 40 bin yıl aslında bu dönem insanının soy tükenmelerinin başladığı bir evreyi gösteriyor. Belki de bu insanlar için mağaranın en son kullanıldığı dönemi bulmuş olabiliriz.

    Tabi diğer tarihlendirmeler bize zaman içinde bunun doğru olup olmadığını gösterecek. Daha aşağılara indiğimiz zamanda 64 bin yıllık bir zamana ulaştık. Şimdiki hedefimiz bizim mağaranın batı bölümündeki 64 bin yıl ile doğu yamaçlarındaki 64 ile 86 bin yıl arasındaki tarihlerin burada örtüşüp, örtüşmeyeceği, yani birbirini devam ettirip, ettirmeyeceği şeklinde, bunu hem bu sene hem de ileriki yıllarda burada devam ettireceğimiz derinleştirme çalışmaları söyleyecek. Tarihlendirmelerimizi kazı sezonu sonunda indiğimiz en derin seviyeden tekrar yapacağız. Bu alanın yine ilginç özelliklerinden bir tanesi mağara ana kayasının alt kısmının insanlar tarafından koparıldığını gösteren izler. Yani buradaki bütün buluntular aslında bu bölgedeki mağara duvarının koparılarak, yontma taş aletlerin üretilmesi ve sonrasında buraya terk edilmesi sonucunda oluşmuş bir birikimdir” dedi.

  • Sanatçı kadınlar göz kamaştırdı

    Sanatçı kadınlar göz kamaştırdı

    Düzce Kent Konseyi Kadın Meclisi Sanat ve El Sanatları Grubu üyesi yetenekli kadınlar el emeği göz nuru ürünlerini sergiledikleri Sanat Sokağı Millet Bahçesi’nde kuruldu. Her ay yapılan geleneksel Sanat Sokağı’nın 6.’ncısı da yine Düzce’nin yetenekli, sanatçı kadınlarını bir araya getirdi. Millet Bahçesi yanında kurulan sokağa Düzceliler’de yoğun ilgi gösterdi. Düzce Milletvekili Ercan Öztürk, İl Genel Meclis Başkanı Fazlı Koç, AK Parti İl Başkanı Hasan Şengüloğlu ile AK Parti Merkez İlçe Başkanı Mehmet Gül’ün de ziyaret ettiği Geleneksel Sanat Sokağı’nda ziyaretçiler kadınların yaptığı birbirinden güzel el emeği göz nuru ürünlere hayran kaldı. İki gün boyunca açık kalan Geleneksel Sanat Sokağı’nda Düzceli kadınların el işlerinin yanı sıra ahşap ürünler, resimler, el örgüsü çanta ve şapkalar, takılar ile hediyelik eşyalar büyük beğeni topladı.

    Sanat Sokağını gezen Milletvekili Ercan Öztürk, “Düzceli kadınlarımızın yaptığı birbirinden özel tasarımlar çok güzel olmuş. Kadınlarımızın el emeği ürünlerini böyle sanat sokağı adı altında sergilemeleri, satmaları da ayrıca güzel olmuş. Hepsinin ellerine emeklerine sağlık” dedi.

    “Başka illerde gördüğümüz hediyelikleri Düzceli kadınlarımızda yapıyor”
    AK Parti İl Başkanı Hasan Şengüloğlu ise başka illere gittiğinde gördüğü birbirinden değişik ve güzel hediyelik eşyaların Düzceli kadınların yapmasından dolayı mutlu olduğunu belirterek; “Görevim gereği başka şehirlere sık sık ziyaretler yapıyorum. Oralerın çarşılarını gezdiğimizde gördüğümüz hediyelik eşyalar oluyordu. Bu ürünleri beğenerek alıyorduk. Ancak Sanat Sokağında gördük ki başka şehirlerde yapılan hediyelik ürünler Düzce teması ile Hanımlarımızın ellerinden de çıkıyor. Bu çok güzel bir duygu. Ayrıca Düzce temalı ürünlerin hediyelik olarak yapılması Düzce’nin tanıtımına da ciddi katkı sağlıyor. Emeği geçenlere teşekkür ederiz” dedi.
    Kadın sokağı etkinliği Eylül ayı başında 7.’nci defa 2 gün süreyle sevenleriyle yine buluşacak.

  • Odun parçalarını sanata çeviriyor

    Odun parçalarını sanata çeviriyor

    Sivas’ın Gemerek ilçesinde yaşayan Haydar Koçer, doğadan topladığı odun parçalarını adeta sanata dönüştürdü. Sivas’ın Gemerek ilçesinde yaşayan 74 yaşındaki inşaat ustası Haydar Koçer, kendi elleriyle yaptığı ürünler görenlerin dikkatini çekiyor. 14 yaşında pancar kökünden kağnı arabası yapıp onunla oynayan Koçer, ilerleyen yaşlarda maket yapımına merak sardı.

    Hem boş zamanını değerlendirmek, hem de kendisine moral olması için Koçer, doğadan topladığı odun parçalarını kendi ürettiği torna makinesinde büyük bir sabırla işleyerek adeta sanata dönüştürüyor. Evinin yanına kurduğu küçük atölyede; leylek, çiçek ve at gibi maketleri yapan Koçer’in dikkatini en çok çeken ise 3 ayda tamamladığı cami maketi. Öte yandan Koçer, yaptığı ürünleri yurt içi ve yurt dışı olmak üzere birçok yere hediye olarak gönderiyor.

    Küçük yaşlarda merak sardı
    Haydar Koçer, merakının küçük yaşlarda başladığını ifade ederek, “14 yaşlarında ustalık işlerine çok meraklıydım. Pancardan kağnı yapardım, oyuncak yapardım. Bunlarla uğraşırken zamanla bu merak ilerledi. Sanayiye gitmemek şartıyla bir torna yaptım. Sadece bilyeleri alarak 1,5 yılda torna yaptım. Moral olsun diyerek ahşap işleri yapmaya başladım. Her türlü ahşap işleri yaptım. Şiir de yazıyorum, tahminen 150 şiirim var” dedi.

  • 6 bin yıllık tarih ellerinde şekilleniyor

    6 bin yıllık tarih ellerinde şekilleniyor

    Kayseri’de yaşayan ve el sanatları taş oymacılığı ile uğraşan Ali Akargöl, 6 bin yıl önceye dayanan Kültepe Kaniş- Karum Ören Yeri’nden çıkan tabletlerin imitasyonunu yapıyor. Gün yüzüne çıkan tarihi eserleri tek tek kil tabletlere işleyen Akargöl, yaptığı heykellerle de dikkat çekiyor. Kültepe hakkında bilgiler veren Ali Akargöl, “Kültepe’den çıkan tabletlerin imitasyonunu yapmakla uğraşan bir sanatçıyım. Uzun yıllardır, çivi yazısı ve Kültepe tabletlerinin replikasını yapmakla meşgulüm. Kültepe’den çıkan tabletlerin replikasını yapıyoruz ama burada önemli olan Kültepe’dir.

    Anadolu’da Kültepe’nin yeri çok büyük. Asurlu tüccarların, Asur’u bir başkent haline getirerek, Anadolu’da ticari bir sistem kurarak, işlettikleri bir yer Kültepe. Asurlu tüccarların sistemli bir ticaret yapmasından dolayı ilişkiler gelişiyor ve Mezopotamya’daki birçok kültür Anadolu’ya geliyor. Kent devletleri zamanında Hitit döneminde, oralarla direkt olarak irtibata geçildiğinden dolayı yazı geliyor, dinler ve kültürler kaynaşıyor. Yazı Anadolu’ya geliyor” ifadelerini kullandı.

    Bir tableti yapma süresinin içeriğine göre değiştiğini dile getiren Akargöl, “Çivi yazısını öğrenmek çok zor bir olay. Tamamen öğrenmek çok zor. İmitasyonlarını yapıyoruz. Okursun ama anlam vermek biraz zor. Yeni çıkmış bir tableti birinin çözmesi kolay bir olay değil. Biz bu tabletlerin imitasyonlarını yapıyoruz. Bu sayede de tabi ki okuyoruz, yazıyoruz fakat anlam vermek biraz zor. Bir tableti yapmak tabletin içeriğine göre değişiyor. Ticaret tableti ise çok uzun sürmez. Resmi bir tabletse biraz zaman alır. Tabletin içeriği, satır sayısı, bulunduğu dönem itibariyle biraz uğraştırıyor. Bir tablet ortalama 2-3 günde yapılıyor. Tabletlerimizin fiyatları bin TL ile 2 bin TL arasında değişiyor” şeklinde konuştu.

  • Usta sinemacılar Gemlik’te buluştu

    Usta sinemacılar Gemlik’te buluştu

    Festivalde, Kısa Film Yarışması‘nda dereceye giren filmleri değerlendiren jüri, Gemliklilerle keyifli sohbette buluştu. Zeytindalı Meydanı’nda, Başak Koç moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide Jüri Başkanı Hale Soygazi, jüri üyeleri Ezel Akay, Güven Kıraç, Yiğit Güralp ve Eyüp Boz soruları cevapladı.Zeytindalı Meydanı’nda, Kısa Film Yarışması finalist filmlerinin gösterimi sonrası başlayan sohbete Gemlikliler büyük ilgi gösterdi.
    Kısa Film Yarışması jüri başkanı Hale Soygazi başvuran filmleri çok beğendiklerini söyleyerek “Kısa filmleri çok severim. Kısa filmler, sanatçı duyarlılığı ve zanaatkarlığı isteyen işler. Uzun metrajdan daha zor bence. Sinemacıların mesleğe giriş yolu” dedi.
    Sinemada ve dizilerde kadın erkek eşitliği sorusu üzerine Soygazi, dizilerin belli formatı ve hikaye kalıbı olduğunu belirterek, “Bütün kadın rolleri klişe. Hikayeleri yok. Yansımıyor. Hepsi birbirinin aynı” diye konuştu.

    Soygazi, sinemada prodüktörlerin genelde erkek olduğunu ifade ederek, “Kadın prodüktörler bizim sinemamızda çok fazla değil. Dünyada da öyle. Filmler de erkek kahraman üzerinden gidiyor. Kadın da o kahramanın eşi oluyor. Sinemamızda 90’larda kadın furyası filmleri oldu. Atıf Yılmaz’ın filmleri oldu. Şu an özellikle kadın filmleri yok. Kadın filmleri olmadığı gibi, kadının çok çeşitli anlatıldığını da düşünmüyorum. Yine klasik rollerde maalesef. Kadın sinemacılar ve senaristler arttı ve bu bizim sinemamız için gelişim. Kadınlar klişe halinde sunulduğunda bu zenginlik kazandırmıyor sinemamıza. Yeni sinemacılar belki böyle şeyler yapabilir. Kadın haklarından söz ediyoruz, mücadele ediyoruz. Öyle bir noktaya geldik ki. Eşitsizlik, farkla mücadele derken şimdi galiba kadınların insan hakları mücadelesi olacak” dedi.

    Jüri üyesi ve yönetmen Ezel Akay kısa filmlerin gişe kaygısından uzak yapılan bir sanat dalı olduğunu söyledi. Akay, “Gençlerin dünyayı nasıl algıladıklarını görmek için çok önemli. Sosyologların izlemesi lazım. Bu festivaldeki filmler bana, aileyle herkesin başının dertte olduğunu gösterdi. Filmlere ve hikayelere bakarak toplumun ne durumda olduğunu anlamak mümkün.’’ dedi. Sektörde kadın erkek dengesi ile ilgili Akay ise ‘’Özellikle dizilerine baktığımızda kadın senaristler ve kadın yönetmenler var. Sektörümüzü dönüştüren muazzam bir dizi sektörü var. Bir filme baktığınızda kadının yönettiğini anlamanız mümkün. Kadın yönetmenlerin filmini takip etmeye çalışın. Kadınların özgürleşmesi, dünyanın zenginleşmesi demek. Kadınların erkeklerle aynı alanda var olması kültürel ve sosyolojik zenginliği sağlar” şeklinde konuştu.

    Oyuncu Güven Kıraç, “Kısa filmlerin uzun metraj için geçiş yolu oldu. Ömrü boyunca yalnızca kısa filmler çekenler de var. Hayatını kısa filmler yapmak üzerine adamış Sinema yolculuğunu bu kulvardan götürenler var. Sinema hangi metrajda olursa olsun sinemadır. Sinema iyi ki var. Kadın ve erkek meselesinin binlerce yıldır ayrı ayrı konuşulması bana çok abes ve tuhaf geliyor. Çok ağır geliyor aslında. Ar duyuyorum bundan” dedi.
    Yapımcı ve görüntü yönetmeni Eyüp Boz ise kısa filmlerin özgürlük sağlayan bir alan olduğunu belirterek, “Kısıtlı zaman imkanıyla derdinizi anlatmak zorundasınız kısa filmlerde. Çok da özgürlük sağlayan bir şey kısa film çekmek. Kendi dünyanızı çok rahat yansıtabileceğiniz bir film türüdür. Buna yönelik işler yapılıyor. Kadınlar gittikçe daha cesur işlerin içine girdiler. Reyting alan işlerin bir çokunun yönetmeni kadın yönetmenler” diye konuştu.

    Senarist Yiğit Güralp ise, “İyi fikirler, iyi işlenmemiş oluyor bazen uzun metrajda. Kısa filmler, meselesini çok derli toplu anlatabiliyor. Böyle bir yanı var” dedi.

    Söyleşi sonrası Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan, jüri üyelerine zeytin fidanı takdim ederek, “Gemlik’te hep beraber sevgiyi, barışı ve umudu büyütmeye devam ediyoruz. Bu akşam bize eşlik eden tüm kıymetli sanatçılarımıza teşekkür ederim. İyi ki geldiniz” ifadelerini kullandı.
    Jürinin söyleşisi sonrası Hakan Meriçliler, ‘’Tanju Okan’’ın ilk kez sahneye taşındığı ‘’Yıl 1974 – Tanju Okan Şarkıları’’ ile sahne aldı.
    Yazan, yöneten, sahneleyen, söyleyen ve anlatan olarak Hakan Meriçliler imzası taşıyan etkinlikte Gemlikliler, unutulmaz bir yolculuğa çıktı. Tanju Okan’ın dillerden düşmeyen şarkılarını; eşsiz yorumuyla zamansızlığını her dönemde koruyan, ayrılık ve sevda şarkılarını, canlı performansla piyanist Berktay Akyıldız eşliğinde seslendirdi. Şarkıların yanı sıra Tanju Okan’ın hatıraları, dönüm noktaları, aşkları, mutlulukları, hüzünleri, hayal kırıklıkları samimi bir dille anlatı olarak sahneye taşındı. Hakan Meriçliler’in seslendirdiği ve Tanju Okan’ın unutulmazları arasında yer alan ‘’Öyle Sarhoş Olsam ki’’, ‘’Kaderim’’, ‘’Dostlarım’’, ‘’Var mısın İçelim?’’, ‘’Seni Hayatımca Sevdim’’, ‘’Hasret’’, ‘’Bilsem ki’’, ‘’Kadınım’’, ‘’Deniz ve Mehtap’’, ‘’Deli Gibi Sevdim’’ şarkılarını Gemlikliler hep bir ağızdan söyledi.