Etiket: Soba

  • Deprem korkusu soba satışlarını arttırdı

    Deprem korkusu soba satışlarını arttırdı

    Türkiye genelinde olduğu gibi Gaziantep’te havalar soğumaya başladı. Soğuk havaların kendisini hissettirmesinin ardında evlerinde doğal gaz bulunmayan vatandaşlar ise eski tip odun ve kömür sobası almak için çarşı pazara akın etti. Havaların soğumaya başlamasıyla birlikte odun ve kömür sobası satışlarının arttığını ve talebin yoğun olduğunu söyleyen soba satıcısı Bülent Kavas, soba fiyatlarının geçen yıla göre yüzde 200 arttığını ifade etti.

    Deprem korkusu soba satışlarını arttırdı

    Kavas, özellikle yaşanan asrın felaketi sonrası insanların daha çok bağ evlerinde ve konteynerlerde kalmayı tercih etmesinin de satışlara olumlu yansıdığını ve artışta etkisi olduğunu belirtti. Kavas, yüksek fiyatlar nedeniyle soba tamiri yaptırmak isteyenlerin de yoğun olduğunu ancak soba tamiri yapacak işçi bulmakta zorlandıklarını da belirtti.

    “Depremde herkes sobaya döndü”

    Doğal gaz kullanımı bu kadar yaygınlaşmadan önce sobanın insanlar için çok önemli olduğunu belirten ve hala soba kullanımının azımsanmayacak derecede olduğunu ifade eden Bülent Kavas, deprem sonrası insanların daha çok bağ evlerinde ve konteynerlerde kalmayı tercih etmesinin de satışları yükselttiğini vurguladı. Kavas, “Soba, insanlarda ısınma, ekonomi ve otantik olarak farklı bir duygu uyandırıyor. Depremden dolayı bağ evlerine ve konteynerlere soba talebi çok fazla oldu. Depremde herkes sobaya döndü. Deprem döneminde soba yetiştiremedik. Çevre illerde çok fazla soba sattık. Kahramanmaraş, Hatay gibi deprem bölgelerinde soba talebi çok fazlaydı” dedi.

    Fiyatlarda yüzde 200’lük artış var

    Soba fiyatlarında önceki yıllara göre artış olduğunu da açıklayan Bülent Kavas, “Geçen yıla oranla soba fiyatlarında yüzde 200 civarında artış var. Geçen yıl 500-600 TL arasında değişen soba fiyatları şu an bin TL’den başlıyor. İhtiyaç olduğu için almak istiyor. Havalar da artık iyice soğumaya başladı. İnsanlar da bu nedenle almak zorunda kalıyor” ifadelerini kullandı.

    “Sobacılık mesleği ölüyor”

    Kavas, fiyatlar nedeniyle soba tamiri yapmak isteyenlerin de yoğun olduğunu ancak soba tamiri yapacak işçi bulamadıklarını da belirtti. Kavas, “İşçi sıkıntısı nedeniyle sobacılık mesleği ölüyor. Eleman yetiştiremiyoruz, çünkü çalışmak ve öğrenmek isteyen kimse yok. Müşteriler çok memnun fakat tek çalışınca ancak bu kadar oluyor. Bizler son ustayız diyebilirim. Eleman sıkıntısı çok fazla, eleman yetiştiremezsek bu meslek maalesef ölüyor” ifadelerine yer verdi.

    “Sağlık açısından vazgeçilmezimiz”

    Sobanın vazgeçilmez olduğunu söyleyen ve deprem sonrası bunu daha iyi anladıklarını belirten müşterilerden Abdulkadir Türkoğlu ise, “Soba almamızın sebebi bir nevi deprem korkusu. Depremde doğal gaz kesintisi oldu. Soba da kesilme sıkıntısı yok. Bizi daha güvende hissettiriyor. Sobanın verdiği mutluluğu doğal gaz vermiyor. Sağlık açısından da soba bizim için vazgeçilmezdir. Aynı zamanda eskiye olan özlemi de gidermeye yarıyor. Sobanın verdiği huzur hiçbir şeyde yok” şeklinde konuştu.

  • Kış aylarının sessiz katili karbon monoksit

    Kış aylarının sessiz katili karbon monoksit

    Havaların soğuması ile birlikte Düzce’de sobalar yanmaya başladı. Sobaların yanmasıyla yaşanan karbon monoksit zehirlenmelerine karşı Düzce Sağlık Müdürlüğü vatandaşları uyardı.
    Sağlık Müdürü Dr. Yasin Yılmaz’da vücuda solunum yolu ile giren ve doğrudan kana geçerek oksijen alımını engelleyen karbon monoksit zehirlenmesine karşı vatandaşların dikkatli olması gerektiğini belirterek “Ülkemizde bilgisizlik, yanlış kullanım ve ihmal yüzünden soba, şofben, baca zehirlenmeleri hemen her yıl kış aylarında özellikle alçak basınçlı havalarda tehlikeli boyutlara ulaşmaktadır. Yanlış kullanım ve ihmal yüzünden her yıl yüzlerce kişi özellikle sobadan olmak üzere sızan karbon monoksit gazı ile zehirlenmektedir. Karbon monoksit renksiz, tatsız, kokusuz, yanıcı zehirli bir gazdır. Vücuda solunum yolu ile girer ve doğrudan kana geçerek oksijen alımını engeller zehirlenme ve ölüme neden olur. Havagazı, kömür gibi ısıtma amacıyla kullanılan her tür soba ve ocakta yanma sırasında oluşur. Karbon monoksit zehirlenmeleri sıklıkla; kapalı ortamlarda açık ocaklar, bacası çekmeyen soba, şofben, bacasız gaz sobalarında yakıtın iyi yanmaması nedeni ile meydana gelir. Karbon monoksitle meydana gelen zehirlenmelerde kısa süre içerisinde tıbbi müdahale yapılmazsa, zehirlenmeler ölümle sonuçlanabilir” ifadelerinde bulundu.

    “Yatmadan önce sobaya yakıt atmayın”

    Yasin Yılmaz tedbirleri ise şu şekilde sıraladı; “Kullanılan her türlü ısıtma cihazının kalite belgesine sahip olup olmadığına, garantilerine ve garanti sürelerine dikkat edilmeli. Kullanılan yakıtın standartlara uygunluğu kontrol edilmeli, izin belgesi olmayan satıcılardan kömür alınmamalı. Aşırı doldurulan sobanın duman yolu daralacağı, soba içinde düzensiz ısı dağılımı nedeniyle de baca çekişi zayıflayacağı için soba yakılırken aşırı doldurulmamasına dikkat edilmeli. Sönmekte olan sobaya asla tutuşması güç yakıtlar konulmamalı, yakıt yavaş yavaş ilave edilmeli, yatmadan önce sobaya kesinlikle yakıt konulmamalı. İyi ısınmayan ve alttan yakılan kömür sobalarında karbon monoksit zehirlenmesi riski artacağından soba tutuşturulurken yakıtın üstten yanması sağlanmalı. Özellikle alçak basınçlı lodoslu havalarda ölüm olaylarında artış görüldüğü için eğer bacalar standartlara uygun değilse alçak basınçlı havalarda soba yakılmamalı, yakılması zorunlu ise gece yatarken mutlaka tam olarak söndürülmeli. Soba borularının birbiriyle birleştirilmesinde hava ve baca gazı sızdırmazlığı sağlanmalı. Sobanın bulunduğu yer sürekli havalandırılmalı. Bacalar standartlara uygun ve yalıtımlı olmalı, düzenli olarak temizletilmeli. Dumanın geri tepmesini önlemek için bacaların en üst noktasının çatının en üst noktasından 1 metre daha yüksekte olması sağlanmalı ve baca şapkası mutlaka takılmalı, sobayı duvardan 15 ila 20 santimetre uzakta, en fazla 2 dirsek kullanarak kurmak lazım. Alınan cihazın kalite belgesi ve garantilerine dikkat edilmeli. Yanmakta olan soba yatmadan evvel mutlak surette söndürülmelidir.”

    “Lodoslu havalarda sobayı söndürün”

    En fazla zehirlenmelere sebep olan Lodos esintisinin olduğu havalar ile ilgili olarak Dr. Yasin Yılmaz “Lodosun etkili olduğu süre boyunca gerekmedikçe soba yakılmamalı, yanmakta olan soba yatmadan evvel mutlak surette söndürülmeli, bina yanlarında veya çatı saçak altlarında yürümemeye veya durmamaya özen gösterilmelidir. Ortaya çıkabilecek acil sağlık sorunlarında, zehirlenme durumundan şüphelenildiğinde kendi hayatlarını tehlikeye atmayacak şekilde ortamı havalandırıp, kişiyi ortamdan uzaklaştırarak derhal 112 no’lu telefondan Acil Yardım istenmelidir. Unutmayın, soba değil ihmal öldürür“ uyarısında bulundu.

  • Doğalgaz sobası evi yaktı

    Doğalgaz sobası evi yaktı

    Olay, Akçakoca Mahallesi Akçakoca Sokak’ta bulunan 3 katlı binanın 3. katında meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Gülsen S.’nin (85) yaşadığı evde doğalgaz sobasından çıkan yangında dumanlar kısa sürede tüm apartmanı sardı. Dumanlar İzmit’in farklı noktalarından da göründü. Gülsen S. apartmandaki yakınları tarafından evden çıkarıldı.

    Vatandaşlar ise panikle sokağa çıktı. 112 Acil Çağrı Merkezine yapılan ihbar üzerine olay yerine itfaiye, sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Kısa sürede olay yerine gelen Kocaeli Büyükşehir Belediyesi itfaiye ekipleri yangına müdahale ederek, kontrol altına aldı.

    Yangın sebebiyle dairede maddi hasar meydana geldi.

  • Atık tanklardan soba yaptı

    Atık tanklardan soba yaptı

    Turhal ilçesinde yaşayan Serdal Deniz, kamp alanında ateş yakmak için geri dönüşümden aldığı LPG tankını sobaya çevirdi. Deniz, yaptığı sobayı mangal olarak da kullanabileceğini fark etti. Kamp alanında ısınma ve mangal ihtiyacını karşılayan sobasına semaver de ekleyen Deniz, sobayı çok amaçlı hale getirdi.

    6 Şubat depremleri sonrası iki arkadaşı ile hazırladığı sobaları da Kahramanmaraş’a gönderen Deniz, birçok kişinin ısınma ihtiyacını karşıladı. Geri dönüşümden hazırlayıp gönderdiği 11 sobanın ardından kendisine de bir tane yapan Deniz, yaptığı sobanın fazlasıyla tasarruf sağladığını belirtti.

    “Çok ucuz maliyetli bir soba yapmış olduk”

    Kamplarda soğuk havadan dolayı böyle bir eşyaya ihtiyaç duyduklarını belirten Serdal Deniz, “Bunu geri dönüşüm malzemelerinden yaptık. LPG tankından dönüştürdük, ayakları da aynı şekilde geri dönüşümden yapıldı. 6 Şubat depremlerinde iki arkadaşımla beraber bundan çokça yaptık ve gönderdik. Bütünüyle geri dönüşümden böyle bir soba yaptık. Hobi bahçemizde kullanırken sıcak suya da ihtiyaç duyduğumuzu fark ettik. Buna da çözüm olarak semaverin alt kısmını kestirdik, bacaya taktık. Bacasını uzun yaptık, hem ateş yansın hem de duman rahatsız etmesin dedik. 20 dakika içinde su kaynar hale geliyor. Böylece çok ucuz maliyetli bir soba yapmış olduk. 250 lira gibi bir fiyata sadece semaver aldık. Akşamları soba başında sohbet çok güzel oluyor. Mangal, çay ve ısınma gibi bütün ihtiyaçlarımızı karşılıyor. İlk defa görenler güzel tepkiler veriyor. İhtiyaçlarımız neyse ona göre dizayn ettik. Her gelen bir fikir ortaya koydu ve bu ortaya çıktı. Çevremde bize de yap diyen insan çok fazla oluyor. Bahçesi olan her eve bundan yapılmalı. Depremden sonra da böylesi bir şeyin ihtiyaç olduğunu fark edince bahçemizde hazır şekilde duruyor. Normal bir soba 5 bin lirayı buluyor ve dışarıda kullanılamıyor. Biz bunu bütünüyle geri dönüşümden yaptık. Bunda tek masrafınız içtiğiniz çay ve su oluyor” şeklinde konuştu.

  • ‘Soba zehirlenmelerine dikkat’

    ‘Soba zehirlenmelerine dikkat’

    Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Huri Özkan Yılmaz, soba zehirlenmelerine dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizerek, açıklamalarda bulundu. Havaların soğuduğunu ve sobaların bazı bölgelerde yanmaya başladığına değinen Uzm. Dr. Yılmaz, “Soba zehirlenmesi dediğimiz karbonmonoksit zehirlenmesi, uykuya sebep olduğu için belirtiler çoğunlukla fark edilmez. Kapalı ortamlarda bacası çekmeyen soba, şofben, bacasız gaz sobaları ve açık ocaklar nedeniyle oluşabilir. Genellikle uyku sırasında karbonmonoksitin solunması ölümcül olabilir. Bu yüzden uyurken mutlaka sobalar söndürülmeli ve söndüğünden emin olunmalıdır” ifadelerine yer verdi.

    “Bulantı, baş ağrısı ve uyku haline dikkat”

    Soba zehirlenmelerinin karbonmonoksit gazının solunum yoluyla alınması ve hızla kana karışması ile meydana geldiğini söyleyen Uzm. Dr. Yılmaz, “Karbonmonoksit gazı renksiz, kokusu olmayan bir gazdır. Havada doğal olarak bulunabildiği gibi endüstriyel yakıtların atığı olarak da bulunur. Bulantı, baş ağrısı, baş dönmesi, uyku hali, bazen göğüs ağrısı, çarpıntı ve bayılma (senkop) komaya giden ciddi semptomları olabilir” şeklinde konuştu.

    “Fırtınalı havalarda sobalı odalarda yatılmamalı”

    Uzm. Dr. Huri Özkan Yılmaz, karbonmonoksit zehirlenmesinden korunma yolları ile ilgili şu bilgileri paylaştı:
    “Yatmadan önce sobaların tamamen söndüğünden emin olmak gerekiyor. Lodos ve fırtına gibi olumsuz hava şartlarında sobalı odalarda yatılmamalı, sobaları yakmak için uygun malzeme kullanılması, soba bacalarının temizliği ve bakımının ise düzenli olarak yapılması büyük önem taşıyor.”

    “Zehirlenme tedavisinde dikkat edilmesi gerekenler”

    Karbonmonoksit gazının nasıl orta çıktığını ve zehirlenme tedavisinde dikkat edilmesi gerekenler hakkında açıklamalarda bulunan Uzm. Dr. Yılmaz, “Karbonmonoksit gazı soba, LPG’li ısıtıcılar, kombiler, şofbenler, trafikteki araçların egzozlarından ve yangınlarda havaya salınmaktadır. Yine sigara içenlerin kanlarında karbonmonoksit (CO) düzeyi yükselebilir. CO gazı, kanda oksijen açlığına sebep olur. Bu durum karbonmonoksit zehirlenmesine neden olur. Tanı ve tedavi için öncelikle hastane ortamında kanda karbonsihemoglobin düzeyine bakarak tanı koyulmaktadır. Bu düzey zehirlenmenin şiddetini değil, semptomların ağırlığını belirlemektedir. Zehirlenen kişinin ilk ortamından uzaklaştırılması gerekir. Hastane ortamında maske ile yüzde 100 oksijen tedavisi ve en az 4 saat gözlemde kalması gerekir. Daha ciddi semptomları olanlarda zehri azaltmak için hiperbarik oksijen tedavisi de gerekebilir” ifadelerini kullandı.

  • Erzincan’da sobacılar sezonu açtı

    Erzincan’da sobacılar sezonu açtı

    Erzincan’da kış aylarına girilmesiyle beraber ısınma için kullanılan sobalar esnaf tarafından satışa çıkarılmaya başlandı. Kovalı soba, sac soba, odun sobası, döküm kuzine sobası gibi çeşitli modellerdeki sobalar alıcısını bekliyor.

    Sobaların fiyatı 4 bin liradan başlarken, 10 bin liraya kadar çıkıyor. Soba satıcıları, kış döneminin yavaş yavaş gelmesiyle beraber özellikle kırsal kesimlerdeki vatandaşların sobalara rağbet gösterdiğini ifade etti. Kent merkezinde neredeyse her evde bulunan doğal gaz nedeniyle sobalara ihtiyaç kalmadığını dile getiren esnaf, soba yakarken baca temizliğine dikkat edilmesi hakkında vatandaşları uyardı.

    20 yıldır sobacılık yaptığını belirten Ahmet Sinan Uğurtürk, “Soba satışları önceki yıllara göre çok düştü. Bu düşmenin sebebi özellikle evlerin doğalgazlı oluşudur. Aynı zamanda maliyetlerin yüksek oluşu satışları etkiliyor. Bundan önceki yıllarda biz burada zaman bulamıyorduk. Çok kalabalık ve sipariş verenler oluyordu. Şuanda bitti. Daha çok köylere veya bahçeli bağ evlerine hitap ediyoruz. Fiyatlarımız çeşidine ve kalitesine göre 4 bin lira ile 10 bin lira arasında değişiyor. En çok kuzine sobaya talep oluyor” dedi.

  • Karlıova’da hava soğudu, sobalar kuruldu

    Karlıova’da hava soğudu, sobalar kuruldu

    Kış mevsiminin uzun geçtiği Bingöl’ün Karlıova ilçesine soğuk erken geldi. Hava sıcaklıklarının düşmesiyle birlikte ilçedeki kahvehanelerde sobalar kuruldu, bacalar tütmeye başladı. Merkezdeki bir kahvehanede sobayı kuran işletmeci, müşterilerin sabah saatlerinde üşüdüğünü, bu nedenle sobayı yakmaya başladığını söyledi.
    Sobayı erken kurduğunu belirten işletmeci, “Müşterilerimiz üşümesin diye sobaları kurduk, bayağı erken oldu. Daha odun da almadık, kartonları yakıyoruz, içeri ısınsın müşteriler üşümesin diye” dedi.

  • Türkiye sıcaktan kavruluyor onlar soba yakıyor

    Türkiye sıcaktan kavruluyor onlar soba yakıyor

    Türkiye’nin birçok noktasında hava sıcaklığı mevsim normallerinin üzerine çıkarak rekor sıcaklıklara ulaşırken, geçiş ikliminin yaşandığı gece-gündüz sıcaklık farkının 20 dereceye ulaştığı Gümüşhane’de bu durum gündüzleri benzer fakat akşam saatlerinde tamamen farklı oluyor.
    Güneşin etkisini kaybetmesiyle birlikte kent merkezinde bile yer yer üşüten ılık hava etkisini gösterirken yüksek kesimlerde ise insanlar sobalarda çıtırdayan odun ateşinin etrafında ısınma ihtiyacı hissediyor.
    Sakinliği ve huzuru arayanların vazgeçilmez adresi olan yüksek rakımlı Gümüşhane yaylaları, serin ve temiz havasıyla dikkat çekerken keşfedilmeyi bekleyen bir doğa hazinesi olan yaylalarda Temmuz ayının son günlerinde bile akşam saatlerinde sobalar istisnasız her akşam yakılıyor.
    Denizden 2 bin metre yükseklikteki Dörtkonak yaylasında ailesiyle kalan 10 yaşındaki Sare Balki, bir aydır yaylada olduklarını ve her akşam soba yakmak zorunda kaldıklarını söyledi.

    Temmuz ayında olmalarına rağmen gündüz sıcak, akşamları da soğuk olduğu için bu saatlerde soba yaktıklarını kaydeden Balki, “Bir aydır yayladayız ve geldiğimizden beri her akşam sobayı yakıyoruz. Yakmazsak üşüyoruz. Sabahları dışarı çıktığımda yaş oluyor otlar, dizlerime kadar hep ıslanıyor, hasta oluyorum ondan sonra. Gündüzleri de çok sıcak oluyor kısa kol giyiyor, akşam olduğunda da soğuk oluyor ve bu sefer de kalın bir şeyler giyiyoruz. Bu durum hem güzel hem kötü. Ülkemizin sıcak bölgelerinde yaşayanlar çok sıcak olduğu için bunalıyorlardır ama buralarda da çok soğuk olduğundan bunalıyoruz. Ben sıcak yerlerde değil de burada olmak isterim. Sobayı yakınca ısınıyorum ama Antalya’da sıcağa bir şey yapamıyorsun. Klima açsan bile yine de çok sıcak oluyor. Ben şanslıyım yani” dedi.

    Metin Balki ise “Akşamları soğuk oluyor, soba yakıyoruz. Yakmadan durulmuyor. Sobanın ısıtması güzel ve keyifli oluyor. Gündüz çok sıcak, akşamları da rüzgarın da etkisiyle soğuk oluyor. Okullar açılana kadar buradayız” diye konuştu.
    Coğrafyasının yüzde 60’ını dağların oluşturduğu ve kayıtlı 430’dan fazla yaylasıyla Gümüşhane, doğal güzellikleriyle süslü, mistik bir atmosfere sahip bir coğrafya olarak biliniyor.

  • Sobayı benzinle yakmak istedi, evi yaktı

    Sobayı benzinle yakmak istedi, evi yaktı

    Olay, İznik İlçesi Tacir Mahallesi Dilekçe Mevkisi’nde meydana geldi.

    Ormanlık alanda bulunan evinde, sobayı yakmak isteyen S.T. (50) benzin döktü. Kısa süre içerisinde sobadan çıkan alevler evi sardı. Vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine İtfaiye ve Orman Bölge Müdürlüğü ekipleri ve ambulans ekipleri sevk edildi.

    İtfaiye ekiplerinin çalışmalarıyla yangın kontrol altına alındı. Evde bulunan S.T. (50) elinden yaralandı. S.T. olay yerinde yapılan ilk müdahalesinin ardından İznik Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.

  • Cep sobasını 73 yıldır saklıyor

    Cep sobasını 73 yıldır saklıyor

    25 Haziran’da Kore Savaşı’nın 73. yıldönümü öncesi Kocaeli’nin İzmit ilçesinde yaşayan 93 yaşındaki Kore Gazisi Kamil Başer, yaşadıklarını anlattı. Güney Kore’ye desteğe giderken deniz yolculuğunda korku dolu anlar yaşadığını belirten Başer, 1950-1951 yılları arasında 1 yıl cephede kaldı. Cephede makam şoförlüğü yapan Gazi Kamil Başer, aracına aldığı yaşlı bir Çinli’nin el bombası bırakarak indiğini, bombayı fark ettikten sonra hemen dışarı fırlattıklarını belirtti. Başer, Çinli’nin ölümünden sonra aldığı cep sobasını ise hala saklıyor. Zor zamanlardan geçtiğini ve savaştan döndükten sonra da uzun süre etkisinden çıkamadığını söyleyen Başer, torunlarına ve torunlarının çocuklarına bir tarih anlatmak maksadıyla evinin bir köşesinde savaştan kalan hatıralarını topladı. Fotoğraflar, plaketler ve madalyalarla dolu kitaplığa her gün gözü gibi bakan Başer, Kore’de yaşadıklarını şiirlere de döktü.

    “Cepheye vardığımızda top seslerinden durulmuyordu”

    Kore Savaşı’na yolunun nasıl düştüğünü anlatan 93 yaşındaki Kore Gazisi Kamil Başer, “Kore’ye asker isteği olunca sabah içtimasında bölük komutanı kura çekmek için ikiye böldü. Bizim taraf Kore’ye ayrıldık. Ben ordonat bölüğüne ayrılmış oldum. Zanaatkar olduğumdan dolayı piyadelikten ordonatörlüğe döndürdüler beni. Ağır iş makine operatörüyüm. Biz ordonat bölüğü, Bornova’da 65. Tümen’de toplandık. Oradaki günlerimiz de dolduktan sonra yolculuk vakti geldi ve bindik gemiye. Bir de baktık ki gemi ilk önce Yunan askerlerini almış. Gemiden İzmir kordona baktığımızda ağlamayan insan yoktu. Kore’ye 27 gün 27 gecede vardık. Öyle korkulu denizler vardı ki ‘Tamam artık sağ gidemeyiz buradan’ dedim. Düşman bir birliğin geldiğinin haberini almış Vietnam’ı geçtikten sonra. Japonya’ya gittik. 1 gün 1 gece orada kaldıktan sonra tekrar Kore’ye yönlendik, Busan kentine vardık. Oraya gidinceye kadar Yunan askerleriyle boyuna kavga ediyoruz. Gemi süvarisi gemiyi böldü, kalın bir halatla ortaya hat çekti. Fakat kim dinler? Kavga, kıyamet gidiyoruz gemide. Neticede vardık. 1 gün, 1 gece trenle cepheye doğru hareket ettik. Cepheye vardığımızda sisli, yağışlı bir hava vardı ama top seslerinden durulmuyordu. Tanklar savaşa devam ediyordu” dedi.

    “Ben onu öldürmesem kim bilir kaç kişi öldürecekti”

    73 yıldır sakladığı cep sobasının kendisine geçtiği hikayeden bahseden Başer, “Kuzey Kore’ye Çinliler yardım ediyordu. Biz Çinlilerle savaşıyorduk. Kuzey Korelileri almak 1 günlük iş ama Çin bitmiyor ki. Karınca gibi kaynıyor. Benim bir tane cep sobam var, Çinliden aldım. Nasıl aldım? Makam şoförüyken bir hadiseden dolayı kurtarıcılara alındım. Yolda yaşlı bir adama acıdım. Arka tarafa aldırdım. Muhafızlarım da vardı. En yakın birliğe adamı bırakıyordum. 500 metre gittikten sonra inmek için işaret etti. İndi ama dikiz aynasından bir şey gördüm. Eliyle bir şey bıraktığını biliyorum. Adam indikten sonra arkadakilere ‘Hemen oraya bakın, bir şey bıraktı mı?’ dedim. El bombasını bırakmış. Konyalı arkadaşımız el bombasını dışarı attı, atar atmaz patladı. Hemen geri gitmeye başladım. Orada acırsam acınacak hale düşeceğimi öğrendim. Tabancamla adamı yok ettim. Ben onu öldürmesem kim bilir kaç kişi öldürecekti” diye konuştu.

    “’Pusuya düştüysek, yanıltabilirsek ne ala’ dedim”

    Düştükleri pusudan kurtuldukları anı anlatan ve en çok zorluk çektiği anın bu olduğuna değinen Gazi Kamil Başer, “En zorluk çektiğim anı makam şoförüyken yaşadım. Hicri Sönmezer adlı yüzbaşımız vardı, bölük komutanımızdı aynı zamanda. Onu ve Türkçe de bilen Amerikalı bir albayı 8. Ordu Komutanlığı’na götürüyordum. Çok süratli kullanıyordum arabayı. Omzuma dokunup dedi ki, ‘120’ye kadar araba senin emrinde, 120’den sonra sen arabanın emrindesin’. Geri dönüşümüzde Amerikalı albay tekrar sırtıma dokundu, ‘Şu yoldan git, daha kısa’ dedi. Onun dediği yoldan gittim. 2-3 kilometre gittikten sonra çatal yol ayrılmıştı. Nereden gideceğimi sorup tekrar Amerikalı albayın dediği yoldan girdim. Ormanlık bir alandan geçiyorduk. ‘Komutanım galiba pusuya düştük. Düşman varsa, pusuya düştüysek yanıltabilirsek ne ala’ dedim. Artık sonumuz gelmiş durumda. ‘Bütün kozunu kullan’ dedi. Ben de dörtlüleri yakıp indim arabadan aşağı. Sanki bölük komutanına soruyormuşum gibi hareketler yapıp şuraya park edelim, yemek yiyelim dedim. Giriş noktasına gelmeye çalışıyordum. Giriş noktasına doğru dönünce sağ sinyali yaktım, park edeceğimizi zannetsinler diye. Bir gaza basıyorum, arkadan yaylım ateşi. Selamete çıktıktan sonra dikiz aynasına bakıyorum Amerikalı albay bembeyaz olmuş, ölmüş sanki korkudan. Unutulmayacak şeyler bunlar ama tabii 70 sene geçti aradan. Bazı şeyleri unutmuş durumdayız” şeklinde konuştu.

    “Savaştan döndükten sonra etkisi 2-3 sene daha devam etti”

    Savaştan döndükten sonra ilk 2-3 yıl etkisinin sürdüğünü ve rüyalar gördüğünü anlatan Başer, “Savaştan döndükten sonra oranın etkisi 2-3 sene daha devam etti. Gece bazı rüyalarımda birdenbire fırlıyordum, kalkıyordum. Bazen bağırarak uyanıyordum. 1 sene orada kaldım, 2 yıl aynı hadiseyi burada yaşadım. 2-3 sene oranın etkisinden kurtulamadığımı oranın belediye başkanına da söyledim. ‘İkinci vatanım burası’ dedim. Ben orada makam şoförü olunca Kore’yi karış karış biliyordum. Çünkü bir yerde duramıyorduk, her yerde vazife çıkıyordu” ifadelerini kullandı.

    “Bir tarih anlatayım diye resimlerimi bir arada tuttum”

    Evinde savaştan kalan tüm fotoğraflarının bulunduğu köşe hakkında da konuşan Kamil Başer, “Torunlarıma bir şey dursun diye, bir tarih anlatayım diye resimlerimi bir arada tuttum. Elimde tuttuğum kadarıyla bir tarih aydınlansın istedim. 1956’nın 6. ayının 15’inde de evlilik yaptım. İki gülüm, iki bülbülüm, bir de gonca gülüm vardır. Yani iki kızım, bir torunum bir de torunumun çocuğu var” dedi.