Etiket: şehir hastanesi

  • Anne adayları Gebe Okulu ile doğuma hazırlanıyor

    Anne adayları Gebe Okulu ile doğuma hazırlanıyor

    Gebelerin doğum öncesi ve sonrası hakkında bilgi sahibi olmaları, normal doğum korkusunu yenmeleri ve doğum ağrısı gibi problemlerle baş etmelerini öğretmek amacıyla Bursa Şehir Hastanesi bünyesinde faaliyete geçirilen gebe okuluna anne adayları büyük ilgi gösteriyor. Gebe okulunda görev yapan; kadın doğum uzmanı, ebe, fizyoterapist, diyetisyen ve sosyal çalışmacıdan oluşan ekip, anne adaylarını sağlıklı bir şekilde doğuma hazırlıyor. Eğitimlere anne adaylarının yanı sıra eşleri, anneleri ve kayınvalideleri de davet edilerek süreç hakkında bilinçli olmaları sağlanıyor.

    Gebe okulunda yürütülen çalışmalar hakkında bilgiler veren Bursa Şehir Hastanesi’nde görevli Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Elif Öğe, eğitimler sayesinde gebelerde anksiyete azaldığını, normal doğum sıklığının ve isteğinin arttığına dikkat çekti. Eğitimlerin temel amacının gebelik, doğum ve lohusa dönemi hakkında gebelere bilgi sağlanması olduğunu belirten Uzm. Dr. Öğe, “Gebe okulumuzda verdiğimiz eğitimlerle gebelerimize ilk aylardan itibaren bilgilendirme yapıyoruz. Toplam 5 parçadan oluşan ders planımız var. Gebeliğin ilk haftalarından itibaren gebelerimiz, duygusal olarak anneliğe hazırlanıyor. Fiziksel olarak da egzersiz programlarıyla doğum ve doğum sonrasına hazırlıyoruz. Bu eğitimlerimiz alanında uzman kişiler tarafından verilmekte ve ilk ağızdan bilgiler almaktadırlar. Bu eğitimlerimiz kapsamında doğum ağrıları ile baş etmede ilaç dışı yöntemler, egzersizler, yoga ve gevşeme teknikleri etkili bir şekilde kullanılmaktadır” dedi.

    Gebe okulunda kadın doğum uzmanı dışında; ebe, fizyoterapist, diyetisyen ve sosyal hizmetler uzmanının yer aldığı bilgisini veren Uzm. Dr. Öğe, “Tüm gebelerimizi gebe okuluna davet ediyoruz. Sağlıklı bireyler, sağlıklı doğumlar için gebe okulundaki derslerimize katılmalarını istiyoruz. Çünkü normal doğumun sağlıklı gelişmesi için eğitim şart” şeklinde konuştu.
    Gebe okulunda görevli Ebe Kübra Çavuş ise, anne adaylarının yanı sıra eşleri, anneleri, kayınvalideleri ya da çevrelerinde onlara destek olacak kişilere de eğitimler verdiklerini vurguladı. Gebelik ve gebelikten sonraki süreçte etkin çevre şartlarını hazırlayarak bu süreci en iyi şekilde yönetmeyi hedeflediklerini belirten Çavuş, “Bunun için emzirme derslerimizde, yenidoğan eğitimlerimizde ya da doğum derslerimizde olabildiğince refakatçi desteğinin önünde duruyoruz. Bu gibi eğitimlerimizde sırf gebelerimizi değil, yakınlarını da davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.

    Gebe okulunda eğitim alan ve 3 ay önce bebeğini kucağına alma mutluluğuna ulaşan Selcan Tokgöz ise, “Buraya geldiğimde ilk başta tedirgindim. Egzersizlere, teorik derslere katıldım. Burada eğitim alan diğer annelerle birlikte aslında süreçte yalnız olmadığımı, yaşadıklarımı benimle birlikte yaşayanların olduğunu bilmek bana ayrıca bir güven verdi. Öğrendiklerimi doğumda uygulamaya çalıştım. Üç aylık bir kızım var. Bu süreçte de ekibe her an ulaşabiliyorum ve onlardan sürekli destek alabiliyorum. Burasının büyük bir şans olduğumu düşünüyorum. Umarım, tüm ülke genelinde yaygınlaşır ve benim gibi şanslı anneler de bebeklerini kucağına alır” diye konuştu.

    Eşiyle birlikte eğitimlere katılan Veli Tokgöz ise, “Ben de eşimin gebelik sürecinde okulumuza katılarak eğitimlerimi aldım. Burada öğrendiklerim sayesinde çocuğumla ilişkimiz daha sıkı oldu. Babasına çok yakın. Aldığımız eğitimlerde öğrendik ki bundan çekinmemize gerek yokmuş. Bebeğimle ilişkimiz çok sağlıklı bir şekilde ilerliyor. Gebe okuluna teşekkür ediyoruz” dedi.
    Gebe okuluna doktorunun yönlendirmesi ile başladığını belirten anne adayı Zeynep Güngör ise, şu şekilde konuştu:

    “Eğitimlere katılmaya başladım. Egzersiz eğitimine geldim. Bir hafta yoga, bir hafta plates şeklinde ve çok faydalı oluyor. Daha sonrasında beslenme eğitimine katıldım. Nasıl beslenmem gerektiğini öğrendim ve ona göre beslenmeye başladım. Doğum eğitiminde doğum korkusunu yendim. Benim için çok faydalı oldu. Normal doğum düşünmeye karar verdim. Emzirme eğitiminde nasıl emzirmem gerektiği, neler yapmam gerektiğini detaylı şekilde öğrendim. Eşimle birlikte yenidoğan eğitimine katıldık. Bebeği nasıl yıkamamız, gazını nasıl çıkartmamız gerektiği ile ilgili her şeyi eşim de öğrendi. Bizim için çok faydalı oldu. Çok memnun kaldım. İyi ki gebe okulu var. Her şeyi çok güzel bir şekilde öğrendim. Kendimi daha güvenli bir şekilde hazırlamış bulundum.”

  • Düzenli fiziksel aktivite alzheimerı engelliyor

    Düzenli fiziksel aktivite alzheimerı engelliyor

    Bursa Şehir Hastanesi’nde görevli Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Cemile Haki, Dünya Alzheimer Ayı kapsamında hastalığın erken dönemdeki belirtileri, tanı ve tedavisine ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Alzheimer’in ilerleyen yaşla birlikte ortaya çıkan, bellek bozukluklarıyla birlikte kişilik ve davranış değişikliklerini beraberinde getiren bir hastalık olduğunu belirten Doç. Dr. Haki, demans denilen bunamaların en sık nedenini yüzde 60 ile 70 oranında Alzheimer’in oluşturduğunu kaydetti.

    Alzheimer hastalığının nedeninin henüz net olarak bilinemediğini fakat gelişiminde birtakım çevresel ve genetik etkenlerin rol aldığının bilgisini veren Doç. Dr. Haki, “65 yaş üzerinde her 5 yılda bir Alzheimer hastalığı riskinin 2 kat arttığı düşünülüyor. Ailede Alzheimer varsa bu kişilerde Alzheimer riskinin yüzde 10 ila 30 oranında arttığını görüyoruz. Bunun dışında kafa travması, kolesterol yüksekliği, tansiyon, şeker ve obezite gibi birtakım kardiyovasküler risk faktörlerinin, yetersiz beslenmenin, asosyal bir yaşam tarzının, depresyonun, işitme bozukluklarının, Alzheimer’e neden olabileceği düşünülüyor” dedi.

    Alzheimer hastalığının erken dönemde görülen en sık bulgularına değinen Haki, “Özellikle yaşlı bir kişide unutkanlık başlıyorsa mutlaka Alzheimer hastalığını düşünmemiz gerekiyor. Erken dönemde yakın zamandaki olayları hatırlamama, hatırlamada güçlük şikâyeti başlıyor. Bu kişiler genellikle ocakta yemeği unutmaya, alışveriş listesi yapmadan alışveriş yapamamaya ya da daha önceden aldığı randevulara gitmemeye ya da gecikmeye başlıyorlar. Özellikle yakın zamana ait 1-2 saatlik süreçteki olayları unutmakta problem varken, 30-40 yıl önceki olayları daha kolay hatırladıklarını görüyoruz” şeklinde konuştu.

    3 Evrede İlerliyor

    Alzheimer hastalığının 3 evreden oluştuğuna dikkat çeken Haki, “Hafif evre, genellikle kişinin günlük yaşantısını etkilemediği, daha hafif unutkanlıkların olduğu, günlük yaşantısına devam ettiği evredir. Orta evrede ise kişinin şikâyetleri artar. Biraz daha yardıma ihtiyacı vardır. Bazı hastalarda paranoid olmayan şeyleri düşünme gibi birtakım sosyal ilişkilerde bozukluk başlar. İleri evrede ise artık hasta bakıma muhtaç hale gelmiştir. İdrar, mesane ve bağırsakla ilgili birtakım bozukluklar, basit emirleri anlayamama yapamama ya da sürekli gezinme gibi şikâyetleri olabilir. Artık geç evrede hasta bir başkasına bağımlı hale gelmiştir” diye konuştu.

    Fiziksel Aktivite ve Doğru Beslenme Şart

    Alzheimer hastalığının birtakım çalışmalarla engellenebileceğini veya seyrinin değiştirilebileceğinin altını çizen Haki, “Yapılan çalışmalarda düzenli olarak yapılan fiziksel aktivitenin ve Akdeniz tipi beslenmenin Alzheimer hastalığını engellediği saptanmış. Bunun dışında sosyal yaşantı, beyni çalıştırabilecek birtakım aktiviteler, aynı zamanda düzenli beslenme, özellikle görme ve işitme bozukluğu olan hastalarda bunların giderilmesinin Alzheimer hastalığının gelişimini geciktirdiği tespit edilmiştir” ifadelerini kullandı.

    Tam Tedavisi Bulunmuyor

    Alzheimer hastalığının tam bir tedavisinin bulunmadığını dile getiren Haki, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
    “Alzheimer hastalığının tedavisi için bilim insanları çok yoğun bir uğraşı içinde. Fakat maalesef tam anlamıyla bir tedavisi yok. Sadece ilerlemesini yavaşlatacak ve semptomlar geliştiğinde semptomları azaltacak tedaviler var. Alzheimer hastalığı geliştikten sonra da öncelikle yapılması gereken şeyler bir hastanın özellikle arkadaşlarıyla ve ailesiyle sosyal yaşantıya devam etmesi, beynini aktive edecek ve çalıştıracak aktivitelere devam etmesi gerekir”

  • Bursa Şehir Hastanesi’nden bir ilk

    Bursa Şehir Hastanesi’nden bir ilk

    Bursa Şehir Hastanesi’nde biyonik kulak ameliyatı olarak da bilinen koklear implantasyon ameliyatı, yüksek oranda işitme kaybı olan hastaya ilk kez uygulandı. Ameliyatı yapan Kulak, Burun ve Boğaz Uzmanı Doç. Dr. Fevzi Solmaz, koklear implantasyonu hastanede bünyesinde ilk kez gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadıklarını belirti.

    Yapılan operasyonla ilgili bilgiler aktaran Doç. Dr. Solmaz, “Hastamız 44 yaşında Ezgi Kayahan Kurç isimli bir kadın. 4-6 yaşlarında febril konvülsiyon dediğimiz ateşli bir hastalık geçirmesi neticesinde işitme kaybı gelişmiş. Daha önce işitme cihazlarıyla bu sorunu giderebiliyorken yıllar içinde işitmesi tamamen kaybolmuş. Hastamız, koklear implant takılabilmesi için gerekli kriterleri karşıladıktan sonra biz de hastanemizde bu cihazı, hastamıza başarılı bir operasyonla yerleştirdik” dedi.

    Ameliyatlar devam edecek

    Güzel ve başarılı bir ameliyat olduğunu dile getiren Doç. Dr. Solmaz, “Ekip olarak güzel bir ameliyat gerçekleştirdik. Hastamızın şu anda ameliyatının 4. günü. Daha cihazları test etmedik ama ameliyat esnasında zaten cihazın uygun olacağını bilgisayar programı üzerinde tespit ediyoruz ve cihazdan fayda göreceğini ümit ediyoruz. Bu ameliyat, Bursa Şehir Hastanesi’nde ilk defa yapılmış bir ameliyat olup daha sonraki dönemde de artık işitme kaybı olan bebeklerimize, hastalarımıza dönük hizmetimiz devam edecektir” şeklinde konuştu.

  • Bursa’da yanlış serum, Yüsra’nın ölümüne sebep oldu iddiası

    Bursa’da yanlış serum, Yüsra’nın ölümüne sebep oldu iddiası

    Olay, 19 Mayıs Pazar günü meydana geldi.

    Türkoğlu ailesinin 4 çocuğundan biri olan Yüsra Türkoğlu (7) bahar nezlesi olduğu için saat 20.00 sıralarında baba Cemil Türkoğlu ve anne Azime Buse Türkoğlu tarafından hastaneye götürüldü. Tedavi altına alınan 7 yaşındaki Yüsra’ya Türkoğlu ailesinin iddiasına göre yanlış serum takıldı. Serum takıldıktan yarım saat sonra minik Yüsra, fenalaşmaya başladı. Daha sonra gelen başka bir doktor, aileye bir şeylerin ters gittiğini bildirdi.

    Türkoğlu ailesinin iddiasına göre, 10 saat boyunca 7 yaşındaki Yüsra aynı sedyede bekletildi ve gözleri şişmeye, karnı ağrımaya, tansiyonu düşmeye, kalbi hızlanmaya başladı.

    Sabah mesainin başlamasıyla gelen kardiyoloji doktoru çocuğun durumunun kritik olduğunu söyledi. Daha sonra yoğun bakıma kaldırılan Yüsra’nın sürekli kalbinin durduğu ve bu nedenle entube edildiği doktor tarafından aileye bildirildi.

    Türkoğlu ailesi, iddiaya göre yoğun bakım katına dahi çıkarılmadıklarını ve kendilerine sağlıklı bilgi verilmediğini ifade ettiler. Bir süre sonra da Yüsra’nın hayatını kaybettiği açıklandı.
    Yanlış serum nedeniyle 7 yaşındaki kızının hayatını kaybettiğini öne süren Türkoğlu ailesi; yetkililerin konuyla alakalı açıklama yapmasını istedi.

    BURSA'DA BAHAR NEZLESİ ŞİKAYETİYLE HASTANEYE GİDEN 7 YAŞINDAKİ YÜSRA TÜRKOĞLU AİLESİNİN İDDİASINA GÖRE, YANLIŞ SERUM SEBEBİYLE HAYATINI KAYBETTİ. ÖLMEDEN ÖNCEKİ ÇEKİLEN SON FOTOĞRAFI. YÜSRA TÜRKOĞLU (7) (AHMET BERKE ERDAL - EMİR AKTAŞ/BURSA-İHA)<br /> Bursa'da bahar nezlesi şikayetiyle hastaneye giden 7 yaşındaki Yüsra Türkoğlu ailesinin iddiasına göre, yanlış serum sebebiyle hayatını kaybetti. Acılı aile, doktorların yanlış müdahalesi ve peş peşe yapılan hatalar nedeniyle kızlarının öldüğünü ifade ederek, "Kızımız evden güle oynaya yürüyerek çıktı. Ne olduysa hastanede oldu. Çocuğumuz bahar nezlesi şikayetiyle gittiği hastanede yanlış giden bir şeyler sebebiyle öldü. Şikayetçiyiz" dediler. Anaokulu öğrencisi Yüsra'dan geriye mutlu günlerinde kaydedilmiş görüntüler kaldı. Savcılık da küçük kızın cenazesine otopsi yaptı.

    Öte yandan, minik Yüsra’nın ölmeden hemen önce çekilen fotoğraf ve görüntülerinde göz kapaklarının oldukça şişmiş olduğu görüldü.

    Baba Cemil Türkoğlu, “19 Mayıs’ta saat 20.00 sıralarında eşim beni arayarak ‘Kızım bahar nezlesi oldu. Gözleri şişiyor ve yaş akıyor’ dedi. Eve geldim, çocuğumuzu alarak güle oynaya hastaneye gittik. Hastanede gereken tahlillerini yaptırdık. Tahlillerimizin hepsi temiz çıktı. Oradaki hekim bizlere ‘Eve gidebilirsiniz, ama isterseniz bir de uzman baksın’ dedi. Biz de uzmanın yanına gittik. Uzman doktorun yanına gittik, kendini beğenmiş ve üstten bir tavır sergiledi bizlere. Biz ona durumumuzu anlatmaya çalışırken, yanındaki arkadaşıyla sohbet ediyordu. Çocuğumun tansiyonunu ölçtüler, o da iyi çıktı. ‘Ben size serum takıp göndereceğim’ dedi. Biz de çocuğumuzun tahlilleri iyi çıkınca serum istemediğimizi belirttik. Herhangi bir teşhis konulmadan serum taktılar. ‘Hayır, ben bilirim, ben yaparım’ dedi. Bize sert cevaplar verdi, annesi “konu uzamasın” diye kabul etti. En azından serumun içinde ne var onu öğrenmek istedik. ‘Onu ben bilirim’ diye cevap aldık. Çocuğumuzun sevkini istedik, ortalık gerildi. Serumu taktılar, Yüsra yarım saat sonra fenalaşmaya başladı. Başka bir doktor geldi, bir şeylerin ters gittiğini anladı. Serumu sökerek ‘Çocuğa bu serum verilmez’ dedi. Bizi 10 saat sedyede beklettiler. Çocuğumun gözleri iyice şişmeye başladı. Durumu fark edince söyledik, kimse bizi dikkate almadı. Kardiyolog geldi, pişmanlık hissederek bizi odadan çıkardı.’ dedi.

    “Bize çocuğumun durumu kritik” dediler ama çocuğum vefat etmiş diyen anne Azime Buse Türkoğlu şöyle devam etti, ‘Çocuğumun durumunun kritik olduğunu söylediler, fakat bunu söylediklerinde çocuğum vefat etmiş. Bizi odadan çıkardıklarından sonra çocuğumuzun durumunun kritik olduğunu söylediler. Ama bunu söylediklerinde çocuğum vefat etmişti. Çocuğumun bilinci açıktı, biz odadayken korkmaması için ‘Annecim, biz yan odada yatıyoruz’ dedim. ‘Tamam annecim’ dedi. Çıkınca ne istiyorsun diye sordum, ‘Gezmek istiyorum’ diye cevap verdi. Biz çocuğumuz ile konuşurken güvenlik görevlisi geldi, ‘Burada asla kalamazsınız’ diye cevap verdi. Biz de çocuğumuzun korkmaması için yanında olduğumuzu bildirdik. Böyle bir durum ile karşılaşınca bir şeylerin yanlış gittiğinin farkına vardık. “Biz ailesiyiz, siz de doktorsunuz. Bir şeyler ters gidiyor, beraber hareket edelim” dedim. “Bu ülkenin imkanları var, bir şeyler saklıyorsunuz” dedim. Yoğun bakımda bir doktor yanıma gelerek ‘Korkmayın, böyle vakalar çok geliyor. Sizin kızınızın durumu iyiye gidiyor, belki yarın oda servisine alınabilir’ dedi. Ben yoğun bakımın önünde sevinçten ağladım. Çocuğumu emanet ettiğim 4 yoğun bakım doktoru dışarı çıktı. Yoğun bakımın önünde bekleyemeyeceğimi söylediler. Bekleme alanına geçtim, iki saat bekledim. Sonra eşim geldi, bahçede otururken telefonuna reçete numarası geldi. ‘Bu ilaç acil kullanılması gereken bir ilaç. İlacı hemen temin edin’ diye mesaj geldi. Biz de çocuğumuzu yalnız bırakmamak için akrabalarımızdan rica ettik. Güvenlik aradı ‘Doktor sizle görüşmek istiyor’ dedi. Doktorun yanına gittik, bize dedikleri ‘Kalbi sürekli duruyor, entube ettik’. Bunu dedikten 1 saat önce Yüsra’m vefat etmiş. Bizlere bunu söylemediler. Sorumlulukları kendi üstlerinden atmak için bize yazılı bir kağıt getirdiler ve imzalamamızı istediler. ‘Tamamen sorumluluk aileye aittir’ diye imza atmamızı istediler. Biz de “çocuğumuzu görmeden sevk kağıdını imzalamıyoruz” dedik. Doktorların hepsi bir panik yaşadı ve tekrar içeri girdi. ‘Anne-baba yukarı çıkmasın’ diye talimat vermişler. Benim çocuğum can çekişiyor, bizi neden yukarı almıyorlar. Çocuğumuzu neden bağrımıza basamadık. Akşam saat 21.00’da savcı gelip görene kadar ben çocuğumu göremedim. Hastane ile morg karşı karşıya, siz ne ara çocuğumu morga götürdünüz” ifadelerini kullandı

    BURSA'DA BAHAR NEZLESİ ŞİKAYETİYLE HASTANEYE GİDEN 7 YAŞINDAKİ YÜSRA TÜRKOĞLU AİLESİNİN İDDİASINA GÖRE, YANLIŞ SERUM SEBEBİYLE HAYATINI KAYBETTİ. ANNE : AZİME BUSE TÜRKOĞLU KIZINI DEFNETTİKTEN HEMEN SONRA (AHMET BERKE ERDAL - EMİR AKTAŞ/BURSA-İHA)<br /> Bursa'da bahar nezlesi şikayetiyle hastaneye giden 7 yaşındaki Yüsra Türkoğlu ailesinin iddiasına göre, yanlış serum sebebiyle hayatını kaybetti. Acılı aile, doktorların yanlış müdahalesi ve peş peşe yapılan hatalar nedeniyle kızlarının öldüğünü ifade ederek, "Kızımız evden güle oynaya yürüyerek çıktı. Ne olduysa hastanede oldu. Çocuğumuz bahar nezlesi şikayetiyle gittiği hastanede yanlış giden bir şeyler sebebiyle öldü. Şikayetçiyiz" dediler. Anaokulu öğrencisi Yüsra'dan geriye mutlu günlerinde kaydedilmiş görüntüler kaldı. Savcılık da küçük kızın cenazesine otopsi yaptı.

    “Benim çocuğumu deneme tahtası gibi kullandılar” diyen anne Azime Buse Türkoğlu, “Biz orada dururken, çocuğumu resmen deneme tahtası gibi kullandılar. Çocuğun durumu acilse, o çocuğa vizite yapılır mı. Ben Sağlık Bakanlığı’na ve yetkililere sesleniyorum. Çocuğumun durumu kritik ise neden saat 22.00’a kadar tuttunuz. Neden gece kalp doktoru çağırmadınız. Ya da hastanede yetersizliğiniz varsa neden bizi farklı bir hastaneye sevk etmediniz. Benim çocuğum şen şakrattı. Koşardı, zıplardı, oynardı derslerinde başarılıydı. Çok akıllı bir çocuktu. Herhangi bir hastalığı yoktu. Gayet sağlıklıydı, şimdiye kadar ateşi bile yükselmemişti. Yüsra’mın hiçbir problemi yoktu ama böyle oldu, gitti.” dedi.

    Küçük kızın evinden hastaneye giderken kaydedilmiş güvenlik kamerasında gayet sağlıklı olması dikkat çekti. Anaokulu öğrencisi Yüsra’dan mutlu günlerinde çekilmiş görüntüleri kaldı.
    Cumhuriyet Savcılığı’nın başlattığı soruşturma ve otopsi işlemlerinin ardından Yüsra gözyaşları ve feryatlar arasında toprağa verildi.

    Hastane yetkilileri ise savcılığın konuyla ilgili soruşturma başlattığını, otopsideki kesin ölüm sebebinin ardından bütün detayların netleşeceğini açıkladılar.

     

     

     

  • Depremin yükünü şehir hastaneleri kaldırdı

    Depremin yükünü şehir hastaneleri kaldırdı

    Ülke genelinde bir çok ile kurulan şehir hastaneleri yaşam için önemli merkezler haline geldi. Mersin Şehir Hastanesi’de 374 bin metrekarelik dev kompleksinde 10 bin personelle hem pandemi döneminde hem de depremde önemli hizmetler verdi. 11 ili etkileyen Kahramanmaraş depreminde seferberlik ilan edilen şehir hastanesi, tam kapasite çalışarak 15 bin yaralıya hizmet verdi. Deprem bölgesinden göç alan şehirde afeti yaşayanlara halen hizmetin sürdüğü hastane ile ilgili Başhekim Doç. Dr. Bahar Aydınlı bilgi verdi.

    2023’ü hiç kimsenin hatırlamak istemediğini belirten Doç. Dr. Aydınlı, “Ama hafızalarımıza kazındı. Birinci yıl dönümüne gelmişiz. 11 ili etkileyen o felaket bir ülke boyutundaki toprak parçası üzerinde o geceye kadar yaşayan insanların yaşadığı bir afetti. Biz artçılarını yaşadık, yansımalarını yaşadık. Sağlık hizmeti sunumunun devam etmesi gerekiyordu ve biliyorsunuz bölgeye en yakın 2 hastane, Adana Şehir Hastanesi ve Mersin Şehir Hastanesi. Biz daha fazla iş yükü yüklenmek durumunda kaldık çünkü liman üzerinden yapılan, gemiyle yapılan tüm transferleri karşılayacak ilk liman Mersin Limanıydı. Ve biz 3 tur TCG gemisiyle bölgeden hasta aldık. İlimize gelen 15 binin üzerindeki hasta hastanemiz tarafından ve ilimizde bulunan hastaneler tarafından takip ve tedavi edilmeye çalışıldı” dedi.

    ‘İyi ki şehir hastaneleri var’ dedik

    Mersin Şehir Hastanesi olarak deprem sabahı hastane afet planına döndüklerine dikkat çeken Aydınlı, “Yani ‘mor kod’ verdik. Kelimelerin çok kolay olmadığı bir ifade bu. Morun anlamı benim için değişti o sabah, ben verdim o kodu çünkü. Tüm hastaneyi 2 saat içerisinde boşalttık ve hasta beklemeye başladık. Ulaşım, telefon her şey devre dışı kalmıştı. Gelenlerin sağlık hizmeti almaya ihtiyacı çok yüksekti. Bunu yapmaya çalıştık. Ameliyathane 24 saat aktifti. Acil servisimiz sadece depreme hizmet verdi o süre boyunca. Hem cerrah arkadaşlarımız hem klinikten arkadaşlarımız 24 saat hasta baktılar, ameliyat ettiler. ‘İyi ki şehir hastaneleri var’ dedik hepimiz. Çünkü bizdeki fiziksel şartlarda tam kapasite çarpı ikiye çıkabiliyor. Biz gözümüzü kapattığımızda yatak atarak 15 olan yoğun bakım yatak sayısını 1 saat içerisinde yatak, monitör ve gerekli ekipmanı sağladığımızda 30’a çıkabiliyoruz. Deprem başladığındaki tescilimiz bin 340’tı, 2 gün sonra hastanemizde yatan hasta sayısı bin 789’du. Biz aynı anda esneyerek kapasitemizi tam kapasiteye çıkabildik. Daha da yükseltebilirdik, Allah’tan gerek kalmadı” ifadelerini kullandı.

    “Arkaya dönüp göz yaşlarını sildiler, öne dönüp hastalarını tedavi ettiler”

    Zor günler geçirdiklerine değinen Aydınlı, “Çalışanlarımız sonuçta Mersin’de yaşayanlar ya da akrabaları deprem bölgesinde olanlar. Yakınlarını kaybetseler de gelen depremzedelere yardım edebilmek için arkaya dönüp göz yaşlarını sildiler, öne dönüp hastalarını tedavi ettiler. Pandemide test ettik, afette ikinci kere test ettik. Allah bir daha test etmeyi nasip etmesin diyoruz. Çünkü biz biliyoruz şehir hastanelerinin bu kapasitesi olmasaydı, bu kadar sağlık hizmet ordusu olmasaydı gerçekten altından kalkmakta zorlanırdık. Çünkü sağlığa erişim ve bunu sağlayacak fiziksel alan gerekiyor. Bu gördüğünüz alan 374 bin metrekare. Açılısı bin 294 yatak hastanenin şu an bin 440 yatak olduk. Giderek artıyoruz, nüfusumuz arttı. Depremden çok ciddi göç aldık Mersin olarak. Ve göç alanların da hak verirsiniz ki sağlıklı bireyler değil, depremden gelmiş depremzede bireyler ve sağlık hizmet ihtiyaçları daha fazla. Bu ihtiyaçları karşılayabilmek için de kapasite artışına gittik. Sağlık Bakanlığımız da bize bu konuda çok destek oldu. Belirli branşlarda hekimlerimizde sayısal artış yaptılar” şeklinde konuştu.

    Depremzedelerin tedavileri sürüyor

    Depremin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen tedavilerin sürdüğünün altını çizen Aydınlı, “Hastanede fizik tedavileri devam ediyor. Fizik tedavilerini bir süre yatarak aldılar. Şimdi ayaktan almaya devam ediyorlar. Ayrıca hastanemiz bakanlığımız tarafından depremde ampüte edilen, ampütasyon olan hastaların protezlerinin değerlendireceği kurumlardan bir tanesiyiz biz. Artık nekahat dönemine, iyileştirme dönemine geçtik. Hayatta kalmalarını sağladık önce. Şimdi ortez protezlerini yapmaya devam ediyoruz. Sosyal hayata kazandırılmaları gerekiyor. Oluşmuş bir fiziksel travmanın yanında tabii ki bir psikolojik travma var. O hasta grubumuz belirli aralıklarla psikiyatristlerimizden ve psikologlarımızdan destek alıyorlar” diyerek sözlerini tamamladı.

  • Bursa’da salça kaynatırken kazana düştü

    Bursa’da salça kaynatırken kazana düştü

    Yaşlı bireylerin kışlık hazırlıklar sırasında salça ya da pekmez kazanına düştükleri vakalarla sıklıkla karşılaştıklarını dile getiren Bursa Şehir Hastanesi Yanık Merkezi Sorumlu Hekimi Op. Dr. Selma Beyeç, vakaların yaşlı olması ve ek hastalıklarının bulunmasının tedaviyi güçleştirdiğini belirtti.

    Özellikle kazanların içinde kaynayan sıvıların içine oturacak şekilde düşmelerin ön planda olduğunu vurgulayan Op. Dr. Beyeç, “Bu anlamda yanan alanların özellikli alanlar olması, enfeksiyon riskinin yüksek, tedavi sırasında basınç maruziyetinin fazla olması işleri zorlaştırıyor. Aynı zamanda bu hastalar yaş almış kadın hastalar özellikle. Yaş ilerledikçe dengenin korunmasının zorlaşması, düşülen sıcak sıvı içinden özellikle de yalnız çalışılıyorsa hızlı bir şekilde çıkılıp ilk müdahalenin yapılması yani kıyafetlerin çıkarılması, ılık suyla duş alınması gibi işlemlerin yapılması da tek başına zor oluyor. Bu da yanığın ilerlemesi dolasıyla tedavinin güçleşmesini sağlıyor” şeklinde konuştu.

    Ek hastalık tedaviyi güçleştiriyor

    Bu hastaların yaşla beraber gelen hastalıkları da olduğunu ifade eden Beyeç, “Diyabet, hipertansiyon, kalp, akciğer hastalığı gibi genel olarak yara iyileşmesini bozan veya tedavi sürecini olumsuz etkileyen bir de hasta yoğun bakımdaysa süreci zorlaştıran durumların eklenmesi işi daha da zorlaştırıyor. Hastada alzaymır ya da demans gibi bir problem varsa ilerleyen süreçte bu rahatsızlıklar daha da ileriye gidebiliyor” diye konuştu.

    2 aydır tedavi görüyor

    Orhaneli’de yaşayan 71 yaşındaki Ümüş Çekiç, evde salça kaynatırken kazana düşerek yandı. Vakit kaybetmeden Bursa Şehir Hastanesi Yanık Merkezi’ne sevk edilen Çekiç’in tedavisinde önemli aşama kaydedildi. Yaşadıkları süreç hakkında açıklamalarda bulunan Ümüş Çekiç’in gelini Yeliz Çekiç ise, “Babamla birlikte 2 ay önce salça yapıyorlardı. Başı dönüp, salça kazanının içine düştü. Sonra babam ilk müdahaleyi yapıyor. Babam da zaten 75 yaşında olduğu için o da pek bilinçli olarak yapamıyor. Yine de almış soğuk suya tutmuş, hemen hastaneye kaldırmışlar. Orada müdahale yapılıp buraya sevk ettiler. Annemin zaten alzaymır başlangıcı vardı. Travma yaşadıktan sonra alzaymır daha fazlalaştı. Şu an aşamamız çok güzel durumda. Hocalarımızın ve personellerin sayesinde. Son olarak yaşlıların salça kazanı gibi işlerden uzak durmalarını tavsiye ediyorum” ifadelerini kullandı.

  • Adıyaman’a şehir hastanesi planlanıyor

    Adıyaman’a şehir hastanesi planlanıyor

    Adıyaman Milletvekilleri İshak Şan ve Mustafa Alkayış, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı birlikte ziyaret etti. Ziyarette, 750 yataklı Şehir Hastanesinin planlaması, yapımı devam eden 300 Yataklı Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi’nin durumu, 150 Yataklı Devlet Hastanesi’nin yapım süreci, Fizik Tedavi Hastanesi’nin planlanması ve diğer sağlık yatırımlarıyla ilgili istişarelerde bulunuldu.

    Milletvekili İshak Şan, sağlık yatırımları ile ilgili yaptığı açıklamada, “Mevcut hastane kapasitemizin yeterli gelmediği, daha öncesinden de Bakanlığımız yetkilileriyle konuşulmuştu. 750 Yataklı Şehir Hastanesi’nin planlanmasıyla ilgili Bakanımız Fahrettin Koca ile görüşmeler gerçekleştirdik. Şuan ki hastanemizin bulunduğu bölgeye 750 Yataklı Şehir Hastanesi planlanabilir. Projelendirmenin birkaç ay süreceğini tahmin ediyorum. Yapımı devam eden 300 Yataklı Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi’ni inşallah yeni yılla birlikte hizmet vermeye başlayacak. Binanın inşaat kısmı bitti ancak tefrişat ile ilgili alım süreci başlayacak.

    Deprem nedeniyle 150 Yataklı Devlet Hastanemizin yapım sürecinde yaşanan aksamalara rağmen süreci hızlandırarak, ihale süresinde hastane inşallah bitirilecek. Ayrıca 150 Yataklı Fizik Tedavi Hastanesi’ni yeni konut alanı olan Karadağ bölgesine yakın bir yerde düşünüyoruz. Yer tespiti yapılmadı ama belediye ile görüşülüyor. Ancak en önemli konulardan birisi ise Altınşehir tarafında 50 yataklı veya 75 yataklı acil durum hastanesi yapılmasıdır. Bakanlığımıza bu konuyu aktardık, bu konunun değerlendirmesi sürüyor” ifadelerini kullandı.

  • Bölgenin sağlık üssü olacak

    Bölgenin sağlık üssü olacak

    Samsun’un Canik ilçesinde inşa edilen Samsun Şehir Hastanesi hızla devam ediyor. Kaba inşaatı tamamlanan, dış cephe kaplamalarında sona yaklaşılan Samsun Şehir Hastanesinin içerisindeki bölümlerin mekanik ve elektrik imalatları devam ediyor. 2024 yılının ilk aylarında hizmete açılması planlanan hastane günlük 20 bin vatandaşa hizmet verebilecek.

    “Yüzde 85’e ulaştı, 2024’ün ilk aylarında açılması planlanıyor

    İnşaatı devam eden hastaneyle ilgili bilgi veren Şehir Hastanesi Proje Müdürü Gürhan Pazar, “Samsun’da yapılan Şehir Hastanesi, Türkiye’de Sağlık Bakanlığının yaptığı en büyük şehir hastanesidir. 2024 yılının ilk aylarında açmaya yönelik iş programlarımız hızlıca devam etmektedir. Hastanemizin toplam kapalı alanı 306 bin metrekaredir. Acil durumlarda hasta yatakları bin 500’e kadar artırabilecek kapasite bulunmaktadır. 40 tane ameliyathanemiz ve 188 tane yoğun bakım ünitemiz mevcuttur. Bu alanların mekanik ve inşaat işleri hızla devam etmektedir. Hastanede 20 bin araçlık bir otopark alanı mevcuttur. Acil servis alanımız 10 bin metrekaredir. Hastanemizin ilerlemesi yüzde 85 düzeyindedir ve 2024 yılının ilk aylarında açılması planlanıyor” dedi.

  • Şehir Hastanesi inşaatı yüzde 80 tamamlandı

    Şehir Hastanesi inşaatı yüzde 80 tamamlandı

    Ordu Üniversitesi’nin yer tahsis ettiği ve yapımına 2021 yılının Mart ayında başlanan şehir hastanesinde çalışmalar tüm hızıyla sürüyor. Yapım çalışmalarının devam ettiği Ordu Çevre Yolu’nun yanında, Ordu Üniversitesi yerleşkesi içerisinde yer alan hastane, Ordu’nun en temel ihtiyaçlarından birisi olan hastane sorununu çözüme kavuşturacak.

    250 bin metrekare arsa üzerine inşa edildi, 1020 adet sismik izolatör bulunuyor

    Toplam 250 bin metrekare arsa üzerinde yapımına başlanan ve Sağlık Bakanlığı’nın öz kaynaklarıyla yapılan, maksimum bin 560, minimum 987 yatak kapasitesi bulunan hastanenin kaba inşaatı yüzde 99 tamamlanırken, fiziki gerçekleşme oranı ise yüzde 80’e ulaştı. Ordu Çevre Yolu’nun alt kısmında bulunan hastanede depreme karşı bin 20 adet sismik izolatör ile güçlendirildi.
    Ordu İl Sağlık Müdürü Opr. Dr. Dursun Tüzün, şehir hastanesi ile Ordu merkezde 170-180 olan poliklinik sayısının 360’a çıkacağını, 12 olan ameliyathane sayısının ise 39’a yükseleceğini söyledi. Tüzün, bunun yanında 40 kemoterapi, 40 diyaliz, 50 fizik tedavi gibi çok sayıda yardımcı merkezi de bünyesinde bulunduran önemli bir hastane olacağını belirtti.

    “Kaba inşaat yüzde 99, fiziki yüzde 80 tamamlandı”

    Hastanede şu anda kaba inşaatın yüzde 99 seviyesine ulaştığını kaydeden İl Sağlık Müdürü Tüzün, “Kaba inşaatı bitti diyebiliriz. İçerisinde ince işçilikler var, onlar da yüzde 80 seviyelerinde. Bunun yanında teknik servis ve ana okul binası yapılacak, morfoloji binamız bitti. İnşallah 2024 yılı içerisinde teslim alacağız. Biz de hastanenin projesi ile ilgili kendi ekibimiz ve hekimlerimiz ile projeyi değerlendirdik, yapılacak düzenlemeleri bakanlık ile konuştuk. İçerisinin tefrişatı ve teknolojik cihazları ile ilgili görüşmelerimiz bitti sayılır” diye konuştu.

    “Ordu’nun en büyük yatırımı, bölge hastanesi olacak şekilde planlanmış”

    Hastanenin, içerisindeki donanımlar ce ekipmanlar ile bölge hastanesi olabilecek kapasitede olduğuna değinen İl Sağlık Müdürü Opr. Dr. Dursun Tüzün, “Ordu’nun en büyük sağlık yatırımı. Şu an böyle bir hastaneyi inşaat ve içerisindeki malzemeler ile 15 milyar TL gibi bir rakama mal edebilirsiniz. Önceki kurlar ile yapıldığı için çok daha hesaplı oldu. İçerisindeki donanım ve teçhizat da bölge hastanesi olacak şekilde planlanmış. Biz sadece Ordu’ya değil, Giresun’a, Samsun’un yakın ilçelerine, Tokat, Sivas’ın ilçelerine hizmet verecek şekilde açacağız inşallah. Ayrıca Ordu olarak turizmde de öndeyiz, turizm için gelenlerin sağlık turizminden de faydalanmasını istiyoruz. Yeni konforlu Ordu Şehir Hastanemiz ile inşallah turizminde de açılacağız” ifadelerine yer verdi.

  • Pulmoner rehabilitasyonla hayat kalitesi artıyor

    Pulmoner rehabilitasyonla hayat kalitesi artıyor

    Kronik solunum hastalarının hayat kalitelerini arttırmayı hedefleyen ve ilaçsız tedavi yöntemleri ile dikkat çeken pulmoner rehabilitasyon programı, Bursa Şehir Hastanesi’nde başarıyla uygulanıyor.

    Hastane bünyesinde kısa süre önce hizmete giren pulmoner rehabilitasyon merkezine başvuran hastalar, detaylı bir tetkik ve muayeneden geçirildikten sonra bu programa alınıyor. Astım, KOAH, kistik fibrozis gibi solunum hastalarının nefes darlığı şikâyetlerini azaltan, kas direnci ve dayanıklılığını arttıran programdan yararlanmak için merkeze başvuran hasta sayısı her geçen gün artıyor.

    Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doktor Nazan Nalcı Savaş, kronik solunum hastalarının istirahatte ya da egzersizde nefes darlığı yaşaması, yetersiz beslenmesi, günlük fonksiyonlarında güçlük çekmesi ve acile başvurularının artması durumlarında pulmoner rehabilitasyona yönlendirilmesinin çok önemli olduğunu belirtti.

    Başvuran hastaların detaylı öykülerini aldıklarını dile getiren Uzm. Dr. Savaş, “Hastaların sigara içip içmediğini, kullandıkları ilaçları ve cihazları sorguluyoruz. Sonrasında güzel detaylı bir muayene yapıyor, akciğer son fonksiyon testleri ile hasta eğer uygun düşünüldü ise pulmoner rehabilitasyon merkezimize yönlendiriyoruz” dedi.

    Başvuran hastalara alan testleri yaptıklarını vurgulayan Uzm. Dr. Savaş, “10 metrelik bir alanda yavaş yavaş yürümeye başlayan kişi, daha sonra bir ses sisteminden gelen ses istikametinde yürümesini hızlandırıyor ve bir noktada yorulduğunda, oksijeni düştüğünde ya da nabzı hızlanıp bizim tarafından durdurulana kadar testi devam ediyor. Bu test sonucunda yürümüş olduğu metreye göre biz egzersiz programımızı ayarlıyoruz. Alan testleri de bittikten sonra programımız 2 aşamalıdır. Egzersiz kısmı önemlidir ama egzersiz kadar eğitim de çok önemlidir. Gerek sigara gerekse ilaçlarla ilgili eğitimleri yapılmaktadır. Sonrasında da egzersiz programına alınmaktadır. Programımız 8 haftalık bir program, nadiren ihtiyaç varsa 12 haftaya kadar uzatılabilmektedir” şeklinde konuştu.

     

    Şu ana kadar pek çok hastayı bu programa dahil ettiklerini söyleyen Savaş, son olarak şunları kaydetti;

    “5 ay önce hizmet vermeye başladığımız pulmoner rehabilitasyon merkezimizde pek çok hastayı bu programa dahil ettik. Hastalarımız program sonrasında nefes kapasitelerinin ve yaşam kalitelerinin arttığını bize mutlulukla belirtmektedirler. Özellikle KOAH hastaları, astım hastaları nefes darlığı hisseden hastaları polikliniğimize bekliyoruz.”

    Programa başvuran hastalardan İsmail Ay, ‘’Daha önce nefes darlığından yürüyüşler yapamıyordum. Buraya gelip yaptığım çalışmalarla yürüme mesafemi uzattım. Daha rahat yürüyebiliyorum ve nefes almada rahatladım. Çok faydasını gördüm. Kemiklerim o zaman çıtır çıtır ötüyordu. Şimdi hepsi düzeldi, memnunum.’’ diye konuştu.
    Bir başka hasta İsmail Güler de, “Bu 3’üncü seansım. İnanmayacaksınız ama 2’nci seansta evden çok canlı çıktım. 2 seansta yürüyüşlerim, uykum hepsi düzene girdi. Çalışanlardan da çok memnunum. Hepsi güler yüzlü, çok saygılı yaşlılara karşı. Allah hepsinden razı olsun” şeklinde konuştu.