Etiket: siyaset

  • Siyasetçiler genç seçmenlere ulaşabiliyor mu?

    Siyasetçiler genç seçmenlere ulaşabiliyor mu?

    Yüksek Seçim Kurulu (YSK) verilerine göre 14 Mayıs’ta yaklaşık 5 milyon kişi ilk defa oy kullanacak.

    Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması halinde buna ilaveten 18 yaşına girecek 47 bin kişi daha oy kullanacak.

    Genç nesillerin bu süreçte haberlerini nereden aldığı, siyasi tercihlerini nasıl formüle ettiği ve sosyal medyanın karar verme yönünde ne kadar etkili olduğu sıkça tartışılıyor.

    Araştırmalar, gençlerin geleneksel medya diye tarif edilen gazete ve televizyondan uzaklaştığını, haberleri takip etmekten de genel olarak kaçındığını gösteriyor.

    (BBC Türkçe)

  • Bakan Varank: Karşımızda ufku, vizyonu, olmayan bir muhalefet var

    Bakan Varank: Karşımızda ufku, vizyonu, olmayan bir muhalefet var

    Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, seçim bölgesi Bursa’da, bayramın ikinci günü iş dünyası temsilcileriyle bir araya geldi. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Bursa Şubesi’ni ziyaret eden Bakan Varank, Bursa’nın iş dünyasındaki potansiyeline vurgu yaparak, “Bu dönem sizlerin takdiriyle, inşallah bizlere oy verirseniz Bursa’yı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil etmek, bu şehre buradan da hizmet etmek için görev alacağız, vazife alacağız. Bursa, potansiyeli gerçekten yüksek bir şehir. Bunu da bir klişe cümle olarak kurmuyorum. Sanayi altyapısıyla, üretimiyle, turizm potansiyeliyle, tarımdaki kabiliyetleriyle, son dönemde Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yaptığımız lojistik yatırımlarıyla Bursa çok farklı bir noktaya geldi. Türkiye’nin dördüncü büyük şehri, ekonomik anlamda ülkemize büyük katkılar sağlayan bir şehir ve bu şehirde doğru noktalara müdahale ederseniz, doğru noktalardaki potansiyeli açığa çıkarırsanız, çok daha farklı neticeler alabileceğiniz, çok daha ileri noktalara taşıyabileceğiniz bir şehir. Şimdiye kadar hamdolsun bu şehri hizmet etmek bizlere nasip oldu. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak bağlı kuruluşlarımızla, kalkınma ajanslarımızla birçok projeler yaptık, birçok yatırımın önünü açtık. İnşallah çok daha odaklı bir şekilde bunlara önümüzdeki dönemde sizlerin takdiriyle devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

    Togg Dünya’da ses getirdi

    Türkiye’nin otomobilinin Bursa’da üretildiğine dikkat çekerek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın pazartesi günü batarya fabrikasının temelini atacağını söyleyen Bakan Varank, şöyle konuştu:

    “Çok örnek vermeye gerek yok. İşte Türkiye’nin otomobili projesi Bursa’da hayat buldu. Gemlik’te hayat buldu. Sadece Türkiye’den ses getiren değil, dünyadan ses getiren bir proje oldu. Bursa’nın kabiliyetleri sayesinde, bu kadar hızlı netice alabildik. Bursa’daki tedarikçiler, buradaki insan kaynağı sayesinde bu kadar hızlı netice alabildik. Ve hamdolsun böyle büyük bir proje, binlerce hemşehrimize istihdam sağlıyor. Çok önemli bir katma değer oluşturuyor. Sadece bu örnek bile aslında Bursa’nın potansiyelini ve bizim bu şehre kazandırdıklarımızı göstermesi açısından önemli. Ama biz yerimizde durmayacağız. Yolumuza kararlılıkla devam ediyoruz. İşte pazartesi günü, 24 Nisan’da Türkiye’nin ilk batarya fabrikasının temellerini de yine Gemlik’te atacağız, Bursa’da atacağız. Hemşehrilerimiz inşallah Sayın Cumhurbaşkanımızı Gemlik’te önce bir karşılayacaklar. Ve daha sonra, bu buluşmadan sonra biz temel atma törenini inşallah gerçekleştireceğiz. Peki bu yatırım ne getirecek bize? Türkiye’nin ilk batarya fabrikası yatırımı ama sadece batarya üretmeyecek. Aynı zamanda son teknoloji, en verimli teknolojilerde batarya geliştirip bu teknolojiyi üretimiyle beraber bölgesine pazarlayacak önemli bir yatırımdan bahsediyoruz. Yine binlerce vatandaşımıza ekmek kapısı olacak çok ciddi ekonomik katkı sağlayacak bir yatırımdan bahsediyoruz. İşte bunu da Bursa’ya kazandırıyoruz. Çünkü bu şehrin potansiyeli, bu yatırımın üstesinden gelmek için yeterli. Biz yolumuza devam edeceğiz dedim. İnşallah bu kararlılıkla ilerlersek de biz Bursa’yı çok farklı bir noktada görebileceğiz. Sadece Türkiye’de öne çıkan bir şehir olarak değil, belki de Avrupa’nın üretimde en önemli merkezlerinden bir tanesi olarak inşallah göreceğiz. Yeter ki bir olalım, beraber olalım. Hep birlikte bu şehre, bu ülkeye hizmet etmenin derdinde, sevdasında olalım.”

    ‘Karşımızda ufku, vizyonu, kapasitesi olmayan Bir muhalefet var’

    21 yıllık iktidarlarında hizmet siyaseti markasını ülkeye kazandırdıklarını söyleyen Bakan Varank, kendilerine kimseyi Rakip olarak görmediklerini ifade ederek muhalefeti eleştirdi. Varank, “Baktığınızda biz kendimize bir rakip görmüyoruz ama bize rakip olduğunu iddia edenlerin ise asla ve kata bir şey üretme, bir şey ortaya çıkarma, proje geliştirme gibi bir dertleri olmadığının da farkındayız. İnşallah milletimiz 14 Mayıs’ta ferasetiyle, her zaman güvendiğimiz ferasetiyle işte bu iki değerlendirmeyi yapacak ve buna göre seçimde inşallah neticeyi alacak” dedi.

    CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu da eleştiren Bakan Varank, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Karşımızda ufku, vizyonu, dünyada neler oluyor, bunu takip etme kapasitesi olmayan bir muhalefet var. Sadece şimdiye kadar karşı çıktıkları projelerin birkaç tanesini saysak bunlar bile aslında ne kadar vizyonsuz olduklarını göstermek açısından yeterli. Bakınız Kılıçdaroğlu’nun geçmişteki demeçlerine bir bakın. Neye karşı çıkıyordu? Sabiha Gökçen Havalimanı’na karşı çıkıyordu. Bugün Sabiha Gökçen Havalimanı, 30 milyon yolcu kapasitesiyle Türkiye’nin, Avrupa’nın en önemli havalimanlarından bir tanesi oldu. Kılıçdaroğlu’nun aklına uysaydınız, şu anda bir Sabiha Gökçen Havalimanı’nız olmazdı. Peki ben buradan soruyorum. Sabiha Gökçen Havalimanı’nın mı bu ülkeye ekonomik anlamda katkısı var, yoksa olmamasının mı katkısı var? Neye karşı çıkıyorlardı? Şehir hastanelerine karşı çıkıyorlardı. Kılıçdaroğlu’nu dinlemiş olsaydık ve şehir hastanelerini yapmamış olsaydık pandemi gibi bir dönemi atlatabilir miydik? Atlatamazdık. Neye karşı çıkıyorlardı? Türkiye’nin doğal gaz aramasına karşı çıkıyorlardı. ‘Hani nerede gaz arıyordunuz, nerede bu gaz?’ diye soruyorlardı değil mi? Onların aklına uysaydık ve biz bu gazı aramasaydık, işte iki gün önce Sayın Cumhurbaşkanımız, karayla buluşturduğumuz törende tüm Türkiye’ye bir müjde verdi. Türkiye’nin kendi gazını bulması mı ekonomik anlamda bu ülkeye katkı sağlar? Gazının bulunmaması mı katkı sağlar? Bunun gibi onlarca örnek verebiliriz ve bariz, somut, bütün vatandaşlarımızın gözünün önünde gerçekleşen hadiselere, adeta kendi vatandaşlarını, çok affedersiniz aptal yerine koyarcasına karşı çıkmaya devam ediyorlar. Ne diyorlardı? ‘Bakanlar, başbakanlar, şirket yetkilileri bir araya geldiniz. İmzaları attınız. Hani otomobil yapıyordunuz? Nerede bu otomobil?’ diye soruyorlar mıydı? Soruyorlardı. İşte bugün otomobil Bursa’nın sokaklarında mı? Sizler biraz önce kapının önünde bunu somut olarak gördünüz mü? Kornasına bastınız mı? Ekranlarını gördünüz mü? İşte bunların aklına uysaydınız, Türkiye’nin bir otomobil projesi de yapmaması gerekiyordu. Onun için bunların reel sektörden anladıkları hiçbir şey yok. Üretim ne demek? Türkiye nasıl kalkınır? Bunlardan bihaber bir muhalefetle karşı karşıyayız.”

    ‘Kimlik üzerinden siyaset yapıyorlar’

    Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi olduğunu söylediği açıklamaya da değinen Bakan Varank, CHP liderinin kimlik siyaseti yaptığını söyleyerek, “Bakınız ortaya proje koyamayanlar şu anda kimlik siyaseti yapmaya, Türkiye’nin sosyolojik fay hatlarını tetiklemeye dönük, birtakım siyasi hamlelere giriyor. Bakıyorsunuz durup dururken Kılıçdaroğlu çıkıyor, ‘Aleviyim’ diye bir video çekiyor. Kimse senin Aleviliğini zaten sorgulamadı. Kimsenin senin Aleviliğinle ilgili bir problemi de yok ama bakınız gerçek manada ortaya proje koyamayanlar, ancak bu kimlik siyaseti üzerinden netice almaya çalışacaklar. Bizim bunlara karnımız tok. Bizim kimsenin kimliğiyle bir problemimiz de yok. Kimlik siyaseti eski Türkiye’de kaldı. Koltuk pazarlığı siyaseti eski Türkiye’de kaldı ama bunlar bu eski Türkiye’yi tekrar gündeme getirmeye çalışıyorlar. Hatırlarsınız. Yaşı müsait olanlar, eskiler neydi? Ben sana bir bakanlık vereyim. Oradan üç tane koltuk vereyim, gelin şu hükümeti kurmaya çalışalım. Türkiye’yi biraz da biz yönetelim diye bunlar bir pazarlık siyaseti, koalisyon siyaseti güdüyorlardı. Biz bunları geride bıraktığımızı zannederken, işte bu arkadaşlar bunları tekrar hortlatmaya çalışıyorlar. Bizim milletimiz, bu ayrıştırıcı kimlik siyasetine de bu koltuk pazarlığı siyasetine de koalisyon siyasetine de inşallah yol vermeyecek. 14 Mayıs’ta inşallah doğru tercih yapacak. Türkiye, projeleriyle, yatırımlarıyla, Türkiye’yi kalkındırma sevdasıyla oluşturduğumuz projelerle yoluna devam edecek. Biz milletimizin ferasetine inanıyoruz, güveniyoruz. Gençlerimizin bu iki zihniyet arasındaki farkı çok güzel idrak edeceklerine inanıyoruz. Ve neticede inşallah 14 Mayıs’ta başarıyla bu seçimi de atlatıp, nasıl bundan önceki 15 seçimde olduysa yolumuza kararlılıkla devam edeceğimize inanıyoruz” diye konuştu.

  • Mustafa Şentop’tan sert mesajlar

    Mustafa Şentop’tan sert mesajlar

    Türkiye, Meksika, Endonezya, Güney Kore ve Avustralya’dan oluşan uluslararası MIKTA 8. Parlamento Başkanları Konferansı İstanbul’da bulunan Sepetçiler Kasrı’nda gerçekleştiriyor. Konsefansa Şentop’un yanı sıra, AK Parti İstanbul Milletvekilleri Ravza Kavakçı Kan ve Abdullah Güler, Meksika Temsilciler Meclisi Başkan Vekili Noem Berenice Luna Ayala, Endonezya Temsilciler Meclis Başkanı Puan Maharanı, Kore Cumhuriyeti Ulusal Meclis Başkanı Kım Jin- Pyo ve Avustralya Senato Başkan Yardımcısı Andrew Mclachlan katıldı. 5 oturumdan oluşan konferansın ilk oturumunda konuşan TBMM Başkanı Mustafa Şentop, uluslararası topluma sert mesajlar veren bir konuşma gerçekleştirdi.

    “Küresel barış ve istikrarın sağlanması hepimiz için büyük önem arz etmektedir”

    Toplantıda konuşan TBMM Başkanı Mustafa Şentop, “Dünyamız bugün maalesef ihtilaflar, çatışmalar ve savaşlarla kritik bir dönemeçten geçmektedir. Soğuk Savaş sonrasında başlayan uluslararası ortamdaki iyimser hava maalesef tamamen dağılmıştır. Terör örgütleri etkilerini arttırmış, ihtilaf ve çatışmalar artmış, büyük ölçekli savaşlar baş göstermiştir. Üstelik hızla küreselleşen dünyada artık hiçbir çatışmanın, hiçbir ihtilafın, hiçbir ekonomik veya sosyal olayın etkisi belli bir sınırın içerisinde kalmamakta, küresel ölçekte sonuçlar doğuran bu olaylar zaman zaman ülkelerimizdeki en küçük yerleşim yerindeki insanları dahi etkilemektedir. Bu nedenle küresel barış ve istikrarın sağlanması hepimiz için büyük önem arz etmektedir.

    “Uluslararası hukukun araçları olarak tesis edilen kurumlar işlememektedir”

    Gelinen noktada uluslararası hukukun araçları olarak tesis edilen uluslararası kurumların işlemediğini söyleyen Şentop, “Küresel barış ve istikrara sunmaları beklenen katkıları sunamamaktadır. Bugünün büyük ölçüde işlevsizleşen uluslararası sisteminin geçmişine baktığımızda, dünya savaşlarından çıkarılan derslerin bir sonucu olarak İkinci Dünya Savaşından sonra ‘gelecek nesilleri savaşın acısından korumak’ hedefiyle bugünkü uluslararası sistemin temeli olarak tarif edebileceğimiz uluslararası topluma dayalı bir hukuk sistemine geçiş arayışları baş göstermişti. Bu arayışların sonucu olarak, dünyayı yeni topyekûn savaşlardan korumak üzere 1945 yılında Birleşmiş Milletler kuruldu. Ancak uluslararası ortamdaki tüm değişimlere rağmen uluslararası hukukun en önemli sütunu olan bu kurum halen eski güç dengelerine göre kurulan karar alma mekanizmaları ile işlemeye devam etmektedir. Geçtiğimiz 78 yılda, dünya oldukça hızlı bir dönüşümden geçmiş, yeni tehdit ve sınamalar ortaya çıkmış, uluslararası güç dengeleri değişmiş, iki kutuplu dünya devri sona ermiş, ikinci dünya savaşının kazananları ve kaybedenleri dengesine göre formüle edilen, buna göre işleyen uluslararası sistem ise değişmemiştir” dedi.

    “Uluslararası sistemin reform ihtiyacı son birkaç yılın meselesi değildir”

    Uluslararası kurumların işleyişinden söz eden Şentop, “Üstelik ilk tesis edildiğinde dahi BM Güvenlik Konseyindeki veto hakkı gibi anti-demokratik ve küresel barış ve istikrarın korunmasını bazı ülkelerin politik çıkarlarına bağlayan, uluslararası hukuku güçlülerin hukukuna dönüştüren prosedürler nedeniyle baştan işlevsizliklerle doğan bu sistem bugün artık günümüz ihtiyaçlarına cevap vermekten çok uzaktır. Bunun altını kalın çizgilerle çizmek gerekir, uluslararası sistemin reform ihtiyacı son birkaç yılın meselesi değildir. Doksanlarda Bosna’daki soykırım mevcut uluslararası sistem için hiçbir zaman unutulmayacak bir utanç vesikasıdır. Yine aynı yıllarda Ruanda’daki soykırımı da küresel barış ve istikrarı tesis etmekle görevli kurumlar sadece izlemiş, bu da başta BM olmak üzere uluslararası toplumun karnesine yazılmıştır. Irak işgal edildiğinde, Suriye’deki iç savaşta uluslararası kurumlar yine sınıfta kalmış, yüzbinlerin hayatını kaybedişini uluslararası toplum sadece izlemiştir. Uluslararası toplum için bir diğer utanç vesikası da hiç şüphesiz Filistin’de on yıllardır devam eden işgaldir. Filistin’de siviller öldürülmekte, İsrail uluslararası hukuku her açıdan ayaklar altına almaktadır” dedi.

    “Ateşkes sağlamak için halen büyük çaba sarf ediyoruz.”

    Yıllardır ivmesi artarak devam eden İsrail’in ihlalleri uluslararası toplumun adeta izin vermesi ile gerçekleştiğini söyleyen Şentop, bugün yine uluslararası sistemin engelleyemediği ve sonlandıramadığı bir savaşın tüm dünyayı etkilediğini ifade etti. Şentop, “Ukrayna’da binlerce kişinin ölümüne sebep olan savaş küresel bir enerji krizine sebep olmuş ayrıca bir gıda krizi riski de oluşturmuştur. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan uluslararası ortamda eşsiz bir liderlik örneği göstererek, çok taraflılık temelinde, BM ile bazı girişimlerde bulunmuştur. Böylelikle Türkiye olarak bu savaşın hem Ukrayna üzerindeki hem de küresel düzeydeki etkilerini azaltmakta muvaffak olduk. Tarafları masaya oturtmak, ateşkes sağlamak ve nihayet olarak barışı tesis etmek için de halen büyük çaba sarf ediyoruz. Ancak bizim çabalarımız dışında çok taraflı diplomatik çabalar olmadığından, çok taraflı uluslararası kurumlar her zamanki gibi etkisiz olduğundan ve üstelik akan kanı durdurmak, yıkımı engellemek yerine savaşı körüklemeyi tercih edenlerde olduğundan savaşın ne zaman sonlanacağına ilişkin bir öngörü de bulunmamaktadır” dedi.

    Mevcut düzenin acilen reforme edilmesi gerektiğine dikkati çeken Şentop, “Bu noktada ümit verici olan şudur ki, bugünkü sistemde avantajlı konumda olan, barış ve istikrarı veto hakkına sahip bazı ülkeler de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllar önce ‘Dünya Beşten Büyüktür’ sloganıyla dikkat çektiği kapsamlı bir reform ihtiyacını ifade etmekte, özellikle BM Güvenlik Konseyinin yapısının değiştirilmesinin elzem olduğunu belirtmektedirler. Bugün neredeyse tüm ülkeleri ilgilendiren meselelerde bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda ülkenin karar vermesi, tüm insanlığın barış içinde müreffeh bir şekilde yaşama ideasının bu ülkelerin ulusal çıkarlarına, liderlerinin şahsi hırslarına kurban edilmesi artık kabul edilemez ve sürdürülemezdir” ifadelerini kullandı.

    “Barış veto edilemez”

    Uluslararası kurumlarda daha adil, çoğulcu ve daha kapsayıcı karar alma mekanizmalarını ivedilikle tesis edilmesi gerektiğini vurgulayan Şentop, “Veto hakkı gibi uluslararası hukukun uygulanmasını imkansız hale getiren, kurumları işlevsizleştiren mekanizmaların kaldırılması gerektiği açıktır, bunu sağlayacak girişimlerde bulunmalı, gerekli adımları atmalıyız. Zira barış veto edilemez, buna kimsenin hakkı olamaz. Daha adil, çoğulcu ve kapsayıcı bir temsilin olduğu BM Genel Kurulu’nun yetkileri genişletilmelidir. Güvenlik Konseyi üyelerinin sayısı adalet ve çoğulculuk esasında artırılırken; küresel barış ve istikrarı ilgilendiren konularda Genel Kurul çok daha güçlü yetkilerle donatılmalıdır” şeklinde konuştu

    “Uluslararası kurumların önemli ölçüde reforme edilmesi gerekmektedir””

    Barışın korunmasında herkesin söz sahibi olması gerektiğini söyleyen Şentop, “Zaten bugün dahi Genel Kurul daha hakkaniyetli ve adil kararlar verirken bu kararlar maalesef Güvenlik Konseyi tarafından görmezden gelinmektedir. Tabii, reforme edilmesi gereken sadece Birleşmiş Milletler değildir. Maalesef bütün uluslararası kurum ve kuruluşlar için aynı ihtiyaç söz konusudur. Avrupa Konseyinden NATO’ya, IMF’den Dünya Ticaret Örgütüne uluslararası kurumların önemli ölçüde reforme edilmesi gerekmektedir” dedi.

    “Uluslararası toplumun oturup, konuşup, dağılmaktan fazlasını yapmasının zamanı da gelmiştir”

    Şentop konuşmasının devamında, “Son dönemde ülkemizdeki iç siyaset nedeniyle oldukça popülerleşen bir İran atasözü var, ‘Oturdular, konuştular, dağıldılar’ bu atasözü uluslararası kurum ve kuruluşların mevcut durumunu çok güzel anlatmaktadır, ancak artık uluslararası toplumun oturup, konuşup, dağılmaktan fazlasını yapmasının zamanı da gelmiştir. Adalet, çoğulculuk ve kapsayıcılık, bu üç anahtar kelime uluslararası sistemi içine düştüğü açmazdan çıkaracak, uluslararası hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını sağlayacak, tüm aktörlerin adil olduğuna inandığı etkin bir yeni dünya düzenin tesis edilmesi için gereken reformların merkezinde yer almalıdır. Bu çerçevede en öncelikli ihtiyaç kuvvetli bir siyasi iradedir. Maalesef uzun zamandır ifade edilen reform isteklerine rağmen kapsamlı bir değişime yönelik kuvvetli bir siyasi iradenin varlığından söz etmek zordur” dedi.

  • Devlet Bahçeli: “Saraçhane kumpası tutmaz”

    Devlet Bahçeli: “Saraçhane kumpası tutmaz”

    MHP Genel Başkanı Bahçeli, Mersin Millet Bahçesi yanındaki miting alanında, partisince düzenlenen ‘2023’e Doğru: Aday Belli, Karar Net’ mitinginde vatandaşlara seslendi. Mersinlilerden 2023 yılı seçimlerinde Cumhur İttifakı’nın adayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a destek vermelerini isteyen Bahçeli, “Türkiye’de muhalefet kıtlığı ve kısırlığı maalesef ileri düzeydedir. Bu yüzden Türk siyaseti yaprak dökmektedir. Bu sebeple Türk siyaseti kurumuş toprak gibidir. Demokrasi standartları bizzat muhalefet partileri eliyle düşürülmektedir. Demagoji, demokrasiyi örselemekte ve öğütmektedir. Çünkü muhalefet partileri zillettedir, köksüz ve kimliksizdir. Siyasi ikballerini, ülke çıkarlarının üzerinde gören bir siyasi zihniyetin inandırıcılığı olamaz, itibarı olamaz, ilkesi olamaz, ikna edici hiçbir yanı da olamayacaktır” diye konuştu.

    “Zillet ittifakı oyun içinde oyundur”

    İktidara muhalefet etmekle, ülkeye muhalefet etmenin başka şeyler olduğunu kaydeden Bahçeli, “Türkiye’nin belki de en göze çarpan talihsizliği, siyaseti akıl ve ahlak çemberi dışına taşıran, milli ve manevi değerlerle zıtlaşan muhalefet partilerinin varlığıdır. Zillet ittifakı siyasi canlılığını, kumandalı iradesiyle, kutuplaşma taktikleriyle sürdürmektedir. Yalan derseniz bunların dilindedir. Yozlaşma derseniz bunlardadır. İftira ve asılsızlık bunlardadır. Nerede bir yara varsa, zillet ittifakı orayı daha da deşmek ve derinleştirmek için faaliyete geçmektedir. Nerede bir husumet görülüyorsa, zillet ittifakı orada rol kapmak için devreye girmektedir. Zillet ittifakı oyun içinde oyundur. Zillet ittifakı yalan rüzgarı, dedikodu yatağıdır. Bu ittifakı oluşturan proje partilerinin tek gayesi, Türkiye’nin ilerleyişini durdurmak, önünü kesmek, yükseliş seferberliğini tartışmaya açmaktadır” şeklinde konuştu.

    “CHP ve altılı masa tamamıyla yabancıların güdümündedir”

    CHP ve altını masanın tamamıyla yabancıların güdümünde olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Milyon dolarlar ödeyerek görevlendirilmiş, ücretli ve ithal danışmanlara bel bağlayacak kadar geleneğinden ve siyasi gerçekliğinden kopmuş bir partinin milletimizin yanında olması imkansızdır. Kılıçdaroğlu pusulayı kaybetmiş, istikameti şaşmış, yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişmiştir. Türkiye’ye, ABD’den ve İngiltere’den bakan, milletimizin hassasiyetleriyle bütünüyle ters düşen Kılıçdaroğlu’nun kiralık akıl hocaları Atatürk’ün partisinin kılavuz kaptanı haline gelmiştir. Bun nahoş manzara, kokuşmuş bir siyasetin özetidir. Bu çirkin manzara sömürgeleşmiş bir partinin işler acısı öyküsüdür. Parayla danışmanlık alanlar, yarın parayla da her değerini satacaktır. Bu haliyle CHP’nin 3 Aralık 2022 tarihindeki sözde vizyon toplantısı teslimiyetçiliğin vitrinidir. Vizyon diye açıklanan ne varsa milletimize uzak ve yabancı, milli hayatın gerçekleriyle de bağlantısız ve uyumsuzdur. CHP’nin ekonomi vizyonu diye bir şey yoktur.

    Zira bu partinin misyonu Türkiye’nin yıkımı ve dağılması, vizyonu da emperyalizmin siyasi devre mülkü olmaktadır. Kılıçdaroğlu vizyon diye isimlendirilen sahne gösterisinde küçülmeyi ve gülünç durumuna düşmeyi normal karşılayacak ölçüde denge ve öz denetim kaybına ulaşmıştır. Davulu asmışlar boyunlarına, tokmağı vermişler yabancı danışmanlarının eline. Durumları tıpkısının aynısıyla budur. CHP ekonomide vizyonsuzluğu belgelerken, MHP aylar evvel ekonomi büyüme, sosyal gelişme ve milli bütünleşme bağlamında geleceğin ekonomi vizyonunu saygın akademisyenlerimiz ve uzman isimlerimizle hazırlamıştır. Kılıçdaroğlu ve zilleti paydasında buluşan ortakları bilsin ve duysun ki vizyonu böyle değil, böyle olacaktır. Bizim binlerce kilometrelik mesafeden online danışmanlara ihtiyacımız yoktur” ifadelerini kullandı.

    “CHP hastadır, bu hastalığın adı da işbirlikçiliktir”

    Kılıçdaroğlu’nun gününü sandıkta göreceğinin altını çizen Bahçeli, “Biz bize yeteriz, bu milletin evlatları da her başarıya ulaşabilecek kalite ve kalibrededir. CHP yönetiminin sırt döndüğü, yok saydığı, aziz anılarını rafa kaldırdığı, emanetlerini çiğnediği, adını bile unutulmuşluğa terk ettiği Gazi Mustafa Kemal Atatürk diyor ki. ‘Hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatlarıyla, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin. Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir.’ Tarihin kaydetmediğini Kılıçdaroğlu kazanmak için çırpınmaktadır.

    Karanlıkta kaybettiği değerlerini loş ışıklar altında aramaktadır. CHP yönetimi dersini tarihten değil, tarihimize kara bir leke çalan yeminli Türk ve İslam düşmanlarından almıştır. Bu itibarla CHP hastadır, bu hastalığın adı da işbirlikçiliktir. Bizim vizyonumuz milletimizin vizyonudur. Bizim vizyonumuz Türk tarihinin yol haritasıdır. Bizim aklımız yerlidir, millidir, sipariş vizyonlarla, fabrikasyon ısmarlama projelerle ne alakamız ne de işimiz olacaktır. CHP’nin altı su alan kayığı batmak üzere. Dış güçlerin limanına yanaşma çabası da boşunadır. Bu CHP’yi ne maaşlı sömürge danışmanları ne küresel güçler ne menfaat çeteleri ne organize suç örgütleri ne de haçlı emelleri kurtarabilecekler. Onların Ceremisi, Rıfkısı varsa bizim de Mehmetlerimiz, Osmanlarımız, Hasanlarımız, Alilerimiz, Ayşelerimiz vardır ve milletimizin tertemiz evlatlarıdır. Onların planları varsa Allah’ın da bir planı vardır” dedi.

    “Çocuklara zulüm yapanlar, taciz ve tecavüz yapanlar hem şerefsiz hem de günahkârdır”

    Mersin’in, Cumhur İttifakı’na “evet” diyorsa 7 düvel karşılarına çıksa bile faydasız ve sonuçsuz kalacağına dikkat çeken Bahçeli, “Millet ne diyorsa hüküm odur ve karar böyle olacaktır. Milletin üstünde hiçbir güç ve kudrette olmayacaktır. İnsan onuru her şeyin önünde ve üstündedir. Kadın ve çocuklarımıza zulüm yapanlar, taciz ve tecavüz edenler hem şerefsiz hem de günahkardır. Küçük evlatlarımızın istismarına göz yumulması, böylesi bir vebale sessiz kalınması söz konusu değildir. Bu günlerde sıcak gündemin en üst başlığı 6 yaşındayken tecavüze uğrayan bir mazlumun dramıdır. Gerçi aklımızın almadığı bu iğrençliğe akıl yürütmekte beyhudedir.

    CHP’nin bu istismarı siyaset malzemesi haline getirmesi meselenin bir diğer ayıplığı ve ahlaksız yönüdür. Konu yargıdadır. Faalleri gözaltına alınmıştır. Hiç kimsenin böylesi bir insanlık dışı muameleye onay vermesi düşünülemeyecektir. Suçlular en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Kılıçdaroğlu’nun milletvekilleriyle birlikte Adalet Bakanlığının kapısına dayanması bu ağır sorunu, gerçek manasından soyutlayıp, siyasi hesaplaşma noktasına taşıması başlı başına sorumsuzluktur. İstismara uğrayan kardeşimizi CHP yönetimi ve zillet partileri aleni bir şekilde kullanmaya kalkışmış, malumu olduğu yürek yaralayıcı vahşeti muhafazakar insanlarımız suçlamak için bir araca dönüştürmüştür. Hiç kimse bir sapıklıktan hareket ederek dinimizi sorgulayamaz. Hiçimse bir insanlık suçunu basamak yaparak inancımızı ve inanan insanlarımızı zan ve töhmet altına alamaz. Böyle bir şeye hiç kimsenin hakkı olamaz.

    Yargı sonucu sabırla beklemek zorundayız. CHP yönetiminin adalet ve hukukla ilgili derin bir sorunu vardır. Kılıçdaroğlu ve zillet ortakları ağız birliği etmişçesine Türkiye’de hukukun olmadığından bahsetmektedir. Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet diyen aymazlara peş peşe sülfe veren dış kaynaklıdır. Fitne cephesinde buluşan kötülerdir. Türkiye’de istibdat olsaydı Kılıçdaroğlu ve zillet ittifakı devlete ve millete her defasında meydan okuyabilir miydi? Türkiye’de istibdat olsaydı zillet ittifakı elini, kolunu sallayarak bozgunculuk yapabilir miydi? İstibdatın olduğu yerde demokrasi olur muydu? Bu kadar ihanet ve husumet ortalıkta cirit atabilir miydi? Adalet herkes içindir, hukuk herkese lazımdır. Kaldı ki hukuk önünde hiç kimsenin ayrıcalıklı konumu olamayacaktır” diye konuştu.

    “Kılıçdaroğlu’na operasyon çekmek için harekete geçtiler”

    Adalet ve hukukun herkese lazım olduğunu söyleyen Bahçeli, “Kaldı ki hukuk önünde de hiç kimsenin ayrıcalıklı bir konumu olamayacaktır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında 14 Aralık 2022 tarihinde verilmiş, kesin olmayan 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis kararından sonra Saraçhane tiyatrosu düzenleyenlerin devlete, hükümete ve Türk yargısına saldırması, en hafif tabirle fırsatçılıktır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı bir suç işlemişse, bunun sonuçlarına elbette katlatmalıdır. Bu şahsın ne üstünlüğü vardır, bu şahsın hukuki sorumsuzluğu diye bir şey söz konusu mudur? Henüz mahkeme kararı açıklanmadan halkı Saraçhane’ye davet eden belediye başkanı, sonuç açıklanmadan apar topar yola koyulan İYİ Parti Başkanı, 6’lı masaya Saraçhane dayatması yapmak ve Kılıçdaroğlu’na operasyon çekmek için harekete geçmişlerdir. Birbirlerine kazık atanların, yargı kararını kucaklaşarak ve sevinç çığlıkları içinde karşılayanların, ‘yeni başlıyoruz’ diyenlerin, gizli kapaklı işler çevirdiğini görmemek için sadece kör değil, akli ve zihni melekeleri de kaybetmek lazımdır” dedi.

    “Saraçhane kumpası tutmaz”

    Ekrem İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı olarak sivriltmeye çalışan, Kılıçdaroğlu’na çalım üstüne çalım atmak için her durumdan istifade etmeye çalışan siyaset bezirganlarının, 6’lı masaya dinamit fırlattığının ayan meyan ortada olduğunu savunan Bahçeli, şöyle devam etti: “Bu tipler, siyasetin en güvenilmez simalarıdır. Kılıçdaroğlu’nu tuzağa düşürmek amacıyla manevra yapanlara en iyi cevabı, CHP’ye oy veren kardeşlerim verecektir. Saraçhane kumpası tutmaz. Sahte mağdurlara, ucuz kahramanlıklara, kağıttan kaplanlara, mahkeme salonlarından siyaset çıkarmaya niyetlenen bukalemun siyasetçilere, Türk milleti hiçbir şekilde değer vermez, saygı duymaz. 6’lı masadaki parti başkanlarının bir birini tekzip eden konuşmalarını, hiç kimse kaale almaz, almamıştır da. Saraçhane’de yangı kararına sarılıp, ‘fırsat bu fırsattır’ diyerek meydana dökülen siyasetçilerin, alayı birden samimiyetsizdir.”

    6’lı masaya çağrı

    Mersin’den bir kez daha 6’lı masaya, “Bu yıl içinde 8 defa toplandınız, ancak henüz cumhurbaşkanı adayını belirleyemediniz. Milletimiz bu orta oyunundan artık bıkmış ve usanmıştır. Madem Saraçhane’de cumhurbaşkanı adayını açıklayamadınız, o halde bu ay sonunda yapacağınız toplantıda, gecikmiş bu ilanı yapınız. Eğer korkacağınız, saklayacağınız, sıkılacağınız, utanacağınız bir ilişkiniz yoksa, ‘cumhurbaşkanı adayımız budur’ deyiniz” çağrısında bulanan Bahçeli, “Kılıçdaroğlu’nu kategulleye getirip, İmamoğlu’nu parlatma arayışı ve amacının cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesiyle ilgili olduğu kesindir. ABD’den bazı Avrupa ülkelerine, terörist Demirtaş’tan FETÖ’ye, HDP’den PKK’ya varıncaya kadar Türkiye’ye ters bakan hangi odak varsa, zillet partilerinin arkasındadır, bu gerçeği de bilmeyen kalmamıştır. Maskeler patır patır düşmüştür. Zillet ittifakının ipliği pazara çıkmıştır, bir birine operasyon çeken partilere, Türkiye emanet edilir mi? Birbirine yan bakan, omuz atan, geriye düşürmeye çalışan sancılı bir ittifakın, adalet ve hukuk sözlerine kanan ve aldanan çıkar mı?” diye konuştu.

    “Adaysan çık söyle. Mert ol, cesur ol, korkma, kaçma, saklanma”

    Kılıçdaroğlu’nun, telaş ve korkuya kapılarak, milli iradeyi yeniden inşa edeceklerini söylediğini hatırlatan Bahçeli, “Bunu nasıl yapacaksın. Milli iradeyi yeniden inşa etmenin ne manaya geldiğinin farkında mısın? Adaysan çık söyle. Mert ol, cesur ol, korkma, kaçma, saklanma. Kendine güveniyorsan, yapacağın öncelikli iş, 6’lı masayı dağıtmak, bağımsızlığını tescillemek, sonra da cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklamaktır. Yani başından seni kafese koymayı planlayanlara, ayağını kaydırmak için uygun ortam peşinde koşanlara dikkat etmezsen, dost gördüklerinin yakında postuna samanı doldurması mukadderdir.

    Zillet ittifakı bir birini yerken, adaylık pazarlığı kızışmışken, Cumhur İttfakı’nın adayı belli, kararı nettir. Bizim cumhurbaşkanı adayımız, Recep Tayyip Erdoğan’dır. Algı oyunlarına teşebbüs edenlerin hevesi kursağında kalacaktır. Cumhuriyetin 100. yıl dönümünde, muazzam bir demokrasi zaferi ile Türk ve Türkiye yüzyılının temelleri atılacaktır. Buna hiçbir mihrak engel olamayacaktır. CHP’den bir yol olmaz, İyi Parti’nde bir sonuç çıkmaz, HDP’den, selamsızdan, devasızdan, geleceksiz Serok Ahmet’ten, bunlara destek olan marjinal partilerden Türkiye’ye en küçük hayır gelmez, gelemez.” ifadelerini kullandı.

  • Irak’ta Mukteda Sadr siyasetten çekildi

    Irak’ta Mukteda Sadr siyasetten çekildi

    Irak’ta Sadr Grubu lideri Mukteda Sadr, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla siyasetten çekildiğini açıkladı. Sadr Grubu’na ait Türbe-i Şerif ile müze dışındaki tüm kurumları kapatmaya karar verdiğini belirten Sadr, “Kutsal Türbe, müze ve şerefli Sadr ailesi mirası dışındaki tüm kurumların kapatıldığını ilan ediyorum. Ölürsem veya öldürülürsem sizden Fatiha ve dualar diliyorum” ifadelerini kullandı.

    Irak’ta Sadr Grubu’ndan 72 saatlik ültimatom

    Sadr Grubu lideri Mukteda Sadr’a yakınlığıyla bilinen ve Sadr’ın Bakanı sıfatını kullanan Salih Muhammed el-Iraki sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, meclisin feshedilmesi ve erken seçime gidilmesinden daha önemli olan çözümün, Sadr Grubu başta olmak üzere, ABD işgalinden sonra iktidara gelen ve iktidara katılan bütün siyasi partiler ve şahsiyetlerin yer almayacağı bir seçimin yapılması olduğunu söylemişti. El-Iraki açıklamasında, Sadr’ın anlaşmanın kabul edilmesi durumunda 72 saat içiresinde imzalamaya hazır olduğunu belirmişti. Öte yandan Irak Meclis Başkanı Muhammed Halbusi, ülkedeki siyasi krizi aşmak için siyasi tarafları diyalog masasına oturmaya çağırmıştı.

    Sadr yanlıları, eski Başbakan Nuri Maliki’nin de içinde bulunduğu İran destekli Koordinasyon Grubu’nun Muhammed Şiya el-Sudani’yi başbakan adayı göstermesine itiraz etmiş, yüzlerce Sadr Grubu destekçisi ilk olarak 27 Temmuz’da Yeşil Bölge’ye girerek meclis binasını basmıştı. Ardından Sadr destekçileri yeniden toplanmış ve 30 Temmuz’da meclis binasını basarak işgal etmişti. Mukteda Sadr, 10 Ağustos’ta Yüksek Yargı Konseyi’nden meclisi bir hafta içerisinde feshetmesini istemişti.

  • Yeni toplantının tarihi belli oldu

    Yeni toplantının tarihi belli oldu

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’ndan oluşan 6’lı masanın altıncı toplantısı Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Saat 14.00’da başlayan toplantı yaklaşık olarak 6 saat sürdü.

    Toplantı sonrası 6 muhalefet partisi ortak bir basın açıklaması yayımladı. Yapılan yazılı açıklamada 13. Cumhurbaşkanı adayının herkesi kucaklayan bir Cumhurbaşkanı adayı olacağına dikkat çekilirken bir sonraki toplantının ise 2 Ekim’de CHP Genel Merkezi’nde gerçekleştirileceği duyuruldu.

    Türkiye’nin sorunlarına çözüm üretmek amacıyla bir araya gelen 6 siyasi partinin ilk tur toplantılarının tamamlandığı belirtilen açıklamada, “Siyasette istişareyi, nezaketi, centilmenliği ve iş birliğini ilke olarak benimsemiş partilerin Genel Başkanları olarak: Ülkemizi hızla felakete sürükleyen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin doğal sonuçlarına yani; ekonomide iflasa, iç ve dış politikada itibarsızlaşmaya, kamu kurum ve kadrolarındaki çürümeye, yaşanan sosyolojik ve psikolojik çöküntüye dur demek için ilk kez 12 Şubat 2022 tarihinde bir araya gelerek ortaya koyduğumuz kararlılığımızla milletimize umut olduk. O tarihten sonra Türkiye’de artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı anlaşılmış ve milletimiz tarafından ‘6’lı Masa’ olarak adlandırılan iş birliğimiz, kararlılıkla bugünkü aşamasına gelmiştir. Bilinmelidir ki bugün, 12 Şubat’tan çok daha kararlı ve umutluyuz. Siyasi iktidarı, ortaklarının, varlıklarını iktidarın varlığına adamış medyanın tüm siyasi mühendisliklerine, çabalarına, hakaretlerine, isnatlarına ve iftiralarına rağmen milletimize umut olmanın verdiği güçle 28 Şubat 2022 tarihinde ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metnimizi’ geniş katılımlı bir organizasyonla kamuoyu ile paylaştık. Kurduğumuz komisyonlarla, ortaya koyduğumuz ilkeleri tek tek hayata geçirme hazırlıklarımızın hukuki ve toplumsal alt yapılarını güçlendirecek adımlar attık. Bu çerçevede, geçtiğimiz süreç içinde ‘Temel İlkeler ve Hedefler’, ‘Seçim Güvenliği’ ve ‘Bazı Ekonomik Kurumların Reformu’ komisyonlarının metinlerini kamuoyu ile paylaştık. Diğer komisyon çalışma ve raporlarını da gözden geçirdik. Ayrıca son toplantımızdan bu yana kamuoyunun gündeminde olan güncel ekonomik, iç ve dış siyasi gelişmeleri de değerlendirdik. Ortak sorunlarımız karşısında ortak sorumluluklarımızın ağırlığını hepimiz omuzlarımızda hissediyor ve iş birliği kararlılığımızı da bu sorumluluk bilinciyle sürdürüyoruz” ifadelerine yer verildi.

    “İnsanımızın beklenti ve taleplerini karşılayacak liyakatli kadrolarla ve etkin politikalarla milletimizin karşısına çıkacağız”

    Altı parti olarak iş birliğinin devam edeceğinin dikkat çekilen açıklamada, “Bugünden itibaren seçim öncesi, seçim dönemi, seçim günü ve seçim sonrası olmak üzere önümüzdeki tüm süreçlerde istişareye önem veren anlayışımızla birlikte yol yürümeye devam etme kararlılığında olduğumuzun altını tekraren çizmek isteriz. Ülkemizi, hemen her alanda içine sürüklendiği bu krizlerden düzlüğe çıkarana ve her bir insanımızın rahat bir nefes alacağı günleri birlikte kurana dek; mücadelemiz ve iş birliğimiz, hedef ve ilkelerimiz doğrultusunda devam edecektir. Şu hususu da özellikle kamuoyuna beyan etmek isteriz ki, son dönemlerde yoğunlaşan partilerimize yönelik baskı ve şiddet uygulamaları mücadele kararlığımızı asla sarsamayacaktır. Milletimizin bunca senedir uğradığı hayal kırıklıklarının farkındayız. Bu hayal kırıklıklarını gidermek üzere insanımızın beklenti ve taleplerini karşılayacak liyakatli kadrolarla ve etkin politikalarla milletimizin karşısına çıkacağız” ifadeleri kullanıldı.

    “Türkiye Cumhuriyeti’nin 13. Cumhurbaşkanı bu masa etrafında bir araya gelen siyasi partilere oy verenlerin değil, ‘Herkesin Cumhurbaşkanı’ olacaktır”

    Ortak Cumhurbaşkanı adayına dair açıklamalara değinilen basın açıklamasında, “Milletimiz emin olsun; ortak Cumhurbaşkanı adayımız hem ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin 13. Cumhurbaşkanı’ hem de sadece bu masa etrafında bir araya gelen siyasi partilere oy verenlerin değil, ‘Herkesin Cumhurbaşkanı’ olacaktır. Milletimiz müsterih olsun; bu karanlık günlerin bitmesine çok az kaldı. Bu topraklarda; Toplumsal kutuplaşma son bulacak; toplumsal barış hakim olacak. Öfke ve nefret dili kaybedecek; nezaket ve karşılıklı saygı kazanacak. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü tesis edilecek. Ahlaki yozlaşma ve manevi tahribatın önüne set çekecek etkin politikalar geliştirilecek. Rüşvet, torpil, iltimas gidecek; adalet, dürüstlük ve liyakat gelecek. Hak eden hak ettiğini eksiksiz alacak. İsraf ve hayat pahalılığı son bulacak; üretim esas alınacak. Geniş halk kitlelerinin yoksullaşmasına yol açan bir avuç rantiyeciye kaynak aktarımına son verilecek. Şimdi, karamsarlığa kapılma zamanı değildir! Zaman, her geçen gün umudu büyütme zamanıdır. Çünkü biz kazanacağız, Türkiye kazanacak. Biz kazanacağız, 85 milyon insanımız kazanacak” denildi.

    Bir sonraki toplantı 2 Ekim’de

    İkinci tur toplantılarının başlanacağı tarihe dair bilgi verilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Bu vesileyle milletimizin özgürlüğü, birliği ve beraberliği önünde hiçbir engelin duramayacağını simgeleyen 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi minnet ve tazimle anıyoruz. Bu inanç ve kararlılıkla iş birliğimizin çok daha güçlü bir şekilde devam edeceğini ve bir sonraki toplantımızı 2 Ekim 2022 Pazar günü saat 14.00’da CHP Genel Merkezinde gerçekleştireceğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız.”

    Toplantı’nın ardından liderler beraber akşam yemeği yedi. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, misafir liderlere daha önce çiftçilere dağıtılan ata tohumlarından elde edilen sebzelerle dolu sepet hediye etti.

  • Bursa’da CHP’li gençlerden Kılıçdaroğlu’na teşekkür

    Bursa’da CHP’li gençlerden Kılıçdaroğlu’na teşekkür

    KYK borçlarının faizi silinerek geri ödemelerinin yapılacağının açıklanmasının ardından meydanlara çıkan CHP’li gençler, “Gençlerin Demokrat Amcası, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun çağrısı ve çabalarının ardından, iktidarın KYK borçlarının faizlerine yönelik yapmış olduğu çalışmayı eksik de olsa memnuniyetle karşıladıklarını” duyurdu.

    “SLOGAN GERÇEK YERİNİ BULDU”

    CHP Bursa İl Sekreteri Turgut Özkan, İl Başkan Yardımcıları Cevat Asa ve Yaşar İlbay ile İl Kadın Kolları Başkanı Aysel Okumuş’un da katıldığı toplantıda İl Gençlik Kolları Başkanı Fatih Yalçın Yazıcı’nın yaptığı açıklamanın ana hatları şöyle:

    “Doğduğu topraklarda doymak isteyen, iyi bir eğitim alıp memleketine hizmet etmek isteyen, eğitim alabilmek için borçlanmak zorunda kalan, devletin kendilerine en açık ifadesiyle tefecilik yapmaya çalıştığı milyonlarca KYK borçlusu genç arkadaşımız adına Genel Başkanımız Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’na tekrar teşekkür ediyoruz. Teşekkürler Kılıçdaroğlu! Toplumun tüm kesimlerinin sesini Milletin Sesi’ni büyüten Genel Başkanımız Türkiye siyasetine yeni bir slogan armağan etmiştir. Kemal Kılıçdaroğlu söyler, AK Parti yapmak zorunda kalır. KYK borçlarının sıfır faizle yapılandırılması, faizsiz ve taksitli geri ödeme sürecinin işe başladıktan sonra uygulamaya konulması Genel Başkanımız Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu memleketin evlatlarına, gençlere 6 vaadinden biriydi aynı zamanda.”

    GENÇLER 5 KONUDA DAHA DÜZENLEME BEKLİYOR

    “Kısa da olsa hala zamanınız varken sizleri diğer 5 vaadimizi de hayata geçirmeye davet ediyor ve bu vaatlerimizi tekrar söylüyoruz: Aile destekleri sigortasından faydalanan ailelerin çocuklarına kamuya personel alımlarında pozitif ayrımcılık yapılacak, mülakat kaldırılacak, zorunlu hallerde kamera kaydıyla mülakat olacak. Torpile kökten son verilecek. Yerel yönetimler de dahil kamuda ilana çıkılan her pozisyon için şeffaf kurallarla işe alım yapılacak. Gençlerin ilk cep telefonu ve oyun konsolu alımlarında ÖTV sıfırlanacak. İlk internet aboneliklerinden vergi alınmayacak ve indirimli paketlere ulaşmaları sağlanacak. Üniversiteye kayıt yaptıran 18 yaş üstü her gence kültür sanat etkinliklerinde kullanabileceği bin TL bakiyeli kart ya da mobil uygulama tanımlanacak. Bu kart veya mobil uygulama, finansal teknoloji ürünü olacak. Gençlerden pasaport çıkarma işlemi ya da yurtdışına çıkış harcı alınmayacak. Gençlerin alacağı ilk sıfır otomobilde ÖTV sıfırlanacak.”

    “KILIÇDAROĞLU’NUN 6 VAADİNİ DE DİKKATİNİZE SUNUYORUZ”

    “Genel başkanımızın gençlere 6 vaadinden biri olan ve bizim de çağrımızda ilk olarak dile getirdiğimiz kamuda liyakat ve şeffaflığın sağlanması, mülakatın kaldırılması vaadimizi hayata geçireceğinizden bu ülkede yaşayan herkes gibi bizler de şüpheliyiz.. Biz iktidara geldiğimizde vakit kaybetmeksizin bu eksiği tamamlar kamuda liyakati ve şeffaflığı esas kılacak her adımı atarız. Önce sizi göndereceğiz, sonra torpil sistemini bitireceğiz. İkinci olarak Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik örgütleri olarak, AK Parti Genel Merkezi’ne vaatlerimizin geniş bir şekilde açıklandığı parti programımızı göndereceğiz. Detaylı bir inceleme yapmanızda fayda var. Cumhurbaşkanı’na en azından özetini bile iletebilirseniz bu ülkenin hayrına olacaktır.”

  • Türkiye-İtalya zirvesi ardından ortak bildiri

    Türkiye-İtalya zirvesi ardından ortak bildiri

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İtalya Başbakanı Mario Draghi’nin başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleştirilen Türkiye-İtalya 3. Hükümetlerarası Zirve’sinin ardından ortak bildiri yayımlandı. Türkiye ve İtalya’nın, Avrupa’da ve Akdeniz bölgesinde tarih boyunca ortak değerler, ilkeler ve hedefler etrafında birleştiği ifade edilen bildiride, bu kayda değer sağlam temelin, iki ülkenin her alanda iş birliğini geliştirmelerini temin ettiği belirtildi.

    Bölgesel ve uluslararası konularda birbirleriyle yakın işbirliği ve eşgüdüme sahip iki NATO Müttefiki ve G20 ortakları olarak, Türkiye ve İtalya’nın Avrupa ve ötesinde uluslararası barış ve istikrara önemli katkılarda bulunmakta olduklarının belirtildiği bildiride, “3. Zirve, Ukrayna-Rusya savaşı, gıda ve enerji güvensizliği, Covid-19 salgını sonrası normalleşme süreci, düzensiz göç ve iklim değişikliğinin yanı sıra, birbiriyle uyumlu mukabele ve acil insani müdahale gerektiren doğal afetler gibi bölgesel ve küresel ölçekte önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemde toplanmıştır. Bu arka plan temelinde, 3. Zirve iki ülkeye her alanda ikili ve çok taraflı işbirliğini gözden geçirme ve ilgili kamu kurumlarının, parlamentolarının, iş dünyasının, akademinin, araştırma merkezlerinin ve sivil toplumun aktif katılımıyla bu işbirliğini daha da geliştirmenin yollarını ve araçlarını gözden geçirme fırsatını vermiştir. Bu vesileyle, Taraflar açık ve samimi diyaloğu sürdürme konusundaki ortak arzularını yinelemiş ve gelecekteki işbirliğine yönelik irade ve kararlılıklarını teyit etmişlerdir” ifadelerine yer verildi.

    Bildiride bir sonraki zirvenin İtalya’da yapılmasının planlandığı ve tarafların, ekonomi ve ticaret konusunda daha yakın diyaloğu sürdürme ve bu alandaki gelişmenin güçlendirilmesine yönelik ortak yaklaşımları tanımlama ve uygulama konusundaki kararlılıklarını vurgulandı.

    “Karşılıklı doğrudan yatırım seviyesini artırmak için Türk ve İtalyan yatırımcıları daha fazla teşvik etmeye karar vermişlerdir”

    Bildiride Covid-19 salgınına rağmen, 2021 yılında ikili ticaret hacminin tarihi bir rekorla hızlı ve güçlü bir şekilde toparlanmasının taraflarca memnuniyetle karşılandığı kaydedilirken tarafların, bu büyüme eğilimini sürdürmek ve 30 milyar dolarlık ikili ticaret hacmi hedefine ulaşmak için birlikte çalışma konusundaki ortak iradelerini, karşılıklı ticareti ve ilgili pazarlara erişimi daha da teşvik etmek ve kolaylaştırmak suretiyle gerçekleştireceklerini teyit ettikleri ifade edildi. Ayrıca bildiride. “Bu bağlamda taraflar, Ortak Ekonomi ve Ticaret Komisyonu (ETOK) Toplantısının ve İş Forumu’nun 2022 yılının son çeyreğinde düzenlenmesinde mutabık kalmışlardır. Taraflar, iki ülke arasındaki doğrudan yatırımların ekonomik ilişkilerinin önemli bir boyutunu oluşturduğuna inanmaktadır. Bu nedenle, karşılıklı doğrudan yatırım seviyesini artırmak için Türk ve İtalyan yatırımcıları daha fazla teşvik etmeye karar vermişlerdir. Taraflar, ticari ilişkilerin geliştirilmesinde karayolu taşımacılığının önemini göz önünde bulundurarak, bu sektördeki paydaşların mevcut ihtiyaçlarını karşılamak için Kara Ulaştırması Karma Komisyon Toplantısının uygun olan en yakın zamanda yapılması gerekliliğini teyit etmişlerdir” denildi.

    Bildiride Türkiye-AB ilişkilerine yönelik ise, “Taraflar, Türkiye-AB ilişkilerinin, Türkiye’nin katılım perspektifi ve Türkiye’nin tüm Avrupa kıtasının istikrar ve refahına olabilecek katkısı temelinde, daha fazla geliştirilmesinin öneminin altını çizmişlerdir. Gümrük Birliği’nin uygulanmasındaki mevcut sorunların giderilmesi ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi müzakerelerine başlanması dahil, her seviyede ve geniş konu yelpazesinde diyaloğu artırarak Türkiye’nin AB perspektifinin güçlendirilmesi amacıyla, Türkiye-AB ilişkilerinin tüm boyutlarının geliştirilmesine yönelik gelecekteki olabilecek adımların araştırılması konusunda mutabık kalmışlardır. Taraflar ayrıca, Türkiye-AB vize serbestisi diyaloğu, göç işbirliğinin yenilenmesi, terörle mücadele işbirliğinin güçlendirilmesi ve katılım öncesi fonlar (IPA) ve çeşitli AB programları/mekanizmaları bağlamında mevcut işbirliğinin derinleştirilmesi gibi önemli alanlarda somut sonuçlar elde etmek için çabalarını koordine etmek konusunda mutabık kalmışlardır” açıklamasına yer verildi.

    “Taraflar, terörle mücadele, güneyden kaynaklanan tehditler ve sınamalar gibi konulara ilişkin 360 derece yaklaşımı temelinde işbirliğini güçlendirme konusundaki kararlılıklarını vurguladı”

    Bildiride ayrıca, “NATO Madrid Zirvesinde alınan kararlar ve yeni Stratejik Konsept çerçevesinde taraflar, terörle mücadele başta olmak üzere özellikle güneyden kaynaklanan tehditler ve sınamalar gibi konulara ilişkin olarak 360 derece yaklaşımı temelinde işbirliğini güçlendirme konusundaki kararlılıklarını vurgulamışlardır. Taraflar, uzun süredir devam eden işbirlikleri temelinde NATO-AB Stratejik ortaklığının güçlendirilmesinin önemini ve AB Üyesi Olmayan Müttefiklerin, ve bu bağlamda Türkiye’nin AB savunma çabalarına tam katılımının bu ortaklığın gelişmesi için gerekli olduğunu teyit etmişlerdir. Türk ve İtalyan savunma sanayii şirketlerinin son yıllarda başarıyla sonuçlandırdıkları ortak projelere ve bu işbirliğini ilerletmeye yönelik siyasi iradeye değinen Taraflar, savunma sanayiinin hem mevcut hem de gelecekteki ilişkileri açısından kilit bir rol oynadığını teyit etmişlerdir. Bu çerçevede Taraflar, ‘Savunma Sanayii Alanında Gizlilik Dereceli Bilgilerin Karşılıklı Korunmasına İlişkin Anlaşma’nın imzalanmasını memnuniyetle karşılamışlardır” denildi.

    Kültür, Eğitim, Bilim, Gençlik, Spor ve Arşiv Alanlarında İlişkilere yönelik ise, “Taraflar, 1951 tarihli Kültür Anlaşması temelinde sürdürülen kültür, eğitim, bilim, gençlik, spor ve arşiv alanlarındaki mevcut işbirliğini daha da ilerletme ve güçlendirme konusundaki kararlılıklarını teyit etmişlerdir. Turizmin halklar arasındaki etkileşimin canlanması üzerindeki etkisini dikkate alarak teşvik ve tanıtım faaliyetlerini destekleme iradelerini yinelemişlerdir” ifadeleri kullanıldı.

    “Temiz enerjiye geçişe, yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve altyapıları, hidrojenin yanı sıra gaz sektörünün de dahil edilmesinin önemi vurgulandı”

    Tarafların terörün her biçim ve tezahürüne karşı etkin mücadele hedefi doğrultusunda işbirliği iradelerinin de vurgulandığı bildiride ,”Paris Anlaşması’na üye ve G20’deki ortaklar olarak Taraflar, 1,5 derecelik artış hedefi için, karbon tarafsızlığı veya net sıfır sera gazı emisyonlarını yüzyılın ortasına kadar veya bu dönem civarında sağlamak amacıyla çevre koruma ve iklim eylemi alanında işbirliğini artırma taahhütlerini teyit etmişlerdir. Taraflar, “Güney Gaz Koridoru”nda ortaklar olarak enerji çeşitlendirmesi konusundaki sağlam işbirliğini kıymetlendirmişler ve enerjinin kapsayıcı değerini Akdeniz’de de ortak büyüme, güvenlik ve refah faktörü olarak kabul ederek işbirliklerini ilerletme konusundaki kararlılıklarını yinelemişlerdir. Bu nedenle Taraflar, arz güvenliğini ve çeşitlendirmeyi sağlamak için enerji alanında devam eden işbirliğini ilerletme konusundaki kararlılıklarını yinelemişlerdir. Temiz enerjiye geçişe, yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve altyapıları, hidrojenin yanı sıra gaz sektörünün de dahil edilmesinin önemini vurgulamışlardır” denildi.

    Ukrayna’nın bağımsızlığına, egemenliğine ve toprak bütünlüğüne verdikleri destek vurgulandı

    Bildiride Rusya – Ukrayna savaşına yönelik, “Taraflar, Rusya Federasyonu’nun Ukrayna’ya karşı yürüttüğü haksız ve hukuksuz savaş karşısında Ukrayna ile dayanışmalarını ve Ukrayna’nın bağımsızlığına, egemenliğine ve toprak bütünlüğüne verdikleri desteği ifade etmişler; Ukrayna’ya barışın en kısa sürede getirilmesine yönelik çabalarını sürdürme iradelerini yinelemişlerdir. Taraflar, Ukrayna’dan tahıl ihracatının önündeki engelleri kaldırmak için acil önlemler alınması gerektiğini vurgulayarak, benzer insani konularda BM ve ilgili diğer kuruluşlarla birlikte çalışma konusundaki kararlılıklarını yinelemişlerdir. Taraflar, eşgüdüm ve işbirliklerini arttırarak küresel gıda güvenliğine yönelik girişimlere katkıda bulunmayı sürdüreceklerini teyit etmişlerdir. Taraflar, Türkiye’nin İtalya öncülüğünde 8 Haziran 2022 tarihinde Roma’da başarıyla gerçekleştirilen “Gıda Güvenliği Krizine İlişkin Akdeniz Bakanlar Diyaloğu” eşbaşkanlığının bu yöndeki çabalar bağlamında olumlu bir adım teşkil ettiğini vurgulamışlardır” ifadelere yer verildi.

    Uluslararası Platformlarda İşbirliğinin de gündeme getirildiği bildiride, “Taraflar, bölgesel ve uluslararası barış, güvenlik ve istikrara katkıda bulunmak amacıyla düzenli stratejik diyaloğu sürdürme konusundaki kararlılıklarını ve merkezinde Birleşmiş Milletler’in (BM) bulunduğu çok taraflılığa olan bağlılıklarını bir kez daha teyit etmişlerdir. Bu bağlamda Taraflar, BM’nin reforma tabi tutulması dahil BM bünyesinde devam eden ikili işbirliğinden duydukları memnuniyeti dile getirmişler ve BM sisteminin barış ve güvenlik, kalkınma ve insan hakları olmak üzere üç ayağını korumayı taahhüt etmişlerdir” ifadelerine yer verildi.

    “Taraflar, düzensiz göçle mücadelede Türkiye-AB 18 Mart 2016 Bildirisi’nin uygulanması da dâhil olmak üzere uluslararası işbirliğinin önemini vurguladı”

    Bildiride ayrıca düzensiz göçle ilgili de, “Taraflar, Doğu ve Orta Akdeniz göç yolları da dahil olmak üzere son zamanlarda ortaya çıkan göç eğilimlerini ele almışlardır. Taraflar ayrıca, düzensiz göçle mücadelede Türkiye-AB 18 Mart 2016 Bildirisi’nin uygulanması da dâhil olmak üzere uluslararası işbirliğinin önemini vurgulamışlardır. Geri dönüşlerin, yeniden yerleşimlerin ve mali yardımın, iyi işbirliği ve adil yük paylaşımını sağlamak için Bildirinin öngördüğü kilit araçlar olduğunu yinelemişlerdir. Taraflar, göç akımlarıyla ilgili düzenli istişarelerin başlatılması ve bu alandaki en iyi uygulamaların paylaşılması için İtalyan Göç Fonu’nun bir projesinin uygulanması konusunda mutabık kalmışlardır” ifadeleri kullanıldı.

    Doğu Akdeniz Bölgesi ve Libya ve Suriye meselesine yönelik ise, “İki deniz kıyısı ülkesi olarak taraflar, artan enerji riskleri karşısında, Akdeniz’de seyrüsefer serbestisinin ve kapsayıcı bir işbirliğinin teşviki konusunda mutabık kalmışlardır. Taraflar, hakkaniyet temelinde bir çözüme ulaşmak amacıyla deniz sınırı ihtilaflarının, uluslararası hukuk temelinde mutabakata varılarak çözülmesinin önemini vurgulamışlardır. Taraflar, gerekli koşullar sağlandığı takdirde, Doğu Akdeniz konulu Çok Taraflı Konferansın gerçekleştirilmesinin bölgede kapsayıcı bir işbirliği mekanizması kurulması için bir fırsat olduğunu belirtmişlerdir. Taraflar, ülkede şiddete veya daha büyük bölünmelere yol açabilecek tek taraflı eylemleri kesin olarak reddederek, Libya’nın egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve ulusal birliğine olan güçlü bağlılıklarını bir kez daha teyit etmiş; özgür, adil ve ülke çapında cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin mümkün olan en kısa sürede sağlam bir yasal temelde yapılmasının önemini vurgulamışlardır. Libya’nın öncülüğü ve sahipliğinde, BM’nin kolaylaştırdığı siyasi sürece desteklerini yinelemişlerdir. Taraflar Suriye’deki krizle ilgili derin endişelerini dile getirmiş ve BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı Kararı uyarınca, Suriye’de sürmekte olan çatışmaya siyasi çözüm bulmayı amaçlayan ve BM’nin kolaylaştırdığı siyasi sürece desteklerini yinelemişlerdir. Bu bağlamda Taraflar, Suriye’deki grupları Anayasa Komitesi’nde anlamlı ve yapıcı müzakerelere katılmaya teşvik etmektedirler. Taraflar, BM Güvenlik Konseyi’nin 2585 sayılı Kararı uyarınca Suriye’deki insani krizin acilen ele alınması gerektiğinin altını çizmişler ve BM Güvenlik Konseyi üyelerine Kararın yenilenmesi için çağrıda bulunmuşlardır. Taraflar ayrıca, mülteciler sorunu ve mültecilerin güvenli, gönüllü ve insan onuruna yakışır şekildeki geri dönüşleri de dahil olmak üzere Suriye krizinin tüm yönleriyle ilgili detaylı istişarelerine devam etme kararı almışlardır” değerlendirilmesi yapıldı.

    Bildirinin sonuç beyanları

    Bildirinin sonuç beyanları ise şu şekilde:

    “Taraflar düzenli ve üst düzeydeki ikili görüşmeleri sürdürme hususunda mutabık kalmışlardır.

    Taraflar ayrıca ikili ve AB konularındaki düzenli toplantıları, Doğu Avrupa, Akdeniz Bölgesi, Orta Doğu, Balkanlar, Asya ve Afrika’daki ve diğer ilgili uluslararası meselelerdeki gelişmelere ilişkin ve bölgesel hususlardaki istişareleri sürdürmeye karar vermişlerdir.

    Taraflar, ilgili Dışişleri Bakanlıklarının Diplomasi Akademileri ve Stratejik Araştırma Merkezleri ve/veya politika planlama birimleri arasındaki işbirliğini yoğunlaştırma konusunda anlaşmışlardır.

    Taraflar, iki ülkeyi ilgilendiren dış politika konularındaki kamu diplomasisinde işbirliğini güçlendirme ve stratejik iletişim yaklaşımlarını ele alma hususunda mutabık kalmışlardır.

    Zirve vesilesiyle aşağıdaki anlaşmalar imzalanmıştır. Taraflar, bu anlaşmaların imzalanmasının, hâlihazırda geniş çerçeveli bir anlaşma altyapısından yararlanan ikili ilişkilerini daha da geliştireceğine olan inançlarını vurgulamışlardır.”

    İki ülke arasında 9 anlaşma imzalandı

    İki ülke arasında görüşmelerin ardından çeşitli alanlarda iş birlikleri içeren 9 anlaşma imzalandı.

    Buna göre, “Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ile İtalya Cumhuriyeti Bakanlar Konseyi Başkanlığı Sivil Koruma Dairesi Arasında Sivil Koruma Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Muhtırası” AFAD Başkanı Yunus Sezer ile İtalya’nın Ankara Büyükelçisi Giorgio Marrapodi tarafından imza altına alındı.

    “Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile İtalya Ekolojik Dönüşüm Bakanlığı arasında Sürdürülebilir Kalkınma Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı” Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel ile İtalya Ekolojik Dönüşüm Bakanı Roberto Cingolani tarafından imzalanırken “Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ile İtalya Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanlığı Arasında Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Uygulama Programının 2023-2025 Yılları İçin Yenilenmesine Yönelik Ortak Açıklama” Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile İtalya Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Luigi Di Maio tarafından imza altına alındı.

    “Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile İtalya Ekonomik Kalkınma Bakanlığı arasında Mikro, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı’ Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varank ile Ekonomik Kalkınma Bakanı Giancarlo Giorgetti tarafından imzalandı.

    İki ülke hükümetleri arasında “Savunma Sanayiinde Gizlilik Dereceli Bilgilerin Karşılıklı Korunmasına İlişkin Anlaşma” Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile İtalya Savunma Bakanı Lorenzo Guerini tarafından imza altına alındı.

    İki ülke hükümetleri arasında “Sürücü Belgelerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve Değiştirilmesine İlişkin Anlaşma”ya İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile İtalya İçişleri Bakanı Luciana Lamorgese imzaladı.

    “Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ve İtalya Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanlığı Arasında Siyasi İstişarelere İlişkin Mutabakat Zaptı” ve “Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ve İtalya Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanlığı Arasında Diplomatların Eğitimi Alanında İşbirliği Mutabakat Muhtırası” Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile İtalya Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Di Maio tarafından imzalandı. Çavuşoğlu ile Di Maio daha sonra, “Antalya Diplomasi Forumu (ADF) ile MED Diyalogları Arasında İşbirliği Niyet Mektubu”nu da imzaladı.

  • MHP Diyarbakır İl Başkanlığı kapatıldı

    MHP Diyarbakır İl Başkanlığı kapatıldı

    Yalçın, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

    “MHP Diyarbakır İl Teşkilatımız, görülen lüzum üzerine parti tüzüğümüzün ilgili maddelerinin tanıdığı yetkiye istinaden feshedilmiş, il başkanlığımız kapatılmıştır.”

    MHP kaynaklarından edinilen bilgiye göre, kısa süre içinde il teşkilatına yeni görevlendirmeler yapılması için çalışmalar başlatıldı.

  • Muharrem İnce’den Mustafa Destici’ye ziyaret

    Muharrem İnce’den Mustafa Destici’ye ziyaret

    Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, partisinin hazırladığı “Tarımsal Üretim Su ve Gıda Güvenliği Raporu”nu görüşmek üzere, “Ortak Akla Çağrı” mektubuna karşılık veren BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’yi partisinin genel merkezinde ziyaret etti. Basına kapalı olarak gerçekleşen ve bir saati aşan görüşmenin ardından iki lider basın açıklaması yaptı.

    Rapor için 19 siyasi parti genel başkanına mektup yazdıklarını hatırlatan Muharrem İnce, “Biz raporumuzu kendilerine sunduk. Bu rapor tartışmaya açık bir rapordur. Beğendiğiniz kısımları dile getirin, beğenmedikleriniz, eleştirileriniz varsa bize iletin, düzeltelim. Ortak akılla ortak çözüm bulalım. Bütün siyasi partilerin gıda, beslenme, tarım üzerinde ortak söz söylemeye, önümüzdeki günlerde karşımıza çıkacak olan su problemiyle ilgili şimdiden bütün yurttaşlarımızı ve devletin yöneticilerini uyarmak istiyoruz” diye konuştu.

    BBP lideri Destici ise ziyareti için Memleket Partisi Genel Başkan İnce’ye teşekkür ederek şunları söyledi:

    “Tarım, hayvancılık, toptan gıda çok daha stratejik bir alan haline dönüştü. Biz BBP olarak başından beri bu hususa dikkati çektik. Partimiz gıda komisyonu, bu hususlarla ilgili çalışmalarının bir kısmını Tarım ve Orman Bakanlığı ile ilgili kurumlarla paylaştı. Enflasyon ve hayat pahalılığı şu anda ülkemizin en önemli gündem maddelerinden bir tanesi ve milletimizin canını yakmaya devam ediyor. Lakin bugüne kadar yılbaşında olsun, önümüzdeki temmuzda olsun enflasyon oranları nispetinde, hatta üzerinde çalışan kesimlerimizle ilgili iyileştirmeler yapıldı.”