Etiket: sözcü

  • Kremlin Sözcüsü’nden okul saldırısı hakkında açıklama

    Kremlin Sözcüsü’nden okul saldırısı hakkında açıklama

    Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya’ya bağlı Udmurtya Cumhuriyeti’nin başkenti İjevsk kentinde 13 kişinin hayatını kaybettiği okul saldırısı hakkında açıklama yaptı. Saldırının Neo-Nazi bir örgüte üye olan kişi tarafından gerçekleştirildiğini söyleyen Peskov, “Görünüşe göre Neo-Nazi bir örgüte bağlı olan şahıs tarafından işlenen insanlık dışı bir terör saldırısı. Putin, hayatını kaybedenler için derin üzüntü duyuyor. Bölge başkanına ve eğitim bakanına gerekli talimatlar verildi. Doktorlar, psikologlar ve Acil Durumlar Bakanlığı görevlileri bölgeye yönlendirildi. Maalesef dünyanın başka ülkelerinde de bu tür trajedilerin yaşandığını biliyoruz. Ancak bu bizim için bahane olamaz. Gerekli önlemleri alacağız” diye konuştu.

    “Sınırların kapatılmasıyla ilgili alınmış bir karar yok”

    Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ilan ettiği kısmi seferberlik nedeniyle yaşanan karmaşa ve sefer görev emri olmayanların dahi askere davet edilmesiyle ilgili konuşan Peskov, “İlan edilen karar ile ilgili bazı durumlar var. Bölge valileri durumu düzeltmek için çalışıyor” dedi. Bazı Rusların, komşu ülkelere gitmesi sonrası Rusya’nın sınırları kapatıp kapatmayacağına dair sorulan soruya da cevap veren Peskov, “Şu anda bununla ilgili bir bilgim yok. Ancak şu ana kadar sınırların kapatılmasıyla ilgili alınmış bir karar yok” ifadelerini kullandı.

  • Çelik: “CHP yönetimi, özür dilemelidir”

    Çelik: “CHP yönetimi, özür dilemelidir”

    AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “CHP Sözcüsü, Cumhurbaşkanımız hakkında konuşurken ‘bebekler enkaz altındayken müzik çaldırıyor’ diyerek, çirkin ve ahlak dışı bir yalana imza attı. Bu çirkin yalanı şiddetle kınıyoruz” dedi.

    AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, yine örgütlü bir CHP iftirası ile karşı karşıya olduklarını bildirdi. Çelik, “Cumhurbaşkanımızın deprem bölgesini ziyaret görüntülerini FETÖ’cü hesaplar müzik montajlayıp servis etti. Sayın Cumhurbaşkanımızı FETÖ’cü hesaplar yalan ve montajla hedef aldı. Bu yalanlar CHP kürsüsünden kamuoyuyla paylaşıldı. CHP Sözcüsü, Cumhurbaşkanımız hakkında konuşurken ‘bebekler enkaz altındayken müzik çaldırıyor’ diyerek, çirkin ve ahlak dışı bir yalana imza attı. Bu çirkin yalanı şiddetle kınıyoruz. Bu ahlak dışı yalanı lanetliyoruz” dedi.

    ‘CHP YÖNETİMİ, ÖZÜR DİLEMELİDİR’

    Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın depremin olduğu ilk andan itibaren tüm devlet imkanlarını İzmir için seferber ettiğini belirterek, şunları kaydetti:

    “İzmir’e giderek sahadaki ekiplerin yanında yer alan Sayın Cumhurbaşkanımıza bu şekilde dil uzatılması CHP’nin yalan siyasetinin son örneğidir. CHP yönetimi siyasi montaja uygun her türlü siyasi operasyona elverişli bir yapıya dönüşmüştür. CHP Yöneticilerinin Türkiye karşıtlarıyla işbirliği zincirine yeni bir halka daha eklenmiştir. Yalan siyasetinin başka bir izahı olamaz. Uzun süredir CHP yönetiminin siyasi rekabet değil husumet peşinde olduğunu vurguluyoruz. CHP yönetiminin husumetinin, depremzede evlatlarımızı yalanlarına alet edecek seviyeye düşmesi, tüm insani değerlere hakarettir. CHP’nin yaptığı kesinlikle siyasi muhalefet değildir ve afet anında tüm kurum ve kuruluşlarıyla harekete geçen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çabalarına da saygısızlıktır. CHP yönetimi, FETÖ’cülerin yalanlarını kürsüden dillendirmeleriyle yüzleşmeli ve herkesten özür dilemelidir.”

  • İYİ Parti Sözcüsü: Düğüne, halaya, horona kurban gittik

    İYİ Parti Sözcüsü: Düğüne, halaya, horona kurban gittik

    İYİ Parti Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu, yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadele kapsamında, ordu, güvenlik güçleri, eğitim, sağlık ve Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarıyla sahada karantinaya geçilmesi gerektiğini belirterek “Bu organizasyonu kurmazsak birkaç ay sonra karşılaşacağımız yük, bugünkünden çok daha fazla olacaktır.” dedi.

    Ağıralioğlu, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, pandemi sürecinin başında, hükümeti 21 gün tam karantinaya davet ettiklerini anımsatarak tekliflerinin kabul edilmesi durumunda virüsle mücadelenin daha sağlıklı olacağını söyledi. Sağlık sisteminin ağır bir yükle karşı karşıya kaldığını dile getiren Ağıralioğlu, “Madem fiilen sürü bağışıklığını bir yönetim stratejisi olarak benimseyecektik, o zaman bu kadar sağlık çalışanı neden bu kadar fedakarca mücadele etti? Milletin imkanları bu kadar disiplinsiz bir şekilde neden heder edildi? Madem kaderciliğe teslim olacaktık, bu kadar fedakarlık neden yapıldı?” sorularını yöneltti.

    “Virüs mücadelesinde düğüne, halaya, horona kurban gittik”

    Ağıralioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Virüs mücadelesinde düğünlerde, halaya, horona kurban gittik. Tatil etmenin de bir adabı vardır. 300 bin, 500 bin gibi kalabalıklarda, denizlerde bir arada olmak gibi bir nezaketsizlik sağlık çalışanlarına yapıldı. Yaklaşık 7 aydır bizler çocuklarımızla evde kendimizi korumaya çalışıyoruz. Sağlık çalışanlarımız ise biz daha güvenli yaşayalım diye kendi ailelerinden uzakta yaşıyorlar. Bu kadar fedakarlık yapmış sağlık çalışanlarına, ‘Biz tatilde havuz partilerine katıldık, düğünde halay çektik, orada virüsü kaptık.’ demek, medeni bir ülkenin yapabileceği işler değildir, ayıptır. Sağlık çalışanlarının emeklerini bu kadar pervasızca kurban etmek ne devlete yakışır ne de bu milletin geçmişine yakışır. Her iyileşen hastayı alkışlarla uğurlayan sağlık çalışanlarımızın yerine, emekleri heder edilmiş, motivasyonu kaybolmuş salık çalışanlarıyla karşı karşıyayız. Bu disiplinsizliğin, savrulmanın, kadir kıymet bilmezliğin karşısında sağlık çalışanlarının mücadele iştiyakı yok oldu. Sağlık çalışanları, devletin savurganlığının bedelinin, sadece kendilerinin ödemesinden mustarip oldular. İstifaların eşiğine geldiler.”

    Sağlık Bakanlığının pandemi sürecindeki bütün detayları, istatistiklerle açıklaması ve virüsle mücadelede yeni bir yol haritası çıkarması gerektiğini dile getiren Ağıralioğlu, istatistiği olmayan bir toplumun, bu mücadeleyi kazanmasının mümkün olmadığını söyledi.

    Yeniden tam karantinanın düşünülmesi gerektiğini savunan Ağıralioğlu, “Çok daha etkin bir mücadele vermek zorundayız. Ambulansların yetmediği, sağlık çalışanların moralsiz olduğu bir süreçte sonbahara giriyoruz. Ordumuz, güvenlik güçlerimiz, eğitim, sağlık ve Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarımızla sahada tam karantinaya geçmemiz gerekir. Bu organizasyonu kurmazsak birkaç ay sonra karşılaşacağımız yük, bugünkünden çok daha fazla olacaktır.” dedi.

    “Sessiz kalamayız”

    Ağıralioğlu, ekonomide kronik sorunlar olduğunu öne sürerek ekonomik durumun dış mihraklar ve pandemi gibi mazeretlerle açıklanmasını yanlış bulduklarını ifade etti. İşsizlik oranlarının her geçen gün arttığını ileri süren Ağıralioğlu, borçlarının ertelenmesini bekleyen esnafın, geçim sıkıntısıyla boğuşan ve asgari ücretle geçinen vatandaşların dertlerinin olduğunu dile getirdi.

    Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerinin durumuna değinen Ağıralioğlu, sorunlarını dile getirmek için Ankara’da etkinlik yapmak isteyen 18 kişilik Doğu Türkistanlı grubun eylemlerinin engellendiğini belirtti. Türkiye’de yaklaşık 5 milyon Suriyelinin yaşadığına işaret eden Ağıralioğlu, “Türkiye’de 5 milyonu ağırlamak bir mecburiyetse Doğu Türkistanlıları da Suriyeli saysınlar. Hükümeti, Çin’i kınamaya ve oradaki Türklerin soykırımdan kurtulmaları için irade ve tavır koymaya davet ediyoruz. Çin’den gelecek kredi ve fonları düşünerek sessiz kalamayız. Böyle bir utanç Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmaz.” dedi.

    Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri de değerlendiren Ağıralioğlu, Türkiye’nin milli menfaatlerinden yana atılan her türlü adımı desteklediklerine işaret etti. Ağıralioğlu, Akdeniz ve Ege’deki haklı tezlerinden bir santim geri adım atılmaması gerektiğini vurguladı.

    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamaları

    Soylu’nun, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Aslan’a yönelik açıklamalarına ilişkin bir soruyu yanıtlayan Ağıralioğlu, şunları kaydetti:

    “Kamu düzenini sağlamakla görevli bir bakanın, yargının en üst düzeydeki başkanına bu dille konuşması dünyanın hiçbir medeni ülkesinde makul görülmez. 18 yıldır iktidarda olan hükümetin bir bakanının, ‘Bisikletle gezebiliyorsan, hadi gez.’ demesi, ‘Biz ülkeyi berbat ettik.’ demektir. Türk devleti böyle bir üslupla yönetilemez. Şimdi bisiklet savaşları başladı. Şu devletin haline, ciddiyetsizliğe bakın.”

  • Babacan’dan hükümete 10 maddelik öneri!

    Babacan’dan hükümete 10 maddelik öneri!

    Ekonomiden sorumlu eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın Genel Başkanı olduğu DEVA Partisi, Türk Lirası’nın değer kaybetmesi üzerine 10 maddelik çözüm önerisi açıkladı. Sorunların sebebinin sadece ekonomi politikaları olmadığı vurgulandı.

    Ali Babacan’ın Genel Başkanı olduğu Deva Partisi, TL’nin değer kaybetmesi üzerine 10 maddelik çözüm önerisi açıkladı.

    Türk Lirası’nın geçen yıla göre ABD Doları karşısında yüzde 23, Avro karşısında ise yüzde 29 oranında değer kaybettiği hatırlatılarak, “Türk Lirası bu dönemde gelişmekte olan ülkeler arasında en kötü performans gösteren para birimlerinden birisi olmuştur” denildi.

    TL’nin değer kaybetmesi ile satın alım gücünün azaldığı, ücretli kesimin gelirinin enflasyon karşısında eridiği kaydedildi. “Ülkemizin pek çok alanda olduğu gibi, ekonomi alanında da yaşadığı sorunların temel sebebi kötü yönetimdir. Merkez Bankası ve ekonomideki kilit kurumların bağımsız ve objektif bir anlayışla çalışmasının engellenmesi ve bu kurumların kapasitelerindeki zayıflama da bu gelişmelerde etkili olmuştur” denildi.

    DEVA Partisi, TL’nin itibarını yeniden kazanılması için çözüm olarak şunları önerdi:

    1. İçsel tutarlılığa sahip, teknik kalitesi yüksek ve güven veren orta vadeli bir program katılımcı bir anlayışla hazırlanmalı ve kararlılıkla uygulanmalıdır. İç ve dış finansman dengelerine ilişkin gerçekçi ve tutarlı bir çerçeve ortaya konulmalıdır. Olağanüstü mali ve parasal önlemlerin orta vadede nasıl normalleştirileceğine ilişkin yol haritasına yer verilmelidir.

    2. Merkez Bankası, elindeki tüm araçları enflasyon hedeflemesi, dalgalı kur ve serbest sermaye hareketleri anlayışına uygun, bağımsız ve etkin bir biçimde kullanmalıdır.

    3. Merkez Bankası rezervlerini güçlendirecek her türlü dış finansman imkanını değerlendirme konusunda azami çaba gösterilmelidir.

    4. Kamu bankaları vasıtasıyla şeffaflıktan uzak ve hedeflenen etkileri sağlamakta başarısız olan döviz müdahaleleri ivedilikle sonlandırılmalıdır

    5. Başta kamu bankaları olmak üzere tüm bankaları, fayda ve risk analizlerine dayanmadan ucuz ve kolay kredi vermeye zorlamaktan vazgeçilmelidir. Bu doğrultuda aktif rasyosu uygulamasına son verilmelidir.

    6. Bütçe disiplinini sağlayacak mali kural hayata geçirilmelidir. Varlık Fonu gibi şeffaflıktan uzak uygulamalara son verilmelidir. Bütçe açığının kontrolünde verimsiz kamu harcamalarının ve israfın kontrol altına alınması öncelikli olmalıdır.

    7. Merkez Bankası bilançosunda yıllardır biriktirilen ihtiyati yedek akçe kalemi bütçe açığının finansmanında şeffaflıktan uzak bir biçimde kullanılmıştır. COVID-19 gibi ortaya çıkabilecek ani risklere kalkan olabilecek bu tarz tasarruflara yönelik keyfi uygulamalara bir daha başvurulmamalıdır.

    8. Kamu yatırımları ve Kamu Özel Sektör İşbirliği uygulamaları şeffaflığı, katılımcılığı, yerindeliği ve etkinliği esas alan bir anlayışla yürütülmelidir.

    9. TÜİK’e güçlü bir bağımsızlık kazandırılmalı ve yayınladığı istatistiklerin kalite ve güvenilirliği en üst düzeye çıkartılmalıdır.

    10. Popülist politikalar bir kenara bırakılarak, kural ve kurum bazlı ekonomi yönetimine geçişi sağlayacak ve ekonomi yönetiminin kurumsal kapasitesini güçlendirecek düzenlemeler süratla hayata geçirilmelidir.