Etiket: Sanat

  • Filografi sanatını yeni nesillere aktarıyorlar

    Filografi sanatını yeni nesillere aktarıyorlar

    Ağrı Halk Eğitim Merkezi’nde çivi ile telin aşkı olarak bilinen filografi ve naht sanatı kursunda tanışıp evlenen çift, usta öğretici olarak unutulmaya yüz tutmuş sanatı yeni nesillere aktarıyor. El sanatları kursunda yeniden hayat bulan filografi ve naht sanatı kursuna katılan kursiyerler, belli teknikleri kullanarak çeşitli desenler meydana getiriyor.


    Halk Eğitim Merkezi’nde filografi eğitimi veren geleneksel el sanatları öğretmeni Davut Şahin, Osmanlı döneminde terapi amacıyla filografi sanatı yaptırıldığını vurgulayarak, “Filografi sanatı İran’da doğmuş olup, İspanya, Fransa ve oradan da Uzak Doğu’ya kadar ilerlemiştir. Osmanlı döneminde bu sanat dalları genelde ney eşliğinde rehabilite amaçlı yapılıyordu.

    Günümüzde birçok nedenden dolayı unutulmaya yüz tutmuş bir sanat dalı olarak devam ediyor. Bizler bu sanatı Halk Eğitim Merkezlerinde kursiyerler ve öğretmenlerimizle beraber yaşatmaya çalışıyoruz.

    Bu sanatı eşimle beraber uzun yıllardır yapıyoruz. Yetiştirdiğimiz kursiyerler usta öğretici olup, bu sanatı devam ettiriyorlar. Bu sayede ev ekonomilerine de katkı sağlıyorlar. Ben bu sanatı bırakamıyorum” dedi.

    Dekoratif el sanatları eğitmeni Elif Şahin ise, “Eşimle bu işi yapmak ayrıca güzel. Ben bu işe hobi olarak başlamıştım. Daha sonra kendimi eğitmen olarak gördüm. Öğrencilerimiz de kursumuzu çok seviyor. Evde de çalışma ortamımız var, eşimle birlikte çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Hastalıklı dokular sanat eserine dönüştü

    Hastalıklı dokular sanat eserine dönüştü

    Konya Numune Hastanesi Tıbbi Patoloji Uzmanı Dr. Aysuhan Okay, meslek hayatı boyunca incelediği hastalıklı dokuların mikroskobik görüntüleriyle sanatla ilgili eserler ortaya koyuyor. Mikroskoptan aldığı görüntüleri hayal gücüyle işleyen Dr. Aysuhan Okay, bilgisayar ortamına aktardığı görüntülere ufak eklemeler yaparak onlara estetik kazandırıyor. Dr. Okay, 1-7 Nisan Kanser Haftası nedeniyle de bugüne kadar ortaya çıkardığı sanat eserlerinden 65 adet fotoğrafın yer aldığı sergi açtı. Konya Numune Hastanesi’nde açılan fotoğraf sergisinden elde edilecek gelir depremzede üniversite öğrencilerinin eğitimi için bağışlanacak.

    “Meslek hayatım boyunca birikimlerimi fotoğrafa dökmeyi istedim”

    Dr. Aysuhan Okay, 1-7 Nisan Kanser Haftası nedeniyle ‘Teşhisten Sanata Patolojinin Büyülü Dünyası’ adlı sergiyi açtıklarını söyledi. Her insanın bir hikayesi olduğunu, kendisinin de onlardan biri olduğunu belirten Dr. Okay, “Materyalim; mikroskop, mesleğim, cep telefonu kamerası, doku örnekleri ve hayallerim. Meslek hayatım boyunca birikimlerimi fotoğrafa dökmeyi ve bunların kalıcı olmasını istedim. Bu serginin en güzel tarafı ise gelirinin ülkemizde yakın zamanda yaşanan deprem felaketinden etkilenen üniversite öğrencilerinin eğitimine bağışlanacak olmasıdır. Sergimiz 65 adet fotoğraftan oluşmaktadır. Mide, uterus, prostat, deri, testis, tiroit dokularına ait örnekler var. Tüm fotoğraflar orijinal doku ve orijinal renktedir, sadece bazılarına hayal ederek dijital ortamda küçük eklemeler yaptım” dedi.

    Sergiyi ziyaret eden Numune Hastanesi Eğitim Birim Sorumlusu Hemşire Olcay Güngör de, “Sergi çok güzel. Doktorumla aynı hastanede çalışıyor olmak da güzel bir duygu. Mesleki tecrübesini sanat alanına da taşımış. İnanılmaz keyifli bir sergi olmuş. Emeklerine sağlık, teşekkür ederiz” ifadelerini kullandı.
    Numune Hastanesi Tıbbi Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Feyza Alp ise, “Sergiyi çok beğendim, çok ilginç buldum. Bilimle sanatın bir araya getirilmesi çok hoşuma gitti. Hayal gücü ortaya konmuş. Hiç böyle bir şeyi tasavvur etmemiştim. Çok beğendim” diye konuştu.

    Serginin açılış kurdelesini İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Mehmet Koç ve Numune Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Halil Ekrem Akkurt, Dr. Aysuhan Okay ile birlikte kesti. Serginin açılışına hastane yöneticileri ve çalışanları da katıldı.

  • Atık kütükleri sanata dönüştürüyor

    Atık kütükleri sanata dönüştürüyor

    Kent Konseyi Sanat Merkezi’nde bugüne kadar birçok eser üreten Solmaz, atık kütüklerden yaptığı süs eşyası eserlerini atölyesinde sergiliyor.

    Doğaya hiçbir zarar vermeden eserlerini ortaya çıkardığını ve buna çok dikkat ettiğini dile getiren Solmaz, “Kütükleri kestirip bir yıl gölgede kurutuyor daha sonra da çeşitli figür ve desenler çiziyorum. Daha sonra da vernikliyorum. Bunlarla tabak altı, mumlum gibi malzemeler yapılıyor. Ancak ben bunu sanatla ilgili ürün olarak değerlendiriyorum. Bunlar masa üzerine konulabilir. Duvara asılabilir. Kütük de çalışma alanı geniş. Ben ceviz ağacı olarak çalışıyorum. Benim özellikle istediğim kabuk kısmının daha detaylı olması. Ağaç hemen kesildikten sonra üzerine desen olmuyor. Çatlamaması için bir yıl kuruması lazım. Ağaçları zımparalıyorum, zemini düzleştiriyorum, daha sonra da boyamasını yapıyorum. Bu işlemler bayağı bir zaman gerektiriyor. Kütahya’da atılmış hale gelen ağaçları alıp bu hale getirerek sanata dönüştürüyorum” diye konuştu.

    Doğaya çıktığında sel ve dere yatakları, ya da ormanlarda boşa çıkmış kökleri kesip çıkarttığını belirten Tevfik Solmaz, “Ardıç, zakkum, söğüt hepsini kullanıyorum. Kuru kökleri tercih ediyorum. Doğayı çok seviyorum ve zarar görmesini istemiyorum. Yaptığım şeyle hayalimi gerçekleştiriyorum. Eserlerimdeki her şey doğal. 4 yıldır bu sanatla uğraşıyorum. En büyük hayalim ise eserlerimden oluşan bir sergi açabilmek ve bu sanatı başkalarına öğretebilmek” diye konuştu.
    Solmaz, sanat haline getirdiği ‘atık ağaç tabloları’ çalışma atölyesinde sergilediğini sözlerine ekledi.

  • Türk-İslam dönemi mimarisi

    Türk-İslam dönemi mimarisi

    Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün izinleri ile KBÜ Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü tarafından 2022 yılında başlatılan “Kastamonu İli ve İlçeleri Türk-İslam Dönemi Yüzey Araştırması”, Türk mimarisi, sanat tarihi ve sosyolojisi bakımından bölgenin tarihine ışık tutuyor.

    KBÜ Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Anar Azizsoy’un proje başkanlığındaki ekip, yürüttükleri çalışmalarla bölge mimarisine ait önemli izlere rastladı. Prof. Dr. Anar Azizsoy, “Kastamonu İli ve İlçeleri Türk-İslam Dönemi Yüzey Araştırması”nın 5 yıllık bir proje olduğunu dile getirerek, kırsal mimarı okuma yapılabilecek nitelikte Türk ve İslam döneminin yaşamına ve sanatına ait önemli buluntular elde ettiklerini belirtti.

    İlk araştırma sahasının Araç ilçesi olarak belirlediklerini ve buradaki çalışmalarını tamamladıklarını ifade eden Azizsoy, “Araç ilçesinde merkezi mahalliler ve bağlı bulunan tüm köylerde araştırmalar yapıldı. Toplam 119 köye ulaştık. Bu köylerde özellikle kırsal mimari okuma yapabileceğimiz nitelikte Türk dönemine ait eserlerle karşılaştık. Bu eserlerin birçoğunun envanteri henüz yapılmamıştı. Yer üstünde mevcut haliyle tespit ettiğimiz eser diye nitelendirilebilecek çok sayıda veriye ulaştık. O bölgenin insanının yaşamına hitap ettiği tarafıyla sosyolojik ve kültürel boyutuyla ele alınması nitelikleri barındırdığı da böylece ortaya çıkmış oldu” dedi.

    53 cami tespit edildi

    Araç bölgesinde yürüttükleri çalışmalarında 53 cami tespit ettiklerini vurgulayan Azizsoy, “Bu camilerden bir kısmı hiçbir yayında henüz yer almamıştır. Yapım yöntemine bakıldığı zaman tamamen ahşaptan yapılmış olanları vardır. Ahşap, bölge mimarisi için çok karakteristiktir. Bölgenin üslubunu en iyi yansıtan ve estetik anlamda ahşabı işçilik yönüyle en iyi ürün şeklinde üretebilecek ustaların da yerleştiğini tespit edebiliyoruz. Taştan yapılmış örnekleri de var. Genel manada camiler arasında sanat tarihinin müfredatına katarak okutabileceğimiz eserler tespit ettik” ifadelerine yer verdi.

    Osmanlı Devleti’nin mimari bezemesinde önemli bir yeri olan duvar resimlerinin halen korunduğunu dile getiren Prof. Dr. Azizsoy, şunları kaydetti:
    “Duvar resimleri, 18. yüzyıldan itibaren önce başkent İstanbul, daha sonraki evrelerde de taşraya yayılarak devam eden bir geleneğin yansımasıdır. Yaklaşık 200 yıllık bir süreçte de mimariye bağlı bir bezeme türünü, bugün Araç’ın bir köyünde de bulabiliyor olmamız elbette sanatın sürekliliği açısından önem taşıyor.”

    “Bölgenin Türk mimarisi, sanat tarihi ve sosyolojisi açısından da önemli”

    Kırsal mimaride kır yaşamını belgeleyecek nitelikte köy evleriyle karşılaştıklarını belirten Azizsoy, “Bu konutları incelediğimizde giriş katının tamamen ahır, ağıl, kümes gibi elemanlarla donandığını ve bölgenin hayvancılıkla uğraştığını çok açık şekilde anladık. Bir de yapım yöntemi vardır, bu da çok önemli bir yöntemdir. Çünkü 1980’li yıllardan itibaren geleneksel yapım yöntemleri, betonarmenin yaygınlaşmasıyla birlikte yok olmaya yüz tutmuştur. Bunun 150-180 yıllık neredeyse geçmişe sahip örneklerine hala da bu köy yerlerinde tespit ettik. Bazen alt kat çantı, üst kat bağdadi ya da hımış tekniği şeklinde korunabilen geleneksel evler var. Bunlar bölgenin Türk mimarisi, sanat tarihi ve sosyolojisi açısından da önemli” değerlendirmesinde bulundu.

    Projenin ikinci aşamasında Ağlı ve Seydiler ilçesinde çalışmalarını sürdüreceklerini ifade eden Azizsoy, Türk ve İslam dönemine ait ama Kastamonu il merkezi ve ilçelerinin kuzeyde bulunanlarına yönelik olarak araştırmayı sürdürmeye devam edeceklerini sözlerine ekledi.

    KBÜ Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Araştırma Görevlisi Celal Eser ise, ekip arkadaşlarıyla beraber tespit ettikleri yapıların çizimlerinin yapılması, rölövelerinin alınması ve fotoğraflarının çekilmesi hususlarında koordinasyon sağladıklarını belirtti.

  • “Sanatın İyileştirici Gücü” etkinliği

    “Sanatın İyileştirici Gücü” etkinliği

    “Sanatın İyileştirici Gücü” adıyla ilki gerçekleştirilen etkinlikte, T.C. Ziraat Bankası Güzel Sanatlar Lisesinde eğitim gören lise öğrencileri ve okulda görev yapan öğretmenler; afet bölgesinden gelen çocuklarla bir araya gelerek onlarla oyunlar oynadı, müzik eşliğinde etkinlikler gerçekleştirdi. Misafir çocukların gün boyu eğlendiği etkinlikler dahilinde yüz boyama, şarkılı oyunlar, konser, balon oyunları ve psikososyal çalışmalar yer aldı.


    Okul Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada; etkinliklerin 8-15 yaş aralığı olan misafir öğrenciler için 22 Mart’a kadar sürdürüleceği; sırasıyla ilkokul, ortaokul ve lise öğrencisi olan misafir öğrencilerin okula davet edilerek etkinliklerin uygulanacağı vurgulandı. “Sanatın İyileştirici Gücü 1” etkinliğinin ilkokullara yönelik olarak düzenlendiği; örf ile tanışma etkinliği, müzikli ront, yüz boyama gibi çalışmaların yapıldığı belirtildi.


    “Sanatın İyileştirici Gücü 2” adıyla “15 Mart” için planlanan etkinliğe ise Karesi ilçesine bağlı ortaokullarda öğrenim gören afet bölgesinden gelen tüm öğrenciler davet edilerek etkinliklerde; konser, sahne performansları, origami etkinliği ve mandala çalışmaları yapılacağı ifade edildi.

  • Atık kağıtlar sanat eserine dönüşüyor

    Atık kağıtlar sanat eserine dönüşüyor

    Geleneksel sanat dallarını Manisa’da bir çatı altında buluşturan Tarihi Kurşunlu Han, unutulmaya yüz tutmuş sanat dallarına ev sahipliği yaparken ‘İleri geri dönüşüm dekoratif sepet örme’ kursu da kadınlardan yoğun ilgi görüyor.

    Şehzadeler Belediyesi ve Şehzadeler Halk Eğitimi Merkezi iş birliğiyle Kurşunlu Han’da açılan onlarca kursta Manisalı vatandaşlar birbirinden değerli geleneksel el sanatlarını öğrenme imkânı bulurken ev ekonomilerine de katkı da sağlıyorlar. Bu kurslardan biri olan ‘İleri geri dönüşüm dekoratif sepet örme’ kursu da kursiyerler tarafından yoğun ilgi görüyor.


    “Toplamda 320 saat sürüyor”

    Şehzadeler Belediyesi ve Şehzadeler Halk Eğitimi Merkezi iş birliğiyle haftanın 3 günü, 8 saat olmak üzere toplamda 320 saat süren kursun eğitmeni Nilgün Beşirik, atıl vaziyetteki kâğıtları değerlendirerek kâğıtlardan sepet yaptıklarını söyledi. Beşirik, “Tarihi Kurşunlu Han’da Şehzadeler Halk Eğitim Merkezi ve Şehzadeler Belediyesi iş birliğiyle açılan ‘İleri geri dönüşüm dekoratif sepet örücülüğü’ yapıyoruz. Kullandığımız bütün malzemelerimiz atık kağıt malzemelerden oluşuyor. Kullanmış olduğumuz defterlerimizi, kitaplarımızı, gazete kağıtlarımızı veya ambalaj kağıtlarımızı şişle kıvırarak sepetler haline getiriyoruz. Böylelikle hem atık olan kağıtlarımızı değerlendirmiş hem de dekoratif aksesuarlar haline getirmiş olduğumuz bu sepetleri satışa hazır metalar haline getiriyoruz. Kursumuz 320 saatten oluşuyor. Günlük 8 saat üzerinden planlanan kursumuza 22 kursiyerimiz katılıyor. Kursa katılan kadınlarımız gün içinde el sanatları ve hobi sanatlarına dayalı kurslarda üretim yapıyorlar ve meslek öğreniyorlar.

    A4 kağıtlarını dörde kesip şişle kıvırarak tutkalla yapıştırmayla tüp haline getirdiğimiz malzemeyi sepet örme tekniğiyle ama sepet malzemesi kullanmadan atık kağıt kullanarak sepet haline getiriyoruz. Bu üç malzeme bir araya geldiğinde kumaş boyası veya akrilik boyalarla boyayarak verniklediğimizde çok sağlam yıllarca kullanabileceğimiz malzemeler haline geliyor. Kağıtlarımız aynı dışarıda satılan kargıyla, rattanla kauçukla yapılmış sepetlerle aynı. Bunlar kağıtla yapılmış hali. Biz bütün atık kağıtları sepetlere döndürerek her alanda kullanabiliyoruz. Kına sepeti, hediye sepeti, çeyizlerde kullanılan sepetler haline, abajur haline gelebiliyor. Her türlü malzeme dekoratif aksesuar haline dönebiliyor. Belediye ile bu malzemelerin satışıyla ilgili görüşmeler yaptık. Oluşturulması planlanan sergilerde, Mesir Şenliklerinde veya sanat sokağı gibi oluşturulması planlanan sokaklarda tüm kursiyerlerimiz bu projede yer alıp bu eserlerini satabilecekler. Aile bütçelerine katkı sağlayarak farklı ürünlerle para kazanabilecekler.” dedi.


    Kursiyerler işlerini zevkle yapıyor

    Hobi olarak 4 ay önce başlayan kursiyerlerden Fatma Uysal, kursun başından beri yaptığı yaklaşık 160 santimetre yüksekliğindeki vazosu hakkında, “Hobi olarak başladım. Çok zevkli gidiyor. Salonuma vazo yapıyorum. 5 kilogram civarında atık kağıt kullandım. Yaklaşık 150-160 santimetre yüksekliğinde olacak. Yaklaşık 4 aydır devam ediyor. Her gün yapmıyorum sadece kursun olduğu günlerde yapıyorum. Bittikten sonra satmayı düşünmüyorum zevkle kullanacağımı düşünüyorum çünkü çok emek verdim.” diye konuştu.

    Kursa 2 ay önce katılan emekli Nevin Bakkal ise şunları söyledi: “Kursa 2 ay önce katıldım. Geri dönüşüm malzemelerinden sepet vazo gibi eserler yapabiliyoruz. Bunları boyayarak istediğimiz renkte de kullanabiliyoruz. Evde çocukların test kitapları, kağıt, gazete, dergi hiçbir şey çöpe gitmiyor. Ağaçtan sonra dönüşüm tekrardan kullanılıyor.”

  • Fikirler tasarıma dönüştü

    Fikirler tasarıma dönüştü

    Nilüfer Kent Konseyi’nin, doğayla uyumlu döngü oluşturarak iklim kriziyle mücadeleyi hedefleyen bir fikir olarak geliştirdiği ve Nilüfer Belediyesi’nin desteklediği Tamirhane projesinin olgunlaşmasına yönelik yeni adımlar atılıyor.

    İhsaniye Mahallesi’nde yer alan Tamirhane’nin mekânsal tasarımı için gerçekleştirilen çalıştaylar sona erdi. Mahalle sakinleri, öğrenciler, bölge esnafı, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları ve meslek odaları gibi kentin her kesiminden katılımcılarla gerçekleştirilen çalıştaylarda ortaya çıkan beklenti, öneri ve fikirler Tamirathane çalıştayında ele alınarak, tasarıma dönüştü. Gönüllü ekipler tarafından sivil ve esnek bir anlayışla yapılan 4 farklı tasarım, ilk olarak Nilüfer Belediyesi yönetimine sunuldu.

    Estetik kaygılardan öte ihtiyaçlara cevap verecek nitelikteki tasarımlar, Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, Nilüfer Belediye Başkan Yardımcıları, Nilüfer Kent Konseyi Başkanı Neslihan Binbaş ile Genel Sekreteri Emre Karagöz’ün de yer aldığı buluşmada, detaylarıyla birlikte paylaşıldı. Sunumları dikkatle dinleyen katılımcılar, görüş ve önerilerini dile getirdi. Tasarımların her birinin değerli olduğunu belirten Başkan Turgay Erdem, emeği geçen herkese teşekkür etti.

    Nilüferlilere de yapılacak sunumların ardından, beklentileri en iyi şekilde karşılayan, etkileşime açık ve çevresiyle bütünleşen tasarım, Tamirhane’de uygulanacak.

  • Mahalli sanatçı kendi yazdığı eseriyle duygulandırdı

    Mahalli sanatçı kendi yazdığı eseriyle duygulandırdı

    Asrın felaketi olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli 2 büyük yıkıcı depremin ardından ülkenin dört bir yanında yardım kampanyaları ve çeşitli çalışmalar yürütülürken, bir yandan da yaralar sarılmaya devam ediyor.

    Bu çerçevede geçtiğimiz yıllarda yaşanan Covid-19 salgınında kendisinin yazıp bestelediği eserle ülke gündemine gelen Kültür ve Turizm Bakanlığı Mahalli Sanatçısı Sami Dinç, afet bölgesinde yaşananları konu aldığı kendisinin yazdığı eseri bağlama ile seslendirdi. “Ne olur bir ses ver” ismini verdiği eseriyle dinleyenleri duygulandıran mahalli sanatçı Dinç, enkaz altında kalan afetzedelere kurtarma ekipleri tarafından “Sesimi duyan var mı?” şeklinde seslenmesinden esinlendiğini söyledi. Depremden etkilenen 10 ilin isimlerinin yer aldığı, afet gününden bu yana yaşanılan ve ülke gündemine çeşitli konuları ele alan Dinç, sosyal medyada paylaştığı eseriyle büyük beğeni topladı.

    Bölgede yaşanan felaketleri düşünerek elinden geldiğince yaşanılan acı tabloyu anlatmaya çalıştığını dile getiren mahalli sanatçı Sami Dinç, “6 Şubat tarihinde meydana gelen depremler hepimizi derinden yaraladı. Herkes karınca kararınca tüm afetzedelerimize yardıma koştu. Yabancı ülkelerden gelen yardımseverlerimize de ayrıca kendi adıma teşekkür ediyorum. Bende kendimce nasıl bir şey yapabilirim diye düşündüm. Deprem bölgesi ile ilgili bir türkü yapayım dedim naçizane. Hatalarımız affola. Ülkemizin başı sağ olsun. İnşallah bu günleri hep birlikte aşacağız” dedi.

  • Yıldırım’da deri sanatının incelikleri öğretiliyor

    Yıldırım’da deri sanatının incelikleri öğretiliyor

    Yıldırım Belediyesi, Meslek ve Sanat Eğitim kursları çerçevesinde “Deri Tasarımı” branşı ile deri modasının inceliklerini meraklılarına öğretiyor. Deri tasarımı kursiyerleri, aldıkları eğitim ile çanta ve elbise gibi kişiye özel tasarımlar ortaya çıkarıyorlar. Derinin işlenerek yapıldığı şık tasarımlar, kalitesi ile göz dolduruyor. Barış Manço Kültür Merkezi’nde haftanın 2 günü verilen derslerde, işlenmiş gerçek sığır derisi üzerine özel çivi uçlarıyla ‘Craft’ adı verilen malzemelerle dövülerek şekil verilen ürünler alıcılarına sunulmak için hazırlanıyor.


    Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz ise YIL-MEK’te 105 branşta binlerce kişiye hizmet verdiklerinin altını çizdi. Başkan Oktay Yılmaz, “Unutulmaya yüz tutmuş ve geleneksel sanatlar eğitimi, müzik eğitimleri, dil eğitimleri, el sanatları ve hobi eğitimleri, kişisel gelişim eğitimleri, ve bilgisayar teknolojileri kategorilerinde toplamda 105 branşta eğitim verdiğimiz YIL-MEK, her dönem vatandaşlarımız tarafından yoğun bir ilgi görüyor. Yıldırım Belediyesi olarak, elimizden geldiğince gücümüz yettiğince kadınlarımızın sosyalleşebileceği ve kendilerine artı değer katabileceği mekânlarımızın sayısını artıracağız” dedi.

  • Marküteri sanatıyla uğraşan iki kişiden biri

    Marküteri sanatıyla uğraşan iki kişiden biri

    Tarihi milattan önceye dayanan marküteri sanatı, hiçbir katkı maddesi ve boya kullanılmadan ahşap üzerine yapılıyor. Yüzlerce yıllık bu sanatı Türkiye’de çok az kişi icra edebiliyor. 30 yıldır marküteri sanatıyla ilgilenen Kıymet Korkmaz, 13 metrekarelik atölyesinde unutulmaya yüz tutmuş bu sanatı devam ettirmeye çalışıyor. Marküteri sanatçısı eşine yanında asistanlık yaparak başlayan Korkmaz, “Bu sanata eşim sayesinde başladım. Eşim çok önemli bir marküteri sanatçısıydı. Dolayısıyla ben de onun yanında asistanlık yaparak başladım. Ama demek ki benim de ruhumda varmış, çok seviyorum. Burası bile 13 metrekare, benim kocaman dünyam diyorum. Burada çok mutlu oluyorum” şeklinde konuştu.


    Osmanlı’da saray süsleme sanatı olarak anılıyor

    Marküteri sanatı ile yapılan eserlere Osmanlı Devleti döneminde saraylarda pek çok rastlandığını belirten Korkmaz, “Marküteri, Osmanlı’da saray süsleme sanatı diye geçer. Osmanlı’da sehpalarda, dolaplarda, yatak başlarında görülüyordu. Fatih Sultan Mehmet’in de rivayetlere göre marküteriye ilgi gösterdiği, uğraştığı söylenir. Milattan önce 3 bin yıllarına dayanan çok eski ve detaylı, ama bir o kadar da zahmetli ve pahalı bir sanat” ifadelerini kullandı.


    Türkiye’de yok denecek kadar az marküteri sanatçısı var

    Yapımı zahmetli ve pahalı olan bu ahşap sanatını Türkiye’de yok denecek kadar az kişi yapabiliyor. Unutulmaya yüz tutmuş marküteri sanatına genelde özel müşteriler ilgi duyuyor. Bursa’da marküteri sanatıyla uğraşan iki kişiden biri olduğunu söyleyen Korkmaz, “Pek bilinen bir sanat değil, bununla beraber marküteriye aşık olan insanlar var. Çok özel müşterilerimiz var. Pahalı bir sanat olduğu için herkese hitap etmiyor. Unutulmaya yüz tutmuş bir sanat, şimdi yok denecek kadar az. Türkiye’de bir elimizin parmaklarını geçmeyecek kadar sayılı yapanlar var. Bursa’da benim bildiğim benden başka yapan bir kişi daha var” diye konuştu.


    14 yılda 4 adet sattı

    Balibey Han’daki atölyesini kurduğu 2009 yılından bu yana sadece 4 adet tablo satabildiğini söyleyen Korkmaz, satılan tablolardan birinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hediye edilmek için alındığını ifade etti. Korkmaz, “2009 yılından beri bu atölyedeyim. İlk açılan atölyelerdenim. Ancak şöyle söyleyebilirim ki sattığım marküteri tablo sayısı 3 ya da 4 adet. Bunlardan bir tanesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hediye edilmek için alındı. Diğerleri de benim marküteriye aşık olan müşterilerim” dedi.