Etiket: siyaset

  • Akşener’den ‘Evine dön’ diyen Bahçeli’ye yanıt

    Akşener’den ‘Evine dön’ diyen Bahçeli’ye yanıt

    Nevşehir’de ziyaretlerde bulunan İYİ Parti lideri Meral Akşener, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “evine dön” çağrısı ile ilgili gazetecilere açıklamalarda bulundu.

    Akşener’in açıklaması şu şekilde:

    “Siyasi magazin konularında konuşmayı ve siyasetçilerin ita amiri gibi parmak sallama pozisyonunda olmayı siyasi nezaketle hiç bağdaştırmadığımı söylemek istiyorum. Sayın Bahçelinin en önemli özelliği ısrarla kendisinin ısrarla altını çizdiği nezaketidir.

    Türkiye’nin özellikle ekonomiyle ilgili problemler yaşadığı dönemde üzerine salgın yaşadığımız dönemde esnafımızın, işçimizin, işsiz gençlerimizin, tarımımızın bir çok problemi varken, milletin sesini duymak yerine, o sese bir cevap vermek yerine siyasi magazinle meşgul olmasını hiç hoş bulmadığımı söylemek isterim.

    Sayın Erdoğan’a şunu söylemek isterim: Lütfen ortağınızı bize sardırmaktan alın, gerekli ilgiyi gösterin lütfen. Bizim derdimiz millettir, milletin sesidir.”

    BAHÇELİ NE DEMİŞTİ?

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin dün İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e yaptığı çağrı siyasetin gündemini allak bullak etti.

    “Zillet İttifakı’nın üç asıl ortağından ikisinin, yani CHP ile örtülü ortak HDP’nin Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’e menfi yaklaşımı ortadadır. Ancak İYİ Parti Genel Başkanı son hareketiyle onlardan ayrışmış, ayrı düşmüştür. Meral Hanım’ın kendisi adına hayırlı bir gelişmedir” ifadelerini kullanan Bahçeli, “Sayın Akşener’in böyle gitmeyeceğini, böyle ittifak olmayacağını, olsa bile bir ayağının çukura düştüğünü görüp derhal ve çok kısa süre içinde evine dönmesi doğru ve tutarlı bir davranış olacaktır” demişti.

  • Muharrem İnce yeni parti hazırlığında

    Muharrem İnce yeni parti hazırlığında

    Son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olan Muharrem İnce’nin yeni bir parti kurma hazırlığı içinde olduğu iddiaları yeni bir boyut kazandı.

    Geçtiğimiz günlerde ortaya atılan iddialar Ankara kulislerini hareketlendirirken Muharrem İnce’nin sessiz kalması dikkat çekmişti.

    MUHARREM İNCE 15 EYLÜL’DE YENİ PARTİYİ DUYURACAK

    Son dönemde Genel Merkez ile ters düşen Muharrem İnce, CHP’nin boykot kararına rağmen Ayasofya’nın açılışına gitmesiyle birlikte Genel Merkez ile köprülerin atıldığı iddia edilirken, kurultaydaki gelişmeleri değerlendiren İnce’nin 15 Eylül’de yeni parti kuracağını açıklayacağı belirtildi.

    Söz konusu iddiaları Hürriyet gazetesindeki köşesine taşıyan Yalçın Bayer, İnce’ye yakın bir isimden aldığı bilgileri aktardı.

    Hürriyet Gazetesi yazarı Yalçın Bayer’in kaleme aldığı köşe yazısı

    CHP’den cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin kurultaydaki gelişmelerden sonra arkadaşlarıyla bir durum değerlendirmesi yaptığı, bunun sonucunda ‘esas’ CHP ilkelerine bağlı bir parti kurulması kararı aldıkları öğrenildi. İnce’ye yakın bir isim ‘partinin kuruluşunun 15 Eylül’de açıklanacağını’ söyledi. Partinin kuruluşunun Hakkâri’de ilan edileceği de bir başka bilgi olarak belirtiliyor.

    CHP’den ‘dışlanmış, küstürülmüş, tepkili’ bazı isimlerin parti kuruluşunda yer alacağı belirtilirken, geçmişte İnce’nin yanında yer alan bazı isimlerin de İnce ile hareket edeceği açık açık ifade ediliyor.

    “Nasıl bir parti” sorusuna şu cevap verildi: “Atatürkçü, laik, ortanın solu, milli değerlere bağlı bir parti… CHP’nin yapamadıklarını yapacak bir parti… Üç-beş oy için kendi ideolojisinden ödün vermeyen Atatürkçü bir parti…”

    Halkın talebi konusunda bir çalışma var mı? “Halktan bir talep gelmeseydi, böyle bir çalışma yapılmazdı. Yapıldı ki ilk ankette oy oranı 12.4 çıktı. O nedenle Hakkâri’den Edirne’ye herkesle kucaklaşacaklarını söylüyor Sayın İnce.”

    ‘Ulusal parti’ adını sordum. “Bunları Sayın İnce açıklayacak” cevabını aldık.

  • Son Dakika: Cemal Enginyurt MHP’den ihraç edildi

    Son Dakika: Cemal Enginyurt MHP’den ihraç edildi

    AK Parti’ye yönelik sert eleştiriyle gündeme gelen, son alarak da “Tarım Bakanı bugün fındık üreticisine ihanet etmiştir” diyen Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt, MHP’den ihraç edildi. İhraç sonrası bir açıklama yapan Enginyurt, “İhraç edenler! Bir gün sıra size de gelir” şeklinde tweet attı.

    Kesin ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edilen MHP Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt, partisinden ihraç edildi. Enginyurt, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin fındık rekoltesi açıklamasına sert tepki göstermişti. Pakdemirli’nin rekolteyi beklenenden yüksek açıkladığını savunmuş ve “Tarım Bakanı bugün fındık üreticisine ihanet etmiştir” demişti.

    “BU ARKADAŞLAR BİZİ YOK SAYIYORLAR” DEMİŞTİ

    MHP’li vekil, “Her yerde savunuyoruz, her yerde anlatıyoruz. Cumhur İttifakı’ndan başka bir şey söylemiyoruz. Biz her söze başladığımızda Sayın Cumhurbaşkanı diye başlıyoruz. Her söze başladığımızda Cumhur İttifakı diyoruz. Ama bu arkadaşlar bizi hiç, yok sayıyorlar. Her yerde yok sayıyorlar. Belediyelerde, sokakta, siyasette yok sayıyorlar. En son da bugün Tarım Bakanı” diye eklemişti.

    DEVLET BAHÇELİ UYARMIŞTI

    Cemal Enginyurt geçen ay katıldığı bir YouTube yayınında, AKP hakkında yaptığı sert çıkışlar nedeniyle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından uyarıldığını açıklamıştı.

    “BU BEDELİ ÖDEMEK ŞEREFTİR”

    Enginyurt, disipline sevk edilmesinin ardından twitter’dan tepkisini dile getirdi. Yaptığı açıklamaların arkasında duran Enginyurt, “Fındık üreticisinin hakkını savunmak, vatanı savunmak gibidir. Fındıkta oynanan oyunlara karşı durmanın bedeli ağır da olsa; bu bedeli ödemek Ordulular adına şereftir. Şerefin tavizi olmaz. MHP, vazgeçilmez sevdamdır” diye tweet attı.

    MHP KARARI BÖYLE DUYURDU

    Cemal Enginyurt’un ihracıyla ilgili MHP’den yapılan açıklamada şöyle denildi: Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt hakkında, Milliyetçi Hareket Partisi Merkez Disiplin Kurulu’nun 30.07.2020 tarihinde yaptığı toplantı sonucu alınan karar ile Milliyetçi Hareket Partisi Tüzüğü’nün 78. maddesinin Kesin Çıkarma Cezasını Gerektiren Haller Başlıklı” 4. Bendinin (c), (e) ve (i) fıkrası hükümleri uyarınca parti üyeliğinden kesin olarak çıkarılmasına karar verilmiştir.

    ENGİNYURT’TAN İLK AÇIKLAMA: BİR GÜN SIRA SİZE DE GELİR

    İhraç kararının ardından sosyal medya hesabından bir açıklama yapan Cemal Enginyurt, şunları söyledi: MHP den ihraç ettiniz. Ülkücülüğümü almadınız, alamazsınız. İhraç edenler! Bir gün sıra size de gelir. Konuşmamı kesemezsiniz, kesemeyeceksiniz. Ülkücülerin sesini kimse kesemez. Millet, devlet ve Ordulular için hep doğruları konuşan olacağım.

  • Kılıçdaroğlu: 15-20 Temmuz’dan sonra sarayın lale devri başladı”

    Kılıçdaroğlu: 15-20 Temmuz’dan sonra sarayın lale devri başladı”

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, darbe girişiminen ardından devletin, iktidarın arka bahçesi olduğunu ileri sürerek, “15-20 Temmuz’dan sonra sarayın lale devri başlamıştır.” dedi.

    Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “15 Temmuz gecesine dair şüphe bulutları artık dağıtılmalıdır. Kılıçdaroğlu o gece kimlerle konuştuğunu, hangi pazarlıkları yaptığını öncelikle kendisi anlatmalıdır” dediğini ifade ederek, “Bütün HTS kayıtları sende. Benim kimlerle konuştuğumu ben biliyorum, sen de biliyorsun, devlet de biliyor. O gece kim kiminle konuştu, kim kiminle neyi konuştu hepsi devletin arşivinde zaten. Bunları açıkla kardeşim. Niye açıklamıyorsun? Lafa gelince dil bir karış. Bizzat kendisi FETÖ’nün bir numaralı siyasi ayağıdır.” diye konuştu.

    FETÖ’nün bütün unsurlarının devletin kılcal damarlarına yerleştirildiğini, atamaları yapanın FETÖ’nün siyasi ayağı olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “Bunu anlamamak için afedersin beyinsiz olmak lazım. Bu kadar basit.” dedi.

    Darbe girişiminin yaşandığı gece yaverleri de FETÖ mensubu olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Marmaris’te gizlendiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın darbe girişiminin olacağını bildiğini, “ne olur ne olmaz” diye Marmaris’e gittiğini öne sürdü.

    Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz’un “Allah’ın lütfu” olarak görüldüğünü, 20 Temmuz’da OHAL ile sivil darbe yapıldığını ileri sürerek, FETÖ’nün, Bank Asya’nın önünden geçmiş insanların cezaevine konulduğunu, “parası, dayısı olanların dışarıda olduğunu” savundu.

    “Sarayın lale devri” eleştirisi

    Darbe girişimi ve 20 Temmuz sonrası sarayın ayrı bir konuma geldiğini belirten Kılıçdaroğlu, “15-20 Temmuz’dan sonra sarayın lale devri başlamıştır. Devleti tümüyle kendi arka bahçesi haline getirmiştir. Devlette liyakat… ‘Ne demek liyakat. Ben söyledikten, ben atadıktan sonra liyakat mı olur? Ben istediğim adamı atarım, benim atadığım adam zaten liyakatlidir. Onun liyakat ölçüsü bana sadakattir zaten.’ Bitti. Liyakat kavramı, onda sadakat olarak anlaşılıyor.” diye konuştu.

    Daha sonra ekonomide çöküntü başladığını savunan Kılıçdaroğlu, bunun kimsenin umrunda olmadığını, demokratik parlamenter rejimden tek adam parti devletine geçildiğini söyledi.

    Kılıçdaroğlu, “Gazeteci ve televizyonculardan oluşan havuz beslemeleri bulunduğunu, saraya kim çok yağ çekerse o kadar para aldığını” ileri sürerek, şöyle devam etti:

    “Başka bir besleme türü de son yıllarda ortaya çıktı. Devlet makamından güzel postlar kapmak, bir değil birden fazla yerden maaş almak. Adam eski milletvekili. Bir yere değil, üç yere daha yönetim kurulu üyesi. Dört yerden aylık alıyor. Saraya kul köle olmaz mı? Olur. Güreşçi, nereyi istiyorsun? Vakıfbank Yönetim Kurulu üyeliğine. Ama dışarıda kimler var? Evine ekmek götüremeyenler var. Aylardır iş bulamayanlar var. AK Parti’ye oy veren bütün vatandaşlarıma sesleniyorum; benim bu söylediklerimde bir harf yanlışlık varsa çıkıp bu kürsüden özür dileyeceğim. Ama bir harf yanlışlık yoksa, eğer sen hala gidip çoluk çocuğunun rızkını saraya kiralıyorsan ben insanlığımı sorgularım arkadaş.

    Rant, ihale, para, dolar, avro deseniz orada, tefecilere hizmet, hepsi orada. 15 Temmuz’u fırsat bilip ‘Allah’ın lütfu’ olarak kabul edip malı götürüyorlar. Aile boyu götürüyorlar. Vatandaş perişan vaziyette. Manhattan’da gökdelen yapıyorlar, Muhammed Ali Clay’in çiftliğini satın alıyorlar. Biliyorlar ki dönem değişirse hep beraber Amerikaya gidecekler. ‘Bak bizi kızdırma, senin mal varlığını araştırırız’ şeklindeki tehdide, ağzına fermuar çekip tek kelime edemeyen bir kişinin Türkiye Cumhuriyetini yönetmesini kabul edemeyiz. ‘Ne mal varlığı? Her kuruşun hesabını ben milletime de bütün dünyaya da veririm. Araştırmazsanız namertsiniz’ diyemiyor. Bunu söyle, biz arkanda dururuz, her türlü desteği veririz. Yeter ki temiz ol, ahlaklı ol, yeterki kul hakkına el uzatma.”

    İnsanların bir gelecek hayali varken millete hayal kurmayı bile unutturduklarını ileri süren Kılıçdaroğlu, son 2 yılda işinden olan kişi sayısının 3 milyon 202 bin olduğunu kaydetti.

    Kılıçdaroğlu, 2,5 milyon yeni istihdam oluşturulacağının söylendiğini ancak yeni istihdam yerine insanların işinden olduğunu dile getirerek, “Sarayda çaresizlik yok ama vatandaşta var. Geçinemiyor vatandaş.” dedi.

    Ayasofya’nın ibadete açılması

    Ayasofya’nın ibadete açılması konusunun ilk kez 2005’te gündeme geldiğini ve Danıştay’ın başvuruyu reddettiğini, 2008’de açılan davada da talebin reddedildiğini anlatan Kılıçdaroğlu, 2018’de Anayasa Mahkemesine götürülen konunun, “kişi bakımından yetkisizlik kararı” verilerek iade edildiğini söyledi.

    Kılıçdaroğlu, 2016’da Danıştay 10. Dairesinde açılan davaya müdahil olan Cumhurbaşkanlığı avukatlarının, davanın daha önce de görüşüldüğü ve reddedildiği, Ayasofya’nın kullanım şeklinin değiştirilmesinin Anayasaya göre yönetimin takdirinde olduğu gerekçesiyle reddedilmesini talep ettiğini öne sürerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kararın ardından “kahraman gibi” ortaya çıkarak, “Ayasofya’nın yeniden camiye döndürülmesi, kararlılığımızın sonucudur.” dediğini ifade etti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın samimi olmadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, “Erdoğan’ın tek düşündüğü koltuğudur. O koltuk için feda edemeyeceği hiçbir şey yoktur.” diye konuştu.

    “Kendi tarihini bilmez”

    Mustafa Kemal Atatürk’e ve o dönemin yöneticilerine hakaretler edildiğini savunan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

    “Erdoğan kendi tarihini bilmez, Kurtuluş Savaşı’nı bilmez, İstanbul’un nasıl işgal edildiğini de bilmez. Erdoğan, İstanbul işgal edilirken padişahın gidip, diz çöküp devleti teslim ettiğini de bilmez. Erdoğan Düyun-u Umumiye’yi de bilmez. Ama orada bir insan var. Haydarpaşa’da iner, küçük bir tekneye biner, sarayın karşısındaki düşman gemilerini görür ve şunu söyler; ‘geldikleri gibi gidecekler’. Erdoğan Kahramanmaraş’ı, Sütçü İmam’ı bilmez. Erdoğan Gaziantep’i, neden gazilik ünvanı aldığını bilmez. Erdoğan, Afyon’u bilmez, Duplumpınar’ı, Sakarya’yı bilmez. Erdoğan’ın tek bildiği yeşil dolarlardır.”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesini eleştirdiğini ve “Bu vakfiyeyi kim değiştirirse Allah’ın, peygamberin, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi tüm Müslümanların ebediyen laneti onun ve onların üzerine olsun” ifadelerini kullandığını belirten Kılıçdaroğlu, Osmanlı döneminde kurulan vakıflara mazbut vakıf denildiğini ve bunların hala faaliyette olduğunu kaydetti. Kılıçdaroğlu, “Bu vakfiyeyi kim değiştirirse, bir vakfiye değil bütün mazbut vakıfları aynı çerçeveye koyuyoruz, Allah’ın peygamberi, melekleri, bütün yöneticileri ve dahi bütün Müslümanların ebediyyen laneti onun ve onların üzerine olsun. Bence hiçbir sakıncası yok, olsun.” dedi.

  • İyi Parti Lideri Akşener partisinin grup toplantısında konuştu

    İyi Parti Lideri Akşener partisinin grup toplantısında konuştu

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, sosyal medya düzenlemesi tartışmalarına ilişkin, “Avrupa Birliği (AB) başta olmak üzere birçok gelişmiş ülke, vatandaşlarını korumak için bu tip adımlar atıyor. Biz de bu adımları atmalıyız. Ancak bunu yasaklarla değil, özgürlükleri sınırlayıp, insanlarımızı mağdur ederek değil, aklıselimle yapmaktan yanayız.” dedi.

    Akşener, partisinin Meclis Grubu’nda yaptığı konuşmada, gündeme dair görüşlerini dile getirdi.

    Hendek’teki fişek fabrikasında meydana gelen patlamada hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet, yaralılara şifa dileyerek sözlerine başlayan Akşener, bu konuyu yakından takip edeceklerini söyledi.

    Irak’taki Türkmenlerin durumuna değinen Akşener, yeni kurulan Irak hükümetinde Türkmenlere bakanlık verildiğini ancak bunun yeterli olmadığını belirtti. Bu durumu olumlu bir gelişme olarak gördüklerinin altını çizen Akşener, “Ancak kardeşlerimizin bir hükümetten diğerine, farklı tavırlarla karşılaşması riski, maalesef hala devam ediyor. Bu riskin giderilmesi için Türkmen kardeşlerimizin statüsünün, anayasal bir güvenceye ve coğrafi bir tanıma kavuşturulması gerekiyor.” diye konuştu.

    “Madımak ile Başbağlar’ı ayıranlardan değiliz”

    Sivas ve Başbağlar olaylarının geçen hafta yıl dönümleri olduğunu anımsatan Akşener, “Sivas’ta yakılan da bizdik, Başbağlar’da vurulan da bizdik. O kara günlerde kurşunların adresi, alevlerin hedefi, tek tek canlarımız değil, bütün milletimizdi. Huzurumuzdu, birliğimizdi, beraberliğimizdi. Madımak, 27 yıldır sönmeyen bir ateştir. Madımak, 83 milyonun yüreğini yakan bir ateştir. Madımak, ‘insanım’ diyebilen herkesin yüreğini kavuran bir ateştir.” değerlendirmesinde bulundu.

    Akşener, 33 vatandaşın hayatını kaybettiği Madımak’tan 3 gün sonra, Başbağlar’da bir saldırının gerçekleştiğini ve orada da insanlığın sustuğunu belirtti.

    Terör örgütünün yaşananları fırsat olarak görüp, Başbağlar köyüne saldırdığını vurgulayan Akşener, “Vatan bilen, bayrak bilen insanlarımıza kurşun yağdırdı. Biz, Madımak ile Başbağlar’ı ayıranlardan değiliz. Biz, Madımak için adım atıp, Başbağlar’da sus pus olanlardan hiç değiliz. Biz, her iki acıyı da, kendi acımız bilenleriz. Biz, insanlık ateşe verilmesin, vicdanlara kurşun sıkılmasın diyenleriz. Allah, 27 yıl önce kaybettiğimiz vatandaşlarımıza rahmet eylesin. Allah, canları ateşe atanları, canlarımıza kurşun sıkanları kahretsin. Allah, milletimize bir daha böyle acılar yaşatmasın. Kaybettiğimiz vatandaşlarımızın ruhları şad, mekanları cennet olsun.” ifadelerini kullandı.

    “Yangın söndürme uçaklarına para yok”

    Gelibolu’daki orman yangınında 300 hektarlık alandaki ağaçların kül olduğunu anımsatan Akşener, “Açıklamalar yine aynı. Beceriksizlikte bir dünya markası olan Tarım Bakanı’ndan, yine göstermelik üzülmeler, yine numaradan bir ciddiyet hali, yine ‘olayı yakından takip ediyoruz’ havaları. Ama yine uçak yok, yine müdahale yetersiz. Geçen sene yaşanan yangınlardan, yine ders almak yok, yine planlama yok. Her şeye para var ama her sene çıkan orman yangınları için alınacak yangın söndürme uçaklarına para yok. Çünkü hala akıl yok, hala liyakat yok, hala en ufak sorumluluk bilinci yok. Allah ıslah etsin.” dedi.

    Sosyal medyaya ilişkin yasal düzenleme tartışmaları

    Akşener, sosyal medyaya ilişkin yasal düzenleme tartışmalarına işaret ederek, AK Parti’nin gündem değiştirmek için bu konuyu gündeme taşıdığını ileri sürdü.

    Sosyal medya platformları ve internet şirketleri için ülkenin kanunlarıyla uyumlu hukuki ve mali altyapının hazırlanmasına ve düzenlemeler getirilmesine karşı olmadıklarını belirten Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “AB başta olmak üzere birçok gelişmiş ülke, vatandaşlarını korumak için bu tip adımlar atıyor. Biz de bu adımları atmalıyız. Ancak bunu yasaklarla değil, özgürlükleri sınırlayıp, insanlarımızı mağdur ederek değil, aklıselimle yapmaktan yanayız. Gerekli yasaları çıkaralım, ahlaksızlara karşı caydırıcı önlemleri alalım, milletimizin hakkını, hukukunu güvence altına alalım. Ama ilk adımı şöyle atalım; Türkiye’de, internet üzerinden, sosyal medya ağlarında, insanların onurlarına, ailelerine her tür hakareti yapan, iktidarın maaşlı trol ekibini dağıtalım. İşe oradan başlayalım. Hükümet, samimiyet yerine hep art niyetle hareket ediyor. Hep bir gizli ajandaları var, olayları bahane edip, ‘fırsat bu fırsat’ diyorlar, kendi istediklerini Türkiye’ye dayatıyorlar. Mesela, barolardan rahatsızlar. Barolar bağımsız olmasın, kendi sözlerinden çıkmasın istiyorlar. Bu nedenle kafaya koymuşlar; körükledikleri toplumsal ayrışmaları barolara yansıtacak, yandaş baro konseptinin önünü açacak bir model getiriyorlar. Bir bakıyorsunuz; Ankara Barosu’nun haddi aşan açıklamasını bahane edip, tamamen yanlış bir uygulamanın yolunu yapıyorlar.

    Mesela; kadınlara gıcıklar. Türk kadını yükselmesin, hep geride kalsın, haddini bilsin istiyorlar. Kadın, hakkını, hukukunu koruyamasın istiyorlar. Bu nedenle kafaya koymuşlar; kırk yılda bir doğru yaptıkları bir iş olan, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilecekler. Bir bakıyorsunuz LGBT yürüyüşünü tartışmaya açıp, sanki konu oymuş gibi algı oluşturmaya kalkıyorlar. Mesela, interneti kontrol edemiyorlar. Gençlerin özgürce kendilerini ifade etmelerinden rahatsızlar. Bu nedenle kafaya koymuşlar. İnternete ve sosyal medyaya yasak getirecekler. Bir bakıyorsunuz düne kadar kendi trollerinin yaptığı iğrençlikleri görmezden gelmemişler gibi kendilerine yapılan alçakça bir saldırıyı bahane edip, ahlak üzerinden kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar. Twitter ne yaptı? İsmi cismi, yeri yurdu belli olmayan, iktidarın maaşlı trollerinin hesaplarını kapattı. Film de ondan sonra koptu.”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a göre, Netflix, Twitter, Youtube’un suçlu olduğunu savunan Akşener, “Sayın Erdoğan, toplumdaki gerilimi bastırmak için sosyal medyayı kapatmak, Madımak’lar yaşanmasın diye, otelleri kapatmaya benzer.” ifadesini kullandı.

    “Ekonomi daha kötüye gitti”

    Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin uygulamaya geçilmesinin üzerinden geçen 2 yıl içinde ekonominin daha da kötüyü gittiğini ileri süren Meral Akşener, 2 yıl önce 1 dolar 4,60 lirayken, bugün 6,85 liradan işlem gördüğünü belirtti. Akşener, geçen 2 yılda ekonominin yüzde 6,5 küçüldüğünü, özel sektör yatırımlarının yüzde 16 azaldığını, kişi başı milli gelirin 9 bin doların altına düştüğünü söyledi.

    Akşener, memur, işçi ve emeklilerin de zor durumda olduğunu ileri sürerek, Tüm İşçi Emeklileri Derneği Genel Başkanı Satılmış Çalışkan’ı kürsüye çağırdı.

    Çalışkan, emeklilerin ülkenin ekonomisine çok büyük katkılar sağladığını ancak bu emeklerinin karşılığını almadığını dile getirdi. Emeklilerin aylıkları arasında uçurum olduğunu ifade eden Çalışkan, “Çalışanlarla yapılan ücret artırımı emeklilere de yansıtılmalı. Maaş artışları memur, işçi, Bağ-Kur ayrımı kaldırılarak yapılmalı. Emeklilik tek sisteme dönüştürülmelidir.” diye konuştu.

    Akşener, daha sonra Marmara EYT Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Federasyonu Genel Başkanı Gönül Boran Özüpak’ı kürsüye davet etti.

    “Emeklilikte yaşa takılanların” sorunlarına değinen Özüpak, “Hukuk normlarına aykırı bir şekilde geriye işletilerek 1999’da çıkarılan yasayla mağdur edildik. Z kuşağı denilen gençler kendilerini ifade edebiliyorlar. Bizler ise yok sayılan X kuşağıyız.” görüşünü savundu.

    Özüpak’tan sonra konuşmasını sürdüren Akşener, EYT konusunun parti meselesi olmadığını, Türkiye’yi yönetenlerin, bu derde çözüm bulması gerektiğini dile getirdi.

    Türkiye’deki asıl sorunun Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olduğunu öne süren İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, “Sayın Erdoğan ve ekibinin yanlışları, sadece bireysel hak ve özgürlüklerimizi kısıtlamakla kalmadı. Türkiye’ye olan güveni de yerle bir etti, Türkiye’nin kalkınmasını engelledi. Yatırımlar azaldı. Tüketim azaldı. İşsizlik arttı. Ülkenin kaynakları eridi. Menemen bile zengin yemeği oldu.” değerlendirmesinde bulundu.

  • AK Parti Sözcüsü Çelik’ten faşizm açıklaması

    AK Parti Sözcüsü Çelik’ten faşizm açıklaması

    AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Türkiye’deki mücadelemizin önemli bir parçası, kadının adını faşizmin eleğinden geçen sıfatlardan kurtarma mücadelesidir.” ifadesini kullandı.

    Çelik, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Türkiye’de geçmişte kadınların önemli bir kesiminin kamusal alanda yer edinmesini sadece sahip oldukları inanç ve kılık kıyafet yüzünden rejim meselesi haline getirenlerin bulunduğunu belirtti.

    Cumhuriyet’in, 1930’dan itibaren kadınların toplumsal hayatta daha etkin olmasına dönük bir dizi düzenlemeyi hayata geçirerek diğer devletlerden pozitif manada ayrıldığını vurgulayan Çelik, “Fanatikler, bu kazanımı ayrımcılığa kurban etmek için yıllarca zulüm örnekleri ortaya koydular. 1934 yılından başlamak üzere kadınlarımızın demokratik bir hak olarak siyasi hayatta seçme ve seçilme imkanını elde etmesi ile ülkemiz önemli bir kazanım elde etmişti. Ama fanatikler darbelerle, zulümlerle, üniversite kapılarını kapatarak kazanımları çalan bir düzen kurdular.” değerlendirmesinde bulundu.

    Çelik, 28 Şubat müdahalesinin kadınların toplumsal hayatta hukuki ve siyasi haklarını kullanmasını engelleyen fanatizmin çarpıcı bir örneği olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

    “Faşizm, milletin tüm haklarını ve tabii kadın haklarını da çaldı. O günlerde pek çok siyasetçi, gazeteci, bürokrat ve kamusal aktör bu faşizme destek verdi. Yazdıkları ve söyledikleri ortadadır. Onların faşizmi kadınlara verdikleri sıfatlara göre kadınların adlarını yok saymaktı. Kadınlara verdikleri sıfatlara göre kadınların adlarını var ya da yok saymak, bu tip faşizmin alametlerindedir. Bunlar demokrasi ve hukuk hırsızlarıdır.”

    Demokrasi hırsızlarının pusuda beklediğini, her vesileyle kafalarını çıkardıklarına değinen Çelik, şu ifadeleri kullandı:

    “Bu ülkenin insanlarını verdikleri sıfatlara göre hak ve hürriyetler konusunda ayrıma tabi tutma siyasetlerini hala devam ettirmeye çalışıyorlar. İnsanımızın ve özellikle kadınların adları, bunların verdiği sıfatlardan kurtuldukça demokrasimiz güçlendi. Şimdi bu gerçek ifade edildiği zaman geçmişteki faşist beyanlarıyla yüzleşip utanç duyacakları yerde, saldırganlaşıyorlar.

    Türkiye’deki mücadelemizin önemli bir parçası, kadının adını faşizmin eleğinden geçen sıfatlardan kurtarma mücadelesidir. Geçmişi demokrasi hırsızlığı ile dolu olanların Grup Başkanvekilimiz Özlem Zengin’e yaptıkları saldırıları kınıyorum. Tüm kadının adını var kılmaya devam edeceğiz.”

  • Necati Şaşmaz’ın sosyal medyada yayılan fotoğrafı merak uyandırdı

    Necati Şaşmaz’ın sosyal medyada yayılan fotoğrafı merak uyandırdı

    Kurtlar Vadisi dizisinde Polat Alemdar’ı canlandıran Necati Şaşmaz’ın siyasetçilerle çekildiği fotoğraf ünlü ismin siyasete girmeye hazırlandığı şeklinde yorumlandı.

    Yayınlandığı döneme damga vuran Kurtlar Vadisi dizisinde Polat Alemdar karakterini oynayan Necati Şaşmaz, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) milletvekilleriyle bir araya geldi, Siyasete mi giriyor?’ tartışmalarına neden oldu.

    Şaşmaz, MHP Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı ve MHP Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş ile görüştü. Sosyal medyada hızla yayılan fotoğraf, “Necati Şaşmaz, siyasete mi giriyor?” tartışmalarına neden oldu.

  • Destici: Barolarla ilgili yasal değişikliğe ihtiyaç var

    Destici: Barolarla ilgili yasal değişikliğe ihtiyaç var

    Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, barolarla ilgili yasa değişikliği teklifine ilişkin, “Elbette ki burada yasal bir değişikliğe ihtiyaç var. Mümkün olan en geniş katılımla oluşan ve tüm kesimlerin temsil edildiği baro ve meslek odalarını tercih ettiğimizi tekrar ifade etmek istiyorum” dedi.

    BBP lideri Mustafa Destici, genel merkez binasında düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu. Destici, terörle mücadele noktasında ülkesini, sınırlarını, milletini korumanın, güvenlik güçlerinin asli görevi olduğunu belirtti. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Pençe-Kaplan Operasyonu’nu başarıyla sürdürdüğünü vurgulayan Destici, “Terörle mücadele milli bir meseledir. Hepimize düşen, bu konuda güvenlik güçlerimize destek olmaktır. Hiçbir terör örgütü bir veya birden fazla istihbarat örgütünün, dolayısıyla devletin desteği olmadan varlığını devam ettiremez. Bulunduğu bölgede konumlanamaz. İhtiyacı olan para trafiğini yönetemez. Siyasi destek oluşturamaz. Gıda, silah, tıbbi malzeme başta olmak üzere hayati ihtiyaçlarını temin edip bölgeye taşıyamaz. Bölgede ilk hedefleri Türkiye ve Türk milleti olan bir terör devleti kurdurmak olanlara, ateşle oynadıklarını tekrar hatırlatıyorum” dedi.

    ‘TEPKİYİ YERSİZ VE ABARTILI BULUYORUM’

    BBP lideri Destici, baro ve meslek odalarının, üye ve hizmet standartlarını yükselten, bunun yanı sıra hizmet kalitesini artırmayı hedefleyen kuruluşlar haline gelmesini istediklerini kaydetti. Baroların milletin inancıyla köküyle kültürüyle alakası olmayan grupların saldırılarından kurtulmasını beklediklerini vurgulayan Destici, şunları söyledi:

    “Bugün hala bazı barolarımızın Ankara, İstanbul ve İzmir başta olmak üzere maalesef bu marjinal grupların elinde olduğunu görüyoruz. Bu grupların önemli bir kısmı marjinal sol ve bölücü grupların olduğunu da çok rahatlıkta ifade ediyoruz. İsmini zikrettiğim baroların temsilcilerini biz orduyu darbeye davet ederken ki mitinglerde gördük. Elbette ki, burada yasal bir değişikliğe ihtiyaç var. Bu kapsamda, birden fazla baro ya da meslek odası yerine, öncelikli olarak nispi temsilin esas alındığı bir seçim metoduyla, mümkün olan en geniş katılımla oluşan ve tüm kesimlerin temsil edildiği baro ve meslek odalarını tercih ettiğimizi tekrar ifade etmek istiyorum. Bu konuda, baroların, henüz Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülecek teklifler şekillenmeden gösterdikleri tepkiyi de yersiz ve abartılı bulduğumu aynı zamanda da bir kaos ortamı yaratma özlemi olduğunu ifade etmek istiyorum. Barolar ile ilgili hazırlanacak yasa teklifi konusunda uzlaşmaya yönelik adım atılmasını da memnuniyetle karşıladık. Temennimiz bir uzlaşmanın çıkması ve bir mutabakatla bu teklifin yasalaşmasıdır. Bizde BBP olarak bu sürece elimizden gelen her türlü katkıyı sunmaya devam edeceğiz.”

    ‘ÜLKEMİZ ÖRNEK PERFORMANS GÖSTERDİ’

    BBP lideri Destici ayrıca 1 Haziran itibarıyla yeni normalleşme sürecine geçildiğini hatırlatarak, “Hakkını vermek zorundayız. Ülkemiz, hükümetimiz, sağlık çalışanlarımız, salgınla mücadelede, tüm dünyaya örnek gösterilecek bir performans gösterdi. Ancak fertler üzerine düşen görevleri yerine getirmezse kurallara uymazsa devlet ‘sokağa çıkma kısıtlaması’ kararı almak zorunda kalacak. Bundan en çok ekonomimiz, dolayısıyla halkımız, milletimiz, devletimiz zarar görecektir. Umuyor ve diliyoruz ki hastalığa ait rakamların azalan ivmesi bu şekilde devam eder ve hiçkimsenin Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetmediği günlere bir an önce ulaşırız” dedi.

  • Erdoğan’dan erken seçim açıklaması

    Erdoğan’dan erken seçim açıklaması

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti MKYK toplantısında erken seçimle ilgili yaşanan tartışmalara ilk kez yanıt vererek, “Seçim ve siyasi parti yasalarının Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne göre değiştirilmesi gerekiyor. Erken seçim yok. 2023’ü bekleyecekler” dedi.

    Erdoğan, “Erken seçim filan yok. Niye seçim yapalım? Seçimler 2023 yılında yapılacak, bekleyecekler. Herkes ona göre önüne baksın. Erken seçimi konuşan bir tek muhalefet. Arka arkaya açıkladığımız paketler onları rahatsız etti. Şimdi yeni dönemde, seçim ve siyasi partiler yasalarının, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne göre değiştirilmesi gerekiyor. Bunun için bir komisyon kurduk. Onlar çalışmaları yapıp önümüze getirecek.” diye konuştu.

    Hürriyet’ten Nuray Babacan’ın haberine göre, Erdoğan, kadına yönelik şiddet uygulayanların serbest bırakılmasını eleştirerek, İstanbul’da yaşanan bir olayı örnek gösterdi. Erdoğan, Türkiye’ye yabancı turist girişini sağlamak için Almanya Başbakanı ve Rusya Devlet Başkanı’yla yaptığı görüşmeleri de aktardı.

  • Bahçeli’den Ayasofya açıklaması

    Bahçeli’den Ayasofya açıklaması

    Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, gündemle ilgili yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, Türkiye’nin Libya’daki varlığı, Yunanistan’ın Ayasofya ile ilgili açıklamaları ve TBMM’de milletvekillikleri düşürülen üç isimle ilgili MHP’nin tavrına yer verildi.

    “AYASOFYA’DAN ÇAN DEĞİL EZAN SESİ YÜKSELECEK”

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ayasofya ile ilgili tartışmalar için “Son günlerde Yunanistan’ın sivil ve askeri yöneticilerinden gelen tehditvari açıklamalar milli tahammülü zorlamaktadır. Herkes hesabını buna göre yapmalıdır Ayasofya’dan çan sesi değil Allah’ın izni le ezan sesi yükselecektir.” ifadelerini kullandı.

    “DEMOKRASİ VE AHLAKIN ZORUNLU BİR GEREĞİDİR”

    Bahçeli, CHP’li Enis Berberoğlu ile HDP’li Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın millletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin ise, “İki HDP’li, bir CHP’linin milletvekilliklerinin düşürülmesi adaletin ve demokrasi ahlakının zorunlu bir gereğidir. Nitekim kanun önünde herkes eşittir. Hiç kimsenin suç işleme ayrıcalığı veya özgürlüğü yoktur.” değerlendirmesinde bulundu.

    Bahçeli’nin hedefinde HDP’nin Ankara’ya yürüyüşü kararı da vardı. Bahçeli kararla ilgili “HDP, usulü bir işlemin tamamlanması suretiyle milletvekilliklerinin düşürülmesi yönündeki uygulamalara ve kayyım atamalarına karşılık Türkiye’nin farklı noktalarından Ankara’ya yürüyüş başlatma kararı alması habis ve hain bir hedefin icra planlamasıdır” dedi.

    Medya, Tanıtım ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kalaycı tarafından paylaşılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

    “TÜRKİYE DÜŞMANLARI DÖRT KOLDAN ÜZERİMİZE GELMEKTEDİR”

    Türkiye’mizi kapsam ve hedefine alan stratejik tehditlerin mahiyeti çeşitlenirken, muhtevası hem çetrefilleşmekte hem de çetin bir hal almaktadır.

    Milli hassasiyetlerimizi tahriş, milli haklarımızı taciz, milli haysiyetimizi tahrip etmek için sürekli tertip ve tezgâh kurgulayan iç ve dış odaklar ülkemizi köşeye sıkıştırmak amacıyla menfi ve menfur operasyonlarını devamlı güncellemektedir. Türkiye düşmanları dört bir koldan ısrarla üzerimize gelmektedir.

    “KAĞITTAN KAPLANDAN FARKSIZ OLAN MUHALİFLER…”

    Gerçekleri çarpıtmak geldiğimiz bu aşamada imkânsızdır. Türkiye’nin zafiyetini kollayan, açığını kovuşturan, olmayan acziyet ve ataletini konuşan çıkar lobisinin yerli ve yabancı uzantılarını bundan sonra gizleyip saklayacak hiçbir maske kalmamıştır.

    Yağmura ve rüzgâra dayanıksız kâğıttan kaplandan farksız olan Türkiye muhaliflerinin tuzakları beyhude, iftiracı ve izansız taarruzları boşunadır. Bunlar ne yaparsa yapsın muvaffak olamayacaklardır. Feraseti yüksek aziz milletimiz karanlık niyetlerin, kapalı devre çalışan servis elemanlarıyla hıyanet figüranlarının ziyadesiyle farkında ve bilincindedir.

    “LİBYA’DAKİ VARLIĞIMIZ CHP VE İTTİFAK ODAKLARINI TELAŞLANDIRDI”

    Geldiğimiz bu aşamada, Türkiye özet olarak şu ana başlıklarla ifade edilebilecek iç ve dış stratejik tehditlere direkt maruz ve muhataptır:

    Libya’daki haklı, hukuki ve meşru varlığımız dış güçleri rahatsız ettiği gibi, CHP’yi ve ittifak ortaklarını da telaşlandırıp ürkütmektedir.

    Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’yle 27 Kasım 2019’da uluslararası hukuk kurallarına uygun şekilde imzalanan “Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası” ile “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” bölgesel dengeleri etkilemekle kalmamış lehimize çevirmiştir.

    Doğu Akdeniz’deki egemenlik haklarımız bu sayede güçlü olarak savunulmuş, bununla birlikte güvenceye kavuşturularak teyit ve tescil edilmiştir. Türkiye tarihin sesine kulak vermiş, coğrafyanın mesajına dikkat kesilmiş, deniz ve kara sınırlarımız üzerinde kuşku uyandıran mesnetsiz şayia ve şaibelerin sabırla üstesinden gelmiştir.

    “KİRALIK TETİKÇİ KOMPLOLARI ÇUVALLADI”

    Türkiye ile Libya arasında kurulan diyalog köprülerinin tarihsel, kültürel ve ülkesel müktesebata müzahir olacak şekilde tesisi ve temini sağlanmıştır.

    Darbeci Hafter’in işgal ve yıkım girişimleri boşa çıkarılmıştır. Kiralık tetikçilerin komploları çuvallamıştır. Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Mısır, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri, hatta Suudi Arabistan gibi ülkelerin yanı sıra iç işgal cephesi de Türkiye ile Libya arasındaki müspet ilişkileri asla hazmedememişlerdir.

    CHP emperyalizmin sınır bekçisi olmak uğruna milli hedeflere kara çalmış, zalim planların tedarikçisi ve teşvikçisi konumuna göz göre göre düşmüştür. Siyasetin ayrık ve ayıplı markası CHP’nin bu durumu yürek yaralayıcı, utanç vesikasıdır.

    Libya’da Hafter’in mevzi kaybı, istila ettiği yerlerden aşama aşama çekilmek zorunda kalması Zillet İttifakı’nı sukutu hayale uğratmış, ters köşeye yatırmıştır. Türkiye’nin kaybına umut ve siyasi ikballerini bağlayanlar küresel zulmün içimizdeki taşeronlarıdır.

    “CHP, İP VE HDP’NİN İSTEDİĞİ DE BUDUR”

    Milli varlığımızın karşı kutbunda birleşen, bekamıza diş bileyen, pusu kuran, çevremizi önce boşaltıp sonra da kuşatmak isteyenler kandan nemalanan zalimlerdir.

    Son gelişmeler heveslerin kursaklarda kaldığının ispat ve ilanıdır. Ne var ki, Libya merkezli oyunlar bitmeyecek, pis senaryolardan vazgeçilmeyecektir. Stratejik tehditlerin dozajında herhangi bir azalma bu ortam ve şartlar dahilinde oldukça zor ve zahmetli bir zamana ihtiyaç duymaktadır.

    Türk milletinin dayatmayla Anadolu’ya çekilip içe kapanması, etrafındaki hadiselere ilgisiz ve iradesiz yaklaşması, herkes bilmelidir ki, vatanı orta ve uzun vadede tamiratı ve telafisi neredeyse imkansız risklere mahkum edecektir. CHP-İP-HDP’nin istediği de budur.

    “CHP YANLIŞA DÜŞMÜŞTÜR”

    KOVİD-19 sonrası yeni bir dünyanın çatısı örülüp kapısı aralanırken milli ve haklı davalarımızdan taviz vermemiz, tarihin gerisine düşmemiz, bizzat içinde olmamız gereken olayları yedek kulübesinden izlememiz düşünülemeyecektir.

    Bu nedenle CHP yanılmıştır, yanlışa düşmüştür, yanlış ata oynamıştır. CHP tutsak alınmış, FETÖ-PKK-küresel vampirlerin yörüngesine girmiştir. İnanıyorum ki, emel ve eylem ortaklarıyla birlikte hukuki ve demokratik bedeli de mutlaka ödeyecektir.

    “‘NE İŞİMİZ VAR LİBYA’DA’ DİYENLER”

    Ne işimiz var Libya’da, ne arıyoruz Suriye’de sorusunu soran gafiller süngüleri düşmüş, sadakatleri erimiş mağlup ve mankurtlardan başkası değildir. Vatan müdafaasının sınır hattı Misak-ı Milli Haritası’nın son eşiğinden başlayacaktır.

    Türkiye’nin haklarından, tezlerinden, ülkülerinden ödün vermesi milli şerefini tartışmaya açacaktır. Mücavir toprak ve ülkelerdeki mevcudiyetimizin yegâne dayanağı uluslararası hukuk ve milli güvenlik mülahazalarıdır.

    Bilinmelidir ki, sınır ötesinde bulunduğumuz meskûn mahallerden geri dönersek, tehditlere boyun eğersek, eşzamanlı şekilde Türk vatanına hainler ve zalimler hücum edecektir.

    “RUSYA’NIN TUTUMU ESAD’A GÜVEN VERMEKTEDİR”

    Suriye’de son iki hafta içinde verdiğimiz şehit sayısı ikidir. İdlib’in güneyindeki M-4 Karayolu hala temizlenmiş değildir. Bugüne kadar Türk-Rus askerlerinden mürekkep birlikler 15 kez ortaklaşa devriye görevini yerine getirmişlerdir.

    Moskova Mutabakatı’nın üzerinden de üç ay geçmiştir. Rus yönetiminin sık sık Türkiye’ye yükümlüklerini yerine getirme uyarısı sorumsuz ve sorunlu bir dilin aleniyet kazanmasıdır.

    M-4 Karayolunun 6’şar kilometrelik kuzey ve güneyinde mezkur mutabakat hükmü gereğince görevini harfiyen icra eden ülke Türkiye’dir. Bu kapsamda Libya ve Suriye’de ikili oynayan Rusya’nın siyasi tutumu güvensizlik aşılamakta, terör örgütlerine ve Esad rejimine güven vermektedir.

    “SURİYE’NİN GELECEĞİNİ BİZZAT SURİYELİLER BELİRLEMELİDİR”

    Milli bekamızı tehdit eden terör musibeti vatan toraklarıyla birlikte sınır ötesindeki alanlardan muhakkak temizlenecektir. Toplumsal sinir uçlarımıza dokunan seri tahrik ve saldırganlıkların cevabı inanıyorum ki misliyle verilecektir.

    CHP’nin, HDP’nin, İP’in ve diğer ziyan olmuş siyasi zihniyetlerin müfsit ve müfrit zorlamalarına aldırış edip itibar edecek milli ve ahlaki düşünen hiç kimse yoktur.

    Önemle altı çizilmesi gereken husus şudur: Suriye’nin geleceğini bizzat Suriyeliler belirlemelidir. Fakat tezahür eden Suriye Anayasa Komitesi’nin 2.tur görüşmeleri Cenevre’de 25-29 Kasım 2019 tarihinde başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

    “TÜRKİYE TARİHİN DOĞRU TARAFINDA DURUŞ GÖSTERDİ”

    BM Suriye Özel Temsilcisinin 19 Mayıs 2020’de, Suriye’de çatışan tarafların anayasa taslak çalışmaları için Cenevre görüşmelerini yeniden başlatmasıyla ilgili düşünce ve teklifi Suriye meselesinin siyasi çözüm için yeni bir teşebbüstür.

    Türkiye tarihin doğru tarafında duruş göstermiştir. Kaldı ki komşu ülkelerin siyasi ve toprak bütünlüklerine de saygılıdır.
    Bu saygının hatalı yorumu, buna eklemlenmiş hunhar operasyon ve projeler aynısıyla ters tepecek, nifak eken felaket biçecektir.
    Türk milleti bölgesel ve küresel emperyalizme karşı tek ses, tek bilek, tek yürektir.

    “YUNANİSTAN AKLINI BAŞINA ALMALIDIR”

    Son günlerde Yunanistan’ın sivil ve asker yöneticilerinden gelen tehditvari açıklamalar milli tahammülü zorlamaktadır. Yunanistan yönetimi aba altından gösterdiği sopanın kendi tepesine ineceğinden ya habersizdir ya da nefret ve öfke selinin tesiriyle körleşmiştir.

    İki durumda da kaybedecek olan bellidir. Komşuluk hukukunu yok sayıp iki asırdır şantaj ve saldırgan bir siyasetin müellifi olan Yunanistan aklını başına almalı, denizin dibine gömülmek istemiyorsa denetim ve kontrolü elden bırakmamalıdır.
    Türkiye hiçbir küstahın sabah akşam tehdit edeceği bir ülke değildir.

    Herkes haddini hududunu iyi bilmelidir. Savaş baltalarını çıkarıp fütursuzca sallayanlar unutmasınlar ki, Türk milleti muzaffer ve kahraman bir millettir.

    Yunanistan Savunma Bakanı’nın askeri çatışma ihtimalini de ifade ederek “Her türlü senaryoya göre hazırlık yapıyoruz” demesi korkak bir meydan okumadır.

    Türkiye Cumhuriyeti, stratejik bir tehdide dönüşen Yunanistan’ın Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve diğer milli konulardaki alçak hesaplarını alt üst edecek muktedirliğe sahiptir.

    “BİZANSI İHYA PEŞİNDE KOŞA AHMAKLAR…”

    Ayasofya Caminde manevi aşk ve adanmışlıkla okunan Fetih Suresi’nden rahatsızlık duyan, egemen devlet vasfımızı hiçe sayıp hayasızca tepki gösteren Yunan Hükümeti’ne hatırlatırım ki, Ayasofya fethin kutlu bir sembolü, kutsal bir emanetidir.

    Kıbrıs Limasol’daki Köprülü Camisi’nin avlusuna molotofkokteyli atanların ve Larnaka’daki Tuzla Camisi’nin duvarına Bizans bayrağı asanların kimlerden beslendiği aşikârdır.

    Camilerimize yönelik bu çirkin saldırıları şiddetle lanetliyor, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin suçluları derhal bulup cezalandırmasını ümit ediyorum. Bizans’ı ihya peşinde koşan ahmaklar boşa kürek çekmektedir. Zulmün perdesi 567 yıl önce kapanmıştır.

    Ayasofya Müslüman Türk milletinin fetih camisidir. Bu hakikat değişmeyecektir. Herkes hesabını buna göre yapmalıdır.
    Ayasofya’dan çan sesi değil, Allah’ın izniyle ezan sesi yükselecektir.

    “KARANLIK ELLER PROVOKASYONA HIZ VERDİ”

    Uzun bir süredir milli ve manevi değerlerimiz seri ve sistematik şekilde istismara uğramaktadır. Karanlık eller son günlerde provokasyonlarına hız vermişlerdir.

    Zamanlama itibariyle şüphe uyandıran bu düşmanca muamelelerin iç huzur ve barış ortamımızı bozmak, budamak, sabote etmek gayesi taşıdığı açıktır.

    İzmir’de bazı camilerimizin hoparlörlerinden korsan müzik yayını yapan alçaklardan Etimesgut’ta işlenen bir cinayeti Türk-Kürt karşıtlığına sabitlemeye çalışan satılmışlara, dahası Kiliselere yönelik saldırılarla birlikte Hrant Dink Vakfı’na gönderilen tehdit mektubuna varıncaya kadar fitne ve bozguncu emeller boş durmamıştır.

    “SOKAK EDEBİYATI YAPAN CHP VE YEDEKLERİ…”

    25 Mayıs 2020 Pazartesi günü ABD’de işlenen ırkçı cinayet sonucunda sokaklara çıkan göstericileri Türkiye’de emsal gösterip devamlı surette sokak edebiyatı yapan CHP ve yedeklerinin yangına körükle gitmeleri tehlikeli bir tuzaktır.

    Türk yargısının hükmünü verdikten sonra Anayasa’nın 84. maddesinin 2.fıkrasına göre milletvekillikleri düşürülen ve işledikleri suçların hukuken karşılığını gören eski milletvekillerini müdafaa bahanesiyle CHP-HDP-İP’in aynı kareye girmesi ibretlik bir tablodur.

    “ANKARA’YA YÜRÜYÜŞ HABİS VE HAİN BİR HEDEFİN İCRA PLANIDIR”

    HDP, usulü bir işlemin tamamlanması suretiyle milletvekilliklerinin düşürülmesi yönündeki uygulamalara ve kayyım atamalarına karşılık Türkiye’nin farklı noktalarından Ankara’ya yürüyüş başlatma kararı alması habis ve hain bir hedefin icra planlamasıdır.

    Kılıçdaroğlu başta olmak üzere, CHP’li yöneticilerin devamlı; “Bizi sokağa çekmek istiyorlar” beyanı sinsi bir hazırlığın, sokaktan iktidar ve ikbal devşirmenin gizli ajandasıdır. Hiç kimse bu bayat numaraları yemeyecek, yutmayacaktır.

    CHP-HDP-İP şer bir amacın sacayağıdır. Kılıçdaroğlu’nun bedel ödemekten bahsetmesi, TBMM Genel Kurulu’nda CHP-HDP ittifakının sıra kapaklarına vura vura, nefes alamıyoruz propagandasıyla gözler önüne serilmesi büyük bir tehdittir.

    DEMOKRASİ VE ADALETİN ZORUNLU GEREĞİDİR

    Hakkında fezleke düzenlenen milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını 7 Mart 2016’da ilk kez dile getiren CHP Genel Başkanı’dır. “Bağımsız yargının önünde hesap verelim” diyen bizzat bu şahıstır.

    İki HDP’li, bir CHP’linin milletvekilliklerinin düşürülmesi adaletin ve demokrasi ahlakının zorunlu bir gereğidir. Nitekim kanun önünde herkes eşittir. Hiç kimsenin suç işleme ayrıcalığı veya özgürlüğü yoktur.

    Milletvekili sıfatını taşımalarına rağmen suç işlemiş şahısların, diğer tutuklu ve hükümlü kişilerin aksine, milletvekilliğinin sağladığı haklardan istifade talepleri, anayasal bir kuralın dönem sonuna bırakılmasını istemeleri kınanması gereken bir çelişki, aynı zamanda da haksızlıktır. Bu haksızlık giderilmiş, adalet yerini bulmuştur.

    “4 HAZİRAN’DA GAZİ MECLİS AYIKLANMIŞTIR”

    TBMM, teröre yardım ve yataklık yapan suçluların sığınacağı yer olamayacaktır. Terör örgütleriyle aralarına mesafe koyamayanların sonu bellidir, bundan da hiç kimse muaf tutulamayacaktır. 4 Haziran 2020 tarihinde Gazi Meclis ayıklanmıştır.

    Sokağa göz kırpan, sokakta gelecek arayan, yeni bir Gezi çıkmazına umut bağlayan, milletimizin huzur ve güvenliğine kast eden kim olursa olsun karşılarında Türk devletinin kudretini bulacaklardır.

    Cumhur İttifakı’nın dış destek ve tesirli muhtemel sokak hareketlerini kaynağında söndürmeye gücü yetecektir. Bekçilerimizi terörle ilişkilendiren, polislerimizi ve askerlerimizi hayasızca isnat eden gafiller sabrımızı test etmemelidir.

    “TÜRKİYE SOKAKTA BULUNMAMAIŞTIR”

    KOVİD-19 salgınının yaralarını sarmaya azim ve inanmışlıkla çaba gösteren Türkiye’yi; sokakların karanlığına, asayişsizliğin kundağına, kutuplaşmanın kuytusuna hiçbir mihrak itemeyecektir.

    Türkiye sokakta bulunmamış, sokağa da teslim edilmeyecektir. İstikbal hedeflerimizi perdelemeye, istiklal sevdamızı nefessiz bırakmaya hiç kimsenin provokasyon ve rezil projesi kafi gelemeyecektir.

    Milliyetçi Hareket Partisi Türk milletine fedakârca, hiçbir karşılık beklemeden hizmete sonu cefada olsa sefada olsa kararlılıkla devam edecektir. Türklüğün sancağı inmeyecek, Türk milleti hiçbir zulmete tamam demeyecektir.